Logo

8. Hukuk Dairesi2024/2319 E. 2024/6728 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespitine itiraz davasında, taşınmazların mülkiyetinin ve vasfının (mera, tarla, çayır vb.) doğru belirlenip belirlenmediği hususunda uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, taşınmazların vasıflarını tespit ederken yeterli araştırma ve inceleme yapmadığı, hava fotoğrafları ve eski tarihli belgeler gibi delilleri değerlendirmediği, bazı davalarda taraf sıfatı bulunmayan kişiler hakkında hüküm kurduğu, bazı davalarda ise usulüne uygun müdahale taleplerini dikkate almadığı ve hüküm gerekçelerinin yetersiz ve yasal düzenlemelere uygun olmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN :

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 1980/22 E., 2013/3 K.

KARAR : Ret - kısmen kabul - görevsizlik ve karar verilmesine yer

olmadığına

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davacı ...'nun 199 parsele yönelik davası yönünden feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına; davacı ... ....in aynı parsele yönelik davasının reddine; davacı ......'nun aynı parsele yönelik davasının kısmen kabulüne; davacı Hazine'nin 463 parsele yönelik davası hakkında tespit maliklerinden ... payına yönelik dava bakımından mahkemenin görevsizliğine, ... payı yönünden ise davanın reddine; davacı Hazinenin 406, 407, 404, 394 ve 397 parsellere yönelik davasının reddine; davacı ...'in 397 parsele yönelik davasının reddine; davacı ..., ... ve davalı - karşı davacı ...'ın 400 parsele yönelik davasının reddine; davacı - davalı ... Tüzel Kişiliği'nin davasının kısmen kabulüne; asli müdahillerin talepleri bakımından ise mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davalı - davacı Hazine vekili, davalı - davacı ... mirasçısı ..., ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında, Muş ili Malazgirt ilçesi Adaksu köyü çalışma alanında bulunan 199 parsel sayılı 864,800 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadimden beri mera olarak kullanıldığı gerekçesiyle mera vasfıyla tespit edildikten sonra, kadastro komisyonuna yapılan itirazlar neticesinde, muterizlerden ...’nın itirazının (194 sayılı tahrir kaydının taşınmazın (A) ile gösterilen 25.000 metrekarlik bölümünü kapsadığı gerekçesiyle) kabulü ile taşınmazın 25.000 metrekarelik bölümünün ... ve ... adına tespitine, bakiye kısmın ise tespit gibi mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmiş; a 463 parsel sayılı 69,600 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı, harici satış, ifraz ve hibe nedeniyle ... ve ... adına; 404 parsel sayılı 94.200 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, aynı nedenle ... ve müşterekleri adına; 394 parsel sayılı 192,300 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, aynı nedenle ... ve müşterekleri adına; 397 ve 406 parsel sayılı sırasıyla 319,500 ve 43950 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar aynı nedenle ... adına ve 407 parsel sayılı 175,500 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, vergi kaydı, miras yoluyla gelen hakka dayalı olarak ... ve müşterekleri adına; 400 parsel sayılı 3.275,650,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise, mera vasfıyla tespit edildikten sonra kadastro komisyonuna yapılan itirazlar sonucunda diğer muterizlerin itirazlarının reddine, muterizlerden ..., ... ve ...’un itirazlarının ise kabulüne ve taşınmazın paftasında (C) ile gösterilen 20 dönümlük kısmının ... adına, (B) ile gösterilen 74,750 metrekarelik kısmının ... adına ve (A) ile gösterilen 101 dönümlük kısmının ise harici satın alma nedeniyle ... adına ayrı ayrı tespitine karar verilmiştir.

Davacı ... ...., ırsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, Muş ili Malazgirt ilçesi Adaksu köyü 199 parsel sayılı taşınmazın takriben 100 dönümlük kısmının kendisi ve kardeşleri adına tescili istemiyle; davacı ... ..., komşu 200 parsele dahil olması gereken bir bölümün, 199 sayılı mera parseli içerisinde bırakıldığını ileri sürerek satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak; davacı ... ise, ırsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır.

İtirazı kadastro komisyonunca reddedilen davacı Hazine, Muş ili Malazgirt ilçesi Adaksu köyü 463 - 407 - 404 - 394 - 397 ve 406 parsel sayılı taşınmazlara yönelik olarak, kayıt miktar fazlasının Hazine adına tescili istemiyle; davacı .... ise, 397 parsel sayılı taşınmaz hakkında, taşınmazın 1/2 hissesinin kendisine ait olduğunu iddia ederek dava açmış ve yargılama sırasında 404 parsel yönünden müdahiller ... satın alma ve eklemeli zilyetliğe; müdahiller ... ...ile ..., miras yoluyla gelen hakka dayanarak; müdahil ... ise, 463 parsel yönünden miras yoluyla gelen hakka dayanarak davaya katılma talebinde bulunmuşlardır.

Davacı ..., tapu kaydına, harici satın almaya ve eklemeli kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, Muş ili Malazgirt ilçesi Adaksu köyü 400 parsel sayılı taşınmazın bir bölümü hakkında; davacı ...'nü temsilen muhtar .... kadastro komisyonunca ... adına tespitine karar verilen (A) bölümünün mera olduğunu ve komisyon kararının hatalı olduğunu ileri sürerek komisyonca ... adına tespit edilen bölüm hakkında; kadastro komisyonunca itirazı reddedilen davacı ... ..., tapu ve vergi kaydı ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına ve yine kadastro komisyonunca itirazı reddedilen davacı .......ise, harici satın alma, ırsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır.

İlk Derece Mahkemesince, davaların birleştirilmesi suretiyle yapılan yargılama sonucunda; 199 parsel yönünden davacı ...'nun davası hakkında feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına; davacı ... ....in davasının reddine; davacı ...'nun davasının kısmen kabulü ile 199 parselin fen bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen bölümünün ayrı bir parsel numarası verilerek ... mirasçıları ... ve müşterekleri adına hükümde gösterilen paylarla tesciline; 199 parselin bakiye bölümünün mera olarak sınırlandırılmasıne ve özel siciline kaydına; davalı - davacı Hazine'nin ve asli müdahil ...'in ... payına yönelik davasının 30 günlük askı ilan süresinin bitiminden sonra açıldığından bu payın tespit gibi tescili ile bu pay yönünden mahkemenin görevsizliğine, ... payına yönelik davanın ise sübut bulmadığından reddine; davalı - davacı Hazine'nin 406 ve 407 parsel sayılı taşınmazlara yönelen davasının taşınmazların mera olduğunun tespit edilmesi nedeniyle reddi ile bu taşınmazların mera olarak sınırlandırılıp özel siciline kaydına; davalı - davacı Hazine'nin 404 parsel sayılı taşınmaza yönelen davasının sübut bulmadığından reddine; müdahil davacılar ... ve ... ...in talepleri yönünden mahkemenin görevsizliğine; davalı - davacı Hazine'nin 394 parsele yönelik davasının reddine; davalı - davacı Hazine'nin ve davacı ...'in 397 parsele yönelen davalarının reddine; davacı ... ... ve ... ile davalı - karşı davacı ...'ın 400 parsel sayılı taşınmaza yönelik davalarının reddine; davacı ... Tüzel kişiliği'nin, ... aleyhine açtığı davanın kısmen kabulü ile fen bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen 65.042,50 metrekarelik bölümün çayır vasfıyla ... mirasçıları adına tesciline, 400 parselin geri kalan bölümünün mera olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline kaydına karar verilmiş; hüküm, davalı - davacı Hazine vekili, davalı - davacı ... mirasçısı ... ile davalı ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1. Çekişmeli 406 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde; çekişmeli taşınmazın, tapu kaydı ve vergi kaydı,harici satış, ifraz ve hibe hukuksal nedenlerine dayalı olarak ... adına tespit edildiğine, bu taşınmaz yönünden sadece Hazine tarafından dava açıldığına ve mahkemece taşınmazın mera vasfıyla sınırlandırılıp özel siciline kaydına karar verildiğine, bu taşınmaz yönünden verilen hükmün ise sadece davalı - davacı ... mirasçısı ..., davalı ..., ..., ... ve ... vekilince temyiz edilmesine ve adı geçen asiller yahut murislerince bu taşınmaz hakkında usulünce açılmış bir dava ve açılan davaya yöntemine uygun şekilde bir müdahale talebi bulunmadığına, adı geçenlerin tespit maliki ... ile akdi / ırsi bir ilişkilerinin de bulunmadığına göre, temyiz edenlerin dava konusu 406 parsel sayılı taşınmaz bakımından hükmü temyizde hukuki yararlarının bulunmadığı anlaşılmış olup, adı geçenler vekilinin temyiz inceleme isteminin (bu parsel yönüyle temyiz dilekçesinin) reddine karar vermek gerekmiştir.

2. Çekişmeli 199 parsel sayılı taşınmaz, taraflardan sadece davalı - davacı Hazine'nin temyizine konu olup davalı - davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; taşınmazın mera vasfıyla tespit edilmesi ve meraların mülkiyetinin Hazine'ye, yararlanma hakkı ise köy ve/veya belediyelere ait olması nedeniyle iş bu taşınmaz bakımından Hazinenin, eldeki davada davalı konumunda olduğu ve temyizinin de, davacı ... ... mirasçıları adına tesciline karar verilen ve hükme esas krokide kırmızıya boyalı (A) gösterilen 40.816,87 metrekarelik bölüme yönelik olduğunun kabulü gerekir.

İlk Derece Mahkemesince, "... davacının dayanak vergi kaydı, mahalli bilirkişi beyanları, eklemeli zilyetliğin 80 yılı bulması,zirai bilirkişi raporunda ilgili kısmın tarla olduğu yönünde görüş bildirmesi, krokide işaretlenen taşınmazın (bölümün) kuzeyinde bulunan 200 - 201 ve 202 parsellerin tamamının tarla olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, fen bilirkişisinin krokisinde A ile gösterilen 40816,87 metrekarelik kısmının mera veya meradan açma olmadığı, tarla olduğu.." gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.

Şöyle ki; davacı ... ... mirasçıları, zilyetliğe ve vergi kaydına dayanarak dava açmış olup mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen ve hükme esas alınan 08.10.2012 tarihli fen bilirkişi raporunda, dayanak vergi kaydının taşınmazın bu bölümüne uyup uymadığı hususunda her hangi bir değerlendirmede bulunulmamış; zirai bilirkişi raporunda, keşif tarihi olan 2012 yılı itibariyle güncel durumuna göre değerlendirmede bulunulmuş olup İlk Derece Mahkemesince, davacı ... ... mirasçıları adına tesciline karar verilen ve (A) harfi ile gösterilen bölümünün, çekişmeli 199 parsel sayılı taşınmazın geri kalan ve aynı raporda mera vasfına bulunduğu bildirilen bakiye bölümünden (A harfi ile gösterilen yer dışındaki bölümünden) ne şekilde ayrıldığı, mera ile arasında doğal - yapay sınır bulunup bulunmadığı, bu bölümün meradan açma veya meranın devamı niteliğinde olup olmadığı hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve yan görünüş (kesit) krokisi ile desteklenmiş rapor aldırılmamış ve ayrıca taşınmazın niteliğinin belirlenmesi hususunda hava fotoğraflarından da yararlanılmamıştır.

Öte yandan; aynı raporda, taşınmazın kuzeyinde bulunan ve şahıslar adına tespit ve tescil edilen komşu 202 parsel sayılı taşınmaza kadastro tespiti sırasında revizyon gören vergi kaydının doğu ve batı hudutlarının "mera", güney hududunun ise "sırt" okuduğu hususu da tartışılıp değerlendirilmediği gibi; kabule göre de, 3402 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi gereğince kadastro hakimi doğru, uygulanabilir ve infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde hüküm kurmak zorunda olup, hükme esas alınan fen bilirkişi raporunun incelenmesinde taşınmazın (A) bölümünün ... mirasçıları adına tescili halinde çekişmeli 199 parsel sayılı taşınmazın 3 ayrı bağımsız bölüme ayrılacağı anlaşılması nedeniyle (A) bölümünün ifrazı sonucunda her bir bağımsız bölüm yönünden yüzölçümleri belirlenmek suretiyle ayrı ayrı tescil hükmü kurulması gerekirken, (A) bölümü dışındaki taşınmazın tümü hakkında "199 parselin bakiye kısmının mera olarak sınırlandırılması" denmek suretiyle infazda teredüt yaratacak şekilde karar verilmiş ve yine, kadastro komisyon kararı ile komisyon krokisinde (A) ile gösterilen 25.000 m2 lik bölümü yönünden de "kadastro komisyon kararı gibi ...ve ... adına tesciline" karar verilmesi gerekirken bu hususta bir karar da verilmemiştir.

Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için İlk Derece Mahkemesince, tespit tarihinden en az 15, 20 ve 25 yıl öncesine ait ve stereoskopik hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığı'ndan, aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar ise Kadastro Müdürlüğünden getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, komşu köyde ikamet eden, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada yararı bulunmayan elverdiğince yaşlı şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle, taraf tanıkları ve 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu, jeodezi ve fotogrametri mühendislerinden oluşturulacak bilirkişi heyeti ve fen bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif icra edilmeli ve bu keşif sırasında dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, mera parselinin devamı olup olmadığı, meradan açılıp açılmadığı, 199 parselin bakiye bölümü ile bu bölüm arasında ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı; bu bölümün kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, hangi tarihten beri ne suretle tasarruf edildiği, zilyetliğin sürdürülüş biçimi hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, uzman ziraat mühendisleri kurulundan arazilerin niteliğini ve zilyetlikle mülk edilebilecek yerlerden olup olmadığı, meradan açılıp açılmadığı, komşu mera parseli ile arasında ayırıcı sabit ve doğal sınır bulunup bulunmadığını belirtir ayrıntılı rapor alınmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, fotogrametri ve jeodezi mühendisi bilirkişiden belirtilen hava fotoğraflarının stereoskop aleti ile incelenmesi suretiyle hava fotoğraflarının çekildikleri, Kadastro Müdürlüğünden gelen paftaların ise düzenlendikleri tarihlere göre dava konusu taşınmazın kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, taşınmazın niteliği ve kullanım süresi ve ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmeli, fen bilirkişisinden dava konusu alan ile komisyon kararı ve eki krokide ...ve ... adına tesciline karar verilen yeri bir arada gösterir tarzda denetime elverişli rapor düzenlemesi istenmeli; toplanacak ve değerlendirilecek tüm delillere göre taşınmazın vasfının mera olmadığının anlaşılması halinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve devamı maddeleri gereğince zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre 3402 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi gereğince infaza elverişli bir hüküm kurulmalıdır

İlk Derece Mahkemesince, yazılı şekilde araştırma ve inceleme yapılmaksızın hüküm kurulmuş olması isabetsiz ve davalı - davacı Hazine'nin temyiz itirazları açıklanan bu nedenlerle yerinde görüldüğünden 199 parsel hakkındaki hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

3. Davalı - davacı Hazine vekilinin, çekişmeli 463 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde; İlk Derece Mahkemesince, "çekişmeli taşınmazın 1/2 payının ..., 1/2 payının ise ... adına tespit gördüğü, davacı Hazine'nin 30 günlük süre içerisinde tespit maliklerinden ... için itiraz ettiği, diğer tespit maliki olan ... (payı) yönünden ise yaklaşık iki yıl sonra talepte bulunduğu, talepte bulunduğu tarih itibariyle ... adına tespit gören 1/2 payın tespitinin kesinleştiği, dolayısıyla bu pay yönünden genel mahkemede dava açması gerektiği; ...'in tespitteki 1/2 payı yönünden yapılan incelemede ise, çekişmeli taşınmazın tespitine esas tapu kaydının miktarı yönüyle uymasa da, dört hududu itibariyle çekişmeli taşınmaza uyduğu, miktarı ile uymamasının nedeninin ise bu kayıtların hazırlanmasında sorumluluğu bulunan kamu idarelerine ait olduğu, kabataslak miktar yazılmasından kaynaklandığı, bu nedenle miktara itibar edilmediği" gerekçesi ile davalı - davacı Hazine'nin miktar fazlasına yönelik davasının reddine karar verilmiş olup;

(3.1.) Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi kararında belirtilen gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de bulunmadığına, ilk derece mahkemesinin "tapu kaydının miktarı ile uymamasının nedeninin ise bu kayıtların hazırlanmasında sorumluluğu bulunan kamu idarelerine ait olduğu, kabataslak miktar yazılmasından kaynaklandığı, bu nedenle miktara itibar edilmediği" şeklindeki gerekçesi doğru ve yasal düzenlemelere uygun değil ve tespite esas kayıt miktarı olan 20.0000 metrekare yüzölçümü ile geçerli ise de, bu tapu kaydının aynı zamanda komşu 464 parsel sayılı taşınmaza miktarınca revizyon görmüş olmakla uyuşmazlığın zilyetlik hükümlerine göre çözümlemesinin gerekmesine ve bu kapsamda yapılan incelemede, gerek 2000 yılında gerekse 2012 yılında yapılan keşif beyanları ve bilirkişi raporlarına göre çekişmeli taşınmaz üzerinde zilyetlikle taşınmaz mal kazanım koşullarının oluştuğunun anlaşılmasına göre davalı ... payı yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

(3.2.) Çekişme konusu 463 parsel sayılı taşınmaz, Şubat 1290 tarih ve 2497 sıra numaralı 20.000 metrekarelik tapu kaydı, harici satış, ifraz ve hibe hukuksal nedenlerine dayalı olarak davalılar ... ile ... adına tespit edilmiş olup, davacı Hazine dava dilekçesinde yalnızca ...'e husumet yönelterek dava açmakla birlikte talebi, çekişmeli taşınmazın tespite esas tapu kayıt miktar fazlasının Hazine adına tescili istemine ilişkin olduğuna göre; davanın, taşınmazın tümüne ve dolayısıyla davalı ... ile birlikte yargılama sırasında davaya dahil edilen ... payına da ilişkin olduğunun kabulü zorunlu olup , yargılamanın devamı sırasında da ...' un davaya dahil edilmiş olması karşısında, ilk derece mahkemesince, gerek ... ve gerekse ... payı yönünden esasa girilmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken, tespit maliklerinden ...' un askı ilan süresi geçtikten sonra davaya dahil edildiği şeklindeki gerekçe ile ... payı yönünden görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından, hükmün bu yönden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

4. Dava konusu 400 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; çekişmeli 400 parsel sayılı taşınmaz, 3.275,650,00 metrekare yüzölçümü ile ve mera vasfıyla tespit edildikten sonra, kadastro komisyonuna yapılan itirazlar neticesinde muterizlerden ..., ... ve ...’un itirazlarının kabulü ile taşınmazın paftasında / komisyon krokisinde (C) ile gösterilen 20 dönümlük kısmının ... adına, (B) ile gösterilen 74,750 metrekarelik kısmının ... adına ve (A) ile gösterilen 101 dönümlük kısmının ise harici satın alma nedeniyle ... adına ayrı ayrı tespitine karar verilmiştir.

Kadastro Komisyon kararına karşı dava açanlar ise, davalı - davacı ..., davacılar ... ve ... ile komisyon kararı ile ... adına tesciline karar verilen bölüme yönelik olarak Köy Tüzel kişiliğidir. Bir başka ifade ile bu parsele yönelik olarak Hazine ve hükmü temyiz eden davalı ..., ..., ... ve ... yahut murisleri tarafından usulünce açılmış bir dava ve açılmış davaya müdahale talebi bulunmamaktadır. Bu kapsamda temyiz istemlerine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

(4.1.) Davalı ..., ..., ... ve ... ...'ın vekili tarafından, 400 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hüküm açıkça temyiz edilmiş, adı geçen davalılar, yahut murisleri tarafından bu parsel hakkında usulünce açılmış bir dava veya açılmış davaya müdahale talebinin mevcut olmadığı, dolayısıyla bu parsel yönünden taraf sıfatlarının bulunmadığı anlaşıldığından, adı geçen davalıların 400 parsele yönelik temyiz inceleme istemlerinin reddine karar verilmiştir.

(4.2.) Davalı - davacı ... mirasçısı ... ile davalı - davacı Hazine'nin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi kararında belirtilen gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de bulunmadığından adı geçenlerin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

(4.2.1.) Ancak; öncelikle belirtmek gerekir ki, Hazine bu taşınmaz bakımından, taşınmazın tespit niteliğinin mera olması nedeniyle davalı konumunda olup yukarıda da açıklandığı gibi Hazine'nin bu parsel yönünden açtığı bir davası yahut açılan davaya usulünce bir katılımı olmadığından temyiz itirazlarının bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir.

Davalı - davacı Hazine tarafından komisyon kararına karşı açılmış bir davası yahut davaya usulünce katılım bulunmadığı halde, hüküm fıkrasında "Hazine'nin fazlaya ilişkin talebinin reddine" karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Çekişmeli taşınmaza ilişkin olarak tapulama komisyonunca verilen 31.07.1979 tarihli kararla taşınmazın komisyon kararına ekli paftasında (C) ile gösterilen 20 dönümlük kısmının ..., (B) harfi ile gösterilen 74,750 metrekarelik kısmının ..., (A) harfi ile gösterilen 101 dönümlük kısmının ise ... adına tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır.

Komisyon kararı ile ...'a bırakılan 101 dönümlük kısma yönelik olarak köy Tüzelkiliği tarafından açılan dava sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup bu kısım, hükme esas fen bilirkişi krokisinde (C) ile gösterilen 65,042,50 metrekarelik bölümdür.

Ne var ki, hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda, bu bölüm ile komisyonca ... adına tespitine karar verilen ve (A) ile gösterilen 101 dönümlük bölümün irtibatlandırılmasının yapılmaması nedeniyle bu kısmın tamamının veya bir bölümünün kadastro komisyon kararında belirtilen (A) bölümü içerisinde mi yoksa taşınmazın bağımsız başka bir bölümünde mi kaldığı anlaşılamadığından, söz konusu rapor denetime elverişli olmadığı gibi, bu rapora atfen kurulan hükmün de infazı kabil olduğundan söz edilemez.

Öte yandan; somut olayda, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 30/2 nci maddesince tahdidi olarak düzenlenmiş bulunan re'sen malik / vasıf araştırmasını gerektiren bir hal bulunmadığından, ihtilafın kişilerin / tarafların istemleriyle sınırlı olarak değerlendirilmesi gerektiği kuşkusuz olup, hüküm fıkrasında (C) ile gösterilen ve davalı - davacı ... mirasçıları adına tescil edilen bölüm haricindeki bakiye bölümün mera olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline kaydına karar verilmek suretiyle, hakkında dava açılmayan ve komisyonun 31.07.1979 tarihli kararı ile bu komisyon kararına ekli paftada (C) ile gösterilen 20 dönümlük kısmının ..., (B) harfi ile gösterilen 74,750 metrekarelik kısmının ... adına tescil kararı verildiği gözden kaçırılarak ve bu bölümlerin komisyonca belirlenen yerleri hükme esas bilirkişi raporunda gösterilmeyerek ve hüküm fıkrasında da bu konuda bir açıklama yapılmaksızın, bu bölümlerin de mera olarak tescili sonucu doğuracak şekilde karar verilmiş olması da usul ve yasaya aykırı olduğundan, İlk Derece Mahkemesi kararının 400 parsel sayılı taşınmaz bakımından bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

5. Dava konusu 407 parsel sayılı taşınmazın tespit maliklerinin mirasçılarından ... ve müştereklerinin bu taşınmaz hakkında verilen hükme karşı yaptıkları temyiz itirazlarının incelenmesinde; İlk Derece Mahkemesince, ".. davacı Hazine tarafından 407 parsel için her ne kadar taşınmazın tarla olduğu ve davalılar adına 184 nolu vergi kaydına istinaden yapılan tespitin, vergi kaydı miktarı (olan) 100 dönüm kadar yapılması, kalan kısmın ise Hazine adına tespit ve tescil edilmesi istemiyle dava açılmış olsa da taşınmaz başında yapılan keşif neticesinde taşınmazın tamamının mera olduğunun teknik ve mahalli bilirkişilerin rapor ve beyanlarından anlaşıldığı, davalıların bu hususta bir itirazlarının olmadığı, her ne kadar vergi kaydı taşınmazın tümünü kapsıyor ise de taşınmazın mera vasfında olduğunun anlaşılması nedeniyle vergi kaydının dikkate alınamayacağı ..." gerekçesi ile davacı Hazinenin davasının reddine, taşınmazın mera olduğu tespit edildiğinden mera olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline kaydına karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır.

Şöyle ki; dava konusu 407 parsel sayılı taşınmaz başında yapılan 16.06.1999 tarihli keşifte beyanına başvurulan 1340 doğumlu komşu köy mahalli bilirkişisi, 407 parsel sayılı taşınmazın ilk olarak ... isimli bir şahsın elinde olduğunu, bu kişinin taşınmazı bedeli mukabilinde ... ...'a sattığını, akabinde taşınmazın ... ve ölümüyle de mirasçıları tarafından kullanıldığını, taşınmazın mera vasıflı olmadığını beyan etmesine rağmen, 2012 yılında yapılan ve hükme esas alınan keşifte ise bu beyandan farklı olarak, çekişmeli taşınmazın komşu Cihangir köylülerinin merası olduğunu ifade etmiş olup, böylelikle farklı iki tarihte yapılan keşiflerde, taşınmazın vasfı hususunda alınan beyanlar arasında çelişki doğduğu halde, bu çelişki yöntemince giderilmemiş; yine 1999 tarihli keşif sonucu düzenlenen zirai bilirkişi raporunda, çekişmeli taşınmazın ve çevresinin mera olmadığı, meradan açma olmadığı, çayır vasıflı olduğu, taban suyu seviyesinin yüksek olduğu bildirildiği halde, 2012 yılında yapılan keşif sonucu düzenlenen zirai raporda, taşınmazın kuru, kıraç, su tutma kapasitesinin oldukça düşük ve mera özelliği gösterdiği belirtilerek, yine taşınmazın niteliği hususunda raporlar arasında çelişki oluşmuş olmasına rağmen, bu çelişki üzerinde de durulmamış ve söz konusu çelişkiler yöntemince giderilmeden, taşınmazın kuzeyindeki meranın devamı olup olmadığı kesin olarak ortaya konulmaksızın karar verilmesi cihetine gidilmiştir.

Ayrıca; taşınmazın meradan açılmadığının anlaşılması halinde, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin hangi tarihte başladığı, zilyetliğin ne kadar ve ne şekilde sürdürüldüğü ve taşınmazın evveliyatı itibariyle niteliğinin ne olduğu hususlarında hava fotoğrafı incelemesi de yaptırılmamıştır.

Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince, doğru sonuca varılabilmesi için öncelikle, tespit tarihinden en az 15, 20 ve 25 yıl öncesine ait ve hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığı'ndan, aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar ise Kadastro Müdürlüğünden getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, komşu köyde ikamet eden, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada yararı bulunmayan elverdiğince yaşlı şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat mühendisleri bilirkişi kurulu, jeodezi ve fotogrametri mühendislerinden oluşturulacak bilirkişi heyeti ve fen bilirkişisinin katılıyla yeniden keşif icra edilmeli ve bu keşif sırasında dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, taşınmazın kuzeyindeki 400 sayılı mera parselinin devamı niteliğnide olup olmadığı, meradan açılıp açılmadığı, arada ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı, taşınmazın öncesinde kime ait olduğu, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, hangi tarihten beri ne suretle tasarruf edildiği, zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü, taşınmazın tamamı üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki bulunduğu takdirde HMK'nın 261 inci maddesi uyarınca yüzleştirilmek suretiyle aykırılık giderilmeli; ziraat mühendisleri bilirkişi kurulundan, arazinin niteliğini ve zilyetlikle mülk edilebilecek yerlerden olup olmadığını, meradan açılıp açılmadığını, komşu mera parseli ile arasında ayırıcı sabit ve doğal sınır bulunup bulunmadığını, 1999 tarihli raporda belirtildiği gibi çayır mı, yoksa 2012 tarihli raporda belirtildiği gibi mera mı olduğunu belirtir, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli; fotogrametri ve jeodezi mühendisi bilirkişi heyetinden, hava fotoğraflarının stereoskop aleti ile incelenmesi suretiyle hava fotoğraflarının çekildikleri, Kadastro Müdürlüğünden gelen paftaların ise düzenlendikleri tarihlere göre dava konusu taşınmazın kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, taşınmazın önceki niteliğinin ne olduğu, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin hangi tarihte başladığı ve ne kadar sürdürüldüğü hususlarında rapor düzenlemeleri istenilmeli; taşınmazın vasfının mera olmadığının anlaşılması halinde, kayıt miktar fazlası yönüyle tespit malikleri lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve devamı maddeleri gereğince zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı tereddütsüz olarak belirlenmeli; tespite esas vergi kaydının ihtiva ettiği hudutlar itibariyle ancak miktarı ile geçerli olabileceği dikkate alınmalı; bundan sonra iddia ve savunmalar, dosyaya yansıyan beyan ve bilgiler doğrultusunda, hangi beyan / beyanlara ve raporlara hangi nedenle üstünlük tanındığı ve itibar edildiği tartışılıp açıklanmak suretiyle bir karar verilmelidir.

İlk Derece Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi; kabule göre de, çekişmeli taşınmaz sadece Hazine davasına konu olup bu dava nedeniyle tutanağının itirazlı hale geldiği gözden kaçırılarak, davacı "Hazine'nin davasının reddine" karar verildikten sonra taşınmazın mera vasfıyla sınırlandırılmasına hükmedilmiş olması dahi usul ve yasaya uygun bulunmadığından, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

6. Davacı Hazine vekilinin, çekişmeli 394, 397 ve 404 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; İlk Derece Mahkemesince "... Çekişmeli taşınmaza uygulanan tapu ve vergi kayıtlarının keşifte uygulanmakla dava konusu taşınmazlara mevkii ve 4 hududu itibariyle uyduğu, miktarı ile uymamasının nedeninin ise bu kayıtların hazırlanmasında sorumluluğu bulunan kamu idarelerine ait olduğu, kabataslak miktar yazılmasından kaynaklandığı, bu nedenle miktara itibar edilmediği ..." şeklindeki gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, ilk derece mahkemesinin tapu kaydının miktar itibariyle değil, arz üzerinde kapsadığı alan itibariyle geçerli olduğuna dair kabulü yasal düzenlemelere uygun düşmediği gibi yapılan araştırma ve inceleme ile tapu kayıt uygulaması da hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.

Şöyle ki; çekişmeli bu taşınmazlar, 1290 tarih ve 2361 sayılı 20 dönümlük tapu kaydı ve 50 dönümlük 186 nolu vergi kaydı, harici satış, ifraz ve hibe nedenleriyle davalılar adına tespit edilmiş olup, davacı Hazine, kayıt miktar fazlasının adına tescili istemiyle eldeki davayı açmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; taşınmazların tespitine esas tapu kaydının hudutlarının "dere", "hali" ve "..."; vergi kaydının hudutlarının ise "boğaz", "sırt" ve "çayır" ile "Teyfur" okuduğu görülmekte olup, smahkemenin kabulünün aksine, söz konusu kayıtların, değişebilir ve genişletmeye elverişli sınırlar ihtiva etmeleri nedeniyle miktarları itibariyle geçerli olacakları kuşkusuzdur.

Yine, İlk Derece Mahkemesince mahallinde 2012 yılında yapılan keşif sonucu düzenlenen ve hükme esas alınan 08.10.2012 tarihli fen bilirkişi raporunda, tespitin dayanağı olan tapu ve vergi kaydının çekişmeli taşınmazlara uyup uymadığı hususunda bir değerlendirmede de bulunulmadığı gibi, çekişmeli taşınmazlar başında 1999 yılında yapılan keşifte tespitin dayanağı olan tapu ve vergi kayıtlarının sadece çekişmeli 404 parsele uyduğunun, 394 ve 397 parsel sayılı taşınmazlara uymadığının belirtilmiş olması karşısında, İlk Derece Mahkemesince hangi nedenle / gerekçe ile dayanak tapu ve vergi kayıtlarının bu 3 taşınmazı tamamen kapsadığı sonucuna ulaşıldığı da anlaşılamamaktadır.

Öte yandan; dosya içerisinde bulunan komşu parsel tutanaklarının örneklerinin incelenmesinde, dava dışı komşu 405, 395 ve 398 parsel sayılı taşınmazlar ile iş bu dosyada dava konusu yapılıp yukarıda (1) nolu bentte incelemesi yapılan 406 parsel sayılı taşınmazın aynı tapu ve vergi kayıtlarına istinaden tespitlerinin yapıldığı, 406 parselin ... adına, 405 ve 398 parsellerin ... adına ve 395 parselin ise ... ve müşterekleri adına tespit edildiği anlaşılmakta olup İlk Derece Mahkemesince, aynı tapu ve vergi kaydına istinaden tespit edilen dava dışı 405, 395 ve 398 parsel sayılı taşınmazların kadastro sonucu oluşan tapu kayıtları getirtilmeden ve kadastro tespit tutanaklarının bu kayıtlara istinaden kesinleşip kesinleşmediği araştırılıp değerlendirilmeden, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuştur.

Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için İlk Derece Mahkemesince öncelikle, dava dışı komşu 395, 398 ve 405 parsel sayılı taşınmazların kadastro sonucu oluşan tapu kayıtları dosya arasına getirtilerek bu parsellerin aynı kayıtlara (1290 tarih ve 2361 sayılı 20 dönümlük tapu kaydı ve 50 dönümlük 186 nolu vergi kaydı) istinaden tespit görüp görmedikleri ve tespitlerinin bu kayıtlara istinaden kesinleşip kesinleşmediği duraksamasız olarak belirlenmeli, yine tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesi zaman dilimi içerisinde farklı tarihlere ait en az 3 stereoskopik hava fotoğrafı Harita Genel Komutanlığından tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilmeli, bu hava fotoğrafları kullanılarak üretilmiş memleket haritaları ile temin edilebilen en eski ve yeni tarihli uydu fotoğrafları getirtilerek dosya arasına konulmalı ve bundan sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan, komşu köylerde ikamet eden, elverdiğince yaşlı şahıslar arasından seçilecek 3 kişilik yerel bilirkişi kurulu ve aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıkları ile 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu ve fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak olan bu keşifte, taşınmazların tespitlerine esas alınan tapu ve vergi kayıtlarının mahkemenin kabulünün aksine gayri sabit sınırlı olduğu ve bu nedenle miktarlarıyla geçerli oldukları dikkate alınarak, varsa revizyon görerek kesinleştiği komşu parsellerden başlanmak suretiyle kayıt miktarı kadar yere uygulanmalı, varılacak sonuca göre çekişmeli 394, 397 ve 404 parsel sayılı taşınmazların kısmen veya tamamen kayıt kapsamı dışında kaldığının anlaşılması halinde, kayıt kapsamı dışında kalan taşınmaz yahut taşınmazlar veya taşınmaz bölümlerinin geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri, ne suretle kullanıldığı, çekişmeli taşınmazların sınırında mera vasfıyla tespit gören ve iş bu dosyada da dava konusu olup hakkında temyiz incelemesi yapılan 400 sayılı mera parseli bulunduğu dikkate alınarak, bu taşınmazların öncesinin de mera olup olmadığı, zaman içinde taşınmazların sınırlarında mera parseli yönünde genişleme olup olmadığı hususları tek tek ve olaylara dayalı olarak yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulup saptanmaya çalışılmalı, beyanlar arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle yöntemince giderilmeli; jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye hava fotoğrafları üzerinde stereoskopik olarak inceleme yaptırılarak, çekişme konusu taşınmazların önceki ve şimdiki niteliği, arazinin ekonomik amaca uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığı ve kullanımın hangi tarihten itibaren mevcut olduğu hususlarında rapor düzenlettirilmeli; ziraatçi bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmazlar üzerinde ekonomik amaca uygun zilyetlik bulunup bulunmadığı, ekonomik amaca uygun zilyetlik varsa hangi tarihten beri ve hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü, çekişmeli taşınmazlar ile komşu mera parselinin toprak yapısı ve niteliği hususunda fark bulunup bulunmadığı, çekişmeli taşınmaz bölümleri ile komşu mera parseli arasında doğal ya da yapay ayrıcı unsur mevcut olup olmadığı, taşınmazların meradan açma olup olmadığını irdeleyen, çekişmeli taşınmazların niteliğini, kullanım durumunu ve zilyetlik süresini kesin olarak belirleyen somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan, ayrıntılı ve gerekçeli rapor düzenlemeleri istenilmeli; fen bilirkişisine ise, kayıt uygulamalarını ve keşfi takibe ve denetlemeye imkan verir, önceki fen bilirkişi raporlarını irdeleyerek mevcut çelişkileri giderecek içerikte rapor ve kroki düzenlettirilmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek ve dava konusu taşınmazların belirlenecek vasfına göre üzerlerinde sürdürülen zilyetliğe hukukça değer verilip verilmeyeceği de tartışılarak ulaşılacak sonuca göre 6100 sayılı Kanunu'nun

297 nci maddesine uygun şekilde, tüm davacı ve asli müdahiler gerekçeli karar başlığında gösterilmek suretiyle tüm talepler hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmelidir.

İlk Derece Mahkemesince, belirtilen hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi; kabule göre de, çekişmeli 404 parsel sayılı taşınmaz yönünden harç yatırmak suretiyle usulünce müdahale talebinde bulunan ...'ın talebi hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi suretiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297 ve devamı maddelerine aykırı davranılmış olması dahi usul ve yasaya uygun bulunmadığından, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

S O N U Ç : Yukarıda (1.) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... ve müşterekleri vekilinin 406 parsel sayılı taşınmaz bakımından temyiz inceleme istemlerinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle REDDİNE;

Davalı ... ve müşterekleri vekilinin 400 parsel sayılı taşınmaz bakımından temyiz inceleme istemlerinin, yukarıda (4.1.) nolu bentte açıklanan nedenlerle hukuki yarar yokluğundan REDDİNE;

Davalı - davacı Hazinenin 463 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelik sair temyiz itirazlarının, yukarıda (3.1.) nolu bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE;

Davalı - davacı ... mirasçısı ... ve davalı - davacı Hazine vekilinin 400 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelen sair temyiz itirazlarının yukarıda (4.2.) nolu bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE;

Davalı - davacı Hazine vekilinin dava konusu 199 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelen temyiz itirazlarının (2.) nolu bentte açıklanan nedenlerle; davalı - davacı Hazine vekilinin dava konusu 463 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının, yukarıda (3.2.) nolu bentte açıklanan nedenlerle; davalı - davacı ... mirasçısı ... ile Hazine vekilinin, dava konusu 400 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelen temyiz itirazlarının, yukarıda (4.2.1.) nolu bentte açıklanan nedenlerle; davalı ... ve müşterekleri vekilinin dava konusu 407 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelen temyiz itirazlarının yukarıda (5.) nolu bentte açıklanan nedenlerle ve davalı - davacı Hazine vekilinin dava konusu 394, 397 ve 404 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının yukarıda (6.) nolu bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

21.11.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.