Logo

8. Hukuk Dairesi2024/3012 E. 2024/7219 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın ölümünden sonra, orman sınırları dışına çıkarılan ve kullanım kadastrosu yapılan taşınmazlarda, mirasçılardan birinin uzun süreli fiili kullanımının diğer mirasçılar tarafından itiraz edilmemesi durumunda, bu kullanıma değer verilip verilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Kullanım kadastrosunun amacının taşınmazların fiili kullanım durumlarını tespit etmek ve hukuki zemine oturtmak olduğu, mirasçılardan birinin uzun süreli kullanımına diğer mirasçıların itiraz etmediği ve bu kullanımın tereke adına sürdürüldüğünün ispatlanamadığı durumlarda fiili kullanıma değer verilmesi gerektiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/320 E., 2024/514 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ünye Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2022/43 E., 2024/2 K.

Taraflar arasındaki kullanım kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kullanım kadastrosu sırasında, Ordu ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 5462 ada 2, 12, 5464 ada 10, 5481 ada 4 ve 5482 ada 3 parsel sayılı sırasıyla 4.115.39, 92.58, 1.241.54, 1.415,83 ve 1494,25 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, "6831 sayılı Orman Kanunu (6831 sayılı Kanun) 2/b maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldıkları ve 2002 yılından beri verasette iştirak olarak ..., ... ve ...'nın kullanımında oldukları" şerhi verilmek suretiyle fındık bahçesi vasfında Hazine adına tespit edilmiştir.

Davacı ... dava dilekçesinde; Ordu ili ... ilçesi ... Mahallesi 5462 ada 2, 12, 5464 ada 10, 5481 ada 4 ve 5482 ada 3 parsel sayılı taşınmazların 30 - 35 yıldır müstakilen kendi fiili kullanımında bulunduğunu, davalılar ile hiç bir ilgisi bulunmadığını ileri sürerek, tek başına kendi adına kullanıcı şerhi verilmesini talep ettikten sonra, yargılama sırasında sunduğu 25.03.2023 tarihli dilekçesi ile 5481 ada 4, 5482 ada 3, 5462 ada 12, 5464 ada 10 ve 5462 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davaya devam ettiklerini bildirmiş; akabinde 27.03.2023 tarihli celsede, davacı ve vekili tarafından dava dilekçesinde bildirdikleri taşınmazlardan 5481 ada 3 parsele yönelik bir davalarının bulunmadığını, bu parseli dava dilekçesinde sehven belirttiklerini, bunun haricinde dava dilekçesinde bildridikleri diğer üç adet taşınmaza ek olarak 5482 ada 3 ve 5464 ada 10 parseli de dava konusu haline getirmek istediklerini beyan etmişler ve bunun üzerine, bu iki parselin tutanak asılları davalıdır şerhi verdirilerek dosya arasına alınmış, 5481 ada 3 parsele ait kullanım kadastrosu tutanak aslı ise olağan usullere göre kesinleştirilmek üzere tapu müdürlüğüne gönderilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazların 5481 ada 4, 5482 ada 3, 5462 ada 12, 5464 ada 10 ve 5462 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar olduğu kabul edilerek yapılan yargılama sonucunda; "19.12.2023 tarihinde zeminde yapılan keşifte alınan mahalli ve tespit bilirkişileri ile tanık beyanlarından, dava konusu taşınmazların muris ...'dan gelen taşınmazlar olduğu, geçerli bir taksimin bulunmadığı, ..." gerekçesiyle davanın reddine ve Ordu ili ... ilçesi ... Mahallesinde kain 5462 ada 2, 5462 ada 12, 5481 ada 4, 5464 ada 10 ve 5482 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar hakkında 3402 sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesine göre yapılan kadastro tespitindeki fındık bahçesi nitelikleri ve 2/B vasıfları ile Hazine adına tapuya kayıt ve tescillerine, beyanlar hanelerinin aynen bırakılmasına karar verilmiş; hükmün, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 Sayılı Kanun) 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacı ... tarafından yatırılan 427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.12.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

KARŞI OY YAZISI

Dairemiz önüne gelen olayda uyuşmazlık, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/b maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılmış olan taşınmazlarda 3402 sayılı Kadastro Kanunu' nun Ek 4. maddesi uyarınca yapılan kullanım kadastrosu çalışmalarında, murisin kullanımında olan taşınmazı onun vefatından sonra, diğer mirasçılar tarafından itiraz edilmeksizin uzun süreli olarak kullanan mirasçının bu kullanımına değer verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Sayın Çoğunluk, murisin vefatından sonra 3402 sayılı Kanun' un Ek 4. maddesi uyarınca kullanım kadastrosu işlemine tabi tutulan ve tüm mirasçılar adına kullanıcı şerhi verilen taşınmazları, murisin ölüm gününden kullanım kadastrosu tespit tarihine kadar kullandığı dosya kapsamıyla sabit olan davacının, diğer mirasçılara karşı açtığı davanın reddine karar verilmesinde hukuka aykırı bir yön görmemiş; bu yöndeki Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir.

Aşağıda açıklamış olduğumuz nedenlerle Sayın Çoğunluğun bu görüşüne katılmamız mümkün olmamıştır:

Dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazların, yörede 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca uyarınca yapılan çalışmalar sonucunda orman sınırları dışına çıkarıldıkları ve bilahare 3402 sayılı Kanun'un Ek 4. maddesi kapsamında yapılıp 28.09.2022 - 28.10.2022 tarihleri arasında ilan edilen kullanım kadastrosu çalışmaları neticesinde "6831 sayılı Orman Kanunu (6831 sayılı Kanun) 2/b maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldıkları ve 2002 yılından beri verasette iştirak olarak ..., ... ve ...'nın kullanımında oldukları" şerhi verilmek suretiyle fındık bahçesi vasfında Hazine adına tespit edildikleri ve davacı ...' nın, taşınmazların 30 - 35 yıldır müstakilen kendi fiili kullanımında bulunduğunu, davalılarla hiç bir ilgisi bulunmadığını ileri sürerek, tek başına kendi adına kullanıcı şerhi verilmesi istemiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.

İlk Derece Mahkemesince, " ... dava konusu taşınmazların muris ...'dan gelen taşınmazlar olduğu ve geçerli bir taksimin bulunmadığı, ..." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve davacı vekilinin istinaf başvurusu, Bölge Adliye Mahkemesince aynı gerekçeyle esastan reddedilmiştir.

Anılan karara yönelik olarak davacı vekili temyiz isteminde bulunmuş ve Dairemiz çoğunluğu, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğunu değerlendirerek hükmün onanmasına karar vermiştir.

Dava, kullanım kadastrosuna itiraza ilişkin olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) Ek-4 üncü maddesi," 6831 sayılı Orman Kanununun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir. " hükmünü içermektedir. "Kullanım kadastrosu" olarak isimlendirilen bu çalışmanın amacı, 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi kapsamındaki sahaları, fiili kullanım durumlarını dikkate alarak parsellere ayırmak ve bu taşınmazları Hazine adına tescil ederken, taşınmazlar üzerinde tespit günü itibariyle fiili kullanımı bulunanları ve muhdesatları tespit ederek tapunun beyanlar hanesinde göstermektir.

Kullanım kadastrosu sonucunda, hakkında tespit tutanağı düzenlenen taşınmazların beyanlar hanesinde yer alan ya da alması gereken kullanıcı ve muhdesat şerhlerine ilişkin olarak askı ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde, askı ilanından sonra ise genel mahkemelerde dava açılması mümkündür. 3402 sayılı Kanun'un Ek 4 üncü maddesi gereğince açılacak iş bu davalar, kullanıcı şerhine ilişkin olup, söz konusu taşınmazın mülkiyeti Hazineye ait olduğundan, bu davalarda mülkiyet hakkı bakımından değerlendirme yapılması mümkün değildir.

Diğer taraftan; 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacına yönelik çıkarılan ve 26.04.2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un genel gerekçesinde de, "... bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve ormana geri dönüşümü artık mümkün bulunmayan ve özellikle yerleşim alanı olarak işgal edilerek kullanılan bu alanlarda; imar planları yapılamaması yüzünden şehircilik anlayışı ve planlama ilkelerine aykırı oluşmuş çarpık yerleşim alanlarının varlığı nedeniyle düzenli ve planlı kentleşmenin yapılamadığı, oluşan fiili durum sonrasında bu alanlardaki yerleşim yerlerine götürülmek zorunda kalınan kamu yatırımlarının yapılmasının zorluğu, bu alanların orman sınırları dışına çıkartıldıkları tarihler itibarıyla yaklaşık 10 ilâ 30 yıldır herhangi bir bedel ödenmeksizin kullanıcılarının tasarrufunda bulunduğu ve bu alanların kullanıcıları tarafından haricen yapılan satışlarla el değiştirdiği, bu yerlere ilişkin olarak Devlet ile vatandaşlar arasında uzun süren hukukî ihtilafların meydana geldiği, Devletin bu yerleri tasarruf edememesi sebebiyle önemli ölçüde gelir kaybının oluştuğu " belirtilerek, orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlarla ilgili fiili durumun hukuki zemine kavuşturulmasının zorunluluk haline geldiği ifade edilmiştir.

Şu halde; yukarıda açıklandığı üzere, kullanım kadastrosunun, taşınmazların fiili kullanım durumlarını belirlemeye ve bu fiili durumun hukuki zemine kavuşturulmasını sağlamaya yönelik bir çalışma olduğu gözetildiğinde, muristen kalan ve mirasçılardan bir ya da bir kısmının fiili kullanımında bulunan taşınmazlara yönelik davalarda, bir ya da bir kısım mirasçının uzun süreli kullanımına diğer mirasçılar tarafından karşı çıkıldığı ve bu hususta taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğu ispatlanamıyorsa, bir diğer ifade ile taşınmaz üzerindeki fiili kullanımın tereke adına sürdürüldüğü ortaya konulamıyorsa, fiili kullanıma değer verilmesi gerektiği şüphesizdir.

Konuya ilişkin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20.04.2022 tarihli ve 2023/8 - 561 Esas, 2024/125 Karar sayılı kararında da bu hususlar aynen benimsenmiştir.

Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince, çekişmeli taşınmazların tarafların müşterek murisi ...' dan kaldığı doğru olarak belirlenmiş olmakla birlikte, çekişmeli taşınmazlar, murisin ölüm tarihi olan 2002 yılından itibaren, kullanım kadastrosu tespit tarihine (2022 yılına) kadar uzun süre ile müstakilen davacı ...' nın fiili kullanımında olup, bu kullanıma diğer mirasçıların karşı çıktığına ya da taraflar arasında bu hususta ihtilaf yaşandığına ve yahutta davacının taşınmazdaki fiili kullanımını tereke adına sürdürdüğüne dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığına göre, davacının fiili kullanımına değer verilmesi gerekir.

Bu itibarla; İlk Derece Mahkemesince, açıklanan bu gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı gerekçeyle davanın reddedilmesi isabetsiz olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, Sayın Çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum.