Logo

8. Hukuk Dairesi2024/3225 E. 2024/4497 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, taşınmazın imar ve ihya yoluyla zilyetliğini 20 yıldır sürdürdüğünü iddia ederek TMK m.713 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri uyarınca adına tescilini talep etmesi üzerine, davalı Hazine'nin taşınmazın orman sınırları içerisinde olduğunu ve zilyetliğin mümkün olmadığını savunmasıyla oluşan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, taşınmazın orman sınırları içinde olup olmadığı hususunda çelişkili bilirkişi raporları bulunduğu ve Orman İdaresine husumet yöneltilmesi gerekirken eksik taraf teşkili ile hüküm kurulduğu gözetilerek, bozmaya karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/222 E., 2019/349 K.

DAVA TARİHİ : 31.12.2004

KARAR : Davanın kabulüne

Taraflar arasındaki 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 713 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 ve 17 nci maddelerinden kaynaklı davanın yapılan yargılaması sonunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 14.01.2014 tarihli ve 2013/9566 Esas, 2014/490 Karar sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Hazine ve dahili davalı ... tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit ve dava tarihinden önce 3116 sayılı Kanuna göre 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra yapılan 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun'un 2. madde uygulaması 22.11.1974 tarihinde, aplikasyon ve 2896 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun'un 2/B madde uygulaması 30.09.1985 tarihinde ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun'un 2/B madde uygulaması 13.04.1992 tarihinde ilân edilmiş ve dava tarihinde kesinleşmiştir. Yörede, genel arazi kadastro çalışması 1963 ilâ 1978 tarihleri arasında yapılmış, sonuçları 17.11.1978 ilâ 19.12.1978 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.

2. Davacı vekili dava dilekçesinde; tespit harici bırakılan Antalya ili Merkez, ... Köyü köy içi mevkiinde bulunan 7.559,80 m² yüzölçümündeki taşınmazın, imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, 4721 sayılı Kanun'un 713 üncü maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın 1978 yılında tapulama çalışmalarında devletin hüküm ve tasarrufu altında yerlerden olması nedeniyle tapulama dışı bırakıldığını, mahkemece tapulama dışı bırakılma nedeninin, dava konusu yerin orman olup olmadığının, mera olup olmadığının araştırılması gerektiğini, dava konusu taşınmazın Kepez Belediyesi mücavir alanında kaldığını ve bu tür yerlerin zilyetlik ve imar ihya ile kazanılmasının mümkün olmadığını, zilyetlik ile tescil koşullarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 05.12.2007 tarihli ve 2005/141 Esas, 2007/343 Karar sayılı kararı ile; taşınmaz üzerindeki nar ağaçlarının 2 yaşında olduğunu, karara bağlanan 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/134 Esas, 2007/48 Karar sayılı dosyası içindeki tüm delil ve belgeler keşif tutanakları ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın 20 yıllık zilyetlik süresinin tamamlanmadığı, öncesi taşlık, boş arazi iken davacının sonradan nar fidanları dikip geri kalan kısmını sürerek tarla haline getirdiği gerekçesiyle sübuta ermeyen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 14.01.2014 tarihli ve 2013/9566 Esas, 2014/490 Karar sayılı kararıyla, 3402 sayılı Kanun'un 17 nci maddesi gereğince orman sayılmayan, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tespit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerektiği, somut olayda mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmadığı, eski tarihli memleket haritası, orman kadastrosu ve 2/B haritalarının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı, 1953 yılında makiye ayrılan yerlerde 4753 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan tevzii işleminde çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerin tevzii paftasında taşlık ve çalılık olarak tapulama dışı bırakıldığı, genel kadastroda yine taşlık ve çalılık niteliğiyle tapulama dışı bırakıldığı, eski tarihli memleket haritasında fidan ve çalı simgeli alanda gösterildiği bildirilmişse de, taşlık ve çalılık olarak genel kadastroda tapulama harici bırakılmasından sonra, ancak, imar - ihya edilmek suretiyle zilyet edilebileceğinin düşünülmediği, çekişmeli taşınmazın imar - ihya edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği konularında yeterli araştırma yapılmadığı, ziraat uzmanı bilirkişinin teknik görüşünün alınmadığı, çekişmeli taşınmazın memleket haritalarındaki konumunun belirlenmediği, komşu parsellerin tescil ile oluştuğunun nazara alınmadığı, gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin 12.12.2019 tarihli ve 2014/222 Esas, 2019/349 Karar sayılı kararı ile; 06.02.2015 tarihinde keşif yapıldığı, hazırlanan raporların uyulan bozma ilamını karşılar nitelikte olmadığı gözetilerek, 03.05.2019 tarihinde tekrar keşif yapıldığı, taşınmazın civarındaki komşu parsel tutanaklarının bizzat yerinde uygulanmak suretiyle fenni bilirkişi Koray Yanar ve ekibinden hava fotoğrafları çakıştırılarak dava tarihinden geriye dönük 20-30 yıl öncesindeki durumunu denetleyecek şekilde ayrıntılı raporlar alındığı, taşınmazın dere yatağı mera vasfında olmadığı, orman dışında kaldığı, maki tefrik komisyonunca yapılan 1951-1953 yılı yapılan çalışmalarda makilik alan olduğu, 4753 sayılı Kanun kapsamında tevzi edilmiş alanlardan olduğu, 15 ada 30 parsel nolu toprak tevzi parseli olup "taşlık" belirlemesi ile hazine adına işlem gördüğü, stereoskopik olarak incelenen 1957 tarihli hava fotoğraflarında maki formasyonunda çalıların bulunduğu, 1981'e kadar tarım yapılmadığı, 1993 yılı hava fotoğraflarında maki florasının görülmediği, hububat tarımı başlandığının tespit edildiği, 1992 yılından fenni bilirkişi tarafından düzenlenen krokili rapora göre T1 olarak gösterilen 1.308,80 m2'nin buğday ekili tarla niteliğinde, T2 olarak gösterilen 6.259,99 m2 lik bölümün zeytin ve nar bahçesi olup toplam 7.568,79 m2 lik kısmın davacının zilyet ve tasarrufunda olup davacı yararına imar ve ihyaya dayalı zilyetlik koşullarının mevcut olduğu, taşınmazın bulunduğu alanın plansız alanda kaldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, fenni bilirkişi Koray Yanar tarafından hazırlanan 10.05.2019 tarihli krokili raporda gösterildiği üzere ...mahallesi doğusu 28408 ada 240 parsel, batısı 28408 ada 280 parsel, kuzeyi 28408 ada 281 parsel (hükmen tescil), güneyi 1443 parsel (2. Asliye Hukuk Mahkemesinde derdest) taşınmazla çevrili T1 ile gösterilen 1.308,80 m2'lik tarla ile T2 ile işaretli 6.259,99 m2 ağaçlık olmak üzere toplam 7.568,79 m2'lik taşınmazın davacı yararına imar ve ihya koşulları mevcut olduğundan davacı ... (25993176990 TC nolu) adına tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davalı Hazine ve dahili davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; dosyada alınan Orman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda memleket haritalarında da tespit edilebileceği üzere raporun D.9 - bölümünde Dava konusu taşınmazın 1957 ve 1981 yıllarına ait hava fotoğraflarında maki formunda bitki ile kaplı olduğunu, Tarım yapıldığına dair emare bulunmadığını, D11 - bölümünde 2012-2012 yıllarında uygulanmakta olan Amenajman Planlarında sarı alanda kaldığı, 2002 yılı uydu görüntüsünde boş olduğu yer yer maki formasyonunda çalı olduğunun ifade edildiği, orman bilirkişi raporunda taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu tespiti ile birlikte davacının imar ve ihya iddiasının aksine maki formunda bitki örtüsü ile uzunca bir yıl kaplı olduğu, davacının imar ve ihya ile kazanım koşullarını sağlayamadığı, kaldı ki makilik alan olarak yer almış bir alanda zilyetlikle kazanımın hukuken bir anlam ifade etmediğini açıklayarak, hükmün bozulmasını istemiştir.

2. Dahili davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; öncelikle davanın yasal dava açma süresi içinde açılmadığından davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, dosyada alınan Orman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda memleket haritalarında da tespit edilebileceği üzere raporun D.9 - bölümünde dava konusu taşınmazın 1957 ve 1981 yıllarına ait hava fotoğraflarında maki formunda bitki ile kaplı olduğunu, tarım yapıldığına dair emare bulunmadığını, D11 - bölümünde 2012-2012 yıllarında uygulanmakta olan Amenajman Planlarında sarı alanda kaldığı, 2002 yılı uydu görüntüsünde boş olduğu yer yer maki formasyonunda çalı olduğunun ifade edildiği, orman bilirkişi raporunda taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu tespiti ile birlikte davacının imar ve ihya iddiasının aksine maki formunda bitki örtüsü ile uzunca bir yıl kaplı olduğu, davacının imar ve ihya ile kazanım koşullarını sağlayamadığı, kaldı ki makilik alan olarak yer almış bir alanda zilyetlikle kazanımın hukuken bir anlam ifade etmediğini, Belediye sınırları içinde imar ihya ve zilyetlikle tapuya hak kazanmanın mümkün olmadığını ve ayrıca imar ihya ve zilyetlikle kazanma şartlarının da oluşmadığını açıklayarak, hükmün bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 713 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kanun'un 14 ve 17 nci maddelerinden kaynaklı tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 Sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 Sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedinci fıkrası ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası. TMK'nın 713. maddesi. 3402 Sayılı Kanun'un14. ve 17. maddeleri. 6831 Sayılı Orman Kanunu.

3. Değerlendirme

İlk Derece Mahkemesince, ...mahallesi doğusu 28408 ada 240 parsel, batısı 28408 ada 280 parsel, kuzeyi 28408 ada 281 parsel(hükmen tescil), güneyi 1443 parsel (2. Asliye Hukuk Mahkemesinde derdest) taşınmazla çevrili T1 ile gösterilen 1.308,80 m2'lik tarla ile T2 ile işaretli 6.259,99 m2 ağaçlık olmak üzere toplam 7.568,79 m2'lik taşınmazın davacı yararına imar ve ihya koşulları mevcut olduğundan davacı ... (25993176990 TC nolu) adına tesciline karar verilmiş ise de, mahkemece yapılan ilk keşif sonucu düzenlenen 26.04.2007 havale tarihli orman mühendisi bilirkişi raporunda ve yapılan 2. keşif sonucu düzenlenen 20.04.2015 havale tarihli fen bilirkişi ve orman mühendisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın 3116 sayılı Orman Kanunu'na göre yapılan çalışmalarda orman tahdidi dışında bulunduğunun bildirildiği, yapılan 3. keşif sonucu düzenlenen orman mühendisi bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda ise dava konusu taşınmazın 3116 sayılı Orman Kanunu'na göre yapılan çalışmalarda orman tahdidi içinde bulunduğunun bildiriliği, çekişmeli taşınmazın ilk tahditteki konumunun denetime olanak verecek şekilde belirlenmediği ve raporların birbiriyle çelişkili olduğu görülmekte olup, bu haliyle, taşınmazın ilk tahditteki durumu denetime elverişli olacak şekilde açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca; 4721 sayılı TMK'nin 713/3. maddesi gereğince tescil davalarında Hazine yanında ilgili kamu tüzel kişiliklerine de husumet yöneltilmesi gerekmekte olup, yörede yapılan orman kadastrosu çalışması bulunduğundan, ilgili kamu tüzel kişisi olarak Orman İdaresine de husumet yöneltilmesi gerektiği halde, bu husus gözden kaçırılarak yöntemince taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince öncelikle davacıya, davasını Orman İdaresine de yöneltmesi için süre ve imkan tanınmalı, taraf teşkilinin sağlanması halinde Orman İdaresinden savunma ve delilleri sorulmalı, bildirdiği takdirde delilleri toplanmalı ve bundan sonra, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1946 yılında yapıldığı anlaşılan orman tahdidine ve daha sonra 1985 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu'na (6831 sayılı Kanun) göre yapıldığı anlaşılan orman kadastrosu, anılan Kanun'un 2/B maddesi uygulamasına ve aplikasyona ilişkin, işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazların bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örnekleri getirtilerek dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı üç'er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi bilirkişisi ve bir fen elemanının katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak bu keşifte orman sınır noktaları, tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uygulamasına ilişkin tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6 - 7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli; anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon, 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uygulaması çalışmaları ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uygulaması çalışma haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, denetime elverişli olacak şekilde, her bir çalışma ayrı renkli kalemlerle gösterilmeli; aynı ya da yakın orman sınır hatlarında dava konusu edilen başkaca parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı; ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi çalışmaları sonucu oluşan harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği ve aplikasyonun tahdide aykırı olamayacağı da düşünülerek, dava konusu taşınmazın tahdit içinde kalıp kalmadığı kesin olarak belirlenmelidir.

Yapılan bu uygulama sonucu, çekişmeli taşınmazın 1946 yılında yapılan ilk orman tahdidinde orman olarak sınırlandırılan alanda kaldığının anlaşılması halinde, makiye tefrik edilmiş olsa da 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu (4753 sayılı Kanun) ve 5618 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Hakkındaki 4753 sayılı Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun (5618 sayılı Kanun) hükümleri uyarınca tevzi edilmediğine ve özel Kanunlar uyarınca oluşan tapu kaydı bulunmadığına göre, çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacağı ve orman tahdidi içinde kalmaya devam edeceği gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı Hazine vekili ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının, 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Peşin harcın istek halinde temyiz eden dahili davalı ... Başkanlığına iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.