Logo

8. Hukuk Dairesi2024/3409 E. 2024/4644 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının zilyetliğinde olduğunu iddia ettiği orman vasfı taşıyan taşınmazın orman sınırları dışına çıkarılması ve zilyetliğinin tespiti talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının orman rejimi dışına çıkarma konusunda idareyi dava yoluyla zorlayamayacağı, ayrıca orman sınırları dışına çıkarılacak alanların kanunen Hazine, kamu tüzel kişileri veya özel orman sahipleri adına tescil edileceği, bu nedenle davacının dava ehliyeti ve hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararlarının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı dava dilekçesinde özetle; Bingöl ili Merkez ilçesi ... köyünde 106 ada 8 parselde kayıtlı orman vasıflı taşınmazın yaklaşık 3.687,01 m2 miktarındaki kısmının zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu belirterek bu kısmın tapusunun iptali ile tapu kaydının iptali ile 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman dışına çıkarılmasına, 6292 sayılı Kanun kapsamında müvekkilinin zilyetlik tespitiyle dava konusu taşınmazın beyanlar hanesine şerh düşülmesini talep ve dava etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "dava konusu taşınmaz yapılan 2/B çalışmaları esnasında Orman Kadastro Komisyonu tarafından orman vasfını yitiren yerler kapsamına alınmamıştır. Her ne kadar Orman bilirkişisi bu taşınmaz yönünden 2/B kapsamına alınabilecek yerlerden olduğu belirtilmiş ise de 2/B çalışmalarının çok yakın bir tarihte, keşiften yaklaşık 1 yıl önce yapılmış olması ve Bingöl Orman İşletme Müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen 19.03.2020 tarihli cevabı yazıyla taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı ve orman vasfını yitirmediği bildirilmiş olduğundan bu konuda yeniden bir araştırma yapılmamıştır. Tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.-K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.-K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.-K. sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan ve diğer fıkraları da 03.03.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırıldığından bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı düzenlenmiştir.(Yargıtay 2.HD 2016/14780 E.,2019/4737 K.numaralı kararı da bu yöndedir) Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları, mahalli bilirkişi beyanları, tanık beyanları ve müzekkere cevapları hep birlikte değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazın orman vasıfında olduğu, orman vasfını yitirmediği, bu sebeple zilyetlikle kazanmanın mümkün olmadığı görülmekle davacının taşınmazın Hazine adına orman dışına çıkarılması talebinin reddine ;dosyada mevcut kayıtlardan, dava konusu taşınmazın Hazine adına tescil edildiği,2019 yılında taşınmazın bulunduğu çevrede 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca 2/B çalışması Orman Kadastro Komisyonunca 3402 sayılı Kadastro Kanununa 6495 sayılı kanunla eklenen ek 5 inci maddeye göre Orman Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulama çalışmaları kapsamında gerekli çalışmalar yapılmış olmasına rağmen, dava konusu taşınmazda herhangi bir 2/B çalışması ve kullanıcı tespiti işlemlerinin yapılmadığı, dolayısıyla 6292 sayılı Yasa'daki şartların davacı lehine oluşmadığı" gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; "Davacı vekilinin istinaf isteminde de belirtildiği üzere dava baştan beri üzerinde hak iddia edilen taşınmazın 2/B vasıflarına uygun olduğu sebebiyle, orman sınırları dışına çıkarılması ve 6292 sayılı Kanun kapsamında davacının zilyetliğinin tespiti istemine ilişkindir. Bu durum dava dilekçesindeki "31.12.1981 tarihinden önce orman vasfını yitiren 106 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 3.687,01 m2'lik kısmının orman vasfı ile Hazine adına olan tapu kaydının iptaliyle 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman dışına çıkarılmasına, 6292 sayılı Kanun kapsamında müvekkilin zilyetliğinin tespitiyle taşınmazın beyanlar hanesine şerh düşülmesine karar verilmesi isteğine ilişkindir" şeklindeki ve istinaf dilekçesindeki " dava konusu taşınmazın 31.12.1981 yılından önce orman vasfını yitiren alan ile eylemli bütünlük arz etmesine arz etmesine rağmen bir kısmının 6831 sayılı Kanun'un 2/B uygulaması dışında tutulmasında hukuka uyarlık bulunmamakta " şeklindeki anlatımlarla da sabittir. Bu durumda, davanın kazandırıcı zamanaşımı koşullarının gerçekleştiği iddiasıyla taşınmaz iktisabına ilişkin olmayıp, taşınmazın 2/B uygulamasına tabi tutulmasına yönelik istemden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. 6831 sayılı Kanun'un (Orman Kanunu'nun) 2 inci maddesinin B bendi hükmüne göre ise, orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise Hazine adına, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır. Davacı gerçek kişinin, taşınmazın orman rejimi dışına çıkartılması konusunda orman yönetimini (idareyi) zorlayıcı nitelikte dava açmasına imkan bulunmadığı gibi 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılacak alanların devlete ait ise Hazine adına, kamu tüzel kişiliğine haiz kamu kurumları adına ise bu kurumlar adına, özel orman ise sahipleri adına orman dışına çıkarılacağı yasa gereğidir. Kanundan kaynaklanan bu zorunluluk nedeniyle kesinleşen orman sınırı içinde kalan taşınmaz bölümlerinin orman rejimi dışına çıkarılmasında davacının aktif dava ehliyeti ve hukuki yararı bulunmamaktadır. (benzer hususta Yargıtay 20. Hukuk Dairesi-30.06.2020 T-2017/6327 E, 2020/2271 K sayılı kararı) kaldı ki davacının, her ne kadar dava dilekçesinde Hazine adına tescil istemine ilişkin anlatımı da bulunmaktaysa da davacının Hazine adına talepte bulunma yetkisi de güncel hukuki yararı da yoktur. Belirtilen açıklama ve tespitler ışığında; ilk derece mahkemesince sonuç itibariyle davacı tarafın davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı" belirtilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usûl ve Kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA,

427,60 TL davacı vekili tarafından yatırılan peşin harcın onama harcına mahsubuna,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin ise Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.