Logo

8. Hukuk Dairesi2024/358 E. 2024/7225 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, kadastro çalışmaları sırasında sehven davalılar adına tescil edildiğini iddia ettiği taşınmazın tapu kaydının iptali ve kendi adına tescilini talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının dava konusu taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun fiili bir zilyetliğinin bulunmadığı, taşınmazın uzun süredir terk edilmiş olması nedeniyle zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı gözetilerek, mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/22 E., 2022/403 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Yığılca Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/187 E., 2021/106 K.

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında, Düzce ili Yığılca ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 139 ada 6 parsel sayılı 4358,07 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, fındık bahçesi vasfıyla davalılar adına tespit ve tescil edilmiştir.

Davacı; dava konusu Düzce ili Yığılca ilçesi ... köyü Yılandili mevki 231 ada 2 parsel sayılı fındık bahçesinin tapuda kendi adına, Düzce ili Yığılca ilçesi ... köyü ... mevki 139 ada 6 parsel sayılı fındık bahçesinin davalılar adına kayıtlı olduğunu, ... köyü Yılandili mevkinde yaklaşık 12 dönümlük fındık bahçesinin kadastro yapıldığı sırada babası tarafından miras hissesi olarak kendisine verildiğini ve 231 ada 2 parsel sayılı taşınmaz olarak adına tespit ve tescil edildiğini, tapu kayıtlarında adına kayıtlı arazinin 8 dönümünü gördüğünü, ... köyü ve ... köyü arasındaki köy sınırının arazisini iki parçaya böldüğünü, bu köylerde yapılan kadastro çalışmaları sırasında durumun gözden kaçtığını ve kendisine ait olan arazilerin yaklaşık 3 dönümünün davalılar adına tapulandığını, dava konusu arazilerde davalıların hakkı bulunmadığını, bu arazilerin halen kendisi tarafından kullanıldığını, babasının ve kendisinin taşınmaz üzerindeki nizasız ve fasılasız zilyetliklerinin 40 yıldan fazla bir süredir devam ettiğini, arazinin fındıktan önce dedesi tarafından mısır, buğday ekilmek suretiyle tarımsal amaçlı uzun yıllar kullanıldıktan sonra babası Mehmet Cebeci'ye verildiğini beyan ederek, gerçekte kendisine ait olan ancak kadastro çalışmaları sırasında sehven davalılar adına tapulanan tahminen 3 dönümlük arazinin tapu kaydının iptali ile kendisi adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekili; Düzce ili Yığılca ilçesi ... köyü ... mevki 139 ada 6 parsel sayılı taşınmazın davacının beyanlarının aksine davalıların 20 yıldan fazladır malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunan ve bu tarihten daha önceleri ise aynı ailenin yine 50 yıldan fazla bir süredir daha öncesinden başlayarak fiili olarak ve malik sıfatıyla kullandıklarını, üzerinde bulunan ve kendilerine ait çam, kayın ve meşe gibi ağaçlar ile bir kısım fındık ve meyve ağaçları ve arazinin davalılar ve aile büyükleri tarafından imar ve ıslah edilip korunduğunu, dava konusu ve yaklaşık son 20 yıllık dönem içinde davalıların malik sıfatıyla hüküm ve tasarrufu altında bulunan, daha önceki dönemlerde ise yaklaşık 50 yıllık süre içinde davalıların anne ve baba gibi aile büyüklerinin malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunan ilgili taşınmaz üzerinde davalıların dışında davacının da dahil olmak üzere dava açılıncaya kadar başka hiç kimsenin davaya konu taşınmaz üzerinde maliklik gibi ayni ya da zilyetlik, kiracılık gibi şahsi herhangi bir yasal hak, iddia ve taleplerinin olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından dava konusu yerin evveliyatında davacının dedesi ve babası tarafından buğday, mısır ekilerek kullanıldığı, ancak 30 yılı aşkın bir zamandan beri ekilip biçilmediği, davacının dava konusu taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun herhangi bir fiili kullanımının bulunmadığı, dava konusu taşınmaz üzerinde yetişmiş olan yaşlı orman ağaçlarının da bu durumu doğrular nitelikte olduğu, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan verimsiz iki adet fındık bitkisinin ise sınırında fındık bahçeleri bulunan taşınmazın ekonomik amaca uygun fiili olarak kullanıldığı anlamına gelmeyeceği, bir taşınmazın en az 15-20 yıl ve daha yukarı bir süre ile terk edilip kullanmaması olgusunun iradi terkin varlığını gösterdiği, dava konusu taşınmazın da 30 yılı aşkın bir zamandan beri ekilip biçilmemesinin iradi terkinin bulunduğu anlamına gelmekte olup davacı adına zilyetlik şartlarının gerçekleşmediği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 713, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 üncü maddesinde belirtilen zilyetlik şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi hükmüne karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince, incelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları, bu beyanları destekleyen bilirkişi raporları ile sabit olduğu üzere dava konusu taşınmazda davacının murisine ait ağaçların bulunduğu belirtilmiş ise de ziraat mühendisi bilirkişi heyetinden alınan raporda, dava konusu taşınmaz üzerinde 5-45 yaşlarında çam, meşe, kayın ağaçlarının bulunduğu, aktif tarım faaliyetinde bulunulmadığı, ancak toprak yapısından geçmişte tarımsal faaliyet yapıldığının anlaşıldığı ve kıraç tarım arazisi niteliğinde olduğunun belirtilmiş olması karşısında çam, meşe, kayın ağaçlarının kendiliğinden yetişen ağaçlardan olup, zemininde de taşınmaz üzerinde uzun süredir tarımsal faaliyette bulunulmadığı anlaşıldığı gibi, dosya içerisinde bulunan fotoğraflar incelendiğinde de dava konusu taşınmazın uzun yıllardır kullanılmadığı, taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun zilyetlik bulunmadığı, hal böyle olunca İlk Derece Mahkemesince, çekişmeli taşınmaz üzerinde davacı lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı belirlenerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

80,70 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 346,90 TL'nin temyiz edenden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.