Logo

8. Hukuk Dairesi2024/4500 E. 2024/7906 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, kadastro tespitinde Hazine adına tescil edilen taşınmaz üzerinde 40 yıllık kullanım hakkı olduğunu iddia ederek, tespitin iptali ve kullanıcı/muhdesat sahibi olduğunun tespitini talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca yapılan kadastronun mülkiyeti belirlemeye yönelik olması, özel mülkiyete konu taşınmazlarda kullanım kadastrosu yapılmadığı sürece zilyetlik şerhi verilememesi ve davacının taşınmaz üzerindeki muhdesat iddiasını ispatlayamaması gözetilerek, yerel mahkeme kararlarının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1647 E., 2024/524 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2021/428 E., 2022/211 K.

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davalı Hazine yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Antalya ili Döşemealtı ilçesi Kevşirler Mahallesi çalışma alanında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) Geçici 8 inci maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışması sırasında, 8838 ada 7 parsel sayılı 193,98 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tarla vasfıyla davalı Hazine adına tespit edilmiştir.

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; Antalya ili Döşemealtı ilçesi Kevşirler Mahallesi 8838 ada 7 parsel sayılı taşınmazın müvekkili olan davacının 40 yıldan beri kullanımında olduğunu, yapılan son tespitte tutanağın beyanlar hanesine

kullanıcı olarak davalılar ..., ... ve ...’in ismi yazıldığını ileri sürerek, hatalı yapılan bu tespitin iptali ile taşınmazın kullanıcı ve muhdesat sahibi olduğunun

tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "... davacının beyanlar hanesine kullanıcı ve muhtesat şerhi verilmesine yönelik istemi değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazların Maliye Hazinesi adına tespitinin yapıldığı, Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında (Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 2014/13954 Esas - 2015/2883 Karar, 2016/9326 Esas - 2019/652 Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2021/14564 Esas - 2021/11389 Karar sayılı ilamları) belirtildiği üzere, özel mülkiyete konu taşınmazlarda zilyetlik şerhi verilmesi mümkün bulunmadığından bu tür kadastro çalışmalarında ancak 3402 sayılı Kanunun 19. madde uyarınca muhtesatın beyanlar hanesinde gösterilmesinin mümkün olduğu, somut olayda 3402 sayılı Yasa'nın Ek-4. maddesinin uygulaması söz konusu olmadığı, mahkemece beyanlar hanesine kullanıcı şerhi verilmesinin dayanağı olmayıp hukuken mümkün bulunmadığından davacının kullanıcı şerhi verilmesine yönelik isteminin reddine karar vermek gerektiği, davacı adına taşınmazda muhtesat bulunmadığı yapılan keşif gözlemi ve uzman bilirkişi raporları kapsamında anlaşıldığından 3402 sayılı Kanun 19/2 madde şartlarının gerçekleşmediği gerekçesi ile davacının muhtesat şerhi istemi yönünden de davasının sübut bulmadığından, davacı tarafından her ne kadar dava dilekçesinde Maliye Hazinesi dışında davalılar ..., ..., ...'e husumet yöneltilmiş ise de, 3402 sayılı Kanunun Geçici 8. madde çalışmalarında adına hak sahipliği tespiti yapılan (malik olarak adına tespit yapılan ve adına beyanlar hanesine muhtesat tespiti yapılan) kişilere husumet yöneltilebileceği, taşınmazın Maliye Hazinesi adına tespitinin yapıldığı, beyanlar hanesinde herhangi bir tespit bulunmadığı, edinme sebebi kısmındaki açıklama, kullanıcı gösterimine ilişkin olmadığından ve herhangi bir hak sahipliği doğurmadığından dava konusu 8838 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tutanağının edinme sebebi bölümünde adı geçen davalılar ..., ..., ...'in taraf sıfatının (pasif husumetinin) bulunmadığı ..." gerekçesiyle davanın Hazine yönünden reddine, diğer davalılar yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, dava konusu 8838 ada 7 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti gibi tarla vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, "... dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca yapılan kadastro tespitinin askı ilan süresi içerisinde açılmakla birlikte, davadaki istemin taşınmazın mülkiyetine değil, davacının zilyetliğinde olduğu iddiasıyla davacı adına kullanıcı ve muhdaset tespiti yapılması ve tapuya şerh verilmesi istemine yönelik olduğu, davaya konu 8838 ada 7 parsel sayılı taşınmazın, 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8.maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışması sırasında 21.12.2020 tarihinde senetsizden tarla niteliğiyle davalı Hazine adına tespit edildiği, kadastro tutanağının beyanlar hanesine herhangi bir şerh konulmadığı, tutanağın edinme sebebi bölümünde ise 2010 yılından beridir eşit hisselerle ..., ... ve ...'in kullanımında olduğunun ve kullanımın halen devam ettiğinin yazılı olduğu, davacı ... tarafından yapılan itirazın Kadastro Komisyonunun 27.09.2021 tarihli kararıyla reddedildiğinin anlaşıldığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Geçici 8. maddesinde, 3402 sayılı Kanun'un yayımı tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan tapuda kayıtlı taşınmazlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerde ve çalışma alanı içinde orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra kesinleşen orman kadastrosu sonucunda orman sınırı dışında kalan tapulu ve tapusuz taşınmazların 3402 sayılı Kanun hükümleri gereğince kadastrosu yapılacağı düzenlemiş olup, taşınmazın kullanıcısını belirlemeye değil, mülkiyetine yönelik bir kadastro çalışması olduğu, dolayısıyla davaya konu kadastro işlemi, tescil harici kalan taşınmazların 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8. maddesi uyarınca mülkiyetinin belirlenmesine ilişkin kadastro çalışması olduğu, bu tür kadastro çalışmalarında ancak 3402 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca taşınmaz üzerinde muhdesatın bulunması halinde bunun beyanlar hanesinde gösterilmesinin mümkün olduğu, zira özel mülkiyete konu taşınmazlarda kullanım kadastrosu yapılmamış ise zilyetlik şerhi verilmesi mümkün bulunmamakta olup, taşınmazların kayıtlarına kullanıcı şerhi yazılmasının ancak yasalarla özel düzenleme yapılması ile mümkün olduğu, çekişmeli taşınmaz hakkında 3402 sayılı Kanun'un Ek 4. maddesine göre yapılan kullanım kadastrosu bulunmadığına göre tutanağın beyanlar hanesine zilyetlik şerhi verilmesi mümkün olmadığı, kaldı ki kadastro tutanağının edinme nedeni sütunundaki bilgiler, açıklama niteliğinde olup adına tespit yapılan kişiler haricindeki şahıslar bakımından bir hak doğurmasının söz konusu olmadığı, böyle bir hakkın doğabilmesi için taşınmazda kullanıcı olunduğuna ya da üzerindeki muhdesatların aidiyetine yönelik bilgilerin kadastro tutanağının beyanlar hanesine şerh edilmiş olmasının gerektiği, kadastro tutanağının beyanlar hanesinde yer alan bu nitelikteki şerhlere yönelik olarak dava açılması mümkün olup, edinme nedeni sütununda yazılı bilgilere karşı dava açılmasında, bu bilgilerin açıklama niteliğinde olması nedeniyle hukuki yarar bulunmadığı, dava konusu parseller üzerinde 3402 sayılı Yasa'nın Ek-4. maddesi uygulaması söz konusu olmadığına göre kişiler adına kullanım şerhi vermek mümkün bulunmadığı ve 3402 sayılı Kanun’un 19/2 maddesi uyarınca beyanlar hanesine şerh verilebilecek bir muhdesat da bulunmadığı, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu ..." gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

Davacı tarafından yatırılan 427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,24.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.