Logo

8. Hukuk Dairesi2024/4998 E. 2024/6649 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasçılardan bir kısmının vekili tarafından terekeye dahil taşınmazın devredilmesinden sonra, diğer mirasçıların tapu iptal ve tescil davası açma ehliyetinin olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Terekeye dahil taşınmaz üzerindeki elbirliği mülkiyeti gereği tasarruf işlemlerinin tüm mirasçıların oybirliği ile yapılması gerektiği, mirasçılardan bir kısmının vekili tarafından yapılan temlik işlemi sonrası diğer mirasçıların davaya devam etme ehliyetlerinin bulunmadığı ve artık açabilecekleri davanın tapu iptal tescil değil, temlik sözleşmesine dayalı tazminat davası olması gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2009/185 E., 2009/320 K.

DAVA TARİHİ : 16.12.1994

KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasındaki tapu iptal tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın muris ... oğlu ...'nin bir kısım mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 19.03.2024 tarihli ve 2021/4544 Esas, 2024/1865 Karar sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Temlik Alan ... tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına, Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 440 ıncı maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE,

1086 sayılı Kanun'un 442 nci maddesi uyarınca takdiren 2.505,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye irad kaydına,

891,50 TL temlik alan ... tarafından yatırılan peşin harcın red harcına mahsubuna,

Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,

19.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

KARŞI OY

1-Dosya kapsamından Üsküdar 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1991/201 Esas-1991/536 Karar sayılı mirasçılık belgesi uyarınca kök muris ... ve ... oğlu ...'nin 1929 yılında öldüğü geriye mirasçı olarak ..., ..., ..., ..., ... ..., ... ..., ..., ..., ..., ... ... (...), ..., ... (...), ... ... (...), ..., ..., ..., ...'nın kaldığı görülmüştür.

2-Dava devam ederken 30.11.2007 tarihinde davacılar vekilinin vekaletnamelere dayanarak dava konusu taşınmazları ...'e temlik ettiği, söz konusu temlik sözleşmesinde mirasçılardan ..., ..., ... ..., ..., ...'nın kendilerinin adlarının yer almadığı ancak mirasçılarının temlik edenler arasında bulunduğu, ne var ki temlik sözleşmesinde adı yazılı olan mirasçı ...'ın 29.11.2004, ... (...)'ın 09.01.2002, ... 'ın 06.08.2007, ... mirasçısı ...'un 10.07.2001, kızı ... ...'ın 13.12.2001, oğlu Vedat ...'un 14.02.2002 tarihinde ölü oldukları buna rağmen ölü bu kişiler adına vekilleri aracılığıyla temlik sözleşmesinin imzalandığı görülmüştür.

3-Temyize konu Ümraniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.07.2009 tarihli ve 2009/185 Esas, 2009/320 Karar sayılı ilamının davalı ... ve Hazine tarafından temyiz ve karar düzeltme yoluna başvurulması sonucu kararın Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince onanarak 24.05.2010 tarihinde şeklen kesinleştiği, kesinleşen kararın infaz edilmesi üzerine;

A-Dava konusu 3175 parsel sayılı taşınmazın 3628, 3629, 3631, 3632 parsel sayılı taşınmazlara ifraz edildiği, dere yatağı olan kısmının 3175 parsel sayısı ile tescilinin devam ettiği, bu ifraz parsellerinden 3628 ve 3629 parsel sayılı taşınmazın 01.07.2010 tarihinde ifrazen Hazine adına sonra aynı tarihte ... adına tescil edildiği, 02.07.2010 tarihinde satışla ... adına, 25.09.2014 tarihinde ... adına tescil edildiği, 3628 parselin 16.08.2021 tarihinde ... Gayrımenkul A.Ş. adına, 3629 parselin ise 16.08.2021 tarihinde ... adına satışla tescil edildiği, 3631 ve 3632 parsel sayılı taşınmazların ise terkin edildiği,

B-Dava konusu 3176 parsel sayılı taşınmaz için verilen kararın infazı üzerine parselin 3633 ve 3634 parsellere ayrıldığı, taşınmazın dere yatağı olan kısmının 3176 parsel sayısı ile tescil edildiği, 3633 parsel sayılı taşınmazın 01.07.2010 tarihinde ifrazen önce Hazine sonra ... adına tapuya tescil edildiği, 31.05.2022 tarihinde ..., 20.01.2023 tarihinde ..., 20.12.2023 tarihinde ise ... Yapı Sanayii A.Ş. adına satışla tescil edildiği, ifraz parsellerinden 3634 parsel sayılı taşınmazın 01.07.2010 tarihinde önce Hazine sonra ... adına tapuya tescil edildikten sonra 02.07.2010 tarihinde ... adına satışla tescil edildiği, 07.10.2010 tarihinde 3643 ve 3644 parsel sayılı taşınmazlara ifraz edildikten sonra 3643 parsel sayılı taşınmazın 07.10.2010 tarihinde ... ve ... adına paylı olarak satışının yapıldığı, imar çalışması nedeni ile bu parselin de 129 ada 2, 3, 168 ada 2, 3, 5 parsellere gittiği, 3644 sayılı parsel ... adına kayıtlı iken 01.10.2014 tarihinde ...'e, 16.08.2021 tarihinde ise ... Gayrımenkul A.Ş'ye satışla tescil edildiği bu parselin 4136 ve 4137 parsellere ifraz edildiği, 4136 parselin imar çalışması sonucu 168 ada 2 parsele gittiği, 4137 parselin ise 4138 ve 4139 sayılı parsellere ifraz edildiği anlaşılmaktadır.

4-Kararı temyiz edenler;

A-Kararın kesinleşip infaz edilmesinden sonra kök muris mirasçılarından ... mirasçısı ..., ... mirasçısı ...’un temlik tarihinde sağ oldukları ve temlik edenler arasında adlarının var olduğu ve temlik tarihinde sağ oldukları ve temlik edenler arasında bulundukları,

B-... mirasçılarından ... ve ...’nin murisleri ...’in temlik tarihinde sağ olduğu ve temlik edenler arasında adlarının bulunduğu,

C-Mirasçılardan ... mirasçıları ..., ..., ...’nun murisleri ...’nun temlik tarihinde sağ olduğu ve taşınmazı temlik edenler arasında adlarının bulunduğu,

D-Kök muris mirasçılarından ... mirasçısı ..., ..., ..., ...’un temlik tarihinde sağ oldukları ve taşınmazı temlik edenler arasında adlarının bulunduğu,

E-Kök muris mirasçılarından ... mirasçılarından ..., ..., ...’ın temlik tarihinde sağ oldukları ve temlik edenler arasında adlarının bulunduğu,

F-Kök muris mirasçılarından ... mirasçısı ...’nın temlik tarihinde sağ olduğu ve temlik edenler arasında adlarının bulunduğu,

G-Kök muris mirasçılarından ... mirasçısı ..., ..., ...’ın murisleri ...’nın temlik tarihinde sağ olduğu ve temlik edenler arasında adının bulunduğu,

H-Veraset ilamında mirasçı olarak gözükmemesine rağmen kök muris ...’nin mirasçısı ...’dan olma ... ile ilk eşi ...’dan olma kızı ...'ın çocukları ..., ... ve oğlu ...'in eşi ..., çocukları ..., ..., ..., ...’nin en son alınan İstanbul Anadolu 9. Sulh Hukuk Mahkemesi 2018/662Esas, 2019/408 Karar sayılı veraset ilamında da mirasçı olmadıkları görülmüştür.

Davacılar vekilinin dava dilekçesi ile dava konusu taşınmazın davacıların murisi ...’den kendilerine intikal ettiğini ileri sürerek mirasçı olmayan üçüncü kişi konumunda bulunan Hazineye karşı tapu iptal ve tescil davası açarak tapunun iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesini talep ettiği, dosya arasında bulunan muris ...’ye ait mirasçılık belgesinde davacılar dışında ... , ..., ... ve ... ’ın ilk eşi İlyas’dan olma çocuklarının da mirasçı olmalarına rağmen davacılar arasında olmadıkları, TMK’nin 599, 701, 702 ve 703. maddeleri gereği mülkiyetin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, terekeye ait haklar üzerinde tasarruf edilecekse ortakların, başka bir anlatımla murisin tüm mirasçılarının oybirliği ile tasarruf etmelerinin zorunlu olduğu, üçüncü kişi konumunda olan Hazineye veya dairemizin bozma kararı sonrası son maliklere karşı tapu iptal ve tescil davasının muris ...’nin tüm mirasçıları tarafından birlikte açılması ve yürütülmesi gerekirken bir kısım mirasçılar tarafından bu davanın açılıp yürütülmesi mümkün değildir. Davacılar vekilinin davayı tereke adına değil de davacılar adına açtıklarından dolayı davacı olmayan mirasçıların muvafakatının alınıp eksikliğin giderilmesi de mümkün değildir. Davacıların aktif husumetleri bulunmadığından aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. ( YHGK’nin 16.03.2022 tarihli ve 2017/465 Esas, 2021/262 Karar sayılı kararı ve Yargıtay’ın yerleşik uygulaması)

Davacıların aktif husumet ehliyetlerinin var olduğunun kabul edilmesi halinde ise;

TMK’nin 2 nci maddesi gereğince “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır.

Bir hakkın açıkça kötüye kullanımını hukuk düzeni korumaz.”

HMK’nın 125/2 nci maddesi gereğince “Davanın açılmasından sonra dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa devralmış alan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.”

Davacılar vekili Avukat ...’in Noter’den aldığı vekaletnamelere istinaden dava konusu taşınmazı 30.11.2007 tarihinde bedel mukabili ...’e temlik ettiği, taşınmazın temlikinden sonra temliknamede adları geçen kişilerin HMK’nin 125/2 nci maddesi gereğince taraf sıfatının kalmayacağı, temlik edenler ile avukat arasındaki ilişkinin iç ilişki olduğu anlaşıldığından karar düzeltme talebinin kabulü ile kararı temyiz edenler başlığı altında, A, B, C, D, E, F, G ve H bentlerinde isimleri yazılan kişilerin temyiz taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği,

I-...’ın kök muris mirasçılarından ...’un mirasçısı ...’in oğlu, diğer ... ... ise ...'in torunu olduğu, bu kişilerin murisi ... ...'un temlik sözleşmesinden önce vefat ettikleri,

J- Mirasçı ... mirasçıları ..., ..., ..., ..., ...’ın murisleri ... (...)’ın temlik sözleşmesinden önce vefat ettiği, vefat edenler açısından temlik sözleşmesinin geçersiz olduğu, davacılar vekili tarafından Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1994/974 Esas sayılı dosyasında açılan davanın Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin bozması üzerine Ümraniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/65 Esas sayılı dosyasında temlik alan ... adına davanın kabulüne karar verilmesi sonucu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesi tarafından kararın bozulduğu, bozma sonrası Ümraniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/185 Esas sayılı dosyası sonucu taşınmazı temlik alan ... adına davanın kabulü ile tesciline karar verildiği, verilen kararın Hazine ve Belediye tarafından temyiz edilmesi üzerine mahkeme kararının Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 2010/3930 Esas, 2010/6880 Karar sayılı ilamıyla kararın onandığı, onama kararının karar düzeltmesinin istenmesi sonucu karar düzeltme talebinin reddine karar verildiği, kesinleşen mahkeme kararına istinaden taşınmazın tapusunun oluştuğu, davanın açıldığı ve kararın şeklen onanarak kesinleştiği tarihe kadar uzun bir sürenin geçtiği, dava konusu taşınmazların mahkeme kararına istinaden tapuya tescil edildiği, tescil edildikten sonra bir kaç kez tapuların el değiştirdiği, tapu üzerinde taşınmazın davalı olduğu veya benzeri herhangi bir şerh bulunmadığı, bu aşamadan sonra davanın mahiyeti gereği tapu iptali ve tescil davası olarak yürütülebileceği, TMK’nin 1023 üncü maddesi gereğince son kayıt maliklerinin iyiniyetli olduklarından kuşku duyulmayacağı, ( Yargıtay 1. HD.nin 21.06.2021 tarihli ve 2018/5266 Esas, 2021/3429 Karar sayılı ilamı ve istikrar kazanmış bir çok ilamı) kaldı ki TMK’nin 712/1 inci maddesi gereğince taşınmazın tapuya tescil edildikten sonra üzerinden 10 yıldan fazla zamanın geçtiği, davacıların noterde düzenlenen temlik sözleşmesine dayanarak şartların mevcut olması halinde tazminat davası açabilecekleri anlaşıldığından öncelikle davacıların bu davayı açmaları ve bu aşamadan sonra yürütmelerinde aktif husumet ehliyetleri bulunmadıkları anlaşıldığından aktif husumet ehliyeti nedeniyle davanın reddine, aktif husumet ehliyetlerinin var olduğunun kabul edilmesi halinde ise taşınmazı temlik edenlerin taraf sıfatı kalmadığından temyiz taleplerinin reddine, bir kısım mirasçıların taşınmazı temlik etmeleri nedeniyle temyiz taleplerinin reddine karar verilmesi halinde el birliği mülkiyetine tabi olan taşınmazlarda diğer mirasçıların üçüncü kişilere karşı bu tür davaları yürütme imkanının olmayacağı, noterde düzenlenen temlik sözleşmesine dayanarak ancak şartlarının mevcut olması halinde tazminat davası açabilecekleri anlaşıldığından bu kısım açısından farklı bozma gerekçesi düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.