"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/44 E., 2022/355 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalılar Hazine ve Orman İdaresi vekili tarafından duruşmasız, davacılar vekili tarafından ise duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, işin niteliği ve dava değeri itibariyle 22.10.2024 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiş olup, duruşma için tayin edilen günde temyiz eden Hazine vekili Avukat ...’nin katılımıyla duruşmaya başlanarak, hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar ... ve arkadaşları, dava dilekçelerinde hudutlarını bildirdiği ... Köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, 1957 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında fundalık olarak tespit harici bırakıldığını, eklemeli kazandırıcı zamanaşımı yolu ile taşınmaz edinme koşullarının davacılar yararına gerçekleştiğini açıklayarak davacılar adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, teknik bilirkişiler ... ve ...'in 18.07.2011 tarihli rapor ve ek rapor eki krokide (B) işaretli 25491,28 metrekare, (C) işaretli 23469,92 metrekare, (A) işaretli alan içerisinde (E) ile gösterilen 4084,95 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 1/6' şar pay oranı ile ... ve ... oğlu davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ... adına tesciline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine dair verilen kararın davacılar tarafından vekalet ücretine; davalılar Orman Yönetimi, Hazine, ... ve ... Belediye Başkanlıkları vekilleri tarafından esasa yönelik olarak temyiz edilmesine üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesi’nin 25.11.2020 tarihli, 2020/8334 Esas ve 2020/5654 Karar sayılı ilamı ile; dava konusu taşınmazın orman vasfında olup olmadığı, orman vasfında değil ise davacılar yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarındaki araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olmadığı gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, dava konusu taşınmazın, hükme esas alınan bilirkişi raporunda (A) ve (B) ile gösterilen kısımları ile, (C) ile gösterilen kısmının 6.487,23 m2 sinin orman vasfında olmadığı, 1964 yılından itibaren imar ihya edildiği ve imar ihyanın 1980 yılında tamamlandığı, davacılar yararına imar / ihya ve zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, bilirkişi raporunda (A) ve (B) ile gösterilen kısımlar ile, (C) ile gösterilen kısmın 6.487,23 m2 sinin davacılar adına tesciline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ile davalılardan Hazine ve Orman İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17 nci maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Her ne kadar Mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle karar verilmiş ise de, bozma gerekleri yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki; hükmüne uyulan bozma ilamında, dava konusu taşınmazların öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığının netleştirilmediği, öncesi itibariyle imar ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı ve taşınmaz üzerinde iktisaba elverişli zilyetlik koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının da tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmediği, uzman orman bilirkişi tarafından orman tahdit haritasına dayalı yapılan uygulamada çekişmeli taşınmazın 6831 sayılı Kanuna göre 1966 yılında yapılıp 1967 yılında ilan edilen orman tahdit sınırları dışında kaldığı belirlenmiş ise de belirtilen tarihte orman kadastrosu seri bazda yapıldığı için taşınmazın orman niteliğinin eski tarihli hava fotoğrafları ile memleket haritaları ve amenajman planının yöntemine uygun şekilde uygulanmasıyla belirleneceği, taşınmaz bölümlerinin öncesinin orman niteliğinde olmadığı belirlenirse, zilyetlikle iktisaba elverişli yerlerden olup olmadığının, iktisaba elverişli zilyetlik şartlarının oluşup oluşmadığının tespitinin gerekeceği açıklanarak, bozma ilamında ayrıntısı belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılması gereğine değinilmiştir.
Yargılama sırasında yörede 3402 sayılı Kanunun 22/a maddesine göre uygulama kadastrosu yapılmış, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında, 22-a çalışması nedeniyle dava konusu taşınmazlara komşu parsellerin konumlarında değişiklikler olduğu, bunun sonucu olarak dava konusu taşınmazların konumunda da değişiklikler olduğu belirtilmesine rağmen, 22-a çalışmaları da dikkate alınarak, çalışma öncesi ve sonrası durumu çakıştırma yapılmak suretiyle denetime elverişli olacak şekilde halihazırda davaya konu alanların neresi olduğu netleştirilmemiş, ilk hüküm ile tesis edilen müktesep haklara aykırılık oluşup oluşmadığı hususları değerlendirilmemiştir.
Ayrıca, bozma ilamında, yörede orman kadastrosu seri bazda yapıldığı için taşınmazın orman niteliğinin eski tarihli hava fotoğrafları ile memleket haritaları ve amenajman planının yöntemine uygun şekilde uygulanmasıyla belirlenmesi gereğine değinildiği halde, bilirkişi raporlarında, stereoskopik inceleme yapılmadan, hava fotoğrafları değerlendirmeleri açık/kapalı şeklinde, memleket haritaları değerlendirmeleri ise sarı/yeşil şeklinde yapılmış, hava fotoğraflarında orman örtüsü /ağacı olup olmadığı var ise türü, oranı ve yaşı konusunda, memleket haritalarında ise rumuz bulunup bulunmadığı var ise ne olduğu konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmamış, aynı şekilde, imar / ihyanın ne zaman başlayıp ne zaman tamamlandığı, ekonomik amaca uygun zilyetliğin hangi tarihler arasında sürdürüldüğünün tespiti açısından, hava fotoğrafları üzerinde stereoskop ile inceleme yapılarak o tarihlerde taşınmazın ne vasıfta göründüğü, üzerinde ağaç bulunup bulunmadığı var ise yaşı, türü, adedi, taşınmazlarda kullanım sınırı ve tarımsal faaliyet bulunup bulunmadığı hususları değerlendirilmemiş, taşınmazların ortalama eğiminin %12 olduğu genel olarak bildirilmesine rağmen taşınmazların geniş alanlı olduğu gözönünde bulundurularak, eğimin hangi alanda ne miktarda olduğu ve taşınmazların bu bölümlerinin toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımadığı hususlarına ayrıntılı olarak yer verilmemiştir.
Hal böyle olunca; mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için, 3402 sayılı Kanunun 22/A maddesine göre yapılan uygulama kadastrosuna ilişkin pafta, yörede yapılan orman kadastrosu, varsa aplikasyon, 2 nci madde ve 2/B madde uygulamalarına ait ve çekişmeli taşınmazlara ilişkin olan tüm işe başlama, çalışma, işi bitirme, sonuçlandırma, sonuçların askı ilan tutanakları orman idaresinden, çekişmeli taşınmazları gösteren en eski tarihten itibaren 1986 ve 1990’lı yıllara kadar olan hava fotoğraflarının tamamı ve ortofoto haritalarının Harita Genel Müdürlüğünden, bu fotoğrafların kendilerinden üretildiği memleket haritaları Orman İdaresinden getirtildikten sonra daha önceki keşifte görev almamış, halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerde görev yapmayan bu konularda uzman üç orman bilirkişisi, bir ziraat mühendisi bilirkişi, bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle, davacıların da hazır bulundurulacağı yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, öncelikle, yörede yapılan 22-a uygulama kadastrosu da dikkate alınarak, dava konusu yerlerin neresi olduğu, yüzölçümleri ve konumları duraksamasız olarak belirlenmeli ve belirlenecek dava konusu taşınmazlara göre taraf teşkili hususu düşünülmeli, akabinde orman kadastro haritası ile kadastro paftası ölçekleri denkleştirilip, çakıştırılarak, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası ve orman kadastrosu ile irtibatlı kroki üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilmeli, taşınmazların 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen hava fotoğrafları, ortofoto haritaları ve memleket haritaları, jeodezi, harita ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritalarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritaları ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin orman sayılan yerlerden olup olmadığı yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli raporlarla belirlenmeli, öncesi ve eylemli durumu itibarıyla orman olmadığı belirlenen bölümlerle ilgili olarak; çekişmeli taşınmazların iktisap edilebilmesi için emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi zorunlu olduğundan dava tarihi olan 2006 yılından geriye doğru çekilmiş bütün stereoskopik hava fotoğrafları uzman orman, jeodezi ve fotogrametri ve harita mühendisi bilirkişilerce stereoskopla incelenmeli, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin önceki ve şimdiki niteliği, eğim durumu, imar ve ihyaya en erken ne zaman başlanıldığı ve tamamlandığı belirlenmeli, taşınmazların kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla sözü edilen hava fotoğraflarına aktarılmalı, komşu parsellere uygulanmış kayıtlar var ise bu kayıtların dava konusu taşınmazlar yönünü ne şekilde okuduğu değerlendirilmeli, ziraat bilirkişiden taşınmazın türü, zilyetlik bulunup bulunmadığı, varsa zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğünü belirtir fotoğraflarla desteklenmiş, varsa üzerindeki ağaçların yaş ve cinsini de gösteren, önceki ziraat bilirkişisi saptamalarını da değerlendirir, bilimsel rapor alınmalı, süre yönünden zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı, 40 ve 100 dönüm norm kısıtının aşılıp aşılmadığı değerlendirilmeli, tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Kabule göre de, dava konusu alanlardan (C) ile gösterilen bölümün 6.487,23 m2’lik kısmının kabulüne karar verilmesine rağmen, hükme esas alınan raporda (C) bölümünün tamamının gösterilmesi, kabulüne karar verilen 6.487,23 m2 lik kısım raporda gösterilmediği gibi bu kısma ilişkin infaza yönelik koordinatlı ve krokili rapor alınmaksızın hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
Bozma nedenine göre, davacılar vekili ile davalılardan Hazine ve Orman İdaresi vekilinin yargılama giderleri ve vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan sebeplerle; tarafların temyiz itirazlarının kabulüyle, temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
22.10.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.