"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2024/24 E., 2024/39 K.
KARAR : Önceki hükümde direnilmesine ve davanın reddine
Taraflar arasındaki güncelleme kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 18.09.2024 tarihli ve 2024/1944 Esas, 2024/5045 Karar sayılı kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemiz bozma kararına İlk Derece Mahkemesince direnilmesi üzerine direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede;
K A R A R
Ankara ili Kızılcahamam ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında 2021 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesi ve Kadastro Güncelleme Yönetmeliğinin 15 inci maddesi gereğince yapılan kadastro güncelleme çalışmaları sırasında, tapuda davacı ... ve paydaşları adına kayıtlı bulunan eski 25 parsel sayılı 9.630,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz, komisyon kararıyla yeni 116 ada 58 sayılı parsel numarasıyla 8.522,90 m² (komisyon kararı sonuncunda) yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.
Davacı ... dava dilekçesinde özetle; yapılan güncelleme çalışmasında kendisine ait eski 25 yeni 116 ada 58 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünde 1.107,1 m² eksilme olduğunu ileri sürerek, taşınmazının yüzölçümünün eski tapu kaydına göre tespit edilmesini talep etmiş; davalı ... Müdürlüğü vekili cevabında; davalı kurum tarafından yapılan kadastro yenileme çalışmalarının yerinde ve doğru olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "Davacıya ait taşınmazın tesis kadastrosu ve 22/a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosu paftalarının ortofoto ve tesis kadastro tarihine en yakın hava fotoğrafları üzerinde çakıştırılması sonucunda sınırların birbiriyle uyumlu olduğunun ve dava konusu eski 25 nolu parsel sayılı taşınmazın yüzölçümündeki azalmanın tapulama çalışmalarında eski 25 parsel ile 26 parselin ara sınırının hatalı sınırlandırılmasından kaynaklandığının anlaşıldığı, yenileme çalışmaları neticesinde tespit edilen sınırların ve hesaplanan yüzölçümünün 3402 sayılı Kanun'un 22/a maddesi ile yönetmelik ve genelge hükümlerine uygun olarak oluşturulduğu" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hükmün davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir,
Kararın, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 18.09.2024 tarihli ve 2024/1944 Esas, 2024/5045 Karar sayılı kararı ile; özetle "dava, 3402 sayılı Kanun'un 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosuna itiraz niteliğinde olup, bu tür davalarda husumetin, yapılan tespit sonucunda, itiraz edenin taşınmazı aleyhine yüzölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen taşınmaz maliklerine yöneltilmesi gerektiği, ancak, uygulama kadastrosu sonucunda lehine sınır değişikliği yapılan veya yüzölçümü artan taşınmaz veya taşınmazların bulunmaması halinde Kadastro Müdürlüğüne husumet yöneltilerek de dava açılabileceği,
Davanın kime yöneltilmesi gerektiğinin açıklığa kavuşturulabilmesi için, öncelikle mahallinde keşif ve uygulama yapılarak davacıya ait taşınmazın yüzölçümünde oluşan azalmaların hangi nedenden kaynaklandığının uzman fen bilirkişi raporuyla yöntemince saptanması ve ulaşılacak sonuca göre; davacılara ait taşınmazın yüzölçümünde oluşan eksilmenin hesaplama yönteminden kaynaklandığının anlaşılması halinde, Kadastro Müdürlüğüne husumet yöneltilerek davanın açılması yeterli görülmesi, davacıya ait taşınmazın yüzölçümünde oluşan eksilmenin, komşu taşınmazlardan kaynaklandığının belirlenmesi halinde ise, komşu parsel maliklerinin davaya dahil edilmesi için davacıya imkan ve süre verilmesi, bu şekilde davacı tarafça Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124 üncü maddesi uyarınca yöntemince taraf teşkilinin sağlanması halinde, davanın esası hakkında karar verilmesi gerektiği,
Somut olayda dava, Kadastro Müdürlüğü aleyhine açılmış olup, yargılama sırasında mahallinde yapılan keşif sonrası dosyaya sunulan teknik bilirkişi raporu ekindeki krokiye göre, davacıya ait eski 25 yeni 116 ada 25 parsel sayılı taşınmaz ile komşu eski 24 yeni 116 ada 57, eski 26 yeni 116 ada 59 ve eski 51 yeni 116 ada 56 parsel sayılı taşınmazların tesis kadastrosu sonucu oluşan sınırları ile uygulama kadastrosu sonucu oluşan sınırlarının çakışmadığı ve uygulama kadastrosu sonucunda davacıya ait taşınmazın sınırlarında anılan komşu parseller lehine değişiklik meydana geldiği anlaşılmakta olup, oluşan bu duruma göre davanın söz konusu komşu parsel maliklerine de yöneltilmesi gerekmesine rağmen İlk Derece Mahkemesince, anılan komşu taşınmaz maliklerini davaya dahil etmesi için davacıya süre ve imkan tanınmadığı, yöntemince taraf teşkili sağlanmadan davanın esası hakkında hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu" gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine, İlk Derece Mahkemesince; özetle "davacının davasını sadece yüzölçüm eksilmesi sebebiyle açtığı, komşu taşınmaz malikleri ile özellikle eski 26 parsel malikleri ile sınır ihtilafı olduğuna ilişkin iddiada bulunmadığı, Mahkemece yapılan gözlemde ve sunulan bilirkişi raporuna ekli hava fotoğraflarında da eski 25 ve 26 parsel sayılı taşınmazların sınırlarının sabit nitelikte olduğu, tesis paftasının hatalı çizildiği, ayrıca keşifte bilgisine başvurulan mahalli bilirkişinin davacının komşu taşınmaz malikleri ile sınır ihtilafı yaşadığını duymadığını beyan ettiği, davacının bu beyana ve yapılan keşfe itiraz etmediği gibi bu hususta tanık da dinletmediği,
Mahkemece dava konusu taşınmazda 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22/a maddesi uyarınca yapılan güncelleme çalışmalarının kanun ve yönetmeliğe uygun olduğu kanaatine varıldığından, düzeltilmesi gereken bir durum söz konusu olmadığı, diğer bir anlatımla komşu taşınmaz maliklerinin aleyhine herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığı, böyle bir durumda usul ekonomisi gereği komşu taşınmaz maliklerinin davaya dahil edilmesinin davaya hiç bir katkı sağlamayacağı" gerekçesiyle ve bozma öncesi karardaki gerekçelerde aynen benimsenerek ve bozma ilamına uyulmayarak önceki karada direnilmesine ve davanın reddi ile, dava konusu Ankara ili, Kızılcahamam ilçesi, ... Mahallesi (eski 25 parsel) yeni 116 ada 58 parsel nolu taşınmazın güncelleme komisyon tespiti gibi tesciline karar verilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, İlk Derece Mahkemesi direnme kararındaki gerekçeye, tespitin 1951 yılında yapıldığı, bölgeye ait en eski 1955 tarihli hava fotoğrafı ile tesis paftasının sınırlarının ve güncelleme ile oluşturulan sınırların çakıştırılması sonucu elde edilen haritaya göre kuzey sınırı hariç diğer sınırların birbiriyle uyumlu olduğu, kuzey sınırının (komşu 116 ada 59 parsel ile olan sınırı) ise tesis sırasında alınan 310 ve 265 sınır noktalarının ölçü değerlerinin bilgisayar ortamında yeniden tersimatı sonucunda alınan değerlerine göre tesis paftasında bu iki noktanın yanlış gösterildiği ve kayıklık bulunduğu, bu nedenle güncelleme sırasında kuzey sınırın tesis paftasındaki sınır olarak esas alınmasının mümkün bulunmadığı, 1955 tarihli hava fotoğrafında ise davacı taşınmazının kuzey sınırında yetişmiş ağaçların bulunduğu, aynı zamanda bu ağaçların davacının taşınmazının güney ve kısmende batı sınırını da çevrelediği, bu ağaçların tespit sırasında var olduğu ve günümüze kadar bu sınırın değişmeksizin zeminde sınır hattını oluşturduğu ve sabit sınır haline geldiği, güncelleme çalışmalarında da sabit sınır olarak alınmasının doğru bulunmasına göre 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi direnme kararının ONANMASINA,
427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 187,80 TL'nin temyiz edenden alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
11.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.