"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 35. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.09.1991-01.05.2018 tarihleri arasında davalı ... Bankası AŞ nezdinde en son perakende müşteri yetkilisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin emekliliği sebebiyle son bulduğunu, son aylık brüt ücretinin 7.159,63 TL olduğunu, davalı Şirketin 2006 yılında devredildiğini ve sahibinin değiştiğini, 2006 yılından yani devir öncesi dönemde yıllık izinlerinin hiç kullandırılmadığını, karşılığı ücretlerin de ödenmediğini, 2006 yılından sonra eksik kullandığı izinlerin bulunduğunu, davalı Şirket ile sendika arasında imzalanan toplu iş sözleşmelerine göre davacının 1991-2006 yılları arasında yıllık izninin 30 iş günü olduğunu, 2006-2018 yılları arasındaki izinlerinin ise 24 iş günü olduğunu, toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre davacının haftalık çalışmasının 40 saat olduğunu, fazla çalışma ve fazla süreli çalışmaların karşılığının ücretin %50 zamlı saat ücreti üzerinden ödenmesi gerektiğini, davacının öğle arasında bile çalıştırıldığını, işlerini yaptıktan sonra vakit kalırsa öğle arası kullanabildiğini, çay molasının ise bulunmadığını, davacının Ankara'da ikamet etmesine rağmen, Kırıkkale'de görevlendirildiğini ve 13 ay boyunca Kırıkkale'de çalışmak zorunda kaldığını, bu dönemde gece 01.00’de işten çıktığı günler olduğunu, ertesi gün sabah işbaşı yapmak için Ankara'ya gidiş geliş yaptığını, yol ücreti verilmediğini ileri sürerek fazla çalışma ücreti, fazla sürelerle çalışma ücreti ile yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Banka vekili cevap dilekçesinde; talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, davacıya tüm hak ve alacaklarının ödendiğini, davalı Şirketin ... ile yaptığı birleşme sonrasında yıllık izin sürelerinin 24 iş günü olarak belirlendiğini, birleşmeden önce davacının izin hak ediş süresinin ise 30 takvim günü olduğunu, birleşme sonrası Şubat 2007 itibarıyla izinlerin iş gününe dönüştürüldüğünü ve takiben yıllık ücretli izin hak edişlerinin her yıl 24 iş günü olarak tahakkuk ettiğini, bu dönüşüm sebebiyle hak kaybının bulunmadığını, zira 24 iş gününün 32 takvim gününe denk geldiğini, gerçekleşen Şirket birleşme işleminin akabinde, Şirket çalışanları ile kalan yıllık izin günlerinin iş gününe çevrildiğini, davacının 01.02.2017 tarihi itibarıyla kalmış olan 35 iş günü dışında yıllık izinlerinin tamamen kullandırıldığını, başkaca herhangi bir yıllık izin hakkının bulunmadığı konusunda mutabık olunduğunu 02.02.2017 tarihinde imzalayarak beyan ettiğini, Şubat 2007’den sonraki izinlerinin ise tam olarak kullandırıldığını, davacıya iş sözleşmesinin feshi sırasında 139,5 günlük izin alacağına denk düşen ücretin ise ödendiğini, davacının Şirketi ibra ettiğini, bankanın çalışma saatlerinin 09.00-18.00 arası olduğunu, fazla çalışma yapılmadığını, fazla çalışma yaptı ise ücretinin yanında performansına dayalı olarak prim ödemesi de yapıldığını, fazla çalışma ücret hesaplamasında sadece %50 zamlı kısmın dikkate alınması gerektiğini, davacıya ödenmemiş bir hakkın bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının işyerinde örgütlü işçi sendikasına üye olduğu, toplu iş sözleşmelerine göre taraflar arasında nizasız olduğu üzere 31.03.2007 tarihine kadar yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmelerinde 01.04.1997 tarihinden önce davalı Bankaya girmiş olan sendika üyelerinin yıllık izin süresinin 30 gün olarak, 01.04.2007'den sonra yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmelerinde ise hizmeti 10 yılın üzerinde bulunan işçilerin yıllık izin sürelerinin 24 iş günü olarak belirlendiği, davacı tarafından imzalanan 02.02.2007 tarihli yıllık izin belgesinde; davacının imza tarihi itibarıyla 35 iş günü yıllık izin hakkının bulunduğu, bu süre dışındaki tüm yıllık izinlerin kullandığı, bu yönde taraflar arasında mutabakat sağlandığının açıkça yazılarak imza altına alındığı, işbu belgeye itibar edilmek sureti ile davacının toplam 139,5 gün yıllık izin hakkı olduğu, davalı Banka tarafından davacıya yıllık izin ücreti karşılığı ödeme yapıldığından davacının yıllık izin ücreti talebinin reddine karar verildiği; fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma alacakları yönünden ise dinlenen davacı tanıklarından ... işyerinde 2000-2003 yılları arasında davacı ile birlikte çalıştığını, M.K'nın ise 2003-2005 yılları arasında davacı ile birlikte çalıştığını ve işyerinden 2012 yılında emekli olduğunu beyan ettiği, tanık ... ise davacı ile birlikte 2008-2011 yılları arasında çalıştığını, 2018 yılında emekli olarak işyerinden ayrıldığını beyan ettiği, her ne kadar davacı ile çalışması yok ise de davacı ile aynı dönemde davalı Bankada çalıştığının varsayılması hâlinde dahi tanığın çalışmanın haftanın 5 günü 09.00-18.00 saatleri arasında gerçekleştiği, bir saat ara dinlenmesi verildiği yönündeki beyanlarına göre haftalık 40 saati aşan çalışma tespit edilemediğinden fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma alacağı taleplerinin de reddi gerektiği gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; yıllık izin ücreti açısından bilirkişi tarafından yıllık izin süresine ilişkin hesaplamanın gün açısından doğru olduğunu, bu hesaplama açısından bakıldığında 15 yıllık çalışmaya ilişkin olarak müvekkilinin 15x30=450 gün, sonraki 11 yıllık çalışmasına ilişkin olarak ise 11x24=264 gün yıllık izin süresi olduğunu, müvekkilinin 450-265=185 gün ilk dönem yıllık izin hakkı olduğunu, ilk dönemden sonra çalışmaya devam edileceğinden müvekkiline ilgili 02.02.2007 tarihli belgenin imzalamazsa işten çıkarılacağı baskısı ile imzalatıldığını; kaldı ki müvekkilinin de çalışmaya devam edeceği için belgeyi imzalamak durumunda kaldığını, hâlihazırda o belgeyi imzaladıktan sonra da müvekkilinin 11 yıl daha aynı yerde çalıştığını, bu belgenin tam ve gerçek bir iradeyle imzalanmadığının esas olduğunu, Mahkemece fazla çalışma hesaplaması yapılmamasının da hatalı olduğunu, müvekkiline gelen ve müvekkilince gönderilen e-posta çıktılarının dosyaya sunulduğunu, yine Bankadan log kayıtlarının gönderildiğini, fakat bu kayıtların kime ait olduğunun belli olmadığını, davalı Bankaca bu durumun kaydının bulunduğunu, fakat gönderilmediğini, bu nedenle ilgili delili sunmadığı için bu durumun davalı Bankanın aleyhine değerlendirilmesi gerektiğini, bunun yanı sıra taraflarınca imza föylerinin de sunulduğunu, fakat bu föylerin de kabul görmediğini, ilgili föylerin Bankada da mevcut olduğunu, fakat gönderilmediğini, tanık beyanlarında da açıkça davacının çalışmasının genellikle 20.00’ye kadar devam ettiğinin belirtildiğini, tanık ... çoğunlukla saat 18.00’i geçen çalışmalarda da çıkış saatinin gerçek saati yansıtmayacak şekilde yazdırıldığını beyan ettiğini, dolayısıyla davacının fazla çalışma ücretinin hesaplanması gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, Mahkeme hâkiminin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 355 inci maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf başvuru dilekçesini tekrar ederek ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu yıllık izin, fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma ücreti alacaklarının ispatı ve hesaplanmasına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 41, 53, 59 ve 63 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.