"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
KARAR : Davalıların istinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Orhangazi 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 07.07.2022 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi (6) ncı alt bendi gereğince kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... Sanayi ve Ticaret AŞ (... AŞ) tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... AŞ'de Ocak/2011 tarihinden itibaren çalıştığını, ancak iki yıl boyunca alt işveren ... İletişim Taşımacılık ... İnşaat Ltd. Şti (... İletişim Şirketi) kadrosunda muvazaalı olarak çalıştığını, muvazaalı çalıştığı dönemde ücretinin ... AŞ tarafından ödendiğini, muvazaalı çalışması sonucunda toplu iş sözleşmesinde düzenlenen derece sisteminden faydalanamadığını belirterek davalılar arasındaki muvazaa nedeniyle baştan itibaren davalı ... AŞ'de çalıştığının tespiti ile ücret fark alacaklarının ödenmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... İletişim Şirketi cevap dilekçesinde; davacının yapmış olduğu taşlama işinin yardımcı iş niteliğinde olduğunu, davacının emir ve talimatlarını şirket yetkililerinden aldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... AŞ cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 19.01.2011 tarihinde davalı ... İletişim Şirketi işçisi olarak diğer davalı ... AŞ işyerinde taşlama-paketleme işçisi olarak çalışmaya başladığı, işe başladığı tarihten itibaren taşlama-paketleme işi yaptığı, emir ve talimatlarını ... AŞ çalışanlarından aldığı, taşlama-paketleme işinin davalı ... AŞ'nin asıl işi olduğu, davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu, davacının alt işveren firmada çalıştığı dönem olan 19.01.2011-30.09.2013 tarihleri arasında emsali olan sendikasız işçi ile aralarında fark olmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı ... İletişim Şİrketi vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkinin muvazaalı olduğuna dair tespitin hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... AŞ vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, bilirkişi raporundaki değerlendirmelerin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Dairenin kaldırma kararı sonrasında yapılan araştırma doğrultusunda davalılar arasında muvazaa ilişkisi bulunduğu ve muvazaa kriterlerinin somut olayda mevcut olduğu belirtilerek, talebin kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu, kararda usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığını belirterek tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... AŞ vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... AŞ vekili; diğer davalı ile aralarında asıl işveren alt işveren ilişkisi olduğunu, davacının 19.01.2011-30.09.2013 tarihleri arasında diğer davalı yanında çalıştığını, muvazaalı çalışmanın koşullarının oluşmadığını, emir ve talimatların diğer davalı tarafından verildiğini, dosyada davacı işçi ile ayrı ayrı imzalanan bağımsız iş sözleşmelerinin olduğunu, davacının her iki firmada da pozisyonunun farklı olduğunu, davacının diğer davalı yanında çalışırken taşlama işi yaptığını, taşlama işinin asıl iş değil yardımcı iş niteliğinde olduğunu, diğer davalıya anahtar teslim iş verildiğini, Mahkemece alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını belirterek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalılar arasında muvazaa bulunup bulunmadığı ve davacının fark ücret alacağının bulunup bulunmadığı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 inci maddesinin yedi ve sekizinci fıkraları.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya kapsamına göre, davalı ... İletişim Şirketine gördürülen işin asıl iş olduğu bilirkişi raporunda belirlenmiştir. Davalılar arasında imzalanan ihale sözleşmesi ile tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, yapılan iş için tüm araç gereçlerin davalı ... AŞ tarafından sağlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yapılan asıl işin bütünüyle ... İletişim Şirketine verilmiş olmasından bahsedilemez. Dairemiz uygulamasına göre, asıl iş için sadece işçi temini suretiyle asıl işveren alt işveren ilişkisinin kurulması mümkün değildir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davalılar arasında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulduğundan söz edilemeyeceğinden, davacının baştan itibaren davalı ... AŞ işçisi olarak kabul edilmesi isabetlidir.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı ... AŞ vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.12.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacı işçi, davalı ... San.ve Tic.A.Ş’ye ait işyerinde diğer davalı Şirketin işçisi olarak gösterildiğini, davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığını ileri sürerek; muvazaanın tespitine ve bu sebeple ücretinin düşük gösterilmesinden dolayı fark işçilik alacaklarının hüküm altına alınması isteğinde bulunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığının tespitine, davacının alacak isteğinin ise reddine karar verilmiştir. Davalılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddedilmiştir.
Dairemizce yapılan incelemede somut olayda muvazaa tespiti ve alacak davası olmak üzere iki ayrı dava açıldığı; alacak davası reddedildiği hâlde muvazaa tespitine ilişkin davanın kabul edilmesinde usule aykırı bir durum bulunmadığı oy çokluğu ile kabul edilerek söz konusu karar onanmıştır. Sayın çoğunluğun görüşüne aşağıda belirttiğim gerekçelerle katılamıyorum.
6100 sayılı Kanun’un 106 ncı maddesine göre bir hakkın yahut hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesine yönelik açılan davalara tespit davası denir. Örneğin, bir malın mülkiyetinin kime ait olduğu veya taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin bulunup bulunmadığı tespit davasının konusunu oluşturur. Tespit davaları bir hukuki ilişkinin varlığının tespitine yönelik açılan davalar (müspet) ve bir hukuki ilişkinin bulunmadığının tespitine yönelik açılan davalar (menfi) olmak üzere iki türlüdür (Bkz. ... ..., ... Usûl Hukuku, İstanbul, Onbeşinci Bası, 2017, 975 vd.).
6100 sayılı Kanun’un 106 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre, kanunda belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacı, dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ortaya koymak zorundadır. Bu nedenle diğer davalarda aranan hukuki yarar yanında tespit davası açan davacının, kendisi için söz konusu olan tehlike veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini ispat etmesi gerekir. Şayet davacı, kendisini tehdit eden tehlikenin tespit davası ile giderilebileceğini ispat ederse hukuki yararının varlığından söz edilebilir. Tespit davası ile elde edilecek hukuki koruma başka bir yolla veya başka bir davayla sağlanabiliyorsa bu konuda tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Bir dava içerisinde iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar da tespit davasının konusu olamaz (..., ... Usûl, s. 976-977).
Davacı işçi davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığını ve bu suretle ücret ve diğer işçilik haklarının eksik ödendiğini ileri sürerek fark alacak davası açmıştır. Açılan eda davasında fark alacak isteminin kabulü asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığına bağlıdır. Muvazaanın bulunup bulunmadığı açılmış olan bu alacak davasında bir ön sorun olarak incelenmesi zorunludur. Alacak davasında muvazaa tespitinin yapılacak olması karşısında davacının muvazaa tespiti için ayrı bir dava açmasında güncel bir hukuki yararının varlığından söz edilemez. Bu durumda muvazaa tespiti için açılan davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerekir.
Somut olayda davacı işçi fark alacak istemini muvazaanın varlığına dayandırmış olduğuna göre sadece alacak davasının açılmış olduğunu kabul etmek gerekir. Davacının dava dilekçesinde ayrıca muvazaanın tespitini istemiş olması bu konuda ayrı bir dava açtığı anlamına gelmez. Bu durumda, gerekçede ön soruna ilişkin tespite yer verilebilirse de, hüküm kısmında ayrı bir dava açılmış gibi tespite karar verilmesi ve yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesi usule aykırı olur. Muvazaa tespitine ilişkin ayrı bir dava açıldığının kabulü hâlinde, yukarıda açıklandığı üzere muvazaanın tespitine ilişkin davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi icap eder.
Mahkemece hüküm kısmında alacak davasının reddine yönelik ibareye yer vermekle yetinilmeli, ayrıca ayrı bir dava varmış gibi muvazaanın tespitine yer verilmemelidir. Sadece alacak davası açılmış olduğundan, bu davanın reddi nedeniyle tüm yargılama giderleri davacıya yükletilmesi gerekir. Kararın bu gerekçe ile bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun onama yönündeki kararına katılamıyorum.