Logo

9. Hukuk Dairesi2024/11265 E. 2024/14520 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında çalıştıktan sonra belediye kadrosuna geçirilen davacının kıdem tazminatı talebi üzerine, davanın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na yöneltilmesinin doğru olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakıflarının 3294 sayılı Kanun ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca özel hukuk tüzel kişiliğine sahip bağımsız birimler olduğu, dolayısıyla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na husumet yöneltilemeyeceği gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 35. İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Bakanlık vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davalı Bakanlık vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.11.2024 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davalı ... vekili Avukat ... ile davacı vekili Avukat ... geldiler. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı adına gelen olmadı.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında çalıştıktan sonra belediye kadrosunda memuriyete geçirileceği vaadiyle istifasının alındığını, emeklilik sonrasında 24 yıl üzerinden emekli sandığınca ikramiye verildiğini, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfındaki hizmeti sebebiyle kendisine kıdem tazminatı ödemesi yapılmadığını ileri sürerek kıdem tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde; sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının tüzel kişiliğe sahip olup ayrı işyeri olan bağımsız işveren olduklarını, özel hukuk kişiliğine sahip olan bu vakıflar ile müvekkili Bakanlık arasında hiyerarşi ve idari vesayet ilişkisi bulunmadığını, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfının işçi alması veya çıkarması hususunda müvekkili Bakanlığın herhangi bir yetkisi ve görevi bulunmadığını, dava dilekçesindeki iddiaların da hukuka ve mevzuatlara aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davalı ..., cevap dilekçesi sunmamıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda davacının iş sözleşmesinin kadroya geçirilmesi nedeniyle memuriyet kadrosu vaadi neticesi sona erdiği, feshe dayanan vaadin davacının çalışmaya tâbi statüsünü değiştiren bir işlem olduğu ve davacıya bu statü değişikliği hususunun ilgili dönemdeki çalışma koşulları nedeniyle davacıya diretildiği kanaatine varıldığı, davacı tarafından istifa suretiyle feshin haklı nedene dayandığı, haklı nedenle fesih sonucu davacının statü değişikliği öncesi hak kazanması gereken kıdem tazminatı alacağının davacıya ödenmediği, davalının kıdem tazminatı ödemesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Bakanlık vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Bakanlık vekili; sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının Bakanlıktan ayrı ve bağımsız bir özel hukuk tüzel kişisi olduğunu, Bakanlık aleyhine yargılamaya devam edilmesi ve husumet yönünden davanın reddine karar verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının 18.12.1986 tarihinde girdiği Çınar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfındaki işinden, ... Belediyesinde memur olarak çalışmak amacıyla istifa ettiğini, bunun aksini kanıtlayacak herhangi bir delil sunulmadığını, davacının iş sözleşmesini 1992 yılında feshettiğini, kıdem tazminatı alacağının zamanaşımının 10 yıl olduğunu, 1992 yılından itibaren 10 yıllık zamanaşımı içerisinde kıdem tazminatına yönelik herhangi bir talep yapılmadığından huzurdaki davanın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 18.12.1986- 31.08.1992 tarihleri arasında 5 yıl 7 ay 3 gün Çınar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında çalıştığı sırada yeni kurulan Belediyeye kadrosunun memur olarak aktarıldığı, bu nedenle istifa dilekçesine değer verilmemesi gerektiği yolundaki kabulde hata olmadığı, davalılardan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının genel merkezinin tüm şubelerini temsil etme yetkisi bulunduğu ve bu kurumun davalı Bakanlığa bağlı olması sebebiyle ... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının davada taraf olmamasının hatalı olmadığı gerekçesiyle davalı Bakanlık vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Bakanlık vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Bakanlık vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... ve ... aleyhine açılan davada davalı Kuruma husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususundadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 6100 sayılı Kanun'un 114 ve 115 nci maddeleri, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'nun (3294 sayılı Kanun) 1, 7 ve 8 inci maddeleri, 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 7 nci maddesi, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun (5737 sayılı Kanun) 4 üncü maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 101 inci maddesi.

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 09.06.2017 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı kararı.

4. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 29.09.2022 tarihli ve 2022/8422 Esas, 2022/10763 Karar sayılı; 9.01.2022 tarihli ve 2022/16 Esas, 2022/583 Karar sayılı; 06.02.2023 tarihli ve 2022/18482 Esas, 2023/1528 Karar sayılı kararları.

3. Değerlendirme

1. ... aleyhine açılan davada davalı Kuruma husumet yöneltilip yöneltilemeyeceğini belirleyebilmek için öncelikle sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının tâbi olduğu Kanun hükümlerine göre yapısını, kuruluşunu ve işleyişini değerlendirmek gerekmektedir.

2. 3294 sayılı Kanun'un (16.06.1989 tarihli ve 3582 sayılı 3294 Sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 1 maddesi ile değişik) 1 inci maddesinde, bu Kanun'un amacı "fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde her ne suretle olursa olsun Türkiye'ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek" olarak açıklanmıştır.

3. Aynı Kanun'un (5263 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 19 uncu maddesi ile değişik) 7 nci maddesinin birinci fıkrasında ise Kanun'un amacına uygun faaliyet ve çalışmalar yapmak ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdi ve ayni yardımda bulunmak üzere her il ve ilçede sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları kurulması öngörülmüştür. Maddenin üçüncü fıkrasında, vakıf senetlerinin mahallin en büyük mülki amiri tarafından 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre tescil ettirileceği ifade edilmiştir.

4. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının gelirlerinin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan aktarılacak miktardan, işletme ve iştiraklerden elde edilecek gelirlerden ve diğer gelirlerden oluşacağı Kanun'un 8 inci maddesinde açıkça düzenlenmiştir.

5. Vakıfların oluşumuna bakılacak olursa Kanun'un 7 nci maddesinde; ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları mütevelli heyetinde 1 adet belediye başkanı, 1 adet köy muhtarı, 1 adet mahalle muhtarı, 1 adet sivil toplum kuruluşu yöneticisi, 2 adet hayırsever vatandaşın görev alacağı belirtilmektedir.

6. 2709 sayılı T.C. Anayasası'nın 123 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında "Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur." hükmü mevcuttur. Vakıflara ilişkin özel düzenleme niteliğindeki 5737 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinde, vakıfların özel hukuk tüzel kişiliğine sahip oldukları ifade edilmiştir. Bu düzenlemeler dikkate alındığında, öncelikle genel kuralın vakıfların özel hukuk tüzel kişisi olarak faaliyet göstermesi olduğu açıktır. Vakıfların, kamu tüzel kişisi olarak kabul edilebilmesi istisnai bir hâl olup bu istisnai durumun genel kuralının aksine, tereddüde yer vermeyecek açıklıkta düzenlenmesi şarttır. Keza, kendiliğinden istisna olmaz, istisna konulmalıdır (... ,"Yorum İlkeleri", Anayasa Hukukunda Yorum ve Norm Somutlaşması, 29-30 Eylül 2012, Ankara, Türkiye Barolar Birliği, s.43). Bir diğer ifade ile istisnanın ayrıca ve açıkça olduğu ispat edilemediği takdirde ya da istisnanın olup olmadığı tereddütlü ise istisnanın olmadığı kabul edilmelidir (Gözler, s. 43).

7. 3294 sayılı Kanun'da ise bu Kanun gereğince oluşturulan vakıfların kamu tüzel kişisi olduklarına dair açık bir hüküm bulunmamaktadır. Şu hâlde kanun koyucunun sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına bilinçli olarak kamu tüzel kişiliği vermediği, vakıfların 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmasını ve yine özel hukuk tüzel kişisi olarak özel hukuk hükümlerine göre faaliyet göstermesini istediği açıktır. Aksi düşünülse dahi sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kısmen kamu kaynağı kullanmaları, kamu kurumu olarak nitelendirilmeleri için yeterli bir sebep değildir. Zira 3294 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde; vakfın gelirlerinin, "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan aktarılacak miktardan, işletme ve iştiraklerden elde edilecek gelirlerden ve diğer gelirlerden" oluşacağı ifade edilmiştir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının gelirlerinin, sadece fondan aktarılan pay olmadığı, vakfın gelirleri arasında halk tarafından yapılan ve iktisadi değeri olan bağışların da bulunduğu görülmektedir. Aynı şekilde, mütevelli heyet tarafından oy çokluğu ile karar alan ve uygulayan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının 12 üyesinden 6'sının seçilerek gelen kişiler olması aksi sonuca varılmasını engelleyen bir diğer sebeptir.

8. Netice olarak sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, bir tüzel kişi olmanın ötesinde bir özel hukuk tüzel kişisidir. Anayasa ile vakıflara ilişkin kanun hükümleri karşısında bu sonuca ulaşmak kaçınılmaz olduğu gibi sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarını düzenleyen 3294 sayılı Kanun hükümleri de, özellikle vakfın gelirleri, yapısı, karar alma mekanizması bakımından farklı bir sonuç öngörmemektedir.

9. Belirtmek gerekir ki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 09.06.2017 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı kararı ile "3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğu, ayrı işyeri olan bağımsız işveren oldukları" belirlenmiştir. İçtihadı birleştirme kararları, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45 nci maddesine göre bağlayıcıdır. Somut olayda, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kamu tüzel kişisi olduğuna yönelik kanuni bir düzenleme, Anayasa Mahkemesinin iptali kararı yahut aksi yönde içtihadı birleştirme kararı bulunmadığına göre 09.06.2017 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının hâlen bağlayıcı olduğu kabul edilmelidir.

10. İzah edilen sebeplerle, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan ayrı birer özel hukuk tüzel kişisi olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kamu tüzel kişisi olarak kabulü ile husumetin, davalı olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ve Bakanlığa bağlı olduğu belirtilen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına yöneltilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davalı ... yararına takdir edilen 28.000,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.