Logo

9. Hukuk Dairesi2024/11380 E. 2024/15869 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, daha önce açtığı ve kısmen kabul edilen kefalet primi alacağına dayalı dava sonrasındaki dönem için, toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre ücret farkı, ikramiye farkı, ilave tediye farkı ve altıncı gün primi alacaklarına hak kazanıp kazanmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Kefalet priminin, yapılan işin niteliği gereği ödenen ve çıplak ücrete dahil edilmeyen bir ödeme olması, dolayısıyla toplu iş sözleşmesindeki diğer ödeme kalemlerini etkilememesi ve davacının gişe memuru olarak çalıştığı dönemde kefalet primine hak kazanmış olmasına rağmen, bu prim dışında kalan diğer alacak taleplerinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik görülmemesi gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 59. İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı Şirket nezdinde 31.12.1998 tarihinde işe girdiğini, halen Çanakkale İl ... Müdürlüğünde ve ... Sendikası üyesi olarak çalışmasına devam ettiğini, ücretinin eksik ödenmesi sebebiyle fark ücret talebi ile Ankara 23. İş Mahkemesinin 2017/1181 Esas sayılı dosyası üzerinden 28.12.2017 tarihinde dava açtığını ve yapılan yargılama sonucunda 07.07.2020 tarihinde davanın kabulüne karar verildiğini, hükmün davalı tarafından istinaf edildiğini ancak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun reddine karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, bahsi geçen davada; davacının 28.12.2017 olan dava tarihine kadar muaccel olan fark ücret ve sair hak edişlerin talep edildiğini, yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karar uyarınca davacının 28.12.2017 tarihinden sonraki ücret ve diğer hak edişlerinin de toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince ödenmesi gerekmesine karşın ödeme yapılmaması dolayısıyla davalı işverene 15.03.2022 tarihinde başvuru yapıldığını, Ankara 23. İş Mahkemesinin kararı doğrultusunda belirlenen davacı ücretinin toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre güncellenerek, 28.12.2017 tarihinden bu dava tarihine kadar toplu iş sözleşmesinden kaynaklı alacaklarının ödenmesi gerektiğini ileri sürerek; ücret farkı, ikramiye farkı,ilave tediye farkı, altıncı gün primi farkı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının davasına dayanak gösterdiği Ankara 23. İş Mahkemesinin 2017/1181 Esas sayılı dosyasından verilen kararda davacının ücretinin tespitine ilişkin bir hüküm bulunmadığını, davacının anılan davada; sipariş personeli memuru olmasına rağmen gişede çalıştırılması nedeniyle kendisine kefalet primi ödemesi yapılması gerektiği iddiasıyla alacak talebinde bulunduğunu, aylık temel ücretinin eksik ödendiğine ilişkin bir iddiasının ve talebinin bulunmadığını, nitekim Ankara 23. İş Mahkemesinin 07.07.2020 tarihli ve 2017/1181 Esas, 2020/335 Karar sayılı kararı içeriğinde yer verilen açıklama ile ücrette ihtilaf olmadığının açıkça belirtildiğini, Bölge Adliye Mahkemesince kararda hükmedilen miktarın kesinlik sınırı kapsamında kaldığı gerekçesiyle istinaf itirazlarının esasa girilmeden reddedildiğini, Mahkemenin esasen “kefalet primi” tutarına hükmettiğini, davacının ücretinde bir farklılığa gidilmediğini, davacı ile imzalanan hizmet sözleşmesinde kefalet primi ödeneceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, 12, 13 ve 14. Dönem Toplu İş Sözleşmeleri'nin 45 inci maddelerinde; “şirket tarafından belirlenecek usul ve esaslara göre müktesep hak sayılmamak ve başkaca ödemeleri etkilememek kaydıyla yabancı dil, kefalet ve vekalet primi ödenebilir. ” denilerek, maddede kefalet primi "ödenebileceğinin" belirtildiğini, ödeme hususunda kesin bir hüküm bulunmadığını, Şirket vergi ve muhasebe direktörlüğünün 01.11.2005 tarihli ve 12465 sayılı, 23.11.2005 tarihli ve 785 sayılı tebliği ile 20.04.2007 tarihli ve 05933 sayılı tebliğlerinde Türk ... Personeli Müteselsil Kefalet Sandığının (Kefalet Sandığı) 31.10.2005 tarihi itibarıyla tasfiye edilmesi sebebiyle 31.10.2005 tarihi itibarıyla kefalete tâbi bulunan personele ödenen kefalet ilavelerinin ödenmesine devam edileceği ve bu tarihten önce kefalete tâbi tutulanlar hariç, 31.10.2005 tarihinden sonra anılan işlerde çalışmaya başlayanların ise kefalete tâbi tutulmayacağı ve kefalet ücreti ödenmeyeceğinin belirtildiğini, davacının Ankara 23. İş Mahkemesi tarafından karara dahi esas alınmayan bilirkişi raporundaki hatalı şekilde dava dilekçesinde talep edilmediği hâlde talebi aşar şekilde 90,35TL ücret alacağı hesaplanmasına dayanılarak davacının tüm ücret ve sair hak edişlerinin bu tutara göre güncellenerek ödenmesi gerektiğini iddia etmesinin haksız ve mesnetsiz bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının kefalet priminden kaynaklı ücret farkı, ikramiye farkı, ilave tediye farkı ve altıncı gün primi alacaklarına hak kazanıp kazanamadığı noktasında toplandığı, davacının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 31.12.1998 tarihinde çalışmaya başladığı ve hâlen çalışmasına devam ettiği, ücretinin bordrolarda görünen ücret olduğu, davacı tarafından ilk defa 28.12.2017 tarihinde Ankara 23. İş Mahkemesinin 2017/1181 Esasına kayıtlı olarak “kefalet primi” alacağına hükmedilmesi talebiyle dava açıldığı, Mahkemece taleple bağlı kalınarak kefalet primi alacağı yönünden davanın kabulüne ve dava dilekçesinde yer almayan diğer talepler yönünden ise davanın reddine karar verildiği, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 2020/2128 Esas, 2022/315 Karar sayılı kararı ile kararın miktar yönünden kesin olduğu gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verildiğinin tespit edildiği, davacının eldeki dava ile; 01.08.2017 tarihinden itibaren gişe memuru/tahsilat personeli olarak çalıştırılmasına rağmen kendisine kefalet primi ödenmediğini belirterek kefalet priminden kaynaklı (önceki dava ile istenen dönem sonrası) 29.12.2017 ile 04.04.2022 tarihleri arası ücret fark alacağını talep ettiğini, davalı Şirketin Kefalet Sandığının 31.10.2005 tarihinde tasfiye edildiğini bu nedenle Kefalet Sandığı hükümleri doğrultusunda davacının fark ücret talebinde bulunmasının yasal dayanağının olmadığını savunduğunu, davacının 09.08.2017 tarihli davalıya kefalet primi ödemesi yapılması için başvuru dilekçesinden davacının 07.08.2017 tarihi itibarıyla gişe memuru olarak çalışmaya başladığının anlaşıldığını, her ne kadar davalının savunmalarında belirtildiği gibi Kefalet Sandığı 31.10.2005 tarihinde tasfiye edilmişse de, bizzat davalı Şirketin 10.11.2015 tarihli ve 143254 sayılı yazısında; 31.10.2005 tarihinden sonra sadece para alışverişinde bulunan ve tahsilat gişelerinde görevlendirilecek personele kefalet ödemesi yapılacağının belirtildiğinin görüldüğünü, nitekim aynı görevi yapan kişilere kazanılmış hak kapsamında olsa dahi Kefalet Sandığının tasfiyesinden sonra da ödeme yapmaya devam edilirken, aynı görevi icra eden kişilere Kefalet Sandığı kaldırıldığından bahisle bu ödemenin yapılmamasının eşit işlem ilkesine aykırılık teşkil edeceği dikkate alınarak davacının kefalet primine hak kazandığı kanaatine varıldığını, dosya kapsamında kefalet priminin nasıl hesaplanacağına dair veri bulunmadığı, ancak kesinleşen Ankara 23. İş Mahkemesi dosyasında kefalet priminin çıplak maaşın %7'si olarak tespit edilmesi nedeniyle bilirkişi tarafından bu yönde yapılan hesaplama doğrultusunda bu kefalet primi talebinin kabulüne karar verildiği, ikramiye farkı, ilave tediye farkı, altıncı gün farkı alacağı yönünden ise; kefalet primi geniş anlamda ücret kapsamında ise de, çıplak ücrete dâhil edilebilecek bir niteliğe sahip olmadığı, zira kefalet priminin davacının görevi nedeniyle ve söz konusu görevde çalıştığı sürece ödenecek bir prim olduğunu, temel ücretin ise görevden bağımsız olarak düşürülmesinin mümkün olmadığını, toplu iş sözleşmelerinin 45 inci maddesinde “şirket tarafından belirlenecek usul ve esaslara göre müktesep hak sayılmamak ve başkaca ödemeleri etkilememek kaydıyla yabancı dil, kefalet ve vekalet primi ödenebilir.” hükmünün düzenlendiğini, açıkça kefalet priminin çıplak ücretten ayrı bir ödeme kalemi olarak sayıldığını, buna göre kefalet priminin davacının çıplak ücretine dâhil edilebilecek bir ödeme olmadığı ve ikramiye, ilave tediye ve altıncı gün primi tutarlarına esas ücrete eklenebilmesinin mümkün bulunmadığı, davacının çıplak ücretinde bir değişiklik meydana gelmediğinden davacının ikramiye, ilave tediye ve altıncı gün primi fark taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle bu talepler reddedilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile katılma yolu ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; müvekkilinin tüm ücret ve sair hak edişlerinin toplu iş sözleşmelerinden kaynaklanan diğer alacak taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ve müvekkilinin güncel ücreti üzerinden ödenmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; dava şartı arabuluculuk sürecinde "kefalet primi" adı altında bir ücret talebi bulunmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, kaldı ki davacının kefalet primine hak kazanmadığını, Kefalet Sandığının tasfiyesi sonrası çalışmaya başlayan davacının bahsi geçen alacağa hak kazanmadığını, daha önce açmış olduğu davada verilen karara yönelik istinaf başvurularının kesinlik sınırı nedeni ile inceleme konusu yapılmadığını, toplu iş sözleşmesine göre de müvekkilinin bu alacak kalemini ödeme zorunluluğunun olmadığı gibi eşitlik ilkesine aykırılıktan da söz edilemeyeceğini, faiz tür ve tarihlerinin de hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava dilekçesinde, davacının daha önce açmış olduğu kefalet primi alacağına dayalı ücret farkı talepli davaya ilişkin açıklamalarda bulunularak toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücreti alacağını da istediği, dosya içerisinde yer alan arabuluculuk son tutanağında toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacağı ifadesinin yer aldığı, dosya içerisinde yer alan toplu iş sözleşmelerinin ücret zammı başlıklı 45 inci maddesinde kefalet primi düzenlemesine yer verildiği ve Anayasa Mahkemesinin "mahkemeye erişim hakkına" dair emsal kararları dikkate alındığında dava şartı olan arabuluculuğun somut olayda usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, davacının kefalet primine dayalı fark ücret talepli açmış olduğu davada Ankara 23. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın süresinde davalı vekilince istinaf edildiği ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 2020/2128 Esas, 2022/315 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun kesinlik sınırı kapsamında kaldığı gerekçesi ile usulden reddine hükmedildiği, davalıya ait işyerinde uygulanan 12, 13 ve 14. Dönem Toplu İş Sözleşmeleri'nin 45 inci maddesinde "Şirket tarafından belirlenecek usul ve esaslara göre müktesep hak sayılmamak ve başkaca ödemeleri etkilememek kaydıyla yabancı dil, kefalet ve vekalet primi ödenebilir" düzenlemesinin yer aldığı, toplu iş sözleşmesi hükmü, davacı tarafça istinaf edilmeyen Ankara 23. İş Mahkemesinin 2017/1181 Esas, 2020/335 Karar sayılı kararının içeriği ve dosyadaki diğer bilgi ve belgeler dikkate alındığında; kefalet priminin yapılan görev nedeni ile ödenen bir tutar olduğu, davacının çıplak ücretinde bir değişiklik meydana getirmediği, dolayısı ile toplu iş sözleşmelerindeki diğer ödeme kalemlerini de etkilemeyeceği, davacının kefalet primi dışındaki alacak kalemlerinin reddine dair İlk Derece Mahkemesi kararında bir isabetsizlik görülmediği, davacının 2017 yılı Ağustos ayından itibaren gişe memuru olarak çalışmaya başladığı, her ne kadar davalının savunmasında belirttiği üzere Kefalet Sandığı 31.10.2005 tarihinde tasfiye edilmişse de, bizzat davalı Şirketin 10.11.2015 tarihli ve 143254 sayılı yazısında; 31.10.2005 tarihinden sonra "sadece para alışverişinde bulunan ve tahsilat gişelerinde görevlendirilecek personel dışında" herhangi bir gerekçe ile hiçbir personelin kefalete tâbi tutulmayacağının belirtildiği, ayrıca aynı görevi yapan kişilere kazanılmış hak kapsamında dahi olsa Kefalet Sandığının tasfiyesinden sonra da ödeme yapılmasına karşın, aynı görevi icra eden diğer kişilere Kefalet Sandığının kaldırıldığından bahisle bu ödemenin yapılmamasının da eşit işlem borcuna aykırılık teşkil ettiği, dolayısı ile davacının kefalet primine hak kazandığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerle davanın kabulü istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerle davanın reddi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacının toplu iş sözleşmesi hükümlerinden kaynaklı ücret farkı, ikramiye farkı, ilave tediye farkı ve altıncı gün primi alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı ve arabuluculuk dava şartının yerine getirilip getirilmediğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32 ve 34 üncü maddeleri,

3. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 53 üncü maddesi

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekilerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden davalı tarafa yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.