"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1584 E., 2023/1609 K.
KARAR : Davacının istinaf başvurusunun esastan reddi, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Yatağan Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2021/262 E., 2022/562 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın davanın yeniden görülmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince ortadan kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının Yatağan Termik Santralinde 22.10.2009-30.11.2014 tarihleri arasında kalorifer ateşçisi olarak çalıştığını, davalı asıl işveren ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek davacı asılın işe başlama tarihinden itibaren davalı asıl işverenin işçisi olduğunun tespiti ile asıl işçilere ödenip davacıya ödenmeyen ücret farkları, ikramiye alacakları ve diğer haklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davalının asıl işinin elektrik üretimi olduğunu, ihale ile verilen işin yardımcı iş olduğunu, anahtar teslimi iş niteliğinde olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay içtihatları ve ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda, toplanan deliller ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı ile dava dışı işverenler arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunmadığı, aralarında yapılan sözleşmenin işçi teminine yönelik olduğu, muvazaayı ispat yükünün davacı işçide olduğu ve davacının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları ve tanık beyanları ile ispat yükünü yerine getirdiği, davacı işçinin başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılması gerektiği, Tes-İş Sendikası Yatağan Şube Başkanlığınca davacının sendika üyeliğinin bulunmadığının bildirildiği, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) 39 uncu maddesi gereğince sendikaya üye olmayan ve dayanışma aidatı ödemeyen davacının, davalı işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesi hükümlerinden doğan alacaklara hak kazanamayacağı ancak davacı işçinin davalının kadrolu işçisi olduğu kabul edildiğinden ilave tediye alacağına hak kazanacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; alacak taleplerinin hüküm altına alınmasının davacının iş sözleşmesinin başlangıcından itibaren asıl işveren işçisi sayılması gerektiğinin kabulüne bağlı olduğunu ve bu kabule kadar müvekkilinin sendika üyeliği olup olmamasının ya da dayanışma aidatı ödeyip ödememesinin bir önemi olmadığını, sendika üyeliği olsa veya dayanışma aidatı ödese dahi asıl işveren işçisi sayılmadığından toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmayacağını, bu durumda fiilî ve hukuki imkânsızlığın söz konusu olduğunu, Mahkemece iş sözleşmesinin başlangıcından itibaren dayanışma aidatı ödenmesi kaydıyla alacak tutarlarının belirlenmesi ve davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini, davacının sendika üyeliği fiilen engellendiğinden toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasa dahi 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 5 inci maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi gereği davacının kendisiyle aynı işi yapan işçilerle eşit haklara sahip olması gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davacının yaptığı işin yardımcı iş niteliğinde olduğunu, davalı Kurumun asıl işinin elektrik üretimi işi olduğunu, davacının bünyesinde çalıştığı yüklenici firma ile davalı arasında yapılan hizmet alım sözleşmelerinin anahtar teslim iş niteliğinde olduğunu, davalı tarafın asıl işveren olmayıp ihale makamı olduğunu, davalının bir kamu kuruluşu olup kendisine verilen görevleri yaptığını, faaliyetlerini kamu hizmetleri çerçevesinde yürüttüğünü, kâr elde etme amaçlı işçilik maliyetlerini düşürmek için hizmet alımı yoluna gitmediğini, işçi temini amacı da gütmediğini, bu nedenle yapılan hizmet alım sözleşmelerinin muvazaalı sayılamayacağını, davacının elektrik üretim işine ait herhangi bir organizasyon içerisinde olmayıp yardımcı işlerde çalıştığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davacı tarafça yapılan işin üretim işi olmadığı, yardımcı iş mahiyetinde kalorifer ateşçisi olduğu, yapılan işlerin asıl iş mahiyetinde olmadığı da değerlendirildiğinde davalı ... AŞ ile hizmet alımı yapılan şirketler arasında 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin yedinci fıkrası kapsamında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu ve alt işveren işçisi olan davacının, davalı asıl işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağı, tüm dosya kapsamına göre muvazaa iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/23 Esas ve 2016/1024 Karar sayılı Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen kararında davalı asıl işverenin işyerlerinde kurulan alt işverenlik ilişkilerinin muvazaalı olduğunun tespit edildiğini, kesinleşen seri dava kararlarına esas alınan bilirkişi raporu ile tespit edilen hususlarda işbu dava tarihi itibarıyla hiçbir değişiklik olmadığı, Bölge Adliye Mahkemesi kesinleşmiş kararları dikkate almadığı ve bilirkişi incelemesine dahi gerek görmeden asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olmadığına karar verdiğini, alt işveren firmalarla yapılan sözleşmelerin Yönetmelik hükümlerine göre muvazaalı sayılıp sayılmayacağı hususunun araştırılmadığını, söz konusu uygulamanın kamusal yükümlülüklerden kaçınmak veya işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut çalışma mevzuatından kaynaklanan haklarını kısıtlamak ya da ortadan kaldırmak gibi tarafların gerçek iradelerini gizlemeye yönelik işlemleri barındırdığının mahkeme kararları ile ... olduğunu, talep edilen alacakların 4857 sayılı Kanun'un 5 inci maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağı gereği kabulü gerekirken reddedilmesinin hatalı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulup kurulmadığı, muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve buna göre talep edilen alacakların ispatı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19 uncu maddesi; 6356 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesi, Alt İşverenlik Yönetmeliği'nin ilgili hükümleri.
3. Dairemizin 30.11.2022 tarihli ve 2022/15481 Esas, 2022/15720 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.