"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1496 E., 2024/2947 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara Batı 6. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/103 E., 2023/40 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalı firma bünyesinde 29.3.2018-20.01.2022 tarihleri arasında üretim elemanı olarak çalışmaya başlayıp geçirdiği iş kazası sonucu danışma ve güvenlik görevlisi olarak çalışmaya devam ettiğini, işverence kendisine iş sözleşmesinin gerekçesiz feshedildiği bildirilip eline arabuluculuk ofisinin telefon numarası verildiğini, aradığında büro çalışanı M.G İle görüştüğünü, yarına gelin belgeleri hazırlarım imzalarsınız dediğini, ertesi gün gittiğinde arabulucu E.S. ve Şirket avukatı O.Y. olmadığı hâlde ofis çalışanı M.G. tarafından getirilen ve önceden arabulucu ve Şirket avukatınca imza edilmiş belgeleri kendisinin de imzaladığını, herhangi bir arabuluculuk sürecinin gerçekleşmediğini, işten tazminatsız kovulacağı söylendiğinden mecburen miktar gerçek alacağından düşük de olsa arabuluculuk belgesini imzaladığını ileri sürerek işveren-işçi uyuşmazlığı konulu ihtiyari arabuluculuk tutanağının ve anlaşma belgesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; arabuluculuk son tutanağı ve arabuluculuk anlaşma belgesi uyarınca davacı tarafın alacaklarının kendisi ile anlaşılarak eksiksiz bir şekilde ödendiğini, davacı tarafın söz konusu tutanaklara; “okudum, anladım, kabul ediyorum” şerhi ile imza altına alındığını, arabuluculuk sürecinin usulüne uygun olduğunu ve sürecin tamamından davacının bilgilendirildiğini, davacının iddialarının kötüniyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı asılın celsede; İnsan Kaynakları Müdürünün kendisini çağırdığını işine son vermek istediklerini söylediklerini, kendisinin de tazminatını verecekler ise durumu kabul ettiğini, sonrasında Şirketin Mali Müşaviri ile mali müşavir olan kendi kardeşinin görüştüklerini ve 40.000,00 TL'ye anlaştıklarını, bu miktarı kabul ettiğini, kararlaştırılan paranın kendisine tam olarak ödendiğini beyan ettiği hâlde dava dilekçesinde yer alan netice-i talebin dosya kapsamında yer alan ihtiyari arabuluculuk tutanağının davacının iradesi fesada uğratılarak imzalatıldığı ve iptali gerektiği yönünde olduğu; ancak davalı ikrarı ile de davacının arabuluculuk tutanağını imzalamadan önce işverenle 40.000,00 TL üzerinde anlaştıkları, bedelin davacıya ödendiği, anlaşma sürecinde davacının iradesini sakatlayacak herhangi bir hata, hile veya tehdit halinin tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında yapılan arabuluculuk görüşmeleri sonunda düzenlenen 21.01.2022 tarihli arabuluculuk tutanağı içeriğinde dava konusu edilen taleplerin tamamı hakkında görüşme yapılarak anlaşmaya varıldığı, arabuluculuk tutanaklarının sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli ilâm niteliğindeki belgelerden olduğu, dava dilekçesinde tutanağın sahteliği konusunda bir iddiada bulunulmadığı gibi fiil ehliyetsizliği, kısıtlılık hâlleri iddiasının da olmadığı, bu durumda arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşılan konularda dava açılamayacağından davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Arabuluculuk aşamasında herhangi bir müzakere süreci gerçekleşmediğini, önceden hazırlanmış, arabulucu ve davalı Şirket avukatı tarafından da önceden imzalanmış belgeleri ofis çalışanı M.G'nin vermesi nedeniyle kendisinin de imzaladığını, imzaların dahi gerçek olmayabileceğinden araştırılması gerektiğini,
2. Arabuluculuk sürecinin hiç işletilmemesi nedeniyle tutanağın iptali gerektiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptali gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.01.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacı işçi, ihtiyari arabuluculuk sonunda düzenlenen anlaşma tutanağının usulüne uygun şekilde arabuluculuk süreci işletilmeden düzenlenmiş olması nedeniyle iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince geçerli bir ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesi olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
6100 sayılı Kanun’un 106/2 hükmüne göre, kanunda belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacı, dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ortaya koymak zorundadır. Bu nedenle diğer davalarda aranan hukuki yarar yanında tespit davası açan davacının, kendisi için söz konusu olan tehlike veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini ispat etmesi gerekir. Şayet davacı, kendisini tehdit eden tehlikenin tespit davası ile giderilebileceğini ispat ederse hukuki yararının varlığından söz edilebilir. Tespit davası ile elde edilecek hukuki koruma başka bir yolla veya başka bir davayla sağlanabiliyorsa bu konuda tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Bir dava içerisinde iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar da tespit davasının konusu olamaz (Hakan Pekcanıtez, Pekcanıtez Usûl, İstanbul, On Beşinci Baskı, 2018, s. 976-977).
Arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın iptaline yönelik dava niteliği itibarıyla bir tespit davasıdır. Bu dava ile borçlar hukuku sözleşmesi niteliğindeki anlaşmanın geçersizliğinin tespiti istenmektedir. Her tespit davasında olduğu gibi burada da 6100 sayılı Kanun'un 106. maddesi uyarınca güncel hukuki yararın varlığı aranacaktır. Davacı söz konusu davayı açmakta güncel hukuki yararının varlığını ortaya koymak durumundadır.
Dairemiz uygulamasına göre arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın geçerli olup olmadığı alacak veya işe iade davasında ön sorun olarak incelenebilir. (Y.9.H.D, 04.07.2024, 2024/8763-2024/10643) Buna göre tespit davası ile elde edilecek hukuki korumanın başka bir yol veya dava ile sağlanabildiği açıktır. Şu hâlde, davacının anlaşmanın iptali istemiyle ayrı bir dava açmasında güncel hukuki yararının varlığından söz edilemez.
Yukarıda açıklanan sebeplerle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden bozulması görüşünde olduğumdan Sayın Çoğunluğun davanın esastan reddine dair kararın onanması yönündeki yönündeki görüşüne katılamıyorum.