"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 26. İş Mahkemesi
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacının, davalı işverenliğin yurt dışı projelerinde 2008-2014 yılları arasında demirci formeni olarak net 1.960,00 USD sabit ücretle çalıştığını, ayrıca ücretinden bağımsız prim ödemesi yapıldığını, çalıştığı dönem içerisinde her türlü giderlerinin prim, işyerine ve Türkiye'ye gidiş - dönüş dâhil yol, günde 3 öğün yemek, barınma, ısıtma, aydınlatma, temizlik gibi ücretten bağımsız giderlerinin davalı işverenlik tarafından karşılandığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedilmesine rağmen işçilik haklarının ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının sadece davalının yurt dışı inşaat projelerinde görev almak üzere istihdam edildiğini, tarafların davacının sadece yurt dışında görev alacağı konusunda mutabık kalarak iş sözleşmesi imzaladığını, davacının iş görme borcunu yabancı bir ülkede ifa etmesi sebebiyle taraflar arasındaki ilişkide yabancılık unsuru bulunduğunu, davacının davalı Şirketin yurt dışında bulunan şantiyelerinde farklı zaman aralıklarında birbirinden bağımsız iş sözleşmeleri uyarınca çalışmış olması sebebiyle her bir iş sözleşmesinden doğan uyuşmazlığın işin yapıldığı mutad işyeri hukukuna göre çözümlenmesi gerektiğini, davacının yabancılık unsuru taşıyan iş sözleşmesinden doğduğunu iddia ettiği kıdem tazminatının zamanaşımına uğradığını, davacının elindeki bilgi ve belgelerden alacak tutarının kesin olarak belirli olmasına rağmen davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesinde hukuki yararın bulunmaması sebebiyle davanın usulden reddini talep ettiklerini, davacının proje bazlı bir işte belirli bir sonucun gerçekleşmesine ve belirli süreli iş sözleşmesine dayalı çalışması sebebiyle kıdem tazminatına hak kazanamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesi kararı üzerine yapılan yargılamada, davacı işçinin davalı Şirketin yurt dışındaki inşaat şantiyelerinde 05.06.2008-27.02.2014 tarihleri arasında fasılalı olarak 3 dönem hâlinde iş sözleşmesi ile çalıştığı, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre kıdem ve ihbar tazminatına esas olmak üzere tüm dönem çalışmaları birleştirilerek davacının davalı işveren bünyesindeki zamanaşımına uğramayan toplam hizmet süresinin 1 yıl 10 ay 22 gün olduğu, davalı tarafından ibraz edilen ücret bordroları incelendiğinde; normal çalışma, fazla çalışma, tatil çalışması, bayram çalışması, çalışılmadan ödenen gibi açıklamalarla bordro netinin son dönemde ortalama 1.956,00 USD olarak sabitlendiği ve bordro netlerinin avans ödemeleri mahsup edilerek davacının banka hesabına ödendiği, tüm bu tespitler ve emsal ücret yazı cevapları, davacının yurt dışında çalışmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; davacının fesih tarihindeki aylık çıplak ücretinin net 1.956,00 USD olduğu, davalının savunmalarından, tanık beyanlarından iş sözleşmesinin iş bitimi nedeniyle sona erdirildiği, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, tanıkların davacı ile birlikte çalıştığı süre ile sınırlı olmak üzere, zamanaşımı def'i dikkate alınarak iştirak edilen 18.10.2023 tarihli davacı vekili hesap icmaline göre takdiren %30 oranında indirim yapıldığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemece tensip ara kararı ile yasal sürede talep edilmesi hâlinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) 317/2 hükmünde düzenlenen yasal süreye ek olarak 2 haftalık ek süre verilerek cevap süresinin 4 haftaya çıkarılmasına karar verildiği, anılan tensip zaptının dava dilekçesi ile birlikte davalı tarafa 17.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 25.02.2016 tarihinde yasal 2 haftalık cevap süresi içerisinde sunduğu dilekçe ile cevap süresinin 2 hafta uzatılmasını talep ettiği, bu şekilde davalının cevap verme süresinin 4 hafta olduğu, ancak davalı vekilinin 30.03.2016 tarihinde yani 4 haftalık cevap verme süresi geçtikten sonra cevap dilekçesi ibraz ederek uyuşmazlığın çözümünde çalışılan ülke hukukunun uygulanması gerektiğini savunduğu, yasal süre içerisinde ibraz ettiği cevap dilekçesinin uzatılması talep dilekçesinde ise bu yönde bir savunmaya yer verilmediği bu nedenle dava konusu uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiği, davacının fesih tarihindeki aylık çıplak ücretinin net 1.956,00 USD olduğu kabul edilerek sonuca gidilmesinin yerinde olduğu, davacı vekili tarafından 16.05.2023 tarihli bilirkişi raporuna itiraz ve 18.10.2023 tarihli esas hakkında beyan dilekçesinde yapılan hesaplamaların dosya kapsamına uygun olduğu, davacının yurt dışında çalıştığı gözetilerek ücret brütleştirmesi yapıldığı, ihbar tazminatının aylık brüt ücrete barınma ve üç öğün yemek giderinin işverence karşılandığı gözetilerek tespit edilen giydirilmiş ücret üzerinden hesaplandığı, ihbar tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilmesinin mümkün olduğu, davacının demirci formeni olarak çalıştığı, yapılan işin niteliği itibarıyla belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmasını gerektirir objektif neden bulunmadığı, bizzat davalı işveren tarafından düzenlenen mesai şeritleri ve ücret bordroları ile de davacının fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili çalışmalarının bulunduğunun sabit olduğu, işverene karşı davası bulunan tanık beyanlarının başkaca delillerle desteklendiği, ücret bordrolarındaki tahakkukların davacının aylık çıplak ücretinin parçası olduğu, bu nedenle hesaplamadan mahsup edilmemesinin yerinde olduğu gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Uyuşmazlığın çözümünde yabancı hukukun uygulanması gerektiğini,
2. İşveren karşı davası bulunan tanık beyanlarının hükme esas alınmasının hatalı olduğunu,
3. Fazla çalışma alacağının hatalı hesaplandığını,
4. Davacının ücretinin hatalı brütleştirildiğini,
5. Zamanaşımı def'inin dikkate alınmadığını,
6. Kıdem ve ihbar tazminatı alacağı yönünden belirsiz alacak davası açılamayacağını ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, davacının ihbar tazminatı ile fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının bulunup bulunmadığı ile iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, kıdem ve ihbar tazminatı talepleri yönünden belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağı ile davacının ücretinin brütleştirilmesine ilişkindir.
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. İlk Derece Mahkemesi kararı ile aynı tarihli tashih şerhi ile; "Her ne kadar mahkememizce 28/02/2024 tarihli gerekçeli kararın 2 nolu bendinde maddi hata yapılarak '...bakiye 1.660,16- USD sinin...' yazılmış ve aynı gerekli kararın 3,4 ve 5 nolu kısa kararlarında; '...fazlaya ilişkin talebin reddine...' yazılmış ise de; sehven yapılan bu maddi hataların HMK 304/1 maddesi gereği resen giderilerek; kısa kararın 2 nolu bendinin ilgili kısmının '...bakiyesinin...' şeklinde, 3,4 ve 5 nolu benlerinde ise; '...fazlaya ilişkin talebin reddine...' ifadesinin çıkartılarak bu şekli ile tashihlerine..." karar verilmiştir. Davacı vekilinin 20.02.2018 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alındığında fazlaya ilişkin kısmın reddine dair ibarenin hüküm fıkrasından çıkartılması hatalı olmuştur.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370/2 hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. Davalı tarafın temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının, tashih şerhi ile hüküm fıkrasının (3), (4) ve (5) numaralı bentlerinden çıkartılmasına karar verilen“fazlaya ilişkin talebin reddine” ibaresinin hüküm fıkrasının (3), (4), (5) numaralı bentlerinin sonuna eklenmesi,
Hükmün davalı yararına takdir edilen vekâlet ücretine ilişkin (8) numaralı bendinde yer alan "10.687,56 TL" ibaresinin çıkartılarak yerine ''17.900,00 TL'' ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.