Logo

9. Hukuk Dairesi2024/14042 E. 2024/16142 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı çalışanının açtığı davada, davanın husumet yönünden Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne yöneltilip yöneltilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının özel hukuk tüzel kişiliğine sahip bağımsız işverenler olduğu ve davanın husumet yönünden Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne yöneltilemeyeceği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının husumetten reddine ilişkin kısmı onanmış, ancak bozma sonrası yapılan duruşma sebebiyle davalı lehine istinaf duruşma vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle karar bu kısım yönünden düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

KARAR : Davanın reddi

Taraflar arasında Ankara 35. İş Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı ... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında 22 yıldır çalıştığını, en son vakıf müdürü olarak çalışmakta iken 11.06.2019 tarihinde lise mezunu olduğu nedeniyle pozisyonunun sosyal incelemeci olarak değiştirildiğini ve ücretinin vakıf müdürüne ödenen ücret yerine sosyal yardım ve inceleme görevlisine ödenen ücret düzeyine indirildiğini, müvekkilinin söz konusu görevlendirmeye muvafakat etmediğini işverene açıkça bildirdiğini ileri sürerek çalışma şartlarındaki esaslı değişikliğin tespiti ile fark ücret alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle husumet itirazında bulunduklarını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.06.2017 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının ayrı özel hukuk tüzel kişiliğine haiz ayrı birer işyeri olduğunu, her birinin ayrı karar organları bulunduğunu, işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tâbi olduklarının açıklığa kavuşturulduğunu, 3294 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'na (3294 sayılı Kanun) eklenen 7 nci madde ile sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları adına işletme düzeyinde toplu iş sözleşmesi imzalama yetkisinin Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne verilmesinin özel bir yetki olduğunu, anılan yetkinin Genel Müdürlüğe işveren statüsü vermediğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Ankara 35. İş Mahkemesinin 31.03.2022 tarihli kararıyla; davacının 02.01.1997 tarihinden itibaren ... Sosyal Yardımlaşma Vakfı bünyesinde en son vakıf müdürü olarak çalıştığı, Vakıf Yönetim Kurulunun 11.06.2019 tarihli kararı ile davacının lise mezunu olması nedeniyle sosyal inceleme görevlisi pozisyonunda görevlendirilmesine karar verildiği, davacı ile 16.10.2019 tarihinde yeni bir iş sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede davacının unvanının sosyal yardım inceleme görevlisi olarak ve ücretinin brüt 5.468,91 TL olarak düzenlendiği, sözleşmenin başlangıç tarihinin 11.06.2019 olarak belirlendiğinin anlaşıldığı; 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname'nin 11 inci maddesinin (ç) fıkrası, 34 üncü maddesinin ücüncü fıkrasının (c) bendi uyarınca hazırlandığı belirtilen işyeri çalışma şartlarına ilişkin esaslara ilişkin belgenin unvan değişikliği başlıklı 15 inci maddesinde; "vakıf mütevelli heyetinin fon kurulu kararı ile belirlenen norm kadro standartlarına ve unvan için gerekli niteliklere bağlı kalmak kaydıyla gerekli gördüğü hallerde personelin unvanını değiştirerek sözleşmesini yeniler ve sisteme bilgi girilir..." düzenlemesine yer verildiği; buna göre davalı işverenin almış olduğu Yönetim Kurulu Kararı sonrası davacı işçi ile imzaladığı bireysel iş sözleşmesinde unvanın ve ücretin açıkça düzenlendiği, davacının söz konusu sözleşmeyi ihtirazı kayıt koymaksızın imzaladığı, sözleşmenin hata, hile ya da yanılma ile imzalandığının ispat edilmediği, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22 ve 62 nci maddeleri uyarınca yazılı rızanın alındığı, dolayısıyla davacının fark ücret alacağına hak kazanmadığı sonucuna varıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 04.10.2023 tarihli kararıyla; arabuluculuk son tutanağı incelendiğinde davalının arabuluculuk toplantısına mazeretsiz olarak katılmadığının görüldüğü, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesinin on ikinci fıkrasında yer alan düzenleme uyarınca arabuluculuk ücretinin davalı yerine davacıdan alınmasının hatalı olduğu, aynı hüküm gereğince davalı Kurumca vekâlet ücretine yönelik talebin de reddi gerektiği, yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte Mahkemece Kanun'un olaya uygulanmasında hata yapılmış olduğu, buna göre davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun arabuluculuk ücreti yönünden kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 04.03.2024 tarihli ve 2024/20452 Esas, 2024/4037 Karar sayılı kararıyla; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 09.06.20217 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı kararı uyarınca sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından ayrı bir özel hukuk tüzel kişisi oldukları, somut olayda davacı taraf husumeti ilgili Bakanlık bünyesindeki Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne yöneltmiş ise de 3294 sayılı Kanun ile il ve ilçelerde kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları özel hukuk tüzel kişiliğine sahip ayrı işyeri olan bağımsız işveren olduklarından, davanın husumetten reddi yerine esastan reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; il ve ilçelerde kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından ayrı özel hukuk tüzel kişileri oldukları, Bakanlık bünyesindeki Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne yöneltilen davanın husumet nedeniyle reddine karar vermek gerektiği, ayrıca somut olayda husumeti bulunmayan ve arabuluculuk görüşmelerine katılmayan Bakanlığın yargılama giderlerinden de sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davanın husumetten reddine karar verilmesi yerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 124 üncü maddesi uyarınca hasım düzeltme yoluna gidilmesi gerektiğini, 25.05.2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (7144 sayılı Kanun) ile hükme esas alınan içtihadı birleştirme kararının ortadan kalktığını, bu Kanun ile açıkça sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü işletmesine bağlı işyerleri olduğunun belirtildiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı bünyesinde çalışan davacının açtığı davada davalı genel müdürlüğe husumet yöneltilip yöneltilemeyeceğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 3294 sayılı Kanun, 25.05.2018 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 7144 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2021 tarihli ve 2021/296 Esas, 2021/205 Karar sayılı ilâmında istinaf yolu incelemesine özgü duruşma vekâlet ücretine hükmedilmesi şartları şu şekilde açıklanmıştır:

"...AÜTT Genel Hükümleri’nin 2. maddesinin ikinci fıkrasında ayrıca vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği belirtilen istinaf kanun yolu incelemesine özgü görülmesi gereken duruşmalı iş ile; gerek 1086 sayılı HUMK’nın 429/2. maddesinde belirtilen '…O mahkeme temyiz edenden 434 üncü madde uyarınca peşin olan gideri kullanmak suretiyle kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir,…' duruşmanın, gerekse aynı maddenin karşılığı 6100 sayılı HMK’nın 373/3. maddesinde belirtilen '…Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir,…' duruşmanın birbirleriyle karıştırılmaması gerekmektedir.

30. HMK’nın 373. maddesinde, Yargıtay’ın temyiz kanun yolu incelemesi neticesinde verdiği bozma ilamı sonrasında yargılamanın alt mahkemelerden hangisi tarafından yapılması gerektiği hususunda ki ayrım; bölge adliye mahkemesinin esastan ret kararı verip vermediği noktasında, başka bir ifade ile alt derece mahkemeleri kararlarının birbirleri ile paralel olup olmamasına göre düzenleme altına alınmıştır. Bu noktada, temyiz kanun yolunda bir karar verildikten sonra ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesi sadece birer hüküm mahkemesi hâline gelmiş olup, bölge adliye mahkemesinin denetim mahkemesi yetkisi kalmamıştır. Diğer bir ifadeyle, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi arasında bir fark bulunmamaktadır. Buradan hareketle; AÜTT Genel Hükümleri uyarınca bölge adliye mahkemelerinin istinaf kanun yolu incelemesine ilişkin 'duruşmalı işler' tanımlamasından, Yargıtay bozmasından sonra alt derece hüküm mahkemesi olarak HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca zorunlu olarak yaptığı duruşma değil, HMK’nın 353. maddesinde belirtilen hâller dışında istinaf kanun yolu incelemesini duruşmalı olarak yapması gereken işlerden bahsedildiği hususu tartışmasızdır.

..."

3. Değerlendirme

1. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. İlâmın İlgili Hukuk bölümünün (3) numaralı paragrafında yer verilen Hukuk Genel Kurulu kararında açıklandığı üzere; somut davada Bölge Adliye Mahkemesince, bozma ilâmı sonrasında yapılan duruşma sebebiyle davalı lehine istinaf duruşma vekâlet ücretine hükmedilmesi hatalıdır.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca düzeltilerek onanması gerekir.

VII. KARAR

1. Davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (C) bendinde yer alan "İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 16.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine" ibaresinin hükümden çıkartılarak ve bundan sonraki bentlerin buna göre teselsül ettirilmesi suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgilisine iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.