"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
İlk Derece Mahkemesince kesin olarak verilen kararın kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiş olmakla; Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 10.03.2020-03.08.2021 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde çalıştığını, iş sözleşmesine işverence haksız şekilde son verildiğini, zira işverence müvekkili davacının kardeşine müvekkili adına istifa beyanı imzalatıldığını, kendisinin imzası dahi bulunmayan istifaya dayalı olarak işverence işten çıkışının verildiğini, müvekkilinin davalıya ait işyerinde fazla çalışma yaptığını, ayda en az iki hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatillerin tümünde çalışmaya devam ettiğini; ancak söz konusu çalışmalarının karşılığının işverence ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 03.08.2021 tarihinde istifa etmek suretiyle işten ayrıldığını, zira davacının yıllık ücretli izin süresinin sona ermesini takiben 02.08.2021 tarihinde işe başlaması gerekmesine rağmen bu tarihte işe başlamayarak ve ...’da bulunduğunu belirterek istifa dilekçesini kardeşi aracılığıyla müvekkili Şirkete ilettiğini, davacının istifa dilekçesindeki imzanın kardeşine ait olduğu ve müvekkili Şirket tarafından davacının kardeşine davacı adına istifa dilekçesi imzalatıldığı iddialarının kabul edilmediğini, müvekkili Şirketin istifa dilekçesinde bulunan imzanın davacıya ait olup olmadığını tespit etmek gibi bir yükümlülüğünün de bulunmadığını, işyerinde fazla çalışma yapılmadığını, tatillerde de çalışmaya devam edilmediğini, davacının ödenmeyen hak ve alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalıya ait işyerinde 10.03.2020-03.08.2021 tarihleri arasında çalıştığı, davalı tanıklarının beyanları ile davacı tanığı S.E'nin beyanı dikkate alındığında davacının yıllık ücretli izin dönüşü işyerinde işe başlamadığı, feshin davacı tarafından yapıldığı ve haklı nedenle yapıldığının ispatlanamadığı hususu da dikkate alındığında davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığı; tanık beyanları ve dosya kapsamı değerlendirildiğinde davacının ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını da ispatlayamadığı; ancak sunulan puantaj kayıtları dikkate alındığında davacının işyerinde fazla çalışma yaptığı ve karşılığının işverence ödenmediği anlaşıldığından davacının söz konusu ücret alacağına hak kazandığı gerekçesiyle fazla çalışma ücreti alacağının kabulüne; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının reddine dair davanın kısmen kabulüne kesin olarak karar verilmiştir.
IV. KANUN YARARINA TEMYİZ
A. Kanun Yararına Temyiz Sebepleri
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik Adalet Bakanlığı kanun yararına temyiz isteminde; taraflar arasındaki iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediğinin uyuşmazlık konusu olduğunu, İlk Derece Mahkemesince kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiş ise de davacı işçinin 03.08.2021 tarihli istifa dilekçesindeki imzasını inkar ettiği dikkate alınarak, imzaya itiraz bakımından gerekli incelemeler yapılarak istifa dilekçesindeki imzanın davacıya ait olup olmadığı teknik yönden belirlendikten sonra yargılama sonucunda hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, imzası inkar edilen istifa dilekçesine değer verilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek kararın kanun yararına temyizen incelenerek bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, davacı tarafça istifa dilekçesindeki imza inkar edilmiş olmasına rağmen İlk Derece Mahkemesince imza incelemesi yaptırılmadan kıdem ve ihbar tazminatlarının reddine ilişkin verilen kararın eksik incelemeye dayalı olup olmadığına ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 363/1 hükmü uyarınca, ilk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur. 6100 sayılı Kanun'un 363. maddesinin gerekçesinde de karar verilirken yürürlükteki hukukun yanlış uygulanmasının her an için söz konusu olabileceği, kanun yararına temyizin, yanlışlık tespit edilip daha sonra benzer işlemlerden kaçınmak için kabul edilen bir sistem olduğu, Yargıtayın yaptığı incelemede uygulamanın yanlış olduğu sonucuna ulaşırsa kararı kanun yararına bozacağı ifade edilmiştir.
Temyiz yolu ise olağan kanun yollarından birisidir. Bozma sebepleri, 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması, dava şartlarına aykırılık bulunması, taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi ve karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikler bulunmasıdır. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kararı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılır. Madde gerekçesinde bu husus "Temyiz incelemesini, istinaf incelemesinden ayıran temel özellik, temyiz incelemesinin usûl hukuku veya maddî hukuk yönünden incelemeyi gerektirmesi, maddî vakıaların denetimi ile delil değerlendirmesine girmemesidir. Maddede bu hukukî denetimin hangi sebeplerle yapılacağı açıklığa kavuşturulmuştur. Bugüne kadar istinaf yolunun olmamasından dolayı zaman zaman Yargıtay maddî vakıalara ve delil değerlendirmesine de girmek zorunda kalabilmekteydi, istinafla birlikte artık bu ihtiyaç ortadan kalkmış ve Yargıtay tamamen bir hukukî denetim ve içtihat mercii olmuştur." şeklinde vurgulanmıştır.
Belirtilen bu yasal düzenlemeler ve 6100 sayılı Kanun döneminde temyiz yolu ile ilgili özellikler dikkate alındığında, kanun yararına temyiz ile temyiz yolu arasında bir ayrım yapılması gerekmektedir. Kanun yararına temyiz başvurusunda, başvuru konusu kararın sadece yürürlükteki hukuka aykırı olup olmadığı denetlenir. Bu denetim ise, temyiz incelemesinin aksine, kanun yararına temyizde görece sınırlı bir inceleme yapılmasını gerektirir. Kanun yararına temyize ilişkin madde gerekçesinde de belirtildiği gibi yürürlükteki hukukun yanlış uygulanması söz konusu olduğunda, kararın kanun yararına bozulması gerekir.
Diğer yandan 6100 sayılı Kanun'un "Delillerin değerlendirilmesi" başlıklı 198. maddesine göre;
"(1) Kanuni istisnalar dışında hakim delilleri serbestçe değerlendirir".
Kanun yararına temyiz talebine konu işbu uyuşmazlıkta; davacı tarafça, iş sözleşmesinin işverence feshedildiği ve kardeşine davacı işçi adına istifa beyanı imzalatıldığı ileri sürülmüş olup davalı tarafça ise davacının 03.08.2021 tarihinde istifa etmek suretiyle işten ayrıldığı, yıllık ücretli izin süresinin sona ermesini takiben 02.08.2021 tarihinde işe başlaması gerekmesine rağmen bu tarihte işe başlamayarak ...’da bulunduğunu belirtmek suretiyle istifa dilekçesini kardeşi aracılığıyla Şirkete ilettiği, Şirketin istifa dilekçesinde bulunan imzanın davacıya ait olup olmadığını tespit etmek gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığı savunulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince kesin olarak verilen yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararda; dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre davacının yıllık ücretli izin dönüşü işe başlamadığı, iş sözleşmesinin davacı tarafından sonlandırıldığı ve feshin haklı nedenle yapıldığının da ispatlanamadığı gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatları taleplerinin reddine karar verilmiştir. Dolayısıyla İlk Derece Mahkemesince, tanık beyanları dâhil dosya kapsamına göre davacının yıllık ücretli izin bitiminde başlamayarak işi eylemli olarak bıraktığı kabul edilerek kıdem ve ihbar tazminatları reddedilmiş; istifa dilekçesi hükme esas alınmamıştır.
Hâl böyle olunca İlk Derece Mahkemesince verilen karar, hakimin delilleri takdiri ve değerlendirmesi kapsamında kalmaktadır. Kanun koyucunun temyiz yolunda dahi Yargıtayca maddi vakıaların denetimi ile delil değerlendirmesine girilmemesi gerektiği yönündeki madde gerekçesi dikkate alındığında; kanun yararına temyizde bu tür bir değerlendirmenin yapılmaması gerekir. Bu bakımdan kanun yararına temyize konu kararın yürürlükteki hukuka aykırı olması, bir diğer ifade ile yürürlükteki hukukun yanlış uygulanması noktasında bir sonuca varılması mümkün değildir. Belirtilen sebeple, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteğinin reddi gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Adalet Bakanlığının hükmün kanun yararına bozulması talebinin REDDİNE,
Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine,
24.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.