"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
İlk Derece Mahkemesince kesin olarak verilen kararın kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiş olmakla; Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı tarafça işletilen işyerinde satış personeli olarak 03.07.2021-01.11.2021 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız şekilde feshedildiğini, ödenmeyen ücret, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının bulunduğunu ileri sürerek ihbar tazminatı, ücret, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı iddialarının asılsız olduğunu, davacının çalışmalarının kesintisiz olmadığını, davacının işe gelmemesi ya da geç gelmesi sebepleri ile iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının günlük yevmiye karşılığı çalıştığını ve ücretinin elden nakden ödendiğini, davacının fazla çalışma yapmadığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalışmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 4/1-(ı) bendi kapsamında kaldığı anlaşıldığından davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılmasına karar verilip bu sıfatla davaya devam olunarak yapılan yargılama sonucunda, somut uyuşmazlığa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun) hükümlerinin uygulanması gerektiği, 6098 sayılı Kanun'un 401. maddesi ile tanık beyanları dikkate alındığında davacının ücretinin asgari ücret olması gerektiği; ancak davacının işveren tarafından haftalık 6 gün üzerinden günlük 100,00 TL karşılığı çalıştırıldığının anlaşıldığı, davacının ücret almadan çalışması, mevcut tanık anlatımları karşısında ve hayatın olağan akışı karşısında, makul görülmediğinden davacının çalıştığı sürede günlük 100,00 TL yevmiyesini aldığı kabul edilerek dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporundaki tespit edilen davacının toplam ücret miktarından davacının aldığı kabul edilen günlük 100,00 TL ücret mahsup edilmek suretiyle davacının bakiye ücret alacaklısı olduğunun anlaşıldığı; ayrıca davacının 6098 sayılı Kanun'un 432. maddesi uyarınca ihbar tazminatına da hak kazandığı; fakat dinlenen tanıkların beyanlarının duyuma dayalı olduğu hususu dikkate alındığında davacının fazla çalışma yaptığını, hafta tatilleri ile ulusal bayram ile genel tatil günlerinde çalıştığını ispatlayamadığı gerekçesi ile ücret alacağı ve ihbar tazminatının kabulüne; diğer taleplerin reddine dair davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesi kararı kesin olarak verilmiştir.
IV. KANUN YARARINA TEMYİZ
A. Kanun Yararına Temyiz Sebepleri
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik Adalet Bakanlığı kanun yararına temyiz isteminde; 4857 sayılı Kanun'un 4/1-(ı) bendine göre 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu'nun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu kanun hükümlerinin uygulanmayacağının düzenlendiği, ancak 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) göreve ilişkin 5/1-(a) hükmünde, 4857 sayılı Kanun'a veya 6098 sayılı Kanun'un İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarında görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunun hükme bağlandığı, aynı Kanun'un 38. maddesinde de görevi düzenleyen 5. maddenin yayımı tarihinden itibaren yürürlüğe gireceğinin kararlaştırıldığı, 7036 sayılı Kanun'un 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe girdiği, buna göre davacının 6098 sayılı Kanun'a tabi hizmet sözleşmesi gereğince 03.07.2021-01.11.2021 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı, davanın ise 30.12.2021 tarihinde açıldığı dikkate alındığında, davada görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesince o yerde ayrı bir iş mahkemesi varsa çekişmenin iş mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmesi, aksi halde davaya iş mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği gözetilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu; diğer yandan İlk Derece Mahkemesince tanıkların ücretin elden ödendiği şeklindeki beyanları dikkate alınarak davacının ücret alacağı talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de çalışma süresi karşılığında ücretin ödendiğini ispat yükümlülüğü davalı işverene ait olup davalı işverence ödemeye dair imzalı bordro veya banka kaydı gibi delil ileri sürülmediği, ücretin ödendiğinin tanıkla ispatının mümkün olmadığı, buna göre davacının ücret alacağının tanık beyanları doğrultusunda kısmen kabulüne karar verilmesinin de hatalı olduğu gerekçeleriyle söz konusu İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek kararın kanun yararına temyizen incelenerek bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 363. maddesi uyarınca kanun yararına temyiz koşullarının mevcut olup olmadığına ilişkindir.
1. 6100 sayılı Kanun’un "İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar" başlıklı 341. maddesinin 2. fıkrasında miktar veya değeri bin beş yüz Türk lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiş; 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un (6763 sayılı Kanun) 41. maddesi ile de maddede yer alan "binbeşyüz" ibaresi, "üçbin" şeklinde değiştirilmek suretiyle, söz konusu kesinlik sınırı üç bin Türk lirasına çıkarılmış ve her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, bu miktarın Maliye Bakanlığınca her yıl için tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, 6763 sayılı Kanun'un 44. maddesi ile 6100 sayılı Kanun'a eklenen ek 1. maddenin 2. fıkrası gereğince 6100 sayılı Kanun'un 341. maddesinde düzenlenen kesinlik sınırının uygulanmasında, hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı öngörülmüştür.
Davacı, ihbar tazminatı, ücret, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş olup İlk Derece Mahkemesince, davacının 4.710,00 TL ücret alacağı ile 1.669,50 TL ihbar tazminatının davalıdan tahsiline; diğer taleplerin reddine dair kesin nitelikte karar verilmiştir.
Kanun yararına temyiz isteminin incelenebilmesi için öncelikle İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kesin nitelikte olup olmadığı yahut kesinleşmiş olup olmadığı değerlendirilmelidir. Kararın kesin nitelikte olmadığının yahut kesinleşmiş olmadığının anlaşılması halinde başvurunun, kanun yararına temyiz incelemesi yapılmadan reddi gerekir.
Somut uyuşmazlık bakımından, kapsama alınan 28.04.2023 bilirkişi raporuna göre davacının ücretinin asgari ücret olduğunun kabulü ile yapılan hesaplamada, davacının brüt 14.310,00 TL ücret alacağı ve 1.669,50 TL ihbar tazminatı hakkının bulunduğu belirtilmekle beraber fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları bakımından herhangi bir hesaplama yapılmamıştır. Her ne kadar davacı vekilinin dava ve ıslah dilekçesindeki talebinin söz konusu rapor dikkate alınarak toplam 16.279,50 TL olduğu anlaşılmakta ise de davacının kabul edilen ücreti ve dosya kapsamına göre hesaplanmayan alacakları da bulunduğu göz önüne alındığında, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 341/2 hükmünde belirtilen miktar itibarıyla kesinlik sınırının altında kaldığından söz edilemez.
Bu halde İlk Derece Mahkemesince kesin olarak nitelenen kararın, karar tarihi itibarıyla kesin nitelikte olmadığı sonucuna varıldığından, İlk Derece Mahkemesinin hatalı şekilde kesin olduğunu belirttiği karara karşı davacı vekilinin istinaf süresi içerisinde sunmuş olduğu kanun yararına bozma istemi, süresi içerisinde yapılmış istinaf başvurusu olarak değerlendirilmeli ve kararın olağan kanun yolu denetimi kapsamında incelenmesi sağlanmalıdır.
Dolayısıyla Adalet Bakanlığının kanun yararına temyiz başvurusunun reddi ile inceleme konusu kararın henüz kesinleşmemiş olması karşısında davacı vekilinin kanun yararına bozma başvurusunun, istinaf başvurusu olarak kabulü ile dosyanın istinaf incelemesi için Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerektiğine karar verilmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Adalet Bakanlığının hükmün kanun yararına bozulması talebinin REDDİNE,
2. Dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine,
24.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.