Logo

9. Hukuk Dairesi2024/6808 E. 2024/10567 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı belediye ile alt işveren arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığı, davacının belediye işçisi sayılıp sayılamayacağı ve talep edilen işçilik alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece davacının hangi alt işveren kapsamında çalıştığının, hangi hizmet alım sözleşmesiyle işe alındığının, davacının çalıştırıldığı hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının ve davacının sendika üyelik tarihinden önceki dönem için hesaplanan alacakların toplu iş sözleşmesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin tespit edilmemesi ve eksik incelemeyle hüküm kurulması hatalı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 41. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1275 E., 2023/1451 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 15. İş Mahkemesi

SAYISI : 2021/258 E., 2022/425 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince 08.03.2024 tarihli ek karar ile temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiştir.

Ek karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.

Dosya içeriğine göre Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiş ise de; 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun (7201 sayılı Kanun) "Elektronik Tebligat" başlıklı 7/a maddesinin on birinci fıkrası ile Elektronik Tebligat Yönetmeliği'nin "Tebligatın elektronik yolla yapılması zorunlu olanlar" başlıklı 5 inci maddesi ve "Elektronik tebligatın hazırlanması ve muhataba ulaştırılması" başlıklı 9 uncu maddesinin beşinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının elektronik yolla ve davalı ...'yi vekil sıfatıyla temsile yetkili olan kişilerin bağlı bulunduğu birime yapılması gerekmektedir. Şu hâlde davalı ...'nin Ulusal Elektronik Tebligat Sisteminde (UETS) kayıtlı adresi yerine davalı vekili adına ve normal posta yoluyla yapılan tebligat, usulune uygun olmadığından davalı tarafın temyiz başvurusunun süresinde olduğu kabul edilmelidir.

Bu durumda temyiz dilekçesinin süreden reddine ilişkin ek kararın hatalı olduğu anlaşılmakla; 08.03.2024 tarihli ek kararın bozularak ortadan kaldırılması gerekir.

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.

Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin miktardan reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili işçinin davalı ... bünyesinde ... AŞ işçisi olarak çalıştığını, davalı ... ile ... AŞ arasındaki ilişkinin muvazaalı işleme dayandığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) iş müfettişlerince ... AŞ ve ... İnş. Ltd. Şti. bünyesinde yapılan teftiş sonucunda düzenlenen 07.07.2014 tarih ve 4687 sayılı muvazaa raporunda alt işverenler ... AŞ ve ... İnş. Ltd. Şti.nin fiilî olarak işveren sıfatı bulunmadığı, gerçek işverenin davalı ... olduğu, anılan Şirketlerle davalı ... arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı, bu nedenle işçilerin özlük haklarının yeniden düzenlenmesi ve geçmişe dönük haklarının iade edilmesi gerektiğinin tespit edildiğini; söz konusu raporun hukuka aykırılığının tespiti için İstanbul Anadolu 24. İş Mahkemesinin 2014/468 Esas sayılı dosyası üzerinden görülen davada; Bakanlığın tespit raporunun yerinde olduğunun kabulu ile davanın reddedildiğini, bu nedenlerle müvekkilinin özlük haklarının başlangıçtan itibaren davalı ... işçisi sayılarak geçmişe dönük tüm alacaklarının belirlenmesi gerektiğini beyanla bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, davacının müvekkili Belediye işçisi değil, ayrı bir tüzel kişiliğe sahip ... AŞ işçisi olduğunu, davacı tarafça dayanak kılınan ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 07.07.2014 tarih ve 4687 sayılı raporuna karşı açılan İstanbul Anadolu 24. İş Mahkemesinin 2014/468 Esas sayılı dosyasında verilen kararın uygulanmasının olanaksız olduğunu ayrıca kararın kesinleşmediğini, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun (5393 sayılı Kanun) 67 nci maddesi uyarınca kamusal ihtiyaçların ihale yoluyla üçüncü kişilere gördürülebileceğinin düzenlendiğini, ... AŞ'nin farklı bir Şirket merkezi, farklı karar mekanizmaları olduğunu, Şirketin işleyişi ve çalışma şartları gibi konularda müvekkili Belediyenin hiçbir müdahalesi bulunmadığını işverenin denetim ... bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kesinleşen İstanbul Anadolu 24. İş Mahkemesinin 2016/130 Esas, 2017/432 Karar sayılı dosyasında verilen karar uyarınca davalı ... ile ... AŞ arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı ve davacının başlangıçtan itibaren davalı Belediyenin işçisi sayılması gerektiği gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; husumet nedeniyle davanın reddi gerekirken kabulu yönündeki kararın hukuka aykırı olduğunu, davacının talebine konu alacakların zamanaşımına uğradığını, dava şartının oluşmadığını davacı tanıklarının beyanlarının hükme esas alınmayacağını, Mahkemenin eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verdiğini, davalı tarafından yapılan önceki sözleşmelerin kanuna uygun olmadığına ya da muvazaalı olduğuna ilişkin kesinleşmiş yargı kararlarının bu dava yönünden bağlayıcılığının olmayacağını, davacının çalışması da ihale ile gerçekleştirildiğinden yapılan her ihale bakımından muvazaa unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini, Belediye bünyesinde davacı ile aynı işi yapan kadrolu işçi bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hükme dayanak bilirkişi raporunun gerekli hukuki ve teknik verileri içerdiği, denetime elverişli olduğu, yapılan denetimde tespit ve hesaplamaların dosya kapsamı ile oluşa uygun olduğu, davalının tüm istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalının tarafı olduğu asıl işveren alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı, muvazaaya dayanıp dayanmadığı, bunun sonucu olarak da davacının dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığına ve alacakların hesaplanmasına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun (4734 sayılı Kanun) 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu (4735 sayılı Kanun) 8 nci maddesi, 5393 sayılı Kanun'un 67 ve 70 inci maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 19 uncu maddesi.

3. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) "Toplu iş sözleşmesinden yararlanma" kenar başlıklı 39 uncu maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"(1)Toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasının üyeleri yararlanır.

(2) Toplu iş sözleşmesinden, sözleşmenin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise üyeliklerinin taraf işçi sendikasınca işverene bildirildiği tarihten itibaren yararlanır.

..."

3. Değerlendirme

1. İlk Derece Mahkemesince ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenmiş 07.07.2014 tarih ve 4687 sayılı muvazaa raporunun geçersizliğinin tespiti talebiyle açılan davada ... ile dava dışı Şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğuna dair tespitin Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiği, buna göre davacının dava dışı Şirket nezdinde geçen çalışmaları yönünden başlangıçtan itibaren davalı Belediyenin işçisi olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

2. Muvazaa 6098 sayılı Kanun'da düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bunun dışında işverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin sekizinci fıkrasında bazı muvazaa kriterlerine de yer verilmiştir. Maddenin sekizinci fıkrasına göre, asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi hâlde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş, bölünerek alt işverenlere verilemez.

3. 5393 sayılı Kanun’un 67 nci maddesi ile belediyelerin asıl işlerini 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde belirtilen sınırlamalar olmaksızın alt işverenlere verebileceği düzenlenmiş olup bu hüküm uyarınca belediyenin asli işlerinden olmasına rağmen işletmenin veya işin gereği teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş olup olmadığına bakılmaksızın üçüncü kişilere gördürülmesi mümkün kılınarak 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine istisna getirilmiştir.

4. 11.09.2014 tarihli ve 29116 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı İş Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun ile 4734 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ile 4735 sayılı Kanun'un 8 nci maddesinde yapılan değişiklikler ile de personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmelerinin yapılabilmesine imkân tanınmıştır.

5. 5393 sayılı Kanun’un 70 nci maddesinde de “Belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usûllere göre şirket kurabilir.” düzenlemesi yer almaktadır.

6. Belirtilen düzenlemeler dikkate alındığında davalı Belediyenin görevi kapsamına giren işlerin hizmet alım sözleşmesi ile gördürülmesinin ve belediyelerce şirket kurulmasının yasal olarak mümkün olduğu; kurulan bu şirketlerden hizmet alımı kanuna aykırı olmadığı gibi bu hususun tek başına muvazaaya delil de teşkil etmediği sonuçlarına ulaşılmaktadır.

7. Somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesinin gerekçesine esas teşkil eden ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenmiş 07.07.2014 tarihli ve 4687 sayılı muvazaa raporunun dosyada bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinde yalnızca söz konusu teftiş raporuna ve emsal olduğu söylenen bir kısım dosyaya atıfta bulunulmuş, davacının hangi ihale kapsamında çalıştığı, bu ihale kapsamında yerine getirdiği görevin ne olduğu, söz konusu ihalenin, ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 07.07.2014 tarih ve 4687 sayılı raporu ışığında ve özellikle bu raporun eki listeler ile birlikte değerlendirildiğinde ulaşılabilecek sonuçlar irdelenmemiştir. Bir başka deyişle ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 07.07.2014 tarih ve 4687 sayılı raporu ekleri dosyada bulunmadığından davacının hangi hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştığı tespit edilemediği gibi davacının çalıştırıldığı hizmet alım sözleşmesi yönünden verilmiş bir muvazaa kararı bulunup bulunmadığı ve muvazaalı olduğu kesinleşen hizmet alım sözleşmelerinin kapsamında çalışan işçilerin isimlerinin bulunduğu listede davacının isminin bulunup bulunmadığı tespit edilememektedir. Bu durumda Mahkemece öncelikle ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 07.07.2014 tarih ve 4687 sayılı raporu ve ekleri celp edilmeli, ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 07.07.2014 tarih ve 4687 sayılı raporu ve eklerindeki listeler dikkate alınarak, davacının hangi şirket bünyesinde hangi hizmet alım sözleşmesi ile çalıştırıldığı ve davacının çalıştırıldığı hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Muvazaa olgusunun tespitinde talep konusu alacakların hesaplandığı tarih aralıkları, davacının çalıştırıldığı hizmet alım sözleşmelerinin tarih aralıklarıyla birlikte değerlendirilmeli ve yukarıda yer alan mevzuat hükümleri gözden kaçırılmamalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

8. Kabule göre ise, dosya içerisinde bulunan sendika üye kayıt belgesinden, davacının 20.05.2014 tarihinde sendika üyesi olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda İlgili Hukuk bölümünde de yer verildiği üzere 6356 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesi gereğince toplu iş sözleşmesinden yararlanmak için taraf sendikaya üye olmak gerekmektedir. Sendika üyesi işçinin hangi tarihten itibaren toplu iş sözleşmesinden yararlanabileceği de sendika üyelik tarihi yahut üyeliğin işverene bildirildiği tarihe göre belirlenmektedir. İlk Derce Mahkemesince sendika üyelik tarihinden öncesi dönem için hesap yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alınması isabetsiz olmuştur.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Bölge Adliye Mahkemesince verilen 08.03.2024 tarihli ek kararın BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Ek karara yönelik temyiz harçlarının iadesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.