Logo

9. Hukuk Dairesi2024/7641 E. 2024/12890 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı Bakanlığa ait hastanede alt işveren işçisi olarak çalışan davacının, asıl işverenin işlerinde çalıştırıldığı iddiasıyla asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı ve davacının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının temizlik görevlisi olarak çalıştığı, zaman zaman temizlik işi dışında da çalıştırılsa dahi bu işlerin yardımcı işler kapsamında kaldığı, hastane yetkililerinin talimat vermelerinin işin gereği olduğu ve asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğuna dair yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilerek davacının ilave tediye alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğinden, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi

KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 35. İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde; müvekkilinin Bakanlığa bağlı ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, temizlik elemanı adı altında işe alındığını, alt işveren firmalarca sadece istihdamın sağlandığını, ancak her türlü yönetim ve denetlemenin hastane yönetimince gerçekleştirildiğini, hastanenin değişik bölümlerinde Bakanlık kadrolu personeller ile birlikte çalıştığını, yaptığı işlerin, temizlik dışında tamamı Bakanlığa bağlı kadrolu hemşire ve hasta bakıcıların yapması gereken asli ve sürekli işleri olduğunu, değişen alt işverenler nezdinde çalışmasının sürdüğünü, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek ilave tediye alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; ilave tediye alacağının kapsamının, yararlanma şartlarının, miktarının ve ödeme zamanının 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'da (6772 sayılı Kanun) belirlendiğini, davacının bu Kanun'da belirtilen statüde çalışan bir işçi olmadığını, müvekkili Bakanlığın kadrolu işçisi olmaması nedeniyle ilave tediye alacağına hak kazanamayacağını, davacının iddialarının asılsız olduğunu, alt işverenlere verilen işlerin yardımcı iş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalı işyerinde temizlik hizmetleri kadrosunda alt işverenler nezdinde çalıştığı, ancak gerek davacı tanıkları gerekse davalı tanıklarının beyanlarında davacının sadece temizlik işi yapmadığı, hastanenin ana faaliyet konusu kapsamında kalan ve hastanenin kadrolu personeli tarafından yürütülmesi gereken hastaları film çekimlerine götürmek, tahliller için numuneleri laboratuvara götürmek, ölen hastaları morga taşımak, hastaya müdahale eden sağlık personeline tıbbi malzemeleri vermek, hasta altı temizlemek, sonda takmak şeklindeki işleri yaptığının anlaşıldığı, alt işverenler değişse dahi davacının çalıştığı yer ve yaptığı işin değişmediği, bu şekilde davalı Bakanlık tarafından 4857 sayılı İş Kanunu'nda (4857 sayılı Kanun) öngörülen şekilde hizmet alımı yapılmadığı, personel temin edildiği, temin edilen personele de kadrolu işçilere yaptırılan işlerin yaptırıldığı, bu nedenle davalı Bakanlığın yapmış olduğu hizmet alımlarının muvazaalı olduğu, davacının ilave tediye alacağına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; alt işverenler bünyesinde çalışan birisinin kadrolu personel olarak değerlendirilmesinin hukuka ve mevzuata açıkça aykırı olduğunu, tanıkların müvekkili Bakanlığa karşı aynı talepler ile açtıkları davaları bulunduğunu, bu nedenle husumetli tanık beyanlarına itibar edilemeyeceğini, davacının ihaleye uygun şekilde istihdam edildiği pozisyonda çalıştırıldığını, alt işverenlerin müvekkili Bakanlıktan ayrı olarak kendine özgü yapısı, hukuki, fiilî ve ekonomik bağımsızlığının mevcut olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde alt işveren firmaların işçisi olarak dava tarihi itibarıyla hâlen çalıştığı, işe giriş ve işten ayrılış bildirgelerinde davacının mesleğinin temizlik görevlisi olarak gösterildiği, tüm dosya kapsamı, tanık anlatımları, bilirkişi raporunda yapılan tespitler ile emsal kararlar birlikte değerlendirildiğinde davacının davalı Bakanlığa bağlı ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde temizlik işi haricinde kan ve idrar taşıma, hasta taşıma, hastayı filme götürme, hasta yataklarının yapılması, yataklara yatırma gibi işlerde çalıştırıldığı, yine kadrolu hasta bakıcıların yapması gereken işlerin davacıya yaptırıldığı, böylelikle davacının asıl iş kapsamında çalıştırıldığı, davacıya emir ve talimatı hastane idaresi, doktor, hemşire gibi hastane personelinin verdiği, davalı İdareden ihale alan şirketler değişse bile davacının aynı işi yapmaya devam ettiği, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki hizmet alım sözleşmesinin davacı açısından muvazaalı olduğu, davacının başlangıçtan itibaren davalı Bakanlık işçisi olarak kabul edilmesi gerektiği, böylelikle davacının ilave tediye alacağına hak kazandığı, hükme esas bilirkişi raporunda yapılan tespitlerin dosya içeriğine uygun olduğu; ancak harcın davalı Bakanlıktan tahsiline karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun harçlar yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; asıl işveren alt işveren ilişkisinin 4857 sayılı Kanun'a uygun kurulup kurulmadığı, muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve buna bağlı olarak da davacının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 4857 sayılı Kanun’un "Tanımlar" başlıklı 2 nci maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

"Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur."

3. 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin sekizinci fıkrası ise şöyledir:

"Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez."

4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) "Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler" başlıklı 19 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.

"

5. 6772 sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri ile Alt İşverenlik Yönetmeliği'nin 4 üncü maddesi.

6. Dairemizin 04.10.2023 tarihli ve 2023/9463 Esas, 2023/13675 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Taraflar arasında davalı Bakanlık ile davacının Sosyal Güvenlik Kurumuna çalışmasının bildirildiği Şirketler arasında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

2. 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin yedinci fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren alt işveren ilişkisi denilmektedir. Maddeye göre asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak 4857 sayılı Kanun'dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Dolayısıyla asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi hâlinde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirme unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Sözü edilen bu hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.

3. Muvazaa ise 6098 sayılı Kanun'da düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bunun dışında işverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin sekizinci fıkrasında bazı muvazaa kriterlerine de yer verilmiştir. Maddenin sekizinci fıkrasına göre, asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi hâlde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş, bölünerek alt işverenlere verilemez.

4. Somut olayda davacı işçi, davalı Bakanlığa ait işyerinde temizlik işini alan alt işverenlerin işçisi olarak çalıştığını, temizlik görevlisi olarak alınmasına rağmen hastanede davalının asıl işlerinde çalıştırıldığını, bu nedenle asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek ilave tediye alacağı talep etmiştir.

5. İlk Derece Mahkemesince dinlenen davacı tanıkları; davacının temizlik görevlisi olarak çalıştığını, zaman zaman temizlik işi dışında işlerde çalıştırıldığının da olduğunu beyan etmişlerdir. Davacı tanıklarınca temizlik işi dışında yapıldığı ifade edilen işlerin yardımcı işler kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Davalı tanıkları da temizlik görevlisi olarak çalışan davacının hasta altı temizlemek gibi hastayla bilfiil münasebette bulunup bulunmadığını bilmediklerini beyan etmişlerdir. Şu hâlde davacının, temizlik işini alan alt işveren işçisi olarak çalıştığı hususu tartışmasız olup ihale ile alt işverene bırakılan işler dışında asıl işlerde çalıştırıldığı yöntemince somut biçimde ispatlanamamıştır. Bu nedenle hizmet alımı sözleşmesine konu işin ve bu kapsamda çalışan davacının fiilen yaptığı işin yardımcı iş mahiyetinde olduğunun ve geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğunun kabulü gerekir.

6. Muvazaa iddiasına ilişkin olarak davacı tanıkları, işlerini yaparken emir ve talimatları hastane yetkilileri olan doktor ve hemşirelerden aldıklarını beyan etmişlerdir. Asıl işverenin, işçilerin işe alınması veya görev yerlerinin değiştirilmesiyle ilgili bazı yetkileri uhdesinde tutması tek başına muvazaanın varlığını göstermeyeceği gibi özellikle işyerinin hastane olması karşısında verilen hizmet ve sağlık kuralları açısından asıl işveren yetkililerinin de işçilere emir ve talimat vermesi gereken durumlar ortaya çıkabilecektir. Bu doğrultuda, davalı Bakanlığa bağlı hastanede dava dışı şirketin üstlendiği iş kapsamında çalışan davacıya işin yürütümü ile ilgili gün içinde hastane yetkililerince verilen emir ve talimatlar ve asıl işverenin yönetim ve denetim hakkı kapsamında yaptığı işlemler, tek başına asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu göstermez.

7. Bu durumda, davacının baştan itibaren asıl işveren işçisi sayılması ve davalının ilave tediye alacağından sorumlu tutulması mümkün değildir. İlave tediye alacağı talebinin reddi yerine yanılgılı değerlendirme ile kabulü hatalı olup kararın bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.