Logo

9. Hukuk Dairesi2024/7917 E. 2024/12864 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı işçinin yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, prim ve kıdem tazminatı alacakları talepleri ile davalı işverenin bu taleplerin reddini istemesi arasındaki uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı işçinin hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesi, beyanının dikkate alınmaması ve ilk derece mahkemesince dinlenmeyen tanıkların dinlenilmemesi sebebiyle bozmayı gerektirir nitelikte hata bulunduğu gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi

KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 8. İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi.

Davacı vekili tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine, incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalıya ait işyerinde 02.05.2010-14.07.2017 tarihleri arasında, kesintisiz şekilde avukat olarak çalıştığını, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, fazla çalışma yaptığını, üçüncü kişilerden tahsil edilen anapara ve faiz alacakları üzerinden oransal olarak hesap edilen prim alacaklarına haksız bir şekilde üst sınır konulduğunu, hak kazandığı ilâm ve icra vekâlet ücretlerinin kendisine ödenmediğini, sürekli olarak fazla çalışma yapmasına karşın hak etmiş olduğu alacakların kendisine ödenmediğini, bu alacakların ödenmesini talep ettiği ihtarnameye cevap verilmemesi üzerine iş sözleşmesini haklı nedenlerle feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, vekâlet ücreti, prim alacağı, fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; talep konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının davalıya ait işyerinde vekâlet sözleşmesi ile çalışmayıp iş sözleşmesi ile çalışması nedeniyle vekâlet ücreti alacağına hak kazanamayacağını, davacının psikolojik taciz (mobbing) nedeniyle iş sözleşmesini feshettiği iddiasının haksız ve yersiz olduğunu, davacının serbest avukatlık yapma amacıyla işyerinden ayrıldığını, davacının psikolojik taciz iddiası konusunda hiçbir kanıt ortaya koyamadığını, davacı tarafından işverenin 24.11.2015 tarihinde iş sözleşmesinin tadili metni ile karşı taraf vekâlet ücreti yönünden işvereni ibra ettiğini, davacıya fazla çalışma konusunda herhangi bir talimat verilmediğini ve tüm ücret bordrolarını ihtirazı kayıtsız bir şekilde imzaladığını, davacıya yüksek miktarlarda prim ödenmesi nedeniyle fazla çalışma ücret alacağına hak kazanamayacağını, kaldı ki ücretine yapmış olduğu fazla çalışmalar karşılığının çalışmalarına dâhil olduğunu, davacıya kanuni takip tahsilat birimi prim ödeme prosedürü kapsamında prim ödemeleri yapıldığını, tahsil edilen karşı taraf vekâlet ücretlerinin mevcut prosedürler gereği prim açıklamasıyla eksiksiz bir şekilde ödendiğini, davacının yıllık ücretli izinlerini kullandığını, kullanmadığı 18 günlük yıllık izin karşılığının ise ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraf vekillerinin itirazları üzerine, aralarında akademisyen bilirkişinin de olduğu heyetten aldırılan bilirkişi raporunda davacının yıllık izin ücretine hak kazandığı, karşı taraf vekâlet ücreti, prim alacağı ve fazla çalışma ücreti alacaklarına hak kazanmadığının mütalaa edildiği, davacının davalı işveren tarafından prim ve vekâlet ücreti alacaklarının ödenmemesi, kendi biriminde yanına başka bir avukatın görevlendirilmesi, sistematik bir şekilde n psikolojik taciz uygulanması nedenlerine dayalı olarak iş sözleşmesini feshettiği, davalı tanıklarının davacıya sistematik olarak birebir baskı uygulandığına şahit olmadıkları, davacının elektronik posta göndererek işten ayrıldığını beyan ettikleri, davacı tanıklarının davacının vekâlet ücreti, prim ve fazla çalışma alacakları ödenmeyince işten ayrıldığını belirttikleri, karşı taraf vekâlet ücretine yönelik olarak davacı tarafça sunulan belgenin davalıyı ilzam edecek nitelikte olmadığının anlaşıldığı, belgenin davalının eli ürünü olduğu ya da davalı bankanın kayıtlarına dayalı olarak çıkartıldığı hususunun ispatlanamaması sebebi ile itibar edilemeyeceği, çalışma süresinin ara dinlenmeler düşüldüğünde haftalık 45 saatlik azami çalışma süresini aşmadığı, ödenen primler haricinde prime hak kazandığı tespit edilemediğinden davacının fesih nedenlerini ispatlayamadığı, bakiye prim alacağı, karşı taraf vekâlet ücreti ve fazla çalışma ücret alacağı ile kıdem tazminat taleplerinin de reddine karar verildiği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; vekâlet ücretine ilişkin olarak sundukları kayıtlara itibar edilmemesinin hem usulen hem de esas açısından hukuka aykırı olduğunu, dosya kapsamı ve tanık anlatımlarından davacının günlük 10 saat çalışmasının olduğunun sabit olduğunu, davalının görevli olduğu il ve ilçelerde Bankanın teminatlı dosyaların icra takiplerinin ve davalarının takibini tek avukat olarak yürüttüğünü, haftanın en az 1 günü şehir dışına icra satışlarına veya duruşmalara katılmak ve de icraen banka adına alınan taşınmazların tescillerini yapmak üzere gittiğini, fazla çalışma alacağı yönünden bu hususların göz ardı edildiğini, süreklililik arz eden prim ve benzeri ödemelerin yıllık ücreti alacağı hesaplanırken esas alınmadığını, davalının müzekkerelere eksik cevap vermesi sebepleriyle bu tutarın rakamsal olarak somutlaştırılamadığını, prim alacağı yönünden verilen kararın hatalı olduğunu, yıllık izin ücretinin ödenmemesinin haklı fesih sebebi olduğunu, kıdem tazminatı alacağının reddine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, tanıklarının dinlenilmediğini, davacının ilk işe başladığı tarihlerde tahsil etmiş olduğu vekâlet ücretlerinin davacı adına kayıtlı olarak vekâlet ücretleri için oluşturulan hesapta toplanmakta iken bilgisi ve rızası dışında davalı banka gelirlerine aktarıldığını, davacıya baskı uygulanarak istifa etmek suretiyle iş sözleşmesini sonlandırmasının istendiğini, davalı Banka tarafından zorla, baskıyla, tehditle imzalatılan ibranamenin ve sözleşme tadilinin dikkate alınmaması gerektiğini, davacının göndermiş olduğu elektronik postanın davalı lehine değerlendirilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; davacının yıllık izinlerini kullandığını, 18 günlük izin ücretinin de kendisine ödendiğini, dosya kapsamında yıllık izin ücreti yönünden farklı hesaplamalar arasındaki çelişki giderilmeden ve itirazları karşılanmadan hüküm tesis edildiğini, davacının Mahkeme huzurundaki 35 gün izin kullandığına dair beyanı gözetilmeden 23 gün izin kullandığı kabulüyle yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ispat yükü üzerinde olan davacı tarafın, davalı işverenin indirim yapması nedeniyle takip/dava borçlularından tahsil edilmeyen karşı taraf vekâlet ücretleri toplamından payına tekabül eden kısımla ilgili olarak vekâlet ücreti alacaklısı olduğuna ilişkin iddiası, başladıktan sonra getirilen üst sınır nedeniyle alamadığı bakiye prim alacaklısı olduğu ve bu bağlamda prim ve vekâlet ücreti alacaklarının ödenmemesi, kendi birimine yerine/yanına başka bir avukatın gönderilmesi, sistematik bir şekilde psikolojik taciz uygulanması şeklindeki haklı nedenle fesih nedenlerini ispat edemediği, kayıtlara dayalı olarak çıplak ücret üzerinden yapılan hesaba göre bakiye 90 gün için izin ücreti alacağının oluştuğu, kararın bu yönden yerinde olduğu gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; istinaf başvurusundaki sebepleri tekrar ederek ve inceleme sırasında resen gözetilmesi gereken sair nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; yıllık izin ücret alacağının hatalı hesaplandığını savunarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu yönden bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalı tanıklarının beyanları ile davacı asılın yıllık izin süresi konusunda beyanının dikkate alınıp alınmadığı, davacının hukuki dinlenilme hakkının ihlâl edilip edilmediği ve yıllık izin ücreti alacağının hesabı konularına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 27 ve 196 ncı maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi.

2. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

3. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesi.

4. 6100 sayılı Kanun'un "Tanıklardan bir kısmının dinlenilmesiyle yetinilmesi" kenar başlıklı 241 inci maddesi şöyledir:

"(1) Mahkeme, gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde, geri kalanların dinlenilmemesine karar verebilir."

5.6100 sayılı Kanun'un 241 inci maddesinin gerekçesi ise şu şekildedir:

"Tanıklardan bir kısmının dinlenilmesiyle yetinilmesi” başlığını taşıyan bu madde, davayı uzatma niyetiyle hareket etmek isteyen tarafın bu konudaki çabalarını önleme yolunda, mahkemeye tanınmış bir imkânı ifade etmektedir. Bir önceki maddenin ikinci fıkrasıyla tanıkların hangi vakıa hakkında dinleneceklerini açıklama görevinin tanığı gösteren tarafa yüklenmiş olduğu da dikkate alınarak, bu bağlamda, taraflarca tanık listesinde gösterilen tanıklardan bir kısmının dinlenmesiyle yeterli derecede sonuç alınmış ise diğerlerinin dinlenmesinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verilebilecektir."

3. Değerlendirme

1. Anayasa'nın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.

2. 6100 sayılı Kanun'un "Hukuki dinlenilme hakkı" başlıklı 27 nci maddesi ile iddia ve savunma hakkı usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın açıklama ve ispat hakkını da içerdiği vurgulanmıştır.

3. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanır. Bu durum silahların eşitliği ilkesi olarak da ifade edilmektedir.

4. Hukuki dinlenilme hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gereğince her iki tarafın eşit şekilde bilgi ve belge sunma, beyanda bulunma, açıklama yapma imkânının bulunması, tarafların yargılama süresince mahkeme nezdinde sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından eşitliğin gözetilmesi, taraflar arasındaki mücadelenin eşit silahlarla yürütülmesi ve iki tarafın delillerinin değerlendirilerek tartışılması adaletin görünür kılınmasını da sağlayacaktır.

5. Somut uyuşmazlıkta; davacı vekili tarafından sunulan tanık listesinde yedi tane tanık bildirilmiş, İlk Derece Mahkemesince bu tanıklardan sadece ikisi dinlenerek yargılama sonuçlandırılmıştır. Ne var ki Mahkemece ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edinilmesi nedeniyle geri kalan tanıkların dinlenilmemesine dair bir karar verilmemiştir.

6100 sayılı Kanun'un 241 inci maddesinin gerekçesinde de ifade edildiği gibi söz konusu hükmün amacı, davayı uzatma niyetiyle hareket etmek isteyen tarafın bu konudaki çabalarını önlemektir. Kanunla Mahkemeye tanınan bu imkân kullanılırken işçilik alacaklarına kavuşmak isteyen işçinin davayı uzatmaya yönelik bir çabası olmayacağı da göz önünde bulundurulmalıdır.

Ayrıca delil gösteren tarafın, karşı tarafın açık izni olmadıkça o delile dayanmaktan vazgeçemeyeceği, 6100 sayılı Kanun'un 196 ncı maddesinin açık hükmüdür.

Böyle bir durumda davayı uzatmaya yönelik bir çaba olmamasına rağmen, tarafların muvafakati alınmadan diğer tanıkların dinlenilmesinden sarfınazar edilemez.

6. Mahkemece davacının diğer tanıkları dinlenilmeksizin yargılamanın tamamlanması, açıklanan Kanun hükümlerine aykırı olduğu gibi davacının hukuki dinlenilme hakkı kapsamındaki ispat hakkının da ihlali niteliğindedir.

7. Belirtilen sebeplerle İlk Derece Mahkemesince dinlenmeyen tanıklar da dinlenerek, tanıkların fesih sebebi ve davacının çalışma düzeni hakkında görgüye dayalı bilgileri sorulmalı, bundan sonra tüm dosya kapsamı yeniden birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre davacının talepleri hakkında bir karar verilmelidir.

8. Davalı tarafın katılma yoluyla temyiz talebi yönünden yapılan değerlendirmede; huzurda dinlenilen davacı asıl 06.02.2019 tarihli duruşmadaki beyanında, çalışma süresi boyunca 35 gün izin kullandığını açıkça belirtmiş olmakla, davacının bu beyanı gözetilmeden 23 gün izin kullandığı kabulüyle sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.