"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar; davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2004-2014 yılları arasında davalı işverenin yurt dışı şantiyelerinde ince işler kalfası olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının müvekkili Şirkette çalışmadığını, uyuşmazlığın davacının çalıştığı ülke mevzuatına göre değerlendirmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 14.02.2019 tarihli kararı ile; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin 14.02.2019 tarihli kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 10.02.2022 tarihli kararı ile istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Bölge Adliye Mahkemesinin 10.02.2022 tarihli kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairenin 22.03.2022 tarihli kararı ile; 08.02.2013-26.08.2013 ve 22.05.2014-20.10.2014 tarihleri arasındaki çalışma dönemleri hakkında Türkmenistan hukukunun, 04.11.2013-08.04.2014 tarihleri arasındaki çalışma dönemi hakkında ise Azerbaycan hukukunun uygulanması gerektiği gerekçesiyle sair yönler incelenmeden bozulmasına karar verilmiştir. Bozmaya uyularak verilen Bölge Adliye Mahkemesinin 25.05.2023 tarihli kararının süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 13.09.2023 tarihli kararı ile; davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde dava konusu alacaklar hakkında yabancı hukukun uygulanması gerektiği savunulmuş olup yabancı hukuka yönelik yapılan bozma sonrası yargılamada tarafların Türk hukukunun uygulanacağı konusunda anlaşmasının davanın esasına girilmiş olduğundan geçerli olmadığı, bu durumda bozmanın gereğinin yerine getirilmesi gerektiği, bozmaya uyulmasına karar verildiği hâlde bozma kapsamı yerine getirilmeksizin karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle ikinci kez bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 18.05.2005-13.08.2008 tarihleri arası çalışmasının Rusya'da geçtiğinin beyan edildiği, bu dönem çalışması yönünden Rusya hukukunun uygulanması gerektiği, davacının Rusya'daki çalışmasının 13.08.2008 tarihinde sona erdiği, davanın ise 23.10.2017 tarihinde açıldığı, bu dönem çalışmasının zamanaşımına uğradığı, davacının 08.02.2013-26.08.2013 ve 22.05.2014-20.10.2014 tarihleri arasında Türkmenistan'da çalıştığı, fesih tarihleri dikkate alındığında Türkmenistan İş Kanunu'nun 382. maddesi uyarınca 3 aylık süre geçtikten sonra dava açıldığı, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığı, davacının 04.11.2013-08.04.2014 tarihleri arasında Azerbaycan'da çalıştığı, fesih tarihi dikkate alındığında Azerbaycan İş Kanunu'nun 296. maddesi uyarınca 3 aylık süre geçtikten sonra dava açıldığı, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Davalının cevap dilekçesinde ve ıslaha karşı beyan dilekçesinde dava konusu uyuşmazlığa 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini öne sürdüğünü, bu hususa ilişkin usuli kazanılmış haklarının korunması gerektiğini,
2. Davalı işverenin iş bu uyuşmazlığın Türk iş hukuku hükümleri uygulanarak çözüme kavuşturulması hususunda seçimlik hakkını kullandığını,
3. Yargıtay tarafından içtihat değişikliğine gidilmesinin olağan bir durum olduğunu ancak bu değişikliğin uygulanabilmesi için Yargıtay Dergisinde veya başka yolla yayımından sonra açılacak davalara uygulanması gerektiğini,
4. Somut uyuşmazlığa Rusya hukukunda yer alan mahkemeye başvuru süresine ilişkin hükümlerin uygulanmasının mümkün olmadığını,
5. Rusya Federasyonu İş Kanunu'nda zamanaşımı veya hak düşürücü süre kavramı bulunmadığını,
6. Dava konusu uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiğini,
7. İmzalanan matbu sözleşmeye dayanılarak hukuk seçimi yapıldığından bahsedilemeyeceğini,
8. Yapılan yargılama giderinin ve arabuluculuk masrafının davalıya yükletilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, davanın süresinde açılıp açılmadığı, davacının dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığı ve yargılama giderine ilişkindir.
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre; davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dairemizin 22.03.2022 ve 13.09.2023 tarihli bozma kararlarında belirtildiği üzere; davacının 08.02.2013-26.08.2013 ve 22.05.2014-20.10.2014 tarihleri arasındaki çalışma dönemleri Türkmenistan hukukuna, 04.11.2013-08.04.2014 tarihleri arasındaki çalışma dönemi Azerbaycan hukukuna ve 18.05.2005-13.08.2008 tarihleri arasındaki çalışma dönemi ise Türk hukukuna tâbidir.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 5. maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hallerde Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Türk kamu düzeninin ihlali sonucunu doğuracak hâller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali hâlinde söz konusu olmaktadır. Ancak her emredici hükmün ihlalinin veya her emredici hükmü ihlal eden bir (yabancı) kuralın, Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Öyleyse iç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi; Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere ve özel hukuka ait iyiniyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.
Zamanaşımı süresi, kamu düzenine ilişkin olmadığından dava konusu uyuşmazlığa uygulanan yetkili yabancı hukuklardaki zamanaşımı sürelerinin uygulanması gerekmiştir. Nitekim iç hukukumuzda işe iade davalarında 1 aylık arabulucuya başvuru süresi, işe iade davalarında arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceğine ilişkin süre, yine idare mahkemesinde dava açmak için öngörülen 60 günlük dava açma süresi gibi iç hukukumuzdaki uygulamaların kamu düzenine aykırı olmadığı kabul edildiğinden, Türkmenistan hukukuna tâbi çalışma yönünden 3 aylık zamanaşımı süresi ile Azerbaycan hukukuna tâbi çalışma yönünden 1 aylık zamanaşımı süresinin, kamu düzenini ihlal eder nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir.
Açıklanan nedenle Bölge Adliye Mahkemesince bozma sonrası yapılan yargılama sonunda davacının Türkmenistan ve Azerbaycan hukukuna tâbi çalışmalarına ilişkin alacak taleplerinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi yerinde ise de, bozma içerikleri dikkate alındığında 18.05.2005-13.08.2008 tarihleri arasındaki Türk hukukuna tâbi alacak talepleri hakkında yanılgılı değerlendirme ile Rusya hukuku uygulanarak taleplerin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Farklı ülke hukukuna tâbi talepler bakımından zamanaşımı def'inin değerlendirilmesine ilişkin ilke Dairemizin 28.02.2024 tarihli ve 2024/602 Esas, 2024/3802 Karar sayılı kararında;
"Belirtmek gerekir ki farklı ülke hukuklarına tâbi birden fazla çalışma dönemi bakımından iş sözleşmesine uygulanacak hukukun tespitinde, bu çalışma dönemleri arasındaki sürenin uzun veya kısa oluşunun herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Her bir çalışma dönemi için uygulanması gereken ülke hukuku, her hâlükârda ayrı ayrı değerlendirilerek talep edilen alacaklar tespit edilir.
Ancak tarafların farklı ülke hukukuna tâbi talepleri bakımından zamanaşımı süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağı hususu, bu konuda ikili bir ayrım yapılmasını gerektirir:
Sözleşmenin sona ermesine bağlı olmayan alacaklar bakımından her ülke hukukunun öngördüğü zamanaşımı süresi, farklı çalışma dönemleri arasında geçen sürenin uzunluğu veya kısalığı dikkate alınmaksızın, o ülke hukukunun öngördüğü başlangıç tarihine göre belirlenir. Sözleşmenin sona ermesine bağlı alacaklar bakımından ise aynı sonuca varmak mümkün değildir. Bu alacaklar bakımından, çalışma dönemleri arasında makul bir sürenin geçip geçmediği dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Buna göre bir ülkede çalışması sona erdikten sonra bir ay veya bir aydan daha kısa süre (makul süre) içinde başka bir ülkede çalışmaya başlamış işçinin sözleşmenin sona ermesine bağlı alacakları yönünden zamanaşımı süresinin başlangıcı, önceki çalışmaların tasfiye edilip edilmediğine bakılmaksızın, son dönem çalışmanın sona erdiği tarihe göre belirlenir. Sözü edilen makul sürenin geçirilmiş olması durumunda ise zamanaşımı süresi, her bir çalışma döneminin bitim tarihinden itibaren başlatılmalıdır.
Şüphesiz işçinin aynı ülke hukukuna tâbi birden fazla çalışma döneminin, o ülke mevzuatında imkân tanındığı takdirde birleştirilmesi mümkündür." şeklinde açıklanmıştır.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslara göre; davacı işçinin Türk hukukuna tâbi olan çalışma döneminde sözleşmenin sona ermesine bağlı alacaklar yönünden zamanaşımı süresinin başlangıcının belirlenmesinde, Türk hukukuna tâbi çalışmanın sona erdiği tarih olan 13.08.2008 tarihinin esas alınması gerekmektedir.
Türk hukukuna tâbi çalışma dönemi bakımından 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 25.10.2017 tarihinden önce, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesi (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi) uyarınca on yıllık zamanaşımına tâbidir. Zamanaşımı süresinin başlangıcı kıdem ve ihbar tazminatı hakkının doğduğu tarih, yani işçi açısından iş sözleşmesinin sona erdiği tarihtir. Buna göre Türk hukuka tâbi çalışma dönemindeki hizmet süresi ve 13.08.2008 tarihindeki ücreti üzerinden davacının kıdem ve ihbar tazminatları hesaplatılarak davalı tarafın dava ve ıslaha karşı ileri sürdüğü zamanaşımı def'i gözetilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3. Diğer yandan yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukukun tespiti bakımından yeni esaslar belirlenerek yabancı hukukun uygulanması yönünde içtihat değişikliğine gidilmiştir. Gerek Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin gerekse Dairemizin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davaların bir kısmında, benimsenen yeni görüş doğrultusunda yabancı hukukun uygulanması, davacı taraf aleyhine bazı olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu sebeple Dairenin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davalarda, Mahkemece görüş değişikliğine bağlı olarak yabancı hukukun uygulanması nedeniyle ret kararı verilmesi hâlinde, davacı aleyhine vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesinin hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı sonucuna varılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta Bölge Adliye Mahkemesince yabancı hukukun uygulanması sonucunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesine rağmen Dairenin önceki uygulamasına güvenerek dava açan davacı aleyhine bir kısım yargılama giderine hükmedilmesi de hatalı olmuştur.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Türk hukukunda maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımına uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Kanun'un 8. maddesinde, “Zamanaşımı, hukukî işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural, yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel değerlerine, genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararı).
Zamanaşımının bizzat kendisi kural olarak kamu düzenini ilgilendiren bir konu olmadığından yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk hukukundan farklı düzenlenmiş olması, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi kapsamında kamu düzeni müdahalesi gerektirmez. Buna karşılık, uyuşmazlığa uygulanacak olan yabancı hukukta talep hakkının hiç zamanaşımı süresine tâbi tutulmaması, Türk hukukuna nispetle fevkalade kısa bir zamanaşımı süresine tâbi tutulması veya talep hakkında aşırı derecede uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi hâllerinde 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince kamu düzeni müdahalesinin kabul edilmesi gerekmektedir (..., Devletler Hususi Hukuku, ..., Yirmi Birinci Baskı, 2015, s.214; ..., Milletlerarası Özel Hukuk, ..., Sekizinci Baskı, 2022, s.314; ...., Türk Milletlerarası Özel Hukuku, ..., İkinci Bası, 2021, s.126; ..., "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukukta Zamanaşımı", ... Hukuk Dergisi, C. 14, 2016, S. 165, s. 4914).
Somut uyuşmazlığa davacının çalışmış olduğu 08.02.2013-26.08.2013 ve 22.05.2014-20.10.2014 tarihleri arasındaki dönem yönünden uygulanan Türkmenistan İş Kanunu’nun 382. maddesinin birinci fıkrasında, iş anlaşmazlıklarının çözülmesi bakımından mahkemeye veya iş anlaşmazlıkları görüşme komisyonuna başvurulması için gereken süreler; "1) Eski işine geri alınması hakkındaki anlaşmazlıklarda – kendisiyle iş sözleşmesinin feshedildiği hakkındaki buyruğun kopyasının çalışana verildiği tarih itibariyle bir ay; 2) Çalışan tarafınca işverene verilmiş olan maddi zararın tazmin edilmesi hakkındaki anlaşmazlıklarda – işveren tarafınca kendisine verilmiş olan maddi zararın tespit edildiği tarih itibarıyla bir yıl; 3) Diğer iş anlaşmazlıklarında – çalışanın kendisinin haklarının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmiş olması gereken tarih itibariyle üç ay. ..." şeklinde açıklanmaktadır.
Türkmenistan İş Kanunu'nun 382. maddesinde öngörülen 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Sonuç olarak, Anayasa’da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Türkmenistan İş Kanunu'nun 382. maddesinde 3 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.
Davacı işçimizin Azerbaycan’da çalıştığı 04.11.2013-08.04.2014 tarihleri arasındaki dönem bakımından somut uyuşmazlığa uygulanan Azerbaycan İş Kanunu’nun 296. maddesi “1) Bu kanunun 294. maddesinin ikinci kısmında çalışan haklarının ihlal edildiğinin tespit edildiği tarihten itibaren 3 takvim ayı içerisinde bireysel iş uyuşmazlıkları ile ilgilenen kuruma başvurabilir. 2) Bu maddenin birinci fıkrasında belirtilenlerin dışındaki tüm durumlarda çalışanın haklarının ihlal edildiği tarihten itibaren 1 takvim ayı içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurabilir” şeklinde açıklanmaktadır.
Azerbaycan İş Kanunu'nun 296. maddesinde öngörülen 1 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Sonuç olarak, Anayasa’da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 1 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Azerbaycan İş Kanunu'nun 296. maddesinde 1 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.
Kamu düzeni müdahalesi neticesinde yabancı hukukunun ilgili hükmünün olayda uygulanmaması ile ortaya çıkan boşluğun ise öncelikle yetkili yabancı hukuktaki başka bir hüküm ile doldurulması gerektiği prensip olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde söz konusu boşluğun doldurulamaması hâlinde hâkimin kendi hukukunu olaya uygulayarak uyuşmazlığı çözmesi gerekmektedir (Nomer, s.179-180; Doğan, s.260-261).
Somut olayda davacının Türkmenistan ve Azerbaycan hukukuna tâbi çalışma dönemleri bakımından, Türk kamu düzenine aykırı olduğu için uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık ve 1 aylık zamanaşımı sürelerinin yerine, öncelikle yetkili yabancı hukuk olan Türkmenistan ve Azerbaycan hukukunda uygulanan genel zamanaşımı süresi araştırılmalıdır. Tespit edilen genel zamanaşımı süresi, Türk kamu düzenine aykırı olmadığı sürece, genel zamanaşımı süresine öncelik verilmelidir. Ancak Türkmenistan ve Azerbaycan hukukunda öngörülen genel zamanaşımı süresinin dahi Türk kamu düzenine aykırı olduğu tespit edilirse bu durumda, hâkimin hukuku olan Türk hukukunda uygulanan zamanaşımı süreleri dikkate alınmalıdır.
Açıklanan nedenlerle yabancı hukukta yer alan 3 aylık ve 1 aylık zamanaşımı sürelerinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyoruz.