Logo

9. Hukuk Dairesi2022/14110 E. 2022/14848 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Psikolojik taciz (mobbing) nedeniyle manevi tazminat istemiyle açılan davada, ilk derece mahkemesinin gerekçesiz karar vermesi nedeniyle usul yönünden bozma kararı üzerine direnme kararı verilmesi ve bu direnme kararının da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından bozulmasının ardından, mahkemenin yine gerekçesiz karar vermesi nedeniyle temyiz incelemesi.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Anayasa'nın 141. maddesi ve 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesi uyarınca kararlarında gerekçe yazma zorunluluğuna uymayarak, tarafların iddia ve savunmalarını, delilleri, uyuşmazlık noktalarını ve hukuki dayanaklarını içeren bir gerekçe oluşturmadan karar vermesi, hukuka uygunluk denetimini imkansız hale getirdiği ve usul hükümlerine aykırılık teşkil ettiği gözetilerek, temyiz edilen karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :... Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Bankanın muhtelif şubelerinde ve en son ... ... Caddesi şubesinde şef olarak çalıştığını, ... sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı ve geçerli bir neden olmaksızın feshedildiğini, bu nedenle davalı aleyhine ... 5. ... Mahkemesinin 2010/1082 Esas sayılı dosyası ile işe iade davası açtığını, davanın derdest olduğunu, aynı şekilde kıdem ve ihbar tazminatları ile diğer işçilik hak ve alacaklarının hüküm altına alınması için davalı aleyhine ... 6. ... Mahkemesinin 2010/1167 Esas sayılı dosyası ile açtığı davanın da derdest olduğunu; son birkaç yıldan beri amirleri ve diğer çalışanlar tarafından müvekkiline psikolojik taciz (mobbing) uygulandığını, kişilik haklarının saldırıya uğradığını, psikolojisi ve genel olarak sağlığının bozulduğunu, bu durumun Genel Müdürlüğe ve ilgililere müteaddit defa bildirilmesine rağmen olumlu bir sonuç alınamadığını, işine devam etmek isteyen müvekkilinin davalı işverence istifa ettiği gerekçesiyle işten çıkarıldığını, maruz kaldığı psikolojik tacizden kaynaklı rahatsızlıklarına ilişkin bir takım raporlarının olduğunu, müvekkilinin Adli Tıp Kurumu veya benzeri bir kuruma sevki hâlinde psikolojik tacizden kaynaklı travma ve rahatsızlıklarının tespit edilebileceğini, müvekkili ile eşinin tüm başvurularına rağmen davalının sorunu çözmemesi ve devam ettirmesi üzerine maruz kaldığı durumu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bildirdiğini ve nihayetinde psikolojik tacize ilişkin işyerinde psikolojik tacizin (mobbing) önlenmesi konulu genelgenin yayımlanmasına ve son kanun değişiklikleri ile psikolojik tacizin kanunlarda açıkça yer almasına vesile olduğunu, müvekkilinin söz konusu mücadelesinin basında “mobbing genelgesinin ardındaki sır mektup” konulu birçok habere konu olduğunu ... sürerek manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı işçinin müvekkili nezdinde aday memur olarak işe başlayıp değişik şubelerde görev yaptıktan sonra en son ... Caddesi/... şubesinde kıdemli servis yetkilisi yardımcısı olarak çalıştığını, davacının, müvekkili işverenin genel müdürüne gönderdiği e-posta ve sonrasında 10.11.2010 tarihli istifa dilekçesi ile görevinden ayrıldığını, davacının diğer çalışma arkadaşlarının hiçbirinin sahip olmadığı özgürlükler ortamında çalışmasını sürdürdüğünü, bu dönemde davacının “Gizemli Yolculuk -1- Kendini Hazırla” isimli kitabı yazıp piyasaya sürdüğünü, anılan kitabın kitapçılarda satışa sunulduğunu, söz konusu kitabın tanıtımı için Bankanın Genel Müdürlük binasında tanıtım yapılmasına izin verilerek ayrıcalık sağlandığını, kendi beyanlarına göre bu kitabın devamı olan ikinci kitabının da taslağını hazırladığını, sertifika programlarına katılarak sertifikalar aldığını, kendi beyanına göre ... ... Eğitim Komitesi ve Proje Komitesi üyeliği yaptığını, davacının Bankanın iç düzenleme sınırlarının üzerine çıkarak yaşam koçluğu alanında faaliyet gösteren firmalar arasında “... Rehberim” sitesinde de yer alan “...” adresli internet sitesi kurduğunu, yaşam koçluğu serbest meslek faaliyeti çerçevesinde kendi adına “yaşam koçu, mentor, danışman” olarak kartvizit bastırdığını, işyerindeki çalışma saatlerinin önemli bir bölümünü internet sitelerine girerek geçirdiğini, 2010 yılını iddiaların aksine psikolojisiyle ilgisi olmayan açıklamalarında fiziksel ve biyolojik nedenlerin belirtildiği şüpheli ve hatır nitelikli toplamda 88 günlük raporlarla çalışmadan geçirdiğini, raporlu olduğu bir tarihte “...” adresli kendi internet sitesinde ... Kitap Fuarında olacağına dair duyuru yaptığını, Bankanın insan kaynakları bölümlerinin yöneticilerine gayet rahat bir şekilde “Bankada çalışmak istemediğini, çalışarak vakit kaybetmek istemediğini” belirten e-postalar gönderdiğini, çalışma saatleri içerisinde yazmakta olduğunu beyan ettiği kitap içeriğinden de bölümler gönderdiğini, daha birçok benzeri olayda da çalışma yaşamını son derece çağdaş ve banka iç mevzuatının sınırlarının üstünde özgürlükler içerisinde geçirdiğini, davacı ve hatta eşinin, amirleri ve çalışanları bezdirdiğini, çalışanları banka mevzuatına aykırı davranmaya özendirdiğini, işyerinde huzursuzluklar yarattığını, çalışma ortamını olumsuz yönde etkilediğini, kendi taraflı ve kişisel beklentileri doğrultusunda çıkarımlar yaparak kurmaca iddia ve suçlamalarda bulunduğunu ve başvurular yaptığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararının Özeti

Mahkemenin 29.11.2011 tarihli ve 2011/492 Esas, 2011/886 Karar sayılı kararı ile davacı tarafça psikolojik tacizin varlığına dair somut bir iddianın ortaya konulamadığı, ispat imkânı tanınması için öncelikle somut iddianın ortaya konulması gerektiği, bu sebeple psikolojik tacizin varlığına dair iddialarının delil toplanmasını gerektirecek şekilde somutlaştırılmaması ve işe iade davası açılması ile çelişkiye düşülmesi nedeniyle delil toplanmasına gerek görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci

Kararın süresi içerisinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 09...2014 tarihli ve 2012/14418 Esas, 2014/18599 Karar sayılı kararı ile Mahkemece taraf delillerinin toplanmadığı, davacının işe iade davası açmasının çelişki oluşturduğu gerekçesinin yerinde bulunmadığı, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği, Mahkemece taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin 04.03.2015 tarihli ve 2014/712 Esas, 2015/74 Karar sayılı kararı ile davacının iddiasını somutlaştırmaması ve açıkça ortaya koymaması nedeni ile usulüne uygun bir iddia ortaya konulmadığından ispat ... tanınmamasında usulsüzlük olmadığı, davacı vekilinin, tanık dışındaki tüm delillerini ibraz etmiş olduklarını beyan ettiği ve müvekkilinin eşi, kardeşi ve annesi olduğu bildirilen tanıkların dinlenmelerinin, verilecek karara etkisi olmayacağı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararının süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.01.2020 tarihli ve 2019/9-571 Esas, 2020/23 Karar sayılı kararı ile tarafların dava ve cevap dilekçeleri ile iddia ve savunmalarını ispata yarar delillerini sundukları, psikolojik tacizin iddia edilen uzun süreci dikkate alındığında dava dilekçesinde her davranışın ... ... yeri, zamanı ve kim tarafından gerçekleştirildiğinin belirtilmesinin mümkün olmadığı, davacının dava dilekçesinde belirttiği vakıalar ile bunların ispatı için ibraz ettiği tüm deliller birlikte değerlendirilerek iddianın somutlaştırılıp somutlaştırılmadığının belirlenmesi ve buna rağmen hâlâ belirsiz ya da çelişkili hususlar var ise hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü uyarınca davacı tarafa iddialarını somutlaştırması için uygun bir süre verilerek sonucuna göre hareket edilmesi gerektiği, Mahkemece taraf delilleri toplanmadan sonuca gidilmesi nedeniyle tarafların hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiği, taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği; ayrıca davacının işe iade davası açmasının çelişki oluşturmadığı, hak arama özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçeleriyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma sonrası yeniden yapılan değerlendirmede davanın reddine karar verilmiştir.

Temyiz

Mahkeme kararı süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Gerekçe

2709 sayılı ... Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır." hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün neleri kapsaması gerektiği açıklanmıştır.

07...1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde de; “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.

Yukarıda belirtilen düzenlemeler uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, ... görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

“Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (... gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, ... görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve (tahkikat sonucunda) ... gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ...Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme ..., mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, ..., İkinci Baskı, 2021, s.890-892)

Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların Mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü tartışmadan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince, Anayasa'nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararın hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği; yazılan hususların yalnızca yargılamanın safhalarına ilişkin olduğu görülmektedir.

Bu durumda Mahkemece yapılacak ..., yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren, önceki hüküm sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.

Sonuç

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, 21.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.