"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde 02.03.2006 tarihinden itibaren ve hâlen çalıştığını, ilave tediye ücretlerinin ödenmediğini, 01.....2012-31.12.2013 dönemini kapsayan toplu ... sözleşmesinin kapsamında olmasına rağmen özlük hakları ile ücretlerinin bireysel sözleşmelere göre ödendiğini iddia ederek; ilave tediye ücreti ile toplu ... sözleşmesinden doğan alacaklarının faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile davalı arasında 01.01.2012-31.12.2013 dönemini kapsayan toplu ... sözleşmesi bulunduğunu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fon Kurulunun 16.02.2012 tarihli 2012/1 sayılı kararlarının 16.04.2012 tarihinde yürürlüğe konulduğunu ve karar gereği 01.....2012 tarihinden itibaren çalışanlara belirsiz süreli ... sözleşmeleri imzalatıldığını, ödemelerin buna göre yapıldığını, Genel Müdürlüğün görüşü doğrultusunda kararda öngörülen ödemeler dışında ödeme yapılmadığını, belirsiz süreli ... sözleşmeleri ile çalışanlara, 6772 Sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un (6772 Sayılı Kanun) Ek 1 inci maddesi gereğince ödenmesi gereken ilave bir maaş ikramiyenin yılda iki defa ödendiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...
Dosyanın incelenmesinde; davacının toplu ... sözleşmesi yararlananlarından biri olduğu, toplu ... sözleşmesinde ilave tediye, ikramiye, aile yardımı, çocuk yardımı, yol yardımı, yemek yardımı, bayram harçlığı, yakacak yardımı, giyim yardımı ve doğum yardımı gibi husularda hükümler yer aldığı, davalı tarafın sözleşmeye konu olan bu hak ve alacakların eksiksiz ödendiğinin kanıtlanma yükümünün ... veren üzerinde olduğu, ancak dosyaya konulan bilgi ve belgeler ışığında davacıya bilirkişi raporunda belirtilen hak ve alacaklardan ilave tediye, ikramiye, aile yardımı, çocuk yardımı, yol yardımı, yemek yardımı, bayram harçlığı, yakacak yardımı, giyim yardımı ve doğum yardımı taleplerinin son raporda belirtilen gibi eksik ödenmesi nedeniyle davacının alacağının bulunduğu, eğitim yardımı alacağının kanıtlanamadığı anlaşılmakla..." gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle davacının davalı Vakıfta, 02.03.2006 tarihinden itibaren çalışmaya başladığını ve hâlen sosyal yardım ve inceleme görevlisi olarak çalışmasına devam ettiğini, davacı ile davalı Vakıf arasında 01.01.2012 - 31.12.2013 dönemini kapsayan toplu ... sözleşmesinin bulunduğunu ve toplu ... sözleşmesinin 01.....2012 tarihine kadar uygulandığını, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fon Kurulunun 16.02.2012 tarih ve 2012/1 sayılı kararları ile vakıflarda görevli personele, 01.....2012 tarihine kadar "Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesi" imzalatılmasının istendiğini ve ödemelerin de personele imzalatılan bu yeni sözleşme içeriğine göre yapıldığını, bu anlamda, belirsiz süreli ... sözleşmeleri ile çalışanlara, maaş ödemesi dışında ilave olarak maaşı tutarında yılda iki defa ikramiye ödemesi yapıldığını, bu kapsamda davacının davalı Vakıftan herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını, hatalı hukuki değerlendirmelere dayalı Mahkemenin kısmen kabul kararının hukuka uygun olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tamamen reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile özetle İlk Derece Mahkemesi gerekçesinin, dosya içeriğine uygun olduğu, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu (3294 sayılı Kanun) uyarınca kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının, devlete bağlı, 6772 sayılı Kanun kapsamında sayılan işyerlerinden olduğu, kuruluşu ve yönetim işlemlerinin kamu gücü ile yerine getirildiği, bu kapsamda 6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında düzenlenen, sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar niteliğinde olduğu, bu anlamda çalışanlarının da ilave tediye ücretine hak kazandığı, davalı Vakfın bu niteliği itibarı ile çalışanlarına ilave tediye ücreti ödeme yükümlülüğünün bulunduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle davacıya tüm alacaklarının ödendiğini, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları ile davalı Vakıfa ek yük getirildiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı bünyesinde çalışan davacının, ilave tediye ücretine hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı ... Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 123 üncü maddesi, 6772 sayılı Kanun hükümleri, 3294 sayılı Kanun hükümleri, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'ndaki ilgili hükümler.
2.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.....2017 tarihli ve 2016/3 Esas 2017/4 Karar sayılı kararı.
3.Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 19.01.2022 tarihli ve 2022/16 Esas, 2022/583 Karar sayılı kararı.
4.Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin aynı mahiyetteki 25.04.2022 tarihli ve 2022/4582 Esas, 2022/5176 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Yukarıda açıklanan mevzuat ve içtihatlar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın çözümü için öncelikle sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının 6772 sayılı Kanun bakımından kamu tüzel kişi olarak kabul edilip edilmeyecekleri hususu ele alınmalıdır.
2.6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde, ilave tediye alacağı ödemekle yükümlü işverenlerin kimler olduğu açıkça belirlenmiştir. Kanuna göre, devlete ve ona bağlı olmak üzere, genel, katma ve özel bütçeli daireler, sermayesi değişen kurumlar, sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar, belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşlar, 3460 ve 3659 sayılı Kanun kapsamına giren, sermayesinin tamamı devlete ait olan veya bu sermeye ile kurulan iktisadi devlet kuruluşları ile bu belirtilenlerden olmayan diğer kurum, banka ve ortaklıklar bu Kanun kapsamındadır.
3.Diğer taraftan kamu kurumu kavramı genel olarak; genel, katma ve özel bütçeli idareler ile il özel idaresi ve belediyeyi veya bu kurumlarca sermayesinin yarısından fazlası karşılanan kurumlara ait olan ve bir kamu hizmeti sunan kurumları ifade etmektedir.
4.Davalı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının, 6772 sayılı Kanun kapsamında bir kamu tüzel kişisi olup olmadığını belirleyebilmek için Vakfın tabi olduğu Kanun hükümlerine göre yapısını, kuruluşunu ve işleyişini değerlendirmek gerekmektedir.
5. 3294 sayılı Kanun'un (16.6.1989 tarihli ve 3582 sayılı Kanun'un 1 maddesi ile değişik) 1 inci maddesinde , bu Kanun'un amacı ‘fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde her ne suretle olursa olsun ...'ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek’ olarak açıklanmıştır.
6.Kanun'un (5263 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesi ile değişik) 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasında ise, Kanun'un amacına uygun faaliyet ve çalışmalar yapmak ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdî ve aynî yardımda bulunmak üzere her il ve ilçede sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları kurulması öngörülmüştür (m.7/1). Aynı maddenin üçüncü fıkrasında, vakıf senetlerinin mahallin en büyük mülki amiri tarafından 4721 sayılı ... Medeni Kanunu (4721 sayılı Kanun) hükümlerine göre tescil ettirileceği ifade edilmiştir.
7.Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının gelirleri, "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan aktarılacak miktardan, işletme ve iştiraklerden elde edilecek gelirlerden ve diğer gelirlerden" oluşur (m. 8).
8.Vakıfların oluşumuna bakılacak olursa; Kanun'un 7 nci maddesinde; İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları Mütevelli Heyetinde 1 adet belediye başkanı, 1 adet köy muhtarı, 1 adet mahalle muhtarı, 1 adet sivil toplum kuruluşu yöneticisi, 2 adet hayırsever vatandaşın görev alacağı belirtilmektedir.
9.Anayasa'nın 123 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında "Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur" hükmü mevcuttur. Vakıflara ilişkin özel düzenleme niteliğindeki 5737 sayılı Kanun'da da vakıfların özel hukuk tüzel kişiliğine sahip oldukları ifade edilmiştir (m. 4). Bu düzenlemeler dikkate alındığında, öncelikle genel kuralın vakıfların özel hukuk tüzel kişi olarak faaliyet göstermesi olduğu açıktır. Vakıfların, kamu tüzel kişi olarak kabul edilebilmesi istisnai bir hâl olup, bu istisnai durumun genel kuralının aksine, tereddüde yer vermeyecek açıklıkta düzenlenmesi şarttır. Keza, “kendiliğinden istisna olmaz, istisna konulmalıdır”(K. Gözler, ‘Yorum İlkeleri’, Anayasa Hukukunda Yorum ve Norm Somutlaşması, Tebliğ, 29-30 Eylül 2012, ..., ... Barolar Birliği, 43). Bir diğer ifade ile istisnanın ayrıca ve açıkca olduğu ispat edilemediği takdirde ya da istisnanın olup olmadığı tereddütlü ise, istisnanın olmadığı kabul edilmelidir (Gözler, 43).
10.3294 sayılı Kanun'da ise bu Kanun gereğince oluşturulan vakıfların kamu tüzel kişi olduklarına dair açık bir hüküm bulunmamaktadır. Şu hâlde kanun koyucunun sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına bilinçli olarak kamu tüzel kişiliği vermediği, vakıfların 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmasını ve yine özel hukuk tüzel kişi olarak özel hukuk hükümlerine göre faaliyet göstermesini istediği açıktır. Aksi düşünülse dahi, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kısmen kamu kaynağı kullanmaları, kamu kurumu olarak nitelendirilmeleri için yeterli bir sebep değildir. Zira; 3294 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde; vakfın gelirlerinin, "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan aktarılacak miktardan, işletme ve iştiraklerden elde edilecek gelirlerden ve diğer gelirlerden" oluşacağı hüküm altına alınmıştır. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının gelirlerinin, sadece fondan aktarılan pay olmadığı, vakfın gelirleri arasında ... tarafından yapılan ve iktisadi değeri olan bağışların da bulunduğu görülmektedir. Aynı şekilde, mütevelli heyet tarafından oy çokluğu ile karar alan ve uygulayan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının 12 üyesinden 6'sının seçilerek gelen kişiler olması aksi sonuca varılmasını engelleyen bir diğer sebeptir.
11.Netice olarak, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, bir tüzel kişi olmanın ötesinde bir özel hukuk tüzel kişisidir. Anayasa ile vakıflara ilişkin diğer Kanun hükümleri karşısında bu sonuca ulaşmak kaçınılmaz olduğu gibi; sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarını düzenleyen 3294 sayılı Kanun hükümleri de özellikle vakfın gelirleri, yapısı, karar alma mekanizması bakımından farklı bir sonuç öngörmemektedir.
12.Belirtmek gerekir ki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.....2017 tarihli ve 2016/3 Esas ve 2017/4 Karar sayılı kararı ile "3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğu, ayrı işyeri olan bağımsız işveren oldukları" belirlenmiştir. İçtihadı birleştirme kararları, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45 inci maddesine göre bağlayıcıdır. Somut olayda, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kamu tüzel kişi olduğuna yönelik kanuni bir düzenleme veya Anayasa Mahkemesi kararı yahut aksi yönde içtihadı birleştirme kararı bulunmadığına göre 09.....2017 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının hâlen bağlayıcı olduğu kabul edilmelidir.
13.İzah edilen sebeplerle, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan ayrı birer özel hukuk tüzel kişisi olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının 6772 sayılı Kanun bakımından kamu tüzel kişi olarak kabulü mümkün değildir. Mahkemece ilave tediye ücreti talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne dair hüküm kurulması, Bölge Adliye Mahkemesince de davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi hatalı olup kararın açıklanan sebeple bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA,
3.Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
4.Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.