"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1030 E., 2023/1060 K.
DAVA TARİHİ : 15.06.2021
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 31. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/192 E., 2023/42 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19.12.2023 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat Selçuk Geçendilber ile davalı vekili Avukat Dilşad Seher Kabacaoğlu geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 01.01.2012-31.12.2014 tarihleri arasında belirli süreli iş sözleşmesi ile davalı Şirkette genel müdür pozisyonunda çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı tarafça 06.11.2012 tarihinde tek taraflı olarak feshedildiğini, sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle iş sözleşmesinden doğan alacakların uzlaşma yoluyla ikale sözleşmesi imzalanarak çözüldüğünü, uzlaşma protokolüne göre davacının hak ettiği tazminat hesabının brüt 800.000,00 euro olarak belirlendiğini, ilgili maddede yasal kesintiler yapıldıktan sonra net tutarın ödeneceğinin belirtildiğini, 30.01.2013 tarihindeki euro döviz kuru baz alınarak brüt 1.881.427,66 TL üzerinden TL'ye çevrildiğini, hatalı olarak gelir vergisi kesilerek davacıya 31.01.2013 tarihinde ödendiğini, 800.000,00 eurodan 276.338,00 euroya tekabül eden kısmının 661.000,00 TL olarak vergi dairesine ödendiğini, bu kesintinin hatalı olduğu belirtilerek vergi dairesinden iade talep edildiğini, vergi dairesi tarafından 6,5 yıl sonra 81.000,00 euro (621.000,00 TL) olarak iade alındığını, vergi ödemelerinin yapıldığı tarih ile hatalı vergilendirmenin iadesi arasında tutarın döviz kuru nedeniyle değer kaybettiğini, davalının kusuru nedeniyle bu kaybın yaşandığını, davalı Şirketin davacının mükellef olmamasına rağmen gelir vergisi kesintisi yaptığını, ilgili kanuna göre tazminatların gelir vergisinden muaf olduğunu, bu bağlamda davalı Şirketin ödemeyi eksik yaptığının sabit olduğunu, iade sürecinde davalı Şirketin vergi dairesine gerekli bilgileri vermediğini, bu nedenlerle işlemlerin 1 yıl uzadığını, kur farkı sebebiyle davacının 81.000,00 euro iade alabildiğini, davacının zararının yaklaşık 195.000,00 TL olduğunu belirterek bu zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 01.01.2012-31.12.2014 süreli iş sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiğini, sonrasında tarafların uzlaşma protokolü imzaladığını, davacıya brüt 1.882.427,66 TL üzerinden ödeme yapılması konusunda anlaştıklarını, sözleşmede yasal kesintiler yapıldıktan sonra net tutarın ödeneceğinin belirtildiğini, davacıya 31.01.2013 tarihinde protokole uygun olarak ödemenin yapıldığını, davacının davalı Şirketi ibra ettiğini, 18.01.2019 tarihli ve 7162 sayılı Kanun ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'na (193 sayılı Kanun) geçici madde eklendiğini, yapılan değişiklik sonrasında gelir vergisine ilişkin iadelerin mümkün hâle geldiğini, bu iadenin yapılabilmesi için işverenin gerekli bildirimleri yapmış olması gerektiğini, davalı Şirketin bu konuda gerekli bildirimleri gerçekleştirdiğini, Marmara Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğünün 20.06.2019 tarihli bilgi talep yazısına istinaden davacıya yapılan ödemelerin brüt ve net tutarlarının, kesilen damga vergisi tutarlarının, gelir vergisi oranları ve tutarlarına ilişkin açıklayıcı tablonun, davacının son ücret bordrosunun, ödemenin yapıldığına ilişkin banka yazısının Daireye sunulduğunu, protokolün 2013 yılında yapıldığını, iadeye ilişkin yasal düzenlemenin 2019 yılında yürürlüğe girdiğini, davalı Şirketin üzerine düşen yükümlülükleri yaptığını, davacının ihtarnamesinde zararının 623.297,00 TL olduğunu belirttiğini ancak huzurdaki davada zararının 195.000,00 euro olduğunu iddia ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; vergi kesilmesini gerektiren işçilik alacaklarında vergi yükümlüsünün işçi olduğu, bu tazminattan kesinti yaparak vergi dairesine işçi adına ödeme yükümlülüğünün ise işverene ait olduğunu, diğer taraftan hangi tazminat ve alacaklardan vergi kesintisi yapılamayacağının kanunlarda açıkça gösterildiğini, işverenin vergi sorumlusu olarak vergi yükümlüsü olan davacı işçi adına kesinti yaptığı ve bu kesintilerin vergi dairesine ödendiği konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını, kesintiler vergi dairesine ödendiğinden davalı işverenin sorumluluğunun ortadan kalkacağını, davacının vergi kesintisi yapılmaması iddiası ile idari yargıda kesintiyi kabul eden vergi dairesine karşı dava açması gerektiği gerekçesiyle davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; davacının tazminatına ilişkin hatalı vergilendirmenin davalı işveren tarafından yapıldığını, davacının alacağının kur farkından kaynaklı meydana gelen zarardan da doğrudan sorumluluğunun söz konusu olduğunu, davacının hak ettiği tazminat gelir vergisinden istisna olmasına karşın davalı Şirketin kusuru neticesinde vergilendiğini, uzlaşma protokolünde açıkça yer aldığı üzere davacıya karşı yapılan tazminat ödemelerinin iş güvencesi tazminatı ve her hâlükârda kıdem tazminatı olduğunu, hatalı olarak alınan 276.000,00 euroluk vergi ödemesi karşılığı 621.000,00 TL iade alındığını, 7 yıllık kur kaybından doğan ciddi bir zararın gündeme geldiğini, davalının hatalı kesintisinden kaynaklı gelir vergisinin iadesi sürecinde de davalının sunmak zorunda olduğu evrakı sunmadığını, iade sürecinin uzamasına sebebiyet verdiğini, bu sürede davacının zararının artmasına sebebiyet verdiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ikale sözleşmesiyle makul yarar kapsamında ödenen tazminat niteliğindeki alacaklarının vergilendirilmesinin 2018 yılı öncesi tartışmalı bir konu olduğu, bu husus net olmadığından bu kapsamda yapılan ödemelerden uygulamada işverenlerin gelir vergisi tahakkuku yapabildiği, bu alanda 2018 yılında yapılan düzenleme ile 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 21.03.2018 tarihinde 193 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikle ikale sözleşmesi ile makul yarar kapsamında ödenen tazminatların 4857 sayılı İş Kanunu'na tâbi bir çalışan yönünden kıdem tazminatı tavan ücretine kadar olan kısmın gelir vergisinden muaf tutulduğu, ancak 27.03.2018 tarihinden önceki ödemeler yönünden 2019 tarihinde yapılan düzenleme ile 30.01.2019 tarihinde yayımlanan ve yayımı ile yürürlüğe giren Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 4 üncü maddesi ile 193 sayılı Kanun'a geçici 89 madde eklenmiş olup bu madde ile "... 27/03/2018 tarihinden önce karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar , iş kaybı tazminatları, işy sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar üzerinden tevkif edilerek tahsil edilen gelir vergisi, hizmet erbabının düzeltme zamanaşımı süresi içerisinde tarha yetkili vergi dairlerine başvurmaları ve dava açmamaları , açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarıca red ve iade edilir. Bu madde hükümlerinden yaralanmak üzere vazgeçilen davalarla ilgili olarak yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmez..." düzenlemesinin getirildiği, 27.03.2018 tarihinden önce yapılan çıkışlarda ikale sözleşmesi paketi, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları kapsamında yapılan ödemelerden gelir vergisi kesintisi yapılabildiği, yapılan düzenleme ile 27.03.2018 öncesi ikale ile ödenen tazminatlarından kesilen gelir vergisinin iade edilmesinin yolunun açıldığı, davacı tarafından vergi dairesinden dava konusu edilen protokol ile anlaşmaya varılan ve yapılan anlaşma doğrultusunda davacıya ödenen ek ödemelerden yapılan vergi kesintisinin de davacı tarafça vergi dairesinden iade alındığı, bu kapsamda davalı işverenin vergi iadesi talebinde muhatabı olamayacağı gibi herhangi bir zarardan da sorumluluğunun olamayacağı, kaldı ki anlaşma protokolü ile davacı tarafın da anlaşmaya vardığı ve kabulünde olan kesintiler düşüldükten sonra net ödenecek olarak belirlenen tutarın ödendiği, sonuç olarak Mahkemenin davanın reddi kararının dosya içeriğine uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davacıya ikale kapsamında ödenen tazminatlardan yapılan vergi kesintileri nedeniyle davacının zarara uğrayıp uğramadığı ve bu zarardan davalının sorumlu olup olmadığı noktasındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi,
2. 193 sayılı Kanun'un geçici 89 uncu maddesi
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,Davalı yararına takdir edilen 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,19.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.