Logo

9. Hukuk Dairesi2023/17579 E. 2024/1655 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı işçinin, çalıştığı şirketler arasında işyeri devri mi yoksa iş sözleşmesi devri mi gerçekleştiği ve buna bağlı olarak hangi şirketin işçilik alacaklarından sorumlu olduğu hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasında işyeri devri değil, iş sözleşmesi devri gerçekleştiği, iş sözleşmesi devrinde ise devreden işverenin sorumluluğunun sona erdiği gözetilerek, yerel mahkemenin işyeri devri hükümlerine göre verdiği kararın gerekçesi düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1470 E., 2023/2246 K.

KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 6. İş Mahkemesi

SAYISI : 2019/84 E., 2022/8 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı ve davalılardan T... Center AŞ (TPOFS) vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve TPOFS vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 23.12.2009-31.12.2013 tarihleri arasında Türkiye Petrolleri AO'da (TPAO) çalıştığını; ancak çalıştığı sürede sigortasının TPAO'nun alt kuruluşu olan Turkish Petroleum İnternational Company (TPIC) tarafından yatırıldığını, davacının çalıştığı işyerlerinin TPIC alt işverenleri olan davalılar ... Sosyal Hizmetler Yemek İnşaat Petrol Nakliyat Lojistik Sayaç Okuma Mayın Arama Tarama San. ve Tic. Ltd. Şti. (... Şirketi) ve ... İthalat İhracat Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin (... Şirketi) gösterildiğini, 02.01.2014 tarihinde davalı TPAO'nun diğer alt işvereni olan TPOFS bünyesine geçirildiğini, bu Şirketin yurt dışı sondaj gibi işler için TPAO tarafından kurulduğunu, TPOFS'un yönetim ve denetiminde olanların TPAO'nun eski çalışanları olduğunu, davalıların aralarında fiili ve organik bağ olduğunu ve davacının alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, davacının TPOFS bünyesinde sondaj mühendisi olarak 02.01.2014-29.07.2016 tarihleri arasında aralıksız çalıştığını, ücretinin düşürüldüğünü, iş sözleşmesinin haklı neden olmadan feshedildiğini, fazla çalışma yaptığını, ulusal ... ve genel tatiller ile hafta tatillerinde çalışmasına rağmen karşılığının ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, ulusal ... ve genel tatil ile hafta tatili ücreti alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı TPIC vekili cevap dilekçesinde; davacının talep ettiği alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının müvekkilinin çalışanı olmadığından bahisle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, TPIC ile TPAO arasında akdedilen sözleşmeler gereği TPAO'nun petrol sahalarında tüm teknik hizmetleri sunmak amacıyla TPAO'ya hizmet verildiğini, aradaki ilişkinin ihale makamı ilişkisi olduğunu, hizmet alımına ilişkin yaptığı ihalelerde alt işveren şirketlerin işi üstlendiğini, sonraki dönemlerde ise işlerin ... Şirketi tarafından üstlenildiğini ve bu kapsamda sözleşmeler imzalandığını, bu anlamda davacının ... Şirketi işçisi olarak çalıştığını, davacının tüm alacaklarının ücret bordrolarına uygun şekilde bankadan ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davalı TPAO vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin Bakanlar Kurulu kararıyla yurt dışında şirket kurmaya yetkilendirildiğini, bu kapsamda 06.02.1996 yılında Jersey Adalarında Turkish Petroleum Overseas Company Limited Şirketi (TPOC) hisselerinin tamamı müvekkiline ait olmak üzere kurulduğunu, TPOC'un da yurt dışında yürütülen faaliyetler kapsamında proje ve servis şirketleri kurduğunu, TPOFS'un da TPOC’a bağlı ve Kanal Adaları Jersey’de kayıtlı, özel hükümlere tâbi, petrol ve doğalgaz sektöründe hizmet işleri yapmak üzere kurulmuş bir şirket olduğunu, davacının müvekkilinden kendi isteğiyle ayrıldıktan sonra TPOFS'de çalışmaya başladığını, müvekkilinden ayrılırken kendisine tüm haklarının ödendiğini, talep ettiği alacaklardan müvekkilinin sorumlu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

3. Davalı TPOFS vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile davalılardan TPAO arasında sermaye sahipliği anlamında bir bağ olduğunu; ancak işçi açısından birlikte işverenliğin söz konusu olmadığını, Şirketin Türkiye'de kayıtlı şubesinin tasfiye edildiğini, 02.01.2014 tarihinde 2 yıllık sözleşme ile işe alındığını, 01.01.2016 tarihinde iş sözleşmesinin sonlandığını, tekrar 29.01.2016 tarihinde 6 aylık yeni bir sözleşme yapıldığını, davacının diğer çalışmalarının müvekkili ile ilgisinin olmadığını, başından beri müvekkilinin çalışanı olarak kabul edilmeyeceğini, davacının aylık ücretine fazla çalışma ile ulusal ... ve genel tatil ücretlerinin dâhil olduğunu, dosyadaki belgelere göre davacının Ankara'daki çalışmalarında fazla çalışma yapmadığını, Erbil'deki çalışmalarında, 5 haftalık çalışmasına karşılık olarak 3 haftalık dinlenme izni kullandırıldığını, bu sisteme göre 2 aylık dönemler dikkate alınıp 8 hafta esas alınarak davacının fazla çalışma ve hafta tatili ve ulusal ... ve genel tatil ücretinine ilişkin alacaklarının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

4. Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına göre davacının 23.12.2009 - 31.12.2013 tarihleri arasında TPIC işyerinde, 02.01.2014 - 31.03.2015 tarihleri arasında TPOFS işyerinde çalıştığı, toplam çalışma süresinin 6 yıl 6 ay 9 gün olduğu, ayrıca davacının TPIC nezdinde görülen çalışmalarının bir kısmının davalı ... ve ... Şirketlerinde geçtiğinin anlaşıldığı, dosyada bulunan sözleşmelerden davacının 30.01.2016 tarihine kadar 5.000,00 USD ücret karşılığında çalıştığı, 30.01.2016 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde yeni sözleşmenin imzalandığı ve ücretinin net 2.750,00 USD olarak belirlendiği, davacının imza itirazında bulunmadığı sözleşme dikkate alınarak fesih tarihindeki aylık brüt ücretinin 2.894,73 USD olduğuna ilişkin tespitin dosya kapsamına uygun olduğu, davacı tarafça sunulan çalışma belgeleri ve Ankara 2. İş Mahkemesinin, 24.02.2016 tarihli ve 2014/820 Esas, 2016/78 Karar sayılı dava dosyasında verilen karar dikkate alınarak davacının birinci dönem çalışması bakımından TPIC, ... ve ... şirketlerinin birlikte sorumluluklarının bulunduğu, tanık beyanları, SGK kayıtları gereği TPOFS ve TPIC bakımından işçi geçişleri olduğundan işyeri devri kuralları gereğince davacının son dönem çalışmasının TPOFS nezdinde geçtiği de dikkate alınarak TPOFS'nin tüm dönem bakımından talep edilen alacaklardan sorumlu olduğu, birinci dönem çalışmasının 31.12.2013 tarihinde sona erdiği anlaşılmakla devir tarihinden itibaren 2 yıllık yasal sürenin geçtiği kabul edilerek ..., ... Şirketleri ile TPIC bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiği, davacı TPAO, TPIC ve TPOFS arasında organik bağın bulunduğu iddiasını ispatlayamadığından TPOFS dışındaki davalılar bakımından davanın reddine verilmesi gerektiği, davacının sondaj mühendisi olarak çalıştığı, yapılan işin niteliği gereği belirli süreli sözleşme yapılmasını gerektirecek objektif unsurların bulunmadığı, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, davacının ödenmeyen fazla çalışma, ulusal ... ve genel tatil ile hafta tatili ücretleri bulunduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve TPOFS vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; davalılar arasında hukuken ve fiilen organik bağ bulunduğunu, müvekkiline karşı birlikte sorumlu olduklarını, müvekkilinin son brüt giydirilmiş ücretinin hatalı hesaplandığını, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları için yapılan hesaplamaların hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı TPOFS vekili; TPIC ile müvekkili arasında iş sözleşmesi devrinin olmadığını, müvekkilinin TPIC dönemindeki işçilik alacaklarından sorumlu tutulmaması gerektiğini, davalı ile belirli süreli iş sözleşmesi yapıldığını, kıdem ve ihbar tazminatı hususunda müvekkili Şirketin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının yıllık izinlerini kullandığını, ... ücretinin belirlenirken fazla çalışma ücretlerinin çıkarılmadığını, hafta tatili ücretinin davacının ... ücretinin içinde olup, davacıya ödendiğini, davacının fazla çalışmalarına karşılık dinlenme izinleri verildiğini; ancak bu hususun dikkate alınmadığını, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal ... ve genel tatil ücreti alacaklarında faiz başlangıcının hatalı belirlendiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre TPAO, TPIC ve TPOFS Şirketleri arasında organik bağın bulunmadığı hususundaki kabulün isabetli olduğu, davacının yeni iş sözleşmesi imzalamak suretiyle ücretinin düşürülmesine muvafakat gösterdiği, çalışma koşullarının yeni sözleşmeye göre belirlenmesinin yerinde olduğu, davanın davalı TPOFS yönünden kısmen kabulünde hata bulunmadığı gerekçesiyle davacının ve davalı TPOFS vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı TPOFS vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı ve davalı TPOFS vekilleri istinaf dilekçelerinde ileri sürülen gerekçelerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, aylık ücretinin tespiti, iş sözleşmesinin feshi ile davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal ... ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığının ispatı ve hesaplanması, yıllık izin ücreti alacağının bulup bulunmadığı hususlarındadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası.

2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi şu şekildedir:

"İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.

Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.

Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır."

3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) "II. Sözleşmenin Devri" kenar başlıklı 429 uncu maddesi ise şu şekildedir:

" Hizmet sözleşmesi, ancak işçinin yazılı rızası alınmak suretiyle, sürekli olarak başka bir işverene devredilebilir.

Devir işlemiyle, devralan, bütün hak ve borçları ile birlikte, hizmet sözleşmesinin işveren tarafı olur. Bu durumda, işçinin, hizmet süresine bağlı hakları bakımından, devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas alınır."

4. 4857 sayılı Kanun'un 11, 17, 41, 46 ve 63 üncü maddeleri.

5. Dairemizin 08.11.2022 tarihli ve 2022/4947 Esas, 2022/14521 Karar sayılı kararında işyeri devri ile iş sözleşmesinin devri ve sonuçları arasındaki farklılıklar şu şekilde açıklanmıştır:

"...

3.Belirtmek gerekir ki iş sözleşmesinin devri ile işyerinin tamamen veya kısmen devrine ilişkin koşullar birbirinden farklı olduğu gibi bu hukuki kurumlara bağlanan hukuki sonuçlar da aynı değildir. Hem işyeri devrinde hem de iş sözleşmesinin devrinde, sözleşmenin işveren tarafının değiştiği noktasında bir tereddüt yoktur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 16.02.2021 tarihli ve 2016/9(22)-2289 Esas, 2021/90 Karar sayılı kararı). Ancak bu hâllerden birinde iş sözleşmesinin devamı işçinin rızası olmaksızın mümkün değil iken diğerinde işlemin geçerliliği için işçinin iradesine ihtiyaç vardır. Çünkü genel anlamda bir sözleşme ilişkisinin devrinde dahi sözleşme ilişkisinde kalan tarafın sözleşmeye dâhil olan tarafa ... göstermesi beklenir (İştar ..., İş Sözleşmesinin İradi Devri, Ankara, 2014, s.167). Oysa işyerinin devrinde kural olarak işçinin devre itiraz ... bulunmamaktadır. Aynı şekilde işyeri devri, taraflarca iş sözleşmesinin feshi için haklı bir sebep teşkil etmez.

4. Görüldüğü gibi iki işveren arasında gerçekleşen işyeri devrine işçinin müdahale etmesi, devre itiraz etmesi yahut onay vermesi gibi bir durum söz konusu olmadığından işçinin bu hukuki işlemin sonuçlarından olumsuz yönde etkilenmemesi gerekir. 4857 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinde işyeri devrinin, devir tarihinde devam eden iş sözleşmelerine etkisi detaylı bir biçimde düzenlenmiş olup işçinin devir tarihinden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken alacaklarından devreden ve devralan işverenin birlikte sorumlu olması esası benimsenmiştir. 6098 sayılı Kanun'a tâbi işçiler bakımından da Kanun'un 428 inci maddesinde paralel bir düzenlemeye yer verilmiş olup her iki Kanun hükmünde devredenin devir tarihinden itibaren iki yıl süre ile devralanla birlikte sorumlu olması emredilmektedir. Buna karşılık işçinin rızası ile gerçekleşen iş sözleşmesinin devrinde tüm tarafların iradesi sözleşmenin devri yönünde birleşmekte; devreden taraf sözleşmenin tarafı olmaktan çıkmakta, devralan ise sözleşmenin tarafı hâline gelmektedir. Böylece devralan işveren, devraldığı işçinin sadece kıdeme bağlı hakları açısından değil tüm hakları açısından devreden işveren yanında geçen hizmet süresinden sorumlu olmakta iken devreden taraf, gerek devir öncesi dönem gerekse devir sonrası dönem yönünden sorumluluktan kurtulmaktadır (..., s.118). Bu sebeple işçinin rızası ile gerçekleşen iş sözleşmesinin devrinde, devreden işverenin devir tarihinden önce veya devir sırasında doğmuş borçlardan dolayı devralan ile birlikte sorumluluğu söz konusu değildir.

5. 6098 sayılı Kanun'un 429 uncu maddesindeki düzenlemeden de tam anlamıyla aynı sonuca ulaşılmaktadır. Kanun koyucu işyeri devrine ilişkin 428 inci maddesinin son fıkrasında "Yukarıdaki hükümlere göre devir hâlinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan, devreden ve devralan işveren müteselsilen sorumludurlar. Ancak, devreden işverenin bu yükümlülüklerden doğan sorumluluğu, devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır." hükmüne yer vermişken "Sözleşmenin devri" kenar başlıklı 429 uncu maddede bu tür bir süre öngörmemiştir. İşyeri devrine ilişkin 428 inci maddede devreden ve devralanın birlikte sorumluluğuna ilişkin kurallara yer verdikten sonra takip eden 429 uncu maddede devredenin sorumluluğuna yönelik herhangi bir hükme yer vermemesi tamamen bilinçli bir tercihtir.

6. 6098 sayılı Kanun, 4857 sayılı Kanun karşısında genel kanun niteliğindedir. Bu Kanun'da düzenlenmeyen hususlarda niteliğine uygun düştüğü ölçüde genel kanun niteliğindeki 6098 sayılı Kanun'un uygulanması gerektiğinde tereddüt bulunmamaktadır. 4857 sayılı Kanun'da iş sözleşmesinin devrine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden bu Kanun'a tâbi işçilerin iş sözleşmelerinin devrinde, genel kanun niteliğindeki 6098 sayılı Kanun'un 429 uncu maddesinin uygulanması gerektiği açıktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki iş sözleşmesinin devri bakımından 6098 sayılı Kanun'da açık bir kural vazedilmiş olup kuralın uygulanması iş hukukunun özel karakterine aykırı düşmez. Bu sebeple 4857 sayılı Kanun'a tâbi işçiler bakımından örtülü bir düzenleme boşluğundan da söz edilemez. Sonuç olarak 4857 sayılı Kanun'a tâbi işçiler yönünden iş sözleşmesinin devrinde 6098 sayılı Kanun'un 429 uncu maddesi uygulanmalıdır. Bu maddede ise devredenin birlikte sorumluluğu esası benimsenmediğinden, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece, devredenin devir tarihinden doğmuş veya devir tarihinden sonra doğacak borçlar bakımından devralan ile birlikte sorumluluğu söz konusu değildir."

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı ve davalı TPOFS vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Somut uyuşmazlıkta; SGK kayıtları ve dosyadaki belgelerden davacının 23.12.2009 - 31.12.2013 tarihleri arasında TPIC işyerinde, 02.01.2014 - 31.03.2015 tarihleri arasında TPOFS işyerinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Mahkemece tanık beyanları, SGK kayıtları gereği TPOFS ve TPIC bakımından işçi geçişleri olduğundan bu Şirketler arasında işyeri devri kabul edilerek sonuca gidilmiştir. Ancak yapılan bu değerlendirme hatalıdır.

3. Dosya kapsamından, davacının da dava dilekçesinde belirttiği gibi TPOFS ve TPIC Şirketleri arasında işyeri devri değil, iş sözleşmesi devrinin söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece hatalı değerlendirme yapılarak işyeri devri olduğu gerekçesiyle karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden ve devir eden davalı Şirketlerin kararı temyiz etmediği dikkate alındığında sonucu itibarıyla doğru bulunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması, 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğidir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı ve davalı TPOFS vekillerinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Davacı ve davalı TPOFS vekillerinin Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmeye yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile sonucu itibarıyla doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harçlarının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.