"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/3134 E., 2022/4648 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 10. ... Mahkemesi
SAYISI : 2019/7 E., 2020/150 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 03.07.2006 tarihinden itibaren davalı işveren bünyesinde maden hakları grup müdürü olarak çalışmaya başladığını, beş ayrı ruhsatlı sahada teknik nezaretçilik yaptığını, ancak bu görevine ilişkin ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek teknik nezaretçi ücret alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, müvekkil Şirkette 01.08.2006-31.08.2016 tarihleri arasında maden mühendisi olarak çalıştığını, teknik nezaretçilik ücretinin ödendiğini, iddianın ve talebin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davacının 01.08.2006-31.08.2016 tarihinde davalı bünyesinde teknik nezaretçi (maden mühendisi) olarak çalıştığı, davacının belirlenen teknik nezaretçi ücret alacağının davalı tarafından eksiksiz ödendiği hususunun ispat edilemediği, davalı tarafından cevap dilekçesi ıslah edilerek ileri sürülen zamanaşımı def'inin dikkate alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporunda teknik nezaretçi ücret alacağının hatalı ve eksik hesaplandığını, dava değeri miktar itibarıyla ıslah edildikten sonra davalı tarafından cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def’inde bulunulmasının kötüniyete dayandığını ve bu nedenle müvekkilinin vekâlet ücretinden sorumlu tutulmaması gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davacının son net ücretinin net 5.500,00 TL tutarında olduğunu, teknik nezaretçilik ücretinin aylık ücret içerisinde tarifeye uygun olarak davacıya ödendiğini, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosyaya sunulan belge ve bilgilere göre maden mühendisi olan davacı işçinin davalı nezdinde teknik nezaretçi olarak görev yaptığı, bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, aylık ücret miktarı yönünden dosyaya sunulan davacıya ait bordrolar ile davacı tanık anlatımlarında belirtilen aylık ücret miktarına ilişkin beyanların örtüşmediği, İlk Derece Mahkemesince emsal ücret araştırması yapıldığı, davalı tarafından ... Maden Mühendisleri Odası Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine uygun olarak tahakkuk ettirilen ücretin içerisinde teknik nezaretçi ücretinin de bulunduğu savunulmuş ise de bordro kayıtlarına göre bu savunmanın ispatlanamadığı, bu itibarla işverence ücret bordrolara yansıtılarak ödenen tutarların mahsubu ile davacının hak kazandığı teknik nezaretçi ücret alacağının belirlenmesinde ve hesaplamalarda hata bulunmadığı, ... sözleşmesinin devamı sırasında alınan, miktar içermeyen ve matbu nitelikteki ibranameler geçersiz olmakla bu ibranamelere itibar edilmemesinin yerinde olduğu, tahkikatın sona ermesine kadar ıslah mümkün olup yasal olarak engel bulunmaması ve bu konuda davalı tarafın kötüniyetini gösterir somut bir delil/emare bulunmaması karşısında yasal süresi içerisinde ibraz edilen cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle ileri sürülen zamanaşımı def’ine itibar edilmesinde ve taraflar lehine ayrı ayrı vekâlet ücreti takdirinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davalı tarafından banka kanalıyla ödenen ücretler belirlenmeden eksik ve hatalı hesaplama yapıldığını, davalı tarafından cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def’inde bulunulması nedeniyle müvekkilinin 2014 ve 2015 yılları teknik nezaretçilik ücretlerine hak kazandığını, müvekkiline ödenen ücretin yalnızca maden hakları grup müdürü olması dolayısıyla ödendiğini, cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def’inde bulunulmasının kötüniyete dayandığını ve bu nedenle müvekkilinin vekâlet ücretinden sorumlu tutulmaması gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; davacının teknik nezaretçi ücret alacağının ödendiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davacının çalıştığı süre dikkate alındığında ücret almadan ibranameleri imzalamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davacının teknik nezaretçi ücret alacağının ispatı, ödenip ödenmediği ve hesaplanması ile zamanaşımı def'i ve vekâlet ücretine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4857 sayılı ... Kanunu'nun 32 ve 37 nci maddeleri ile 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 31 inci maddesi.
2. Dairemizin 27.10.2021 tarihli ve 2021/10852 Esas, 2021/15039 Karar sayılı ilâmında zamanaşımı def'ine ilişkin Dairece benimsenen ilkeler şu şekilde ifade edilmiştir:
"...
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
...
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.....2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.). ..."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihâi kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.