Logo

9. Hukuk Dairesi2024/12136 E. 2025/2024 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının yurt dışında çalışan bir işçi olarak gerçek ücretinin tespiti, iş sözleşmesinin fesih şekli ve fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücretlerine ilişkin alacaklarının miktarının belirlenmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının gerçek ücretinin tespitinde tanık beyanları ve dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesi, ücretin net 1.800,00 USD olarak kabulü gerektiği, imzasız bordrolarda tahakkuk ettirilen fazla çalışma gibi alacaklara ilişkin ödemelerin mahsubunda da bu ücretin esas alınması gerektiği gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.02.2025 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davacı adına kimse gelmedi. Davalı vekili Avukat ... ... geldi.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı işverenin Rusya'daki işyerinde 01.02.2011-24.02.2015 tarihleri arasında hidrolik ustası olarak net 1.800,00 USD ücretle çalıştığını, iş bitimi nedeniyle davacının işine son verildiğini, davacının haftanın 7 günü şantiyede kalarak 08.00-19.00 saatleri arası 1 saat yemek molası ile çalıştığını, davacının ayda iki gün hafta tatili yaptığını, dinî bayramların ilk günü dışında tüm resmî tatil günlerinde çalıştığını, fazla çalışma ve tatil ücretlerinin ödenmediğini, davacının yıllık ücretli izinlerini kullanamadığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık ücretli izin alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının davalı Şirketteki aylık son saat ücretinin 5,10 USD olduğunu, davacının yurt dışında çalışması nedeniyle davalı işverenliğin stopaj ve vergi yükümlülüğü olmadığını, davacının net ücreti ile brüt ücretinin aynı olduğunu, davacının banka kayıtları ve bordrolarda bu hususun belirtildiğini, davacının davalı Şirkette 30.01.2012-30.08.2013, 16.09.2013-25.02.2015 tarihleri arasında çalıştığını, davacının iş sözleşmesinin kıdem tazminatına hak kazanılacak şekilde sona ermiş olduğu hususunda ispat külfetinin davacı tarafta olduğunu, davacının bordrosundaki tahakkukların banka kanalıyla ödendiğini, davacı ihtirazı kayıtsız olarak ödenen tutarları aldığından bordroda yazan tutarlar dışında fazla çalışma ücretine hak kazandığını ancak yazılı delil ile ispatlayabileceğini, davacının proje bazlı belirli süreli iş sözleşmeleri ile çalıştığını, iş sözleşmesinin rızası ile iş bitimi nedeniyle sona erdirildiğini, davacının bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatarına hak kazanamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 30.01.2012-30.08.2013 ve 16.09.2013-25.02.2015 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı, davacı tanıklarının davacının 1.800,00 USD ücretle çalıştığını, bazı aylarda daha yüksek ücret ödendiğini beyan ettikleri, dosyaya mübrez imzasız ücret bordroları ve banka kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine göre; davacının ücretinin büyük çoğunluğunun fazla çalışma ve tatil ücreti olarak tahakkuk ettirildiği, davacı yurt dışında çalıştığından yurt içi emsallerin esas alınamayacağı gözetilerek son ücretin net 1.800,00 USD olduğu, iş bitimi sebebiyle iş sözleşmesinin sona erdirilmesinde işçiye kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesi gerektiği, davacının işyerindeki çalışmalarını gösterecek puantaj kayıtları sunulmadığı, davacıya yapılan 1.800,00 USD'yi aşan ödemelerin fazla çalışma ücretinden düşülmesi gerektiği, davacının haftalık çalışma süresini aşan fazla çalışmaları ile hafta tatili ve genel tatil çalışmaları bulunduğu, davacı tanıklarının davacı ile birlikte çalıştığı dönem için hesaplama yapıldığı, tanıkların belirttiği çalışma sürelerinin 08.00-19.00 saatleri arası işyerinde normal çalışma süreleri olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplamanın da bu süreler için yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ücret miktarının ispatı noktasında ispat külfetinin davacı işçi üzerine olduğu, dinlenen davacı tanığı ...'nin davalı işverenin savunmasını doğrular şekilde "Biz Türkiye'den Rusya'ya giderken saat başı ücretle çalışacağımız söylenmişti. Sözleşmede saat ücreti yazılıydı." şeklinde beyanda bulunduğu, davalı aleyhine açılan ve kesinleşen dosyalarda da ücretlerin saat ücretine göre tespit edildiği, ücret bordrolarının ve iş sözleşmelerinin incelenmesi, aynı davalıya karşı açılmış davalarda emsal istinaf ve Yargıtay kararları ışığında dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde davacının saat ücretinin brüt 5,10 USD olduğu, davalı işverenin iş sözleşmelerinin her birinin davacının tazminata hak kazanamayacak şekilde sona erdiğini ya da davacının tazminatlarını ödediğini ispatlayamadığı, davacının saat ücreti üzerinden işçilik alacaklarının hesaplanması için dosyanın tevdi edildiği bilirkişi tarafından düzenlenen raporda yapılan ödemeler düşüldükten sonra davacının yıllık ücretli izin alacağı bulunmadığının anlaşıldığı, davacı tarafından yıllık ücretli izin alacağı yönünden rapora herhangi bir itirazda bulunulmadığı, usuli kazanılmış hak gözetilerek davacının yıllık ücretli izin alacağının reddine karar vermek gerektiği, İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda tanıkların davacı ile birlikte çalıştığı süreler nazara alınarak tanık beyanları doğrultusunda davacının haftada 15 saat fazla çalışmasının bulunduğu, ayda 2 hafta tatilinde çalıştığı ve dinî bayramların ilk günü dışında diğer ulusal bayram genel tatil günlerinde çalıştığı değerlendirilerek fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hesaplandığı, davacı ile tanıkların birlikte çalıştıkları süre nazara alınarak hesaplama yapıldığı, işbu hesaplamaya göre davacıya yapılan fazla çalışma ödemeleri mahsup edildiğinde davacının fazla çalışma ücreti alacağının bulunmadığının anlaşıldığı, yine davalı vekili tarafından hafta tatili ücreti yönünden 10 saat üzerinden hesaplama yapılmasının istinaf sebebi olarak ileri sürüldüğü, bilirkişi tarafından düzenlenen son raporda Yargıtay kararları doğrultusunda hafta tatili ücretinin hesaplandığı, rapor doğrultusunda davacının fazla çalışma alacağı talebinin reddedildiği, davacı lehine hafta tatili ücretine hükmedildiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, alacağın belirsiz alacak davası yolu ile talep edilmesi durumunda faiz başlangıç tarihlerinin belirlenmesinde, dava tarihi ve miktar artırım tarihi şeklinde ayrım yapılmaması gerektiği, anılan alacaklarda hüküm altına alınacak tüm miktara (kıdem tazminatı hariç) dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği, bu kapsamda faiz başlangıcı yönünden davacının istinafının yerinde olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde;

a. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacı tanığı ...'nin ifadesinin hatalı yorumlandığını, tanığın beyanının çalışma dönemi boyunca ve en son alınan ücrete yönelik olmadığını, diğer davacı tanığının davacının 1.800,00 USD ücret aldığını beyan ettiğini,

b. Bordrolarda tahakkuk eden fazla çalışma ücretlerinin gerçek ücret üzerinden hesaplanıp aradaki farkın hüküm altına alınması gerektiğini, 1.800,00 USD üzerindeki ödemelerin 08.00-19.00 saatleri dışındaki çalışmalara ilişkin olduğunu, bu nedenle bu miktarların fazla çalışmadan mahsup edilmemesi gerektiğini,

c. Tanıkların genel çalışma düzeninden bahsettiklerini, bu nedenle çalışma süreleri ile sınırlı hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu,

d. Bordrolarda belirtilen yıllık izin ödemelerinin mahsup edilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.

2. Davalı vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde;

a. Gerekçeli kararda gerekçeye yer verilmeksizin bilirkişi raporuna atıf yapılmasının yerinde olmadığını,

b. Davacının iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacak şekilde sona ermediğini,

c. Hafta tatili hesaplanmasının hatalı olduğunu, bordrolardaki tahakkuklardan daha fazla çalıştığını yazılı delil ile ispatlaması gerektiğini, kabule göre indirim oranının düşük olduğunu ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, davacının ücretinin doğru belirlenip belirlenmediği, iş sözleşmesinin feshi ve fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık ücretli izin alacaklarının ispatı hususlarındadır.

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 24. maddesinin birinci fıkrasına göre hukuk seçimi, taraflarca açıkça yapılabileceği gibi zımni olarak da yapılabilir. Yabancılık unsuru taşıyan bir iş sözleşmesinin varlığı karşısında, Türk hukukuna göre açılmış bir davada davalı tarafça en geç cevap dilekçesi ile yabancı hukukun uygulanması gerektiği yönünde itirazda bulunulmaması yahut en geç ön inceleme duruşmasında tarafların hukuk seçimi konusunda anlaşmamış olmaları durumunda, uyuşmazlığa uygulanacak olan hukukun Türk hukuku olarak zımnen seçilmiş olduğunun kabulü gerekir. Buna göre somut uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32/1 hükmünde genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.

Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek ünvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususların imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesini ortaya çıkarması durumunda, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve gerekirse işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek ünvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek ilgili meslek odaları, işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.

Somut uyuşmazlıkta davacı, davalı işyerinin yurt dışında bulunan şantiyesinde hidrolik ustası olarak çalıştığını ve ücretinin aylık net 1.800,00 USD olduğunu beyan etmiş; davalı taraf ise davacının saat ücretinin 5,10 USD olduğunu savunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince davacı tanığı ...'nin beyanı da dikkate alınarak davacının 5,10 USD saat ücreti ile çalıştığı kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da bu tespit dosya kapsamına uygun düşmemektedir.

Davacı tanığı ....; "Davacı hidrolik ustası olarak çalışıyordu. Bildiğim kadarıyla davacı ben işten ayrıldıktan sonra yaklaşık 1.5 yıl çalıştı. Davacı 1.800,00 USD ücret alıyordu," şeklinde beyanda bulunduktan sonra davalı vekilinin sorusu üzerine "Biz Türkiyeden rusyaya giderken saat başı ücretle çalışacağımız söylenmişti. Sözleşmede saat ücreti yazılıydı. Ancak ücretin saatlik ücrete göre hesaplanıp hesaplanmadığını bilmiyorum. Ücretler bazı aylar 2.200,00 USD ye denk geliyordu, bazı aylarda 1.800,00 USD ye denk geliyordu, bu iki tutar arasındaki rakamlarda da ücret ödemesi oluyordu.fazla mesaiyle ilgili bordrolarda bir takım tahakkuklar oluyordu, ancak biz bu bordroları anlayamıyorduk," şeklinde açıklama yapmış; diğer davacı tanığı da davacının 1.800,00 USD ücret aldığını beyan etmiştir.

Dosya kapsamındaki ücret bordrolarının imzasız olduğu ve bu bordrolarda son saat ücretinin 5,10 USD olduğunun belirtildiği, iş sözleşmesinde ise saat ücretinin önce 4,10 USD sonra 4,95 USD olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.

Tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, davacının kıdemi, yaptığı işin niteliği ve tanık beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının ücretinin net 1.800,00 USD olduğu kabul edilerek dava konusu alacakların hesaplanması yerine yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Diğer yandan; ücret bordrosundaki ücretin, davacının gerçek ücret miktarını yansıtmadığının anlaşılması hâlinde, bordroların imzalı ve imzasız oluşuna göre bir ayrım yapılması gerekmektedir. Bu hâlde imzalı bordroda yer alan fazla çalışma saati davacıyı bağlayacağından, davacı bordrodaki süreden daha fazla süre ile çalıştığını ancak yazılı bir delil ile ispat edebilir. Davacının imzalı bordrodaki süreden daha fazla çalıştığını yazılı delil ile ispat etmesi hâlinde, bordroda ödendiği belirtilen fazla çalışma ücreti davacının gerçek ücreti üzerinden hesaplanan alacaklardan mahsup edilir. İmzalı bordrodaki fazla çalışma süresinden daha fazla çalışma yapıldığının yazılı kayıtlar ile ispat edilememesi durumunda, bordrodaki fazla çalışma saati ile bağlı kalınarak değerlendirme yapılır. Yani bordrodaki fazla çalışma süresinin işçinin gerçek fazla çalışma süresini yansıttığı, ancak karşılığı olan ücretin gerçek fazla çalışma ücretini yansıtmadığı kabul edilir. Davacının bordrodaki fazla çalışma süresinin karşılığı olan fazla çalışma ücreti gerçek ücret miktarı üzerinden yeniden hesaplanır. Bu hâlde de bordrodaki tahakkuk miktarı hesaplanan alacaktan mahsup edilir.

Ücret bordrosunun imzasız olması hâlinde ise davacının bordroda görünen fazla çalışma süresinden daha fazla çalıştığını tanık delili dâhil olmak üzere her türlü delil ile kanıtlaması mümkündür. Bu durumda ispat edilen fazla çalışma ücretinin davacının gerçek ücreti üzerinden hesaplanması gerektiğinde tereddüt olmamalıdır. Ayrıca hesaplanan bu alacaklardan bordroda tahakkuk eden ve ödendiği banka kayıtları ile sabit olan miktarın mahsubu gerektiği de göz ardı edilmemelidir. Ancak bankaya ödenen miktar gerçek ücreti karşılamıyorsa bu durumda imzasız bordroda gösterilen tahakkuklar banka aracılığı ile ödense bile fazla çalışma alacağı ödemesi olarak sayılamayacağından hesaplanan alacaklardan mahsup edilmemelidir.

Aynı ispat kuralları hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları için de geçerlidir.

Yapılan açıklamalara göre somut uyuşmazlıkta; ücret bakımından yapılan bozma da dikkate alındığında, davacının ücreti net 1.800,00 USD kabul edilerek bu miktarı aşan ve imzasız bordrolarda tahakkuk ettirilmiş olan fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarına ilişkin banka aracılığı ile yapılan ödemelerin hesaplamalardan mahsup edilmesi gerektiği de göz ardı edilmemelidir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.