"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 41. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1841 E., 2023/1611 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/64 E., 2023/416 K.
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, Sendikanın toplu iş sözleşmesi imzacısı olduğu davalı işyerinde 2020 yılı Mayıs ayında RFID Takip Sistemi kullanılmaya başlandığını, RFID sisteminin, takip cihazının takıldığı eşyanın konumunu, spesifik olarak tüm kaldırma - indirme - döndürme hareketlerini raporlayan bir takip sistemi olduğunu, ürün tanıtımında ani düşme ve uzun süre hareketsiz kalma hâllerini algıladığı yazılı ise de aslında işveren tarafından işçinin performansını ve dinlenme aralarındaki eylemlerini takip için kullanılabildiğini, dağıtılan takip cihazları nedeniyle bir çok maddi ve manevi sorun yaşayan işçilerin sendikaya başvurarak şikâyetlerini ilettiklerini, somut olayda işçilerin kısa bir süre hareketsiz kalındığında takip cihazının titrediğini, bu nedenle de sürekli olarak cihazın titreyeceği dürtüsüyle hissiyat kontrolsüzlüğü yaşadıklarını, bunun sonuca olarak da sinirsel sağlık sorunlarının baş gösterdiğini, eşya takibinde kullanılan cihazın kendilerine zorla dağıtılmasının ve bir eşya gibi takip edilmelerinin ... kırıcı olduğunu, takip cihazını işyerinde bırakmak için çalınmasını engelleyecek şekilde güvenli bir emanet yeri bulunmadığını, bu nedenle iş çıkışında da yanlarında bulundurmak zorunda kaldıklarını, bu durumun özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğini, takip cihazının oturup kalkma, esneme ve benzeri vücut hareketlerini algılayabilmesi nedeniyle işçilerin dinlenme molalarının ve tuvalette geçirdiği zamanın dahi takip edildiğini; bu durumun çalışma motivasyonunu yok ettiğini ifade ettiklerini, özellikle cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla kamuoyunda hayalet titreşim sendromu (vibranxiety) olarak bilinen, vücutta taşınan titreşimli bir cihazın bilinçaltına bıraktığı duygu nedeniyle cihaz titremediği hâlde titriyormuş gibi hissetme rahatsızlığı baş gösterdiğini, davalı ile Sendika arasında 01.07.2018 -30.06.2021 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesi akdedildiğini, toplu iş sözleşmesinin 22 nci maddesinin (d) bendinde "İşçinin işe devamını ve mesai planlarına uygun çalışmasını belgelendirmek hususunda işyeri uygulamasına devam edilir." hükmü yer aldığını, sözleşmenin 25 inci maddesinde ise mesailerin işveren tarafından ilan edileceği ve düzenlenmesi konusunda 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerinin uygulanacağının yazılı olduğunu, mevzuatta takip cihazı uygulamasına izin veren hiçbir hüküm olmadığını, sözleşmenin 27 nci maddesinin (a) bendinde "Üyenin çalışma süresini tespit edecek belge, kendisine ait parmak izi kavdı saat kartı (işverence belirlenecek başka bir yöntem dahil) veya puantaj kaydıdır. Her üye işe başladığı ve işten çıktığı saati tevsik için parmak izi basmak veya kendi saat kartını bizzat basmakla veya ilgili formu imzalamakla yükümlüdür." hükmü olduğunu, konuyla ilgili müvekkili Sendikanın İstanbul 2 No.lu Şube Başkanlığı tarafından davalı işverene uygulamanın hukuka aykırı olup derhâl sonlandırılması talepli 08.05.2020 tarihli yazı gönderildiğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin imzacısı olduğu Avrupa Sosyal Şartı'nın 2 nci bölümünde yer alan 1 inci maddesinde çalışma hakkının tanımlandığını, akit taraflarca çalışma hakkının etkin bir biçimde kullanılmasını sağlamak üzere çalışanların özgürce edindikleri bir işle yaşamlarını sağlama haklarının etkin biçimde korumanın taahhüt edildiğini, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun (6698 sayılı Kanun) teknolojinin gelişmesiyle birlikte vatandaşların kişisel verilerini rızasını almaksızın ve meşru bir amaç olmadan tek taraflı olarak işleyen veri sorumlularının yükümlülüklerinin düzenlenmesi amacıyla 2016 yılında yürürlüğe girdiğini belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle takip cihazı uygulamasının, sağlık sorunlarına yol açması ve işçinin onurunu zedelemesi nedeniyle mevzuata ve toplu iş sözleşmesine aykırı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, bünyesinde 1.000'in üzerinde işçi çalıştıran bir sanayi şirketi olduğunu, işçilerin güvenliği ile iş yönetimi bakımından bazı teknolojik desteklere ihtiyaç duyulduğunu, bunlardan birisinin de "Hassas Konum Tabanlı Mobil Personel Etiketi" adı verilen ve RFID teknolojisi kullanılan bir teknolojik konum bilgisi sisteminin olduğunu, bu teknolojinin konum belirleme işlemlerinde önemli rol oynadığını, alıcıdan uzaklaşan kartın konum bilgisi vermesinin söz konusu olmadığını, bahsi geçen sistemin yalnızca iş güvenliğini hedeflemekte olduğunu, kullanılan sistemin işverenin yönetim hakkının bir sonucu olduğunu, sistemin 6698 sayılı Kanun'a aykırılık teşkil etmediğini, RFID teknolojisinin 6698 sayılı Kanun'un genel ilkeleri arasında yer alan “İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma” ilkesiyle örtüştüğünü, kullanılan sistemin işçinin mental sağlığı açısından bir sakınca teşkil etmediğini, özel hayatı ihlal etmesi gibi durumlara sebep olmasının teknik açıdan imkânsız olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; işyerinde yetkili sendikanın bulunduğu, RFID takip cihazı uygulaması getirilirken sendikanın görüşünün alınmadığı, toplu iş sözleşmesinin 27 nci maddesi ile "Üyenin çalışma süresini tespit edecek belge, kendisine ait parmak izi kaydı saat kartı (işverence belirlenecek başka bir yöntem dahil) veya puantaj kaydı olduğu"nun belirlendiği, işyerinde çalışma süresi boyunca takibine dair maddede hüküm bulunmadığı, tüm çalışma süresi boyunca gün içerisinde işçinin devamlı takip edilip her an nerede ne yaptığının kontrol edilmesinin çalışma barışına aykırı olduğu, tanık beyanlarına göre de söz konusu cihazın sağlık sorunlarına yol açtığı ve psikolojik olarak rahatsız ettiğinin anlaşıldığı, işyerinde takım lideri, posta başı ve kameralar ile bahsedilen önlemler alınabiliyorken takip cihazı uygulamasının mevzuata ve toplu iş sözleşmesine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili cevap dilekçesinde belirttiği sebeplerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; işverence RFID takip cihazının kişilik haklarını ihlal eder şekilde kullanıldığının dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamından anlaşıldığı, iş sağlığı ve güvenliği ile işçilerin çalışma düzeninde takibinin işveren tarafından alınabilecek başka tedbir ve uygulamalarla sağlanabilme imkânı varken çalışma barışını bozar şekilde söz konusu cihazın sürekli taşınmasını istemesinin insan haklarına ve hukuka aykırı olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının isabetli olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; cevap ve istinaf dilekçelerinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, işveren tarafından işçilere kullandırılan RFID takip cihazı uygulamasının hukuka aykırı olup olmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
2. Anayasa'nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20 nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
...
Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir."
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 417 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür."
4. 6098 sayılı Kanun'un 419 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"İşveren, işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin işe yatkınlığıyla ilgili veya hizmet sözleşmesinin ifası için zorunlu olduğu ölçüde kullanabilir."
5. 6098 sayılı Kanun'un "Düzenlemelere ve talimata uyma borcu" kenar başlıklı 399 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"İşveren, işin görülmesi ve işçilerin işyerindeki davranışlarıyla ilgili genel düzenlemeler yapabilir ve onlara özel talimat verebilir. İşçiler, bunlara dürüstlük kurallarının gerektirdiği ölçüde uymak zorundadırlar.
"
6. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun (6331 sayılı Kanun) "İşverenin genel yükümlülüğü" kenar başlıklı 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi şöyledir:
"İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve
uygunsuzlukların giderilmesini sağlar."
7. 6698 sayılı Kanun.
3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta davacı vekili, işyerindeki takip cihazı uygulamasının sağlık sorunlarına yol açması ve işçinin onurunu zedelemesi nedeniyle mevzuata ve toplu iş sözleşmesine aykırı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiş; davalı işveren iş sağlığı ve güvenliği önlemleri kapsamında uygulama yapıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
2. Dosya kapsamına göre dava konusu uygulama RFID takip cihazı aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. RFID yani Radyo Frekanslı Tanıma (Radio Frequency Identification) teknolojisi ile işçinin konum ve hareketinin takip edildiği, ayrıca cihazın belli bir süre hareketsizlikte titrediği anlaşılmaktadır.
3. Dava dilekçesinde; RFID cihazı ile işveren tarafından işçinin performansı ve dinlenme aralarındaki eylemlerinin takip edildiği, mesai takibi yapıldığı, iş çıkışında kullanılmaya devam edildiğinden özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği iddiaları ileri sürülmüştür. İşveren ise RFID cihazının; teknolojik konum bilgisi sistemi olduğunu, bu sistemin yalnızca iş güvenliğini hedeflediğini, zaten bu amacın dışında da hizmet vermediğini, kart sayesinde işçinin yüksek riskli alanlara izinsiz girişlerinin ve özel izin gerektiren bölümlere girişlerinin kontrol altına alındığını, işçinin mesai bitiminde fabrikayı terk etmesi hâlinde kartların hiçbir şekilde konum bilgisi vermediğini savunmuştur. Bununla birlikte Mahkemece uzman bilirkişilerden oluşan bir kurul aracılığı ile keşif suretiyle inceleme yapılmadığından, iddia ve savunmalar çerçevesinde RFID cihazının çalışma sistemi, toplanan veriler, cihazın aktif olduğu alanlar ve işveren tarafından cihazın ve toplanan verilerin hangi amaçlarla kullanıldığı hususu duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmemiştir.
4. Diğer taraftan davacı vekili, RFID cihazının çalışma sistemi ve titreşim özelliği sebebiyle işçilerin psikolojik sorun yaşadıklarını ve insan sağlığı bakımından tehlikeli olduğunu iddia etmektedir. Bununla birlikte bu husus hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan bir konu olmadığından ve bilirkişi görüşü alınmadığından, dosya kapsamı çerçevesinde bu iddia bakımından da bir kanaate ulaşmak olanaklı değildir.
5. Dava dilekçesinde, hareketsizlik durumunda RFID cihazının kısa bir süre sonra titrediği ve bu durumun sinirsel sağlık sorunlarına yol açtığı iddia edilmiştir. Davalı cevap dilekçesinde, cihazın uzun süre hareketsizlik durumunda titrediğini, bunun da işçinin bayılması ve düşmesi gibi durumlarda acil müdahale imkânı sağladığını belirtmiş, temyiz dilekçesinde de 15 dakika hareketsizlikte cihazın titrediğini ifade etmiştir. Titreşim için hareketsizlik süresi bakımından; davacı tanıkları, 2 ila 10 dakika arasında değişen süreler olarak, davalı tanıkları ise 5 ila 10 dakika arasında değişen süreler olarak beyanda bulunmuşlardır. Bununla birlikte Mahkemece cihazın ne kadar sürelik bir hareketsizlik sonucunda titrediği net bir şekilde tespit edilmemiş, bu konudaki çelişkiler de giderilmemiştir.
6. Bu noktada belirtmek gerekir ki dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelere göre işçilerin konum ve hareket bilgisine dair kişisel verilerin işlenmesinin söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Kişisel veri -belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla- bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmekte olup işçinin konum bilgisi ve çalışma süreleri de bu kapsamda yer almaktadır.
7. Kişisel verilerin korunması ..., kişinin insan onurunun korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır. Kişisel verilerin işlenmesi bakımından uyulması gereken genel ilkeler 6698 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Hükme göre kişisel verilerin işlenmesinde "a) Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma. b) Doğru ve gerektiğinde güncel olma. c) Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme. ç) İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma. d) İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme." ilkelerine uygun hareket edilmelidir.
8. 6698 sayılı Kanun'un 5 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince de kural olarak kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez. Bununla birlikte aynı hükme göre "Kanunlarda açıkça öngörülmesi" veya "Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması" durumlarında ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür. Nitekim 6098 sayılı Kanun'un 417 nci maddesinin ikinci fıkrasında işverenin, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçilerin de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü olduğu ve 6331 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinde de, işverenin, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu ve bu çerçevede mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hâle getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapacağı belirtilmiştir. Belirtmek gerekir ki RFID cihazı ile toplanan kişisel verilerin niteliği ile hangi verilerin ne şekilde işlendiği, kişisel verilerin işlenmesi için ilgilinin açık rızasının gerekip gerekmediği ve bu konuda işçilerin rızasının bulunup bulunmadığı hususları araştırılmadığından, bu bağlamda hukuki bir sonuca ulaşmak da mümkün değildir.
9. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgulara göre İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma eksik olup hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Bu itibarla Mahkemece öncelikle uyuşmazlık konusu RFID takip cihazı bakımından uzman bir mühendis bilirkişi, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı bilirkişi, işyerinde yürütülen faaliyet konusunda uzman bir bilirkişi ile ruhsal ve fiziksel sağlığa zarar tespiti bakımından tıp bilirkişisinden oluşan kurul teşkil edilmeli; takip cihazının çalışma yöntemi, hangi verilerin kaydedildiği, cihazın titreme sıklığı, hangi durumlarda cihazın devreye girdiği, çalışma saatleri dışında aktif olup olmadığı, çalışma saatleri dışında veya işyeri sınırları haricinde cihazı taşıma zorunluluğu bulunup bulunmadığı, cihazın aktif olduğu alanlar, elde edilen verilerin hangi yöntemle saklandığı ve kaydedildiği, tespit edilecek uygulamanın işçinin sağlığı üzerinde olumsuz bir etkiye sebebiyet verip vermediği gibi hususlar duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli; söz konusu kişisel verilerin işlenmesi bakımından ilgilinin açık rızasının gerekip gerekmediği değerlendirilmeli ve bundan sonra işçilerin rızasının bulunup bulunmadığı araştırılarak işçilerin rızası alınmış ise buna dair imzalanmış onay metinleri dosya kapsamına dâhil edilmeli ve tüm bu hususlar araştırıldıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacı Sendika vekili; davalı işyerinde 2020 yılı Mayıs ayından itibaren RFİD takip sisteminin kullanılmaya başlandığını, bu sistemin takıldığı eşyanın konumunu spesifik olarak tüm kaldırma-indirme -döndürme hareketlerini raporlayan bir sitem olduğunu ilk amacın taşınan eşyanın takibini kolaylaştırmak iken şimdi çalışanların performansını ve dinlenme aralarındaki eylemlerini takip için kullanıldığını, bu durumun işçilerde maddi ve manevi sıkıntılara neden olduğunu, çalışanların bu cihaz vasıtasıyla takibinin kişililik haklarına saldırı niteliği taşıdığını, çalışanın 5 ila 10 dakika gibi bir zamanda hareketsiz kalması hâlinde titreşime geçerek sisteme uyarı verdiğini, cihazın titrememesi için sürekli hareket hâlinde olma dürtüsü geliştiğini, hissiyat kontrolsüzlüğünün başladığını, motivasyonu azalttığını, işçilerin rızası alınmaksızın tek taraflı olarak toplu iş sözleşmesi hükümlerine aykırı olarak uygulanan bu takibin asıl amacının performans ölçümüne yönelik olduğunu ileri sürerek takip cihazı uygulamasının sağlık sorunlarına yol açması ve işçinin onurunu zedelemesi nedeniyle bu durumun mevzuat ve toplu iş sözleşmesi hükümlerine aykırı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; davalı işyerinde 1.000'e yakın çalışanlarının bulunduğunu, işçilerin güvenliği ve iş yönetimi için bazı teknolojik desteklere ihtiyaç duyulduğunu, davaya konu edilen "Hassas Konum Tabanlı Mobil Personel Etiketi" adı verilen RFID teknolojisi kullanılan teknolojik konum bilgi sisteminin personel ve ekipmanın bu cihazla konumlarının belirlendiği bu yöntemle öncelikle işçilerin iş güvenliklerinin hedeflendiğini, bu sayede işçilerin yüksek riskli alanlara izinsiz girişlerini önlediklerini, özel izinle girilen alanlardaki girişlerin kontrolünü sağladıklarını, kartı taşıyan işçinin uzun süre hareketsiz kalması hâlinde sistemin devreye girerek işçinin bayılma ve düşmesi gibi durumlarda müdahale sağlandığını, 01.07.2018-30.06.2021 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin 27 nci maddesinin (a) bendinin "Üyenin çalışma süresini tespit edecek belge, kendisine ait parmak izi kaydı, saat kartı (işverence tespit edilecek başka bir yöntem dahil) ve puantaj kaydı" hükmünü içerdiğini, toplu iş sözleşmesinin bu hükmünün işverene çalışma süresinin tespiti için kullanılacak belge ve sistemler konusunda yetki verdiğini, kullanılan sistemin yönetim hakkının bir sonucu olduğunu, hukuka aykırı bir durumun söz konusu olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; takip cihazı uygulamasında davacı Sendikanın görüşünün alınmadığı, toplu iş sözleşmesinin 27 nci maddesinin (a) bendinin işyerinde çalışma süresi boyunca gün içersinde işçinin sürekli takibine imkân veren hükümler içermediği, işçinin sürekli takibinin ve kontrolünün çalışma barışına aykırı olduğu, tanık beyanlarına göre de bu sistemin işçilerde sağlık sorunlarına yol açtığı, kamera sistemi, ustabaşı ve takım liderleri eli ile bu takip imkânı varken bu yöntemle yönetim hakkının kullanılmasının mevzuata ve toplu iş sözleşmesi hükümlerine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; verilen kararın davalı tarafça istinaf edilmesi üzerine ilgili İstinaf Dairesi Mahkeme kararını yerinde bularak davalı tarafın istinaf talebini esastan reddetmiştir.
Dinlenen davacı tanıkları; sistem uygulamaya konulurken işçilerden ... alınmadığını, sistemin uygulanmaya başlaması ile birlikte çalışanlar üzerinde yoğun bir baskının oluştuğunu, 5 ila 10 dakika arasında hareketsizlik hâlinde cihazın titremeye başlayarak uyarı verdiğini, fabrikanını çoğu bölümünde işçilerin elleri ile üretime devam etmesine rağmen bedenleri hareketsiz olduğu için cihazın titrediğini, sisteme gönderilen uyarı uzerine posta başının gelerek kendilerini uyardığını, bu durumun işçileri psikolojik olarak rahatsız ettiğini, dinlenme aralarında bile cihazın titreşim verdiğini, kartı sürekli olarak üzerlerinde taşımak zorunda olduklarını, bu sistemle işveren ve ekip liderleri tarafından "Çalışmıyorsunuz, çalışın." şeklinde sürekli uyarılara maruz kaldıklarını, işverinin iş güvenliğini sağlamak için bu yöntemi uyguladıkları yönündeki savunmasının gerçeği yansıtmadığını, deprem anında uyarı verdiği iiddia edilmiş olsa da çıkışta kart okutulmadan geçiş mümkün olmadığından yığılmayı önleyemeyeceği, insani bir ihtiyaç olan lavabolarda bile sistemin harketsizlik hâlinde devreye girdiğini, her on dakikada bir ayağa kalkarak vücutlarını hareket ettirmek zorunda kaldıklarını, sürekli takip edilme hissi yaşadıklarını, cihazın psikolojik olarak kendilerini rahatsız ettiklerini belirtmişlerdir.
Davalı tanıkları anlatımlarında; cihaz kurulurken başlangıçta işçilerden onay alınmadığını, cihazın personelin iş güvenliğini sağlamak amacıyla kurulduğunu, düşme, bayılma gibi durumlarla çalışanların girmemesi gereken yerlere girilmesi hâlinde uyarı verdiğini, bu yolla iş güvenliği sağlandığını, işçinin öğle molasında uyurken uyarı verdiği için işçinin bayıldığı düşünülerek işçinin kontrolünün sağlandığını, cihazın hareketsizlik hâlinde 10 dakikalık sürelerde uyarı verdiğini, fabrika dışında bu uyarının olmadığını, uyarı durumunda işçinin kontrolü yapılarak bu durumun tutanak altına alındığını ancak tutulan tutanaklar nedeniyle herhangi bir işçiye yaptırım uygulanmadığını belirtmişlerdir.
Tüm dosya kapsamından davacı tanık anlatımlarına göre 5 ila 10 dakika, davalı tanık anlatımlarına göre ise 10 dakika hareketsizlik hâlinde sisteme uyarı gittiği, uyarı giden işçiler için haklarında hiç işlem yapılmamış olsa bile tutanaklar tutulduğu ya da ustabaşları tarafından uyarıldıkları, işçilerin bu uyarının gitmemesi için 10 dakikada bir harekete geçtikleri sabittir.
6098 sayılı Kanun'un 417 nci maddesi "İşçinin kişiliğinin korunması" başlığını taşımakta olup maddenin birinci fıkrasında "İşveren hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür." denilmektedir.
6098 sayılı Kanun'un 419 uncu maddesi ise "İşveren, işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin işe yatkınlığıyla ilgili veya hizmet sözleşmesinin ifası için zorunlu olduğu ölçüde kullanabilir." hükmünü içermektedir.
6098 sayılı Kanun'un 396 ncı maddesine göre de "İşçi yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır."
İşverenlerin iş dünyasında rekabet edebilmek ve ayakta kalabilmek için çalışanları hakkında düzenli bilgilere ihtiyaç duyması ve onları üretim sahasında kontrol etmesi doğaldır. Bu kontrol bazen kanuni zorunluluk ve sorumluluklardan kaynaklanabilir; bazen de performans değerlendirme verimlilik ölçümü ve iş güvenliği sebeplerinden kaynaklanabilir.
İşveren bu sebeplere dayanarak gerekli izlemelerde bulunabilir. Ancak bu izlemeler gerçekleştirilirken her zaman orantılılık ilkesine uygun davranmak zorundadır. Aksi durumda işçilerin özel hayatlarının ihlali söz konusu olacaktır. İzlenmenin işçiler üzerinde oluşturacağı etki yoğunlukla strestir. İzlenme, işçiler üzerinde depresyon ve anksiyete artışlarına sebep olabilecektir.
6698 sayılı Kanun kişisel veriyi kimliği belirli yada belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin "her türlü bilgi" olarak tanımlar.
6698 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde yer alan kişisel verilerin işlenmesine ilişkin ... ilkeler her türlü kişisel veri işleme faaliyetlerinin içinde bulunmalı ve veri işleme faaliyetleri bu ilkelere uygun olarak yürütülmelidir. Bu ilkeler; hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun davranma, doğru ve gerektiğinde güncel olma, belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme, işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma, ilgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhaza edilme olarak düzenlemiştir.
Kanun'un 5 inci maddesi ise kişisel verilerin işlenme şartlarını düzenlenmiş olup birinci fıkrası kişisel verilerin ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemeyeceğini, ikinci fıkrası rızanın aranmayacağı ayrık durumları düzenlemiş; ancak somut olayda ikinci fıkrada sayılan durumların söz konusu olmadığı anlaşılmıştır.
İşçinin taraf tanık anlatımlarına göre her on dakikada, hareketsiz kalması hâlinde bu durumun sisteme kaydedilerek titreşim gönderilmesi ve arkasından işlem yapılmasa bile ekip başları tarafından uyarılması ya da tutanak tutulması, 6698 sayılı Kanun kapsamında özel nitelikte kişisel veri olarak kabul edilmelidir. Bu hâliyle sürekli şekilde izlenmek doğaldır ki işçiyi stres altına sokarak işçi sağlığını olumsuz etkilemekte, kişilik haklarını zedelemektedir.
Davalı işyerinde işçilerin başlangıçta açık rızası alınmadan uygulamaya konulan Hassas Konum Tabanlı Personel Etiketi kısaca RFID adı verilen bu takip sistemi ister davacı tarafın ileri sürdüğü gibi işçilerin performans denetimine ilişkin olsun, ister davalı tarafın ileri sürdüğü gibi ihtilaflı dönemde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinin 27 nci maddesinin (a) bendinden hareketle üyenin çalışma süresini tespiti yanında birincil amaç olarak iş sağlığı ve güvenliği için kullanılmış olsun -ki işçilerin iş sağlığı ve güvenliğinin takip sistemi dışında başka yöntemlerle sağlanması mümkün iken- her on dakikada bir yerlerinde olup olmadıklarının, hareketsiz kalıp kalmadıklarının kontrolü insan psikolojisine, orantılılık ilkesine 6098 sayılı Kanun'un 417 ve 419 uncu maddelerine, 6698 sayılı Kanun'a ve ... insan haklarına aykırılık oluşturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle RFID takip cihazı uygulamasının mevzuata ve toplu iş sözleşmesine aykırı olduğunun tespitine ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararı ve davalı tarafın istinaf talebini esastan reddeden istinaf kararı usul ve kanuna uygun olmakla onanması gerekirken çoğunluğun bozma yönündeki kararına iştirak edilememiştir.