"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1686 E., 2024/2054 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 32. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/413 E., 2024/153 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirketlerin yurt dışı şantiyelerinde 25.01.1998-16.03.2016 tarihleri arasında ince işler kalfası olarak en son 2.750,00 USD ücret ile çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz şekilde sona erdirildiğini, çalıştığı süre boyunca hak kazanılan işçilik alacaklarının davalılar tarafından ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... (Eski ünvanı: ....) vekili; davacının müvekkili Şirket çalışanı olmadığını, davanın husumetten reddi gerektiğini, zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacının talep ettiği alacak kalemlerinin çalıştığı ülke mevzuatına göre değerlendirilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının iddia ettiği fahiş ücret miktarının müvekkili Şirket tarafından kabul edilmediğini, aksinin kabulü hâlinde de ücretin brütleştirilmesine itiraz ettiklerini, davacının yurt dışında çalıştığını iddia ettiği dönemde Türkiye’de olup olmadığının, Türkiye’de sigortalı bir işte çalışıp çalışmadığının veya kendi adına ve hesabına Türkiye’de iş görüp görmediğinin araştırılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı....Uluslararası İnşaat Yatırım Sanayi ve Ticaret AŞ vekili; öncelikle husumet itirazında bulunduklarını, zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacının talep ettiği alacak kalemlerinin çalıştığı ülke mevzuatına göre değerlendirilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının iddia ettiği fahiş ücret miktarının müvekkili Şirket tarafından kabul edilmediğini, aksinin kabulü hâlinde de ücretin brütleştirilmesine itiraz ettiklerini, davacının proje bazlı çalıştığı anlaşıldığından infisah eden sözleşme hükümleri gereği davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının iddia ettiği çalışma koşullarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının yurt dışında çalıştığını iddia ettiği dönemde Türkiye’de olup olmadığının, Türkiye’de sigortalı bir işte çalışıp çalışmadığının veya kendi adına ve hesabına Türkiye’de iş görüp görmediğinin araştırılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 25.01.1998-16.03.2016 tarihleri arasında davalı Şirketler nezdinde çalıştığı, dosya kapsamına kazandırılan 04.10.2013-04.04.2014 yürürlük süreli Rusya bireysel iş sözleşmesi ile 14.02.2014-14.08.2014 yürürlük süreli Belarus iş sözleşmesi kapsamında çalıştığı 04.10.2013-16.03.2016 tarihleri arasındaki dönem bakımından ilgili iş sözleşmelerinde hukuk anlaşması olduğundan ilgili ülke mevzuatına göre değerlendirme yapılması gerektiği, buna göre Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392. maddesi ile Belarus İş Kanunu'nun 242. maddesi hükümleri dikkate alındığında davanın 29.12.2017 tarihinde açılmış olması sebebiyle alacak ve tazminat taleplerinin hak düşürücü süre içerisinde talep edilmediğinden reddi gerektiği; taraflar arasında iş sözleşmesi bulunmayan 25.01.1998-16.07.2013 tarihleri arasındaki dönem bakımından ise uyuşmazlığın Türk hukuku hükümlerine göre sonuçlandırılması gerektiği, buna göre davacının Türk hukuku hükümlerinin uygulandığı çalışma dönemi bakımından zamanaşımına uğramayan ve dosya kapsamı ile ispatlandığı sabit olan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, hafta tatili ücreti, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının kabulüne, yıllık izin ücreti alacağının reddine dair davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının talep konusu dönemlerde yurt içinde çalışmasının bulunmadığı ve mutad işyerinin Rusya ve Belarus olduğu, bu itibarla hukuk seçimi anlaşması bulunmayan dönemler için de 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 27/2 hükmü uyarınca mutad işyeri hukukuna göre uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği, buna göre Belarus İş Kanunu’nun “İş uyuşmazlıklarının çözümü için başvuru şartları” başlıklı 242. maddesi ve Rusya Federasyonu İş Kanunu’nun “Bireysel İş Uyuşmazlıklarının Mahkemeye Götürülebilme Süresi” başlıklı 392. maddesi uyarınca davanın zamanaşımı sebebi ile reddine karar verilmesi gerektiği; Yargıtayın taraflar arasında uygulanması gereken hukuk yönünden anlaşma bulunması durumuna ilişkin olarak içtihat değişikliğine gittiği görülmekle, bu durumda davalılar lehine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmayacağı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Davalı tarafça süresinde sunulmayan cevap dilekçesi içeriğinde ve ön inceleme duruşmasında yabancı hukuka dair bir itirazda bulunulmamış olup Türk hukukuna göre karar verilmesi gerekmekteyken İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince bu hususa yönelik hiçbir araştırma yapılmadığını,
2. Yabancı hukuk uygulanmasını kabul anlamına gelmemekle birlikte, önceki Yargıtay yerleşik içtihatları uyarınca Türkiye'de Türk iş hukukuna göre dava açılmış olmasının Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi Genel Kurulu kararına ve Rus iş hukukuna göre mahkemeye başvurma süresinin kaçırılmasında geçerli neden olarak kabul edilmesi gerektiğini,
3. Davacının birden fazla ülkede (Rusya ve Belarus) çalıştığı ve bu hususun tanık beyanları ile de ispatlandığı gerçeği gözetildiğinde uygulanması gereken hukukun 5718 sayılı Kanun'un 27/3 hükmü uyarınca davalının esas işyerinin bulunduğu ülke hukuku yani Türk hukuku olması gerektiğini, ayrıca 5718 sayılı Kanun'un 27/4 hükmü de dikkate alındığında daha sıkı ilişkili Türk hukukunun somut olaya uygulanması gerektiğini,
4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 20 ila 25. maddeleri dikkate alındığında hukuk seçimine ilişkin yurt dışı iş sözleşmesinde yer alan kayıtların genel işlem koşulu niteliğinde olması sebebiyle geçersiz olduğunu, bu sebeple de uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiğini,
5. Salt lafzi yorumla Rus hukukunda yer alan ifadelerin hak düşürücü süre, zamanaşımı süresi olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, Rusya İş Kanunu'nun 397/5 hükmü uyarınca Mahkeme tarafından sürelerin yeniden başlatılacağı düzenlenmiş olmasına rağmen bu hükmün dikkate alınmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğunu,
6. Kıdem tazminatı kamu düzenine ilişkin olduğundan hesaplamanın Türk hukukuna göre yapılması gerektiğini,
7. Yargıtay içtihat değişikliği sebebiyle verilen kararın hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ve sürpriz karar yasağına aykırılık teşkil ettiğini,
8. Türk işverenler görünürdeki tüzel kişiliğin arkasına saklanarak birtakım yükümlülüklerden kaçtığından ve bu şekilde işçileri hem madden hem de manen zarara uğrattıklarından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2/2 hükmü uyarınca hakkın kötüye kullanılmasına izin verilmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, zamanaşımı def'i, davanın süresinde açılıp açılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımı, hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir (Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, 2022, s.315; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, 2021, s.127). Buna göre Rusya Federasyonu İş Kanunu ile Belarus İş Kanunu'nun bu konudaki hükümlerinin uyuşmazlıkta uygulanması, 5718 sayılı Kanun'un 2 ve 8. maddelerinin bir gereğidir.
Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 392. maddesinde belirtilen süreler ile Belarus İş Kanunu'nun 242. maddesinde sözü edilen sürelerin Dairemizce daha önce bazı kararlarda hak düşürücü süre olduğu belirtilmişse de yeniden yapılan değerlendirmede bu sürelerin zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacının Rusya'da geçen çalışmalarının son bulduğu tarihte yürürlükte olan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392. maddesine göre zamanaşımı süresi 3 aydır. Yine davacının Belarus'ta geçen çalışmaları bakımından da zamanaşımı süresi, Belarus İş Kanunu'nun 242. maddesine göre 3 aydır.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hallerde Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Türk kamu düzeninin ihlali sonucunu doğuracak hâller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali hâlinde söz konusu olmaktadır. Ancak her emredici hükmün ihlalinin veya her emredici hükmü ihlal eden bir (yabancı) kuralın, Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Öyleyse iç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi; Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere ve özel hukuka ait iyiniyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.
Zamanaşımı süresi, kamu düzenine ilişkin olmadığından dava konusu uyuşmazlığa uygulanan yabancı hukuktaki zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmiştir. Nitekim iç hukukumuzda işe iade davalarında 1 aylık arabulucuya başvuru süresi, işe iade davalarında arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceğine ilişkin süre, yine idare mahkemesinde dava açmak için öngörülen 60 günlük dava açma süresi daha kısa olup iç hukukumuzdaki 3 aydan daha kısa sürelerle yapılan uygulamaların kamu düzenine aykırı olmadığı kabul edildiğinden, dava konusu uyuşmazlığa uygulanan yabancı hukuktaki 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal eder nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir.
Dava tarihi itibarıyla söz konusu zamanaşımı sürelerinin dolduğu ve davalı tarafça usulüne uygun şekilde zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.01.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Türk hukukunda maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımına uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Kanun'un 8. maddesinde, "Zamanaşımı, hukukî işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir." şeklinde düzenlenmiştir.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm "Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır." şeklindedir.
Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural, yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel değerlerine, genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararı).
Zamanaşımının bizzat kendisi kural olarak kamu düzenini ilgilendiren bir konu olmadığından yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk hukukundan farklı düzenlenmiş olması, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi kapsamında kamu düzeni müdahalesi gerektirmez. Buna karşılık, uyuşmazlığa uygulanacak olan yabancı hukukta talep hakkının hiç zamanaşımı süresine tâbi tutulmaması, Türk hukukuna nispetle fevkalade kısa bir zamanaşımı süresine tâbi tutulması veya talep hakkında aşırı derecede uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi hâllerinde 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince kamu düzeni müdahalesinin kabul edilmesi gerekmektedir (Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, İstanbul, Yirmi Birinci Baskı, 2015, s.214; Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, Sekizinci Baskı, 2022, s.314; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, İkinci Bası, 2021, s.126; Mesut Aygün, Ali Önal, "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukukta Zamanaşımı", Legal Hukuk Dergisi, C. 14, 2016, S. 165, s. 4914).
Somut olayda uyuşmazlığa uygulanan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392/1 hükmünde "Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir." denilmektedir. Rusya Federasyonu Parlamentosu tarafından Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392. maddesinde 03.07.2016 tarihinde Federal Kanun ile değişikliğe gidilerek 3 aylık zamanaşımı süresi 1 yıla çıkarılmıştır. Söz konusu hüküm; "Çalışan, ücretlerin ve diğer ödemelerin ödenmemesi veya eksik ödenmesine ilişkin bireysel işçi ihtilaflarının çözümü için, işten çıkarılma nedeniyle ödenmesi gereken ücretlerin ve diğer ödemelerin yapılmaması veya eksik ödenmesi de dâhil olmak üzere, bu tutarların ödenmesi için belirlenen tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurma hakkına sahiptir." şeklindedir.
Somut uyuşmazlığa uygulanan Belarus İş Kanunu'nun 242. maddesinde de benzer bir hüküm bulunmaktadır. Buna göre "Çalışanlar haklarını ihlal edildiğini öğrendikleri veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren 3 ay içinde Bireysel İş uyuşmazlığının çözümü için Mahkemeye başvurma hakkına sahiptir. İşveren çalışanın işletmeye verdiği zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıklarda zararın tespit edildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde mahkemeye gitme hakkına sahiptir. ..."
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, mahkemeye erişim hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Gerek Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392. maddesinin 03.07.2016 tarihinden önceki şeklinde gerekse Belarus İş Kanunu'nun 242. maddesinde öngörülen 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Nitekim Rusya Federasyonu da 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu sonucuna varmış ve 03.07.2016 tarihi itibarıyla bu süreyi 1 yıla çıkarmıştır. Sonuç olarak, Anayasa’da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392. maddesi ile Belarus İş Kanunu'nun 242. maddesinde 3 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.
Kamu düzeni müdahalesi neticesinde yabancı hukukunun ilgili hükmünün olayda uygulanmaması ile ortaya çıkan boşluğun ise öncelikle yetkili yabancı hukuktaki başka bir hüküm ile doldurulması gerektiği prensip olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde söz konusu boşluğun doldurulamaması hâlinde hâkimin kendi hukukunu olaya uygulayarak uyuşmazlığı çözmesi gerekmektedir (Nomer, s.179-180; Doğan, s.260-261).
Somut olayda Rusya hukukuna tâbi çalışmalar yönünden; Türk kamu düzenine aykırı olduğu için uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık zamanaşımı süresinin yerine dava tarihinde yürürlükte olan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392/2 hükmünde yer alan 1 yıllık zamanaşımı süresinin uyuşmazlıkta uygulanması, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi hükmüne uygun düşecektir.
Belarus hukukuna tâbi çalışmalar yönünden ise Türk kamu düzenine aykırı olduğu için uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık zamanaşımı süresinin yerine, öncelikle yetkili yabancı hukuk olan Belarus hukukunda uygulanan genel zamanaşımı süresi araştırılmalıdır. Tespit edilen genel zamanaşımı süresi, Türk kamu düzenine aykırı olmadığı sürece, genel zamanaşımı süresine öncelik verilmelidir. Ancak Belarus hukukunda öngörülen genel zamanaşımı süresinin dahi Türk kamu düzenine aykırı olduğu tespit edilirse bu durumda, hâkimin hukuku olan Türk hukukunda uygulanan zamanaşımı süreleri dikkate alınmalıdır.
Açıklanan nedenlerle yabancı hukukta yer alan 3 aylık zamanaşımı süresinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki sayın çoğunluğun kararına katılamıyoruz.
Dava tarihi itibarıyla Rusya Fedarasyonu İş Kanunu'nda öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin de dolmuş olduğu dikkate alındığında Rusya hukuku uygulanan dönem yönünden bu değişik gerekçe ile karar yerinde bulunmakla birlikte Belarus hukuku uygulanan dönem yönünden öncelikle yetkili yabancı hukuk olan Belarus hukukunda uygulanan genel zamanaşımı süresi araştırılmalı, tespit edilen genel zamanaşımı süresi, Türk kamu düzenine aykırı olmadığı sürece genel zamanaşımı süresine öncelik verilmeli; ancak Belarus hukukunda öngörülen genel zamanaşımı süresinin dahi Türk kamu düzenine aykırı olduğu tespit edilirse bu durumda, hâkimin hukuku olan Türk hukukunda uygulanan zamanaşımı süreleri dikkate alınmalıdır.