Logo

9. Hukuk Dairesi2024/4394 E. 2024/5688 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, davalı şirket tarafından iş akdinin haklı nedenle feshedilmesine karşı açtığı işe iade davasının reddine ilişkin kararın temyizi aşamasında, Bölge Adliye Mahkemesi'nin usul kararı vermesi nedeniyle Yargıtay'ın esasa ilişkin inceleme yapıp yapamayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, istinaf dilekçesinin gerekçesinin süresinde verilmemesine rağmen esasa ilişkin inceleme yaparak istinaf talebini esastan reddettiği, bu nedenle Yargıtay'ın da dosyayı esastan incelemesi gerektiği, ayrıca davacının işvereni ile rekabet yasağına aykırı hareket ederek iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilmesini gerektirecek eylemlerde bulunduğu ve feshin hak düşürücü süre içinde yapıldığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2017/2478 E., 2017/2228 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Serik 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

SAYISI : 2016/2250 E., 2017/112 K.

Taraflar arasındaki işe iade davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 16.10.2018 tarihli ve 2018/785 Esas, 2018/18391 Karar sayılı kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Davacının bireysel başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesince 2019/2609 Başvuru numaralı ve 16.11.2023 tarihli karar ile; davacının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 36 ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma ... kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı doğrultusunda Dairemizin 16.10.2018 tarihli ve 2018/785 Esas, 2018/18391 Karar sayılı kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirkete ait Xanadu Resort Otelde 2001 yılı Temmuz ayından, 03.10.2016 tarihine kadar eğlence müdürü olarak çalıştığını, davalı Şirkete ait otelin 2015 yılı sezon başında genel müdürünün değiştiğini, genel müdür değiştikten sonra birçok personelin işine son verildiğini, müvekkiline de psikolojik taciz (mobbing) uygulandığını, 30.09.2016 tarihinde müvekkiline bir animasyon şirketinde genel müdür olarak çalıştığı ve bilgi sahibi olduğu iddiası ile savunma talepli tutanak tebliğ edildiğini, aynı gün içinde müvekkilinin savunmasını verdiğini ve iddiaların doğru olmadığını belirttiğini, 03.10.2016 tarihinde müvekkilinden aynı iddialar ile tekrar savunma istenildiğini, müvekkilinin yine savunmasında iddiaların doğru olmadığını belirttiğini, savunma dilekçesinin akabinde müvekkilinin istifaya zorlandığını, müvekkilinin davalı Şirketten başka bir şirket için çalışmadığını, genel müdürlük görevi yapmadığını ileri sürerek feshin geçersizliğine ve müvekkilinin işe iadesine, 4 aylık boşta geçen süre ile işe başlatmama hâlinde müvekkilinin çalıştığı süre ve tecrübesi değerlendirildiğinde 8 aylık ücret tutarında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Şirketin oteli 01.04.2014 tarihinde devraldığını, davacının da yeni bir iş sözleşmesi ile bu tarihten itibaren çalışmaya başladığını, davacının eğlence müdürü olarak çalıştığı otelde animasyon olarak çalışan İryna Msyhchenko ile evli olduğunu, davacının genel müdür olarak yer aldığı web sitesinde, eşinin de Mira takma adı ile genel müdür yardımcısı olarak yer aldığını, müvekkili Şirketin üst düzey bir yetkilisinin duyum üzerine http://viva-show.com/ adlı Ukrayna uzantılı internet sitesine baktığında Viva Show Production isimli bir yapıda davacının genel müdür, eşi İryna (Mira) Msyhchenkonun genel müdür asistanı olarak yer aldığını gördüğünü, davacıya 30.09.2016 tarihinde yazılı olarak bu konu hakkında savunmasının sorulduğunu, davacının böyle bir şeyin var olmadığını iddia ettiğini, davacının bilmediğini iddia ettiği hususun Antalya 3. Noterliğinden 30.09.2016 tarihinde 16991 ve16992 yevmiye numaraları ile tespit ettirildiğini, bu tespitten bir gün sonra internet sitesini kontrol ettiklerinde sitedeki diğer tüm görüntü ve yazıların aynı kaldığı hâlde eşine ait fotoğraf ve isim ile kendisinin isminin siteden silindiğini gördüklerini, davacının müvekkili Şirket ile yaptığı iş sözleşmesine aykırı hareket ettiğini, 03.10.2016 tarihinde fesih sebebi de belirtilmek suretiyle yapılan yazılı bildirimi imzadan imtina etmesi üzerine tutanak düzenlendiğini ve iadeli mektupla fesih bildiriminin gönderildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; işveren tarafından işçinin feshe dayanak eylemlerinin 30.09.2016 tarihinde öğrenildiği iddia edilmekte ise de Antalya 3. Noterliğinin 30.09.2016 tarihli ve 16691 ve 16692 yevmiye numaralı tespit tutanakları dikkatli bir şekilde incelendiğinde, web sayfası kayıtlarının tespit altına alınması talebinin 26.09.2016 tarihinde yapıldığının görüldüğü, bu durumda anılan olayların her halükarda ve en geç tespit başvuru tarihi olan bu tarihte işveren tarafından öğrenildiğinin kabulünün gerektiği, feshin 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 26 ncı maddesindeki öğrenme tarihinden itibaren 6 iş günü içerisinde yapılmamasının feshi usulsüz hâle getirdiği, feshin usulsüzlüğü anlaşılmış olmakla artık işverenin feshin haklılığına ilişkin savunmaları ile ilgili araştırma cihetine gidilmeyerek feshin geçersizliğine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacının davasının kabulü ile davalıya ait işletmedeki işine iadesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili süresinden sonra verdiği gerekçeli istinaf dilekçesinde; davalı müvekkili yanında çalışması sırasında davacının Ukrayna uzantılı internet sitesinde başka bir yapıda kendisini genel müdür olarak tanıttığını, bu hususun Noterler Birliği bilişim sistemi kullanılarak söz konusu web sayfasının e-tespitinin yapıldığını, davacının iş sözleşmesine aykırı davrandığını, sır saklama ve rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini, İlk Derece Mahkemesinin 6 iş günü hesaplama yönteminin hatalı olduğunu, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı vekilinin 24.05.2017 tarihinde süre tutum dilekçesi ibraz ettiği, gerekçeli kararın 19.06.2017 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğinden sonra davalı vekilinin 8 günlük istinaf süresinde istinaf sebeplerini belirtir dilekçe ibraz etmediği, gerekçeli istinaf dilekçesinin süresinden sonra ibraz edildiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 342 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile 355 inci maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepler ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Yargıtay Kararı

Dairemizin 16.10.2018 tarihli ve 2018/785 Esas, 2018/18391 Karar sayılı kararı ile; davalı işverenin 26.09.2016 tarihinde öğrendiği olay sonrasında 30.09.2016 tarihinde davacının savunmasını aldığı, yapılan son tahkikat işleminin savunma alma işlemi olduğundan 6 iş günlük hak düşürücü sürenin savunmanın alındığı 30.09.2016 tarihinde başlayacağı, buna göre 03.10.2016 tarihinde yapılan feshin süresinde olduğu, bir an için hak düşürücü sürenin Mahkemenin kabul ettiği gibi öğrenme tarihi olan 26.09.2016 olduğu kabul edilse bile 6 iş günlük sürenin son gününün 02.10.2016 gününe yani iş günü olmayan Pazar'a denk geldiği, buna göre 6 iş gününün son gününün 03.10.2016 olduğu, fesih bu tarihte yapıldığından feshin yine süresinde olduğu, ayrıca Dairemizin yerleşik uygulamasına göre hak düşürücü sürenin geçirilmesinin haklılığı ortadan kaldırıp geçerliliğe etki etmeyeceği, Mahkeme kararının bu yönüyle de hatalı olduğu, dolayısıyla davalının feshinin haklı nedene dayandığı ve feshin hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.

D. Bireysel Başvuru

Kesinleşen karara karşı davacı taraf Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

E. Anayasa Mahkemesi Kararı

1. Anayasa Mahkemesinin 16.11.2023 tarihli ve 2019/2609 Başvuru numaralı kararında; Yargıtay kararında, Bölge Adliye Mahkemesinin süresi içinde gerekçeli istinaf dilekçesi sunulmadığından davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine ilişkin usul kararının hukuka uygun olup olmadığına ilişkin bir gerekçeye yer verilmediği, oysa İstinaf Mahkemesince; gerekçeli istinaf dilekçesi süresinde olmadığından verilen istinaf başvurusunun reddi kararının, uyuşmazlığın çözümünde önemli olup bu kararın hukuka uygun olup olmadığının Yargıtayca öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiği, zira Yargıtay tarafınan istinaf başvurusunun reddi kararının hukuka uygun olduğu tespit edilirse uyuşmazlığın esası ile ilgili bir inceleme yapılamayacağından bu durumun başvurucu lehine sonuç doğuracağını, dolayısıyla başvurucunun gerekçeli istinaf dilekçesinin süresinde sunulmadığından Bölge Adliye Mahkemesinin verdiği istinaf başvurusunun reddine ilişkin usul kararının hukuka uygun olduğu iddiasıyla ilgili olarak Yargıtay kararında açık bir gerekçeye yer verilmediği gerekçesiyle, davacı işçinin adil yargılanma ... kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varıldığı belirtilmiştir.

2. Anayasa Mahkemesince, davacının Anayasa'nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma ... kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.

F. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; iş sözleşmesinin feshinin geçerli bir nedeni bulunup bulunmadığı ile buna göre davacının işe iadesine karar verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 6100 sayılı Kanun'un "İstinaf dilekçesi" kenar başlıklı 342 nci maddesi şu şekildedir:

"(1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.

(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.

b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.

ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.

d) Kararın özeti.

e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.

f) Talep sonucu.

g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.

(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır."

3. 6100 sayılı Kanun'un "İncelemenin kapsamı" kenar başlıklı 355 inci maddesi şu şekildedir:

"(1) İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir."

4. 4857 sayılı Kanun'un 18, 19, 21 ve 25 inci maddeleri ile aynı Kanun'un 25.10.2017 tarihli 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 11 inci maddesi ile değiştirilmeden önceki 20 nci maddesi.

3. Değerlendirme

1.İlk Derece Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5521 İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8 inci maddesine göre, İlk Derece Mahkemesinin istinaf edilebilen kararlarına karşı, tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir.

2. 6100 sayılı Kanun'un 342 nci maddesi gereğince istinaf dilekçesinde istinaf başvuru sebepleri ve gerekçesi bulunmalıdır. 6100 sayılı Kanun’un 355 inci maddesi gereğince istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.

3. Her ne kadar Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında; Bölge Adliye Mahkemesinin süresi içinde gerekçeli istinaf dilekçesi sunulmadığından davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine ilişkin usul kararının hukuka uygun olup olmadığına ilişkin bir gerekçeye yer verilmediği, Yargıtay tarafından istinaf başvurusunun reddi kararının hukuka uygun olduğunun tespit edilmesi durumunda uyuşmazlığın esası ile ilgili bir inceleme yapılamayacağı belirtilmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesi kararının süresi içinde istinaf edildiği, sadece ayrıntılı istinaf sebeplerinin belirtildiği istinaf dilekçesinin süresinde ibraz edilmediği, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Kanun'un 342 nci maddesinin üçüncü fıkrası ve aynı Kanun'un 355 inci maddesi uyarınca istinaf talebinin reddine karar verildiği, 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesinde ise istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağının; ancak bölge adliye mahkemesince kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde bu durumun resen gözetileceğinin belirtildiği, bu madde kapsamında Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemenin esas bakımından olduğu ve İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf talebinin esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Dairemizce, Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu kararın esas bakımından incelenmesi gerekir.

4. Diğer yandan 4857 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesinde öngörülen 6 iş günlük ve 1 yıllık süreler ayrı ayrı hak düşürücü niteliktedir. Bir başka anlatımla fesih hakkını öğrenmeden itibaren 6 iş günü ve olayın gerçekleşmesinden itibaren 1 yıl içinde kullanılması şarttır. Sürelerden birinin dahi geçmiş olması haklı fesih imkânını ortadan kaldırır. Hak düşürücü süreyi niteliğinden dolayı taraflar ileri sürmese dahi, hâkim resen dikkate almak zorundadır.

5. Ayrıca 4857 sayılı Kanun'un 7036 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi ile değiştirilmeden önceki 20 nci maddesine göre; işe iade davasının ivedilikle sonuçlandırılması gerekmekte olup Mahkemece verilen karar hakkında temyiz yoluna başvurulması hâlinde, Yargıtayın kesin olarak karar verme yetkisi bulunmaktadır.

6. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda yapılan temyiz incelemesi neticesinde; davacının 30.09.2016 tarihinde savunmasını alarak 4857 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendi kapsamında iş sözleşmesini 03.10.2016 tarihinde sonlandıran işverenin, 6 iş günlük hak düşürücü sürede fesih hakkını kullanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair kararın üç yönden yerinde olmadığı anlaşılmıştır:

Öncelikle davalı işveren, 26.09.2016 tarihinde feshe konu edilen olayı öğrenmiş olup hak düşürücü süre işlerken 30.09.2016 tarihinde davacının savunmasını almıştır. Yapılan son tahkikat işlemi olan savunma alma işlemi ile hak düşürücü süre kesilmiş olup aynı tarihte yeniden başlayacağından, 03.10.2016 tarihinde yapılan fesih süresindedir.

Kaldı ki bir an için hak düşürücü sürenin başlangıcının İlk Derece Mahkemesinin kabul ettiği gibi öğrenme tarihi olan 26.09.2016 olduğu kabul edilse bile 6 iş günlük sürenin son günü Pazar gününe denk geldiğinden, sürenin sona erdiği tarih 03.10.2016 tarihidir. Fesih, bu tarihte yapıldığından yine süresindedir.

Dairemizin yerleşik uygulamasına göre hak düşürücü sürenin geçirilmesi, haklılığı ortadan kaldırsa da geçerliliğe etki etmeyeceğinden varılan sonuç bu yönüyle de hatalıdır.

7. Feshin haklı veya geçerli bir nedeni bulunup bulunmadığı konusunda yapılan incelemede; davalı işyerinde eğlence müdürü olarak görev yapan davacının, internet üzerinden iş yapan Viva-Show Production'da kendisini genel müdür, eşini de genel müdür asistanı olarak tanıttığı, yine internet sitesinde davalı Şirkete ait görsellerin kullanıldığı, bir başka ifade ile davacının davalıya ait otelde kendi sorumluluğunda gerçekleşen eğlence aktivitelerini davalının izni ve bilgisi olmaksızın internet üzerinden faaliyet gösteren Viva-Show Production'da kullandığı ve bu yolla ilave iş aldığı, işvereni ile haksız rekabet olarak nitelendirilebilecek davranışlarda bulunduğu, davalı işverenin; bu durumu notere müracaat ile belgelendirdiği ve 30.09.2016 tarihinde davacının savunmasını aldığı, savunma sonrasında işveren ile işçi arasında imzalanmış olan bireysel iş sözleşmesinin 5 inci maddesinin (3) üncü bendinde yer alan “Personel akit süresince ödeme süresi de dahil olmak üzere rekabet yasağı, iş yeri kurallarına uyma ve sır saklama borçlarını yükümlenmiş olur. Personel işverenin işi dışında ücretli ya da ücretsiz olarak başka gerçek ve tüzel kişilerin işinde veya kendi nam veya hesabına çalışamaz.” şeklindeki hüküm gereği 4857 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendi kapsamında iş sözleşmesini 03.10.2016 tarihinde feshettiği anlaşılmıştır.

8. Şu hâlde feshin hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı ve haklı nedene dayandığı anlaşılmakla davanın reddi yerine kabulü hatalı olup 4857 sayılı Kanun'un 20 nci maddesinin üçüncü fıkrasının 7036 sayılı Kanun'un 11 inci maddesiyle yapılan değişiklik öncesi düzenlemesi uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. Dairemizin 16.10.2018 tarihli ve 2018/785 Esas, 2018/18391 Karar sayılı ilâmının ORTADAN KALDIRILMASINA,

B. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 09.11.2017 tarihli ve 2027/2748 Esas, 2017/2228 Karar sayılı kararı ile Serik 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 24.05.2017 tarihli ve 2016/2250 Esas ve 2017/112 Karar sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

C. Davanın REDDİNE,

1. Alınması gerekli 35,90 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,

2. Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapıldığı anlaşılan 400,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,

3. Davalının yatırdığı 85,70 TL istinaf başvurma harcı ve 31,40 TL istinaf karar harcı olmak üzere toplam 117,10 TL harcın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 2.180,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,

5. Taraflarca yatırılan gider avanslarının varsa kullanılmayan bakiyelerinin ilgili tarafa iadesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.03.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.