"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2239 E., 2024/256 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 13. İş Mahkemesi
SAYISI : 2013/467 E., 2021/235 K.
MAHKEMESİ : İstanbul 12. İş Mahkemesi
SAYISI : 2013/597 E., 2014/364 K.
MAHKEMESİ : İstanbul 7. İş Mahkemesi
SAYISI : 2014/127 E., 2014/452 K.
Taraflar arasındaki alacak ve itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen birinci davanın kısmen kabulüne, birleşen ikinci davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı- birleşen dosya davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davalı- birleşen dosya davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl dava davacısı ... vekili dava dilekçesinde; tarafların İstanbul Barosuna kayıtlı avukat olduğunu, davacının davalıya ait avukatlık bürosunda Eylül 2003 tarihinden 26.09.2013 tarihine kadar önce bağlı avukat olarak sonra başarılarından dolayı 01.01.2011 tarihinden itibaren Sosyal Güvenlik Kurumuna kaydı devam etmek suretiyle ortak avukat olarak çalıştığını, davalı işverenin 26.06.2013 tarihinde iş sözleşmesini haklı bir neden olmadan feshettiğini, bunun üzerine Kadıköy 3. Noterliğinin 27.09.2013 tarihli ve 14726 yevmiye numaralı ihtarnamesiyle tüm hak ve alacaklarını talep ettiğini, 2012 ve 2013 yılı kârlarının hâlen hiçbir ortak avukata ödenmediğini, ortak avukatların kâr dağılımının nasıl olacağının Kâra Ortak Avukat Gelirleri Belirleme Esasları isimli belgede detaylı olarak anlatıldığını, ancak ilk yıl bu esasların düşük kalması neticesinde kâr payının işveren tarafından artırıldığını, davacının ortak avukat olarak çalıştığı ilk sene 2011 yılında aylık net 7.000,00 Euro, yıllık 84.000,00 Euro sabit ücret ödendiğini, akabinde 2011 yılı için büro kârından davacıya düşen payın yıl içinde ödenen 84.000,00 Euro tutarın mahsubuyla 100.000,00 Euro olduğunun bildirilerek 50.000,00 Euro tutarında iki eşit taksit hâlinde 03.12.2012 ve 31.01.2013 tarihlerinde ödendiğini, dolayısıyla 2011 yılı ücretinin net 184.000,00 Euro olduğunu, büronun büyüyerek her yıl kârını artırmasından dolayı 2012 yılında aylık net 8.000,00 Euro, toplamda 96.000,00 Euro ücret ödendiğini, 2012 yılı kâr payının ödenmediğini, 2013 yılında aylık garanti ücretinin net 10.000,00 Euro olduğunu, 8 ay boyunca bu şekilde 2013 yılında 80.000,00 Euro ücret ödendiğini ancak Eylül ayı 26 günlük ücret ile 2013 yılı kâr payının ödenmediğini, kullanmadığı yıllık ücretli izin sürelerinin bulunduğu, fazla çalışma yaptığını ancak karşılığının ödenmediğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin, ücret ve kâr payı, fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleşen İstanbul 12. İş Mahkemesinin 2013/597 Esas sayılı dosyasının davacısı ... vekili dava dilekçesinde; davalının gerçeğe aykırı masraf kayıtları oluşturarak iş avanslarını uhdesine geçirdiğini, gerçeğe aykırı zaman kayıtları oluşturarak değişken ücretini gerçekten yüksek gösterip haksız ücret almak ve sair şekillerde gerçekleştirdiği usulsüzlükler sebebiyle verdiği maddi zararın TL, Euro ve diğer döviz bazında tespitini talep ettiklerini, bağımsız denetim sırasında incelenen 282 adet masraf kaydından 323.570,00 TL tutarlı 247 adedinin gerçeğe aykırı olduğunun belirlendiğini, davalının verdiği zararların ortaya çıkartılması için görevlendirilen BDO Denet firmasının çalışmalarını sürdürdüğünü, çalışmanın bitiminde ücretlerinin bildirilerek ödeneceğini, çalışma bitmediği için miktarının henüz bilinmediğini, ödenecek miktarın tespiti ile davalıdan tahsili gerektiğini iddia ederek dava tarihinde miktarı bilinen 323.570,00 TL maddi zarar ile 50.000,00 TL manevi zarar olmak üzere toplam 373.570,00 TL alacağın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
3. Birleşen İstanbul 7. İş Mahkemesinin 2014/127 Esas sayılı dosyasının davacısı ... vekili dava dilekçesinde; davalı işçinin davacının sahibi olduğu Gün Avukatlık Bürosunda belirsiz süreli iş sözleşmesine istinaden 03.09.2003-30.09.2013 tarihleri arasında çalıştığını, davalının 2012 yılı içinde davacıdan 100.000,00 Euro tutarında borç istediğini, bu miktarı 2011-2012 yıllarına ilişkin hak ediş bakiyeleri ile ödeyeceğini bildirdiğini, söz konusu borcun 50.000,00 Euro tutarını 03.12.2012 tarihinde, 50.000,00 Euro tutarını 31.01.2013 tarihinde olmak üzere davalının hesabına havale ettiğini, davalının borç olarak aldığı bu tutarı hak edişleri ile ödeyemeyeceğinin anlaşılması üzerine davacının davalıya Üsküdar 17. Noterliğinden 22.10.2013 tarihli ve 29181 sayılı ihtarnameyi keşide ederek borcun 30.10.2013 tarihine kadar geri ödenmesini ihtar ettiğini, borcun belirtilen vadede ödenmediğini, bunun üzerine aleyhine İstanbul 7. İcra Müdürlüğünün 2013/25984 sayılı dosyası ile ilâmsız icra takibi yapıldığını, borçlunun sözü edilen miktarı davacıdan aldığını ikrar ettiğini, ancak gerçeğe aykırı beyanlarla bu tutarın borç değil ücret olarak verildiğini iddia ederek takibe itiraz ettiğini, itirazın kötüniyetli olduğunu iddia ederek icra takibine itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl dava davalısı ... cevap dilekçesinde; davacının davalı işveren nezdinde 03.09.2003 tarihinde avukat olarak çalışmaya başladığını, 01.01.2009-31.12.2010 tarihleri arasında LAA ve A4 seviyesinde kıdemli avukat, 01.01.2011-30.09.2013 tarihleri arasında 0A1 seviyesinde ortak avukat olarak görev yaptığını, davacının hiçbir zaman KOA2 seviyesine terfi ettirilmediğini, kıdemli avukat olarak atandığı tarihten itibaren davalı büro muhasebesinden dilediği miktarda iş avansı alma, diğer çalışanlara avans verilmesini isteme, onaylama ve reddetme gibi geniş yetkilere sahip olduğunu, kıdemli avukatlık döneminde ücretinin büronun tahsil ettiği ücret gelirlerinin bir yüzdesi olarak belirlendiğini, 2009 yılı için ücret gelirinin getirilerinin net %20'si olarak belirlenerek uygulandığını, bu miktarın brütünün kendi getirisinin %30,77'si olduğunu, 2010 yılı için kendi getirilerinin brüt %39'u olarak uygulandığını, bunun da %35 stopaj düşüldükten sonra net %25'e denk geldiğini, OA1 seviyesinde ortak olarak görev yaptığı 2011, 2012 ve 2013 yıllarındaki ücretinin Ortak Avukat Ücret Belirleme Yönergesi hükümlerine göre değişken olarak hesaplanıp tahakkuk ettirileceğini, davalının 26.09.2013 tarihinde bir ihbar üzerine yaptığı bir inceleme sonucunda davacının büronun ve büronun bazı müşterilerinin işleri ile ilgili olarak bir kısım masraf kayıtlarının gerçeğe aykırı ve hayali olduğunun tespit edildiğini, Üsküdar 17. Noterliğinin 30.09.2013 tarihli ve 27713 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu (4857 sayılı Kanun) 25 inci maddesinin (II) numaralı bendi uyarınca 30.09.2013 tarihi itibarıyla haklı nedenle feshedildiğini, 2012-2013 yılı kâr paylarının hesaplanabilmesi için ilgili gelirlerin tahsil edilmiş olmasının şart olduğunu ve bunun henüz gerçekleşmediğini, şart gerçekleştiğinde yapılacak hesaplama gereğince alacaklı çıkması hâlinde bu miktarın davalıya olan borçlarına takas ve mahsup edileceğini, davacının söz konusu miktarları prim olarak talep edebilmesi şatları oluşmadığından prim almaya hak kazanamadığını, 2013 yılında 10.000,00 Euro garanti ücret aldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, kıdemli avukat ve ortak sıfatıyla bizzat kendisi belirleyerek tam olarak yıllık ücretli izinlerini kullandığını, zamanaşımı defînde bulunduklarını, büroda kıdemli avukat pozisyonunun garanti maaş+prim ödemesi üzerine kurulu olduğunu, kararlaştırılan ödemelerin fazla çalışmayı da kapsadığını, pozisyonu gereği çalışma saatlerini kendisinin ayarladığını, verilen prim ve sair ilave gelirlerin fazla çalışma ve sair ücretlerin karşılığını teşkil ettiğini, avukatın görevi nedeniyle yapacağı çalışma sürelerinin tespitinde; büronun kullandığı Günce programına avukatın kendisi tarafından girilen üstleri veya sorumlu olduğu ortak avukat tarafından onaylanan zaman kayıtlarının dikkate alındığının belirtildiğini, sözleşmede kararlaştırılan ücret ve primin avukatın çalışma saatleri dışında harcayacağı emek ve çalışmasının tamamının karşılığı olacağının kararlaştırıldığını, Günce programına girilen zaman kayıtlan itibarıyla davacının fazla çalışma yapmadığı gibi tam tersine olması gerekenden daha az mesai yaptığının görüldüğünü, davacının gerçeğe aykırı masraf ve zaman kayıtları oluşturmak suretiyle davalıya verdiği zararın tespit ve tahsili için İstanbul 12. İş Mahkemesinde 2013/597 Esas sayılı alacak davası bulunduğunu, bu dava yönünden lehlerine belirlenecek alacak yönünden takas itirazlarının dikkate alınması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Birleşen İstanbul 12. İş Mahkemesinin 2013/597 Esas sayılı dosyasının davalısı ... vekili cevap dilekçesinde; 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin şartlarını taşımayan belirsiz alacak davasının reddi gerektiğini, davacının iddia ettiği zararın müşterilere ait olduğunu ve dava tarihi itibarıyla bu zararın müşterilere tazmin edilmiş de olmadığını, buna göre dava tarihi itibarıyla davacının uğramış olduğu bir zararın söz konusu olmadığını, böyle bir zarar mevcut ise bunu davalıdan talep etme hakkının sadece davacının müşterilerine ait olduğunu, açıklanan sebeple davanın öncelikle husumet ve hukuki menfaat yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce gerçekleşen fiiller için zamanaşımının mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60 ncı maddesine göre 1 yıl olduğunu, 30.06.2012 gününe kadar doğmuş alacakların en geç 30.06.2013 tarihine kadar talep edilmiş olması gerektiğini, bu nedenle 01.07.2012 tarihinden önceki alacakların zamanaşımına uğradığını, davalının hukuka aykırı hiçbir fiil veya davranışı olmadığını, büronun mali konularının, kasasının, banka hesaplarının tek sorumlusu ve sahibinin bizzat davacı olduğunu, muhasebe ve fînans departmanının tüm işlerinin ortak avukatlardan R.G. tarafından denetlendiğini, rapor verilen tek kişinin davacı olduğunu, davalının davacının yanında çalıştığı 10 yıl boyunca ne davacıdan ne de muhasebe finans ve fînans departmanından ne de büro müşterilerinden bir kez bile yaptığı masraflarla ilgili bir uyarı, eleştiri veya itiraz gelmediğini, davacının iddia ettiği gibi davalının dilediği kadar avans çekme yetkisine sahip olmadığını, büro müşterilerine gönderilen tüm ücret ve masrafların davacının kontrolünde olduğunu, dosyaya sunulan iş sözleşmesindeki imzanın davalıya ait olmadığını, davalıya ait olduğu iddia edilen masraf kayıtlarının bilgisayar çıktısı olup hiçbirisinde davalının imzası olmadığını, denetim raporunu kabul etmediklerini ve gerçeği yansıtmadığını, raporun üçüncü şahıslar tarafından kullanılmasının uygun olmadığının denetim raporunda da belirtildiğini, denetim Şirketine gönderilen Beyoğlu 35. Noterliğinin 24.12.2013 tarihli ve 53623 yevmiye numaralı ihtarnamede raporun hukuki mahiyeti ve dayanağına ilişkin sorulan sorulara cevap alınamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
3. Birleşen İstanbul 7. İş Mahkemesinin 2014/127 Esas sayılı dosyasının davalısı ... tarafından verilen cevap dilekçesinde; davacının davalıya muacceliyet ihbarında 30.11.2013 tarihine kadar süre tanıdığı hâlde, bu sürenin dolmasını beklemeden 12.11.2013 tarihinde söz konusu borç için icra takibi başlattığını, davacının alacağına dayanak olarak gösterdiği havale dekontlarının davalıya yapılan kâr payı ödemelerine ilişkin olduğunu, davacının havale dekontlarından yola çıkarak bulunduğu karz akdi iddiasının senetle ispat edilmesi gerektiğini, karz akdi iddiasını ispatlayacak herhangi bir senet sunulmadığını, davalının 2012-2013 yılına ilişkin kâr paylarının hâlen ödenmediğini, 2013 yılı bakiye kâr payının ödenmediğini savunarak kötüniyetli takip başlatan davacının %20'den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminat ödemesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; asıl dava hakkında; taraflar arasındaki iş ilişkisinin taleple bağlı kalınarak 03.09.2003-26.09.2013 tarihleri arasında 10 yıl 24 gün olduğu, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle davacının davalı nezdinde sabit ücret + kâr payı şeklinde çalıştığı ve bu hususta bir ihtilaf bulunmadığı, ancak kâr payı ödemelerinin performansa dayalı olduğu, dava dosyasında son bir yıl için performans ve dolayısıyla kâr payı hesabı yapılabilmesi için uygun veri bulunmadığı, davacının ücretinin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) kurlarıyla uyumlu olduğu görülen son ücret bordrosundaki tutar olan net 27.410,60 TL (10.000,00 Euro) brüt 43,676,14 TL olduğu, iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanılamayacak şekilde sona erdiğinin ispat külfeti davalı işverene ait olup iddia ve savunma, iç denetim raporu, iç denetim raporu hakkında inceleme yapılmak üzere alınan heyet raporu, İstanbul Barosu Disiplin Kurulu kararı, ceza yargılaması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının alınan paraları amacına uygun harcamadığı, gerçeğe aykırı masraf kayıtları yapıldığı, gerçekte harcama yapılmamış olduğu hâlde büro ve davalının müvekkilleri adına harcamalar yapılmış gibi gerçeğe aykırı ve asılsız masraf kaydedilmek suretiyle haksız menfaat temin edildiği iddiasının ispat edilemediği, davalı tarafından alınan iç denetim raporunun doğru ve gerçek olduğu denetiminin yapılamadığı, belgelerde davacının ıslak imzası olmadığı ve davalı tarafından sunulan üçüncü bir bağımsız kişi tarafından teyit edilmeyen bilgi ve belgelerle hazırlandığı, haklı nedenle fesih iddiasının ispat edilemediği, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, kâr payı ödemelerinin performansa dayalı olduğu, 2013 yılında ödenen kâr payının (prim) süreklilik arzetmediği anlaşılmakla giydirilmiş brüt ücrete eklenmeden ihbar tazminatı hesaplandığı, kâr payı alacağı yönünden davacının 2011 yılında kâra ortak avukat olarak çalıştığı, 2012 ve 2013 kâr payı alacağının ödenmediği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, davalı büroda kâr payı ödemelerinin performansa dayalı olduğu, dosya kapsamında davacının 2012 ve 2013 yıllarında performansının düşük olduğuna ilişkin somut bir bilgi veya belgeye rastlanılmadığı, davacının kâr payı alacağına hak kazandığı, davacının Eylül 2013 dönemine ilişkin 26 günlük temel ücretinin ödendiğine ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı böylece davacının kâr payı ve 26 günlük ücret alacağına hak kazandığı, davacı işçinin 10 yılı aşan çalışma süresi nedeniyle 170 gün yıllık ücretli izne hak kazandığı, 41 gün izin kullandığı, 129 günlük izin alacağı olduğu, davacı fazla çalışma yaptığını iddia ederek talepte bulunmuşsa da davacının fazla çalışma yaptığını destekler mahiyette hesaplamaya yarar somut bir delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
2. Birleşen İstanbul 12. İş Mahkemesinin 2013/597 Esas sayılı dosyası yönünden; davacı tarafından davalının gerçeğe aykırı masraf kayıtları oluşturarak iş avanslarını uhdesine geçirdiği, gerçeğe aykırı zaman kayıtları oluşturarak değişken ücretini gerçekten yüksek gösterip haksız ücret almak ve sair şekillerde gerçekleştirdiği usulsüzlükler sebebiyle verdiği maddi ve manevi zararların tazmini talep edilmişse de Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada iç denetim raporunun incelenmesi için heyet bilirkişi raporu alınmış olup heyet bilirkişi tarafından iç denetim raporunun dayanağı belgelerin her türlü şüpheden uzak olarak doğru ve gerçek olduğu değerlendirmesinin yapılamayacağının tespit edildiği, İstanbul Barosu Disiplin Kurulu Başkanlığının 17.04.2018 tarihli kararı ile davacı hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verildiği, işçinin davacı işverenin Günce adı verilen programına son girdiği 23.09.2013 tarihindeki kayıtlarına göre davalı işçinin son iş avansı bakiyesinin davacıya iadesi gerektiği buna göre davacının maddi zararının 13.787,65 TL olduğu, manevi tazminat yönünden ise davacının manevi yönden yıpratıldığına dair soyut iddia dışında somut bir delil sunulmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
3. Birleşen İstanbul 7. İş Mahkemesinin 2014/127 Esas sayılı dosyası hakkında ise; dosya kapsamında yapılan incelemede 03.12.2012 tarihinde yapılan ödemenin prim ödemesi açıklamasıyla gönderildiği. Aralık 2012 bordrosunda prim olarak tahakkuk ettirildiği, 31.01.2013 tarihinde yapılan 50.000,00 Euro ödemenin para transferi açıklamasıyla gönderildiği ve kâr payı (prim) avans olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla ve asıl davada davacının kâr payı alacağından mahsubu yapılmakla davacının icra takibinin haksız olduğu, davalı taraf kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuşsa da 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 67 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca itirazın iptali davasının reddi hâlinde davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için davacının haksız olmasının yanı sıra kötüniyetli olduğunun da ispatlanması gerektiği, dosya içerisindeki delillerden davacının kötüniyetli olduğunu ispatlar şekilde herhangi bir delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı-birleşen dosya davalı vekili; ihbar tazminatı hesabında prim kazançlarının sabit ücrete eklenilmesi gerektiğini, davacının fazla çalışma alacağının hesaplanmasına ilişkin 600 adet e-posta dökümü sunulduğu hâlde incelenmeksizin reddinin isabetsiz olduğunu, müvekkilinin hukuka, kanuna ve avukatlık mesleğine aykırı hiçbir fiil ve işleminin bulunmadığının sabit olduğunu, beraat ettiğini, işverence prim alacakları olduğu bilinmesine rağmen verilen paranın borç olduğu iddia edilerek icra takibine itiraz edilmesinin kötüniyet tazminatının kabulünü gerektirdiğini, bu nedenle asıl davanın kabulü ve birleşen davalarda sadece kötüniyet tazminatının kabulü gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi Kararının bozulması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı- birleşen dosya davacı vekili; davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığını, yıllık ücretli izin alacağının fazla hesaplandığını, davalı tanığı tarafından tüm yıllık ücretli izinlerinin kullanıldığının ifade edildiğini, Bağımsız Denetim firması tarafından düzenlenen raporun doğru olduğunu, Günce sistemi üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen teknik raporda verilere müdahale edilmediğinin ve kaydın yapıldığı anda oluşturulduğunun tespit edildiğini, bilirkişi raporlarının hatalı olduğunu, davacının işyerine verdiği zararın bilirkişinin terditli olarak yaptığı hesaplamada olduğu gibi 1.000.000,00 TL'yi bulduğunu, davacının kâr payı alacağına hak kazanamayacağını, yıllık ücretli izin alacağının verilen zarar nedeniyle takas mahsup defi nedeniyle mahsubu gerektiğini, asıl davanın reddi ve birleşen davaların kabul edilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı işçinin iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini iddia ettiği, davalı işverenin ise iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini savunduğu, dosya kapsamı ile ceza dosyası kapsamı değerlendirildiğinde yapılan feshin haklı bir fesih olduğunun ispatlanamadığı, buna göre İlk Derece Mahkemesince kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, davacının bakiye 129 gün yıllık ücretli izin alacağı bulunduğu, dosya kapsamına göre davacının ücret ve kâr payı alacaklarına hak kazandığı, ödendiğinin ise ispatlanamadığı, tek taraflı olarak alınan iç denetim raporuna itibar edilmesinin mümkün olmadığı, ceza dosyası da dikkate alındığında işverenin zarar iddiasını yöntemince ispatlayamadığı, ancak iş sözleşmesinin feshedildiği tarih itibarıyla 3.787,65 TL iş avansı bakiyesinin işçi uhdesinde kaldığı ve işverene iadesinin gerektiği anlaşıldığından İlk Derece Mahkemesi kararında hata bulunmadığı, manevi tazminat koşullarının bulunmadığı işçiye 100.000,00 Euro borç verildiği iddiasının yöntemince ispat edilemediği, taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunduğu da dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesince bu husustaki itirazın iptali davasının reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, kötüniyet tazminatı talebi koşullarının da bulunmadığı, sonuç olarak istinaf yolu ile incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, taraf vekillerince istinaf dilekçelerinde ileri sürülen nedenlerin kararın ortadan kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediği gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-birleşen dosya davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-birleşen dosya davacı vekili; davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, ceza hâkiminin delil yetersizliği nedeniyle verdiği beraat kararının hukuk hâkimini bağlamayacağını, yıllık ücretli izin alacağının bakiye 124 gün olarak hesaplanması gerektiğini, kâr payı alacağında hesaplamanın mükerrer yapıldığını, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilemediğini, asıl davanın reddi ve birleşen davaların kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının iş sözleşmesinin işverence haklı nedenle feshedilip feshedilmediği, davacının masraf avansını usulsüz işlemlerle zimmetine geçirip davalıya ve müşterilere zarar verip vermediği, manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı, yıllık izin ve kâr payı alacağının bulunup bulunmadığı ve hesabına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,
2. 4857 sayılı Kanun'un 17, 25, 32, 53 ve 59 uncu maddeleri ile aynı Kanun'un 120 nci maddesi atfıyla mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi.
3. 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 24 üncü maddesi, 6098 sayılı Kanun'un 49 ve 58 inci maddeleri ile 2004 sayılı Kanun'un 67 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-birleşen dosya davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.