Logo

9. Hukuk Dairesi2024/7051 E. 2024/11009 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İş sözleşmesi devam ederken düzenlenen ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçerliliği ve bu belgeye dayanılarak davanın reddinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: İş sözleşmesi devam ederken düzenlenen arabuluculuk anlaşma belgesinin, ortada somut bir uyuşmazlık bulunmadığı ve işverenin borç ifasına yönelik bir işlem olarak arabuluculuk yöntemine başvurduğu gözetilerek, 6325 sayılı Kanun'un 18. maddesi kapsamında geçerli bir belge olarak kabul edilemeyeceği ve ilk derece mahkemesinin bu belgeye dayanarak davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/2209 E., 2023/2071 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Mersin 8. İş Mahkemesi

SAYISI : 2022/424 E., 2023/346 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 25.04.2018 tarihinde davalı işyerinde işe başladığını ancak işyerindeki olumsuz koşullar sebebi ile 10.10.2022 tarihinde işten ayrılmak zorunda kaldığını, müvekkilinin iş sözleşmesinin devam ettiği 31.12.2022 tarihinde kendisi ile Şirketin 31.12.2022 tarihine kadar fazla çalışma, yıllık izin ücreti, ücret alacağı, bakiye ücret alacağı, hafta tatili ücreti, bireysel emeklilik kesintisi, prim alacağı, yol ve yemek yardımı, ikramiye alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı, asgari geçim indirimi alacaklarına karşılık 1.182,02 TL'nin ödenmesi hususunda 2022/5324 sayılı arabuluculuk anlaşmasının işyerine gelen arabulucu tarafından kendisine ve diğer tüm personele imzalatıldığını ancak davacının kendi bilgilendirildiği şekilde herhangi bir irade ile bir sözleşme imzalamadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı her ne kadar arabuluculuk tutanağını kendi hür iradesiyle imzalamadığını, başvurusunun bulunmadığını, arabulucunun tarafsız olmadığını iddia etmiş olsa da bu iddiaların tamamen soyut, gerçeklikten uzak ve mesnetsiz olup davanın reddi gerekmekte olduğunu, davacı ile işverenin hür iradeleri ile bir araya gelerek arabulucu huzurunda görüştüğünü ve anlaşmaya vardıklarını, arabuluculuk görüşmesi sonunda, tarafların ... iradeleri doğrultusunda; ihtiyari arabuluculuk başvuru formu, arabulucu belirleme tutanağı, bilgilendirme tutanağı, ilk oturum tutanağı, son tutanak, anlaşma belgesi düzenlenerek dört nüsha hâlinde düzenlenen belgelerden bir nüshasının da davacı tarafa teslim edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının, iş ilişkisi devam ederken ve işverenin egemenliği altında imzalanan tutanağın iradi olamayacağını ve gabin şartları nedeniyle iradesinin fesada uğratıldığını iddia ettiği, iddialarını ispat için tanık deliline dayandığı, dinlenen tanıkların ihtiyari arabuluculuk tutanağının düzenlenmesi ve imzalanması aşamasına ilişkin görgüye dayalı bilgilerinin olmadığını beyan ettikleri, arabulucu belirleme tutanağı, arabulucu bilgilendirme tutanağı ve 2022/5324 numaralı ihtiyari arabuluculuk tutanağı anlaşma belgesinin sunulduğu, davacının bu belgelere yönelik imza inkarının bulunmadığı, dolayısıyla davacının iddiasını yöntemince ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı tarafın tanık olarak dinlettiği her iki tanığın da hâla işverenin hüküm ve iradesi altında çalışmakta oldukları ve tarafsız ifade verebilmelerinin mümkün olmadığını, bununla birlikte tanıklardan V.A'nın zaten davaya konu iptali istenen arabuluculuk sözleşmesine işveren yetkilisi olarak katıldığı ve tutanakları işveren taraf adına imzaladığı, yani aslında tanık olarak dinlenen kişinin davanın tarafı olduğu, dolayısıyla V.A'nın tanık olarak dinlenmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu, ayrıca arabulucunun davalı Şirketin avukatının ortağı olduğunun müvekkiline izah edildiği ve onayının alındığına ilişkin tutanaklarda herhangi bir kayıt bulunmadığı, diğer taraftan tutanaklarda görüşmenin yapıldığı yer olarak görülen yerin davalı işyerinin adresi olduğunun görüldüğü, işverenin otoritesi altındaki mekânlarda tarafların ... iradesinin ortaya çıkmayacağı, bunun yanı sıra iptali istenen arabuluculuk tutanağında müvekkilin arabulucuya başvurduğuna ilişkin bir başvuru formunun bulunmadığı, nitekim tanık H.D'nin ifadesinde “işyerine arabulucunun geldiğini hiç görmedim, her ne kadar 5 katlı bir bina ise de gelseydi bilirdim” şeklindeki beyanı bulunduğu, davalı tanığı olarak dinletilen mağaza yetkili personeli V.A. tarafından odaya tek tek çağırılarak imzalatıldığından imzayı atarken birinin müvekkili görmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; işveren ve çalışanların her yıl sonu fazla çalışma ve genel tatil alacakları konusunda ihtiyari arabulucuya başvurduğu ve bu alacaklarla ilgili ihtilafların sonraki yıla devredilmediği, arabuluculukta anlaşamayan işçilerin işten çıkarılmadığının anlaşıldığı, yine arabulucunun arabuluculuk süreçleri hakkında tarafları bilgilendirdiği, aksi kararlaştırılmadıkça arabuluculuk sürecinin esnek yürütüldüğü, davacının arabuluculuk süresi konusunda yeterince bilgilendirilmediğini ve zarara uğratıldığını belirterek arabuluculuk belgesinin iptalini talep ettiği, dosya kapsamına göre diğer iki tanık beyanının da benzer mahiyette olduğu, davacının irade fesatına uğratıldığını ispatlayamadığı dikkate alındığında, Mahkemece davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu belirtilerek davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgelerinin 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin beşinci fıkrası kapsamında geçerli bir anlaşma belgesi olup olmadığı hususundadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 6325 sayılı Kanun'un "Amaç ve kapsam" kenar başlıklı 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden ... özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır ..."

3. 6325 sayılı Kanun'un "Tanımlar" kenar başlıklı 2 nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"...

(b) Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini,

...

ifade eder"

4. 6325 sayılı Kanun'un "İradi olma ve eşitlik" kenar başlıklı 3 üncü maddesi şöyledir:

"(1) Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler. (Ek cümle:6/12/2018-7155/22 md.) Şu kadar ki dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesi hükmü saklıdır.

(2) Taraflar, gerek arabulucuya başvururken gerekse tüm süreç boyunca eşit haklara sahiptirler."

5. 6325 sayılı Kanun'un 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre arabulucu görevini özenle, tarafsız bir biçimde ve şahsen yerine getirir.

6. 6325 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasında arabulucunun, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir.

7. 6325 sayılı Kanun'un "Arabulucuya başvuru" kenar başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Taraflar dava açılmadan önce veya davanın görülmesi sırasında arabulucuya başvurma konusunda anlaşabilirler. Mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda aydınlatıp, teşvik edebilir."

8. 6325 sayılı Kanun'un 15 ve 17 nci maddeleri.

9. 6325 sayılı Kanun'un "Tarafların anlaşması" kenar başlıklı 18 inci maddesinin beşinci fıkrası şöyledir:

"(Ek: 12/10/2017-7036/24 md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz."

10. Dairemizin 31.10.2022 tarihli ve 2022/11077 Esas, 2022/13780 Karar; 08.05.2023 tarihli ve 2023/7438 Esas, 2023/6717 Karar sayılı kararları.

11. Dairemizin 07.02.2022 tarihli ve 2021/12911 Esas, 2022/1387 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:

"... Tutanağın düzenlendiği 20/03/2019 tarihi itibariyle iş sözleşmesi devam eden davacıya kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti gibi iş sözleşmesinin sona ermesine bağlı tazminat ve alacakların ödeneceğinden söz edilmesi çelişki oluşturmaktadır. Gerçekten tutanakta belirtildiği üzere 21.01.2019 günü davacının işten çıkışının, 23.01.2019 günü ise tekrar işe girişinin yapılması, bu şekilde gerçekte bir fesih işlemi olmadığı halde avans niteliğinde ödemelerin kıdem ve ihbar tazminatı olarak gösterilmesi, ayrıca iş sözleşmesi sona ermediği halde kullandırılmayan yıllık izin hakkının parasal alacağa dönüştürülmesi kanuna uygun görülemez. Belirtmek gerekir ki, gerçekte bir fesih söz konusu olmadığı halde işçiye ihbar ve kıdem tazminatı adı altında bir ödemenin arabulucu önünde yapılan anlaşma ile kararlaştırılmış olması ödemenin avans niteliğini ortadan kaldırmaz. Aynı şekilde iş sözleşmesi sona ermediği halde yıllık ücretli izin hakkının arabulucu anlaşma tutanağı ile paraya tahvil edilmesi de kabul edilemez. Bu nedenle arabuluculuk tutanağının geçersiz olduğunun tespitine karar verilmelidir. ..."

3. Değerlendirme

1. Ülkemizde hukuk uyuşmazlıklarında alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak arabuluculuk, ilk defa 07.06.2012 tarihli ve 6325 sayılı Kanun ile kabul edilmiştir. Daha sonra başta 12.10.2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (7036 sayılı Kanun) olmak üzere bazı kanunlarla arabuluculuk, dava şartı hâline getirilmiştir.

2. Arabuluculuk, 6325 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, "Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini ..." olarak tanımlanmıştır. Uyuşmazlık ise tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri çıkar aykırılığından ... ve özel hukuktan kaynaklanan her türlü anlaşmazlıktır.

3. Arabuluculuk süreci sonunda düzenlenen anlaşma belgesi maddi hukuka ilişkin bir borçlar hukuku sözleşmesidir (... ... Emir, Büşra Kazmaz Tepe, “ İş Uyuşmazlıklarına İlişkin İbra Hükmü İçeren Arabuluculuk Anlaşma Belgesinin Arabuluculuğa Elverişlilik Bakımından Değerlendirilmesi”, Çalışma ve Toplum, 2018/3, s. 1497; Emel Badur, "Arabuluculuk Anlaşma Belgesinin Borçlar Hukuku Açısından Değerlendirilmesi", Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Y.9, S.11, Aralık 2021, s.66-67; ... Akkan, “Arabuluculuk Faaliyeti Sonucunda Anlaşılan Hususlarda Dava Açma Yasağı ve Sonuçları”, DEÜHFD, C.20, S.2, s.16). Söz konusu belgede taraflar dışındaki bir üçüncü kişinin imzasının bulunması ve hatta bu belgenin mahkemece şerh verilebilir nitelikte olması, belgenin maddi hukuk sözleşmesi olma özelliğini ortadan kaldırmaz. Tarafların ehliyeti, sözleşmenin konusunun emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine, genel ahlâka, kişilik haklarına aykırı olmaması, irade beyanlarının sağlıklı olması gibi diğer tüm sözleşmeler bakımından aranan geçerlilik şartlarının, arabuluculuk sonunda düzenlenen anlaşma belgesi bakımından da aranması, bu durumun bir sonucudur (... Taşpolat Tuğsavul, "Arabuluculuk Faaliyeti Sonunda Varılan Anlaşmanın Hukuki Niteliği", Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019/1, 344).

4. Öğretide de arabuluculuk anlaşma belgesi, arabuluculuk faaliyeti sonucunda uyuşmazlığın taraflarınca varılan anlaşmanın yazılı hâle getirildiği, taraflar (ya da yasal veya iradi temsilcileri) ve arabulucu tarafından imzalanması sonucunda tamamlanan bir sözleşme olarak tanımlanmaktadır.

5. Borçlar hukuku sözleşmesi olan arabuluculuk anlaşma belgesinde bulunması gereken esaslı unsurlardan ilki, bu anlaşmaya arabuluculuk faaliyeti sonucunda ulaşılmış olmasıdır (Badur, s. 59). Tarafların kendi aralarında gerçekleşen bir müzakere veya görüşme sonucunda anlaşmaya varılması üzerine anlaşma belgesinin arabulucu tarafından imzalanması hâlinde kanuna uygun bir arabuluculuk faaliyetinden söz edilemez. Keza arabuluculuk faaliyeti sürecin başından sonuna kadar bizzat arabulucu tarafından yürütülmelidir. Anlaşmanın arabuluculuk faaliyeti sonucunda gerçekleşmiş olması, tek bir aşamayı değil arabulucuya başvuru ve arabulucunun seçiminden faaliyetin sona ermesine kadarki tüm süreci ifade eder. Arabuluculuk faaliyetinin kanuna uygunluğu, sürecin tamamında mevcut olmalıdır. Kanuna uygun biçimde yürütülen arabuluculuk faaliyetinin sonucunda düzenlenen anlaşma belgesinin varlığı hâlinde ilk koşul gerçekleşmiş kabul edilmelidir. İşçinin arabuluculuk faaliyetinin hiç gerçekleşmediği veya usulüne uygun olarak gerçekleştirilmediği yönündeki iddiası, bu ilke ve esaslar ile birlikte somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle araştırılmalıdır. Arabuluculuk faaliyetinin kanuna uygun olarak yürütülmediği sonucuna varıldığı takdirde arabuluculuk faaliyeti sonucunda gerçekleşen bir anlaşmadan söz edilemez. Bu hâlde anlaşma belgesinin iptaline karar verilmelidir.

6. Arabuluculuk faaliyeti sonucunda düzenlenen anlaşma belgesinin ikinci esaslı unsuru tarafların anlaşmasıdır. 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin birinci fıkrasına göre arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır. Kanun'un 17 nci maddesinin ikinci fıkrasında ise arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığının bir tutanak ile belgelendirileceği ifade edilmiştir.

7. Tarafların hangi konularda, hangi ölçüde ve koşulda anlaştıklarının anlaşma belgesinden veya son tutanaktan tespit edilebilmesi gerekir. Aksi takdirde 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanabilir olması mümkün değildir. Söz konusu hükümde, kanunlarda icra edilebilirlik şerhi alınmasının zorunlu kılındığı hâller hariç, taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesinin, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilâm niteliğinde belge olduğu ifade edilmektedir. Aynı maddenin beşinci fıkrasında arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağı vurgulanmıştır.

Her iki düzenleme, arabuluculuk faaliyeti sonucunda varılan anlaşmanın asgari unsurlarının tespit edilebilir olmasını zorunlu kılmaktadır. 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin gerekçesinde de "... arabulucu tarafından düzenlenecek ve taraflar ve varsa temsilcileri veya avukatları tarafından imzalanacak anlaşma tutanağında 'anlaşılan hususların' net bir şekilde ortaya konulmasında zorunluluk bulunmaktadır." denilerek anlaşmanın açık ve net olması gerekliliği vurgulanmıştır.

Bu bakımdan anlaşılan hususlarda dava açılamayacağına ilişkin kural, mahkemeye erişim hakkını sınırlayıcı bir düzenleme olduğundan, dar yorumlanmalıdır. Anlaşma belgesinden, anlaşılan hususların açık ve net bir şekilde belirlenememesi hâlinde, arabuluculuk faaliyetinin anlaşma ile sona ermediği kabul edilmelidir.

8. Belirtmek gerekir ki maddi hukuk sözleşmesi olan arabuluculuk anlaşma belgesinin geçerliliği için uyuşmazlığın taraflarının uyuşmazlığın çözümüne dair karşılıklı ve birbirlerine uygun irade beyanlarının buluşması ve bu anlaşmayı yazılı bir hâle getirme yönündeki karşılıklı istekleri gerekir. Şüphesiz karşılıklı irade beyanlarının uyuşmazlığın tamamını kapsaması zorunlu değildir (Badur, s. 59). Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatının uyuşmazlık konusu olduğu bir durumda, sadece kıdem tazminatının konu edildiği bir anlaşma belgesi düzenlenebilir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda elde edilen ilâm niteliğindeki anlaşma belgesi maddi anlamda kesin hüküm olmadığından, tarafların kesin hükümsüzlük, aşırı yararlanma, yanılma, aldatma, korkutma, sahtelik iddiası gibi hâllerde anlaşma belgesinin geçersizliğini ileri sürmesi mümkündür (Akkan, s. 22-23). İrade fesadı iddiasıyla arabuluculuk anlaşma belgesinin iptalinin talep edilmesi hâlinde, yanılma ve aldatmanın öğrenildiği, korkutmanın ortadan kalktığı tarihten itibaren bir yıl içinde iptal iradesinin ileri sürülmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.

9. Anlaşma belgesinin geçerliliği bakımından gerçekleşmesi gereken üçüncü ve son koşul şekildir. Arabuluculuk sonucunda varılan anlaşmanın geçerliliği, anlaşma belgesinin düzenlenmesi hâlinde imza dışında herhangi bir şekil kuralına tâbi kılınmamıştır. Bununla birlikte varılan anlaşmanın, arabuluculuk anlaşma belgesi olarak nitelenebilmesi için, 6325 sayılı Kanun'da belirtilen şekil kuralına uyulması gereklidir. Buna göre arabuluculuk sonucunda ortaya çıkan anlaşma tutanağında (belgesinde), arabulucunun ve tarafların imzasının bulunması zorunludur. Arabulucunun imzasının bulunmadığı tutanak, arabuluculuk anlaşma tutanağı değil ancak taraflar arasında genel hükümlere göre düzenlenmiş bir adi yazılı sözleşme niteliğinde olacaktır. Böyle bir anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi verilmesine konu edilemez (Hıdır Kırkıcı, “İş Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk ve Arabuluculuk Tutanakları", İzmir Barosu Dergisi, Mayıs 2020, 309).

10. Dairemize intikal eden dosyalardan, taraflar arasında henüz bir uyuşmazlık bulunmamasına rağmen, işverence başlatılan arabuluculuk süreci sonunda anlaşma belgesi düzenlenmesi şeklinde bir uygulamaya sıklıkla başvurulduğu anlaşılmaktadır. 6325 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde arabuluculuğun hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde uygulanacak bir çözüm yolu olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle öncelikle taraflar arasında bir hukuk uyuşmazlığının varlığı, arabuluculuğun ön koşuludur. Ortada somut bir uyuşmazlık bulunmadığı hâlde ihtiyari arabuluculuk yoluyla düzenlenen son tutanağın veya anlaşma belgesinin, 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin beşinci fıkrasında öngörülen bir belge anlamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

11. Taraflar arasında 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin beşinci fıkrası kapsamında bir anlaşmanın varlığından söz edebilmek için ise öncelikle bir uyuşmazlığın ortaya çıkmış olması ve bundan sonra arabulucuya başvurulmuş olması gerekmektedir. Burada sözü edilen uyuşmazlıktan anlaşılması gereken, 6325 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında da ifade edildiği üzere tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden ... özel hukuk uyuşmazlıklarıdır. Taraflar arasında uyuşmazlık çıktığından söz edilebilmesi için, taraflardan birinin diğer tarafa karşı alacak, tazminat ve işe iade gibi bir hak iddiasında bulunması, bunu ileri sürmesi; ancak karşı tarafın bu iddia ve talebi kabul etmemesi sonucunda kendi aralarında anlaşamamış olmaları gerekir.

Örneğin; henüz iş sözleşmesinin sona ermediği durumda, taraflar arasında kıdem tazminatına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığından, kıdem tazminatına ilişkin 6325 sayılı Kanun anlamında bir anlaşmanın varlığından da söz edilemez (Dairemizin aynı yöndeki 2021/12911 E., 2022/1387 K. sayılı kararı). Yine işçinin fazla çalışma alacağının ödenmesi yönünde bir talepte bulunmadığı ya da yapılmak istenen ödemeyi reddetmediği; bir diğer ifadeyle taraflar arasında bu konuda henüz bir uyuşmazlık çıkmadığı hâlde, başlatılan arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanak veya anlaşma belgesi de geçerli kabul edilemez.

12. Diğer yandan, 6325 sayılı Kanun'un açıkça hukuk uyuşmazlıklarının çözümü için öngördüğü bu yöntemin amacına uygun kullanılması gerekir. Bir hakkın amacına aykırı kullanılması, bütün hukuk sistemlerinde olduğu gibi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesine göre de hakkın kötüye kullanımı niteliği taşır. Bu nedenle arabuluculuk, iş sözleşmesinin sona erdirilmesi ve feshin sonuçlarına ilişkin muhasebe işlemlerinin yapılması için bir araç olarak kullanılamaz. Başka bir anlatımla; arabuluculuk sistemi, iş sözleşmesinin sona erdirilmesi veya iş sözleşmesinden ... alacaklara ilişkin ödeme belgelerinin düzenlenmesi amacıyla kullanılacak bir yöntem değildir. Belirtmek gerekir ki ortada bir uyuşmazlık bulunmadığı hâlde, iş sözleşmesinden ... borcun ifasına yönelik işlemlerin arabulucu önünde yapılması gerekmez. Salt ödemeyi belgelendirmek amacıyla yapılan bu uygulama, bir uyuşmazlığı çözmeye yönelik bir yöntem değil; aksine işverenin borcu ifa işlemine, arabuluculuk anlaşma belgesi niteliği kazandırmak amacıyla başvurduğu bir yöntem olarak değerlendirilmelidir.

13. Unutulmamalıdır ki Türkiye Arabulucular Etik Kuralları'nın (Etik Kuralları) 5 inci maddesinin (6) ncı bendi uyarınca arabulucu da, arabuluculuk sürecinde arabuluculuktan başka bir uyuşmazlık çözüm yöntemini yürütemez. Arabuluculuk mevzuatından kaynaklanan avantajları kullanmak amacıyla herhangi bir çözüm yolunu arabuluculuk olarak adlandıramaz. Esasen arabulucunun görevi de taraflar arasında mevcut bir uyuşmazlığın bulunmasına bağlı olup, ortada 6325 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinin ikinci fıkrası anlamında somut bir uyuşmazlık yoksa arabulucu, Etik Kuralları gereğince, arabuluculuk faaliyetini sürdürmemelidir.

14. Hiç kuşkusuz arabulucu önünde yapılan anlaşmada, ibraya ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 420 nci maddesinin uygulanması mümkün değildir. Aksi kabulde arabulucu önünde tarafların anlaşması imkânsız hâle gelir. Nitekim 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmünde arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağı öngörülmüş olup, buna göre ibraya ilişkin düzenlemelerden hareketle arabuluculuk anlaşma tutanağının geçerliliği değerlendirilemez (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 07.02.2022 tarihli ve 2022/436 Esas, 2022/1380 Karar sayılı kararı).

Ancak bu kabul şekli, sadece usulüne uygun gerçekleştirilmiş olan bir arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen bir son tutanak veya anlaşma belgesinin varlığı hâlinde mümkündür. Çünkü ibraya ilişkin hükümlerin emrediciliği karşısında, bu hükümleri devre dışı bırakacak bir anlaşma belgesinin de Kanun'un öngördüğü kurallar çerçevesinde yürütülen arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenmiş olması gerekir. 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin beşinci fıkrası kapsamında bir anlaşma söz konusu değilse, somut olayın özelliğine göre, 6098 sayılı Kanun'un 420 nci maddesindeki koşulların veya ifaya ilişkin hükümlerin göz önünde bulundurularak sonuca gidilmesine bir engel bulunmamaktadır.

15. Bu açıklamalara göre somut olay değerlendirilecek olursa; davacı dava dilekçesinde 25.04.2018-10.10.2022 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığını, ancak iş sözleşmesinin devamı sırasında 31.12.2022 (30.12.2021 olmalı) tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesi düzenlendiğini, bu konuda kendisine herhangi bir bilgilendirme yapılmadığını, işyerine gelen arabulucunun bu konuda iradesi bulunmamasına rağmen belge imzalattığını ileri sürerek anlaşma belgesinin iptalini talep etmiş; Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya kapsamındaki arabulucu belirleme tutanağı, ilk oturum tutanağı, bilgilendirme tutanağı ve anlaşma tutanağı aynı günde düzenlenmiştir. 31.12.2021 tarihli anlaşma belgesinde; “.. 30.12.2021 tarihine kadar Fazla Mesai, Yıllık İzin Ücreti,Ücret Alacağı, Bakiye Ücret Alacaği, Hafta Tatili, Bireysel Emeklilik Kesintisi, Prim Alacağı, Yol Yemek Yardımı, İkramiye Alacağı, UBGT. ve Agi alacakları için 1.182,02 TLÇinyüzseksenikitürklirastikikrş.) ödenmesi hususunda anlaşmışlardır. 01.12.2021 tarihinde500)00T.L(beşyüztürklirası)ödenmiştir. Kalan 682,02TL (altıyüzseksenikitürklirastikikrş) GİYİMSAN A.Ş. tarafından 31.12.2021 tarihinde ... maaş hesabına yatırılacaktır.” şeklinde düzenlemenin yer aldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu anlaşma belgesinin iş sözleşmesi devam ederken düzenlendiği uyuşmazlık konusu değildir.

Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları özetle işyerinde iki yıl ve daha fazla çalışan personel hakkında genellikle yıl sonunda, Aralık ayında, hak kazanılan yıllık izinlerin ödenmesi veya kapanması hakkında ihtiyari arabuluculuk uygulaması olduğunu, genellikle arabulucu ile telefonda görüşüldüğünü, çalışanlara imza için evrak verildiğini, ilgili belgelerde haklarını aldıkları ve herhangi bir hak ve alacakların kalmadığının belirtildiğini ifade etmişlerdir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki iş sözleşmesi sona ermediğine göre yıllık izin ücreti talep ... da doğmaz. Henüz doğmamış bir hakkın işçi tarafından talep edilebilir bir hak olduğundan söz edilemeyeceği gibi, uyuşmazlık konusu bir alacak olarak müzakere edilebilir olduğundan da söz edilemez. Hâl böyle olunca işçiye yıllık izin ücreti ödenmesi konusunda anlaşıldığına yönelik belgenin, 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin beşinci fıkrası kapsamında bir anlaşma belgesi olarak kabulü mümkün değildir.

Ayrıca her ne kadar ilk oturum tutanağında başvurucunun bir kısım alacaklarının ödenmesi konusunda işverene başvurduğu ve talep ettiği rakamın işverence kabulü hâlinde anlaşmak istediği belirtilmiş ise de tanıkların tutarlı beyanları, iş sözleşmesi devam ederken tamamı aynı gün düzenlenen tutanakların işçiye imzalatılması dikkate alındığında, işçinin herhangi bir talebi olmadığı hâlde işverenin borcun ifasına yönelik bir işlem olarak arabuluculuk yöntemine başvurduğu kabul edilmelidir. Oysa arabuluculuk sistemi, iş sözleşmesinden ... alacaklara ilişkin ödeme belgelerinin düzenlenmesi amacıyla kullanılacak bir yöntem değildir. Bu durumda anlaşma belgesi olarak nitelenen belgenin, arabulucu tarafından imzalanmış olsa bile, 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesi bağlamında geçerli bir belge olduğu kabul edilemez.

Açıklanan sebeplerle; söz konusu belgeler yönünden, 6098 sayılı Kanun'un 420 nci maddesindeki koşullara veya ifaya ilişkin hükümlere göre değerlendirme yapılarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

Mahkemece, arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşılan hususlar hakkında dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.