Logo

9. Hukuk Dairesi2024/7079 E. 2024/9688 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedilip feshedilmediği ve feshin geçerli bir nedeni bulunup bulunmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararında, davacının sendika hakkının ihlal edildiği ve feshin sendikal nedene dayandığı sonucuna varması ve Yargıtay'ın Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararlarına uyma zorunluluğu gözetilerek, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/529 E., 2024/593 K.

KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Karşıyaka 1. İş Mahkemesi

SAYISI : 2023/184 E., 2023/400 K.

Taraflar arasındaki işe iade davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının; taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 26.10.2017 tarihli ve 2017/42991 Esas, 2017/23383 Karar sayılı kararı ile onanmasına karar verilmiştir.

Davacının bireysel başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesince 2018/6851 Başvuru numaralı ve 10.05.2023 tarihli karar ile; davacının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 51 inci maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı doğrultusunda İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı işyerinde ...-İş Sendikasının 2016 yılı Şubat ayından itibaren örgütlenme çalışmalarına başladığını, 200’e yakın işçiden yaklaşık 130 tanesinin Sendikaya üye olduğunu, davalı işverenin işçilerin Sendikaya üye olduklarını öğrenmesinden sonra sendikalaşmanın önüne geçmek ve gözdağı vermek üzere “15 kadar işçinin kafası koparılacak” dediğinin ve fesih hazırlığı yapıldığının duyulduğunu, 01.04.2016 tarihinde sabah 08.00’de gece vardiyasından çıkan ve sendika üyesi olan Ş.K. isimli işçinin iş sözleşmesinin performans düşüklüğü gerekçe gösterilerek feshedildiğini, ancak performans düşüklüğü gerekçesinin sendikal nedenle feshi gizlemek için kullanıldığını, 08.00-17.30 vardiyasında çalışan tüm işçilerin Sendikaya üye oldukları için işten çıkarılacağı duyumunu aldıklarını, 15 işçinin kimler olduğunun ve hangi sebeple iş sözleşmelerine son verileceğinin öğrenilmesi için toplu hâlde fabrika binası içinde kendilerine işverence açıklama yapılmasını beklediklerini, uzun bir süre sonra işyerine gelen işverenin ise açıklama yapmak yerine onların ... ve haysiyetini zedeleyici şekilde hakaret ve ithamlarda bulunduğunu, görevlerini yerine getirmedikleri iddiasıyla 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinin (h) alt bendi uyarınca iş sözleşmelerini feshettiğini, 01.04.2016 tarihinde fabrika içinde çalışan 109 işçinin tamamının sendika üyesi olduklarını, sendikalı işçilerin işten çıkarılmasının ve dolayısıyla sendikal faaliyetlerin engellenmek istendiğini, fesih tarihi olan 01.04.2016 tarihi itibarıyla sendikadan 14 işçinin istifa ettiğini, iş sözleşmelerinin sendikal nedenlerle feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve müvekkilinin işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; ...-İş Sendikasının kurulu bulunduğu işkolunda toplam çalışan işçi sayısının %1’ini üye yapmadığından işyerinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasını üye kaydetmiş olsa da toplu iş sözleşmesi yapmak üzere yetki alması mümkün olmadığından yetkili olmayan sendikanın işvereni toplu iş sözleşmesi yapmaya zorlamasının da mümkün olmadığını, işyerinde davacının iş sözleşmesinin feshi ile sonuçlanan kanun dışı grev niteliğindeki eylemlerinin gerçek nedeninin de işverenle toplu iş sözleşmesi yapma olanağı bulunmayan bir Sendikanın 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nda (6356 sayılı Kanun) yer almayan usul ve yöntemleri kullanarak işvereni toplu iş sözleşmesi yapmaya zorlamak olduğunu, müvekkilinin 01.04.2016 günü 08.00 itibarıyla iş sözleşmesi feshedilen Ş.K. isimli işçinin işten çıkartılmasını bahane eden ve davacının da aralarında bulunduğu 76 çalışanın aynı tarih ve saatte topluca işi bırakarak fabrikayı işgal etmelerine ve akabinde ...-İş Sendikası görevlilerinin de işyeri önüne gelmesine kadar işyerinde çalışan işçilerin sendikaya üye oldukları konusunda hiçbir bilgisinin bulunmadığını, Ş.K. isimli işçinin iş sözleşmesinin de 4857 sayılı Kanun'un 18 inci madesi kapsamında davranışları ve veriminden kaynaklanan sebeplerle feshedildiğini, hizmet süresi itibarıyla iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacak olmasına rağmen bu işçinin işe iade davası açtığını, ayrıca iş sözleşmesinin feshi ile birlikte Sendikayı aradığını, Sendika yetkililerinin de durumu fırsat bilerek işçileri iş bırakmaya ve üretimi durdurmaya yönlendirdiğini, sonuç olarak davacının iş sözleşmesinin 01.04.2016 tarihinde işyerinde kendisi ile birlikte toplam 76 çalışan tarafından iş bırakma ve fabrika işgali suretiyle gerçekleştirilen kanun dışı greve katılması, uyarılara rağmen kanun dışı grevi sürdürmekte ısrar edip işbaşı yapmamakta direnmesi üzerine haklı nedenle feshedildiğini ve feshin sendikal nedenlerle yapılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İHLAL KARARINDAN ÖNCEKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 05.04.2017 tarihli ve 2016/219 Esas, 2017/153 Karar sayılı kararı ile; toplu eylemin yapıldığı 01.04.2016 tarihine kadar işten çıkarılan sendikalı işçi bulunmadığı gibi işyerinde başlatılan bir yetki prosedürünün de mevcut olmadığı, işçilerin Sendikaya üye olduklarının işverene bildirildiğine ilişkin delil bulunmadığı gibi işyerinde somut olarak hangi işçilerin Sendikaya üye olduğunun işverence bilindiğinin de ispat edilemediği, işverenin topluca iş bırakan işçilerin iş sözleşmelerini 4857 sayılı Kanun'un 17 ve 18 inci maddelerine göre sona erdirmesi sonucu işyerinde sendika üyesi işçi kalmamasının feshin doğurduğu fiilî bir sonuç olup buradan fesihlerin Sendikayı işyerinden tasfiye maksadıyla yapıldığı sonucuna ulaşılmasının mümkün olmadığı, işveren tarafından işçilerle yapılan toplantıya ilişkin ses kaydının ve işçilere iş başı yapılmasına ilişkin videonun çözümünde sendikal örgütlenme aleyhine bir tutum izlendiğine ilişkin tespit bulunmadığı, işverence yapılan feshin haklı nedene değil ancak geçerli nedene dayandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

B. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 19.07.2017 tarihli ve 2017/1160 Esas, 2017/851 Karar sayılı kararı ile; eyleme katılan davacı ve diğer işçilerin, iş sözleşmesi feshedilen Ş.K. isimli işçinin fesih sebebini ve işten çıkartmaların devam edip etmeyeceğini öğrenmek, sendikalı işçilerin işten çıkartılacağı yönündeki bazı işçilerden duydukları söylentilerin yarattığı tedirginliği işverene iletmek ve bu söylentilerin gerçek olup olmadığını anlamak için işveren ile görüşmek ve böyle bir uygulamanın ihtimali var ise engellemek amacıyla toplu eylemde bulunduğu; ancak içlerinden bir grup işçinin, işveren yetkilileri ile görüşerek taleplerini işveren yetkililerine iletme ve görüşme, ayrıca işvereni konu ile ilgili yeniden değerlendirme yapmaya teşvik amaçlarına ulaşmış olmalarına rağmen eylemi sürdürmelerinin ölçülülük ilkesinin ihlali niteliğinde olduğu, davacı tanık anlatımlarına göre işçilerin başlangıçta böyle bir niyetleri bulunmamasına rağmen işverene karşı üye oldukları Sendikanın işverence tanınması ve protokol imzalanması isteğinde bulunmalarının da eylemin amacını aştığı, işçilerce; işverenin ... baskısı altında yetki belgesi almayan Sendika ile toplu görüşmeye zorlanmasının ve yetki tespitine ilişkin prosedürün tümüyle bir tarafa bırakılarak emredici yetki koşullarına aykırı işlem yapılmasının talep edilmesinin, işverenin 6356 sayılı Kanun'dan kaynaklanan haklarının ihlali niteliğinde olduğu, bu taleplerinin hukuki ve haklı bir dayanağı olmadığı gibi işverene karşı baskı ile işyerinde yetkisi olup olmadığı bile belli olmayan bir Sendikayı kabul ettirmeye çalışmak niteliğinde olduğu ve işveren tarafından katlanılıp kabul edilebilecek bir durum olmadığı, davacının Sendikaya üyelik tarihinin 01.04.2016 tarihi olduğu, dosya kapsamına göre işyerindeki sendikal örgütlenmeden işverenin yapılan fesihlerden bir ay öncesinde haberdar olduğu, ... tarihine kadar sendika üyesi hiçbir işçinin iş sözleşmesinin feshedilmediği, iş sözleşmesi feshedilen Ş.K. için ... yapan tüm işçilerin bu ... nedeniyle iş sözleşmelerinin feshedildiği, davacı tarafça feshin sendikal nedenlerle yapıldığı hususunun dosya kapsamıyla ispatlanamadığı, açıklanan duruma göre feshin haklı nedene dayanmamakla birlikte geçerli nedeni bulunduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

D. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

E. Yargıtay Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 22.Hukuk Dairesinin 26.10.2017 tarihli ve 2017/42991 Esas, 2017/23383 Karar sayılı kararı ile kararın onanmasına karar verilmiştir.

IV. ANAYASA MAHKEMESİ KARARI VE İHLAL KARARINDAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bireysel Başvuru

Kesinleşen karara karşı davacı taraf Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. Anayasa Mahkemesi Kararı

1. Anayasa Mahkemesince 2018/6851 Başvuru numaralı ve 10.05.2023 tarihli kararında; işveren tarafından başvurucuların sendika hakkına yapılan müdahalenin onların ve başkalarının sendika haklarını kullanmaları üzerinde caydırıcı bir etkiye neden olacağı, buna karşın yeterli bir yargısal inceleme yapılmaması nedeniyle Devlet tarafından pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olduğu, Anayasa’nın 51 inci maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiği sonucuna varıldığı belirtilmiştir.

2. Anayasa Mahkemesince, davacının Anayasa'nın 51 inci maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosyada mevcut deliller ile Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda Anayasa’nın 51 inci maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının işe iadesine, davacının işe iadesi için işverene başvurması hâlinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar gerçekleşen 4 aya kadar ücret ve sair haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine ve iş sözleşmesi sendikal nedenle feshedildiğinden; 6356 sayılı Kanun'un 25 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmama şartına bağlı olmaksızın ödenmesi gereken tazminat miktarının 1 yıllık brüt ücret tutarı olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

D. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

E. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; Anayasa Mahkemesinin dava konusu olayla uzak ya da yakın alakası olmayan sadece işçi eylemi olması nedeniyle sınırlı düzeyde benzerlik taşıyan bazı olayları ve öğreti görüşlerini esas alarak sonuca gittiğini, her somut olayın kendine özgü nitelikleri olup Anayasa'nın 36 ncı maddesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkının tecellisi için yargılama sırasında somut olayın kendine özgü ayırıcı özelliklerinin de yargı mercileri tarafından titizlikle araştırılması ve değerlendirilmesi gerektiğini, Anayasa Mahkemesi kararında davacı işçinin iş sözleşmesinin feshine neden olan eylemin ayırıcı özelliklerinin yanı sıra işvereni 6356 sayılı Kanun'a göre yetki alması ve dolayısı ile toplu iş sözleşmesi imzalaması mümkün olmayan bir işçi sendikası ile toplu görüşme yapmaya ve toplu sözleşme hükmünde bir protokol imzalamaya zorlama amacı taşıdığının dikkate alınmadığını, Anayasa Mahkemesince; çalışma hayatına ve işçi, işveren, sendika ilişkilerine açıkça müdahale edilerek bu ilişkileri düzenleyen 6356 sayılı Kanun'un emredici hükümlerini bertaraf eder nitelikte bir karara varıldığını, bu kararla birlikte 6356 sayılı Kanun'a göre toplu sözleşme yapma yeterliliğine sahip olmayan sendikaların işyerlerinde kaos yaratacak eylemler yoluyla çalışma düzenini bozmasının ve bundan çıkar sağlamasının yolu açıldığını, Anayasa Mahkemesi kararına dayanılarak verilen İlk Derece Mahkemesi kararının hatalı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

F. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı işyerinde çalışan Ş.K. isimli işçinin iş sözleşmesinin 01.04.2016 günü saat 08.00 itibarıyla feshedildiği, bu işçinin sendika üyesi olduğu, aynı gün işyerinde 15 civarı işçinin daha işten çıkartılacağı, buna ilişkin tutanakların da tanzim edilmekte olduğunun işyerinde konuşulmaya başlanıldığı, bunun duyulması üzerine bir grup çalışanın, Ş.K. adlı işçinin işten çıkarılma sebebi ve diğer iş arkadaşlarının da işten atılmak üzere tutanak düzenlendiği ile ilgili duyumun sebebini öğrenmeye müdürlerin bulunduğu binaya gittiği, bilgilendirme yapılmaması üzerine toplanan sayısının daha da arttığı, bu sırada fabrikada bazı bölümlerin çalışmaya devam ettiği, toplanan işçilerin iş sözleşmesine son verilenlerin işe alınması, Sendika ile görüşülmesi, Sendika yüzünden başka işçilerin atılmamasını talep ettikleri, görüşmelerin akşam üstüne kadar devam ettiği, işçilerin esas istemlerinin bu sorunların çözüme kavuşturulması olduğu, işçilerin işverene gerekirse hafta sonu mesai parası almadan çalışacaklarını ilettikleri, ancak işverence akşam saatlerinde sözlü olarak işçilere fesih bildirimi yapıldığı, bunun üzerine işçilerin eylemi devam ettirmedikleri, makinelerde bir zarar bulunmadığının tespiti için bekleyip zarar ziyan olmadığına dair tutanakların tutulması ile dağıldıkları, ertesi gün işyerine giderek parmak basmak suretiyle işyerine girmek istediklerinde işyerine alınmadıkları, dosya kapsamı ile bir süredir işyerinde Sendikaya üye olanların çıkarılacağına yönelik söylentilerin varlığı, 01.04.2016 tarihinde de Sendikaya üye olan bir işçinin çıkarılması, bu işçinin performans yetersizliğinden bahisle işten çıkartılması ve aynı gün yaklaşık 12-15 kişiye ilişkin tutanaklar düzenlendiğinin yayılması üzerine önceden verilmiş bir karar olmaksızın bu haberler üzerine akabinde işçilerin biraraya gelerek işten çıkarılma sebebi ve söylentilerine yönelik olarak işyerinde toplanarak işyeri yetkililerinden bilgi almak istedikleri, sendikal sebeplerle işyerinden kimsenin atılmasını istemedikleri, görüşmelerin ve toplanmanın yaklaşık 9 saat kadar sürdüğü, aynı gün işçilerin bu eylemi sonlandırdığı yönünde ihtilaf mevcut olmadığı, davacı işçilerin işyerine giriş ve çıkışı engellemedikleri, üretim araçlarına zarar verilmediği, yaptıkları eylemin yukarıdaki belirtilen oluşma şekli, süresi, işçilerin sorununun çözümünün sağlanmasına yönelik istekleri, gerektiği takdirde mesai ücreti almadan o günkü iş kaybının fazlasını çalışma isteklerini dahi işverene iletmeleri hususu da dikkate alındığında eylemin demokratik tepki ve barışçıl nitelikte olduğu, kanun dışı grev niteliği taşımadığı, sözleşmenin geçerli bir nedene dayalı olarak feshedildiğinin ispatlanamadığı, davalı işveren tarafından gerçekleştirilen feshin ölçüsüz olduğu ve son çare olma ilkesine uygun düşmediği, feshe konu demokratik hakkın kullanımına yönelik barışçıl eylemin boyutları ve amacı gözönünde bulundurulduğunda İlk Derece Mahkemesince feshin sendikal nedenlere dayalı olarak gerçekleştiğine ilişkin kabulünün dosya içeriğine uygun düştüğü gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; davacının iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedilip feshedilmediğine, feshin geçerli bir nedeni bulunup bulunmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı Kanun'un 18, 19, 21 ve 25 inci maddeleri ile aynı Kanun'un 25.10.2017 tarihli 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 11 inci maddesi ile değiştirilmeden önceki 20 nci maddesi, 6356 sayılı Kanun'un 25 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) 98 Sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesinde; çalışanlar ve işverenlerin, teşkilatlanma ve ihtiyari toplu müzakere hakkına dair düzenlemeler öngörülmüş olup Sözleşme’nin 3 üncü maddesinde, teşkilatlanma hakkına riayet edilmesini sağlamak üzere icap ettiği takdirde millî şartlara uygun teşkilat kurulacağı; 4 üncü maddesinde ise çalışma şartlarını kollektif mukavelelerle tanzim etmek üzere işverenler veya işveren teşekkülleriyle işçi teşekkülleri arasında ihtiyari müzakere usulünden faydalanılmasını ve bu usulün tam bir surette geliştirilmesini teşvik etmek ve gerçekleştirmek için lüzumu hâlinde milli şartlara uygun tedbirler alınacağı belirtilmiştir. Ülkemizin taraf olduğu bu Sözleşme’de öngörülen ihtiyari müzakere usulünün geliştirilmesi, sendikaların güçlü bir şekilde yapılanmalarına bağlı olup toplu iş sözleşmesi yapabilme yetkisi için işkolu barajı öngörülmesinin gerekçesi de güçlü sendikacılığı sağlamaktır. ILO’nun denetim organları da en çok temsil gücüne sahip örgütlere mevzuat yoluyla bazı ayrıcalıklar tanınabileceğini kabul etmektedir. ILO Yönetim Kurulunun alt organı olan Sendika Özgürlüğü Komitesine göre; gerek en çok temsil yeteneği olan sendikaya münhasır toplu pazarlık hakkı tanıyan sistemler gerekse bir işletmenin bir çok sendikasına toplu sözleşme imzalama yetkisi tanıyan sistemler, sendika özgürlüğü ilkeleriyle bağdaşmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi 14.05.2015 tarihli ve 2014/177 Esas, 2015/49 Karar sayılı kararında; tüm sendikalara toplu sözleşme hakkı tanınmasının, çalışanların ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerinin korunması amacı bakımından zorunluluk taşımadığı, en yüksek temsil gücüne sahip sendikalara toplu görüşme yapma yetkisi tanınmasının kanun koyucunun takdirinde olduğu gerekçesiyle yüzde bir olarak uygulanması öngörülen işkolu barajının iptali istemini reddetmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince de her sendikanın toplu sözleşme yetkisine sahip olmasının bir zorunluluk olmadığı, taraf devletlerin gerekli gördükleri takdirde temsilci sendikalara özel statü tanıyacak şekilde düzenleme yapabilecekleri kabul edilmiştir (Demir ve Baykara/Türkiye, B. No: 34503/97, 12.11.2008).

3. Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere, Ülkemiz tarafından örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının gerçekleşmesi amacıyla 6356 sayılı Kanun ile oluşturulan sistem, gerek uluslararası sözleşmeler gerekse Anayasa’da öngörülen sendikal hakların kullanımına aykırı olduğu kabul edilmemektedir. Bu bağlamda somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde işverenin; ... baskısıyla işkolunda yüzde bir üye barajını henüz aşamamış ve yetki belgesi almamış bir sendika ile yetki tespitine ilişkin prosedür tümüyle bir tarafa bırakılarak emredici yetki koşullarına aykırı şekilde protokol yapmaya zorlanması, 6356 Sayılı Kanun’a aykırıdır. İşverence yapılan feshin sendikal nedene dayanmadığı yönündeki Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi ve Derece Mahkemelerinin kabulü; henüz işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalanmamış olması ya da işçinin sendika üyeliği bulunmaması gerekçesine değil Ülkemizin uluslararası sözleşmelere uygun olarak kurmuş olduğu sisteme aykırı ya da bu sistemi yok saymaya yönelik işçi davranışının meşru ve ölçülü kabul edilmesi mümkün olmadığından geçerli bir fesih nedeni bulunmasına dayalıdır.

4. Diğer yandan Anayasa’nın 148 inci maddesinin dördüncü fıkrasında ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49 uncu maddesinin altıncı fıkrasında belirtildiği üzere, kanun yolu denetiminde gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Bu nedenle bir yargılamada usul meseleleri hakkında karar verilmesi, maddi vakıaların ortaya konması ve değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve somut uyuşmazlığa uygulanması görevli ve yetkili mahkemelerin işidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bireysel başvuru yolunun bir kanun yolu olarak kullanılamayacağını ifade etmektedir (Nejdet Şahin ve Perihan Şahin/Türkiye, B. No: 13279/05, 20.10.2011). Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar dışında, mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmamasının bireysel başvurunun konusu olamayacağını kabul etmektedir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18.9.2013). Somut uyuşmazlıkta ise Anayasa Mahkemesince; dosyadaki deliller değerlendirilmiş ve bireysel başvuru kurumu bir kanun yolu gibi kullanılarak kararda açıkça bir keyfîlik ya da bariz bir takdir hatası bulunmamasına karşın feshin sendikal nedene dayandığı sonucuna varılmıştır.

5. Yukarıda yapılan açıklamalara karşın Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı nedeniyle feshin sendikal nedene dayandığını kabul eden Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle yukarıdaki paragraflarda açıklanan gerekçeye göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilinin temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.06.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.