"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2307 E., 2024/1 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 24. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/144 E., 2023/117 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan ilk yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 1996-2015 tarihleri arasında davalı Şirketin yurt dışı şantiyelerinde havalandırma formeni olarak çalıştığını, aylık ücretin net 3.000,00 USD olduğunu, çalışma saatlerinin 08.00-19.00 arasında olduğunu, haftanın iki veya üç günü çalışmanın 22.00'ye kadar uzadığını, hafta tatillerinin yarısında çalıştığını, dinî bayramların birinci günleri ile yılbaşı ertesi hariç tüm genel tatillerde çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız şekilde işveren tarafından feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin ücreti, ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili Şirkette çalışmadığını, zamanaşımı ve husumet itirazında bulunduklarını, dava konusu edilen alacak kalemlerinin çalışılan ülke mevzuatına göre değerlendirilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda davacının 14.08.1997-06.11.2015 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığı, davalı işveren ispat kuralları gereğince iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini ispatlayamadığından davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre davacının fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının ispatlandığı, Yargıtay yerleşik içtihatları gereği iş hukukunun emredilicilik yönü ve işçinin korunması ilkesi uyarınca yabancılık unsuru taşıyan bu tür uyuşmazlıklarda Türk vatandaşı olan işçinin kamu düzeni de dikkate alınarak yurt dışına gönderen şirketin yabancı şirket ile organik bağı değerlendirildiğinde uyuşmazlıkta Türk iş hukukunun uygulanması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davacının müvekkili Şirket nezdinde çalışmadığını, davacının hizmet süresinin ve ücret miktarının hatalı belirlendiğini, ücretin brütleştirilmesinin hatalı olduğunu, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığını, tanık beyanlarının hükme esas alınamaz nitelikte olduğunu, davacının müvekkili Şirketten hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 14.08.1997-06.11.2015 tarihleri arasında 13 yılı aşkın süreyle davalıya ait Rusya Federasyonu’nda bulunan işyerinde çalıştığı, tüm dosya kapsamından taraflar arasındaki uyuşmazlığa Rusya Federasyonu İş Kanunu’nun uygulanması gerektiği, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin son tarihli kararlarında da bu hususun önemle vurgulandığı, dolayısıyla somut olayda hak düşürücü süre de dâhil olmak üzere Rusya Federasyonu İş Kanunu hükümlerinin gözetilmesi ve bu hükümlere göre uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği, söz konusu Kanun'un 392 nci maddesinde yer verilen üç aylık süre hak düşürücü süre niteliğinde olduğundan resen gözetilmesi gerektiği, eldeki davada fesih tarihi 06.11.2015 olup davanın 06.12.2017 tarihinde açıldığı, görüleceği üzere davanın üç aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, öte yandan davacı tarafından söz konusu üç aylık hak düşürücü sürenin geçerli bir nedenle kaçırıldığına dair dosyaya hiçbir bilgi ve belge sunulmadığı, davacının belirtilen süreyi geçerli bir nedenle kaçırdığını ispat edemediği, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken delil durumu ve dosya kapsamı ile bağdaşmayan bir gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; Türk hukukunun uygulanacağına güvenle açılan bu davada 7 yıl sonra davanın reddine karar verilmesinin açıkça hakkaniyete aykırı olduğunu, yabancı hukukta yer alan zamanaşımının uygulanmaması gerektiğini, Yargıtayın içtihat değişikliğinden önce dava açıldığı için söz konusu içtihat değişikliğinin somut olaya uygulanmasının mümkün olmadığını, Rusya hukukunda hak düşürücü süreye ilişkin bir hüküm bulunmadığını, dava açma süresinin Mahkemece yeniden başlatılması gerektiğini, uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiğini, davalı lehine karşı vekâlet ücretine hükmedilmesi ve yargılama sırasında yapılan masrafların üzerlerinde bırakılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; müvekkili lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin açıkça hukuksuz olduğunu, müvekkili tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesi gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, zamanaşımı def'i, davanın süresinde açılıp açılmadığı, vekâlet ücreti ve yargılama gideri noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6100 sayılı Kanun'un "Hükmün kapsamı" kenar başlıklı 297 nci maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"...
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."
3. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 27 nci maddesi şöyledir :
" (1) İş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgarî koruma saklı kalmak kaydıyla, tarafların seçtikleri hukuka tâbidir.
(2) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde iş sözleşmesine, işçinin işini mutad olarak yaptığı işyeri hukuku uygulanır. İşçinin işini geçici olarak başka bir ülkede yapması hâlinde, bu işyeri mutad işyeri sayılmaz.
(3) İşçinin işini belirli bir ülkede mutad olarak yapmayıp devamlı olarak birden fazla ülkede yapması hâlinde iş sözleşmesi, işverenin esas işyerinin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.
(4) Ancak hâlin bütün şartlarına göre iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşmeye ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri yerine bu hukuk uygulanabilir."
4. 5718 sayılı Kanun'un 2, 5, 8, 24, 40 ve 44 üncü maddeleri.
5. Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun iş sözleşmesinin son bulduğu tarihteki 392 nci maddesi şu şekildedir:
"Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.
İşveren, çalışanın işletmeye verdiği zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıklarda, zararın tespit edildiği tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye gitme hakkına sahiptir.
Bu maddede belirtilen sürelerin geçerli bir nedenle kaçırılması durumunda, bu süreler mahkeme tarafından tekrar başlatılabilir."
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımı, hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir (... ..., Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, 2022, s.315; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, 2021, s.127). Buna göre Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun bu konudaki hükümlerinin uyuşmazlıkta uygulanması, 5718 sayılı Kanun'un 2 ve 8 inci maddelerinin bir gereğidir
3. İlâmın İlgili Hukuk kısmının (5) numaralı paragrafında yer verilen Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 392 nci maddesinde sözü edilen sürelerin, Dairemizce daha önce bazı kararlarda hak düşürücü süre olduğu belirtilmişse de yeniden yapılan değerlendirmede; bu sürelerin zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Dava tarihi itibarıyla 3 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu ve davalı tarafça da usulüne uygun şekilde zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle Rusya mevzuatının uygulandığı çalışma dönemi yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de Bölge Adliye Mahkemesince, söz konusu sürenin hak düşürücü süre olarak nitelendirilmesi hatalıdır.
Diğer yandan 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince hüküm yerinde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiğinin yazılması da hatalı olmuştur.
4. Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukukun tespiti bakımından yeni esaslar belirlenerek yabancı hukukun uygulanması yönünde içtihat değişikliğine gidilmiştir. Diğer taraftan gerek Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin gerekse Dairemizin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davaların bir kısmında, benimsenen yeni görüş doğrultusunda yabancı hukukun uygulanması, davacı taraf aleyhine bazı olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu sebeple Dairenin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davalarda, Mahkemece görüş değişikliğine bağlı olarak yabancı hukukun uygulanması sonucunda ret kararı verilmesi hâlinde, davacı aleyhine vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesinin hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı sonucuna varılmıştır.
5. Dava tarihinin 06.12.2017 olması ve davanın yabancı hukukun uygulanması sonucunda reddedilmiş olması karşısında, Dairenin önceki uygulamasına güvenerek dava açan davacı aleyhine istinaf duruşma vekâlet ücretine hükmedilmesi hakkaniyete aykırıdır.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Taraf vekillerinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (II) numaralı bendinin (a) alt bendinde yer alan "hak düşürücü süre nedeniyle" ibaresinin hükümden çıkartılması,
Hüküm fıkrasının (V) numaralı bendinin hükümden çıkartılarak yerine "Davalı yararına istinaf duruşma vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına," bendinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harçlarının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.