"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/378 E., 2024/786 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 7. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/153 E., 2023/572 K.
Taraflar arasındaki arabuluculuk tutanağının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 15.03.2015 yılından 23.03.2023 tarihine kadar aralıksız olarak davalı işyerinde çalıştığını, kısaca "Emeklilikte Yaşa Takılanlar" olarak adlandırılan 7438 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un (7438 sayılı Kanun) 03.03.2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine davalı Şirket vekilleri ve insan kaynakları biriminden müvekkillerinin kullandığı KEP adreslerine "Yaşanması muhtemel yoğunluğa istinaden, EYT'den yararlanma düşüncesinde olan çalışanlarımızın E Devlet Çalışma Hayatım sekmesinden ekteki evrak ile birlikte İnsan Kaynakları Departmanına teslim etmelerini beklemekteyiz. SGK maaş başlama sürecini takip eden takip eden ay itibariyle yapacağından İnsan Kaynakları Departmanımızın süreci sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için, ilgili yazının 25.03.2023 tarihinden önce alınması ve İnsan Kaynakları Departmanına teslim edilmesi önem arz etmektedir. 25.03.2023 tarihinden sonra yapılan başvurularda hem SGK hem de İnsan Kaynakları Birimi tarafından yürütülen iş sürecinde yaşanacak yoğunluk nedeniyle aylık bağlanma başvurularının bir sonraki aya kalması muhtemeldir. Göstereceğiniz hassasiyet için teşekkür eder, tüm çalışanlarımıza hayırlı olmasını dileriz" şeklinde e-posta gönderildiğini, böylece Kanun'dan faydalanmak isteyen çalışanların tamamının insan kaynakları departmanına başvuru yapmak suretiyle süreci yönetmelerinin talep edildiğini, daha sonra davalı işyerinde bulunan ... İplik İş Sendikasının (Sendika) temsilcilerinin, davacının ve arkadaşlarının insan kaynakları ile görüşmesi üzerine, insan kaynakları departmanı tarafından "emeklilik işlemlerinin davalı kurum tarafından yönetilmesinin, işçiler açısından bir hak kaybına neden olmayacağı, çalışmaya devam etmek isteyen işçilere "iş başvuru formu" doldurtulacağı ve işe devam etmelerine izin verileceğinin" söylenmesi üzerine davalı Kurumda çalışan toplam 70 işçi tarafından işverene duyulan ... nedeniyle insan kaynakları departmanına başvuru yapılmak suretiyle emeklilik işlemlerinin başlatıldığını, davalı Şirketin insan kaynakları birimi tarafından davacı ile diğer 7438 sayılı Kanun'dan faydalanmak isteyen işçilere bir ... verilerek, işbu metni el yazıları ile yazmaları fakat tarih atmamalarının istendiğini, tüm işçilere işe devam edip etmeyeceklerinin tek tek sorulduğunu, işe devam etmek isteyen işçilerin iş başvuru formu doldurarak yeniden işlerinin başına gönderildiğini, davacı ve diğer iş arkadaşlarına aynı zamanda da mart ayına ilişkin mesai çizelgesinin de e-posta olarak gönderildiğini ve davacıda tekrar çalıştırılacağı hissi uyandırıldığını, işverene güvenilmesinin nedeninin ise daha önce 2014 yılında gerek emeklilik gerekse diğer nedenlerle işçilerin iş sözleşmelerinin işveren tarafından feshedilip tüm özlük hakları verildikten sonra aynı pozisyonlarında yeniden aynı şekilde çalıştırılmaları olduğunu, buna rağmen insan kaynakları departmanından davacı ve diğer 30 iş arkadaşının aranarak işe devam ettirilmeyecekleri bilgisinin iletildiğini, davalı işveren tarafından adlarına plaket düzenlenerek tören yapılan işçilerin yeniden işe davet edildiğini, davacının emeklilik iradesi olmadığını, ücretinden feragat ederek genç yaşta düşük emekli maaşıyla geçinmek niyetinde olmadığının da aşikar olduğunu ileri sürerek ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağının iptali ile feshin geçersizliğinin tespiti ile davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 03.03.2023 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7438 sayılı Kanun kapsamında emekliliğini talep ederek kendi isteği ile iş sözleşmesini sonlandırdığını, 7438 sayılı Kanun'dan faydalanmak isteyenlerin hak kaybına uğramamaları başvuru yaptıkları ay itibarıyla emekli maaşına hak kazanmaları için salt bilgilendirme amaçlı e-posta gönderildiğini, davacı tarafın dilekçesinde de belirttiği üzere e-posta içeriğinde hiçbir zorlama baskı söz konusu olmayıp, "emeklilik imkânından faydalanma düşüncesinde olanlar" ibaresi ile başvurunun kişilerin ... iradelerine bırakıldığını, dolayısıyla çalışanlar üzerinde herhangi bir zorlama veya yönlendirme yapılmadığını, davacı taraf, sendika temsilcilerinin ve Şirketin insan kaynakları departmanının "emekli olup yeniden çalışmak isteyen işçilerden iş başvuru formu alınacağını, işe devam etmek isteyen işçilerin devam ettirileceğinin söylediğini" iddia etmişse de bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesince 08.05.2023 tarihli tensip tutanağı ile feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iadeye ilişkin davanın işbu davadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dinlenen taraf tanıklarının ittifak hâlinde davacının iş sözleşmesini feshe zorlanmadığını, yeniden işe alınacağına dair davacıya taahhütte bulunulmadığını, arabulucu görüşmesinde arabulucunun her bir başvurucuyu ayrı ayrı görüşmeye alıp bilgilendirme yaptığını, evrakı okumalarına da müsade edildiğini beyan ettikleri, davacının arabuluculuk görüşmelerinde yeniden işe alınacağı yönünde iradesinin fesada uğratıldığını, yanıltıldığını ve arabulucunun tarafsız davranmadığını ileri sürmüşse de bu iddiasını inandırıcı delillerle ispatlayamadığı gibi arabulucunun tarafsız olmadığının somut olarak ispat edilemediğinin de anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; İlk Derece Mahkemesinin müvekkilinin iradesinin fesada uğratıldığını ispat edemediğine ilişkin gerekçesinin hukuka, akla, mantığa ve vicdana uygun olmadığı gibi işçi aleyhine yorum yasağı ilkesine de aykırı olduğunu, 03.03.2023 tarihinde 7438 sayılı Kanun Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesine rağmen işçilerin başvuru yapmaması üzerine davalı Şirket tarafından müvekkillerinin talebi olmaksızın 23.03.2023 tarihinde bu Kanun'a yönelik brifing düzenlediğini, davalının bu brifing sonrasında davacı müvekkillerinin emekli olsalar dahi çalıştırılacaklarını söylemesi üzerine müvekkilleri tarafından 23.03.2023 tarihinde anılan Kanun'dan yararlanmak üzere toplu başvuru yapıldığını, aynı zamanda da 23.03.2023 tarihinde tüm işçilere çalıştırılacakları için iş başvuru formlarının doldurtulduğunu, bu hususun tüm dosya içeriğinden sabit olduğunu, mart ayında emekliliğe teşvik edilen tüm işçilerin haziran ayında ücretlerine zam yapılacağı ve bu nedenle de zamlı ücretleri üzerinden emekli olarak ömür boyu yüksek bedelli emekli maaşı alma hakkını dahi kullanmadıklarının davalının cevap dilekçesindeki beyanları ile sabit olduğunu, delillerinin toplatılmadığını, sunulan delillerin ve arabuluculuğun hukuka aykırı olduğu savunmasının hiç değerlendirilmediğini, ilgili arabulucudan sürece ilişkin bilgi, belge ve evrak celp edilmediği gibi Bursa iş mahkemelerinden celp edilen evrak Mahkeme dosyasına eklenmesine rağmen hâkim tarafından değerlendirilmediğini, arabulucuya başvuru yapanın davalı işveren olduğunu, ihtiyari arabuluculuk tutanaklarında ise başvurucu tarafın davacılar olarak göründüğünü, arabulucunun söz konusu faaliyetine ilişkin olarak aldığı ücreti belgelendiremediği gibi makbuz da sunamadığını, davacı müvekkillerin davalı işverenin verdiği ... nedeniyle arabulculuk sürecine dâhil olmadıklarını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kabulüne verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; işveren tarafından 03.03.2023 tarihinde yürürlüğe giren Kanun üzerine işçilere e-posta gönderilerek EYT kapsamında olan işçilerin e-Devlet üzerinden aldıkları evrak ile muhtemel yoğunluğun önünde geçmek için 25.03.2023 tarihine kadar insan kaynakları departmanına başvuruda bulunmalarının talep edildiği, zira işçilerin emeklilikten faydalanması için işten ayrılışlarının yapılmasının gerektiği, bunun üzerine davacının 23.03.2023 tarihinde aldığı e-Devlet çıktılarını da ekleyerek el yazılı dilekçesi ile emeklilik nedeniyle işten ayrılmak istediğini davalıya bildirdiği, dinlenen davacı ve davalı tanık beyanlarından işyerinde bundan önce toplantı yapıldığı ve tekrar işe başlamak isteyenlerden talep alınacağı, ancak herkesin işe davet edilmeyeceği, memnun olunan işçilerin işe davet edileceği, bazı işçilerin eleneceği bildirildiğinin ihtilaf dışı olup davacının davalıya başvurusu ve Sosyal Güvenlik Kurumu çıkışının 23.03.2023 tarihinde yapıldığı, davaya konu arabuluculuk görüşmesinin 27.03.2023 tarihinde yapıldığı, işverenin süreci oldu bittiye getirmediği, bu süre zarfında davacının işverene verdiği dilekçenin sonuçlarını düşünmesi için yeteri kadar zamanının oluştuğu, her ne kadar davacı haziran ayında zam yapılacağını bundan dolayı emekli edildiklerini iddia etmiş ise de, iddia edilen zam ile fesih arasında yaklaşık 3-4 ay olduğu gözetildiğinde bu yöndeki iddiaya itibar edilmediği, dinlenen davacı tanık beyanlarından görüşmelere herkesin ayrı ayrı alındığı, arabulucunun yapılan iş ile ilgili yeterli bilgiyi verdiği hatta okumak isteyenlere süre tanıdığı, herhangi bir baskı uygulamadığının belirtildiği, hâl böyle olunca arabuluculuk tutanağında davacının imzasının inkâr edilmediği, iş sözleşmeleri benzer mahiyette feshedildiği anlaşılan her iki davacı ve davalı tanığının da bizzat davacının arabuluculuk görüşmeleri sırasında iradesinin fesada uğratıldığına dair bir beyanda bulunmadıklarının görüldüğü, arabuluculuk anlaşma tutanağının sahteliği ispat edilinceye kadar geçerli olup ilâm niteliğinde olduğu, dolayısıyla uyuşmazlıkta delil durumu dikkate alındığında davacının anlaşma tutanağı tanzim edilirken iradesinin fesada uğratıldığına dair iddiası ve arabulucunun tarafsız olmadığının somut olarak ispat edilemediği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verişmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, arabuluculuk sürecinin usulüne uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğine ve buna göre dava şartı olan arabuluculuk tutanağının iptalinin gerekip gerekmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 1, 3, 8, 9, 11, 14, 15, 17 ve 18 inci maddeleri, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. 02.06.2018 tarihli ve 30439 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin 5, 10, 11, 13, 17, 20 ve 21 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.09.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacı işçi, dava dilekçesi ile işveren tarafından süreci başlatılan ihtiyari arabuluculuk sonunda düzenlenen anlaşma tutanağının gerçek iradesini yansıtmaması nedeniyle iptaline ve davalı işveren tarafından yapılan feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali ile işe iade davasının tefrikine karar verildikten sonra, anlaşma belgesinin iptaline yönelik işbu davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiş, Dairemizce Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karar ise onanmıştır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 11 inci maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca bölge adliye mahkemesinin işe iade davalarına ilişkin verdiği kararlar kesin olup, temyiz edilemez. Bu durumda işe iade uyuşmazlığı hakkında arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın geçerli olup olmadığına ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kesin olduğu kabul edilmelidir.
Diğer yandan, 6100 sayılı Kanun’un 106 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre, kanunda belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacı, dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ortaya koymak zorundadır. Bu nedenle diğer davalarda aranan hukuki yarar yanında tespit davası açan davacının, kendisi için söz konusu olan tehlike veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini ispat etmesi gerekir. Şayet davacı, kendisini tehdit eden tehlikenin tespit davası ile giderilebileceğini ispat ederse hukuki yararının varlığından söz edilebilir. Tespit davası ile elde edilecek hukuki koruma başka bir yolla veya başka bir davayla sağlanabiliyorsa bu konuda tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Bir dava içerisinde iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar da tespit davasının konusu olamaz (Bkz. ... Pekcanıtez, Pekcanıtez Usûl Hukuku, İstanbul, On beşinci Bası, 2017, s.976-977).
Arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın iptaline yönelik dava, niteliği itibarıyla bir tespit davasıdır. Bu dava ile borçlar hukuku sözleşmesi niteliğindeki anlaşmanın geçersizliğinin tespiti istenmektedir. Her tespit davasında olduğu gibi burada da 6100 sayılı Kanun'un 106 ncı maddesi uyarınca güncel hukuki yararın varlığı aranacaktır. Davacı söz konusu davayı açmakta güncel hukuki yararının varlığını ortaya koymak durumundadır.
Dairemiz uygulamasına göre arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın geçerli olup olmadığı alacak veya işe iade davasında ön sorun olarak incelenebilir. Anlaşmanın geçersizliğinin tespiti işe iade davasında ön sorun olarak incelenebildiğine göre tespit davası ile elde edilecek hukuki korumanın başka bir yol veya dava ile sağlanabildiği açıktır. Bu durumda, davacının anlaşmanın iptali istemiyle ayrı bir dava açmasında güncel hukuki yararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda, davacının aynı dava dilekçesi ile anlaşmanın geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istediği anlaşılmaktadır. Bu durumda anlaşmanın geçersizliğinin tespitine ilişkin talebin işe iade davasında ön sorun olarak incelenmesi mümkün iken, ayrı bir dava olarak değerlendirip tefrik kararı verilmesi doğru olmamıştır. Bir an için anlaşmanın geçersizliğinin tespiti için ayrı bir dava açılmış olduğu kabul edilse bile, bu davada Bölge Adliye Mahkemesince verilen nihai kararın işe iade davasında verilen karar gibi kesin nitelikte olduğu kabul edilmelidir. Diğer yandan, yukarıda belirtildiği gibi, anlaşmanın geçerli olup olmadığı işe iade davasında ön sorun olarak incelenebildiğine göre, davacının bunun için ayrı bir dava açmasında güncel hukuki yararı da bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan sebeplerle arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın geçersizliğinin tespitine ilişkin açılan davada verilen kararın kesin olmadığı ve bu tür bir tespitin yapılması amacıyla ayrı bir dava açmak için güncel hukuki yararın mevcut olduğu yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.