"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü
I. DAVA
1. Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; davacının murisi ...'ın (muris), davalı Şirket ile arasındaki 20.12.1995 tarihli acentelik sözleşmesi ile acentelik faaliyetine başladığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından 08.01.2013 tarihinde feshedildiğini, murisin 27.06.2015 tarihinde vefat ettiğini, geriye mirasçı olarak müvekkili davacı ile dava dışı F.S.S'nin kaldığını, mirasçılardan F.S.S. yönünden Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/1207 Esas, 1142 Karar sayılı kararıyla muristen intikal eden mirasın reddine karar verildiğini, murisin tek yasal mirasçısı olarak davacının kaldığını, daha önce muris ile davalı Şirket arasında yapılan acentelik sözleşmelerinin acentenin bağımsızlığı ilkelerini taşımadığı için muvazaalı olduğu, esasen murisin davalı Şirketin acentesi değil işçisi olduğu, aralarındaki sözleşme ilişkisinin iş sözleşmesinden kaynaklandığı iddiasıyla, aynı işyerinde murisin yanında çalışıyor görünen işçilere muris tarafından ödenen kıdem tazminatlarının davalıdan tahsiline yönelik Ankara 14. İş Mahkemesinin 2015/1602 Esas sayılı dosyasında açılan davada; murisin davalı Şirketin acentesi değil işçisi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen kararının davalı temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 09.09.2019 tarihli ve 2019/5202 Esas, 2019/15555 Karar sayılı kararıyla onanarak kesinleştiğini, muris tarafından işyerine ve işyerinde kargo taşımacılığında kullanılan araçlara ait ödenen vergi ve trafik cezalarının dava tarihine kadar ödenmediğini ileri sürerek söz konusu vergi ve trafik cezaları bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davacı vekili Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/140 Esas ve 2020/351 Karar sayılı birleşen dava dilekçesinde; murisin işyeri için ve işin görülmesi için satın aldığı araç ve malzemelerin bedeli ile işyeri için yaptığı elektrik, su, internet, temizlik, su, muhasebe, kırtasiye, güvenlik, tadilat, forklift kira bedeli, kantar alımına dair giderler, hırdavat, bilgisayar malzemesi, ..., mobilya giderleri vesarie ile kargo taşımacılığında kullanılan araçların bakım, onarım ve yakıt giderlerinin davalı Şirket tarafından ödenmediğini ileri sürerek bu bedellere ilişkin maddi zararının davalıdan tahsiline karar verilmesini ve açılan davanın asıl dava ile birleştirilmesini talep etmiştir.
3. Davacı vekili Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/248 Esas ve 2020/219 Karar sayılı birleşen dava dilekçesinde; işyeri kirası, kırtasiye giderleri, personelin kıyafet ve ayakkabı giderlerinin davalı işverence karşılanması gerekirken bu giderlerin murisin hakedişlerinden fatura kesilmek suretiyle bu kalem masrafların kesinti yapıldığını ve bu masraflardan işçinin sorumlu tutulduğunu ileri sürerek bu bedellere ilişkin maddi zararının davalıdan tahsiline karar verilmesini ve açılan davanın asıl dava ile birleştirilmesini talep etmiştir.
4. Davacı vekili Ankara 52. İş Mahkemesinin 2021/1410 Esas ve 2021/112 Karar sayılı birleşen dava dilekçesinde; Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/140 Esas sayılı dosyasında hesaplanan ve fakat ıslah edilen miktarı aşan tutar için ek dava açıldığını ileri sürerek ek dava ile istenen miktarın, davalıdan tahsiline karar verilmesini ve açılan davanın asıl dava ile birleştirilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili asıl davaya karşı sunduğu cevap dilekçesinde; alacakların zamanaşımına uğradığını, taraflar arasındaki ilişkinin acentelik sözleşmesinden kaynaklandığını, davacının murisinin gerçek kişi tacir olarak ... Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı olduğunu, acentelik sözleşmesi kapsamında acentesine ödediği hak ediş miktarlarının sabit bir işçi ücretinin üzerinde olduğunu, ciroya göre kestiği hak ediş faturasına istinaden alacağını tahsil ettiğini, muvazaalı ilişkinden zarar gördüğünü iddia eden bir üçüncü kişi bulunmadığını, sözleşmenin muvazaalı olduğunun ve davacının murisinin ücretli işçi olduğunun tespiti varsayımında davacıya fazla ödenen tutarların alacaklarından mahsubunu talep ettiklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı vekili birleşen davalara verdiği cevap dilekçelerinde; asıl davaya karşı sunduğu itirazları tekrar etmekle birlikte, davacının murisinin cari hesaptaki tüm alacağını tahsil ettiğini, müvekkili Şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını, zamanaşımı def'i ile takas mahsup talebinde bulunduklarını savunarak birleşen davaların reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İstanbul'da davalı işyeri merkezinde bulunan defter ve kayıtlar üzerinde inceleme yapılmak üzere bilirkişiden rapor alındığı, Mahkemece davalı işyerinin Ankara'da bulunan defter ve kayıtları üzerinde de inceleme yaptırılarak bilirkişiden rapor alındığı, ardından üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alındığı, bilirkişi raporlarına göre; asıl dava dosyasında davacı tarafından, murisin muvazaalı acentelik sözleşmeleri nedeniyle işyeri ve işyerinin kargo taşıma faaliyetinde kullanılan araçlar için ödemek zorunda kaldığı tüm vergi ve trafik cezalarının davalıdan tahsiline ilişkin olarak, bu yönde ödendiği iddia edilen vergi ve trafik cezalarına dair bir bilgi ve belgeye ulaşılmadığı, Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/140 Esas, 2020/351 Karar sayılı dosyasında murisin işyeri için ve işin görülmesi amacıyla satın aldığı araç ve malzemelerin bedelleri ile işyeriyle ilgili yaptığı tüm giderlerin, kargo taşımacılığında kullanılan araçların bakım, onarım ve yakıt giderlerinin tahsiline ilişkin açılan davada, KDV dâhil 1.475.425,19 TL harcamada bulunulduğunun tespit edildiği, Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/248 Esas, 2020/219 Karar sayılı dosyasında murisin hak edişlerinden davalı Şirket tarafından fatura kesilmesine ilişkin olarak bu bedellerin tahsili için açılan davada, KDV dâhil 564.630,31 TL harcamada bulunulduğunun tespit edildiği, alınan mevcut bilirkişi raporlarının dosya kapsamına ve delillere uygun olduğu, muris ile davalı Şirket arasında yapılan acentelik sözleşmesinin muvazaalı olduğunun tespitine ilişkin davanın kabulü kararının Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 09.09.2019 tarihli ve 2019/5202 Esas, 2019/15555 Karar sayılı ilâmıyla onanarak kesinleştiği, 09.09.2019 tarihinden itibaren davacının 2 yıl içerisinde uğradığı zarara ilişkin olarak dava açması gerektiği, davacının birleşen Ankara 52. İş Mahkemesinin 2021/1410 Esas sayılı dava dosyasını 18.12.2021 tarihinde, 2 yıl zamanaşımı süresi geçtikten sonra açtığı, davalının zamanaşımı def'inde bulunduğu, bu nedenle birleşen Ankara 52. İş Mahkemesinin 2021/1410 Esas sayılı davasının zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiği, davacının asıl davasında ileri sürdüğü iddiaları ispatlayamadığından asıl davanın reddi gerektiği, davacının birleşen Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/140 Esas sayılı dava dosyasındaki talebinin bilirkişi raporu doğrultusunda kabulü gerektiği, davacının birleşen Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/248 Esas sayılı dava dosyasındaki talebinin de kısmen kabulü gerektiğine karar verilmiş, davacı tarafa yapıldığı iddia edilen fazla ödemelerin dava konusu alacak kalemlerine mahsuben ödendiğinin, davalı işverenlikçe ispatlanamadığı gerekçesiyle davalının takas-mahsup talebinin ise reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; birleşen Ankara 52. İş Mahkemesinin 2021/1410 Esas sayılı davasının zamanaşımı nedeniyle reddi kararının hatalı olduğunu, birleşen davada genel zamanaşımı süresi olan 10 yılın esas alınması gerektiğini, müvekkili lehine hükmedilen vekâlet ücretinin eksik hesaplandığını, birleşen davalarda vekâlet ücretinin her dava için ayrı ayrı hesap edilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; açılan davaların kısmi dava olduğunu ve sebepsiz zenginleşme nedeniyle zamanaşımı süresi 2 yıl olup kabul edilen davalardaki taleplerin zamanaşımına uğradığını, muvazaalı ilişki tespitinin davacının aynı davalıya açtığı bir başka dava dosyasında gerçekleşen temyiz incelemesi esnasında muvazaa kabulünün bozma dışında kalması suretiyle 09.09.2019 tarihinden çok daha önce öğrendiğini, öğrendiği tarihlerden 2 yıl geçtikten sonra temyize konu davaları açtığını, zamanaşımı süresinin bu tarihe göre belirlenerek 2 yıl geçmesi nedeniyle tüm davaların reddi gerektiğini, esas yönden ise; taraflar arasında tüm ticari ilişkinin acentelik sözleşmesi ve onun eki sayılan cari hesap sözleşmesi hükümlerine göre yürütüldüğünü, muvazaa kararının hatalı olduğunu, murisin davalının işçisi olmadığını, bu hakediş alacaklarının her ay ciroya göre farklılık gösterdiğini, iddia edildiği gibi sabit bir maaş ödemesi olmadığını, müvekkili Şirketçe murise ödenen hak ediş tutarlarının müdür ücretinin kat kat üstünde olduğunu, acenteyle dönem dönem cari hesap mutabakatları yapıldığını, murise tüm hak ediş alacaklarının ödenmesi nedeniyle sözleşme sonunda murisin müvekkilini ibra ettiğini, ibranamede hiçbir alacağı kalmadığını kabul ve beyan ettiğini, murisin cari hesaptaki tüm alacağını tahsil ettiğini, davalıdan alacağı kalmadığını, davada kabul edilen tüm masraf bedellerinin murise ödenen hak edişler içerisinde mevcut olduğunu, murisin davalıya her ay düzenli olarak hizmet bedeli faturası düzenlediğini, bu faturalarda yazılı tutarları her ay düzenli olarak davalıdan tahsil ettiğini, murisin işçi olduğu kabul edildiğinde, aylık ücretle çalışan birinin her ay işveren için cebinden bu derecede harcama yapmasının ve bunun devamının mümkün olamayacağını, muris aylık ücretli işçi olarak çalıştı ise kendisine yıllarca ödenen hak edişleri iade etmesi gerektiğini, zira bu durumda hak ediş talep edemeyeceğini, davacının taleplerinin kabulü hâlinde ise; hak ediş ödemeleri nedeniyle takas mahsup def'inde bulunduklarını, müvekkili Şirketçe acentelik süresince ödenen hak edişlerin murisin alacaklarından takas ve mahsubu sonucunda birleşen davaların tümden reddi gerektiğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kesinleşen mahkeme kararına göre, davalının, acentelik sözleşmesinin muvazaalı olmadığına dair istinaf sebebine itibar edilmediği, hükme esas alınan bilirkişi raporları doğrultusunda karar verildiği, davacının murisine yapıldığı iddia edilen fazla ödemelerin dava konusu alacak kalemlerine mahsuben ödendiği davalı işverenlikçe ispatlanamadığından, davalının takas-mahsup talebinin reddinin isabetli olduğu, tarafların zamanaşımına dair istinaf taleplerinin yerinde olmadığı, davacı yararına kabul edilen toplam miktar üzerinden tek vekâlet ücretine hükmedilmesinin isabetli olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığı, zamanaşımı, muvazaa ile davalının takas mahsup def'inin reddedilmesinin yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 32 nci maddesinin son fıkrası.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Birleşen davalara konu alacakların zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut davada davacının talebi, 27.06.2015 tarihinde vefat eden murisi ...'ın iş ilişkisinden kaynaklanan masraf alacaklarının tahsiline ilişkindir. Bu durumda davaların dayanağı, 08.01.2013 tarihinde sona eren iş sözleşmesidir.
Her ne kadar davacının murisi ile davalı Şirket arasında acentelik ilişkisi bulunduğu ileri sürülmüş ise de; taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin muvazaalı olduğu, murisin 20.12.1995 tarihinden itibaren davalı Şirkete ait işyerinde iş sözleşmesine tâbi olarak çalıştığı Ankara 14. İş Mahkemesinin 2018/551 Esas, 2019/160 Karar sayılı kararı ile tespit edilmiş olup söz konusu karar Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 09.09.2019 tarihli ve 2019/5202 Esas, 2019/15555 Karar sayılı ilâmıyla onanarak kesinleşmiştir.
Şu hâlde muris işçinin iş sözleşmesine tâbi olarak çalıştığı ve iş sözleşmesinin 08.01.2013 tarihinde sona erdiği kesinleşen mahkeme kararı ile sabit olup, iş sözleşmesinden kaynaklanan alacak taleplerinin tâbi olduğu zamanaşımı süresinin de buna göre belirlenmesi gerekmektedir.
3. Davacının murisi ile davalı ... arasındaki iş sözleşmesinden kaynaklanan dava konusu masraf alacakları ücret ve ücret benzeri alacaklar mahiyetinde olduğuna göre, davada uygulanması gereken zamanaşımı süresi 4857 sayılı Kanun'un 32 nci maddesinin son fıkrasında belirtilen 5 yıllık zamanaşımı süresidir.
İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hatalı hukuki değerlendirme yapılarak, somut olayda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 82 nci maddesine göre sebepsiz zenginleşmeye ilişkin zamanaşımı süresinin uygulanması yerinde değildir.
Belirtilen sebeplerle öncelikle, birleşen Ankara 52. İş Mahkemesinin 2021/1410 Esas, 2021/112 Karar sayılı davasının 5 yıllık zamanaşımı süresi nedeniyle reddi gerekirken sebepsiz zenginleşmeye ilişkin 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle reddi hatalıdır. Ayrıca birleşen Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/140 Esas, 2020/351 Karar sayılı davasının dava tarihi dikkate alındığında da 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği açıktır. Davalı vekilinin birleşen Ankara 52. İş Mahkemesinin 2021/1410 Esas ve birleşen Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/140 Esas sayılı davalarına karşı usulüne uygun olarak zamanaşımı def'i ileri sürdüğü dikkate alınarak bu davaların, 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken bu birleşen davaların tam kabulü veya yanlış gerekçe ile reddi bozmayı gerektirmiştir.
4. Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/248 Esas, 2020/219 Karar sayılı birleşen dava dosyası yönünden yapılan değerlendirmede ise; somut uyuşmazlıkta davacının murisi tarafından yapıldığı ileri sürülen masraf alacaklarının tahsili talepli davada, davalının kayıt ve belgeleri ile davacı murisinin çalıştığı işyerinde bulunan belgeler ve faturalar üzerinde bilirkişi incelemeleri yapılmıştır. Yargılama aşamasında talimat yoluyla aldırılan 08.03.2021 tarihli bilirkişi raporunda; 10.05.2005-07.08.2013 tarihleri arasında davalı işveren tarafından yapıldığı ileri sürülen toplam 3.486.723,42 TL hak ediş ödemesi tablo halinde gösterilmiş ancak bu ödemelerin neye ilişkin olduğu dosya kapsamından anlaşılamamıştır.
5. Davalı işyerinin Ankara'da bulunan defter ve kayıtları üzerinde yapılan 04.12.2021 tarihli bilirkişi incelemesinde; Ankara 42. İş Mahkemesi 2020/248 Esas sayılı birleşen dosyasında; birtakım kalemler adı altında iade faturaları düzenlediği ileri sürülerek, bu kalem masrafların ödenmesi talebi açısından; sunulan fatura ve belgelerden, davalı Şirketin, acentenin üstlenmesini öngördüğü bazı gider kalemleri için murise faturalar düzenlediği, bu faturalar ile davalıya ödenen giderlerin dökümünün yapıldığı, sunulan tabloya göre talep edilebilecek iade alacağı toplamının KDV dahil 564,630,31 TL olduğu tespit edilmiştir.
Devam eden süreçte alınan 04.10.2022 tarihli bilirkişi heyet raporunda ise; diğer bilirkişi raporlarının özeti yapılmış, dosyada başkaca bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.
6. 2020/248 Esas ve 2020/219 Karar sayılı birleşen dava dilekçesinde talep edilen, davacının murisinin ödediğini iddia ettiği işyeri kirası, kırtasiye giderleri, personelin kıyafet ve ayakkabı giderleri, geç kapama cezası, ölçüm/tartım farkı cezaları, Yurtiçi kargo logolu kırtasiye malzemesi, hasarlı kargo bedelleri ile diğer masraf bedelleri gibi kalemlerin işverence karşılanması gerekirken, murisin hakedişlerinden fatura kesilmek suretiyle bu kalem masrafların kesinti yapılarak murisin sorumlu tutulduğunu iddia ettiği giderler ile davalının acentelik ilişkisi süresince murise ödediğini savunduğu (4) numaralı paragrafta belirtilen hak ediş bedelleri içerisinde, davacının murisinin görev yaptığı acente bünyesinde çalışan diğer işçilerin aylık ücret ve ücret benzeri alacaklarının bulunup bulunmadığı anlaşılamamaktadır. Bu husus araştırılarak, davalı işverence yapılan hak ediş ödemeleri ile ibraz edilen ve davalı tarafça içeriğine itiraz edilmeyen faturalar ve belgeler tekrar detaylı bir incelemeye tabi tutularak, eğer varsa diğer işçilerin aylık ücret ve ücret benzeri alacak miktarları dışlandıktan sonra, kalan hak ediş bedelinin Ankara 42. İş Mahkemesinin 2020/248 Esas, 2020/219 Karar sayılı birleşen dava dosyasında davacının murisinin yaptığını ileri sürdüğü bedelleri karşılayıp karşılamadığı belirlenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.