"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki yetki tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı...-Tasarım Baskı ve Ambalaj Sanayi İşçileri Sendikası (Sendika) tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Sendikanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Sendika ve davalı ... (Bakanlık) vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartları ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun öngördüğü yargılama sistemine göre ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair karara karşı davalı Sendika vekilince istinaf yoluna başvurulmuş; Sendikanın istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiştir. Hâl böyle iken İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurmayan davalı Bakanlığın, istinaf başvurusunun esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davalı Bakanlığın temyiz isteminin reddine karar vermek gerekir.
Davalı Sendika vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Sendikanın kurulu olduğu işkolu ile dava konusu işyerinin faaliyet konusunu oluşturan işkolunun farklı olduğunu, işyerinin tescil aşamasında metal işkolunda tescil edildiğini, ancak daha sonra 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) 5. maddesindeki süreç işletilmeden basın, yayın ve gazetecilik işkolu olarak değiştirildiğini, işyerinin faaliyet gösterdiği işkolunda kurulu olmayan Sendikaya yetki verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili Şirket ile dava dışı Şirket arasında organik bağ bulunduğunu, her iki Şirkete ait aynı işkolunda kurulu işyerleri birlikte değerlendirilerek işletme toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi verilmesi gerektiğini, davalı Sendika tarafından çoğunluğun sağlanamadığını, Sendikaya zorla üye yapılmış olan işçiler bulunduğunu belirterek davalı Bakanlığın 15.02.2024 tarihli ve 341825 sayılı yetki tespit kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Sendika vekili cevap dilekçesinde; davacının işkoluna ilişkin iddialarının bu davada dinlenilmesinin hukuken mümkün olmadığını, yetki tespitine konu işyerinde; basım teknikleri, makineleri, kimyasalları ve prosesleri kullanılarak baskılı ambalaj üretimi faaliyeti yürütüldüğünü, söz konusu işlerin, İşkolları Yönetmeliği'nde diğer matbaacılık faaliyeti kapsamında müvekkilinin kurulu bulunduğu basın, yayın ve gazetecilik işkolunda yer aldığını, davacı Şirket ve dava dışı Şirketin ayrı birer tüzel kişiliği bulunduğunu, farklı tüzel kişilere ait işyerlerinin işletme kabul edilemeyeceğini, işçilerin zorla Sendika üyesi yapıldığı yolundaki iddianın gerçekle ilgisi bulunmadığını aksine işverence işçilere sendikal baskı yapıldığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
2. Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde; yetki tespit başvuruları karşılanırken, işverenler tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) yapılan işyerlerine ilişkin tescil ve işçi bildirimlerinin esas alındığını, Sendika Yetki Sistemi'ne SGK kayıtlarından otomasyon sistemiyle yansıyan bilgiler doğrultusunda işlem yapıldığını, ilgili Sendikanın adı geçen işyerinde işyeri toplu iş sözleşmesi imzalamak için gerekli olan üye çoğunluğunu sağladığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Sendika vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davalı Sendika vekili temyiz dilekçesinde; davacı işverenin basın, yayın ve gazetecilik işkolunda faaliyet gösterdiğini, 10 yılı aşkın süre önce işyerinin ve işyeri kodunun güncellenmesini talep ettiğini, bu nedenle işyerinin basın, yayın ve gazetecilik işkolunda faaliyet göstermediğine ilişkin itirazlarının dürüst davranma ilkesi ile bağdaşmadığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı Bakanlığın temyiz dilekçesinin reddine karar verildiğinden, temyiz sebeplerine yer verilmemiştir
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, 6356 sayılı Kanun'un 41 ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine ilişkindir.
1. Türk toplu iş hukukundaki normatif düzenlemelerde işkolu kavramı önemli bir yer tutmaktadır. 6356 sayılı Kanun'un 3. maddesine göre, sendikalar kuruldukları işkolunda faaliyette bulunurlar. İşkolunun belirlenmesi konusunu düzenleyen 6356 sayılı Kanun'un 5. maddesine göre ise, işkolu tespiti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yapılacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yapılan tespit ile ilgili kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasını müteakip, bu tespite karşı ilgililer, on beş gün içinde dava açabilir. Belirtilen süre hak düşürücüdür. Yine aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de; "Yeni bir toplu iş sözleşmesi için yetki süreci başlamış ise işkolu değişikliği tespiti bir sonraki dönem için geçerli olur. İşkolu tespit talebi ve buna ilişkin açılan davalar, yetki işlemlerinde ve yetki tespit davalarında bekletici neden sayılmaz."
İşkolları Yönetmeliği'nin 4/1 hükmü şöyledir:
"Bir işyerinin hangi işkoluna girdiği konusunda anlaşmazlık çıkması hâlinde, ilgililerin başvurusu üzerine, işkolu, o işyerinde yürütülen işin niteliğine göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenir. Bakanlık tespit ile ilgili kararını Resmî Gazete’de yayımlar. Bu tespite karşı ilgililer, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 5. maddesine göre kararın yayımından itibaren onbeş gün içinde dava açabilir."
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 11/3 hükmünde yer alan düzenlemeye göre ise "İşveren, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte, Kuruma vermekle yükümlüdür."
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 27/1 hükmüne göre de "İşyerinde, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi veya (c) bendi kapsamında sigortalı çalıştıran, sigortalı çalıştırılan bir işyerini devir alan ya da bu nitelikte işyeri kendisine intikal eden işveren, Kanunun 11. maddesinde belirtilen sürelerde vermekle yükümlü olduğu ... işyeri bildirgesini Kuruma e-sigorta ile göndermek zorundadır." Aynı Yönetmelik'in 28/1 hükmüne göre ise "Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince sigortalı çalıştırılan işyerine; Kurumca ‘Mahiyet kodu’, ‘İşkolu kodu’, ‘Ünite kodu’, ‘Sıra numarası’, ‘İl kodu’, ‘İlçe kodu’ ve ‘Kontrol numarası’nı ihtiva eden bir işyeri sicil numarası verilir ve bu numara işverene tebliğ edilir."
İşkolu kodu ise Yönetmelik'in 28/1-(b) hükmünde "Yapılan işin Ek-12’de yer alan İşkolu Kodu Listesine göre hangi iş koluna girdiğini belirtmeye yönelik olup dört hane rakamdan ibarettir." şeklinde tanımlanmıştır. Bu noktada şu hususu belirtmek gerekir ki Yönetmelik'in ilk hâlinde işkolu kodu "Yapılan işin Kısa Vadeli Sigorta Kolları Prim Tarifesine göre hangi iş koluna girdiğini belirtmeye yönelik olup dört hane rakamdan ibarettir." şeklinde tanımlanmış iken, 21.08.2013 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan değişiklik ile tanım yukarıda belirtildiği şekilde değiştirilmiştir.
Ayrıntılı olarak belirtilen mevzuat hükümlerine göre öncelikle tescil aşamasında işyerinin yer aldığı işkolu ve işkolu kodu belirlenir ve işverene tebliğ edilir. İşyerinin tescil edildiği işkoluna, işverenin, sendikaların yahut ilgililerin itirazı olması durumunda, Bakanlığa müracaat edilmelidir. Bu aşamada Bakanlık tarafından yapılması gereken ise işyerinin girdiği işkolunun tespit edilerek bu tespiti Resmî Gazete'de yayımlamaktan ibarettir. İlgililer tarafından itiraz vâki olmaz ise işkolu tespiti bu aşamada kesinleşir. Tarafların bu tespite de itirazı olması durumunda ise işkolu tespit kararının iptali için dava açılmalıdır. Kuşkusuz bu ihtimalde yargı kararı ile işyerinin girdiği işkolu kesin olarak belirlenecektir.
Bu noktada belirtmek gerekir ki tescil aşamasında bir işyerinin girdiği işkolu tespit edildikten sonra, bu işkolu ancak yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen usule riayet ile değiştirilebilir. Bir başka ifadeyle, işyerinin tescil edildiği işkolu, idari başvuru yoluyla işkolu kodunun değiştirilmesi suretiyle değiştirilemez ve bu anlamda olmak üzere işkolu kodunun değiştirilmiş olması, işkolunun da buna bağlı olarak değişeceği sonucunu ortaya çıkarmaz.
Bu hususlar yanında yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen usule riayet edilmeksizin ... tarafından da bir işyerinin dâhil olduğu işkolu resen değiştirilemez (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 20.05.2021 tarihli ve 2021/2201 Esas, 2021/9345 Karar sayılı kararı).
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) "Dürüst Davranma" kenar başlıklı 2. maddesi "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." şeklinde düzenlenmiştir.
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi, hakkın kötüye kullanımını oluşturur. 4721 sayılı Kanun’un 2/1 hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk, dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü 4721 sayılı Kanun’a göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil; hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı, dürüstlük kurallarına aykırı davranılıp davranılmadığı ile ilgili olduğuna göre dürüstlük kuralının da kısaca açıklanmasında fayda vardır. Dürüst davranma, "Bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, namuskar, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi" anlamındadır. O hâlde bir hak sahibi hakkını kullanırken veya bir borçlu borcunu yerine getirirken, belirtilen ilkelere uygun hareket etmek durumundadır; aksi hâlde, haklarını kötüye kullandıkları sonucuna varılabilecektir.
Objektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen 4721 sayılı Kanun’un 2. maddesi, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını kanunun korumayacağını belirtmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hâkime özel ve istisnai hâllerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır.
Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hâllerinde, 4721 sayılı Kanun’un 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, kanundaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir ( İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 25.01.1984 tarihli ve 1983/3 Esas, 1984/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
Diğer taraftan, kullanılan hak soyut değil somut olaylara dayanmalıdır. Eğer bir olayda, objektif iyiniyet kurallarına aykırılık varsa, burada hakkın kötüye kullanımı söz konusudur. Objektif iyiniyet kurallarını, her olayda geçerli kabul edilebilecek bir ölçü bulmak mümkün değildir. Hak sahibinin hakkını kullanmada iyi ya da kötüniyetli olduğunu saptamak kullananın iç dünyası ile ilgili olduğundan bunu belirlemek oldukça güçtür. Dolayısıyla her somut olayda, iyiniyet kurallarına aykırılığın olup olmadığının kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi gerekir.
Kuşkusuz hakkın kötüye kullanımının söz konusu olması durumunda, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğundan, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı ve evrensel hukuk ilkeleri arasında yer alan hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi iş hukuku alanında da göz önünde bulundurularak, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu ele alındığında; davacı işverence yetki tespitine konu işyerinin metal işkolunda tescil edildiği, işyerinin işkolunun 6356 sayılı Kanun'un 5. maddesinde belirtilen süreç işletilmeden basın, yayın ve gazetecilik işkolu olarak değiştirildiği, emredici düzenlemelere aykırı olarak yapılan bu değişikliğin hukuki sonuç doğurmayacağı ve davalı Sendikanın yetkili olmadığı iddia edilmiş, İlk Derece Mahkemesince dava konusu işyerinin metal işkolunda kurulduğu ancak 6356 sayılı Kanun'un 5. maddesinde belirtilen süreç işletilmeden ... Sosyal Güvenlik Merkezinin 21.10.2013 tarihli kararı ile işkolunun değiştirildiği, yapılan işlemin yasal düzenlemeye aykırı olduğu, davalı Sendikanın kurulu bulunduğu basın, yayın ve gazetecilik işkolundan farklı bir işkolunda faaliyet gösteren işyerinde toplu iş sözleşmesi yetkisi almasının hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemiştir.
Dosya kapsamına göre davacı işveren tarafından ... Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğüne 11.04.2013 tarihli dilekçe ile yapılan başvuruda; yetki tespitine konu işyerinin ... kodunun "kağıt, plastik ve metal üzerine baskı yapan diğer matbaa" (18.12.07) olarak güncellenmesinin istendiği, davacının talebi üzerine Kurum tarafından yapılan inceleme sonucunda işyerinin işkolu kodunun değiştirildiği ve buna bağlı olarak ... tarafından da işkolunun değiştirildiği anlaşılmıştır. Davacı işverence 11.04.2013 tarihli başvuruda işyerindeki faaliyetin davalı Sendikanın kurulu bulunduğu basın, yayın ve gazetecilik işkolunda yer aldığı iddia edildiği hâlde davalı Sendikanın yetkili olduğunun tespiti üzerine işyerinin metal işkolunda faaliyet gösterdiği ve resen işkolu değişikliği yapılamayacağı ileri sürülerek bunun sonuçlarından faydalanmaya çalışılmasının dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, bu konuda davacı işverenin kötüniyetli olarak ve davalı Sendikanın yetki almasını engellemeye yönelik hareket ettiği, dürüstlük kuralı gereği korunmaması gerektiğinin anlaşılmasına göre İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isabetsizdir. Belirtilen sebeplerle, 6356 sayılı Kanun'un 43/3 hükmü uyarınca hükümlerin bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan sebeplerle;
A. Davalı ... Temyizi Yönünden
Davalı vekilinin temyiz isteminin REDDİNE,
B. Davalı Sendika Temyizi Yönünden
Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
1. Davanın REDDİNE,
2. Karar tarihi itibarıyla alınması gerekli olan 615,40 TL harçtan, peşin alınan 427,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 187,80 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Tarife'ye göre 30.000,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara müştereken verilmesine,
4. Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı Sendikanın yaptığı 1.288,75 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı Sendikaya ödenmesine, davalı Bakanlığın yargılama giderinin bulunmadığının tespitine,
5. Davalı Sendika tarafından yatırılan 1.169,40 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 2.107,80 TL temyiz yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalı Sendikaya verilmesine, davalı Sendika tarafından yatırılan 427,60 TL istinaf karar harcının istek hâlinde davalıya Sendikaya iadesine,
6. Yatırılan gider avanslarından varsa kullanılmayan bakiyelerinin ilgili taraflara iadesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalı Sendikaya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.02.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.