Logo

Ceza Genel Kurulu2019/257 E. 2023/671 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan dava zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilen sanıklar hakkında, aynı örgütle bağlantılı olarak işlenen göçmen kaçakçılığı suçundan verilen hükümde, örgüt faaliyeti kapsamında işleme nedeniyle ceza artırımı yapılıp yapılamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Suç işlemek amacıyla örgüte üye olma suçu ile göçmen kaçakçılığı suçunun birbirinden bağımsız suçlar olduğu, dava zamanaşımının her bir suç için ayrı değerlendirilmesi gerektiği, bir suçtan düşme kararının diğer suçun nitelikli halini ortadan kaldırmayacağı, örgüt üyeliği suçundan dava zamanaşımı oluşması nedeniyle verilen düşme kararının, göçmen kaçakçılığı suçunun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiğinin tespitine engel teşkil etmeyeceği ve bu nedenle ceza artırımı yapılabileceği gözetilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı reddedilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İtirazname No : 2019/4311

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 18. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Asliye Ceza

SAYISI : 674-286

I. HUKUKİ SÜREÇ

Göçmen kaçakçılığı ve suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçlarından açılan kamu davasında Bozyazı Asliye Ceza Mahkemesinin 10.10.2006 tarihli ve 160-232 sayılı yetkisizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesince 11.02.2008 tarih ve 1397-47 sayı ile; sanıklar ... ve ...'in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 79/1-b ve 79/2. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis ve 15.000 TL adli para ile aynı Kanun'un 220/2. maddesi uyarınca 3 yıl hapis; sanık ...'ın aynı Kanun'un 79/1-b ve 79/2. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis ve 12.000 TL adli para ile aynı Kanun'un 220/2. maddesi uyarınca 1 yıl 6 ay hapis; sanıklar ..., ... ve ...'nın anılan Kanun'un 79/1-b ve 79/2. maddeleri uyarınca 4 yıl 6 ay hapis ve 3.000 TL adli para ile aynı Kanun'un 220/2. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, bütün sanıklar hakkında aynı Kanun'un 53/1. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına ve sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında aynı Kanun'un 63. maddesi uyarınca mahsuba, sanık ... hakkındaki kamu davasının ise adı geçen sanığın yakalanamaması nedeniyle tefrikine karar verilmiştir.

Mahkûmiyet hükümlerinin Cumhuriyet savcısı ve sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ...

müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 24.05.2011 tarih ve 13672-3663 sayı ile; "Dosyada bulundurulmayan Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 01.06.2006 tarih ve 2006/864 müteferrik numaralı iletişimin tesbiti kararı ile hukuki değerden yoksun, onaysız, faks belgesi niteliğindeki Mersin 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 17.05.2006 tarih, 2006/1206 müteferrik numaralı ve 29.06.2006 tarih, 2006/1560 müteferrik numaralı iletişimin tesbiti kararları; Mersin 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 14.06.2006 tarih, 2006/1139 müteferrik numaralı iletişimin tesbiti kararı; Mersin 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 10.07.2006 tarih, 2006/1733 müteferrik numaralı iletişimin tesbiti kararlarının hükme dayanak yapılması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Hakkındaki kamu davasının tefrikine karar verildikten sonra 22.02.2011 tarihinde yakalanarak yargılaması yapılan sanık ...'ün de yine Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesince 29.03.2011 tarih ve 347-164 sayı ile 5237 sayılı Kanun'un 79/1-b maddesi uyarınca 3 yıl hapis ve 2.000 TL adli para ile aynı Kanun'un 220/2. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun'un 53/1. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına ilişkin verilen hükümlerin de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 02.06.2014 tarih ve 9576-6964 sayı ile; "UYAP sisteminden yapılan incelemede Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 24.05.2011 tarih, 2008/13672 Esas, 2011/3663 sayılı kararı ile bozulmasına karar verilen ve Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/674 Esas numarasını alan diğer sanıklara ilişkin davanın sonuçlanıp sonuçlanmadığı araştırılıp kesinleşmiş ise dosya örneğinin bu dosya içerisine konulması, kesinleşmemiş ise bu dava dosyası ile birleştirilip tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırmayla yazılı biçimde suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve göçmen kaçakçılığı yapma suçlarından mahkûmiyet hükmü kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkemece bozma kararlarına uyulup sanıklar hakkındaki kamu davalarının birleştirilmesine karar verilerek yapılan yargılama sonucunda 20.04.2015 tarih ve 674-286 sayı ile sanıkların atılı suçlardan önceki hükümler gibi mahkûmiyetlerine karar verilmiştir.

Bu hükümlerin de sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 19.09.2018 tarih ve 5163-11381 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca;

1- 23.01.2019 tarih ve 4311 sayı ile; "Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... 18.07.2006 tarihinde yakalanmışlardır. Dolayısı ile TCK'nın 66/6. maddesi gereğince kesintinin başladığı tarih 18.07.2006 tarihi olmakla zamanaşımı başlangıcına esas alınması gerekir. 18.07.2006 tarihine TCK'nın 67/4. maddesi hükmü gereğince 12 yıl ilave ettiğimiz zaman 18.07.2018 tarihinde zamanaşımı süresinin tamamlandığı anlaşılmaktadır. Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 19.09.2018 gün ve 2018/5163 Esas, 2018/11381 Karar sayılı ilamının onama tarihi dikkate alındığında bu sanıklar için onama tarihine kadar TCK'nın 66/1-e-6, 67/2-4. maddeleri gereğince gerekli 12 yıllık zamanaşımı süresi tamamlanmıştır. Bu nedenle bu sanıklar yönünden suç işlemek için kurulmuş örgüte üye olma suçlarından dolayı düşürülme kararı verilmesi,",

2- 11.03.2019 tarih ve 4311 sayı ile de; "Sanık ... 19.07.2006 tarihinde yakalanmıştır. Dolayısı ile TCK'nın 66/6. maddesi gereğince kesintinin başladığı tarih 19.07.2006 tarihi olmakla zamanaşımı başlangıcına esas alınması gerekir. 19.07.2006 tarihine TCK'nın 67/4. maddesi hükmü gereğince 12 yıl ilave ettiğimiz zaman 19.07.2018 tarihinde zamanaşımı süresinin tamamlandığı anlaşılmaktadır. Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 19.09.2018 gün ve 2018/5163 Esas, 2018/11381 Karar sayılı ilamının onama tarihi dikkate alındığında bu sanık için onama tarihine kadar TCK'nın 66/1-e-6, 67/2-4. maddeleri gereğince gerekli 12 yıllık zamanaşımı süresi tamamlanmıştır. Bu nedenle bu sanık yönünden suç işlemek için kurulmuş örgüte üye olma suçlarından dolayı düşürülme kararı verilmesi,

Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında suç işlemek için örgüt kurma ve örgüt üyeliği suçunun zamanaşımına uğraması nedeniyle haklarında düşme kararı verilmesi talep edilmiştir. Suç işlemek için örgüt kurma ve örgüt üyeliği suçunun zamanaşımına uğraması hâlinde sanıklar hakkında TCK'nın 79/2 (eski), 79/3 (yeni) hükmü dayanaksız hâle gelecektir. Bu nedenle bu sanıklar hakkındaki göçmen kaçakçılığı suçundan kurulan mahkûmiyet kararlarının onanmasına dair ilamın ortadan kaldırılması ve bozulması,"

Gerektiği görüşleriyle itiraz yoluna başvurulmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 08.04.2019 tarih ve 480-6677 sayı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı kısmen yerinde görülerek sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan kurulan hükümlere yönelik itirazın kabulüne, bu suçtan verilen mahkûmiyet hükümlerine yönelik onama kararının kaldırılmasına ve açılan kamu davalarının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı düşmesine karar verilmiş; göçmen kaçakçılığı suçundan kurulan hükümlere yönelik itiraza gelince; "Dava zamanaşımı, Kanunda suç olarak düzenlenen bir fiilin işlediği andan itibaren belirli bir zamanın geçmesiyle bu suçu işleyen kişi hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılmasını engelleyen bir düzenlemedir. Buna göre, Kanunda öngörülen sürenin geçmesiyle devletin cezalandırma yetkisi ortadan kalkmakta ancak işlenen fiil dava zamanaşımına rağmen haksızlık unsurunu barındırdığı için suç olma özelliğini korumaya devam etmektedir.

Dairemizin 19.09.2018 tarihli ve 2018/5163-11381 E-K sayılı kararıyla, suç işlemek amacıyla kurulan örgütün varlığı kabul edilerek bu suç açısından onama kararı verildiği ve örgütün yöneticisi olan ... ile yine örgüt üyesi olan ... hakkında verilen onama kararlarının, bu sanıklar açısından dava zamanaşımı gerçekleşmediğinden bahisle itiraza konu edilmediği, bir kısım sanıklar açısından gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle verilen düşme kararının bu sanıkların eylemlerini suç olmaktan çıkarmayacağı, bu durumda sadece ceza yargılaması açısından sanıkların cezalandırılmasının mümkün olmayacağı, amaçlanan suçları işlemede kolaylık sağlaması ve toplum düzenini tehlikeye sokması nedeniyle yaptırım altına alınan suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu ile birlikte işlenen bazı suçların ayrıca cezalandırılması gerektiğinin TCK'da düzenlendiği, bu düzenlemelerden birisinin de 'göçmen kaçakçılığı' suçu olduğu, bu suçun örgütsel faaliyet kapsamında işlenmesi hâlinde TCK'nın 79/1. maddesine göre tayin edilen temel cezada anılan Kanun maddesinin 2. fıkrası (yeni 3. fıkra) uyarınca artırım yapılması gerektiği, bu artırım maddesinin suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan dava zamanaşımı nedeniyle cezalandırılmaları mümkün olmayan sanıklar hakkında da uygulanması gerektiği, zira; eylemin cezalandırılabilirliği ile eylemin kanun maddesinde artırım nedeni olarak düzenlenmesinin farklı kavramlar olduğu, dava zamanaşımı nedeniyle verilen düşme kararının eylemin artırım nedeni olma durumunu etkilemeyeceği, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunda dava zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilecek olsa dahi sanıklar hakkında göçmen kaçakçılığı suçu nedeniyle TCK'nın 79/1. maddesi uyarınca tayin edilen temel cezada, anılan Kanun maddesinin 2. fıkrası (yeni 3. fıkra) uyarınca artırım yapılması gerektiği," gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI, KONUSU VE ÖN SORUN

İnceleme dışı sanık ... hakkında göçmen kaçakçılığı ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, inceleme dışı sanık ... hakkında göçmen kaçakçılığı ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan Özel Dairece zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında göçmen kaçakçılığı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında göçmen kaçakçılığı ve suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçlarından Yerel Mahkeme tarafından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece göçmen kaçakçılığı suçuna ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçundan açılan kamu davalarının ise zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilen dosyada, göçmen kaçakçılığı suçundan mahkûmiyet hükmü kurulurken suç tarihi itibarıyla 5237 sayılı TCK'nın 79/2. maddesinde yer alan "Bu suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır." hükmü uyarınca artırım yapılması gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin olup Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, sanık ...'in Özel Daire onama kararından önce 15.07.2018 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında bu hususun mahallinde araştırılmasının gerekli olup olmadığının Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Bozyazı Cumhuriyet Başsavcılığının 16.10.2006 tarihli ve 173-92 sayılı iddianamesi ile; inceleme dışı sanık ... hakkında göçmen kaçakçılığı ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ile inceleme dışı sanık ... hakkında göçmen kaçakçılığı ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından açılan kamu davasında Bozyazı Asliye Ceza Mahkemesince verilen yetkisizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesince sanık ... hakkındaki kamu davasının adı geçen sanığın yakalanamaması nedeniyle tefrikine, diğer sanıklar ile inceleme dışı sanıkların ise mahkûmiyetlerine karar verildiği,

Mahkûmiyet hükümlerinin, Cumhuriyet savcısı ve sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince; hakkındaki kamu davasının tefrikine karar verildikten sonra 22.02.2011 tarihinde yakalanarak yargılaması yapılan sanık ...'ün de yine Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesince atılı suçlardan mahkûmiyetine ilişkin verilen hükümlerin de adı geçen sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizliklerinden bozulduğu,

Yerel Mahkemece bozma kararlarına uyulup sanıklar ve inceleme dışı sanıklar hakkındaki kamu davalarının birleştirilmesine karar verilerek yapılan yargılama sonucunda sanıkların ve inceleme dışı sanıkların atılı suçlardan önceki hükümler gibi mahkûmiyetlerine karar verildiği,

Bu hükümlerin de sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince onandığı,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında suç işlemek için örgüt kurma ve örgüt üyeliği suçunun zamanaşımına uğraması nedeniyle haklarında düşme kararı verilmesi gerektiği ve suç işlemek için örgüt kurma ve örgüt üyeliği suçunun zamanaşımına uğraması hâlinde sanıklar hakkında suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hâli ile 5237 sayılı Kanun'un 79/2. maddesinin uygulanmaması gerektiği görüşüyle itiraz yoluna başvurulduğu,

Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan sanıklar hakkındaki kamu davalarının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı düşmesine karar verilerek göçmen kaçakçılığı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik itirazın yerinde görülmemesi üzerine de dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildiği,

Yerel Mahkemece, sanık ... hakkında göçmen kaçakçılığı suçundan hüküm kurulurken suç tarihi itibarıyla 5237 sayılı Kanun'un 79/2. maddesinde yer alan artırım hükmünün uygulanmadığı,

UYAP bilişim sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, sanık ...'in Yerel Mahkeme mahkûmiyet hükmünden sonra Özel Daire onama kararından önce temyiz aşamasında 15.07.2018 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı,

Anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

Uyuşmazlık konusuna geçmeden önce tespit olunan ön sorunun değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.

1- UYAP bilişim sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, sanık ...'in Yerel Mahkeme mahkûmiyet hükmünden sonra Özel Daire onama kararından önce temyiz aşamasında 15.07.2018 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, bu hususun mahallinde araştırılmasının gerekli olup olmadığı;

A. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar

5237 sayılı Kanun'un 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte müsadere ve yargılama giderine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.

Buna göre; kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise yerel mahkemece davanın düşmesine karar verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirmesi nedeniyle iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak, ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.

Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.

Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması gibi hâllerde, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulması ve yerel mahkemece mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesi daha isabetli olacaktır.

B. Hukuki Nitelendirme

UYAP kullanılarak alınan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık ...'in Yerel Mahkeme mahkûmiyet hükmünden sonra Özel Daire onama kararından önce temyiz aşamasında 15.07.2018 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılarak karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının sanık ... bakımından değişik gerekçe ile kabulüne, adı geçen sanık hakkında göçmen kaçakçılığı suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemece sanık ... hakkında göçmen kaçakçılığı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, gerekli araştırmanın mahallinde yapılıp ölümün Yerel Mahkemece tespiti ile sonucuna göre 5237 sayılı Kanun'un 64 ve 5271 sayılı Kanun'un 223. maddeleri uyarınca gereken hükmün verilmesinin temini için diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.

2- Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında göçmen kaçakçılığı ve suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçlarından Yerel Mahkeme tarafından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece göçmen kaçakçılığı suçuna ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçundan açılan kamu davalarının ise zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilen dosyada, göçmen kaçakçılığı suçundan mahkûmiyet hükmü kurulurken suç tarihi itibarıyla 5237 sayılı TCK'nın 79/2. maddesinde yer alan "Bu suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır." hükmü uyarınca artırım yapılması gerekip gerekmediği;

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler

Göçmen kaçakçılığı suçu, Ülkemiz tarafından da imzalanmış bulunan Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek, Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol'ün gereğinin yerine getirilmesi amacıyla, ilk olarak 09.08.2002 tarihli ve 24841 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4771 sayılı Kanun'un 2/B maddesiyle 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'na 201/a maddesinin eklenmesi suretiyle;

"Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddî menfaat elde etmek maksadıyla, yabancı bir devlet tâbiiyetinde bulunan veya vatansız olan veya Türkiye'de sürekli olarak oturmasına yetkili mercilerce izin verilmemiş bulunan kimselerin Türkiye'ye yasal olmayan yollardan girmelerini veya ülkede kalmalarını, bu kişilerin veya Türk vatandaşlarının yasal olmayan yollardan ülke dışına çıkmalarını sağlamaya göçmen kaçakçılığı denilir.

Göçmen kaçakçılığı suçunun faillerine veya böyle bir suça iştirak etmeksizin, daha önce ülkeye sokulmuş veya girmiş kaçak göçmenleri, maddî menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollarla ülkeden çıkaranlara, yasal koşullara uymaksızın ülkede kalmalarını olanaklı kılanlara, bu maksatla sahte kimlik veya seyahat belgelerini hazırlayanlara veya temin edenlere ya da bu suçlara teşebbüs edenlere, fiilleri başka bir suç oluştursa bile ayrıca iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve bir milyar liradan az olmamak üzere ağır para cezası verilir; suçun işlenmesinde kullanılan taşıtlar ve bu fiil nedeniyle elde edilen maddî menfaatler müsadere edilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı olan suçlar, kaçak göçmenlerin yaşamlarını veya vücut bütünlüklerini tehlikeye soktuğu veya insanlık dışı veya onur kırıcı muamele biçimlerine tâbi kılınmalarına neden olduğu hâllerde faillere verilecek cezalar, yarısı oranında; ölüm meydana gelmiş ise bir kat artırılarak hükmolunur.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçlar örgütlü olarak işlendiğinde faillere verilecek cezalar bir kat artırılarak hükmolunur." şeklinde düzenlenmiş olup söz konusu maddenin birinci fıkrasında göçmen kaçakçılığının tanımı yapıldıktan sonra, ikinci fıkrasında seçimlik hareketli suçlar tarif edilerek yaptırımları belirlenmiştir.

5237 sayılı Kanun'un "Göçmen kaçakçılığı" başlıklı 79. maddesi ise;

"(1) Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan;

a) Bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkân sağlayan,

b) Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlayan,

Kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek cezalar yarı oranında artırılır.

(3) Bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur." şeklinde iken;

25.07.2010 tarihli ve 27652 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 6. maddesiyle birinci fıkranın sonuna, "Suç, teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi, tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur." cümlesi eklenmiş, aynı maddeye birinci fıkradan sonra gelmek üzere;

"(2) Suçun, mağdurların;

a) Hayatı bakımından bir tehlike oluşturması,

b) Onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılarak işlenmesi,

hâlinde, verilecek ceza yarısından üçte ikisine kadar artırılır." şeklinde ikinci fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiş;

24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7196 sayılı Kanun'un 56. maddesiyle de, birinci fıkrada yer alan "üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve" ibaresinden sonra gelmek üzere "bin günden" ibaresi eklenmiş, maddenin üçüncü fıkrası ise;

"(3) Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarısına kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır." biçiminde değiştirilmiş ve madde;

"(1) Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan;

a) Bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkan sağlayan,

b) Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlayan,

Kişi, beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Suç, teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi, tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.

(2) Suçun, mağdurların;

a) Hayatı bakımından bir tehlike oluşturması,

b) Onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılarak işlenmesi,

hâlinde, verilecek ceza yarısından üçte ikisine kadar artırılır.

(3) Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarısına kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır.

(4) Bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur." olarak son hâlini almıştır.

Bu düzenlemelere göre, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 6. maddesiyle 5237 sayılı Kanun'un 79. maddesinin birinci fıkrasına; "Suç teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur." hükmü eklenmek suretiyle göçmen kaçakçılığı suçu bir teşebbüs suçu hâline getirilmiş; yine suç tarihinden sonra 24.12.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7196 sayılı Kanun'un 56. maddesiyle, maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ile de göçmen kaçakçılığı suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi yeni nitelikli bir hâl olarak kabul edilmiş olup suç tarihi itibarıyla yürürlükte olduğu şekli ile anılan maddenin ikinci fıkrası uyarınca göçmen kaçakçılığı suçunun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde cezası arttırılabilecek ancak birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde ise artırım mümkün olmayacaktır.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve örgüte üye olma suçları ise 5237 sayılı Kanun'un "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" başlıklı 220. maddesinde suç tarihi itibarıyla;

"(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." biçiminde düzenlenmiştir.

Görüldüğü gibi TCK'nın 220. maddesinin ikinci fıkrasında ayrı bir suç tanımı yapılmıştır. Bu fıkra hükmüne göre, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak, birinci fıkradaki suça nazaran müstakil bir suç oluşturmaktadır.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgüte üye olmak fiillerinin cezalandırılabilmesi için, ayrıca örgütün amacı doğrultusunda ve faaliyeti çerçevesinde bir suçun işlenmiş olması şart değildir. Ayrıca suç işlemesi hâlinde, örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olan kişi, hem 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin birinci veya ikinci fıkralarında tanımlanan suçlardan birinden, hem de örgütün amacı doğrultusunda ve faaliyeti çerçevesinde işlediği suçtan dolayı gerçek içtima kurallarına göre cezalandırılacaktır. Nitekim aynı Kanun'un 220. maddesinin dördüncü fıkrasında;

"Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur." hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca belirtilmek gerekir ki, 5237 sayılı Kanun'da tanımlanan çeşitli suçların bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, bu suçların temel şekline nazaran daha ağır cezaya hükmolunacaktır. Bu durumda, sanık hem suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek suçundan ya da kurulmuş olan örgüte üye olmak suçundan hem örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği suçtan dolayı mahkûm edilecek hem de sanığa örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği suçtan dolayı verilen ceza belli oranda artırılacaktır (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayınları, Ankara 2023, 15. Baskı, s. 25.).

Bu aşamada, zamanaşımı kurumu ile suçun nitelikli hâline ilişkin 5237 sayılı Kanun'da yer alan düzenlemelere de değinilmelidir.

5237 sayılı Kanun'un "Dava zamanaşımı" başlıklı 66. maddesinde;

"(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;

a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,

b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi beş yıl,

c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,

d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıl,

e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,

Geçmesiyle düşer.

(2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.

(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.

(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır…" hükümlerine yer verilmiştir.

5237 sayılı Kanun'un 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.

Cezalandırma esas itibarıyla, sosyal bir yarara dayanır. Ancak bir suçun işlenmesi sonrası uzun bir süre suçun takip edilmemiş olması veya verilmiş olan cezanın infaz edilmemiş olması hâlinde artık o suçun soruşturulup kovuşturulmasında veya o cezanın infaz edilmesinde sosyal bir yarar kalmama ihtimali vardır. O halde zamanaşımı kurumunun kabulü, bir kovuşturmanın başlamasında ya da verilmiş olan mahkûmiyet hükmünün yerine getirilmemesinde sosyal faydanın görülmemesi şeklinde açıklanabilir (Veli Özer Özbek, Koray Doğan, Serkan Meraklı, Pınar Bacaksız, İsa Başbüyük, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, Ankara 2023, 14. Baskı, s. 757.).

Zamanaşımı, gerek yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda gerekse 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenen önemli bir hukuki kurumu ifade etmektedir. Anılan kurum ile cezalandırma erkini elinde tutan devletin suçları zamanında takip etmesi, şüphe altındaki kişileri zamanında yargılatması ve bu kişilere ceza verilmesi hâlinde cezaların belli bir süre içinde çektirilmesi gereklerinin sağlanması amaçlanmaktadır. Ayrıca zamanaşımı kurumu ile mahkemelerin zamanın geçmesi nedeniyle güvenilirliği kalmayan, eksik ya da ulaşılması zor kanıtlara dayanarak uzak geçmişte meydana gelmiş olaylar hakkında karar vermeleri hâlinde oluşabilecek adaletsizliklerin önüne geçilerek hukuki güvenliğin sağlanmasına da katkıda bulunulmaktadır.

Dava zamanaşımı, ilişkin bulunduğu suçta dava açılmasına veya açılan davanın devamına engel olan bir haldir. Dava zamanaşımı, suçun işlenip bittiği tarihten itibaren kanun koyucu tarafından belirlenen sürelerin geçmesi hâlinde davanın açılamamasını veya açıldıktan sonra devam edilememesini sağlayan bir kurumdur. Dava zamanaşımının varlığı hâlinde gerekirse soruşturma da yapılamaz. Bu nedenle davanın soruşturma aşamasında zamanaşımına uğradığı anlaşılırsa kovuşturmaya yer olmadığı kararı, şayet kovuşturma aşamasında zamanaşımına uğradığı anlaşılırsa düşme kararı verilir (Veli Özer Özbek, Koray Doğan, Serkan Meraklı, Pınar Bacaksız, İsa Başbüyük, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, Ankara 2023, 14. Baskı, s. 758-759.).

5237 sayılı Kanun'un Genel Hükümler Kitabının, "Yaptırımlar" başlıklı üçüncü kısmında "Dava ve Cezanın Düşürülmesi" başlığı altındaki dördüncü bölümünde 64 ilâ 75. maddeler arasında belirtilen beş sebep, dava ve ceza ilişkisini düşüren neden olarak tespit edilmiştir. Bunlardan uyuşmazlık konusunu da ilgilendiren "Dava zamanaşımı" başlıklı 66. maddesinde suçların kanunda gösterilen cezalarına göre dava zamanaşımı süreleri belirlenmiş ve bu sürelerin geçmesiyle kamu davasının düşeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla 5237 sayılı Kanun'un 66. maddesinde belirtilen sürelerin gerçekleşmesi hâlinde davanın düşmesine karar verilmelidir. Nitekim bu husus 5271 sayılı CMK'nın "Duruşmanın sona ermesi ve hüküm" başlıklı 223. maddesinin sekizinci fıkrasının birinci cümlesinde; "Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir." şeklinde ifade edilmiştir.

765 sayılı Kanun'un sisteminde, suçun temel şekline göre cezanın artırılmasını veya azaltılmasını gerektiren hususlara ağırlaştırıcı sebepler ve hafifletici sebepler denilmekte iken 5237 sayılı Kanun'da, suçun temel şekline göre cezanın artırılmasını veya azaltılmasını gerektiren nedenler nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir. Bunun sonucu olarak da nitelikli hâller yalnızca daha ağır cezayı veya cezada artırımı gerektirmemekte, kanunda daha az cezayı gerektiren nitelikli hâller de yer almaktadır (Kayıhan İçel, Füsun Sokullu Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih Selami Mahmutoğlu, Yener Ünver, Suç Teorisi, 2. Bası, İstanbul, 2002, s. 89; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, Ankara, 2010, Seçkin Yayınevi, s. 199-200; Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, Ankara, 2012, Seçkin Yayınevi, s. 128-129.).

5237 sayılı Kanun'un bazı maddelerinde suçun nitelikli hâli için, bağımsız yaptırım öngörülmüş iken (örneğin; 94/2-3, 106/2, 109/2, 149/1. maddeleri), bazı maddelerinde suçun temel şekli için belirlenen cezanın belli oranlarda artırılması yöntemi tercih edilmiş (örneğin; 86/3, 102/3, 103/3-4, 109/3. maddeleri), bazılarında ise suçun nitelikli hâlleri için hem bağımsız bir ceza öngörülmüş (örneğin; 109/2. maddesi), hem de aynı maddenin müteakip fıkralarında yer alan nitelikli hâller için cezanın belirli bir oranda artırılması esası kabul edilmiştir. (örneğin; 109/3. maddesi)

Kanunda, suçun nitelikli hâlleri için bazı maddelerde bağımsız bir ceza öngörülmesi, bazılarında ise cezanın belirli bir oranda artırılması esasının benimsenmesi, uygulamada bir takım zorluklara neden olsa da, bu tercih bütünüyle kanun koyucunun takdiridir. Bununla birlikte bu takdir, kanunda cezanın belirli bir oranda artırılmasının öngörüldüğü hâllerin nitelikli hal olmayıp ağırlaştırıcı neden olduğu anlamına da gelmemektedir.

Kanun koyucu, 5237 sayılı Kanun'da, özel hükümlerin yanı sıra genel hükümlerde de suçun nitelikli hâllerine ilişkin düzenlemeler yapmış, bu bağlamda aynı Kanun'un 66. maddesinin üçüncü fıkrasındaki; "Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur." düzenlemesi ile, ister bağımsız bir yaptırım öngörülmüş olsun, isterse belirli bir oranda artırım yapılması yöntemi tercih edilmiş olsun, dava zamanaşımı süresinin daha ağır cezayı gerektiren tüm nitelikli hâller göz önüne alınarak belirleneceğini hüküm altına almıştır.

B. Hukuki Nitelendirme

Sanıklar hakkında göçmen kaçakçılığı ve suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçlarından açılan kamu davasında Yerel Mahkemece sanıkların mahkûmiyetlerine karar verildiği ve göçmen kaçakçılığı suçundan mahkûmiyet hükmü kurulurken suç tarihi itibarıyla 5237 sayılı Kanun'un 79. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Bu suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır." hükmü uyarınca sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'nın cezalarında yarı oranında artırım yapıldığı, sanık ... hakkında ise söz konusu madde uyarınca herhangi bir artırım yapılmadığı, mahkûmiyet hükümlerinin temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece göçmen kaçakçılığı suçuna ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçundan açılan kamu davalarının ise zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği anlaşılan dosyada;

Suç tarihi itibarıyla yürürlükte olduğu şekli ile 5237 sayılı Kanun'un 79. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca göçmen kaçakçılığı suçunun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek cezanın yarısından bir katına kadar artırılacağının düzenlendiği, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak suçunun ise aynı Kanun'un 220. maddesinin ikinci fıkrasında müstakil bir suç olarak hüküm altına alındığı ve aynı maddenin dördüncü fıkrasında yer alan gerçek içtima hükmü uyarınca sanığın suç işlemek amacıyla örgüte üye olmak suçu ile birlikte örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği suçtan dolayı da mahkûm edileceği, suç işlemek amacıyla örgüte üye olmak suçunun cezasının göçmen kaçakçılığı suçundan daha az olduğu ve bu nedenle daha kısa zamanaşımı süresine tabi bulunduğu ancak söz konusu suçların bağımsızlıklarını korudukları ve 5237 sayılı Kanun'un 66. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince göçmen kaçakçılığı suçunun temel şekline göre cezanın artırılmasını gerektiren bir nitelikli hâl olan suçun örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinin söz konusu olduğu durumda suç işlemek amacıyla örgüte üye olmak suçu zamanaşımına uğramış olsa bile göçmen kaçakçılığı suçunun zamanaşımı süresi hesap edilirken 5237 sayılı Kanun'un 79. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan nitelikli hâlin de dikkate alınması gerektiği, yine bu anlamda delillerin de her iki suç bakımından ayrı ayrı değerlendirileceği ve mevcut deliller itibarıyla suç işlemek amacıyla örgüte üye olma suçu bakımından dava zamanaşımı gerçekleşmiş olsa dâhi göçmen kaçakçılığı suçunun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiğinin belirlenmesi durumunda nitelikli hâlin uygulanmasına engel bir durumun olmadığı, nitekim Yerel Mahkemece sanıkların atılı nitelikli göçmen kaçakçılığı suçunu birlikte işledikleri kabul edilen inceleme dışı sanıklar ...'nin nitelikli göçmen kaçakçılığı ile suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, ...'un ise nitelikli göçmen kaçakçılığı ile suç işlemek amacıyla örgüte üye olmak suçlarından mahkûmiyetlerine ilişkin hükümlerin Özel Dairece onandığı dikkate alındığında; sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüte üye olmak suçundan açılmış bulunan kamu davasının devamına bu suç bakımından gerçekleşen dava zamanaşımının engel bir hâl olmasının, sanıkların göçmen kaçakçılığı suçunu bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemedikleri sonucunu doğurmayacağı ve göçmen kaçakçılığı suçundan sanıklar hakkında mahkûmiyet hükmü kurulurken suç tarihi itibarıyla 5237 sayılı Kanun'un 79. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Bu suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır." hükmü uyarınca artırım yapılmasının usul ve kanuna uygun olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... yönünden yukarıda izah edilen gerekçelerle; sanık ... yönünden ise göçmen kaçakçılığı suçundan Yerel Mahkemece söz konusu artırım hükmünün uygulanmamış olması gerekçesiyle,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkındaki uyuşmazlık konusu bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ile dokuz Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;

a) Sanık ... bakımından DEĞİŞİK GEREKÇE İLE KABULÜNE,

b) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... bakımından REDDİNE,

2- Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.04.2015 tarihli ve 674-286 sayılı sanık ... hakkında göçmen kaçakçılığı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, gerekli araştırmanın mahallinde yapılıp ölümün Yerel Mahkemece tespiti ile sonucuna göre 5237 sayılı Kanun'un 64 ve 5271 sayılı Kanun'un 223. maddeleri uyarınca gereken hükmün verilmesinin temini için diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, sanık ... hakkındaki ön sorun konusu ile sanık ... hakkındaki uyuşmazlık konusu bakımından 22.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle, diğer sanıklar hakkındaki uyuşmazlık konusu bakımından ise 22.11.2023 tarihli birinci müzakerede yasal ve yeterli çoğunluk sağlanamadığından 20.12.2023 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.