Logo

Ceza Genel Kurulu2022/239 E. 2023/122 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Lehe hükümlerin uygulanması talebi bulunmayan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde TCK’nın 62. maddesinin uygulanmama nedenlerinin gösterilmesinin gerekip gerekmediği ve seri muhakeme usulünün uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın eşe karşı yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından kısa süre sonra ruhsatsız silah taşıma suçu işlemesi, suça eğilimli olduğunun göstergesi olarak değerlendirilerek TCK'nın 62. maddesindeki takdiri indirim nedenlerinin uygulanmaması yerinde görülmüş ve ayrıca Anayasa Mahkemesinin seri muhakeme usulüne ilişkin iptal kararı da gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

YARGITAY DAİRESİ : 8. Ceza Dairesi

6136 sayılı Kanun'a aykırılık suçundan sanık ...'nin aynı Kanun'un 13/1 ve TCK'nın 52/2, 53/1 ve 54. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 600 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin ... 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.09.2015 tarihli ve 434-1062 sayılı hükmün, sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 19.01.2022 tarih, 25457-882 sayı ve oy çokluğuyla;

"Sanık müdafisinin sair itirazlarının reddine, ancak;

TCK'nın 62. maddesinin, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki etkileri gibi hususlar gözetilerek uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmesi gerekirken, UYAP üzerinden temin edilen adli sicil kaydına göre sabıkası olmayan sanık hakkında, takdiri indirim maddesinin uygulanmamasının denetime olanak verecek şekilde gerekçelendirilmemesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Daire Başkanı A. Güngören; "TCK'nın 62. maddesinde ceza indirimi gerektiren takdiri indirim konusu düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında sınırlı olmamak üzere gösterilen takdiri indirim nedenlerinin varlığı hâlinde hükmedilen cezadan gösterilen oranlarda indirim yapılabilecektir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3 ve CMK'nın 230. maddelerinde kararların gerekçeli olması ve gerekçede gösterilmesi zorunlu olan hususlar açıkça yazılmıştır.

Ancak; kararların gerekçelerinde uygulama konusu yapılmayan hususlarla ilgili gerekçe yazılması gerektiğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Sanık tarafından talep edilmeyen ve mahkemece uygulama konusu olmayan bir hususun gerekçelendirilmesi zorunluluğu yoktur.

Dosyamıza konu somut olayda; sanık aşamalarda suçunu kabul etmiş ise de, takdiri indirim nedenlerinin uygulanması yönünde bir talepte bulunmamıştır. Adli sicil kaydı tekerrüre esas olmasa bile eşine karşı işlediği yaralama suçu nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından yaklaşık bir yıl sonra bu suçu işlemek suretiyle suça olan eğilimini göstermiştir. Mahkemece sanığın suça olan eğilimi, geçmişi ve pişmanlık duymaması gibi nedenler gözetilerek erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanmamıştır.

Sanığın dosyaya yansıyan kişiliği itibarıyla TCK'nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasında usul ve yasaya aykırılık görülmemektedir. Aksi takdirde kamuoyunda 'kravat indirimi' şeklinde eleştiri konusu olan takdiri indirimin zorunlu olarak uygulanması gerektiği gibi bir sonuca ulaşılabilir.

Dosya kapsamına göre uygulanması zorunlu olmayan ve sanık tarafından uygulanması talep edilmeyen takdiri indirim nedeni olarak TCK'nın 62. maddesinin uygulanmamasında ve talep yokluğu nedeniyle bu konuda herhangi bir gerekçe gösterilmemesinde yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.03.2022 tarih ve 347031 sayı ile karşı oyda belirtilen düşünce doğrultusunda itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 06.04.2022 tarih, 787-5695 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire çoğunluğuyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; lehe hükümlerin uygulanması talebi bulunmayan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde TCK’nın 62. maddesinin uygulanmama nedenlerinin gösterilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin olup ayrıca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 02.08.2022 tarihli ve 31911 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli ve 87-44 sayılı kararı ile Ceza Muhakemesi Kanunu’na 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan "...kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış..." ibaresinin "...seri muhakeme usulü..." yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği gözetilerek, 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçuna ilişkin olarak seri muhakeme usulünün uygulanması bakımından sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamı;

Kolluk tarafından düzenlenen tutanağa göre; 30.12.2014 tarihinde saat 22.30 sıralarında 2843 numaralı ekip tarafından Akçakale yolu uygulama noktasında yapılan kontrollerde 27 ** 252 plakalı ... içinde bulunan sanığın kaba üst aramasında CZ marka, D49274 seri numaralı, 7,65 mm çapında tabanca ile bu tabancanın şarjöründe yer alan aynı çapta 7 adet MKE yapımı merminin ele geçirildiği,

... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 02.02.2015 tarihli ve BLS-15-00586 sayılı uzmanlık raporuna göre; inceleme konusu D49274 numaralı, 7,65x17 mm çap ve tipinde fişek atan, yarı otomatik tabancanın atışına engel mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, yapılan deneme atışlarında çap ve tipine uygun fişekleri patlattığı, yine suça konu 7 adet 7,65x17 mm çapında fişeklerin deneme atışlarında kullanılmaları sonucunda patladıkları, bu itibarla inceleme konusu tabanca ve fişeklerin 6136 sayılı Kanun'a göre yasak niteliğini haiz ateşli silah ve fişeklerden oldukları ancak söz konusu tabancanın nitelikleri itibarıyla aynı Kanun'un 12/4. maddesi kapsamında belirtilen vahim silahlardan olmadığı,

UYAP sorgulaması ve adli sicil kaydına göre; ... 5. Asliye Ceza Mahkemesince 24.09.2013 tarih ve 1330-816 sayı ile sanığın 21.08.2012 tarihinde işlediği eşe karşı kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 86/3-a ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK'nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanık hakkında 5 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, itiraz edilmeyen bu kararın 22.10.2013 tarihinde kesinleştiği,

Yerel Mahkemece sanık hakkında "...kanunen ve takdiren başkaca ... indirim yapılmasına yer olmadığına," şeklindeki gerekçe ile TCK'nın 62. maddesinin; "...suçun işleniş biçimi ve sanığın suç işleme yönündeki olumsuz tutumu...sosyal ve ekonomik durumu" gözönüne alınarak TCK'nın 50. maddesinin; "...suç işleme yönündeki olumsuz tutumu ve bir daha suç işlemeyeceği konusunda kanaat gelmemiş olması" nedeniyle TCK'nın 51. maddesinin ve "...tekerrüre esas teşkil etmemekle birlikte aynı neviden bir suçu geçmişte işlemiş olması, suç işleme eğilimi ve bir daha suç işlemeyeceği konusunda mahkememize kanaat oluşmamakla" gerekçesiyle de CMK'nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Tanık Haci Temelli Kollukta; 30.12.2014 tarihinde saat 22.30 sıralarında 27 ** 252 plaka sayılı aracı ile seyir hâlinde iken Bağmancı Spor Tesisi önünde polis tarafından durdurulduklarını, kolluk görevlilerinin kendilerini araçtan indirip üzerlerini aramak istediklerini, bunun üzerine sanığın üzerinden çıkardığı silahı görevlilere teslim ettiğini, sanığın birlikte oldukları süre içinde silah kullanmadığını ifade etmiştir.

Sanık ...; 30.12.2014 tarihinde saat 22.30 sıralarında tanık Haci Temelli 'ye ait olan 27 ** 252 plaka sayılı ... ile seyir hâlindeyken Bağmancı Spor Tesisi önünde polislerin uygulamasına takıldıklarını, o sırada montunun sol iç cebinde, şarjöründe 7,65 mm çapında 7 adet mermi olan suça konu ruhsatsız tabancanın bulunduğunu, polislere üzerinde silah olduğunu söylediğini, ardından silahı kendi rızası ile teslim ettiğini, vefat eden babasından kendisine kalan bu silahı hiçbir olayda kullanmadığını, oto galericisi olması nedeniyle zaman zaman üzerinde yüklü miktarda nakit para bulunduğu için kendisini korumak amacıyla taşıdığını, ruhsatsız silah taşıdığı için pişman olduğunu savunmuştur.

V. GEREKÇE

1. Lehe hükümlerin uygulanması talebi bulunmayan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde TCK’nın 62. maddesinin uygulanmama nedenlerinin gösterilmesinin gerekip gerekmediği;

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konularına İlişkin Görüşler

5237 sayılı TCK'nın "Takdiri indirim nedenleri" başlıklı 62. maddesi suç tarihi itibarıyla;

"(1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.

(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.” şeklinde düzenlenmiş iken, 27.05.2022 tarihli ve 31848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı Kanun'un birinci maddesi ile anılan maddenin ikinci fıkrasında yer alan "sürecindeki davranışları," ibaresi "sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları veya" şeklinde değiştirilmiş ve "gibi hususlar" ibaresi madde metninden çıkarılmış, fıkraya birinci cümlesinden sonra gelmek üzere "Ancak failin duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik şeklî tutum ve davranışları, takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmaz." cümlesi ile "kararda" ibaresinden sonra gelmek üzere "gerekçeleriyle" ibaresi eklenmiş, bu değişikliğin gerekçesi ise "Maddeyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun takdiri indirim nedenlerini düzenleyen 62 nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Maddenin mevcut ikinci fıkrasında takdiri indirim uygulanabilmesi için göz önünde bulundurulacak nedenler sınırlandırılmamış, 'gibi hususlar' ibaresiyle ucu açık bırakılmıştır. Başka bir ifadeyle fıkrada takdiri indirim nedenleri, tahdidi değil tadadi bir şekilde düzenlenmiştir. Bu nedenle yargılama sırasında hâkim tarafından fail lehine tespit edilen pek çok şey, takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilmektedir.

Yapılan değişiklikle fıkra metninden 'gibi hususlar' ibaresi çıkartılarak takdiri indirim nedenleri tahdidi hale getirilmektedir. Böylelikle takdiri indirime konu nedenler netliğe kavuşturulmakta ve mahkemeler arasındaki farklı uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla hâkim, yargılama sonucunda takdiri indirim nedenlerinin uygulanması bakımından gerekçesini ancak maddede sayılan hallerden bir veya birkaçına dayandırabilecektir..." şeklinde açıklanmıştır. Bu şekilde takdiri indirim nedenlerinin uygulama alanı, fail aleyhine olacak şekilde daraltılmıştır.

TCK’nın suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra "gibi" denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan "failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri" gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da TCK’nın suç tarihi itibarıyla takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.

Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; "failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri"nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, ... ve nesafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.

07.06.1976 tarihli ve 3–4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkânı bulunmayan çeşitli hâlleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 7406 sayılı Kanun'un birinci maddesi ile yapılan değişikliğe kadar 5237 sayılı TCK’da da devam ettirmiştir.

Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, ... ve nesafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.

Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe, verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Yasal ve yeterli olmayan, dosya içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek, hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfiliğe yol açacaktır.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Bütün kararlarda olduğu gibi 5237 sayılı TCK'nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirimin uygulanmamasına ilişkin kararların da gerekçeli olması ve gösterilen bu gerekçenin hak, ... ve nesafet kuralları ile dosya içeriğine uygun bulunması gerektiği cihetle; UYAP sorgulaması ve adli sicil kaydına göre, eşe karşı basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde kasten yaralama suçu nedeniyle verilen mahkûmiyet hükmünün açıklanması geri bırakıldıktan sonra denetim süresi içinde incelemeye konu ruhsatsız ateşli silah taşıma suçunu işleyen, kendisini yargılama sürecinde bizzat gözlemleyen Yerel Mahkemece dosya kapsamı ile uyumlu bir biçimde geçmişi olumsuz değerlendirilip hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasına, hükmolunan kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ya da bu cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilen sanık hakkında takdiri indirimin uygulanıp uygulanmayacağı Yerel Mahkemece değerlendirilerek "...kanunen ve takdiren başkaca ... indirim yapılmasına yer olmadığına," şeklindeki gerekçe ile uygulanmadığı, bu gerekçenin ise takdiri indirim nedenlerinin uygulanması bakımından serbest değerlendirme sisteminin benimsendiği suç tarihi itibarıyla denetime elverişli, hak, ... ve nesafet kuralları ile dosya içeriğine uygun, yasal ve yeterli olduğu, bu nedenle de sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde TCK’nın 62. maddesinin uygulanmama nedenlerinin ayrıca gösterilmesinin gerekmediği kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

2- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 02.08.2022 tarihli ve 31911 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli ve 87-44 sayılı kararı ile Ceza Muhakemesi Kanunu’na 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan "...kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış..." ibaresinin "...seri muhakeme usulü..." yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği gözetilerek, 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçuna ilişkin olarak seri muhakeme usulünün uygulanması bakımından sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunup bulunmadığı;

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konularına İlişkin Görüşler

24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun'un 23. maddesi ile CMK'nın mülga 250. maddesi başlığı ile birlikte;

"Seri muhakeme usulü

(1) Soruşturma evresi sonunda aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanır:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra),

2. Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170),

3. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra),

4. Gürültüye neden olma (madde 183),

5. Parada sahtecilik (madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra),

6. Mühür bozma (madde 203),

7. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206),

8. Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (madde 228, birinci fıkra),

9. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (madde 268),

suçları.

b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar.

c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç.

d) 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç.

e) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç.

(2) Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri, şüpheliyi, seri muhakeme usulü hakkında bilgilendirir.

(3) Cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulünün uygulanması şüpheliye teklif edilir ve şüphelinin müdafii huzurunda teklifi kabul etmesi hâlinde bu usul uygulanır.

(4) Cumhuriyet savcısı, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirler.

(5) Dördüncü fıkra uyarınca sonuç olarak belirlenen hapis cezası Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya 51 inci maddesine göre ertelenebilir.

(6) Bu maddeye göre belirlenen yaptırımlar hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde 231 inci madde kıyasen uygulanabilir.

(7) Bu madde kapsamında yaptırım uygulanması, güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmez.

(8) Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını yazılı olarak görevli mahkemeden talep eder. Talep yazısında;

a) Şüphelinin kimliği ve müdafii,

b) Mağdur veya suçtan zarar görenlerin kimliği ile varsa vekili veya kanuni temsilcisi,

c) İsnat olunan suç ve ilgili kanun maddeleri,

d) İsnat olunan suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,

e) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,

f) İsnat olunan suçu oluşturan olayların özeti,

g) Üçüncü fıkrada belirtilen şartların gerçekleştiği,

h) Belirlenen yaptırım ile beşinci ve altıncı fıkra uygulanmış ise bunlara ilişkin hususlar ve güvenlik tedbirleri,

gösterilir.

(9) Mahkeme, şüpheliyi müdafii huzurunda dinledikten sonra üçüncü fıkradaki şartların gerçekleştiği ve eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu kanaatine varırsa talepte belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm kurar; aksi takdirde talebi reddeder ve soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla dosyayı Cumhuriyet başsavcılığına gönderir. Mazeretsiz olarak mahkemeye gelmeyen şüpheli, bu usulden vazgeçmiş sayılır.

(10) Seri muhakeme usulünün herhangi bir sebeple tamamlanamaması veya soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi hâllerinde, şüphelinin seri muhakeme usulünü kabul ettiğine ilişkin beyanları ile bu usulün uygulanmasına dair diğer belgeler, takip eden soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde delil olarak kullanılamaz.

(11) Suçun iştirak hâlinde işlenmesi durumunda şüphelilerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi hâlinde seri muhakeme usulü uygulanmaz.

(12) Seri muhakeme usulü, yaş küçüklüğü ve akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik hâllerinde uygulanmaz.

(13) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması hâlinde, seri muhakeme usulü uygulanmaz.

(14) Dokuzuncu fıkra kapsamında Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda mahkemece kurulan hükme itiraz edilebilir.

(15) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ... Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir." şeklinde yeniden düzenlenmiş, 31. maddesiyle de CMK'ya;

"(1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla;

...

c) 250 nci maddede düzenlenen seri muhakeme usulü ile 251 ve 252 nci maddelerde düzenlenen basit yargılama usulüne ilişkin hükümler, 1/1/2020 tarihinden itibaren uygulanır.

d) 1/1/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.

..." şeklinde geçici 5. madde eklenerek 01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulünün uygulanmaması öngörülmüştür.

14.07.2021 tarihli ve 31541 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun'un 22. maddesiyle CMK'nın 250. maddesinin dördüncü fıkrasına "temel cezadan" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve koşulları bulunduğu takdirde zincirleme suça ilişkin hükümler uygulandıktan sonra belirlenen cezadan" ibaresi, sekizinci fıkrasına "Bu fıkraya aykırı olarak düzenlendiği, belirlenen yaptırımda maddi hata yapıldığı, yaptırım hakkında 231 inci veya Türk Ceza Kanununun 50 nci ve 51 inci maddelerinin uygulanmasında objektif koşulların gerçekleşmediği ya da teklif edilen cezanın mahiyetine uygun bir güvenlik tedbiri belirtilmediği anlaşılan talep yazısı, eksikliklerin tamamlanması amacıyla mahkemece Cumhuriyet başsavcılığına iade edilir. Cumhuriyet savcısı tarafından eksiklikler tamamlandıktan ve hatalı noktalar düzeltildikten sonra talep yazısı yeniden düzenlenerek mahkemeye gönderilir.", onbirinci fıkrasına ise "Seri muhakeme usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz." cümleleri eklenmiş, dokuzuncu fıkrasında yer alan "şartların gerçekleştiği ve eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu kanaatine varırsa talepte belirlenen yaptırım doğrultusunda" ibaresi "şartların gerçekleştiği, eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu ve dosyadaki mevcut delillere göre mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği kanaatine varırsa talep yazısında belirtilen yaptırımdan daha ağır olmamak üzere dört ila yedinci fıkra hükümleri doğrultusunda" şeklinde, ondördüncü fıkrası ise "Dokuzuncu fıkra kapsamında mahkemece kurulan hükme itiraz edilebilir. İtiraz mercii, itirazı üçüncü ve dokuzuncu fıkralardaki şartlar yönünden inceler." biçiminde değiştirilmiş ve madde son şeklini almıştır.

Seri muhakeme usulü, CMK'nın 250. maddesinde tahdidi olarak sayılan suçlarla sınırlı olmak üzere belirli şartlarda uygulanabilecek istisnai bir muhakeme yoludur. Bahse konu suçlarla ilgili yürütülen soruşturma evresinin sonunda kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmemesi ve anılan maddede yer alan şartların gerçekleştiğinin anlaşılması hâlinde Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri seri muhakeme usulü hakkında şüpheliyi bilgilendirecek, bu usulün uygulanması için Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan teklifin müdafi huzurunda şüpheli tarafından kabul edilmesi hâlinde ise bu usul uygulanacaktır. Dolayısıyla seri muhakeme usulü, belirli uyuşmazlıklarda uygulama girişiminde bulunulması zorunlu olan ve bu nedenle aynı zamanda muhakeme şartı oluşturan, özel bir ceza muhakemesi türüdür (Hakan Karakehya-Asuman İnce Tunçer, Seri Muhakeme Usulünün Adil Yargılanma Hakkı ve Diğer Bazı Anayasal İlkeler Açısından Değerlendirilmesi, Hakemli Makale.).

Bu usulün uygulanması durumunda Cumhuriyet savcısı, TCK'nın 61. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan ve şartları bulunduğu takdirde zincirleme suça ilişkin hükümler uygulandıktan sonra belirlenen cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirledikten sonra seri muhakeme usulünün uygulanmasını görevli mahkemeden talep edecektir. Mahkemece şüpheli müdafi huzurunda dinledikten sonra Cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulünün uygulanmasının şüpheliye teklif edildiği, şüphelinin müdafi huzurunda teklifi kabul ettiği, eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu ve dosyadaki mevcut delillere göre mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği kanaatine varılırsa talep yazısında belirtilen yaptırımdan daha ağır olmamak üzere CMK'nın 250. maddesinin dört ila yedinci fıkra hükümleri doğrultusunda hüküm kurulacak aksi hâlde talep reddedilip soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilecektir.

Bu bağlamda seri muhakeme usulünün bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de ceza miktarı üzerinde fail lehine olan etkisi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.

Bu aşamada "Suçta ve cezada kanunîlik" ilkesinin üzerinde durulması gerekmektedir.

Latince "Nullum crimen sine lege" ve "Nulla poena sine lege" olarak ifade edilen kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi hukukun egemen olduğu tüm demokratik ülkelerce kabul edilmiş ve yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 38. maddesinde de, "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur." şeklinde düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 7. maddesinde "Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez." şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan Anayasa Mahkemesince 21.04.2022 tarih ve 87-44 sayı ile;

"30. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında itiraz konusu kuralın bulunduğu bentte yer alan '...kovuşturma evresine geçilmiş...', '...hükme bağlanmış...' ibarelerinin 'basit yargılama usulü yönünden' iptaline karar vermiştir (AYM; E.2020/16, K.2020/33, 25.06.2020, §§ 23-27; E.2020/81, K.2021/4, 14/1/2021, §§ 27-28.). Anılan kararlarda, kesinleşmiş yargı kararıyla sonuçlanmamış yargılamalarda yeni muhakeme usulünün uygulanabilir olduğunun tespiti yapılmıştır. Bununla birlikte basit yargılama usulünün uygulanması durumunda sonuç cezanın sanık lehine indirilmesinin zorunlu olması nedeniyle kural için suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında lehe kanunun geçmişe yürütülmesi ilkesinin geçerli olduğu ifade edilmiştir. Bu bağlamda söz konusu kararlarda belirli bir tarih itibarıyla kovuşturma aşamasında olan veya hükme bağlanmış dosyalarda lehe hükümler içeren basit yargılama usulünün uygulanmasını önleyen kuralın Anayasa’nın 38. maddesiyle bağdaşmadığı tespit edilmiştir.

31. Anayasa’nın 141. maddesinin son fıkrasında 'Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.' denilmek suretiyle davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerekliliği açıkça ifade edilmiştir. Bu hak gereğince devlet, yargılamaların gereksiz yere uzamasını engelleyecek etkin çareler oluşturmak zorundadır. Ancak bu amaçla alınacak kanuni tedbirlerin ve öngörülen çarelerin yargılama sonucunda işin esasına yönelik adil ve hakkaniyete uygun bir karar verilmesine engel oluşturmaması gerektiği de tartışmasızdır (AYM, E.2013/4, K.2013/35, 28.02.2013.).

32. İtiraz konusu kural, belirli bir tarih itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş ya da hükme bağlanmış dosyalarda seri muhakeme usulünün uygulanamayacağını öngörmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere Kanun’un 250. maddesinin (4) numaralı fıkrası seri muhakeme usulünün uygulanması sonucunda yaptırımın yarı oranında indirilerek belirlenmesini öngörmektedir. Buna göre itiraz konusu kural yargılama aşamasında olup henüz kesinleşmiş hükümle sonuçlanmamış, dolayısıyla yeni yargılama usulünün uygulanabileceği dosyalarda ceza miktarı üzerinde fail lehine etkisi olan seri yargılama usulünün belirli bir tarih itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış dosyalarda uygulanmamasını öngörmek suretiyle Anayasa’nın 38. maddesini ihlal etmektedir. Kuralın bu niteliği ve yargılama üzerindeki etkisi dikkate alındığında Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarihli ve E.2020/16, K.2020/33 ile 14/1/2021 tarihli ve E.2020/81, K.2021/4 sayılı kararlarında ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum söz konusu değildir.

33. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 38. maddesine aykırıdır..." gerekçesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan "...kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış..." ibaresinin "...seri muhakeme usulü..." yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Sanık ... hakkında ruhsatsız ateşli silah taşıyarak 6136 sayılı Kanun'a aykırılık suçunu işlediği iddia edilen olayda;

02.08.2022 tarihli ve 31911 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli ve 87-44 sayılı kararı ile Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan "...kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış..." ibaresinin "...seri muhakeme usulü..." yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmesi, bu muhakeme usulünün bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de ceza miktarı üzerinde fail lehine olan etkisi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçuna ilişkin olarak seri muhakeme usulünün uygulanması bakımından sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğunun kabulü gerekmektedir.Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;

a- Lehe hükümlerin uygulanması talebi bulunmayan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde TCK’nın 62. maddesinin uygulanmama nedenlerinin gösterilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından KABULÜNE,

b- 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçuna ilişkin olarak seri muhakeme usulünün uygulanması bakımından sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,

2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 19.01.2022 tarihli ve 25457-882 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.09.2015 tarihli ve 434-1062 sayılı hükmünün, seri muhakeme usulünün uygulanması bakımından sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeninden BOZULMASINA,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.03.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.