"İçtihat Metni"
.
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 625-684
.
Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık ...’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 82/1-a, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.02.2020 tarihli ve 12-35 sayılı, resen istinafa tabi olan hükmün sanık müdafii tarafından da istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 05.10.2020 tarih ve 917-1074 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 07.10.2021 tarih ve 5483-13128 sayı ile;
"…Suçun tasarlayarak işlendiğinin kabulü için, bir kimseye karşı belli bir suçu işleme kararının verilmesi, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında makul bir sürenin geçmesi, bu süre içerisinde sebat ve ısrar gösterilerek karardan dönülmemesi gerekmekte olup, incelemeye konu somut olayda ise, sanığın öldürme kararını ne zaman aldığına dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden, sanığın TCK’nin 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme suçundan cezalandırılmalarına karar verilmesi yerine yazılı şekilde sanığın eylemini tasarlayarak gerçekleştirdiği kabul edilmek suretiyle suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 29.11.2021 tarih ve 625-684 sayı ile; bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.05.2022 tarihli ve 27777 sayılı onama istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 29.09.2022 tarih ve 6351-7511 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığın iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin niteliğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; sanık ve müdafiine esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapma imkânı sağlanıp sağlanmadığı, hazır bulunduğu oturumda sanığa son söz verilip verilmediği ve buna bağlı olarak sanığın savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
III. ÖN SORUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR
İncelenen dosya kapsamından;
Bozmadan sonra sanık, sanık müdafii, katılanlar ..., ..., ..., ... ve katılan vekillerinin hazır bulundukları 29.12.2021 tarihli oturumda Özel Daire bozma ilamı okunarak sırasıyla sanık ve müdafiinden, katılanlar ..., ..., ..., ..., katılanlar vekilleri ve Cumhuriyet savcısından Özel Daire bozma kararına karşı diyeceklerinin sorulduğu, ardından Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki mütalaasının alındığı, hazır bulunan sanık ve müdafisine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan ve sanığa son sözü sorulmadan duruşmaya son verilip direnme kararına konu hükmün kurulduğu anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
Ceza muhakemesinin amacı olan somut gerçeğin ortaya çıkarılması için delillerin duruşmada ortaya konulmasından sonra, bu delillerden sonuç çıkarma, yani tartışma safhası başlamaktadır. Böylece ortaya konulan delillerle ilgili taraflara 5271 sayılı CMK'nın 216/1. maddesinde belirtilen sıraya göre söz hakkı verilecek ve tartışma imkânı sağlanacaktır.
Delillerin tartışılmasında hazır bulunan taraflardan kimin hangi sıra ile söz alacağı, cevap haklarını nasıl kullanacakları ve duruşmanın en son kimin sözü ile bitirileceğine ilişkin CMK'nın "Delillerin tartışılması" başlıklı 216. maddesi;
"1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir." şeklinde düzenlenmiş iken, 25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname'nin 148. maddesi ile üçüncü fıkraya "Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez." cümlesi eklenmiştir.
Buna göre; delillerin tartışılmasında ilk önce söz katılana veya vekiline, daha sonra Cumhuriyet savcısına ve en son olarak da sanığa ve müdafisine veya kanunî temsilcisine verilir. Görüldüğü üzere kanun koyucu, önce iddia, daha sonra da savunma makamında bulunan kişilerin söz alıp görüşlerini açıklaması gerektiğini kabul etmiştir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafisinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafisi ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir. Bu kurallar tez (iddia) ile antitezin (savunmanın) çatışmasıyla sonuca (karara) ulaşılan bir sürecin karşılığı olan muhakeme sonunda sağlıklı bir karara ulaşabilmenin gerekli ve zorunlu şartıdır.
Öte yandan, temyiz mercisince verilen bozma kararından sonra ilk derece mahkemeleri tarafından yargılamaya devam olunduğunda, dava henüz sonuçlanmamış bulunduğundan, ilk defa hüküm kurulurken son sözün sanığa verilmesi kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamalarda da kamu davasının kesintisizliği ve sürekliliği ilkesinin doğal bir sonucu olarak aynen geçerli olacaktır. Kovuşturmanın sona erdirilip hükmün tesis ve tefhimine geçilmesinden önce son söz alan tarafın sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken son sözün sanığa verilmesi kuralına uyulmaması hâli, gerek savunma hakkının sınırlandırılamayacağı ilkesine, gerekse CMK'nın 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açık aykırılık teşkil edecek ve bu durum, temyiz incelemesi aşamasında hükmün esasına geçilmeden önce bozma nedeni kabul edilecektir.
Öğretide; "Son söz sanığındır. Son sözün sanığa verilmesi, müdafaa bakımından çok önemlidir. Bunun içindir ki son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi mutlak temyiz sebebi, hukuka kesin aykırılık ve dolayısıyla bozma sebebi sayılmaktadır." (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul 2014, s. 1484.); "Hüküm safhasına geçmeden önce son söz hazır olan sanığa verilmek zorundadır. Bu hüküm silahların eşitliği ve suçsuzluk karinesi ilkelerinin gereği olarak düzenlenmiş, uyulması zorunlu ve emredici bir hükümdür. Son sözün sanığa verilmesi bozmadan sonraki yargılamada da uyulması zorunlu bir usul kuralıdır." (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, cilt: 2, s. 146–149.) şeklinde görüşler ileri sürülmek suretiyle, hükmün tesis ve tefhim edildiği duruşmada hazır bulunan sanığa mutlaka son sözün verilmesi gerektiği düşüncesi ittifakla benimsenmiştir.
B. Ön Soruna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Bozmadan sonra sanık, sanık müdafii katılanlar ..., ..., ..., ... ve katılan vekillerinin hazır bulundukları 29.12.2021 tarihli oturumda Özel Daire bozma ilamı okunarak sırasıyla sanık, sanık müdafii katılanlar ..., ..., ..., ... ve katılan vekilleri ile Cumhuriyet savcısından Özel Daire bozma kararına karşı diyeceklerinin sorulduğu ardından Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki mütalaasının alındığı, hazır bulunan sanık ve müdafiine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan ve sanığa son sözü sorulmadan duruşmaya son verilip direnme kararına konu hüküm kurulduğu anlaşılan dosyada; Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasından sonra sanık ve müdafiine esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma hakkı tanınmadan ve sanığa da son söz hakkı verilmeden hüküm kurulmasının CMK'nın 216. maddesinin 2 ve 3. fıkrasına açıkça aykırılık oluşturduğu ve sanığın savunma hakkının kısıtlandığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün yukarıda açıklanan bu usule aykırılıklar nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen direnme kararına konu 29.12.2021 tarihli ve 625-684 sayılı hükmün, hazır bulunan sanık ve müdafiinin esasa ilişkin savunmaları tespit edilmeden ve sanığa son söz hakkı tanınmadan yargılamanın bitirilmesi suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi
.