"İçtihat Metni"
DİRENME
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 477-24
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Tasarlayarak kasten öldürme suçundan sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 82/1-a, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesince 12.04.2018 tarih ve 117-136 sayı ile kurulan hükme yönelik sanık müdafi, katılanlar vekili ve katılan kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 20.11.2018 tarih ve 1409-1568 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine, bu kararın da sanık müdafi, katılanlar vekili ve katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 22.10.2019 tarih ve 2661-4532 sayı ile; "Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanığın kendisinden ayrılan ve görüşmek istemeyen maktulü olaydan önce çeşitli şekillerde tehdit ettiği, arkadaşları ve çevresi üzerinden de bu tehditlerini sürdürdüğü, maktulün sanığı şikayet etmek için adliyeye gittiği fakat sanık tarafından ikna edildiği ve şikayette bulunmadığı, sanığın maktul ile görüşmek için maktulün arkadaşını aracı kılmak istediği fakat maktulün arkadaşının buna yanaşmaması üzerine sanığın maktulü bir şekilde ikna ettiği ve sanığın Tokat’tan İstanbul’a geldiği, olay tarihinde sanık ile maktulün bir kafede oturdukları ve ardından maktulün doğum gününü kutlamak amacıyla pasta ve çeşitli içecekler temin ederek sanığın ayarlamış olduğu rezidans dairesi için rezidansın önüne geldikleri, burada bilinmeyen bir sebebten ötürü aralarında tartışma çıktığı ve maktülün sanık ile birlikte gitmekten vazgeçtiği, orada bulunan site görevlisinden de sanığı kendisinden uzaklaştırmasını rica ettiği, bunun üzerine sanığın tabancısını çıkartarak maktule ateş etmeye başladığı ve maktulün isabet alarak yere düştüğü, ardından tanık anlatımlarına göre sanığın ‘Ben böyle istememiştim, neden böyle oldu’ şeklinde sözler söylerek tabancayı kendi kafasına doğrulttuğu ancak tabancanın ateş almadığı ve sanığın olay yerinden uzaklaştığı olayda, sanığın maktul ile aralarında çıkan tartışma sırasında maktulün kendisi ile gelmek istememesi üzerine maktule anlık gelişen kast ile ateş ettiği ve öldürdüğü, suçun tasarlanarak işlendiğinin kabulü için, öldürme kararının şarta bağlı olmadan alınmasından sonra, ruhsal dinginliğe ulaşıldığını kabule elverişli makul bir süre geçmesine rağmen öldürme kararından ısrar ve sebat gösterilerek dönülmemesi ve belli bir hazırlıkla öldürme fiilinin gerçekleştirilmesi gerekmekle, yargılamaya konu somut olayda, sanığın öldürme kararını ne zaman aldığının ve belli bir hazırlıkla eylemlerini gerçekleştirdiğinin kesin olarak saptanamadığı, oluşan şüpheli durumun lehine yorumlanması gerektiği anlaşılmakla TCK’nin 81/1 maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, yanılgılı ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan İlk Derece Mahkemesince duruşmada yeni tanık dinlenmesi suretiyle yapılan yargılama sonucu, sanığın nitelikli kasten öldürme suçundan TCK'nın 82/1-a, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin 04.12.2020 tarihli ve 432-268 sayılı hükmün, sanık müdafi, katılanlar vekili ve katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.09.2021 tarih ve 7064-12484 sayı ile; "Mahkemece, sanık hakkında Dairemizin 22/10/2019 tarih 2019/2661 esas ve 2019/4532 sayılı suç niteliği yönünden bozma kararına uyulması yönünde bir karar verilmediği, yeniden tanıkların dinlenilmesi biçiminde bir kısım kovuşturma işlemlerinin yapıldığı ve sonucunda direnme kararı da verilmeden eylemli uyma şeklinde bozma öncesi uygulanan maddeler ile hüküm kurulduğu, bu haliyle ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre direnme kararı verilmiş olsun olmasın, bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususların tartışıldığı ve bozma sonrası yapılan araştırma ve tanıkların dinlenmesi sonucu yeni delillere dayanıldığı anlaşılmakla, Mahkemece kurulan hükmün yeni bir hüküm olduğu değerlendirilerek katılanlar vekili ile katılan ... vekilinin ve sanık ...’ın temyiz sebepleriyle sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesinde;
1- ...Dairemizin 22/10/2019 tarih 2019/2661 esas ve 2019/4532 sayılı bozma ilamına eylemli şekilde uyulmasına rağmen bozma ilamını etkisiz kılacak nitelikte yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Katılan ... davada kendisini vekil aracılığıyla temsil ettirmesine rağmen, Bakanlık yararına vekalet ücretine hükmolunmaması" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesince 07.02.2022 tarih ve 477-24 sayı ile; "Her ne kadar Sayın Daire tasarlamanın ne zaman başladığı, öldürme kararının ne zaman alındığı hususunun kesin olarak saptanamadığını bozma kararında belirtmiş ise de; özellikle tanık Oya'nın beyanları ile olaylar kronolojisi birlikte değerlendirildiğinde sanığın öldürme kararını, sanık tarafından maktulün facebookta yayımlanan fotoğraflarından sonra, 05/01/2016 tarihinde maktulün şikayet için adliyeye gitmesinin ardından sanığın maktulden özür dileyip şikayetinden vazgeçirmesinden itibaren aldığını kabul etmek gerektiği, sanığın tanık Oya aracılığı ile de maktul ile de görüşme gayreti doğrultusu içerisinde iletişime geçtiği dosya kapsamına göre sabit olduğuna göre artık sanığın öldürme kararı ile eylem arasında makul bir zaman geçtiği, sanığın kararlı, soğukkanlı ve planlı bir şekilde hareket ettiği, planını son ana kadar sürdürdüğü, sanığın maktule ateş ettikten sonra yere düşen maktulün yanına giderek 'Ben böyle istememiştim, neden böyle oldu. Bırakmayacaktın beni. Sana beni bırakma dedim' gibi sözleri ile olay tanıkları ... ve ...'ın aktardığı 'Peşimden gelmeyin, ben kafama sıkmaya gidiyorum' şeklindeki beyanları pişmanlık, nedamet ve tasarlamanın bozulduğu gibi görülse de; esasen sadece sanık tarafından kiralanan dairenin içine girmeyen ve ısrarla dönmek isteyen maktulün bina dışında öldürmesi tasarlamanın varlığını ortadan kaldırmayacağı,
Sanık, maktul tarafından kendisine yapılan tehdit ve şantajla uğradığı haksız tahrik sonucu suçu işlediğini beyan etmiş ise de, sanığın bu iddialarının savunma tanıklarının ve diğer tanıkların beyanları ile de desteklenmediği, olayın oluş şekline ve dosya kapsamına göre iddiaların gerçekçi ve inandırıcı olmadığı anlaşılmakla, sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının imkanın bulunmadığı,
Katılanlar ve katılanlar vekilleri sanık hakkında son zamanlarda kadın cinayetlerine dikkat çekerek kravat indirimi olarak nitelendirilen TCK'nun 62. maddesinin uygulanmamasını talep etmiş ise de, TCK'nun 62. maddesinde taktiri indirim nedenlerinin neler olabileceğinin düzenlendiği, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama aşamasındaki davranışlarının örnek sebepler olarak gösterildiği, Tokat Almus'ta eczane işleten, muhtarlık yapan, evli, çocuklu, sabıkasız bir kişi olan sanığın, olay sonrası kendisinin polise teslim olması, yargılama sırasında Mahkemeye karşı saygısız bir tutumu olmaması, toplumda kadına karşı işlenen şiddet ve cinayet eylemleri gözönüne alınarak, bu tür suç işleyen sanıklara TCK'nun 62. maddesinin uygulanmayacağına ilişkin herhangi bir kanuni düzenleme bulunmadığı halde sanığın sırf bu sebeple bu maddeden yararlanmamasına karar vermemenin Ceza Hukukunun temel kurallarına aykırılık teşkil edeceği" şeklindeki gerekçeyle bozma kararına direnilmesine ve önceki hüküm gibi sanığın nitelikli kasten öldürme suçundan mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Direnme kararına konu hükmün de sanık, sanık müdafi ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.06.2022 tarihli ve 62403 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.10.2022 tarih ve 7426-8145 sayı ile direnme kararının yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanığın maktule yönelik eylemi nedeniyle nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile İlk Derece Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın maktule yönelik gerçekleştirdiği kasten öldürme eylemini tasarlayarak işleyip işlemediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıkla maktulün suç tarihinden yaklaşık sekiz yıl öncesinde Almus ilçesinde tanıştıkları, 2009 yılında boşanan maktulün esasen İstanbul’da ikamet etmekle birlikte tatillerde gittiği Almus ilçesinde sanıkla görüşmeye devam ettiği ve sanıkla aralarında duygusal bir yakınlık meydana geldiği, maktulün tamir için cep telefonunu kendisine vermesi üzerine sanığın maktul ile eski patronu tanık Yüksel arasındaki mesajları gördüğü, maktulün sosyal medya şifrelerini de öğrenen sanığın, kıskançlık duyarak tanık Yüksel’in ailesine ve arkadaşlarına edindiği özel fotoğraf ve mesajları ifşa ettiği, bunun üzerine maktulün sanıkla artık görüşmek istemediğini söylediği, sanığın da tanık Yüksel’i arayarak; "Ben onu çok seviyorum, siz yanlış yapıyorsunuz, ben onu bırakmam, gerekirse onu vuracağım, devlet bana silah verdi, silahım da var" dediği, sanığın bundan sonra da görüşmek için ısrar da bulunarak maktulü rahatsız etmeye devam etmesi nedeniyle maktulün suç tarihinden yaklaşık üç hafta kadar önce suç duyurusunda bulunmak için adliyeye gittiği, bir şekilde bu husustan haberdar olan sanığın aynı gün maktulün kuzeni olan tanık Oya’yı arayıp, "Nurcan’ın beynini sen yıkıyorsun" diyerek maktulü şikâyetten vazgeçirmek için kendisinden yardım istediği, maktulün şikâyetinden vazgeçmesi üzerine sanığın neredeyse her gün maktule mesajlar gönderdiği, içeriği belirlenememekle birlikte maktulün bu mesajlara cevap verdiği ve sanığı aradığı, 29.01.2016 tarihinde sanığın muhtar olan arkadaşı tanık Fatih’e İstanbul’a beraber gitmeyi teklif ettiği, tanık Fatih’in bunu kabul etmesi üzerine adı geçenlerin birlikte İstanbul’a doğru yola çıktıkları, sanığın yolculuk esnasında arkadaşı Fatih’e İstanbul’da Nurcan isimli sevgilisi ile görüşeceğini, son zamanlarda aralarının açılması sebebiyle sevgilisinin kendisi ile artık görüşmek istemediğini, ancak özür dilediğini, onunla tekrar görüşmek için İstanbul’a gideceğini ve kendisinde bulunan bazı emanetleri ona bırakıp döneceğini söylediği, 30.01.2016 tarihinde sabaha karşı saat 04.00 civarında İstanbul’a gelen sanığın tanık Fatih ile ayrıldıktan sonra saat 06.00’ya kadar maktul ile mesajlaştığı, aynı gün saat 09.00 ve 09.24’de maktule mesaj gönderen sanığın, saat 09.25’te kendisini arayan maktulle 115 saniye süreyle konuştuğu, katılanların beyanlarına göre maktulün bir arkadaşının doğum günü sebebiyle kahvaltı yapmak üzere evden ayrıldığı, ardından sanıkla maktulün saat 09.30 civarında bir semtteki Ziraat Bankası önünde buluştukları, bir pastaneye oturarak aralarındaki ilişkiyi konuştukları, maktulün arkadaş olarak kalmak istediğini söylediği, sonrasında sanığın sipariş verdiği pasta, mumlar, içecek ve bir kutuda hazırlanmış gül yapraklarından oluşan hediyeyi alarak sanıkla birlikte saat 10.00-10.30 civarında olayın gerçekleştiği Dumankaya Miks sitesi önüne ellerinde poşetlerle geldiği, sitenin girişinde tam olarak bilinmeyen bir nedenle çıkan tartışma üzerine maktulün sanığa hitaben; "Gelmeyeceğim" diyerek siteye girmekten vazgeçtiği ve elindeki poşetle geri döndüğü, sitenin özel güvenlik görevlilerinin bu tartışmayı görmesi üzerine bulundukları yerden dışarı çıkarak sanıkla maktulün yanına gittikleri, maktulün özel güvenlik görevlisi tanık Hakkı’ya; "Bu adamı başımdan alır mısınız?" dediği, güvenlik görevlisinin maktulün yanına doğru yanaşması üzerine sanığın; "Siz karışmayın aile içi bir durum var" dediği, devam eden tartışma sırasında maktulün geri dönme konusunda ısrarcı olması üzerine sanığın üzerinde taşıdığı tabancayı çıkartarak maktule doğrultup bir el ateş ettiği, maktulün kolundan yaralanarak sitenin girişine doğru koşarak kaçmaya başladığı, bu esnada sanığın maktulün arkasından 3-4 el daha ateş etmesi üzerine isabet alan maktulün yere düştüğü, sonra sanığın silahı kendi kafasına dayayıp tetik düşürmek istediği ancak silahın tutukluk yapması nedeniyle patlamayan bir merminin yere düştüğü, sanığın yerde yatan maktulün başına gidip, "Niye böyle oldu? Ben böyle olmasını istememiştim" dediği, o sırada kuaförde çalışan tanık Banu’nun beyanına göre sanığın yerde yatan maktulün başına ateş ettiği ve ayakta iken; "Bırakmayacaktın beni, sana beni bırakma dedim" şeklinde bağırdıktan sonra olay yerinden aracıyla uzaklaştığı, 22.02.2016 tarihli otopsi raporuna göre ; maktulün vücuduna isabet eden toplam beş adet ateşli silah mermi çekirdeği giriş-çıkış deliğinden oluşan yaralanma sonucu kafatası kemik kırığı, kosta, vertebra ve sternum kırığı ile beyin, büyük damar ve iç organ yaralanmasından kaynaklı iç kanama sonucu hayatını yitirdiği hususunda Özel Daire ile İlk Derece Mahkemesi arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlığa Dair Görüşler
Kasten öldürme suçu TCK’nın 81. maddesinde; "Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiş,
"Nitelikli hâller" başlıklı 82. maddesinde; "(1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
...İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır." düzenlemesiyle de tasarlayarak öldürme, kasten öldürme suçunun nitelikli hâlleri arasında sayılmıştır.
Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde tasarlama kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından soğukkanlılık ve planlama teorisi olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.
765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, Ceza Genel Kurulunun 09.07.2002 tarihli ve 138-301 sayılı ile 03.12.2002 tarihli ve 247-414 sayılı kararlarıyla; "Failin bir kimseye karşı bir suçu işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, suçu işlemeden önce soğukkanlı bir şekilde düşündükten sonra ulaştığı ruhsal sükûnete rağmen kararından vazgeçmeyip ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini icraya başlaması halinde tasarlamadan söz edilebilir. Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte, ancak tasarladığı suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi fakat bir başka nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır." sonucuna ulaşılmıştır.
Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği ve tereddütsüz bir şekilde uygulandığı üzere, tasarlamadan söz edilebilmesi için; "Failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi" gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış çok sayıda kararı da bu doğrultudadır.
Tasarlama hâlinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.
Diğer taraftan amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Muhtar olan sanığın silah taşımasına yasal bir engel bulunmaması, ancak suç tarihinden önce maktulün eski patronu tanık Yüksel'e üzerinde taşıdığı tabancadan bahsetmiş olmasının tabancayı sırf işleyeceği suç için yanında getirdiğini açıkça ortaya koymaması, sanığın İstanbul'da yaşayan ve duygusal bir yakınlık kurduğu maktulle bir ay öncesinden olay gününe kadar telefonla mesaj ve görüşme trafiğinin bulunmasının maktulün sanıkla rızasıyla buluşmak istediğini göstermesi, sanığın buluşmadan bir gece öncesinde yanına bir takı seti alarak yola çıkması ve tanık Fatih'e maktulle buluşup yeniden barışmak için gittiğini söylemesinin, sanığın, maktulle duygusal birlikteliğini yeniden canlandırmak niyetiyle hareket ettiği yönünde ki savunmasını doğrulaması, olay sabahı evden ayrılmadan önce annesine bir arkadaşının doğum gününe gideceğini söylemesi sebebiyle maktulün sanıkla birlikte bir doğum günü kutlamasına gideceğinden haberdar olduğunun anlaşılması, sanığın İstanbul'da olayın meydana geldiği sitede günlük bir daire kiralaması ve sanıkla maktulün ellerinde pasta, kadeh ve mum gibi malzemelerin bulunduğu poşetlerle birlikte bu daireye girmek üzere siteye gelmelerinin aralarında bir problem olmadığını ve maktulün de son ana kadar sanıkla konuşmak ve görüşmek istediğini ortaya koyması karşısında; planlama teorisi çerçevesinde maktulün haberi veya hazırlığı olmadan işleyeceği fiili uygulamaya koyması gereken sanığın, maktulden habersiz aldığı kararla ve maktulü hazırlıksız bırakacağı bir plan dâhilinde hareket ettiğinin şüpheli kaldığı; yine site girişinde sanığın söylediği sözler nedeniyle maktulün siteye girmekten vazgeçmesi ve elindeki poşetlerle arabaya doğru geri dönmesi sebebiyle maktulle yeniden duygusal bir birlikteliğe başlamak isteyen sanığın, maktulün site güvenlik görevlilerinden yardım istemesi üzerine aniden aldığı kararla yanındaki tabancayı çıkararak maktule ateş ettiği, dolayısıyla soğukkanlılık teorisi çerçevesinde önceden planladığı hareketlerle suç yolunda ilerlemesi gereken sanığın, suç işleme kararını aldıktan sonra planını başarılı bir sonuca ulaştırmak amacıyla ruhsal bir dinginliğe sahip olması için belli bir zaman geçtikten sonra eylemini ısrar ve sebatla gerçekleştirdiğinden de bahsedilemeyeceği; bu nedenle sanığın eylemini tasarlayarak işlediğinin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanamadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, Özel Daire kararıyla aynı yönde, sanığın eyleminde tasarlamanın koşullarının bulunduğunun ispatlanamaması gerekçesiyle bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Olay tarihinde sanığın aralarında gönül ilişkisi olan ve kendisinden ayrılmak isteyen Maktul ... ile buluşarak olay yerine geldiği burada kendisinden ayrılmak isteyen Maktul ...’a tabanca ile 11 el ateş ederek öldürmesi eyleminde, sanığın öldürmeyi önceden planlayıp olay yeri olan buluşma yerine tabanca ile geldiği, Maktul ...'ın sanığın saldırısından kurtulmak için sanıkla ilişkisini sürdürmeyi veya sanığın tekliflerini kabul etmek yükümlülüğü bulunmadığı, yasaların kimseye sanığın saldırısından kurtulmak için sanıkla ilişkisini sürdürmeyi veya sanığın tekliflerini kabul etmek yükümlülüğünü ve zorunluluğu yüklemediği, bu nedenle sanığın öldürme eyleminin TCK 82/1-a maddesinde düzenlenen tasarlayarak öldürme suçu kapsamında olduğuna karar veren Yerel Mahkeme direnme kararının isabetli olduğu kanaatinde olduğumdan;
Olayın TCK 81/1 maddesi kapsamında kasten öldürme suçu kapsamında olduğuna karar veren Ceza Genel Kurulu sayın çoğunluğunun görüşlerine katılmıyorum" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.02.2022 tarihli ve 477-24 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığın maktule yönelik eylemini tasarlayarak işlediğinin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanamaması nedeniyle kasten öldürme suçundan cezalandırılması yerine nitelikli kasten öldürme suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.