Logo

Ceza Genel Kurulu2022/584 E. 2023/309 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanık hakkında verilen nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından dolayı kurulan mahkûmiyet hükümlerinde haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı ve diğer sanıklar hakkında verilen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde TCK'nın 109/3-a maddesindeki suçun silahla işlenmesi halinde öngörülen ceza artırımının uygulanıp uygulanamayacağı hususları uyuşmazlık konusudur.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın eylemini haksız fiilin meydana getirdiği öfke ve şiddetli elemin etkisi altında işlediği gözetilerek nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından dolayı kurulan mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına, diğer sanıklar hakkında ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi sırasında otomobil ve bıçağın suçun işlenmesini kolaylaştırıcı silah olarak kullanıldığı değerlendirilerek kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ağır Ceza

SAYISI : 346-77

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Nitelikli kasten öldürme suçundan sanıklar ... ve ...'in 26.03.2020 tarihli ve 197-94 sayılı kararı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37. maddesinin 1. fıkrası delaletiyle 82. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK'nın 37. maddesinin 1. fıkrası delaletiyle 109. maddesinin 2. fıkrası ile 3. fıkrasının (a) ve (b) bentleri uyarınca 8'er yıl 12'şer ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, TCK'nın 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına, TCK'nın 58. maddesi uyarınca sanık ...'un cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve TCK'nın 63. maddesi uyarınca tutuklulukta geçen sürelerin cezadan mahsubuna ilişkin Bergama Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.03.2020 tarihli ve 197-94 sayılı kararın istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 04.11.2020 tarih ve 1887-2088 sayı ile, sanıklar müdafilerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bu hükmün de temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi 26.10.2021 tarih ve 7348-13635 sayı ile; sanık ... hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair karara yönelik temyiz isteminin esastan reddine, sanık ... hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün; "...Sanıkların, aksi sabit olmayan ikrar içerikli savunmalarına itibar edilerek kabul edilen ve maktulden kaynaklanıp haksızlık içeren eylemlerin niteliği dikkate alınarak sanık ... lehine haksız tahrik indirimi yapılması gerektiği gözetilmeden bu hususun karar yerinde tartışmasız bırakılmış olması...",

Sanıklar ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ise; "...Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nın 109/3-a maddesi uyarınca silahla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkumiyet hükmü kurulmakla sanıkların zorla alıkoydukları maktule yönelik olarak kaza mahallinden araca bindirilmesine ve eylemin devamlılığının sağlanmasına kadar silah kullandığının kabulüne karşın; ölüm neticesinde suç aleti olarak kullanıldığı otopsi raporu ile anlaşılan bıçağın, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda kullanılıp kullanılmadığı; kullanılmadığı takdirde suçun nitelikli haline vücut veren hususların denetime elverişli şekilde karar yerinde tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi..." isabetsizliklerinden bozulmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bahse konu bozma kararına direnen ilk derece mahkemesinin 17.03.2022 tarihli ve 346-77 sayılı kararıyla, sanık ...'ın nitelikli kasten öldürme suçundan, sanıklar ... ve ...'in kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan önceki hükümler gibi mahkûmiyetlerine karar verilmiştir.

Direnme kararına konu bu mahkûmiyet hükümlerinin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 07.09.2022 tarihli ve 111115 sayılı tebliğname; sanıklar ... ve ... yönünden kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hüküm bakımından suçun vasfına ve niteliğine ilişkin yerinde görülmeyen temyiz istemlerinin Esastan Reddi ve sanık ...'ın ise üzerine atılı her iki suç bakımından da kurulan hükümlerde haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının oluştuğundan bahisle Bozma istemlidir.

6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca dava dosyası, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 14.11.2022 tarihli ve 8742-8856 sayılı kararı ile direnme isteminin yerinde görülmemesi nedeniyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU

Sanık ... hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece temyiz isteminin esastan reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme; sanık ... yönünden nitelikli kasten öldürme, sanıklar ... ve ... yönünden ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1- Sanık ...’ın maktule yönelik gerçekleştirdiği nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemleri nedeniyle kurulan mahkûmiyet hükümlerinde, TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının,

2- Sanıklar ... ve ...’in maktule yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri sırada, kasten öldürme suçunun işlenmesinde kullanılan bıçağın kullanılıp kullanılmadığının ve TCK’nın 109/3-a maddesinin uygulanma koşullarının hükmün gerekçesinde yasal ve yeterli bir biçimde tartışılıp tartışılmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

09.12.2017 tarihli olay yeri inceleme tutanağında; ... mahallesi, ... Caddesi ile ... Caddesi kesişiminde meydana gelen trafik kazası ile ilgili olarak yeşil renkli ... marka plakasız bir otomobilin olay yerinde bulunan ... plakalı motosiklete hızla arkadan çarptığı ve araçtan inen şahısların motosiklet sürücüsünü otomobilin içine alarak olay yerinden hemen uzaklaştıklarının, ancak yaralı şahsın herhangi bir sağlık kuruluşuna intikal ettiği bilgisinin alınamadığının, olay yerinde etrafa dağılmış hâlde kırılmış otomobil ve motosiklet parçalarının bulunduğunun, ... Caddesi üzerinde çöp konteynerlarının yanında bulunan beton elektrik direğine 9,79 metre mesafedeki zemin üzerinde kırmızı renkli şüpheli lekelerin görüldüğünün, araca ait olduğu düşünülen W ibaresi olan otomobil ambleminin, otomobil plastik radyatör panjur parçasının ve yolun ortasında yerde direksiyon kısmının tamamına yakın kısmı parçalanmış hâlde ... marka bordo renkli motosikletin bulunduğunun, ancak zeminde herhangi bir fren veya lastik izinin olmadığının tespit edildiği,

10.12.2017 tarihli olay, yakalama, üst arama ve muhafaza altına alma tutanağında; sanık ...'un saat 08.30 sıralarında adına kayıtlı ... plakalı ... marka yeşil renkli aracının çalındığı iddiası ile kendiliğinden polis merkezine geldiğinin, şahsın verdiği çelişkili bilgilerden hareketle bahsi geçen aracın bir gün önceki şüpheli trafik kazası ve kaçırma olayına karışmış olabileceği değerlendirildiğinden şahsın Asayiş Büro Amirliğine getirildiğinin, sanık ...'un cinayet olayını en başından samimi şekilde anlatacağını beyan ederek konuşmaya başlaması üzerine; eşi inceleme dışı sanık ... ile yaklaşık 5 yıldır evli iken bir ay önce mahkeme kararı ile boşandıklarını, motosikletli şahsın cami imamı maktul olduğunu, eşinin maktul ile cinsel yoldan birlikte olduğunu kendisine boşandıktan sonra anlattığını, eşinin bu durumu kendisinden önce akrabası olan sanık ...'a da anlattığını, sanık ... ile birlikte bu namus meselesini çözmeye karar verdiklerini, amaçlarının maktulü tenha bir yere götürüp konuşturmak ve sesini kayda almak olduğunu, akşam saatlerinde maktulün motosikletiyle işten çıktığını görmeleri üzerine kendi kullandığı araçla takibe başladıklarını ve ... Caddesine geldiklerinde motosiklete arkadan çarpmak suretiyle maktulü yere düşürdüklerini ve kalabalığa hastaneye götüreceklerini söyleyerek araca bindirip ... Yolu üzerinde sol tarafta ormanlık bir alanda araçtan indirerek önce yaşadıklarını itiraf ettirmeye çalıştıklarını, devamla sanık ...’un, maktulün kalbine bıçak saplayarak öldürdüğünü sonra da cesedi birlikte benzinle yaktıklarını itiraf ettiğinin, bunun üzerine sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...’in yakalandıklarının, şahısların üzerinden çıkan cep telefonları ve harici belleklerin muhafaza altına alındığının yazılı olduğu,

10.12.2017 tarihli yer gösterme tutanağında; sanık ...’un 09.12.2017 tarihinde maktulü takip ederek motoruna arkadan çarptıklarını sanık ...’un yere düşen maktulü kendisinin kullandığı araca bindikten sonra arkaya geçtiğini, maktule öfke ile vurduklarını ve “Suçunu itiraf et!” diye bağırdıklarını, sonra ...’dan ... istikametine doğru gidip hastane kavşağından döndüklerini ve ... tarafına doğru gittiklerini, ... Yolu'nda olayın heyecanıyla yaptırdığı yüksek devir nedeniyle arabasından dumanlar çıktığını, bu sebeple yolun sağında sapa bir yere girip maktulü araçtan indirdiklerini, eski eşine yaptıklarını itiraf etmesi için maktulü dövdüklerini, sanık ...’un maktulü sırtından bıçakladığını, şahsın bir süre sonra kendinden geçtiğini, araçta bulunan benzini şahsın üzerine döküp maktulü yaktıklarını, ardından maktulü orada bırakıp ...’ya gelip ... Camii yakınlarında aracı park ettiklerini, sanık ...’un inceleme dışı sanık ...’i arayıp çağırdığını ve araca binip evine gittiklerini, şahsı yakmadan önce üzerinde bulunan kimlik, ruhsat, anahtar, cüzdan ve telefonu aldıklarını, bunları sobada yaktıklarını, daha sonra olayın anlaşılmaması için aralarında anlaşarak ayrıldıklarını, sabaha doğru sanık ...’un aracın yerinde kamera olabilir diyerek aradığını, sanık ... ve inceleme dışı sanık ...’in aracın yerini değiştirmeden önce aracı temizliklerini, hatta aracın benzini ve yağı bittiği için onlara yağ ve benzin aldıklarını, temizlik bittikten sonra da sanık ... ile birlikte evlere gittiklerini, kendisinin aracı alıp ... yolunda yolun sağına bıraktığını, sonra sanık ...’un aracıyla eve döndüklerini, sanık ...’un yanından ayrılmadan önce aracın çalındığına dair emniyete gitmesi gerektiğini kendisine söylediğini, bu sebeple şikâyetçi olmak için emniyete geldiğini ancak vicdan azabı duyduğu için olayı anlattığını, olay yerini net olarak hatırlamadığını, sanık ...’un daha iyi bildiğini beyan ettiği, sanık ...’un cesedin yerini gösterebileceğini söylediğinde yer gösterme işlemine başlandığının, sanık ...’un ... yolu kozak istikametinde ... Köyü’nü geçtikten sonra birkaç kilometre ileride yolun solunda tali bir yoldan yokuş yukarı çıkıldığında gösterdiği yerde yanmış vaziyette bir cesedin bulunduğunun, sanık ...’un olayı nasıl gerçekleştirdiklerini anlattığının, bu anlatımların kayda alındığının ve ardından kayda son verildiğinin yazılı olduğu,

10.12.2017 tarihli olay yeri inceleme raporunda; ... ilçesi ... Yolu karayolunda ...’dan ... yönüne doğru gidilirken ... Köyü’nü geçtikten sonra sol tarafta bulunan toprak zeminli tali yoldan bir yamaca çıkıldığında ... Yolu'na yaklaşık 170 metre tali yola ise yaklaşık 35 metre mesafede ormanlık alan içinde çimenlik bir zeminde baş kısmı kuzeye bakan, yüzü ve vücudu soluna yatık, her iki kolu da vücuduna dik vaziyette, vücudun yere temas eden yerleri hariç diğer yerleri genel itibarıyla yanmış bulunan cesedin özellikle bağırsakları, cinsel organı ve bacak baldır ön kısımları ile üzerindeki kıyafetlerin yanmış vaziyette bulunduğunu, yanında kısmen yanmış bir urgan parçası bulunan yaklaşık 170 cm boyundaki, cesedin sırt orta kısmında iki adet; sağ kürek kemiği üzerinde bir adet; sol kürek kemiğinde bir adet; ense sağında iki adet; sol el bileği üzerinde bir adet; boğaz sağ yanında üç adet ve göğüs kafesi ortasında bir adet olmak üzere kesici delici alet izlerine benzer düzgün kenarlı kesimler ile çene alt kısmı ve sol alın kısmından başlayarak sol göz alt hizası yanına kadar uzanan bölgede açık yaraya rastlanıldığının; cesedin tüm tırnaklarından kan ile doku parçası örneklerinin alındığının,

12.12.2017 tarihli tutanakta; 09.12.2017 tarihinde saat 18.17 sıralarında ... numaralı telefondan polis ihbar hattını arayan bir erkek şahsın; "Harman yerinde kaza oldu, motora çarptı araba, yaralı var adamı aldı kaçırdılar, arabanın plakası yok!" dediğinin, saat 18.19 sıralarında ... numaralı telefondan polis ihbar hattını arayan bir diğer erkek şahsın ise; “Abi hastaneye acil motorla birini getirdiler mi acaba, bir bilgi alabilir miyiz hastaneden? Bizim burada kaza oldu ...’nde, tam kavşakta adamı zorla arabaya attılar dur ambulans çağıralım dedik zorla arabaya bindirdi kaçırdı adamı, hastaneye götürüyoruz dedi bırak dedik ambulans çağıralım araba önde plaka yok arkada plaka yok. Abi adam olay yerinde bir dakika kaldı kaçtı adamı baya bi sürükledi motoru, motor olay yerinde abi çarpılan kişi cami imamı, ben çarpılan kişiyi tanıyorum da çarpan kişiyi tanımıyorum abi hastaneye de bilgi verin adamı kaçırmış da olabilir!” şeklinde ihbarda bulunduğunun belirtildiği,

01.02.2018 tarihli otopsi raporunda; cesedin dış muayenesinde, yaygın karbonizasyon derecesinde yanık alanlar izlendiğinin, alın soldan göz lateraline kadar uzanan yara kenarları düzensiz, derinliği kemik dokuya uzanan künt travma ile oluşmuş, 8,5 x 1,5 cm lik laserasyon görüldüğünün alın sağ taraf, orta hatta, sol kaş üstünde ve burun kökünde künt travmatik alanlar olduğunun, sağ el sırtında 3x2 cm, elinin 3. ve 5. parmak PIF üzerinde 0,5 cm abrazyonların bulunduğunun, sol el 3. 5. parmak distal falanksta abrazyonlar tespit edildiğinin sağ uyluk proksimal ön kısım ve sağ inguinal bölgeyi içine alan bölgede kas ve derin yumuşak dokuyu ilgilendire açık yaraya rastlandığının lateral kenarları çentiklenmiş şekildeki bu yaranın kenarlarında vital bulgu olmadığının, söz konusu yaranın ölümden sonra dış ortamdaki hayvanların ısırması sonucu meydana gelmesinin mümkün olabileceğinin değerlendirildiğinin, vücutta baş, boyun, göğüs ve ellerde toplamda 22 adet kesici delici alet yaralanması bulunduğunun, kafa kaide kemiklerinin sağlam olduğunun, kişinin vücudunda; sağ meme başı medialde 4. kosta hizasında toraksa nafiz 1,5 cm, sternum sol kenarında 5. interkostal aralık hizasında toraksa nafiz 1,7 cm uzunluğunda, sırtta sağ skapular bölgede arka aksiller hat üzerinde toraksa nafiz 1,5 cm, sağ skapular bölgede toraksa nafiz 2 cm uzunluğunda, sol skapula hizasında toraksa nafiz 1,6 cm uzunluğunda kesici delici alet yaralanmalarının tek başına öldürü nitelikte olduklarının, diğer yaralanmaların öldürücü mahiyette olmadığının, vücut sıvılarında alkol veya uyuşturucu madde buluntusu olmadığının, kişinin ölümünün kesici delici alet yaralanmasına bağlı iç organ (akciğer – kalp) yaralanması ve iç kanama (hemotoraks) sonucu meydana gelmiş olduğunun bildirildiği,

Anlaşılmaktadır.

Tanık ... kollukta; kokoreç dükkânında çalışırken saat 18.15 civarında bir ses duyduğunu, üzerinde plaka olmayan bir aracın motosiklete çarparak sürüklediğini gördüğünü aracın sağ koltuğundan bir şahsın indiğini ve yerde yatan eli yüzü kan içindeki motosiklet sürücüsünü kolundan tutarak aracın arka koltuğuna bindirdiğini, "Ne oluyor?" diye sorduğunda şahsın "Görmüyor musun? Yaralıyı hastaneye götüreceğim!" dediğini,

İnceleme dışı sanık ... kollukta; maktulü 2015 yılında ... Camii'nde temizlik işine başladığından beri tanıdığını, iki senelik evli olduğunu, çocuklarının olmadığını, annesinin hamile olduğunu öğrendiklerini, bunun üzerine maktulün Facebook sitesi üzerinden ... ismiyle kendisi ile yazıştığını ve arkadaş olduklarını, bu süreçte bütün sıkıntılarını ve sırlarını öğrendiğini, sonra kendisine fotoğraflarını gönderdiğini ama fotoğrafların daha sonra ... isimli kişiye ait olduğunu öğrendiğini, bunu öğrenmesinin altı ay sürdüğünü, bu sahte hesapla yazışırlarken kendisinin de çocuğu olmadığını, ama ... isimli hocanın sayesinde yedi sene sonra çocuk sahibi olduklarını söylediğini, sonra telefon numarasını verdiğinde önceden de tanıdığı cami imamı olan maktul ile konuştuğunu, maktule her şeyi anlattığını, eşinin spermlerinin düşük olduğunu, bu nedenle çocuklarının olmadığını, çaresinin tüp bebek olduğunu söylediğini, ancak maktulün bu tedaviyi yaptırmadan önce kendisine gelmeleri gerektiğini, kasığına yazı yazıp beline ip bağlayacağını söylediğini, önceleri eşiyle birlikte maktule gittiklerini, sonra iki günde bir camiye Kur’an Kursuna gittiğini, bu sürecin bir ay sürdüğünü, sonra Kur’an Kursu hocasının değiştiğini ve maktulün kendisini kursa devam etmesi gerektiğini söylediğini, yalnız kaldıklarında kendisine iltifat etmeye başladığını ve çok beğendiğini söylediğini, beş ay boyunca sohbet ettiklerini, maktule duygusal olarak bağlandığını, bir yıl içinde toplam üç defa cinsel birliktelik yaşadıklarını, 2016 yılının Temmuz aylarında eşinin şüphelenmiş olabileceğinden bahisle kendisi ile görüşmeyi kestiklerini, bir süre görüşmediklerini, sonra 2017 yılının Şubat ayında Facebook’tan kendisine yazarak dükkâna gelmesini istediğini, gittiğinde maktulün dükkânda kendisine silah göstererek bu ilişkiyi kimseye anlatmaması konusunda kendisini tehdit ettiğini, sonra kamera olduğunu ve her şeyi kamera kaydına aldığını söylediğini, sonra bu olayı sanık ...'a anlattığını, sanık ...’un çok kızdığını, maktulün de kendisini sanık ...’tan kıskandığını, sanık ... hakkında kendisi ile birlikte olduğuna dair dedikodu çıktığını, eşinden boşanıp kimliklerini değiştirecekleri sırada bu olayı eşine de anlattığını, eşinin de çok sinirlendiğini, sonra eşine boşanmalarının sebebinin sanık ... olmadığını söylediğini, ardından sanık ... ile sanık ...’un konuştuklarını, ancak maktule ne yapacaklarını kendisine anlatmadıklarını, olaydan sonraki sabah saat 08.30 gibi polislerin eve geldiğini, maktulün öldürüldüğünü polislerden duyduğunu,

Cumhuriyet savcılığında; kolluk ifadesinden farklı ve ek olarak, olay günü sanık ...’un evine, eşi ... rahatsız olduğu için yemek hazırlamaya gittiğini, akşam saatlerinde ...’in çocukları banyo yaptırmaya gittiği sırada sanık ...’u aradığını, kısa süre konuşma olmadığını, sonra sanık ...’un kendisini arayarak arabanın arıza yaptığını ve su getirmesini istediğini, bulundukları yeri tarif ettiğini, sonra ... kendisine nereye gittiğini sorduğunda önce bir şey söylemediğini, ardından durumu anlattığını, sanık ...’un ... marka aracıyla yanına gittiğini, gittiği yerde sanıklar ... ve ...’un getirdiği suyu aracın kaputunu açıp içine boşalttıklarını, sanık ...’un yüzüne baktığında kan lekesi gördüğünü, eve gittikten sonra sanık ...’un sobada bir şeyler yaktığını, ağlayarak ne olduğunu sorduğunda; “Bir şey sorma sonra anlatırız!” dediklerini, sanık ...'dan boşanma sebebinin maktulün kendisini ondan soğutması olduğunu, yoksa eşinden ayrılmayacağını, boşandıktan sonra sanık ...’un evine onu sevdiği için sık sık gidip geldiğini, zaman zaman mesajlaştıklarını, sanık ... ile aralarında bir cinsel ilişki olmadığını, sanık ...’un kendisine maktule yaptıklarını itiraf ettireceğini söylediğini, maktul ile ilişkisini sanık ...’a sadece ayrılık sebebinin sanık ... olmadığını bilmesi için anlattığını, maktule bir şey yapmaları için kimseye bir şey demediğini, yardım da etmediğini,

Mahkemede; önceki beyanlarından farklı olarak, olay günü akşam sanık ...’u aradığında sanık ...’un arkasından bir ses gelmediğini, sonra olayı anlatmadığını, su istediğini ve tarif ettiği yere götürdüğünü, o sırada yüzlerinde bir kan lekesi görmediğini, ardından sanık ...’un evine gittiklerinde sanık ...’un yanaklarında kan lekesi gördüğünü, sanık ...’un evde kendisine “... saf bir çocuk, senin için elinden geleni yaptı, sen onunla barış!” dediğini, ama maktulün öldüğüne dair hiçbir şey söylemediklerini, sonra aralarında "Nasıl yaptık, sonuçta bir candı!" şeklinde konuştuklarını, oradan maktulü öldürdüklerini anladığını, sonra sanık ...’un evine ...’in yanına gittiğini, ...’e bir şey söylemediğini, sonra sanık ...’un inceleme dışı sanık ...’i arayarak arabayı temizlemeleri gerektiğini söylediğini, ele geçen cep telefonundan sanık ...’a gönderdiği mesajda “Ayakkabında koku olabilir!” şeklindeki ifadeyi neden yazdığını bilmediğini, savcılık ifadesinde sanık ...’u sevdiğini söylemiş ise de abi olarak sevdiğini anlatmak istediğini,

İfade etmişlerdir.

Sanık ...; maktulü mahallelerinin imamı olarak tanıdığını, eşi inceleme dışı sanık ... ile dört yıldır evli olduklarını ve çocuklarının olmadığını, son iki yıldır da sürekli tüp bebek için uğraştıklarını, ancak bir neticeye ulaşamadıklarını, bunun üzerine eşinin hocalara gitme yönünde bir fikir aldığını, 1,5 yıl kadar önce maktule gitmeye karar verdiklerini, sonra Kur’an kursuna gitmeye başladıklarını, gittiklerinde maktulün Arapça bir şeyler okuduğunu, bir müddet sonra eşi ile kendisini ayrı şekilde görüşmeye almaya başladığını, hatta bir gün eşinin uzanmasını istediğini ve kasık bölgesine eliyle bastırdığını, kendisi buna karşı çıksa da eşinin çocuk olmasını çok istediği için kendisini karışmaması için ikna ettiğini, sonra eşinin kasık bölgesine ip bağladığını, bundan sonra eşinin kendisi ile cinsel ilişkiye dahi girmek istemediğini, girse de çok soğuk davrandığını, bu ip olayından sonra da eşinin hocanın yanına hiçbir zaman kendisi ile birlikte gitmediğini, maktulün 15 Temmuz’da ise FETÖ nedeniyle görevinden uzaklaştırıldığını öğrendiğini, daha sonra eşinin kendisi ile mutlu olmadığını ve boşanmak istediğini söylediğini, bir gün kayınvalidesi ile birlikte çiçek satmak için ...’a gitme konusunda tartıştıklarını eve döndüklerinde ise boşanmaya karar verdiklerini, bir ay içinde de boşandıklarını, son zamanlarda eşinin sanık ...’un evine gidip geldiğini, boşanma davası için adliyede iken de “... abimle benim adımı çıkardılar, onunla benim hiçbir alakam yok, benim ... hoca ile ilişkim oldu, beni kandırdı” dediğini, sinirlenerek tokat atıp ayrıldığını sonra adliye dışında bir kafede buluşmak isteyince gittiğini, burada kendisine maktulün kanına girdiğini, bu nedenle kendisi ile ayrıldığını söylediğini, boşandıktan sonra da maktul ile arasında olup biten her şeyi anlatan uzun bir mesaj attığını, maktulün kendisini kandırarak 4-5 kez cinsel ilişkiye girdiğini, büyü yaptığını ve çıplak fotoğraflarının olduğunu söyleyip tehdit ettiğini, sanık ... abisi ile görüşmesini, onun kendisine her şeyi anlatacağını söylediğini, sanık ...’u aradığını ve kendisine aynı şeyleri anlattığını, sanık ...’un bu anlattıklarını eşi ...’in bilmediğini düşündüğünü çünkü eşi ile kendisini barıştırmak için elinden geleni yaptığını, sanık ... ile görüşmelerinde sürekli kendisine "Bu işi halledelim, hocayı konuşturalım" dediğini, suç tarihinden iki üç gün önce sanık ...’un kendisine mesaj attığını, sonra buluştuklarını, maktulü takip ettiğini, şu saatte girip şu saatte çıkıyor gibi bir şeyler söylediğini, 09.12.2017 tarihinde sabah erken işe gittiğini, sanık ...’un kendisine işe arabayla gitmesini söylediğini, işten çıkınca arabayla ...’ya geldiğini, eve gidip yemeğini yedikten sonra saat 17.15 sıralarında maktulün dükkanının oraya gelmesini istediğini, ... Market’in önüne arabayla gittiğini ve sanık ...’un orada olduğunu, sonra aracın plakalarını sökmesini istediğini, niye diye sorduğunda adamı konuşturacaklarını söylediğini, kendisinin plakaları söktüğünü, sanık ...’un aracın arka koltuğuna bindiğini, maktulün saat 18.10 sıralarında işten motorsikletiyle çıkınca kendisine arkadan “Takip et!” dediğini, önce “Fazla yaklaşma görmesin!” dediğini, sonra hızlanarak “Arkasından vur!” dediğini, motoruyla yolda giden maktule arkadan hızlanmadan çarptığını, maktulün yere düştüğünü, sanık ...’un araçtan inerek çevredekilere “Biz bu adamı hastaneye götürüyoruz!” dediğini ve arabaya bindirdiğini, aracı sürmeye devam ettiği sırada sanık ...’un arkada adama yumrukla vurmaya başladığını, maktule “Kansız şerefsiz seni yakalayacağımızı düşünmedin mi?” dediğini, sanık ...’un hastanenin oradan sola dönmesini istediğini, sonra ...yoluna döndüklerini, bu sırada heyecanla arkaya yumruk atmak istediği sırada bir aracın yanına çarparak arabasının aynasının kırıldığını, sonra ... tarafında aracın hararet yaptığını, sonra ... istikametine geri döndüklerini, sonra ... yolundan ayrılarak toprak bir yola girdiklerini, sanık ...’un söylediği yerde arabayı durdurduğunu, sonra araçtan maktulü indirdiğini, sanık ...’un maktule yumrukla vurmaya başladığını, maktulün “Ben bir şey yapmadım, ben onların iyi olmasını istiyordum!” dediğini, araçta geldikleri sırada sanık ...’un sürekli maktule vurması nedeniyle aracın arka koltuğunun ve sanık ...’un üstünün başının kan olduğunu, sonra sanık ...’un arabanın sol ön şoför koltuğunun altından bıçağı çıkardığını, bıçağı sanık ...’un getirdiğini, kendisine oraya koymasını söylediğini, sonra bıçağı maktule salladığını, neden yaptığını sorduğunda kendisine “Sen karışma git arabadan ipi al getir!” dediğini, ipin kendi arabasındaki urgan olduğunu, sanık ...’un maktulün arkasından tuttuğu sırada kendisinin de ellerini bağlamaya çalıştığını, bağlayamayınca ayaklarını bağladığını, maktulün direnecek gücü kalmadığını, bu sırada ses kaydı yapalım dediğini, ancak sanık ...’un telefon kayıt yapmıyor dediğini, sonra kendi telefonunu arabadan alıp getirdiği sırada sanık ...’un maktule bıçakla vurduğunu, maktulün bir şeyler anlatmaya başladığı sırada sanık ...’un “Bu adamı öldüreceğiz, yakacağız, kimse bunu öğrenmeyecek, ben bunu senin namusun ve şerefin için yapıyorum!” dediğini ve bıçağı son kez yerdeki maktulün kalbine doğru sapladığını, daha sonra iki üç gün önce arabaya bıraktığı benzin bidonunu getirmesini istediğini, arabadaki benzini sanık ...’un alıp koyduğunu, sonra benzini maktulün üzerine döktüğünü, kibriti yakmadan önce maktulün üzerindeki cep telefonu vs. şeyleri çıkarttığını, benzini dökmeden önce pantolonunu aşağı doğru sıyırdığını, sonra kibritle benzini yaktığını, arabaya bindiğini ve kendisine yürü dediğini, arabada giderken neden böyle bir şey yaptığını sorduğunu, ne olursa olsun eşi inceleme dışı sanık ...’i almayacağını onunla evlenmeyeceğini söylediğini, sanık ...’un ise kendisine "Benim onunla işim olmaz!" dediğini, sonra arabanın hararet yaptığını, arabayı ... Camiinin önüne bıraktıklarını, sanık ...’un inceleme dışı sanık ...’i arayarak su getirmesini istediğini, inceleme dışı sanık ...’in yanlarına sanık ...’un arabasıyla gelerek su getirdiğini, sonra sanık ...’un arabasıyla kendi evine geldiklerini, sanık ...’un “Hemen üstümüzü başımızı temizleyelim!” dediğini, sonra kıyafetlerini çıkardıklarını, inceleme dışı sanık ...’in sobayı yaktığını ve maktulün üzerinden çıkanları sobada yaktıklarını, sonra üçünün birlikte evden çıktıklarını, kendisini bırakmadıklarını, daha sonra sanık ...’un kendisini sigara aldıktan sonra bıraktığını, sonra mesaj atarak "Arabayı temizlememiz lazım!" dediğini, eşi ...’e ve inceleme dışı sanık ...’e arabayı temizlemelerini söylediğini, sonra sanık ...’un arabayı bıraktıkları yerde kamera olduğunu ve yerini değiştirmeleri gerektiğini ancak arabanın lastiğinin patladığını gördüklerini, arabayla kendisini evden aldığını, kendi aracının yanına gittiklerinde aracın yağını koyup arabaya benzin ilave ettiklerini, sonra ... istikametine doğru kendi aracını yol kenarında bir yere park edip bıraktıklarını, kendisini eve bıraktıktan sonra sanık ...’un mesaj atarak yarın sabah polislere arabasının çalındığı yönünde ifade vermesini istediğini, sabah olunca da emniyete gidip konuştukları gibi ifade verdiğini, ancak polislerin bir şahsın kaçırıldığını söylemesi üzerine vicdanen rahatsız olduğu için yaşananları anlattığını, küçükken zihinsel engellilerin okuduğu bir okulda okuduğunu, hatta özürlü raporu ve kimlik kartı olduğunu,

Sanık ...; ... İlkokulunda kaloriferci olarak çalıştığını, evli ve iki çocuklu olduğunu, akrabası ve sanık ...’un eşi olan inceleme dışı sanık ...’in yaklaşık 1 ay önce yani boşanmalarına yakın bir tarihte maktulün kendisine yaptıklarını anlattığını, maktulün kendisini kandırarak tecavüz ettiğini boşandıktan sonra evine geldiğinde anlattığını, önce kendisi ile ilgili dedikodular ortaya çıktığından neden boşandığını sorduğunu, inceleme dışı sanık ...’in kendisine; çocukları olmadığı için yaklaşık bir buçuk yıldır gittikleri maktulün önceleri sanık ... ile birlikte kendisini okuyup üflediğini, ancak sonra sanık ...’un gelmesini istemediğini, sonra tek başına gitmeye başladığını, bu süreçte yaşadıklarını kendisine bölüm bölüm anlattığını, maktulün önce “Sen kadın gibi kadınsın!” sonraları “Seninle evleneceğim, seni seviyorum!" gibi sözlerle inceleme dışı sanık ...’i kandırıp birlikte olduğunu, bu süreçte toplamda 3-4 kere birlikte olduklarını anlattığını, sonra inceleme dışı sanık ...’i kendisinden de kıskanmaya başladığını, sonraları maktulün eşinin şüphelenmeye başlaması nedeniyle inceleme dışı sanık ...’e “Sen artık sıkıntılı olmaya başladın!” dediğini, bu anlattıklarını anne babasına anlatmasını, eğer olmazsa eşine anlatmasını istediğini, mahkeme sürecinde bir gün hükümet konağındaki adliyeye gittiklerinde inceleme dışı sanık ...’in kendisine anlattıklarını eşi sanık ...’a da anlattığını, hatta bir kafede oturduklarını ve sanık ...’un kendisine "Sen çoluk çocuk sahibisin, bu konuda bana yardım et, bir cinayet olursa da ben üzerime alırım!" dediğini, ancak inceleme dışı sanık ... ile sanık ... arasında geçen konuşmaların ne olduğunu bilmediğini, suç tarihinde sanık ...’un kendisi ile telefonda konuştuğunu, sonra ... Market önünde buluştuklarını, sanık ...’un kendisine maktul konusunda ne yapacaklarını sorduğunu, o anda maktulün motorsikleti ile önlerinden geçtiğini gördüklerinde bir anda öfkelenerek arkadan takibe başladıklarını, motorun fren yaptığını ve aniden arkadan çarptıklarını, maktulün yere düştüğünü, sonra çevreden bir kokoreççinin geldiğini, kendisinin maktulü hastaneye götüreceklerini söylediğini ve arabaya bindirdiğini, o sırada aracın plakasının takılı olduğunu belki kaza ile düşmüş olabileceğini, aracın arka koltuğunda iken kendisinin maktüle 3-5 yumruk vurduğunu, "Nasıl kızın yaşında birine böyle bir şey yaparsın?" dediğini, maktulün bir şey yapmadığını söylediğini, itiraf etmesini istediğini, amaçlarının öldürmek olmadığını kendisine söylediğini, sonra sanık ...’un ... yoluna döndüğünü, oradan bir araca kazaen çarptığını ve ... istikametine geri döndüklerini, bir yerde araçtan indiklerini, sanık ...’un araçtan bir ip aldığını, kendisinin sanık ...’dan maktulü bağlamasını istediğini, çünkü ciddi olduklarını ve itiraf etmesini istediklerini anlamasını istediğini, o sırada kendisinin kaçmasın diye arkasından sarılarak durduğunu, sonra ayaklarını bağlayıp bağlamadıklarını hatırlamadığını, kendisinin araçtan bir bıçak çıkarttığını, bıçağı göstermesinin amacının itiraf etmesi olduğunu, sonra bıçağı aracın arka koltuğunun oraya koyduğunu, sanık ...’un sürekli; "Ben öldüreceğim!" dediğini, sonra bıçağı alıp maktule bıçakla vurmaya başladığını, birkaç kez sırtından vurduğunu gördüğünü, o sırada kendisinin kaçmaması için hocayı tuttuğunu ve korkutmak için "İtiraf et, öleceksin!" dediğini, sonra maktulün fenalaştığını, sanık ...’un kendisine "Kalbine vur iyice ölsün!" dediğini, kendisinin de kalbine doğru vurduğunu, yer gösterme işlemi sırasında sanık ...’un bıçak darbelerini vurmadığını söylemiş ise de sanık ...’a kızdığı için bıçağı kendisinin sapladığını söylemiş olabileceğini, sonra sanık ...’un arabasında daha önceden gördüğü benzin şişesini sanık ...’un arabadan çıkartıp maktulün üzerine döktüğünü, kibriti getirdiğini kendisinin de kibriti çaktığını, sonra arabayla olay yerinden uzaklaştıklarını, sanık ...’un evine gittiklerini, o sırada kimsenin evde olmadığını, maktulün üzerinden aldıkları malzemeleri sobada yaktıklarını, daha doğrusu birlikte gelirken aracın hararet yaptığını ve sanık ... ile birlikte inceleme dışı sanık ...’i aradıklarını, inceleme dışı sanık ...’in aracın bulunduğu ... Camii yanına geldiğini, sonra sanık ...’un evine gittiklerini ve üzerlerini temizleyip elbiselerini yıkadıklarını kuruduktan sonra giydiklerini, kendisinin veya sanık ...’un inceleme dışı sanık ...’e maktulün öldürülmesi ile ilgili bir şey söylemediklerini, sonra aracı temizlemeleri gerektiğini söylediğini, eşi ... ve inceleme dışı sanık ...’in aracı temizlediklerini, bundan sonra evlere gittiklerini, inceleme dışı sanık ...’in kanı gördüğünce ağlamaya başladığını, kendisinin sevdiği insanlara zarar geldiği için böyle bir şey yaptığını, amacının öldürmek olmadığını, pişman olduğunu,

Savunmuşlardır.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlığa İlişkin Görüşler

İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim Aydın, Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.).

Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.).

Bu düşünceden hareketle TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.

Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.

Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;

a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,

b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,

c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,

d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren TCK'dan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yer alan ağır tahrik – hafif tahrik ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.

Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.

Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.

Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan kuşkudan sanık yararlanır prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktule ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması halinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK'nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamında olayın anlaşılan gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu TCK’nın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlıklı 109. maddesinde;

"(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçun;

a) Silâhla,

b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,

f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.

(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması hâlinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.

(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.

Anılan maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli, ikinci fıkrasında; cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi nitelikli hâl olarak, üçüncü fıkrasında ise; suçun fıkrada altı bent olarak sayılan şekillerde gerçekleştirilmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü sınırlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında da; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.

Maddenin ikinci fıkrasında nitelikli hâl olarak sayılan cebir, kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle, onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zorlayıcı bir etki meydana getirilmesidir. Cebre maruz kalan kişi, bu fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır.

Tehdit, Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, "gözdağı verme" anlamına gelmekte olup bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması olanaklı olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterlidir.

Hile ise, söz, hareket veya diğer davranışlarla bir kişinin bilerek aldatılması ve yanıltılmasıdır. Hile ile kendisinde yanlış düşünce uyandırılan kişi belli bir davranışa sürüklenmekte ve buna zorlanmaktadır. Hilenin alıkoyma veya kaçırmaya yönelik olması gerekir. Ayrıca hile aldatıcı nitelikte de olmalıdır. Vaad ile hile birbirine karıştırılmamalıdır. Ancak mağdurun yaşı, tecrübesizliği, içinde bulunduğu korku ve endişe hali gibi nedenlerle esasen hür iradesi ile kabul etmeyeceği bir hususun vaad edilerek iradesinin kırılması durumunda hilenin varlığı kabul edilmelidir. Bu nedenle bir şeyin hile olup olmadığı her somut olaydaki koşullara göre değerlendirilmeli ve failin kandırılarak direncinin kırılıp kırılmadığı belirlenip sonuca ulaşılmalıdır.

Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması ve sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; "Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir." şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise, mağdurun hareket etme ya da yer değiştirme özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir.

Fail, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yönelik fiili, doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanarak gerçekleştirilebilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.

Suçun manevi unsuru; failin, mağduru şahsi özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanunun metni ve ruhundan anlaşılacağı üzere, TCK'nın 109. maddesinde öncekine benzer biçimde düzenlenmiş olan bu suçun temel biçimi bakımından saik (özel kast) aranmamıştır. Nitekim bu görüş öğretide (Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Çetin Özek-Sahir Erman, İstanbul 1994, s. 130; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ayhan Önder, 4. Bası, İstanbul 1994, s. 31; Teorik ve Pratik Ceza Hukuku, Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-... Önok, 11. Baskı, Ankara, 2014, s.440-441; Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Emin Artuk-Ahmet Gökcen-A. Caner Yenidünya, 14. Baskı, Ankara, 2014, s.303) ve yargısal kararlarda da (Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 gün ve 110-161, 23.01.2007 gün ve 275-9, 03.12.2002 gün ve 288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir.

Öte yandan, hürriyetten yoksun kılma suçunun oluşabilmesi açısından geçmesi gereken süre konusunda TCK’da herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Ancak, hürriyetten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerir ve fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesini gerektirir. Bu bakımdan, her olayda sürenin, hem fail hem mağdur açısından kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliğini taşıyıp taşımadığının, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilerek belirlenmesi gerekir. Dolayısıyla suçun oluşumu açısından önceden bir zaman uzunluğunun belirlenmesi mümkün değildir.

Hürriyetten yoksun kılma süresi konusunda öğretide de; “Türk Hukukunda kişiyi hürriyetinden yoksun kılmanın süresinin kısa veya uzun olmasının suça etkisi yoktur. Mağdurun bir yere gitmek veya bir yerde kalmak serbestisi ortadan kaldırıldığında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşur. Bununla birlikte failin gerçekleştirdiği eylemin belirli bir önemi olması gerekir. Nitekim birini bir an için tutma bu suçu oluşturmaz. Engellemenin suçu oluşturacak ağırlıkta olup olmadığını somut olayın durumuna göre hâkim takdir eder” (... Emin Artuk-Ahmet Gökcen-A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 14. Baskı, Ankara, 2014, s. 292.), "Failin cinsel saldırı fiilini işlediği süre dışında da mağdurun özgürlüğünü kısıtlaması halinde faile ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ceza verilecektir." (Veli Özer Özbek-... Nihat Kanbur-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 8. Baskı, Ankara, 2015, s. 337.), "Bu suçla birlikte kişi özgürlüğünden yoksun bırakma da söz konusu ise failin ayrıca bu suçtan dolayı da cezalandırılması ve suçun cinsel amaçla işlenmesi nedeniyle de cezanın artırılması gerekir." (Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-... Önok, Teorik ve Pratik Ceza Hukuku, 11. Baskı, Ankara, 2014, s.345.) şeklindeki görüşlere yer verilmek suretiyle, cinsel saldırı suçunu işleyen sanığın unsurlarının bulunması halinde ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da cezalandırılması gerektiği kabul edilmiştir.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Sanık ... ile inceleme dışı sanık ...’in 04.07.2013’te evlendikleri, çocukları olmadığı için doktora gittikleri ancak bir sonuç elde edememeleri nedeniyle tüp bebek tedavisine başladıkları, daha sonra adı geçen inceleme dışı sanığın internet üzerinden bir kadınla tanıştığı ve bu kadının kendisinin de çocukları olmadığını ancak mahallelerinin imamı olan maktul ... Hoca'ya gittikten sonra çocuk sahibi olduğunu söyleyerek inceleme dışı sanık ...’e de maktule gitmesini tavsiye ettiği, inceleme dışı sanık ...’in internette tanıştığı kadının fotoğraflarından hareketle sonradan maktulün de sözleri üzerine bu kadının maktulün kendisi olduğunu anladığı, suç tarihinden geriye dönük bir buçuk iki yıl içinde inceleme dışı sanık ...’in önceleri eşi sanık ... ile birlikte maktule gitmeye başladıkları, maktulün önce bir şeyler okuyup üflediği, bir süre sonra inceleme dışı sanık ...’in karnına ve kasık bölgesine bastırıp bir ip bağladığı, ilerleyen süreçte eşi sanık ...’un artık gelmemesini inceleme dışı sanık ...’in tek başına gelmesini istediği, maktulün inceleme dışı sanık ... ile Kur’an kursunda buluştuğu ve yalnız kaldıklarında ona iltifat etmeye başladığı, ilerleyen beş ay boyunca sohbetlerinin ilerlediği, inceleme dışı sanık ...’in maktule duygusal yakınlık hissettiği ve ilki arabada olmak üzere toplamda üç kez cinsel birliktelik yaşadıkları, maktulün 2016 yılı Temmuz ayında FETÖ üyeliği suçlamasıyla işten uzaklaştırıldığı, bu sıralarda inceleme dışı sanık ...’in sanık ...’a mutsuz olduğunu ve ayrılmak istediğini söylediği, ancak maktulün inceleme dışı sanık ...’e eşinin de bu durumdan şüphelendiğini söyleyerek görüşmeyi kestiği, maktulün 2017 yılı Şubat ayında inceleme dışı sanık ...’e internetten yazı yazarak yanına gelmesini söylediği, inceleme dışı sanık ...'in buluşma yerine gittiğinde maktulün eşinin de orada olduğu, ancak maktulün yalnızken kendisine herşeyi kamera kaydına aldığını söyleyerek aralarındaki ilişkiyi kimseye anlatmaması için tehdit ettiği, inceleme dışı sanık ...’in maktul ile olan ilişkisini sanık ...'a anlattığı, bu sıralarda inceleme dışı sanık ...’in akrabası sanık ... ile aralarında bir ilişki olduğuna dair dedikoduların çıkmaya başladığı, sanık ... ile inceleme dışı sanık ...’in anlaşmalı olarak 28.11.2017 tarihinde kesinleşen kararla boşandıkları, boşanma kararını tebliğ almak için adliyeye gittiklerinde inceleme dışı sanık ...'in eşi sanık ...’a; maktulün kendisine yaptıklarından bahsettiği ve boşanmalarının sebebinin sanık ... olmadığını söylediği, sanık ...’un inceleme dışı sanık ...’e kızarak tokat attığı, inceleme dışı sanık ...’in başından geçenleri isterse sanık ... ile konuşarak da doğrulayabileceğini sanık ...’a söylediği, sanık ...’un da boşandıktan sonra sanık ... ile görüşerek eşi ...’in başına gelenleri sanık ...’un daha önceden öğrendiğini anladığı, sanık ...’un sanık ...’a; inceleme dışı sanık ...’in bir suçu olmadığını, kandırıldığını, maktulün yaptıklarını önce itiraf ettirip sonra da cezalandırılmasını sağlamak istediğini ve sanık ...’un namusunun kendi namusu olduğunu, maktulü konuşturmaları gerektiğini söylediği, sanık ...’un eşi inceleme dışı sanık ... ve sanık ...’a güvenerek maktulü bir yere kaçırıp herşeyi anlattırıp sesini kayda alma fikrini kabul ettiği, suç tarihinden kısa bir süre önce sanık ...’un maktulü evlerinin sokağında durdurup birşeyler konuştuğu, sanık ...’un eşi inceleme dışı sanık ... ile tekrar barışmak istediğini maktule ilettiği ve kendisi için bir büyü yapmasını istediği, ancak maktulün bu işi yapacak kişinin gösterdiği kahvehanede oturan bir hoca olduğunu söyleyip daha sonra buluşmak için sanık ...’dan uzaklaştığı ve sonra da maktulle sanık ...’un bir daha karşılaşmadıkları, suç tarihine kadar sanıklar ... ve ...’un uygun bir zaman kolladıkları ve maktulü sürekli takip ettikleri, suç tarihi olan 09.12.2017 tarihinde saat 17.15 sıralarında sanık ...’un sanık ...’u arayarak maktulün iş yerinin karşısındaki ... Market’e gelmesini istediği, sanık ...’un kendi adına kayıtlı ... marka aracıyla buluşma yerine geldiği, sanık ...’un dosyadaki kamera kayıtlarından da anlaşılacağı üzere aracın plakalarını söktüğü, maktulün saat 18.10 sıralarında iş yerinden motorsikletiyle çıktığı, sanıklar ... ve ...’un araçla maktulü takip etmeye başladıkları, ... Caddesi ile ... Caddesi kesişimindeki kavşakta sanık ...’un kullandığı araçla maktulün sürdüğü motorsikletin arkasından hızla çarpıp maktulü yere düşürdüğü ve bir dakika gibi kısa bir süre içinde arka koltuktan inen sanık ...’un koluna girdiği maktulü aracın arka koltuğuna bindirdiği ve olay yerine gelen çevredeki esnafa “Hastaneye götürüyoruz!” dediği, sanık ...’un aracı önce hastane yoluna doğru sürdüğü, bu sırada sanık ...’un maktule vurmaya başlayarak “Kansız şerefsiz, seni yakalayacağımızı düşünmedin mi?” ve “Kızın yaşındaki birine nasıl böyle bir şey yaparsın?” şeklinde sözlerle bağırdığı, sanık ...’un da sinirlenerek önce aracın sağ dikiz aynasını yol kenarında bir araca vurarak kırdığı, daha sonra aracıyla ... Yolu'na döndüğü, burada bir süre ilerleyip kimsenin olmadığı ormanlık bir alanda toprak yola girdikleri, araçtan indirdikleri maktulün direnmesini ve kaçmasını engellemek maksadıyla ayaklarını bağladıkları, ardından sanık ...’un vücudunun farklı yerlerine bıçakla vurduğu maktulden inceleme dışı sanık ...’e yaptıklarını itiraf etmesini istediği, bu sırada sanık ...’un da maktule birkaç kez vurduğu, maktulün artık takadinin kalmadığı ve bayılacak gibi olacağı anda sanık ...’un, suçunu itiraf etmemesinden artan öfkesinden kaynaklı olarak yerde can çekişen maktulün kalbine doğru bıçakla son bir darbe daha vurduğu, daha sonra sanık ...’un maktulün pantolonunu sıyırdığı ve araçtaki sopayı sanık ...’dan istediği ancak sanık ...’un bunu kabul etmediği, maktulün cansız hâlde yattığını gören sanık ...’un bu kez aracın bagajındaki benzin bidonundaki benzini maktulün üzerine dökerek yakmaları gerektiğini sanık ...’a söylediği, sanık ...’un da bidonu getirdiği ve maktulün cesedini yakarak olay yerinden ayrıldıkları, daha sonra aracın hararet yaptığı, bir cami kenarında sanıkların eşleri inceleme dışı sanık ... ve ...’in su koydukları aracı temizledikleri, akabinde sanık ...’un aracı ... Yolu kenarında terk edip uzaklaştığı, ertesi sabah sanık ...’un karakola giderek aracının çalındığını söylemeye çalıştığı sırada heyecana kapılarak maktulü nasıl öldürdüklerini ve cesedi nereye bıraktıklarını anlatması üzerine sanık ... ile inceleme dışı sanık ...’in de yakalandıkları, adli tıp raporuna göre maktulün kesici delici alet yaralanmasına bağlı iç organ (kalp-akciğer) yaralanması ve iç kanama sonucu hayatını kaybettiği hususunda İlk Derece Mahkemesi ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık teşkil eden hususların iki ayrı başlık altında değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.

1.Sanık ...’ın maktule yönelik gerçekleştirdiği nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemleri nedeniyle kurulan mahkûmiyet hükümlerinde, TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı

Sanık ...’un, maktulü konuşturmak isteyip bunu başaramamasına rağmen, maktulü öldürmeye yönelik eylemini gerçekleştirme kararını, eski eşi inceleme dışı sanık ...’in kendisine ve sanık ...’a anlattıklarına inanmak suretiyle içinde bulunduğu ruhsal durumun bir tepkisi olarak aldığı ve maktulün öldürülmesindeki saikin maktulle inceleme dışı sanık ...'in cinsel yolla birlikte olmalarının yarattığı öfke olduğu, sanık ...'un maktule yönelik eylemlerinin inceleme dışı sanık ...’in anlattığı olaydan bağımsız ve sırf öldürme kastını ortaya çıkaran başka bir nedenden ileri gelmediği, dolayısıyla adı geçen sanığın eylemini içinde bulunduğu kızgınlık sonucu yaptığına dair ikrar içeren savunmasının kabul edilmesi gerektiği, dolayısıyla sanık ...'un hem hürriyeti tehdit hemde öldürme eylemini, evli olduğu süreçte eşine yönelen ve maktulden kaynaklanan haksız davranışın yarattığı öfke ve şiddetli elemin etkisi altında işlediği, açıklanan nedenlerle sanık ... lehine haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının oluştuğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, İlk Derece Mahkemesince sanık ... hakkında verilen direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin Özel Daire bozmasına uygun şekilde haksız tahrik hükmünün uygulanmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

2. Sanıklar ... ve ...’in maktule yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri sırada, kasten öldürme suçunun işlenmesinde kullanılan bıçağın kullanılıp kullanılmadığının ve TCK’nın 109/3-a maddesinin uygulanma koşullarının hükmün gerekçesinde yasal ve yeterli bir biçimde tartışılıp tartışılmadığının belirlenmesine yönelik olarak ise;

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun nitelikli hâlinin düzenlendiği TCK’nın 109/2. maddesinin uygulanması bakımından cebir, tehdit veya hilenin, suçun işlenmesine başlanması veya işlendiği sırada kullanılması yeterlidir. TCK'nın 109/3-a maddesinde yazılı suçun silahla işlenmesi şeklindeki artırım sebebinin uygulanması için ise anılan suçu oluşturan eylemin cebir, tehdit veya hilenin yanı sıra bu suçun işlenmesini kolaylaştıran bir silahla işlenmesi gerekmektedir.

Somut olayda sanıkların, maktulün hürriyetini; bıçağı kullanmaya başladıkları anda değil, araçla arkadan motosikletine çarpıp düşmesini sağlayarak, yani fiziksel bir zor (cebir) kullanmak suretiyle kısıtlamaya başladıkları ve eylem süresince kullandıkları bıçakla maktulü öldürdükleri açıktır.

Suçun işlenmesi sırasında maktule ilk defa ne zaman gösterildiği tam olarak belirlenemeyen bıçağın, hürriyeti tahdit eylemi sırasında kullanılıp kullanılmadığının hükmün gerekçesinde kanun koyucunun aradığı anlamda yasal ve yeterli bir şekilde tartışılıp tartışılmadığının ve sanıklar hakkında TCK'nın 109/3-a maddesindeki artırım sebebinin uygulanması şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine gelince;

İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün TCK'nın 109/3-a maddesinin uygulanmasına yönelik gerekçesinde; sanıkların suça konu bıçağı, kullandıkları araçla motosikletine arkadan çarpıp yere düşürdükleri ve hastaneye götürme bahanesiyle araca bindirdikleri maktulün kaçmasını, direnmesini veya yardım istemesini engellemek amacıyla kullandıkları hususuna yer verilmiştir. Dolayısıyla hükmün, TCK'nın 109/3-a maddesinde yazılı artırım sebebine dair yasal ve yeterli bir gerekçe içerdiği görülmektedir.

Sanıkların, kullandıkları araçla motosikletine arkadan çarpmak suretiyle yere düşürdükleri maktulü, hastaneye götüreceklerini söyleyip araca bindirerek ormanlık bir alana götürdükleri, burada ellerini ve ayaklarını bağlayıp, neticeten 22 ayrı yerinden bıçaklayarak öldürdükleri, dosyadaki deliller ve adli tıp raporuyla sabittir. Sanıklar ... ve ...’un, ölüm neticesi meydana gelmeden önce motosikletine arkadan çarpıp maktulün yaralanmasına yol açmaları şeklindeki cebir içeren eylemlerinin TCK'nın 109/2. maddesinde yazılı nitelikli hâli oluşturduğu, öte yandan sanıkların bindirdikleri araçta ve götürdükleri ormanlık alanda maktule yönelik bıçak ve ip kullanmak suretiyle eylemlerine devam ettikleri, dolayısıyla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlendiği sırada suça konu bıçağı silah olarak kullandıkları da tartışmasızdır. Maktulün öldürülme şekli ve sebebi gözetildiğinde suça konu bıçağın, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun en başında veya işlendiği süreçte kullanılmış olması bir farklılık arz etmemektedir. Sanıkların maktule yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturan eylemlerinin en başında bıçağı kullanmadıklarının kabulü durumunda dahi; motosikletine arkadan çarptıkları maktulü yere düşürmek amacıyla kullandıkları otomobilin, tıpkı temadi eden hürriyeti tahdit eylemi sırasında kullandıkları tartışmasız olan bıçak gibi suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kullanılan bir silah mahiyetinde değerlendirilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır. Tüm bu nedenlerle sanıklar hakkında; TCK’nın 109/3-a maddesinde yazılı suçun silahla işlenmesi şeklindeki artırım sebebinin uygulanma şartlarının somut olay açısından gerçekleştiği ve bu husustaki direnme gerekçesinin isabetli olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin, sanıkların işledikleri nitelikli kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin gerekçesinin isabetli olduğuna ve kanun koyucunun aradığı anlamda yasal ve yeterli gerekçe içerdiğine karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yerel Mahkemece sanık ...'a yüklenen nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları bakımından TCK'nın 29.maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığına yönelik direnme gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA, sanıklar ... ve ...'e yüklenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından aynı Kanun'un 109.maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinin uygulanma koşullarının gerçekleştiğine ilişkin direnme gerekçesinin ise İSABETLİ, YASAL VE YETERLİ OLDUĞUNA,

2- Bergama Ağır Ceza Mahkemesinin 17.03.2022 tarihli ve 346-77 sayılı kararıyla; sanık ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan direnme kararına konu mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin ESASTAN REDDİNE, sanık ... hakkında nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin ise; sanığın suça konu eylemleri TCK'nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik altında işlediğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

3- Dosyanın, CMK'nın 304/2. maddesi uyarınca gereği için kararı veren Bergama Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.