"İçtihat Metni"
DİRENME-TUTUKLU
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 638-646
I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanıkların nitelikli kasten öldürme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37/1.maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 82/1-a-j, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise TCK'nın 37/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 109/2, 109/3-b, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.05.2016 tarihli ve 428-271 sayılı, nitelikli kasten öldürme suçu açısından resen temyize tabi hükümlerin, sanık ... ve müdafii, sanık ... ve müdafii, sanık ... ve ... müdafileri, sanıklar ... ve ... müdafii ile katılanlar vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyası inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 24.06.2019 tarih ve 2759-3327 sayı ile; "…Ceza Genel Kurulunun 20.10.2009 gün ve 2009/1-85/242 sayılı kararında açıklandığı üzere; aynı suçların şerikleri olarak yargılanan sanıklardan birisinin savunulmasının diğer sanık yönünden savunmada zafiyet yarattığı durumlarda sanıklar arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğunun kabulü gerektiğinden; aralarında menfaat çatışması bulunan sanıklar ..., ... ve Memet ...’in savunmalarının ayrı ayrı müdafiler yerine aynı müdafii tarafından yapılması suretiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 38/1. ve 5271 sayılı CMK’nın 152. maddelerine aykırı davranılması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesince 21.01.2020 tarih ve 424-31 sayı ile; sanıkların nitelikli kasten öldürme suçundan TCK'nın 37 ve 38. maddesi göndermesiyle aynı Kanun'un 82/1-a-j, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise TCK’nın 37. ve 38. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 109/2, 109/3-b, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin nitelikli kasten öldürme suçundan resen temyize tabi olan hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyası inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.10.2021 tarih ve 3074-13008 sayı ile;
"...2) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında maktul ...'e karşı nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde;
a-Dosya içeriğine göre; sanıklar ... ve ...'nin kardeşleri olan İsmail'in öldürülmesi olayı ile ilgili olarak maktulün de içinde bulunduğu bir kısım sanıklar hakkında Van 1. Ağır Ceza Mahkemesince yargılama yapıldığı, her ne kadar maktul hakkında silahla tehdit suçundan kovuşturma yapılıyorsa da; sanıklar ... ve ... ile yanında bulunan diğer sanıklar ..., ..., ... ve ...'un İsmail'in öldürülmesi eyleminde maktulü de fail olarak kabul ettikleri, bu nedenle sanıkların maktule yönelik olarak kan gütme saikiyle hareket ettiklerinin kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmasına rağmen suç vasfında yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde sanıklar hakkında TCK'nin 82/1-j maddesiyle uygulamalar yapılması,
b-Van 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.05.2014 tarih, 2012/271Esas ve 2014/252 Karar sayılı dosyasında, maktul ... ...'in sanıklar ... ve ...'in kardeşi olduğu anlaşılmakla, maktulden sanıklara yönelen ve haksız hareket teşkil eden eylemin ulaştığı boyut gözetilerek, sanık ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve nitelikli kasten öldürme suçlarından TCK’nin 29. maddesi uyarınca asgari orana yakın düzeyde indirim yapılması yerine yazılı şekilde indirim yapılmayarak hükümler kurulması suretiyle fazla ceza tayini,
c-Eyleme asli fail olarak katıldığı kabul edilen sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından hükümler kurulurken, yalnızca TCK'nin 37.maddesi delaletiyle kararlar verilmesi yerine 38.maddesi delaletiyle de kararlar verilmesi suretiyle çelişkiler yaratılması,
d-Eyleme azmettiren olarak katıldığı kabul edilen sanık ... hakkında nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından hükümler kurulurken, yalnızca TCK'nin 38.maddesi delaletiyle kararlar verilmesi yerine 37.maddesi delaletiyle de kararlar verilmesi suretiyle çelişkiler yaratılması," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesi 23.12.2021 tarih ve 638-646 sayı ile; "Sanık ...'in azmettirmesi ve yönlendirmesi ile maktulün kaçırılacağı ve öldürüleceği şeklindeki eylemden bilgisi olan diğer sanıkların iş bölümünde aldıkları görevleri ne maksatla yaptıkları bilgisine sahip olarak ve başlangıçtan beri eylem ve fikir birliği içerisinde hareket etmek suretiyle yardım ederek suç iştirak ettikleri, böylece sanıkların asli fail olarak işledikleri sabit olan eylemleri ile daha önce öldürülen ... ...'in kardeşi olan ... ve ...'in azmettirmesi ile İstanbul'a gelen ... ve ...'nın burada sanıklar ... ve ... ile buluşup bu sanıkların kalmakta olduğu eve yerleştikleri, bir süre sonra sanıklardan ...'nın eski eşi olan ve Ankara da bulunan Sanık ...'i yine sanık ... aracılığı ile Ankara'dan alıp İstanbul' a getirdikleri aralarında yaptıkları plan gereğince önce sanık ... adına bir araç kiraladıkları, Şile'ye giderek keşif yapıp maktulü öldürüp gömecekleri yeri belirledikten sonra mezar kazdıkları. Plan doğrultusunda ...'in maktulu tuzağa düşüre bilmek için telefonla ona mesaj çekip, telefon da ederek buluşmaya ikna ettiği, olay günü maktul sanık ... tarafından belirlenen buluşma noktasına gelince araç içinde bulunan ve durumu izleyen sanıklar ... ve ...'nın araçtan inerek sopa ile maktule vurup yere düşürdükleri, ilaçlı pamuk tutarak bayılttıkları ve olay mahalline gelmiş oldukları, aracın içine aldıkları, sanık ... tarafından kullanılan bu araç ile maktulü daha önceden mezar kazdıkları Şile ilçesindeki ormanlık alana götürürlerken sanıklardan ...'in yolu kontrol etmek için bir motorsiklet ile bu aracın önünden gittiği, kazılan yere gelinince Sanıklar ... ve ...'nın maktulü araçtan indirerek götürüp ele geçirilemeyen bıçak ile birden çok darbe vurarak öldürüp daha önceden kazmış oldukları yere gömdükleri bu sırada diğer sanıkların uzakta beklediği ve akabinde tüm sanıkların hep birlikte Ankara'ya giderek sanık ... ile sanık ... ayrılmış iken buluşarak eylemlerini tamamladıkları olayı sanıklar ... ve ...'in Van Ağır Ceza Mahkemesi kararından anlaşıldığı üzere kardeşlerinin öldürülmelerinin intikamını almak amacı ile planlayarak gerçekleştirdikleri, sanıklar ... ve ... daha önceden yaptıkları planı 17.04.2015 tarihi itibariyle diğer sanıkları ayarlayarak uygulamaya koyup 20.04.2015 tarihinde gerçekleştirmeleri ile kan gütme saiki ile hareket ederken, maktulü öldürmeyi tasarladıkları, böylece sanıkların eylem ve fikir birliği içerisinde hareket ederek, tasarlayarak ve kan gütme saiki ile zor kullanarak kaçırıp hürriyetinden yoksun bıraktıkları maktul ... ...'yi öldürmek eylemleri ile,sanık ...'nin azmettirmek sureti ile, sanıklar ..., ..., ... ..., ..., ...'un birden fazla kişiyle, cebir, şiddet kullanmak sureti ile hürriyetten yoksun bırakma ve kangütmek sureti ile tasarlayarak kasten öldürme suçlarını işledikleri kanaatine varılmakla, cezalandırılmalarına karar verilmiştir." gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetlerine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanık ... ve müdafii, sanık ... ve müdafii, sanık ... ve müdafii, sanık ... ve müdafii ile sanıklar ... ve ... müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.07.2022 tarihli ve 29078 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 11.05.2023 tarih ve 7846-3052 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İnceleme dışı sanık Memet ... hakkında nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına azmettirmeden verilen beraat hükümleri Özel Dairenin 04.10.2021 tarihli ve 3074-13008 sayılı düzeltilerek onama kararı ile kesinleşmiş olup temyizin ve direnmenin kapsamına göre inceleme sanıklar hakkında nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanıklar hakkında TCK’nın 82/1-j bendinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının,
2-Sanıkların nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına iştiraklerinin hangi nitelikte olduğunun,
3- Sanıklar ... ve ... hakkında TCK’nın 29. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, gerçekleştiği sonucuna ulaşılması hâlinde ise haksız tahrik nedeniyle yapılması gereken indirim oranının,
Belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklar ... ve ...'in kardeşleri olan ...'in 09.07.2012 tarihinde öldürülmesi olayı ile ilgili olarak Van 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamanın sanıkları arasında yer alan maktulün de silahla tehdit suçundan mahkûm edildiği, bu olay sebebiyle maktule husumet besleyen sanıklar ... ve ...'in İstanbul'da olduğunu tespit ettikleri maktulü öldürmeye karar verdikleri, bu kapsamda sanık ...'in arkadaşı olan sanık ... ile birlikte 14.05.2015 tarihinde Şahinbey ilçesinden İstanbul'a gittiği, bu arada sanık ...'nın arkadaşı olan sanık ... ile görüşen sanıklar ... ve ...'nın, sanıklar ... ve ...'in birlikte yaşadıkları Göztepe'deki evde kalmaya başladıkları, kiralık araca ihtiyacı olduğunu söyleyen sanık ...'nın 17.04.2015 tarihinde sanık ... ile birlikte suçta kullanılmak üzere Eminönü'nden Hyundai i20 marka bir araç kiraladığı, araç kiralama sözleşmesinin sanık ... adına yapıldığı, aynı gün sanıklar ..., ..., ... ve ...'in keşif yapmak amacıyla Şile ilçesinde bulunan ormanlık bir alana gittikleri, 18.04.2015 tarihinde maktulün kendilerinden şüphelenip kaçmasının engellenmesi ve kaçırılması planlanan yere getirilmesinin temini için kullanılmak üzere sanık ...'nın eski eşi olan sanık ...'i İstanbul'a getirmeye karar verdikleri, bu doğrultuda sanık ...'nın uçakla Ankara'ya gidip aynı gün sanık ...'i yanına alarak sanıklar ... ve ...'in İstanbul'daki evlerine getirdiği, 19.04.2015 tarihinde sanıklar ... ve ...'nın, sanık ...'a nalburdan kazma ve kürek aldırtarak daha önce keşif yaptıkları Şile'deki ormanlık alana gittikleri ve maktulü gömecekleri yeri kazdıktan sonra İstanbul'a döndükleri, yapılan plana istinaden sanık ...'in mesaj atmak ve telefonla görüşmek suretiyle maktulle iletişim kurduğu ve buluşma noktasına gelmesi konusunda maktulü ikna ettiği, buluşma yerinde sanık ...'in, motosikleti ile maktulün geldiğini görebileceği bir noktada beklemeye başladığı, diğer sanıkların ise buluşma noktasına yakın bir yerdeki araç içerisinde bekledikleri, 20.04.2015 tarihinde saat 23.00 sıralarında maktulün buluşma noktasına gelmesi üzerine araç içerisinde bulunan sanıklar ... ve ...'nın indikleri sanık ...'nın elindeki sopayla maktulün kafasına vurduğu, sanık ...'in ise yere düşen maktulü eterli pamuk kullanarak bayılttığı ve adı geçen sanıkların, maktulü olay mahalline gelmiş oldukları aracın içerisine aldıkları, ardından sanık ... tarafından kullanılan araçla maktulü, daha önceden kazdıkları Şile ilçesindeki ormanlık alana götürmek üzere yola çıktıkları, sanık ...'in bu sırada yolu kontrol etmek için motosikleti ile söz konusu aracın önünden gittiği, kazılan yere geldiklerinde sanıklar ... ve ...'nın maktulü araçtan indirip sürükleyerek ele geçirilemeyen bir bıçakla çok sayıda vurmak suretiyle öldürdükleri ve kazdıkları yere gömdükleri, bu sırada diğer sanıkların aksi ispatlanamayan savunmalarına göre beş yüz metre uzakta bekledikleri, sanıklar ... ve ...'nın, maktulün montunu ve olayda kullandıkları bıçağı yanlarına alarak kendilerini bekleyen diğer sanıkların yanına döndükleri, hep birlikte İstanbul'a gelen sanıklardan ... ve ...'in, iş yerlerindeki sobada maktule ait montu yaktıkları, akabinde hep birlikte araca binerek sanık ...'in kullandığı araçla Ankara'ya doğru yola çıktıkları, bu esnada sanık ...'in, diğer sanıklara cep telefonlarını kapattırdığı, sanıklar ..., ... ve ... Ankara'da kalırken sanıklar ... ve ...'in İstanbul'a döndükleri ve kiralanan aracı yıkatıp teslim ettikleri, Ankara'da sanık ... ile buluşan sanıklar ... ve ...'nın Gaziantep'e döndükleri, maktulün gece gelmemesi ve telefonunun kapalı olması nedeniyle 21.04.2015 tarihinde kardeşi olan katılan ...'in kayıp müracaatında bulunduğu, bunun üzerine başlatılan soruşturma kapsamında maktulün kullanmış olduğu telefon hattının HTS kayıtlarının incelemesi suretiyle tespit edilen sanıkların 06.09.2015-07.09.2015 tarihlerinde yapılan eş zamanlı operasyonlarla yakalandıkları, sanıklar ... ve ...'in yer göstermesi ile 07.09.2015 tarihinde maktule ait olduğu anlaşılan kemiklerin bulunduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
IV. GEREKÇE
A. Sanıklar hakkında TCK'nın 82/1-j bendinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı
1. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
TCK’nun "Nitelikli hâller" başlıklı 82. maddesinde;
"(1) Kasten öldürme suçunun;
j) Kan gütmek saikiyle,
...İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde tasarlayarak öldürme, kasten öldürme suçunun nitelikli hâlleri arasında sayılmıştır.
765 sayılı TCK'nın 450. maddesine, 15.07.1953 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı Kanun ile 10. fıkra olarak eklenen kan gütme saiki ise, TCK'nın 82. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendinde, kasten öldürme suçunun nitelikli hâllerinden biri olarak düzenlenmiştir. TCK'nın hem 82.maddesinin metninde hem de gerekçesinde kan gütme saiki kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır.
Öğretide de benimsenen ve hâlen uygulanma şartları bulunan Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.06.2013 tarihli ve 1564-281 sayılı, 04.05.1999 tarihli ve 91-93 sayılı, 25.03.1997 tarihli ve 25-61 sayılı, 11.06.1996 tarihli ve 105-130 sayılı, 14.10.1991 tarihli ve 230-264 sayılı, 11.03.1991 tarihli ve 36-76 sayılı ile 18 .02.1991 tarihli ve 1-41 sayılı kararları ile kasten öldürme suçlarına ilişkin hükümlerin temyiz incelemesini yapan Özel Dairenin yerleşik kararlarında kabul edildiği üzere kan gütme; failin, daha önce öldürülen bir kimsenin intikamını almak için ilk olayın doğurduğu elem ve infial geçtikten sonra, suçlunun mensubu bulunduğu gruptan birisini veya suçluyu öldürmesi hâlinde söz konusu olur.
Sözlük anlamı sevk eden, götüren olarak açıklanan saik; ceza hukuku açısından failin eyleme geçmesine etken olan neden veya nedenlerdir. Kanunun suç unsuru veya nitelikli hâl olarak kabul ettiği durumlarda saike itibar edilmelidir.
Kasten öldürme suçunun kan gütme saiki ile işlendiğinin kabulü için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir:
a- Olaya neden olan önceki olay, ölümle sonuçlanmış olmalıdır.
b- Fail, önceki suçun failini veya onun mensubu bulunduğu grup ya da aileden birisini, öç alma duygusuyla ve bir görev bilinciyle öldürmelidir.
c- İlk öldürülen ile ikinci suçun faili arasında kan hısımlığı şart olmayıp, suçun münhasıran kan gütme saiki ile işlenmesi yeterlidir.
d- İlk öldürme olayı ile ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir süre geçmeli, bu süre içinde fail, ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınarak geleneklerin etkisiyle bir görevi yerine getirme istek ve bilinciyle hareket etmelidir.
Kasten öldürme suçunun kan gütme saikiyle işlendiğinin kabulü için ilk öldürme olayı ile ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir sürenin geçmesi gerektiği kural olarak kabul edilmiş ise de, Ceza Genel Kurulunun 12.11.1973 tarihli ve 321-688 sayılı kararında, ikinci öldürme fiilinin mağdurunun ilk öldürme fiilinin faili değil de onun bir yakını olması hâlinde, iki öldürme olayı arasında çok kısa bir zaman geçmiş olsa dahi, kan gütme saikiyle hareket edildiğinin kabulü gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Fail, münhasıran kan gütme saiki ile değil, başka sebepler nedeniyle suçu işlediğinde, bu nitelikli hâlin uygulanması mümkün değildir. Failin, eylemi gerçekleştirmesinin bir başka sebebe bağlanamadığı, münhasıran kan gütme saiki ve görev bilinci ile kasten öldürme suçunu işlediği hâllerde ise kan gütme saiki ile öldürme gündeme gelecektir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Kan gütme saikinden söz edilebilmesi için failin daha önce öldürülen bir kimsenin intikamını almak amacıyla ilk olayın doğurduğu eylemin infiali geçtikten sonra geleneklerin etkisi veya bir görevi yerine getirme isteğiyle suçlunun mensup olduğu aile veya gruptan birinin öldürülmesi gerektiği, Özel Dairenin yerleşmiş içtihatlarına göre önceki öldürme suçuna fail, yardım eden veya azmettiren olarak iştirak edenlere karşı gerçekleştirilen öldürme eylemlerinin kan gütme saikiyle işlenmiş sayılmayacağı, bu bağlamda sanıklar ... ve ...'in kardeşleri olan ...'in 09.07.2012 tarihinde öldürülmesi olayıyla ilgili olarak maktulün de aralarında bulunduğu bazı şahıslar hakkında kamu davası açıldığı, Van 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sırasında maktulün eyleminin silahla tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilse de sanıklar ... ve ... ile kendileriyle birlikte hareket eden diğer sanıkların söz konusu olaydan maktulü de sorumlu tuttuklarının anlaşıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; maktulün ...'in öldürülmesi eylemine dâhil olmaması şartının belirtilen şekilde gerçekleşmemesi sebebiyle sanıklar hakkında TCK'nın 82/1-j maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
B. Sanık ...'nin nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına iştirakinin bulunup bulunmadığı, bulunduğunun kabul edilmesi hâlinde ise TCK'nın 38. maddesi uyarınca azmettiren mi yoksa aynı Kanun'un 39. maddesi gereğince yardım eden olarak mı sorumlu tutulması gerektiği
1. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna ilişkin Görüşler
TCK'da, 765 sayılı Kanun'daki asli iştirak-feri iştirak ayrımı terk edilerek suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayırımı öngörülmüş ve azmettirme, yardım etme ile birlikte şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
"Azmettirme", TCK'nın 38. maddesinde;
"(1) Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
(2) Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme hâlinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi hâlinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz.
(3) Azmettirenin belli olmaması hâlinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hâllerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir." şeklinde düzenlenmiştir.
Azmettirme, belli bir suç işleme hususunda henüz bir düşüncesi olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasıdır. Eğer kişi daha önceden suçu işlemeye karar vermiş ise bu takdirde azmettirme değil, artık aynı Kanun'un 39/2. maddesi kapsamında manevi yardım söz konusu olacaktır. Azmettiren konumundaki kişinin kasten hareket etmesi gerekir. Bu kastın, failde belli bir suçu işleme konusunda karar oluşturmayı, suçun bu kişi tarafından işlenmesi hususunu ve azmettirilen suçun kanuni tanımındaki unsurlarını kapsaması gerekli olmasına karşın, eylemin yer ve zamanı ile işleniş tarzına ilişkin ayrıntıların belirlenmesine gerek yoktur.
Öte yandan amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Kardeşi olan ...'in öldürülmesinden dolayı maktule husumet besleyen sanık ...'nin, kardeşi olan diğer sanık ... ile birlikte maktulün öldürülmesine karar verdiği, bu hususta yaptığı plan doğrultusunda diğer sanıkları nasıl davranmaları ve ne şekilde gizlenmeleri gerektiği konusunda organize ettiği, bu bağlamda her ne kadar sanık ..., maktulün kaçırıldığı döneme denk gelen 20.04.2015 tarihinin öncesi ve sonrasında tüp bebek tedavisi yaptırmak amacıyla Ankara'da bulunduğunu, maktulün öldürülmesi olayından haberdar olmadığını ve kendi kullanımında bulunduğu ikrarla sabit olan 0541 270 .. .. ve 0535 054 .. .. numaralı hatların diğer sanıklar tarafından kullanılan veya irtibat hâlinde bulunulan telefon hatlarıyla aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin tesadüf olduğunu savunmuş ise de; sanığın dosyaya sunduğu tedavi evrakından tüp bebek tedavisi amacıyla söz konusu tarihten yaklaşık bir yıl önce Ankara'da bulunduğunun belirlenmesi, sanık ...'nin kullandığını reddettiği ve sanık ...'in kullanımındaki 0539 549 .. .., sanık ...'in kullanımındaki 0506 996 .. .. ve sanık ...'nın kullanımındaki 0543 339 .. .. numaralı telefon hatlarıyla olay anı, öncesi ve sonrasında yoğun bir şekilde irtibat hâlinde bulunan 0537 898 .. .. numaralı telefon hattının, sanık ... tarafından kullanıldığı sabit olan cep telefon hatlarıyla Gaziantep-Ankara arasındaki güzergâhta aynı baz istasyonlarından sinyal alması ve sanık ... ile Gölbaşı'nda görüştükten sonra diğer sanıkların kontrolündeki telefon hatlarının talimat doğrultusunda kullanıma kapatılması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanık ...'nin savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu ve maktule yönelik nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına iştirakinin, TCK'nın 38. maddesi uyarınca azmettirme kapsamında kaldığı kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu üyesi; sanık ...'nin maktule yönelik nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına iştirakinin bulunmadığı,
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurul üyesi ise; sanık ...'nin maktule yönelik nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına iştirakinin TCK'nın 39. maddesi uyarınca yardım eden niteliğinde olduğu,
Görüşleriyle karşı oy kullanmışlardır:
C. Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'in nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına iştiraklerinin niteliği
1. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
TCK'da suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayrımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
Kanun’un 37. maddesindeki;
"(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır" şeklindeki hüküm ile maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Kanun’da suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı fail konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rollerinin ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır.
"Yardım etme" ise TCK'nın 39. maddesinde;
"(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak" şeklinde,
"Bağlılık kuralı" da aynı Kanun'un 40. maddesinde;
"(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir." biçiminde,
Düzenlenmiştir.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına şerik denilmekte olup TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden TCK'nın 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak,
Olarak sayılmıştır.
2- Manevi yardım ise;
a) Suç işlemeye teşvik etmek,
b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek,
Şeklinde belirtilmiştir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Maktulün öldürülmesi konusunda yapılan plan doğrultusunda fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden sanıklardan ..., ..., ... ve ...'un bu amaçla kiralanan aracın içerisinde sokak arasında, sanık ...'in ise motosikleti ile sanık ... tarafından ayarlanan maktulle buluşma noktasını görebilecek bir noktada beklemeye başladıkları, bekleme esnasında sanık ...'in maktule mesaj yazmaya devam ettiği, maktulün buluşma yerine gelmesi üzerine bekleyen araçtan inen sanıklar ... ve ...'nın telefonla mesaj yazmakta olan maktule arkadan yaklaştıkları, sanık ...'nın elindeki sopa ile maktulün kafasına vurduğu, sanık ...'in ise elindeki eterli bezi ağzına bastırdığı maktulü hareketsiz hâle getirdiği, adı geçen sanıkların maktulü sürükleyip aracın arka kısmına bindirdikleri, maktulün bir yanına sanık ...'in, diğer yanına ise sanık ...'nın oturdukları, ön tarafta ise aracı kullanan sanık ... ile sanık ...'in bulundukları, maktulün etkisiz hâle getirilip araca alındığını gören sanık ...'in de motosikleti ile harekete geçtiği ve adı geçen diğer sanıkların bulunduğu araca öncülük yaptığı, bu şekilde yaklaşık bir saat yolculuk yaptıktan sonra sanıkların Şile'deki ormanlık alana ulaştıkları eylemle ilgili olarak tümü birlikte alınan suç işleme kararı doğrultusunda hareket eden ve maktulün kaçırılması eyleminin icrasında önemli rol üstlenip katkıda bulunan sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'in böylelikle fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna TCK'nın 37. maddesi kapsamında müşterek fail sıfatıyla katıldıkları,
İstanbul'da olduğunu tespit ettikleri maktulü öldürmek amacıyla yaptıkları plan doğrultusunda 14.04.2015 tarihinde Şahinbey ilçesinden İstanbul'a gelen sanıklar ... ve ...'nın, sanıklar ... ve ...'in evinde kaldıkları, sanık ...'a bu amaçla araç kiralattıkları, maktulün kendilerinden şüphelenip kaçmaması ve yakalayabilecekleri bir yere getirtilmesinde kendilerine yardımcı olması için sanık ...'nın eski eşi sanık ...'in Ankara'dan İstanbul'a getirtilmesini sağladıkları, sanık ...'un kullandığı araç ile olaydan önce maktulü götürecekleri yer konusunda keşif yaptıkları, bir gün sonra ise keşif yaptıkları yerde sanıklar ... ve ...'nın maktulü gömecekleri yeri kazdıkları, maktulün etkisiz hâle getirilip Şile'deki ormanlık alana taşınmasından sonra olay yerinde bulunan diğer sanıkların ormanlık alanın yaklaşık beş yüz metre uzağında bekledikleri sırada, sanıklar ... ve ...'nın maktulü kollarından sürükleyerek götürdükleri ormanlık alanda öldürdükleri ve daha önceden hazırladıkları yere gömerek diğer sanıkların yanlarına gittikleri birlikte değerlendirildiğinde; fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurarak maktulün öldürülmesi suçunu birlikte işleyen sanıklar ... ve ...'nın TCK'nın 37. maddesi kapsamında müşterek fail sıfatıyla sorumlu tutulmaları gerektiği,
Sanık ...'un, sanıklar ..., ... ve ...'in olaydan önce sanık ... ile birlikte oturdukları evde kalmalarına izin vermesi, olayda kullanılan aracı sanık ... ile birlikte kendi adına kiralaması, olaydan bir gün önce sanıklar ... ve ...'nın isteği ile kazma ve kürek alması, söz konusu aracı olaydan önce, olay sırasında ve olaydan sonra kullanmak ve kiralık aracı tekrar teslim etmek suretiyle suçun icrası sırasında ve sonrasında yardımda bulunmak suretiyle maktulün nitelikli kasten öldürülmesi eylemine TCK'nın 39/2. maddesi kapsamında yardım eden sıfatıyla iştirak ettiği,
Yapılan plan doğrultusunda maktulün etkisiz hâle getirilmesinden sonra sanık ... tarafından kiralanan araca alınmasının ardından sanık ...'in, yolu kontrol etmek için motosikleti ile maktulün Şile ilçesindeki ormanlık alana taşındığı araca öncülük etmek ve maktulün sanıklar ... ve ... tarafından öldürülmesinin ardından olay yerinde bulunan diğer sanıkları uzaklaştırmak suretiyle suçun icrasından önce ve sonra yardımda bulunarak maktulün nitelikli kasten öldürülmesi eylemine TCK'nın 39/2-c maddesi uyarınca yardım eden sıfatıyla dâhil olduğu,
Sanık ...'in ise yapılan plan doğrultusunda diğer sanıkların bulunduğu yere herhangi bir şeyden şüphelenmeden gelmesini sağlamak amacıyla olay öncesinde kullandığı telefonla mesaj atıp konuşarak maktulü buluşmaya ikna ettiği ve kaçırıldığı yere gelmesini sağladığı anlaşılmakla, suçun icrasından önce yardımda bulunmak suretiyle maktulün nitelikli kasten öldürülmesi eylemine TCK'nın 39/2-c maddesi gereğince yardım eden sıfatıyla iştirak ettiği,
Kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık ...'in maktule yönelik nitelikli kasten öldürme suçuna müşterek fail olarak katıldığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
D. Sanıklar ... ve ... hakkında TCK'nın 29. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, gerekleştiği sonucuna ulaşılması hâlinde haksız tahrik nedeniyle yapılması gereken indirim oranının ne olması gerektiği
1. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Tahrik kelimesi, sözlüklerde hareket hâlinde olmayan bir şeyi harekete geçirme, kımıldatma, kışkırtma olarak tanımlanmıştır (Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğü, Kubbealtı Lugati).
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim Aydın, Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14).
Bu düşünceden hareketle TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
TCK'da, 765 sayılı Kanun'da yer alan ağır – hafif tahrik ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun yek diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
TCK'da, 765 sayılı TCK'da yer alan ağır – hafif tahrik ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere tahrik nedeniyle yapılacak indirim oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları göz önüne alınıp değerlendirilmesi, eğer haksız hareket bu özellikleri itibarıyla yoğun ve önemli boyutlara ulaşmışsa ancak bu takdirde haksız tahrikin ağır ve şiddetli olduğu kabul edilmelidir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Van 1. Ağır Ceza Mahkemesinin kesinleşen 21.05.2014 tarihli ve 271-252 sayılı kararında da belirtildiği üzere ...'in 09.07.2012 tarihinde öldürülmesi olayında, silahla tehdit suçundan da olsa maktulün de mahkûm olması, bu durumun ...'in kardeşleri olan sanıklar ... ve ... üzerinde öfke ve şiddetli eleme yol açtığında kuşku bulunmaması, aradan geçen önemli sayılabilecek zaman diliminde dahi sanıkların söz konusu olayın psikolojik etkisi altında kaldıklarının ve anılan ruhsal durumun tepkisi olarak maktule yönelik suçları işlediklerinin kabul edilmesinin gerekmesi karşısında; sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları bakımından TCK'nın 29. maddesi uyarınca haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluştuğu, bununla birlikte maktulün ...'in öldürülmesinde oynadığı rol itibarıyla haksız hareketin ulaştığı boyut da dikkate alındığında haksız tahrik nedeniyle asgari düzeyde indirim yapılması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin; sanıklar hakkında maktule yönelik nitelikli kasten öldürme suçu bakımından TCK'nın 82/1-j. maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığının, sanık ...'nin nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına azmettiren, sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'in kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna müşterek fail, sanıklar ... ve ...'nın nitelikli kasten öldürme suçunda müşterek fail, sanıklar ..., ... ve ...'in ise nitelikli kasten öldürme suçuna yardım eden sıfatıyla iştirak ettiklerinin ve sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarında asgari oranda haksız tahrik indirim oranının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle,
1-İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesinin direnme gerekçelerinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.12.2021 tarihli ve 638-646 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin; sanıklar hakkında maktule yönelik nitelikli kasten öldürme suçu bakımından TCK'nın 82/1-j. maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığının, sanık ...'nin nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına azmettiren, sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'in kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna müşterek fail, sanıklar ... ve ...'nın nitelikli kasten öldürme suçunda müşterek fail, sanıklar ..., ... ve ...'in ise nitelikli kasten öldürme suçuna yardım eden sıfatıyla iştirak ettiklerinin ve sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarında asgari oranda haksız tahrik indirim oranının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.02.2024 tarihinde yapılan müzakere sanıkların nitelikli kasten öldürme suçunda TCK'nın 82/1-j. maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığı, sanıklar ... ve ...'nın nitelikli kasten öldürme suçuna müşterek fail, sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'in kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna müşterek fail, sanıklar ... ve ...'in nitelikli kasten öldürme suçuna yardım eden olarak iştirak ettiklerine ve sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları bakımından asgari oranda haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğine ilişkin uyuşmazlıklar bakımından oy birliğiyle, diğer uyuşmazlık konuları bakımından ise oy çokluğuyla karar verildi.