Logo

Ceza Genel Kurulu2023/433 E. 2023/566 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanık müdafisinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermemesi nedeniyle reddedilen temyiz kararına karşı yapılan itirazda, CMK’nın 295. maddesi uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin sunulması için ek süre verilmesi ve buna ilişkin ihtar yapılması gerekliliği ile sanığın cezaevi idaresine verdiği dilekçenin temyiz istemi niteliğinde olup olmadığı hususları.

Gerekçe ve Sonuç: Sanık müdafisine CMK 295/1 uyarınca tebligatta 7 günlük ek süre verilmediği ve ihtar yapılmadığı, ayrıca sanığın cezaevinden gönderdiği dilekçenin içeriğinin temyiz sebepleri içerdiği ve kanun yolunun belirlenmesindeki yanılgının başvuru hakkını ortadan kaldırmayacağı gözetilerek, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin ret kararı kaldırılarak dosyanın eksikliklerin giderilmesi ve temyiz incelemesinin yapılması için daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İtirazname No : 2018/64396

YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 1104-606

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/2, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 16 yıl hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise aynı Kanun'un 109/1, 109/3-f, 109/5, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.02.2018 tarihli ve 262-88 sayılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hüküm yönünden resen istinafa tabi olan hükümlerin, sanık müdafii tarafından da istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 22.05.2018 tarih ve 1104-606 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.10.2022 tarih ve 26300-9294 sayı ile; "5271 sayılı CMK'nın 294/1. maddesinde yer alan 'Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır' şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, sanık müdafisinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediği anlaşıldığından, vaki temyiz isteminin aynı Kanunun 298. maddesi uyarınca reddine," karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 02.02.2023 tarih ve 64396 sayı ile;

"...Bölge Adliye Mahkemesi kararında CMK'nın 295. maddesi gereğince temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde verilmesi gerektiğinin bildirilmediği ve bu hususun gerekçeli kararın tebliğinde de belirtilmediği belirlendiğinden Yüksek Daireniz kararına karşı 5271 sayılı CMK nın 308. maddesi uyarınca sanık lehine itiraz yasa yoluna başvurulması gerektiği değerlendirilmiştir.

İtiraz Nedenleri: Sanık müdafiine CMK.nın 295/1. maddesi uyarınca ihtarı içerir tebligatın yapıldığı tarihten itibaren 7 günlük yasal süre içinde ek gerekçeli temyiz dilekçesi sunmadığı takdirde temyiz talebinin reddedileceğine ilişkin ihtaratlı tebligatın yapılarak buna ilişkin evrakın dosyaya konulması için tevdii kararı verilmesine ilişkindir.

Ceza Genel Kurulunun 17/03/2021 tarih ve 2019/9. MD-554 Esas , 2021/117 Karar , 22/06/2021 tarih, 2020/14-457 Esas - 2021/301 Karar ve 21/09/2021 tarih, 2020/14-115 Esas ve 2021/412 Karar sayılı kararları nazara alındığında,

Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararında 5271 sayılı CMK.nın 295/1 maddesi uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde verilmesi gerektiğinin belirtilmemesi ve bu hususun sanık müdafine meşruhatlı tebligat ile de bildirilmemesinin hukuka aykırılık oluşturduğu," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 01.06.2023 tarih ve 2142-3749 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yokluğunda verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının 11.06.2018 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 12.06.2018 tarihinde sanık müdafii tarafından herhangi bir neden gösterilmeden temyiz edildiği anlaşılan dosyada CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin (7) gün içerisinde sunulabileceğine ilişkin ihtarda bulunulmasının zorunluluk arz edip etmediğinin belirlenmesine ilişkin olup sanık tarafından dosyaya sunulan 31.08.2018 tarihli dilekçenin temyiz istemi niteliği taşıyıp taşımadığının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca 21.07.2017 tarihli ve 13703-3008 sayılı iddianame ile; sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK'nın 103/2, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 16 yıl hapis, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise aynı Kanun'un 109/1, 109/3-f, 109/5, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verildiği,

Hükümlerin, sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedildiği,

Bölge Adliye Mahkemesi kararının kanun yolu bildirimi kısmının; "Kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Dairemize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt kâtibine beyanda bulunmak veyahut da İlk Derece Ceza Mahkemesi veya başka bir Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi aracılığıyla dilekçe gönderilmek, ilgilinin cezaevinde bulunması halinde ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak veya bu hususta bir dilekçe vermek suretiyle, Yargıtay ilgili Ceza Dairesi tarafından incelenmek ve CMK'nın 286/1. maddesi gereğince temyiz yolu açık olmak üzere, 22/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi." şeklinde olduğu,

Söz konusu kararın sanığa 09.09.2020 tarihinde, sanık müdafiine ise 11.06.2018 tarihinde tebliğ edildiği, Tebliğ-Tebellüğ belgesinde; "CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (7) gün içerisinde verilmesi gerektiği," yönünde herhangi bir ihtara yer verilmediği,

Sanık müdafiinin 12.06.2018 tarihinde söz konusu hükmü temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde; "Sayın Mahkemenin yukarıda numarası yazılı dosyasından verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması amacıyla süresi içinde temyiz kanun yoluna başvuruyoruz." şeklinde açıklamaların yer aldığı,

Özel Dairece yapılan inceleme sonucunda; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediğinden bahisle CMK'nın 298. maddesi uyarınca vaki temyiz talebinin reddine karar verildiği,

İlk Derece Mahkemesince 27.02.2018 tarihinde hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri çıkartılmasına karar verilen ve 26.08.2018 tarihinde tutuklanarak cezaevine alınan sanığın 31.08.2018 tarihli ve "Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına sunulmak üzere, Konu: İtiraz hk" başlıklı dilekçesinde özetle; hakkında yürütülen dosyayla ilgili itiraz hakkını kullanmak istediğini, asılsız ve yalan yanlış ifadeler nedeniyle kendisinin ve velayeti kendisinde bulunan on dört yaşındaki oğlunun mağdur duruma düşürüldüklerini, yurt müdürünün sıkıntıya düşmemek için ve katılan mağduru yurttan atmak kaygısıyla kendisini böyle bir iftiraya maruz bıraktığını, internet kafede yanına gelip giden katılan mağduru olayın öncesinde de tanıdığını, sadece kaçıp Isparta'ya gitmesini engelleyerek zorla yurda gönderdiğini, kolluk memurlarınca yapılan inceleme sonucunda hürriyetten yoksun kılma gibi bir durumun söz konusu olmadığının da anlaşıldığını, dosyanın incelenip hakkında verilen cezanın değerlendirilmesini ve mağduriyetinin giderilmesini talep ettiğini belirttiği,

Anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

Uyuşmazlık konularının sırasıyla ele alınmasında fayda bulunmaktadır.

I- Yokluğunda verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının 11.06.2018 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 12.06.2018 tarihinde sanık müdafii tarafından herhangi bir neden gösterilmeden temyiz edildiği anlaşılan dosyada CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin (7) gün içerisinde sunulabileceğine ilişkin ihtaratta bulunulmasının zorunlu olup olmadığı;

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Değerlendirmeler

Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından, kanun yoluna başvuru hakkının hukuki niteliği, temyiz başvuru usulü ve başvuru üzerine yapılacak işlemlerin ayrıntılı bir şekilde irdelenmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa’daki düzenlemeler ile CMK ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin kıyasen değerlendirilmesiyle temyiz denetiminin ne şekilde yapılacağına da değinilmesi gerekmektedir.

Anayasa'mızın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesinin ikinci fıkrası "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." hükmünü içermektedir.

İlk derece mahkemesinin hükümlerine karşı kanun yoluna başvuru hakkının sözleşme kapsamında korunması gereken bir hak olarak kabul edilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 7 No.lu protokolle gerçekleşmiştir. Protokol, 22.11.1984 tarihinde imzalanmış; 01.11.1988’de yürürlüğe girmiş; Türkiye Büyük Millet Meclisinde 25.03.2016 tarihinde onaylanarak iç hukukumuzun bir parçası hâline gelmiş bulunmaktadır. Protokol'ün "Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı" başlıklı 2. maddesi; "Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkum edilen her kişi, mahkumiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek bir mahkemeye yeniden inceletme hakkını haiz olacaktır. Bu hakkın kullanılması, kullanılabilme gerekçeleri de dahil olmak üzere, yasayla düzenlenir.

2. Bu hakkın kullanılması, yasada düzenlenmiş haliyle önem derecesi düşük suçlar bakımından ya da ilgilinin birinci derece mahkemesi olarak en yüksek mahkemede yargılandığı veya beraatini müteakip bunun temyiz edilmesi üzerine verilen mahkumiyet hallerinde istisnaya tabi tutulabilir." şeklinde düzenlenmiştir.

Anılan Protokol ile adil yargılama ilkesi kapsamında cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı kabul edilmiştir. Bu hakkın istisnaları ikinci fıkrada gösterilmiş olup kanunda düzenlenmiş hâliyle az önemli suçlar ya da ilgilinin birinci derece mahkemesi olarak en yüksek mahkemede yargılanması ve beraat kararının temyiz edilmesi sonrası verilen mahkûmiyet hâlleridir. Bazı görevlilerin özel yetki kuralları uyarınca Yargıtayda veya Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yargılanması hâlinde bu istisna uygulanabilecektir. Sözleşme'de istisna getirebilme olanağına rağmen iç hukukumuzda ilk derece olarak Yargıtayda yargılanacak kişiler bakımından verilen hükümlerin temyiz edilebileceği öngörülerek iki dereceli sistem benimsendiği anlaşılmaktadır. CMK'nın 231. maddesinin ikinci fıkrası; "Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.",

"Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesi;

"(1) Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.

(2) Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.",

"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddenin 6. fıkrası; "Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.",

"Eski hâle getirme" başlıklı 40. maddesi ise;

"(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.

(2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.",

Hükümlerini içermektedir.

Aynı Kanun'un "Temyiz istemi ve süresi" başlığını taşıyan 291. maddesi de;

"(1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.

(2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar." biçiminde kaleme alınmış iken,

7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle yapılan değişiklik ile;

"(1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.

(2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar." olarak güncel hâlini almıştır.

Yine CMK'nın "Temyiz başvurusunun içeriği" başlığını taşıyan 294. maddesinde;

"(1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.

(2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.",

"Temyiz gerekçesi" başlığını taşıyan 295. maddesinde ise;

"(1) Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.

(2) Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya müdafii tarafından imza edilerek verilir.

(3) Müdafii yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerekçesini açıklayabilir; tutanak hâkime onaylatılır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi hakkında 262 nci madde, tutuklu sanık hakkında ise 263 üncü madde hükümleri saklıdır."

Hususları yer almaktadır.

Bir kanun yolu başvurusunun esas yönünden merciince incelenmesi, Anayasa'nın 36. maddesinde yer bulan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında kalmaktadır.

Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesi "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." şeklindedir.

Öğretide de kanun yoluna başvurmanın bir insan hakkı olduğu ifade edilmiştir (Yenisey-Nuhoğlu, Ceza Muhakeme Hukuku, 4. Baskı, s. 838).

Görüldüğü üzere; temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına bağlıdır. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı da bu anlamda mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak ölçülülük ilkesi uyarınca sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması da gerekir.

Anayasal ve yasal nitelikteki söz konusu emredici düzenlemelerden anlaşılacağı üzere; Yargı mercilerince verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek açıklıkta taraflara bildirilmesi gerektiği şeklindeki düzenleme ile kanun koyucunun Anayasa’daki emredici düzenlemeye paralel şekilde ilgililerin kanun yolu başvurularında hak kayıpları ile sonuçlanabilecek yanılgıyı önlemek için ayrıntılı düzenleme yapmak ihtiyacını hissettiği görülmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması, hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet etmekte olduğu, bu bakımdan iç hukuktaki usullerin belirli ve öngörülebilir olması koşuluyla yargısal başvuruların birtakım kurallara tabi tutulmasının tek başına mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak değerlendirilemeyeceği ancak mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluğun ilgililere yüklenemeyeceği ve dava açma sürelerini düzenleyen karışık ve dağınık olan mevzuatın aşırı şekilci yorumunun mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceği kabul edilmiştir.

Süresi içinde vermiş olduğu dilekçeyle sebep göstermeksizin hükmü temyiz eden tarafın, temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya kararın kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde sunacağı dilekçeyle sebep bildirmesi gerekmektedir. Bu sürenin hak düşürücü veya düzenleyici nitelikte olduğu uygulamada ve doktrinde tartışmalıdır. Hukuki bir konuda kesin çizgilerle ayrışmış bir tartışma varsa ve yargı organları aynı konuda farklı sonuçlara varıyorlarsa taraflar açısından yasanın öngörülebilirliği ilkesinde sorun olduğu sonucuna ulaşılabilecektir. Nitekim CMUK’un yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay tarafından sebep içermeyen temyiz taleplerinin incelenmesine ilişkin yerleşik uygulama, sistemde değişiklik yapan ve istinaf mahkemelerini faaliyete geçiren CMK’nın uygulandığı ilk dönemlerde yanılgı hâli olarak makul görülebilecektir. Kaldı ki, aynı Kanun'un 291. maddesinin 1. fıkrasında 7 gün olan temyiz süresi, 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle yapılan değişiklik sonucu 15 gün olarak yeniden düzenlenmiş, CMK'nın 295. maddesinin 1. fıkrasında yer alan temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin verilmesine dair 7 günlük sürede ise herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Bu husus da, avukatlar da dâhil başvurucuların temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçeyi verebilecekleri süre konusunda yanılmalarını mümkün kılmaktadır.

Hukuk devleti olmanın sorumluluğu bağlamında verilen kararlar ile kurulan hükümlere karşı yasa yolları, şekli, süreleri ve sonuçlarının ilgililere açıkça bildirilmemesi veya eksik bildirilmesi hâlinde, yasal sürelerin tebligat tarihinden itibaren değil ancak öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı, öğrenme tarihi kesin olarak belirlenebilen hâller dışında taraf beyanının esas alınması gerekliliğinden hareketle, usulüne uygun sebep içeren dilekçe var ise bu kapsamda temyiz incelemesi yapılması, aksi hâlde ilgiliye yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yapılacak meşruhatlı tebligatla 7 günlük süre içinde yasal düzenlemeye uygun sebep bildirmemesi hâlinde sebep yokluğundan temyiz talebinin reddedileceği ihtar edilmeli, sonucuna göre esasa ilişkin temyiz incelemesi yapılıp yapılmayacağına karar verilmelidir.

Her ne kadar mesleği bir kamu hizmeti niteliğindeki avukatlık olan ve sanığın savunmasını üstlenen; savunma ve kanun yollarına başvuru için yeterli düzeyde hukuki bilgiye sahip olan müdafinin temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin verilmesi süresinin, temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde olduğunu bilmemesi düşünülemeyeceğinden, kanun yolu bildirimindeki bu eksiklik müdafi açısından bir yanılgı ve bu bağlamda hakkın kullanılması yönünde bir engel oluşturmayacağı söylenebilir ise de; açıklandığı üzere istinaf mahkemelerini faaliyete geçiren CMK ile CMUK’un yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay tarafından sebep içermeyen temyiz taleplerinin incelenmesine ilişkin yerleşik uygulama terk edilmiş, 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle yapılan değişiklik sonucu 7 gün olan temyiz süresi 15 gün olarak yeniden belirlenmiş ancak temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin sunulmasına ilişkin 7 günlük sürede bir değişikliğe gidilmemiş ve böylelikle kısmen karmaşık bir sistem kabul edilmiş olması nedenleriyle avukatlar da dâhil olmak üzere başvurucuların söz konusu sürede yanılmalarının mümkün olduğu kabul edilmelidir.

Bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için (7) günlük temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçe süresinin nasıl hesaplanması gerektiği üzerinde durulmalıdır.

I- Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yüzüne karşı açıklanmışsa;

a- On beş (15) günlük temyiz süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunan taraf, bu süre içerisinde temyiz nedeni bildirmemiş ise gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi (7) gün içerisinde temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçe vermelidir.

b- On beş (15) günlük temyiz süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunan taraf, bu süre içerisinde temyiz nedeni bildirmiş olsa dahi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi (7) gün içerisinde temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçe verebilir.

II- Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa;

a- Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren on beş (15) günlük temyiz süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunan taraf, bu süre içerisinde temyiz nedeni bildirmemiş ise temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden itibaren yedi (7) gün içerisinde temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçe vermelidir.

b- Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren on beş (15) günlük temyiz süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunan taraf, bu süre içerisinde temyiz nedeni bildirmiş olsa dahi temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden itibaren yedi (7) gün içerisinde temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçe verebilir.

III- Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yüzüne karşı açıklanmış ancak gerekçeli kararın tebliği on beş (15) günlük temyiz süresi içerisine rastlamışsa;

a- Temyiz süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunan taraf, temyiz nedeni bildirmemişse, temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçeyi, temyiz başvurusu için belirlenen süre içerisinde yahut bu sürenin bitmesinden itibaren yedi (7) gün içerisinde vermelidir.

b- Temyiz süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunan taraf, temyiz nedeni bildirmişse, temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçeyi, temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden itibaren yedi (7) gün içerisinde de verebilir.

B. Somut Olayda Hukuki Değerlendirme

Sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince çocuğun nitelikli cinsel istismarı ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, yokluğunda verilen bu kararın 11.06.2018 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine sanık müdafii tarafından 12.06.2018 tarihinde usul ve kanuna aykırı olan hükmün bozulması gerektiğine ilişkin temyiz dilekçesi verildiği, sanık müdafiine 11.06.2018 tarihinde yapılan tebligatta temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin verilmesine ilişkin (7) günlük sürenin belirtilmediği, ayrıca hükümde de CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (7) gün içerisinde verilmesi gerektiğinin bildirilmediği anlaşılan dosyada;

Hükümde CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya tebliğden itibaren (7) gün içerisinde verilmesi gerektiğine değinilmediği gibi bu hususun meşruhatlı tebligat ile de bildirilmediği dikkate alındığında; sanık müdafiine temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçe sunması için (7) günlük ek süre verilmesinin, meşruhatlı tebligatla 7 günlük süre içinde kanuni düzenlemeye uygun sebep bildirmemesi hâlinde sebep yokluğundan temyiz talebinin reddedileceği hususunda ihtaratta bulunulmasının zorunlu olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu uyuşmazlık konusu bakımından kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık müdafiine temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçe sunması için (7) günlük ek süre verilmesinin ve buna ilişkin ihtaratta bulunulmasının zorunlu olmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

II- Sanık tarafından dosyaya sunulan 31.08.2018 tarihli dilekçenin temyiz mahiyetinde olup olmadığı;

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Değerlendirmeler

Uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için CMK’nın konuya ilişkin "Kanun yolunun belirlenmesinde yanılma" başlıklı 264. maddesinin irdelenmesi gerekmektedir. Söz konusu maddede;

"1-Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciinin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.

2-Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderir." hükmüne yer verilmiştir.

Kanun yollarına başvuru hakkına sahip olanların bu haklarını kullanırken yanlışlık yapabilecekleri kanun koyucu tarafından da öngörülmüş, CMK'nın 264. maddesinde, kabul edilebilir bir başvuru olması koşuluyla, kanun yolunun veya merciin belirlenmesindeki yanılmanın, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı kuralı getirilmiştir. Örneğin; temyiz yoluna başvurulurken verilen dilekçede kanun yolunun adı itiraz olarak belirtilmiş veya başvurulan merci yanlış belirlenmişse, bu başvurular geçersiz sayılmayacaktır. Hemen belirtmek gerekir ki, böyle bir başvurunun kabul edilebilir, başka deyişle gerek başvuru sahibine gerekse başvuruya ilişkin yöntem ve süre gibi koşullara uygun bulunması lazımdır. Şayet kabul edilebilir bir başvuruda açıklanan yanılgılar söz konusu ise, başvurunun yapıldığı merciin 264. maddenin 2. fıkrası uyarınca başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie göndermesi gerekir. Ancak başvuru yapılan merci de yanılarak kendisini yetkili ve görevli sayıp karar vermişse, bu karar hukuken geçersizdir. Bu durumda, kanun yolu denetiminde asıl görevli ve yetkili bulunan merciin başvuruyu yeniden değerlendirmesi gerekir.

B. Somut Olayda Hukuki Değerlendirme

Sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince çocuğun nitelikli cinsel istismarı ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, bu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece sanık müdafiinin, dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediğinden bahisle temyiz isteminin reddine karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararının cezaevinde bulunan sanığa 09.09.2020 tarihinde tebliğ edildiği, UYAP kayıtlarına göre sanık tarafından 31.08.2018 tarihinde cezaevi idaresi aracılığıyla dosyaya sunulan bir sayfadan ibaret dilekçe başlığının; "Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına sunulmak üzere, Konu: İtiraz hk" şeklinde olduğu, dilekçe içeriğinde sanığın sübuta yönelik temyiz sebeplerini ileri sürdüğü anlaşılan olayda;

UYAP kayıtlarına göre Bölge Adliye Mahkemesince verilen 22.05.2018 tarihli karardan sonra sanığın 31.08.2018 tarihinde cezaevi idaresi aracılığıyla gönderdiği dilekçesinin içeriği itibarıyla hakkında verilen hükümlere yönelik temyiz istemi niteliği taşıması, sanığın dilekçesinin başlık kısmı her ne kadar "Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına sunulmak üzere, Konu: İtiraz hk" ise de CMK'nın 264. maddesindeki açık düzenleme uyarınca kanun yolunun veya merciin belirlenmesindeki yanılmanın, sanığın kabul edilebilir temyiz başvurusuna ilişkin haklarını ortadan kaldırmasının mümkün olmaması, bu itibarla müdafiine kararın tebliğiyle başlayan temyiz süresinden sonra ancak henüz kendisine tebligat yapılmadan önce sanık tarafından verilen dilekçede "temyiz" yerine "itiraz" ibaresine yer verilmiş ise de söz konusu dilekçenin öğrenme üzerine ve süresinde bir temyiz talebi olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu uyuşmazlık konusu bakımından da kabulüne karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 20.10.2022 tarih ve 26300-9294 sayılı ret kararının KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın, sanık tarafından dosyaya sunulan 31.08.2018 tarihli temyiz dilekçesi yönünden inceleme yapılması ve sanık müdafiine CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin (7) gün içerisinde sunulabileceğine, aksi hâlde gerekçe içermeyen temyiz talebinin reddedileceğine dair ihtarat içeren gerekçeli karar tebliğinin sağlanması için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık konusu bakımından oy çokluğuyla, ikinci uyuşmazlık konusu bakımından ise oy birliğiyle karar verildi.