"İçtihat Metni"
DİRENME
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 238-11
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 104/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi uyarınca da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin Sincan (Ankara Batı) 3. Ağır Ceza Mahkemesince 19.12.2013 tarih ve 12-110 sayı ile verilen kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediğinden bahisle dosyayı yeniden ele alan Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesince 07.06.2016 tarih ve 66-231 sayı ile hükmün açıklanarak sanığın TCK’nın 104/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.
Hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 28.01.2021 tarih ve 10809-616 sayı ile; "Sanığın eyleminin suç tarihi itibarıyla lehine olup 6545 sayılı Kanun değişikliğinden önceki 5237 sayılı TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturup öngörülen cezanın üst sınırının iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektirmesi ve mahkemece mahkûmiyet hükmü kurulmasının ardından 17.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun'la yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesindeki basit yargılama usulüne dair kanuni düzenlemeden sonra 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1/c bendine yönelik olarak 19.08.2020 günlü, 31218 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarih ve 2020/16 Esas-2020/33 sayılı Kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan 'kovuşturma evresine geçilmiş' ibaresinin, aynı bentte yer alan 'basit yargılama usulü' yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmesi karşısında, anılan karara istinaden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda sanığın TCK'nın 104/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin verilen 15.06.2021 tarihli ve 114-218 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 09.02.2022 tarih, 25790-1084 sayı ve oy çokluğu ile; "Mahkemece bozma öncesi gerçekleştirilen yargılama sonucunda verilen ilk mahkûmiyet kararlarının temyiz incelemesinde hükümden sonra 17.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun'la yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesindeki basit yargılama usulüne dair kanuni düzenlemenin ardından 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1/c bendine yönelik olarak 19.08.2020 günlü, 31218 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarih ve 2020/16 Esas-2020/33 sayılı Kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan 'kovuşturma evresine geçilmiş' ibaresinin, aynı bentte yer alan 'basit yargılama usulü' yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmesi karşısında, anılan karara istinaden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğundan bahisle kararın bozulması üzerine söz konusu ilama uyan mahkemece esasen ceza miktarı itibarıyla sanığın lehine olan basit yargılama usulünün tatbiki suretiyle hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Daire Üyesi C. Aşık; "...Somut olayda her ne kadar sanık hakkında CMK 231. maddesi uyarınca belirlenen denetim süresi içinde kesin hükümle sonuçlanan mahkûmiyete konu suçu işlediği gerekçesi ile ilk derece mahkemesince hüküm açıklanmış ise de; kesin hükümlerin HAGB'nin açıklanmasına gerekçe oluşturmayacağı, bu nedenle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne iştirak etmiyorum." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 10.01.2023 tarih ve 238-11 sayı ile; "Dosya kapsamı, dosyanın geldiği aşama, sanığın üzerine atılı iddianamede belirtilen sevk maddesi, yapılan yargılama sonucu değişen suç vasfı uyarınca cezalandırılmış oluşu, yüz yüzelik ilkesi, maddi gerçeğe ulaşmak için tarafların dinlenmelerinin zorunluluğu, HAGB ihbarı üzerine hükmün açıklanmış oluşu, yargıda hedef süre usul ekonomisi uyarınca takdiren CMK'nın 251 maddesinde düzenlenen basit yargılama usulü uygulanmamıştır." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.03.2023 tarihli ve 21858 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 07.06.2023 tarih ve 3861-3966 sayı ile direnme kararı yerinde görülmeyerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş anılan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı reşit olmayanla cinsel ilişki suçu bakımından, CMK'nın 251. maddesine 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesiyle getirilen basit yargılama usulüne ilişkin düzenlemenin lehe olduğundan bahisle sanık hakkında basit yargılama usulünün uygulanmasının zorunlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında Sincan (Ankara Batı) Cumhuriyet Başsavcılığının 12.07.2013 tarihli ve 5443-337 sayılı iddianamesi ile TCK'nın 103/2-6 ve 53/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, iddianamenin 16.07.2013 tarihinde kabulüne karar verilerek kovuşturma evresine geçildiği, sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK'nın 104/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, CMK'nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin Sincan (Ankara Batı) 3. Ağır Ceza Mahkemesince 19.12.2013 tarih ve 12-110 sayı ile verilen kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediğinden bahisle dosyayı yeniden ele alan Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesince 07.06.2016 tarih ve 66-231 sayı ile hükmün açıklanarak sanığın TCK’nın 104/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği, hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edildiği,
Dosyanın temyiz incelemesinin yapılması için Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin arşivinde bulunduğu sırada, 24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile CMK'nın 251. maddesinde basit yargılama usulünün düzenlendiği, adı geçen Kanun'un 31. maddesi ile CMK'ya eklenen; geçici madde 5/1-c hükmü uyarınca; basit yargılama usulünün "01.01.2020 tarihinden itibaren" uygulanacağının, geçici madde 5/1-d uyarınca ise; 01.01.2020 tarihi itibarıyla (geçmişe dönük olarak) "kovuşturma aşamasına geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda" basit yargılama usulünün geçerli olmayacağının açıkça düzenlenmesi suretiyle bu usule ilişkin istisnaların da sınırlı şekilde sayılarak belirtildiği ancak CMK'nın geçici 5/1-d maddesinde, basit yargılama usulünün uygulanamayacağını öngören "...kovuşturma aşamasına geçilmiş..." ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarihli ve 16-33 sayılı kararıyla, Resmî Gazete'de yayımlandığı 19.08.2020 tarihinden itibaren; basit yargılama usulünün uygulanamayacağı öngörülen kararlara ilişkin "...hükme bağlanmış..." ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli ve 81-4 sayılı kararıyla; Resmî Gazete'de yayımlandığı 16.03.2021 tarihinden itibaren iptal edilerek madde metninden çıkartıldığı, aynı maddede yer alan "...kesinleşmiş..." ibaresi yönünden yapılan başvurunun ise reddine karar verildiği,
Dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 28.01.2021 tarih ve 10809-616 sayı ile; sanığın eyleminin suç tarihi itibarıyla lehe sayılıp 6545 sayılı Kanun değişikliğinden önceki TCK'nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturup öngörülen cezanın üst sınırının iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektirmesi ve mahkemece mahkûmiyet hükmü kurulmasının ardından 24.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren basit yargılama usulü yönünden Anayasa Mahkemesince CMK'nın geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan "kovuşturma evresine geçilmiş" ibaresinin Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmesi karşısında, anılan karara istinaden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, bozmaya uyan Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesince ara kararla basit yargılama usulü uygulanılmamasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda sanığın ilk hüküm gibi mahkûmiyetine ilişkin kurulan 15.06.2021 tarihli ve 114-218 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 09.02.2022 tarih ve 25790-1084 sayı ile; önceki bozma ilamına uyan mahkemece esasen ceza miktarı itibarıyla sanığın lehine olan basit yargılama usulünün tatbiki suretiyle hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 10.01.2023 tarih ve 238-11 sayı ile; "Dosya kapsamı, dosyanın geldiği aşama, sanığın üzerine atılı iddianamede belirtilen sevk maddesi, yapılan yargılama sonucu değişen suç vasfı uyarınca cezalandırılmış oluşu, yüz yüzelik ilkesi, maddi gerçeğe ulaşmak için tarafların dinlenmelerinin zorunluluğu, hagb ihbarı üzerine hükmün açıklanmış oluşu, yargıda hedef süre usul ekonomisi uyarınca takdiren CMK'nın 251. maddesinde düzenlenen basit yargılama usulü uygulanmamıştır." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verdiği,
Anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile yeniden düzenlenen CMK'nın 251. maddesi;
"Basit yargılama usulü
Madde 251- (1) Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.
(2) Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir.
(3) Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.
(4) Mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
(5) Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir.
(6) Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir.
(7) Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz.
(8) Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz.",
24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun'un 25. maddesi ile yeniden düzenlenen CMK'nın 252. maddesi;
"Basit yargılama usulünde itiraz
Madde 252 - (1) 251 inci madde uyarınca verilen hükümlere karşı itiraz edilebilir. Süresi içinde itiraz edilmeyen hükümler kesinleşir.
(2) İtiraz üzerine hükmü veren mahkemece duruşma açılır ve genel hükümlere göre yargılamaya devam olunur. Taraflar gelmese bile duruşma yapılır ve yokluklarında 223 üncü madde uyarınca hüküm verilebilir. Taraflara gönderilecek davetiyede bu husus yazılır. Duruşmadan önce itirazdan vazgeçilmesi hâlinde duruşma yapılmaz ve itiraz edilmemiş sayılır.
(3) Mahkeme, ikinci fıkra uyarınca hüküm verirken, 251 inci madde kapsamında basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı değildir. Ancak, itirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapıldığı hâllerde 251 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapılan indirim korunur.
(4) İtiraz üzerine verilen hükmün sanık lehine olması hâlinde, bu hususların itiraz etmemiş olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da itiraz etmiş gibi verilen kararlardan yararlanır.
(5) İkinci fıkra uyarınca verilen hükümlere karşı genel hükümlere göre kanun yoluna başvurulabilir.
(6) Birinci fıkradaki itirazın, süresinde yapılmadığı veya kanun yoluna başvuru hakkı bulunmayan tarafından yapıldığı mahkemesince değerlendirildiğinde dosya, 268 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderilir. Mercii bu sebepler yönünden incelemesini yapar ve kararını gereği için mahkemesine gönderir.",
7188 sayılı Kanun'un 31. maddesi ile yeniden düzenlenen CMK'nın geçici 5. maddesi ise;
"Geçici Madde 5- (1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla;
a) 102 nci maddede yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren üç ay sonra uygulanır.
b) 236 ncı maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında yapılan düzenleme uyarınca kurulması gereken merkezler, en geç 1/9/2020 tarihine kadar faaliyete geçirilir. Bu tarihe kadar mevcut uygulamaya devam olunur.
c) 250 nci maddede düzenlenen seri muhakeme usulü ile 251 ve 252 nci maddelerde düzenlenen basit yargılama usulüne ilişkin hükümler, 1/1/2020 tarihinden itibaren uygulanır.
d) 1/1/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.
e) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, kovuşturma evresine geçilmiş dosyalarda kamu davasının açılmasının ertelenmesi hükümleri uygulanmaz.
f) 286 ncı maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren on beş gün içinde talep etmek koşuluyla aynı suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemelerince verilmiş kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanır. Bu bendin uygulandığı hâlde, cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, 100 üncü madde uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece mahkemesince değerlendirilir.
g) 308/A maddesinde yapılan değişiklikle bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığınca yapılan itirazların incelenmesine ilişkin getirilen usul, bu maddenin yayımlandığı tarihten önce itiraz yoluna başvurulup reddedilmiş olan itirazlar hakkında uygulanmaz.
h) Aile mahkemeleri ile çocuk ve çocuk ağır ceza mahkemelerinde görev yapan psikolog, pedagog ve sosyal çalışma görevlilerine ilişkin düzenlemeler, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren altı ay sonra uygulanır."
Hükümlerini içermekte iken;
CMK'nın geçici 5/1-d maddesinde, basit yargılama usulünün uygulanamayacağını öngören "kovuşturma aşamasına geçilmiş" ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarihli ve 16-33 sayılı kararıyla, Resmî Gazete'de yayımlandığı 19.08.2020 tarihinden itibaren iptal edilerek madde metninden çıkartılmıştır. Anılan hükümdeki, basit yargılama usulünün uygulanamayacağı öngörülen kararlara ilişkin "hükme bağlanmış" ibaresi ise Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli ve 81-4 sayılı kararıyla; Resmî Gazete'de yayımlandığı 16.03.2021 tarihinden itibaren iptal edilerek madde metninden çıkartılmış, aynı maddede yer alan "kesinleşmiş" ibaresi yönünden yapılan başvurunun ise reddine karar verilmiştir.
14.07.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun'un 23. maddesi ile CMK'nın 251. maddesinin birinci fıkrasına "175 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulü uygulanmaz." cümlesi eklenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli ve 87-44 sayılı kararıyla; 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan "kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış" ibaresinin "seri muhakeme usulü" yönünden de Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş ve böylece adı geçen madde metinleri son şeklini almıştır.
7188 sayılı Kanun'un teklif metninin genel gerekçesinde;
"...İyi ve etkin işleyen etkin bir ceza adalet sisteminin oluşturulması, hukuk devletinin temel amaçlarından birisidir. Bu amacın gerçekleşmesi bakımından, toplumdaki uyuşmazlıkların en kısa sürede, en az masrafla, en etkili ve tarafları tatmin eder bir biçimde sonuçlandırmak için alternatif çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, adil yargılanma hakkı ihlal edilmeksizin basit ve hızlı yargılama usullerinin geliştirilmesi yönünde mevzuat değişiklikleri yapılmaktadır.
Kovuşturmanın mecburiliği ilkesine istisna oluşturan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri, belirli bir ceza eşiğinin altında kalan suçlarda, mağdurun haklarının korunması ve tatminini sağladığı gibi failin eyleminin oluşturduğu haksızlık içeriği ile yüzleşmesine ve bunu telafi etmesine imkân sağlamaktadır. Hızlı ve maliyet-etkin çözümler üreten bu usuller özellikle ilk kez suç işleyenlere bir şans tanıyarak failin ceza muhakemesinin erken aşamalarında yeniden sosyalleşmesini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca geleneksel dava yollarına karşı geliştirilen alternatif yöntemler, yargı mercilerinin artan iş yükünün hafifletilmesi amacına da hizmet etmekte, daha karmaşık ve ağır suçlar için ihtiyaç duyulan zaman ve mali kaynağa tasarruf sağlamaktadır...",
Anılan Kanun'un teklif metninin 24. maddesine dair gerekçede;
"...Ceza yargılaması sistemimizde tek bir yargılama usulü öngörülmüş olup ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından uygulanan yargılama usulü ile bir ay hapis cezası öngörülen suçlar için uygulanan yargılama usulü aynıdır. Başka bir ifadeyle, basit suçlarla ağır suçlar arasında bir ayrım yapılmadan duruşma açmak suretiyle aynı yargılama usulünün tüm prosedürlerinin uygulanması kabul edilmiştir. Bu durum ağır suçların yargılamasına daha az vakit ve emek ayrılmasına sebebiyet vermektedir.
Mukayeseli hukukta suçların önem derecesi, olayların karmaşık olup olmaması, çözümünde hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması, tanık dinletmenin zorunlu olup olmaması gibi hususlar nazara alınarak farklı yargılama usullerine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır...
...Artan iş yükü karşısında ceza yargılaması sistemimizde değişiklik yapılarak bazı suçlar yönünden alternatif yargılama usullerinin getirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Alternatif yargılama usullerinin getirilmesinin, yargılamayı hızlandıracağı, yargının iş yükünü hafifleteceği ve kaynakların verimli kullanılmasına katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir...",
Teklif metninin 31. maddesine ilişkin gerekçede ise; "...Ceza Muhakemesi Kanununun 250, 251 ve 252. maddelerinde ilk defa düzenlenen yargılama usullerine ilişkin hükümlerle ilgili olarak uygulamacı hakim ve savcıların eğitimlerinin tamamlanabilmesine imkân tanımak amacıyla söz konusu hükümlerin uygulama tarihi altı ay sonraya bırakılmaktadır. Aynı süre içinde 250'inci maddeye göre çıkarılması öngörülen yönetmeliğin de hazırlanması öngörülmektedir. Diğer yandan bu usullerin uygulanmaya başlandığı tarihten önce genel hükümlere göre kovuşturulmasına başlanarak duruşma açılan veya karar verilen dosyaların yine genel hükümlere göre sonuçlandırılması gerekmektedir. Tüketilmiş evreler bakımından bu usullerin uygulanması söz konusu olmayacaktır...",
Şeklindeki açıklamalara yer verilmek suretiyle; basit yargılama usulünün getirilme amacının, nispeten hafif ceza öngörülen bazı suçların yargılamaları sırasında, mahkemelerin iş yükünün azaltılması ve kaynakların verimli kullanılması ile yargılamanın taraflarının tatmin edilmesini sağlayacak şekilde hızlı ve adil sonuçlar elde edilmesi olduğu belirtilmiş, bu kuralların tüketilmiş evreler bakımından uygulanmayacağına işaret edilmiştir.
Basit yargılama usulü, genel hükümlere göre yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen iddianamenin asliye ceza mahkemesi tarafından kabul edilmesinden sonra, CMK'nın 175. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma günü belirlenmesinden önce ve sanığın üzerine atılı suçun kanunda öngörülen yaptırımının adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektirmesi durumunda mahkemenin takdirine bağlı olarak uygulanan, uygulanması hâlinde mahkemece iddianamenin sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmelerinin istendiği, aynı zamanda mahkemenin bu süre içerisinde toplanması gereken belgeleri, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep ettiği, neticesinde mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, TCK’nın 61. maddesi dikkate alınmak suretiyle, CMK’nın 223. maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilen ve sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde sonuç cezadan dörtte bir oranında indirim yapılan alternatif bir çözüm yöntemidir.
Basit yargılama usulünün uygulanabilirliğine ilişkin temel ölçütlere CMK’nın 251. maddesinde yer verilmiştir. Bunlardan bazıları suçun vasfına ilişkin objektif ölçütler iken, bazıları sanığın şahsına ait kusurluluğu etkileyen hâller, diğer bir kısmı ise yargılama makamının değerlendirmesi ve takdirine bağlı ölçütlerdir. Maddenin bir, yedi ve sekizinci fıkralarında basit yargılama usulünün uygulanacağı suçlara dair objektif sınırlar çizilmiştir. Buna göre basit yargılama usulünün uygulanabilirliği için;
a- İddianamenin kabulü ile birlikte kovuşturma evresine geçilmesi ve CMK'nın 175. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma gününün belirlenmemiş olması (f.1),
b- İddianameye konu suçun;
1- Yargılamasının asliye ceza mahkemesince yapılıyor olması (f.1),
2- Adli para cezası ve/veya üst sınırı iki yıl ya da daha az süreli hapis cezası ile cezalandırılması (f.1),
3- Soruşturulması veya kovuşturulmasının izne ya da talebe bağlı olmaması (f.7),
4- Basit yargılama usulü kapsamına girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olmaması (f.8)
Şeklindeki objektif şartlar gerekmektedir.
Ayrıca mezkûr maddenin yedinci fıkrasında ise yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik hâllerinde basit yargılama usulünün uygulanması kabul edilmemiştir. Kusurluluğu etkileyen bu hâllerde, faillerin özel durumları sebebiyle delillerin duruşmada tartışılmasının ve taraf beyanlarının bizzat hâkim tarafından alınmasının gerekli görüldüğü gerekçesiyle basit yargılama usulünün uygulanamayacağı düzenlenmiştir.
Basit yargılama usulüne dair objektif şartlarının sağlanması ve kusurluluğu etkileyen hâllerin de olmaması durumunda aranacak son ölçüt, mahkemece basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilmesi diğer bir deyişle duruşma açılmasının gerekli görülmemesidir. Zira basit yargılama usulünün uygulanmasını tercih etmek mahkemenin takdirindedir. Kanun koyucu, her somut olayda duruşma açılmasının gerekip gerekmediğini gözetemeyeceği için duruşma gerekliliğine dair tercihi isabetli olarak hâkime bırakmıştır. Bu kapsamda, mahkemece basit yargılama usulünün tercih edilmesinden sonra gerekli görülmesi hâlinde hüküm verilinceye kadar her aşamada bu usulden vazgeçilmesine ve duruşma açılarak genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilmesine de imkân tanınmıştır (İsmail Şahin, Ceza Muhakemesinde Basit Yargılama, Doktora Tezi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ankara 2022, s. 98-99).
CMK'nın 251. maddesinin birinci fıkrasında yer verilen "Asliye ceza mahkemesince" iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebileceğine ilişkin düzenlemede açıkça belirtildiği üzere basit yargılama usulü, asliye ceza mahkemelerine hasredilmiş özel bir muhakeme usulüdür. Bu nedenle, CMK’nın 251. maddesinde belirtilen adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan olsa da yargılamanın asliye ceza mahkemeleri haricindeki diğer mahkemelerde yapılması durumunda basit yargılama usulü uygulanamayacaktır. Kanun koyucunun bilinçli bir şekilde tercihte bulunarak kaleme aldığı madde metni doğrultusunda, CMK’nın 251. maddesinde belirtilen suçların, ancak yargılamanın asliye ceza mahkemesince yapılıyor olması hâlinde basit yargılama usulüne tabi olacağı kabul edilmelidir.
Bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı şekilde çözüme kavuşturulması bakımından, ceza normu ile muhakeme normu farkı, derhal uygulanırlık ilkesi ve Anayasa Mahkemesinin ceza muhakemesi normuna ilişkin olarak verdiği iptal kararlarının geçmişe yürüyüp yürümeyeceği konularına doktrin ve yargı kararları çerçevesinde kısaca değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
Bir kuralın ceza muhakemesi hukukuna mı yoksa maddi ceza hukukuna mı dâhil olduğunu anlamak için kuralın hangi yasada yer aldığına bakmak yeterli değildir. Kural olarak suç ve yaptırımları öngören normlar ceza hukuku normları, suç iddiasının araştırılıp ceza verilmesinde izlenecek yöntemi gösteren kurallar ise muhakeme hukuku kurallarıdır. Ceza muhakemesi işlemlerini düzenleyen kuralların büyük bir kısmı sadece usul ilişkisini düzenlerken bir kısmı da usul ilişkisiyle birlikte aynı zamanda ceza ilişkisini de karma olarak düzenlerler. Kural olarak muhakeme kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanma ilkesi geçerlidir. Ancak bu ilkenin, eski ve yeni hâl arasında haksızlıklara yol açacağı öngörülüyorsa, en doğru yolun geçiş dönemi için yasayla istisnai hükümler konulması olacağı kabul edilebilir (Nur Centel/Hanife Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Kitabevi, 19. Baskı, İstanbul, 2020, s.61).
Ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanmasını gösteren TCK'nın 7. maddesinde iki önemli ilkeden söz edilebilir; ceza hukuku kuralları yürürlüğe girdiği andan itibaren ileriye etkili olarak uygulanırken yeni suç yaratan veya failin durumunu ağırlaştıran kanunlar geçmişe etkili olmaz; ancak eski ve yeni kanunda failin lehine olan kanun geçmişe etkili sonuç doğurur. Ceza muhakemesi hukukuna ilişkin bir kanun yürürlüğe girdiği zaman ise kural olarak failin lehine veya aleyhine olduğuna bakılmaksızın derhal uygulanır. Muhakeme hukukuna dair bu kuralın istisnası; yeni durumda ortaya çıkacak bir takım haksızlıkların önlenmesi için kabul edilen kazanılmış haklardır. Örneğin; eski muhakeme kuralının uygulandığı hâlde usulen belirlenen süre bir hafta iken sonraki durumda bu süre 5 güne indirilmişse ve başvuru hakkı sahibinin eski hâldeki süreye güvenerek başvuru yapmamış ise ortaya çıkan adil olmayan durum nedeniyle kazanılmış haktan bahsetmek mümkün olabilecek, süre 15 güne çıkarılmışsa bu kez henüz kullanılmamış olan başvuru hakkı yeni duruma göre değerlendirilebilecektir (Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, 16. Baskı, Ankara, 2021, s.143-149).
Anayasa Mahkemesinin bir normun Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle vermiş olduğu iptal kararı, iptal edilen hükmün yürürlükten kaldırılmasının yanı sıra yürürlük sonrasında uygulanmasını da önleyerek tesir eder. Anayasa'nın 153/5. maddesi, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının, kuralın iptal edilmeden önce uygulandığı zamanlara (geçmişe) dokunmayacağını (yürümeyeceğini) hüküm altına almıştır. Muhakeme normları ile muhakeme dışı normların zaman bakımından uygulanması arasında fark vardır. Muhakeme dışı normlar TCK'nın 7. maddesinde düzenlenen yürürlük öncesi uygulanırlık ile yürürlük sonrası uygulanırlık hâllerinde eski yeni kanun karşılaştırması sonucu lehe kanun ilkesine tâbi iken, muhakeme normları için söz konusu olan yürürlük sonrası uygulanırlık ya da derhâl uygulanırlık kuralıdır. Derhâl uygulanırlık kuralının istisnası her ne kadar kazanılmış hak olarak kabul edilse de bu hâlde daima lehe sonuç doğuracak bir durum akla gelmekte, hâlbuki önceden yapılmış bir muhakeme işlemi lehe de olsa aleyhe de olsa geçerli sayılmalı ve yeni kanuna göre tekrarlanmamalıdır (Feridun Yenisey/Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, Ankara, 2021, s.106-108).
Ceza Genel Kurulunun 26.03.2013 tarihli ve 1515-102 ile 05.04.2011 tarihli ve 262-35 sayılı kararlarında açıkça belirtildiği üzere; Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş hükümleri nasıl etkileyeceği sorunu, usul kanunlarının zaman bakımından uygulanması ile ilgilidir.
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilke usul işlemlerinin, işlemin yapıldığı sırada yürürlükte bulunan usul kanununa tabi olacağıdır. Bir usul işlemine o sırada yürürlükte bulunan usul kanunu hükümlerinin uygulanmasına derhâl uygulama ilkesi denilmektedir.
Bir usul işlemine sonradan yürürlüğe giren usul kanununun uygulanması geçmişe yürüme (makable şümul), yürürlükten kaldırılan eski usul kanunu hükümlerinin, sonraki usul işlemlerine uygulanması ise eski kanunun ileriye yürümesi ilkesi olarak adlandırılmaktadır.
Ceza yargılamasında kural, derhâl uygulamadır. O hâlde ceza yargılaması sırasında kanun değişikliği olduğunda yeni kanun uygulanmalıdır. Ancak, bu durum eski usul kanunu zamanında yapılmış işlemlerin geçersiz sayılması sonucunu doğurmaz. Yeni kanunun eski kanuna göre daha mükemmel olduğu görüşünden hareketle, eski kanuna göre yapılmış işlemlerin yenilenmesi kabul edilirse, birçok işlemin yeniden yapılamayacağı gerçeği maddi olarak ortaya çıkar, zira birçok işlemin yeni kanuna göre tekrar yapılma imkânı artık ortadan kalkmış olabilir. Kaldı ki eski kanun zamanında yapılmış işlemlerin yenilenmesi, uyuşmazlıkları tekrar canlandıracak, bundan da kamu düzeni zarar görecektir.
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan ve aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça hemen ve derhâl uygulanma ilkesinin sonucu olarak;
a- Usul işlemleri kural olarak yürürlükteki kanuna göre yapılacaktır.
b- Yürürlükte olan kanuna göre yapılmış işlemler, sonradan yürürlüğe giren bir kanun nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
c- Yeni kanunun yürürlüğünden ya da Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yapılması gereken usul işlemleri ise yeni kanuna ya da iptal kararıyla ortaya çıkan usule tâbi olacaktır.
d- Muhakeme usulüne ilişkin çıkarılan yeni kanunun uygulanmasında, bu kanun veya değişikliğin sanığın lehine ya da aleyhine sonuç doğurmasına bakılmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında; kanun koyucu tarafından 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile CMK'nın 251. maddesinin yeniden düzenlenen basit yargılama usulünün uygulanmasına dair kurallar muhakeme normu olarak, 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesi ile eklenen CMK'nın geçici 5/1-d maddesi ise seri ve basit yargılama usulünün uygulanmasını engelleyen, muhakeme normunu uygulayacak yargı makamının yetkisini sınırlayan bir geçiş hükmü olarak değerlendirilmelidir.
CMK'nın gerek 251. maddesini gerekse geçici 5/1-d maddesini düzenleyen 7188 sayılı Kanun'un 24.10.2019'da yürürlüğe girdiği, buna göre basit yargılama usulünün "01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma aşamasına geçilmiş, hükme bağlanmış ve kesinleşmiş" dosyalar bakımından uygulanmayacağının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilen CMK'nın geçici 5/1-d maddesinin ilgili kısımlarının, CMK'nın 251. maddesinde düzenlenen şartları içeren ve bir muhakeme normu olan basit yargılama usulüne dair bir norm değil, 7188 sayılı Kanun'la basit yargılama usulü ile aynı anda yürürlüğe giren bir nevi geçiş hükmü mahiyetinde olduğu, geçiş hükmünün tamamen iptali hâlinde dahi CMK'nın 251/1. maddesi uyarınca basit yargılama usulünün uygulanmasının kanunen zorunlu değil, hâkimin takdirine bağlı bir uygulama olarak düzenlendiği, keza CMK'nın 251. maddesinde yazılı basit yargılama usulünün; yargılama sırasında uygulanması zorunlu bir süreç olmadığı, itiraz hâlinde genel hükümlere göre yargılamaya devam edilmesini öngördüğü, her hâlükârda sanık lehine sonuç doğurması kesin olan hükümler içermediği görülmektedir.
Öte yandan, basit yargılama usulünde, ceza muhakemesi usulü olmasının yanı sıra, sanığın mahkûmiyeti hâlinde sonuç cezadan 1/4 oranında indirim yapılmasına imkân sağlaması yönünde maddi ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler de mevcut olduğundan, basit yargılama usulünün, hem şekli hem de maddi ceza hukuku kuralları içeren karma nitelikte bir kurum olduğu kabul edilebilir. Bu nedenle, asliye ceza mahkemesince, CMK'nın 251 ve geçici 5/1-d maddelerinin ilgili kısımları ile Anayasa Mahkemesinin iptal kararları dikkate alınarak basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin değerlendirme yapılması gerekmektedir. Basit yargılama usulünün uygulanabilirliğine ilişkin temel ölçütler gerçekleşmiş ise; genel hükümlere göre yargılamaya geçilmiş olsa dahi basit yargılama usulü değerlendirilip uygulanmama gerekçesi ortaya koyulmalıdır. Basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmaması değerlendirilirken, ceza muhakemesinin temel hedefi olan maddi gerçeğe sağlıklı bir şekilde ulaşılması bakımından her bir dosyanın özelliğine göre farklı sonuçlara ulaşılabilecektir.
Diğer taraftan 7331 sayılı Kanun'un 23. maddesi ile CMK'nın 251. maddesinin birinci fıkrasına eklenen "175 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulü uygulanmaz." cümlesinin yürürlüğe girdiği 14.07.2021 tarihinden sonra asliye ceza mahkemesince CMK'nın 175. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma günü belirlenmiş ise basit yargılama usulü uygulanamayacağı hususunun da dikkate alınması gerekmektedir.
11.10.2023 tarihli ve 32336 sayılı Resmî Gazete'de yayımlandıktan dokuz ay sonra yürürlüğe gireceği kabul edilen Anayasa Mahkemesinin 22.06.2023 tarihli 79-113 sayılı kararıyla; CMK'nın 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un; 24. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenen 251. maddesinin; (1), (2), (3), (4), (5) ve (6) numaralı fıkraları ile (7) numaralı fıkrasında yer alan "yaş küçüklüğü" ibaresinin ve 25. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenen 252. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına, (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin ise Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, aynı fıkranın diğer cümleleri ile maddenin (3), (4), (5) ve (6). fıkralarının iptallerine karar verilmiştir. CMK'nın 251. maddesinin (1) ve (6) numaralı fıkralarının Anayasa'ya aykırı olup olmadığı hususunda değerlendirme yapan Anayasa Mahkemesi anılan kararında;
"74. 5271 sayılı Kanun’un 251. maddesinin itiraz konusu (1) ve (6) numaralı fıkralarında basit yargılama usulüne ilişkin şartlar ve usulün uygulanacağı aşama ile bu usulün uygulanmasından vazgeçme anı ile sonuçları düzenlenmiştir.
75. Kanun’un 251. maddesinin itiraz konusu (1) numaralı fıkrasında asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebileceği, 175. maddenin (2) numaralı fıkrası uyarınca duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulünün uygulanamayacağı, itiraz konusu (6) numaralı fıkrasında ise mahkemece gerekli görülmesi hâlinde 251. madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebileceği belirtilmiştir.
...
77. Kurallarda objektif şartların gerçekleşmesi hâlinde dahi basit yargılama usulünün uygulanması konusunda hâkime geniş bir takdir yetkisinin verildiği görülmektedir. Söz konusu takdir yetkisinin soruşturma aşamasında toplanan delillerin vicdani kanaate ulaşmak için yeterli olup olmadığı, başka bir ifadeyle dosyanın mevcut delillere göre duruşma yapılmadan hüküm kurmaya elverişli nitelikte olup olmadığı hususuna yönelik olduğu açıktır. Nitekim Kanun’un 251. maddenin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin gerekçesinde basit yargılama usulüyle ilgili karar verilirken dosya kapsamı itibarıyla yargılamaya konu olayların karmaşık olup olmaması, çözümünde hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılıp karşılaşılmaması, tanık dinlemenin, keşif yapmanın ya da bilirkişi raporu almanın zorunlu olup olmaması gibi hususlara dikkat edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
78. Bu itibarla basit yargılama usulünün uygulanmasına ilişkin şartlar öngören kuralların kapsam, hüküm ve sonuçları itibarıyla herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık, net ve öngörülebilir nitelikte oldukları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kurallarda hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkelerine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
79. Öte yandan kurallar, Kanun’un 175. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulüyle ilgili karar verilemeyeceğini, basit yargılama usulü çerçevesinde yargılama yürütülürken mahkemece gerekli görülmesi hâlinde hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açılmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebileceğini öngörmektedir.
...
81. Hukuk devletinde kanun koyucunun anayasal ilkelere bağlı kalmak şartıyla cezai uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yolu öngörüp öngörmeme veya hangi suçlara söz konusu kurumların uygulanacağını, bunların şartlarını, yöntemini, kişi veya kurum yönünden kapsam ve sınırlarını belirleme konusunda takdir yetkisi bulunmaktadır.
82. Ayrıca Anayasa’nın 141. maddesinin dördüncü fıkrasında 'Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.' denilmek suretiyle davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerekliliği açıkça ifade edilmiştir. Bu nedenle devlet, yargılamaların gereksiz yere uzamasını engelleyecek etkin çareler oluşturmak zorundadır (AYM, E.2013/4, K.2013/35, 28/2/2013).
83. Kurallarda basit yargılama usulünün uygulanmasına ancak kovuşturmanın ilk aşamasında karar verilebilmesi ve bu suretle duruşma günü belirlendikten sonra yargılamanın genel hükümlere göre sonuçlandırılmasının zorunlu kılınması, basit yargılama usulüne ilişkin belirliliği oluşturma ve bu kapsamda duruşma yapılmaksızın uyuşmazlığın sona erdirilmesi mümkün olan dosyaların süratle karara bağlanmasını sağlama amacına hizmet etmektedir.
84. Bununla birlikte kurallarda basit yargılama usulü hükümleri uygulanırken mahkemece gerekli görülmesi hâlinde karar verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilmesinin, dosya kapsamı itibarıyla gerçekten delillerin toplanması gereken durumlarda ceza muhakemesinin temel hedefi olan maddi gerçeğe sağlıklı bir şekilde ulaşılarak suç ve suçlularla etkin mücadele edilmesine, suç işlenmesinin önlenmesine ve kamu düzeninin sağlanmasına katkı sunduğu anlaşılmaktadır.
85. Bu itibarla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında basit yargılama usulünde uygulanacak usule ilişkin düzenlemeler içeren kurallarla kamu yararı dışında bir amacın gözetildiği söylenemez. Ayrıca uyuşmazlığın esasının tüm yönleriyle aydınlatılması ihtiyacı ortaya çıktığında karar verilinceye kadar genel yargılama usulüne dönülmesinin yargısal sürecin uzamasına bu suretle Anayasa’nın 141. maddesine aykırılık oluşturacağı ileri sürülemez.
86. Başvuru kararlarında ayrıca basit yargılama usulünün belirli suçları kapsamına alması veya hâkime verilen takdir yetkisine bağlı olarak aynı suçu işleyenler arasında usulün uygulanıp uygulanmaması konusunda farklı uygulama yapılmasının bir kısım sanıkların fazla bir kısmının ise daha az ceza almaları sonucunu ortaya çıkaracağı, bu durumun Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
...
90. Kurallarda basit yargılama usulünün uygulanması ve indirimden faydalanmasına ilişkin şartlar objektif olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla kuralların kapsamına giren suçları işleyenler ile şartları oluşmadığı için haklarında basit yargılama usulü uygulanmayan kişilerin usul uygulanarak indirimden faydalanan sanıklarla aynı hukuki konumda oldukları değerlendirilemez. Dolaysıyla kuralların eşitlik ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır." şeklindeki benzer gerekçelerle anılan fıkraların Anayasa'nın 2, 10 ve 141. maddelerine aykırı olmadığına hükmetmiştir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık hakkında Sincan (Ankara Batı) Cumhuriyet Başsavcılığının 12.07.2013 tarihli ve 5443-337 sayılı iddianamesi ile TCK'nın 103/2-6 ve 53/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, iddianamenin 16.07.2013 tarihinde kabulüne karar verilerek kovuşturma evresine geçildiği, sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK'nın 104/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, CMK'nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin Sincan (Ankara Batı) 3. Ağır Ceza Mahkemesince 19.12.2013 tarih ve 12-110 sayı ile verilen kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediğinden bahisle dosyayı yeniden ele alan Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesince 07.06.2016 tarih ve 66-231 sayı ile hükmün açıklanarak sanığın mahkûmiyetine karar verildiği, hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edildiği, dosyanın temyiz incelemesinin yapılması için Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin arşivinde bulunduğu sırada, 24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile CMK'nın 251. maddesinde basit yargılama usulünün düzenlendiği, adı geçen Kanun'un 31. maddesi ile CMK'ya eklenen; geçici madde 5/1-c hükmü uyarınca; basit yargılama usulünün "01.01.2020 tarihinden itibaren" uygulanacağının, geçici madde 5/1-d uyarınca ise; 01.01.2020 tarihi itibarıyla (geçmişe dönük olarak) "kovuşturma aşamasına geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda" ise basit yargılama usulünün geçerli olmayacağının açıkça düzenlenmesi suretiyle bu usule ilişkin istisnaların da sınırlı şekilde sayılarak belirtildiği ancak CMK'nın geçici 5/1-d maddesindeki "kovuşturma aşamasına geçilmiş" ibaresinin, Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarihli ve 16-33 sayılı kararıyla, Resmî Gazete'de yayımlandığı 19.08.2020 tarihinden itibaren; "hükme bağlanmış" ibaresinin ise Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli ve 81-4 sayılı kararıyla; Resmî Gazete'de yayımlandığı 16.03.2021 tarihinden itibaren iptal edilerek madde metninden çıkartıldığı, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 28.01.2021 tarih ve 10809-616 sayı ile; sanığın eyleminin suç tarihi itibarıyla lehe sayılıp 6545 sayılı Kanun değişikliğinden önceki TCK'nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturup öngörülen cezanın üst sınırının iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektirmesi ve mahkûmiyet hükmü kurulmasının ardından 24.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren basit yargılama usulü yönünden Anayasa Mahkemesince CMK'nın geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan "kovuşturma evresine geçilmiş" ibaresinin Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmesi karşısında, anılan karara istinaden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, bozmaya uyan Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesince ara kararla basit yargılama usulü uygulanılmamasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda sanığın ilk hüküm gibi mahkûmiyetine ilişkin 15.06.2021 tarihli ve 114-218 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 09.02.2022 tarih ve 25790-1084 sayı ile; önceki bozma ilamına uyan mahkemece esasen ceza miktarı itibarıyla sanığın lehine olan basit yargılama usulünün tatbiki suretiyle hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine hükmedildiği anlaşılan dosyada;
CMK'nın 251. maddesinin birinci fıkrasında yer verilen "Asliye ceza mahkemesince" iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebileceğine ilişkin düzenlemede açıkça belirtildiği üzere basit yargılama usulünün, asliye ceza mahkemelerine hasredilmiş özel bir muhakeme usulü olması, başka bir deyişle kanun koyucunun bilinçli bir şekilde tercihte bulunarak kaleme aldığı madde metni doğrultusunda, CMK’nın 251. maddesinde belirtilen suçların, ancak yargılamanın asliye ceza mahkemesince yapılıyor olması hâlinde basit yargılama usulüne tabi olacağının kabul edilmesi, CMK'nın 251. maddesinde yazılı basit yargılama usulünün; yargılama sırasında uygulanması zorunlu bir süreç olmayıp kanun koyucu tarafından uygulanıp uygulanmamasının hâkimin takdirine bırakılması, düzenlemenin itiraz hâlinde genel hükümlere göre yargılamaya devam edilmesini öngörmesi, her hâlükârda sanık lehine sonuç doğurması kesin olan hükümler içermemesi ve basit yargılama usulünün uygulanabilirliğine ilişkin CMK’nın 251. maddesinde yer verilen temel ölçütlerin gerçekleşmesi durumunda asliye ceza mahkemesince basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin değerlendirme yapılarak bu konuda bir karar verilmesi gerektiğinin anlaşılması ile anılan düzenlemenin gerekçesinde söz konusu usulün, yargının iş yükünü hafifletmenin ve kaynakların verimli kullanılmasına katkı sağlamasının yanı sıra yargılamayı hızlandıracağına da yer verilmesi, bununla birlikte direnme kararına konu yargılamanın olağanüstü kanun yolu aşamasına gelmesi hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; sanığa atılı reşit olmayanla cinsel ilişki suçu bakımından, CMK'nın 251. maddesine 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesiyle getirilen basit yargılama usulüne ilişkin düzenlemenin lehe olduğundan bahisle sanık hakkında basit yargılama usulünün uygulanmasının zorunlu olmadığı gibi kanunun açık hükmüne göre somut dosyada ağır ceza mahkemesi olarak yargılama yapan Yerel Mahkemece basit yargılama usulünün uygulanamayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin basit yargılama usulü uygulanmamasına ilişkin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna, dosyanın uygulamanın denetlenmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.01.2023 tarihli ve 238-11 sayılı hükmündeki, basit yargılama usulü uygulanmamasına ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, uygulamanın denetlenmesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.02.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.