Logo

Ceza Genel Kurulu2023/496 E. 2024/120 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın, aynı büroda çalıştığı üç katılana karşı ayrı ayrı zamanlarda sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçunu işleyip işlemediği.

Gerekçe ve Sonuç: Katılanların beyanlarının tutarlı ve birbiriyle örtüşmesi, olayların hemen ardından tanıklarla paylaşılmış olması, sanığın savunmasının katılanların beyanlarını çürütecek nitelikte deliller içermemesi ve eylemlerin niteliğinin cinsel amaç içerdiği gözetilerek yerel mahkemenin mahkûmiyet hükmü onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

TEMYİZ

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ: Ceza Genel Kurulu

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 53-2

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın, sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 102/1-2.cümlesi, 102/3-b, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca üç kez 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 03.07.2023 tarih, 53-2 sayı ve oy çokluğuyla verilen hükümlerin, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının onama istekli 02.11.2023 tarihli ve 112558 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Esaslı konularda toplanması talep edilen deliller toplanmadan ve araştırılması gerekli hususlar araştırılmadan hüküm verildiğine, sanığın lekelenmeme hakkının birçok kez ihlal edildiğine, ilk derece yargılamasının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 191. maddesine aykırı şekilde başlatıldığına ve aynı Kanun'un 191/3 ve 206/1. maddelerine aykırı davranıldığına, soruşturmayı yürüten müfettişlerin objektif soruşturma yapma yükümlülüklerini yerine getirmediklerine, yüz yüzelik ilkesinin ihlal edildiğine, kovuşturmanın genişletilmesi taleplerinin yargılamanın özüyle çelişecek şekilde reddedildiğine, katılanların her birinin aynı zamanda olayın tanığı olmalarına karşın, birbirlerini duymayacak şekilde dinlenilmeleri yönündeki istemin hukuka aykırı olarak kabul edilmediğine, gerekçeli kararda sanığın atılı suçu işlediğinin delili ve gerekçesi olarak akıl yürütme yöntemiyle elde edilen subjektif sonuçların gösterildiğine, sanığın görev aldığı bazı soruşturmalardan dolayı asılsız suç isnatlarına maruz kaldığına, yine kalem personelini kalemde sigara içilmemesi, yetkisi olmayan kişilerin kaleme alınmaması ve yazışmalara özen gösterilmesi yönünde uyarmasının ve kalemi denetlemesinin de bu isnatları etkilediğine, katılanların aşamalarda çelişen beyanlarının gerçeğe ve hayatın olağan akışına aykırı olduğuna ve bu nedenle hükme esas alınamayacağına, katılanların önceden kararlaştırdıkları gerçeğe aykırı ortak cümleler içeren şikâyetlerinin kurgu ve düzmece niteliği taşıdığına, tanık ...'in yargılama sırasında katılan ... ile evlendiği de gözetildiğinde taraflı olduğunda kuşku bulunmayan ifadesinin hükme esas alınamayacağına, sanığın istemi üzerine görev yaptığı büro değiştirildiği hâlde hükmün gerekçesine olaydan sonra görev biriminin değiştirildiğine yer verilmesinin hukuka aykırı olarak değerlendirilmesi gerektiğine, gerekçede lehe ve aleyhe tüm delillerin tartışılıp değerlendirilmemesi sebebiyle hükümlerin CMK'nın 230. maddesine uygun gerekçeden yoksun olduğuna, bu hususun aynı Kanun'un 289/1-g maddesi uyarınca tek başına kesin bir hukuka aykırılık hâli teşkil ettiğine, hüküm kurulurken şüpheden sanık yararlanır ilkesinin gözetilmediğine, katılanların sanığa duydukları husumet ve yoğun şüphe hâli de gözetilerek öncelikle CMK'nın 223/2-b, ancak her hâlükarda yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle aynı Kanun'un 223/2-e maddesi uyarınca sanık hakkında beraat kararı verilmesinde zorunluluk bulunduğuna ve CMK'nın 289. maddesi uyarınca resen gözetilecek sebeplerle usul ve kanuna aykırı kurulan hükümlerin bozulmasına karar verilmesine ilişkin gerekçelerle hükümlerin temyiz edildiği anlaşılmaktadır.

III. İNCELEME KONUSU

Sanık hakkında sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin isabetli olup olmadığına ilişkin temyiz incelemesi yapılmıştır.

Sanık müdafiinin kurulan hükümler yönünden kanuni şartları oluşmayan duruşmalı inceleme isteminin CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca reddine oy birliğiyle karar verilmiştir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Suç tarihi itibarıyla 31 yaşında olan katılan ...'in evli ve bir çocuklu olduğu, 25 yaşında, evli ve bir çocuklu olan katılan ...'un daha sonra boşanıp 2022 yılında tanık ...'le evlendiği, 27 yaşında olan katılan ...'nin bekâr olduğu, sanık ...'ın ise 61 yaşında evli ve iki çocuklu olduğu, katılan ...'in Büyükçekmece Adliyesi Talimat Bürosunda hizmetli, katılanlar ... ... ve ...'nin ise aynı yer zabıt katibi, sanığın ise talimat bürosundan sorumlu Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptıkları,

Katılan ...'in 30.05.2018 tarihinde saat 12.15'te kurum mail adresinden info@adalet.gov.tr mail adresine; "Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığında memur olarak görev yapmaktayım. 3 yıldır burada görev yapmaktayım. Bugüne dek bir çok savcı ile çalıştım. Şu an görevli olduğum birim Talimat Bürosu burada Cumhuriyet Savcısı ... 27986 ile çalışmaktayım. Yanına evrak götürmek için çıktığımda iltifat etmeye başladı. Çok güzelsin gözlerinin içi gülüyor, evli misin diye sordu bende evliyim diyince evli olduğunu bilmiyordum. Bana kolonya dök dedi ben de savcım ben kolonya kullanmıyorum, sevmiyorum dedim. Orada gül suyu kolonyası var ondan dök dedi, ben de kırmamak için elime döktüm sonra kendisi istedi ona da döktüm. Sonra yerine koydum. Elini uzattı bana ben de tokalaştım. Sonra yanaklarımdan öptü. Sulu bir şekilde beni öptü. Ve bu konuştuklarımız aramızda kalsın dedi. Kalem arkadaşlarına anlatma şeklinde uyarıda bulundu. Ben de odayı terk ettim. Bu durumdan çok korktum ve gelip kalem arkadaşım ...'ye anlattım. O da savcı bey kötü niyetle öpmemiştir dedi. Konuyu kapattık. Bana her yerde tanıdığı olduğunu ve gerekli konularda bana yardımcı olabileceğini söyledi ve numarasını verdi. Beni arayabilirsin. Aynı şekilde iltifat etmeye başladı. Ben savcı beyin bakışlarından, konuşmalarından ve temas kurmasından çok rahatsız oluyorum. Evli bir bayanım bir kızım var. Benimle bu şekilde yakınlık kurmasını istemiyorum. Bu olaydan 1 hafta sonra aynı şeyi ... arkadaşımıza, 4 gün sonra da ... arkadaşımıza yaptı. Bir savcının çalışanları ile arasında bir mesafe olması lazım. Evrak için bile yanına gitmek istemiyorum. Yanına gitmekten korkuyorum. Yine aynı şekilde temas kuracak diye. Bu durumda yalnız biz mağdur değiliz. Benim düşüncem başkaları da var. Ve korkularından anlatamıyor olabilirler. Bir an önce bu olaya müdahale edilmesini istiyoruz. Gerekli işlemlerin yapılmasını rica ediyorum." şeklinde mail gönderdiği,

Katılan ...'nin 30.05.2018 tarihinde saat 11.02'de kurum mail adresinden info@adalet.gov.tr mail adresine; "Büyükçekmece Ceza Adliyesinde 06/02/2017 tarihinde sözleşmeli zabıt katibi olarak göreve başladım. Şuan Talimat Bürosunda görev yapmaktayım. Yaklaşık olarak 2/3 ay önce savcı değişikliği yapıldı. Göreve gelen yeni Cumhuriyet Savcısı ... 27986 ile çalışmaktayız. Evrakla alakalı kendisinin odasına gittiğimizde hep iltifatlarda bulunmaktaydı. Fakat ben şahsım adına böyle bir durumu kendisine konduramadığımdan kötü niyetli düşünmek istemedim. Kalem arkadaşım olan ... ... sana bir şey söylemek istiyorum diyip beni dışarıya çağırdı. Yanına gittiğimde bana savcının kendisini yanağından öptüğünü söyledi. Ben de ...'e savcı bey kötü niyetli yapmamıştır dedim. Konuyu kapattık. 25/05/2018 tarihinde evrak imzalatmak için yanına gittim. Yanına gittiğimde Müdürümüz olan ... da odasındaydı. Evrakı imzalatıp aşağıya indim. Yaklaşık olarak 30 dakika sonra Savcı Bey kalemi arayıp yanıma gel dedi. Yanına gittiğimde işte müdüre hamın buradaydı seninle sohbet edemedik dedi. Ben de savcım evrak imzalatmaya gelmiştim zaten dedim. Otur dedi sohbet etmeye başladı. Bu sohbet işle alakalı değildi. Hep ne kadar güzelsin. Şeklinde iltifatlarda bulundu. Benim yanıma gelirken bir evrak al gel kimse yanlış düşünmesin her zaman gel yanıma sohbet edelim. Konuştuklarımız aramızda kalsın bunlardan kimseye bahsetme kalem arkadaşlarına söyleme şeklinde uyarılarda bulunuyordu. Ve kendisi iltifat ettiğinde hep çok kısık sesle konuşmaktadır. Gülünce çok güzel oluyorsun. Sen sadece bana gül şeklinde cümleler kurmaktadır. Bana masanın üzerinde duran kolonyayı göstererek bana uzatır mısın dedi. Elini açtı eline döktüm. Sonrasında elini uzattı tokalaşmak için ben de elimi verdim, o esnada iki yanağımdan öptü bu da yetmezmiş gibi alnımdan öptü öperken de kara gözlerinin ortasından öpeyim dedi. Ve sulu bir şekilde öptü. Napacağımı şaşırdım. Korkudan bayılacağımı zannettim. O an çok kötü oldum. Dudağımdan öpecek zannettim. O şokla ve korkuyla odadan çıkıp kaleme gelip arkadaşlarıma anlattım. Bu sıradan bir öpüş şekli değildi. Bir dedenin torununu öpme şekli hiç değildi. Tamamen öpüş şekli çok farklıydı. Kendisiyle ve diğer hiçbir savcı ile iş anlamında hiçbir problem yaşamadım. 1 yıldır buradayım, bunun dışında hiçbir savcı bana bu şekilde yaklaşmadı. Kendisinin davranışları normal değildir. Psikolojimi alt üst etti resmen. Bütün hafta sonum ne yapabilirim diye düşünmekle geçti. 28/05/2018 tarihinde işe geldiğimde kalemde bulunan ... arkadaşımdan şu şeklide bir ricada bulundum. Savcı bey ararsa sen aç telefonları ben açmak istemiyorum dedim. Savcı bey aradığında kalem arkadaşımız olan ... Bey telefonları açmaktadır. Kendisi ile telefonda bile konuşmak istemiyorum. En son 29/05/2018 tarihinde kalem arkadaşım olan ... ... Yelkesen dosyasını götürdü. Bana ve ...'e yapmış olduğu bu davranışın aynısını ona karşı da yapmış. Kalem arkadaşım ağlayarak yanımıza geldi. Kendisine de sürekli iltifat ediyormuş. Ve dün de bizi öptüğü gibi kendisini de öpmüş. Kendisini zor sakinleştirdik. Ağlama krizine girdi. Biz şuan bu durumdan tedirgin ve huzursuzuz aynı kalemde 3 farklı bayana aynı davranışların veya yaklaşımların sergilenmesi bizi endişelendiriyor. Kesinlikle odasına gitmek istemiyoruz. Kalem arkadaşımız olan ...'i gönderiyoruz. Çünkü korkuyoruz. Yanına gidersek aynı tarzda bir yaklaşımda bulunur diye olabildiğince uzak durmaya çalışıyoruz. Adalet Sarayında çalışıyoruz. Lakin hakkımızı nasıl arayacağımızı bilmiyoruz. Kimi kime şikayet edeceğimizi de bilmiyoruz. Kendisi sürekli çevresinin ne kadar geniş olduğunu ve bir çok kişiyi tanıdığını ifade etmektedir. Her şeyi göze alaraktan buraya yazıyorum. Ben böyle bir olayın içinde bulunduğum için çok üzgünüm bir savcı nasıl böyle bir şey yapar ve yapmaya cesaret eder anlamış değilim. Bu olayın araştırılmasını istiyorum. Ve eminim ki bizim dışımızda da böyle bir olaya maruz kalan birileri vardır. Biz aynı kalemde olduğumuz için 3 kişi olduğumuz için cesaretimizi topladık. Tek başına olan ve bunu anlatmaya korkan birileri mutlaka vardır. Hepimiz bir emek karşısında buralara geldik. Ve ben ailemden uzakta burada yaşamaya çalışıyorum. Tek amacım hakkımla işimi yapıp akşam evime gitmek. Ve ben bu olaydan ötürü beynimde napabilirim-ne olacak-napsam düşünceleri ile dolaşmaktayım. Bunu yaşamayı hiçbirimiz hak etmiyoruz. Gerekli cezanın en kısa sürede almasını talep ediyorum." şeklinde mail gönderdiği,

Katılan ...'un 30.05.2018 tarihinde saat 11.08'de kurum mail adresinden info@adalet.gov.tr mail adresine; "Ben Büyükçekmece Adliyesi’nde 06/02/2017'de sözleşmeli zabıt katibi olarak göreve başladım. Doğum iznindeydim, geldiğimden itibaren Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Talimat Bürosunda görev yapmaktayım. Göreve başladığımdan beri ... 27986 savcıyla çalışmaktayım. Göreve yeni başladığım için Savcı Beyle ben pek fazla görüşmüyordum fakat işi öğrendikten sonra beni görüşmek için odasına çağırdı. Gittiğimde oturdum ve benimle işle ilgili konuşmaya başladı bana İdari Yaptırım Bürosu görevini de bana vermek istediğini belirtti. Ben de kabul ettim. İkinci kez odasına çağırdığında kanunları vs gösterdi işin işleyişini gösterdi ama işle ilgili konuşmalarını yaptıktan sonra iltifatlar ediyordu. Bunu onun normal konuşması olarak algıladım. Daha sonra üçüncü gitmemde 29.05.2018 tarihinde evrakları teslim ettim ve oturmamı söyledi oturdum. Muhabbet etti benimle ve 'işi öğrendiğin için seni tebrik ediyim' dedi ayağa kalktı ve benim olduğum tarafa doğru yöneldi savcımız ayağa kalkıp bana yöneldiği için ben de mecburen kalkma gereği duydum ve başımı avuçlarının içine aldı yanaklarımdan öptü, alnımdan öptü. Daha sonra ben titremeye başladım korktum sakin ol deyip gözlerimden öptü hatta dudağımdan öpeceğini hissettim hayatımda yaşadığım en büyük korkuydu. Sen öptüğüm için heyecanlandın diyip oturtturdu beni kolonya döktü. Ben olayın şokuyla hiçbir şey yapamadım. Aslında nasıl bir tepki vermem gerektiğini de kestiremedim. Sonuçta karşımdaki insan bir savcıydı. Öptüğüm aramızda kalsın diye de beni tembihledi. Daha sonra odadan çıkabilir miyim diyip çıktım ve odaya gelip titreye titreye ağlamaya başladım. Kalem arkadaşlarım ..., ..., ... ... bu yaşadığıma şaittir. Kalem arkadaşlarımdan olan ...'ye 25.05.2018 tarihinde aynı harekette bulunmuş. O gün arkadaşım çok fazla üzgündü psikolojisi bozulmuştu ama biz onu sakinleştirmek için belki yanlış anlamışızdır sonuçta 62 yaşında adam gibi tesellilerde bulunduk. Meğer diğer kalem arkadaşım ... ...'a da 17/05/2018 tarihinde aynı harekette bulunmuş. Bu öpmeler normal öpmeler değil bir babanın evladını öper gibi değil ya da bir dedenin torununu öper tarzda değil. Öptüğü zaman onun da kızardığını hissettim. Hatta nefes nefese kaldığını hissettim. Midem bulandı bu durumdan o an orada kusmamak için kendimi zor tuttum. Psikolojim çok bozuldu sürekli o anı yaşıyorum zihnimden silemiyorum.Bir de sürekli yanıma gel muhabbet etmek için gel ama dikkat çekmesin eline evrak alıp gel gibi şeyler söylüyor. Çok güzel gülüyorsun en çok bana gül gibi şeyler söyledi. Ben çekingen bir insanım çok zekisin çok çalışkansın diye iltifatlar ettiğinde utandım ve utanınca çok güzel oluyorsun gibi cümleler kurdu. Evlisin bir de çocuğun var ama kız gibisin evlenme teklifi bile alırsın dedi. Çok iğrenç kelimeler bunlar çok rahatsızlık verici. Konuşmalarımızda kardeşim olup olmadığını sordum ben de anlattım ailemi bir tane kardeşimin Hukuk Fakültesinde okuduğundan bahsettim benim çevrem çok geniş onu savcı yaparız gibi konuşmalarda bulundu. Eşimi sordu BİM'de çalıştığını söyledim onu da bu adliyeye aldıralım istersen gibi şeyler söyledi. Dün komisyon başkanı yanımdaydı vs. gibi çevresinden bahsetti. Sözleşmeli olduğum için ve göreve yeni başladığım için üzerimde çok önemli bir insan olduğunu belirterek baskı kurduğunu hissettim. Biz 3 kişi bu konunun mağduru olduk bu yüzden şikayet etme kararı aldık. Çok tedirgin ve huzursuzuz. Psikolojim bozuldu sabaha kadar uyuyamadım. Ve benim bir bebeğim var ilgiye muhtaç. Ben bebeğimi bırakıp helalinden kazanmak için burda çalışıyorum ve maruz kaldığım durum beni çok etkiledi. Dün psikolojim çok bozuk olduğu için bebeğimle dahi doğru düzgün ilgilenemedim. Eşim sürekli neyin var diye sorduğunda geçiştirmek zorunda kaldım. Ona konuyu anlatsam çok sinirleneceği için anlatamadım. Korkuyorum savcı büroyu aradığında dahi telefonları açmıyorum kalem arkadaşımız ... sürekli telefonları açıyor. Adalet Sarayında çalışıyoruz ama kimi kime nasıl şikayet edeceğimizi dahi bilmiyoruz. Buıda bir yere şikayet edersek başımıza neler geleceğini de bilmiyoruz. Bu yüzden buraya yazdım. Hepimiz buraya hakkımızla çalışmak için geldik. Çok yoğun bir işimiz var ama böyle olaylar olduğunda ne yapabiliriz diye düşünmekten işimizi bile sağlıklı yapamaz olduk. Lütfen bize yardımcı olun. Gerekli cezanın en kısa zamanda verilmesini talep ediyorum." şeklinde mail gönderdiği,

Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesince 05.06.2018 tarih ve 8212-9966 sayı ile; Büyükçekmece Cumhuriyet savcısı 27986 sicil numaralı sanık ... hakkında evrak kapsamındaki iddialar ile inceleme sırasında ortaya çıkabilecek sair hususlarla ilgili olarak keyfiyetin Kurul Müfettişi tarafından incelenmesi ve delil elde edildiğinde soruşturmaya geçilmesi hususunda Kurul Başkanına teklifte bulunulmasına karar verildiği, HSK Başkanı tarafından ise 07.06.2018 tarihinde bu teklife olur verildiği,

HSK Başmüfettişliğince düzenlenen 05.06.2020 tarihli soruşturma raporuna göre; iddiaların sübut bulduğu sonucuna ulaşıldığından sanık hakkında yer değiştirme cezası uygulanmasının ve kovuşturma yapılması gerektiğinin değerlendirildiği,

HSK İkinci Dairesince 17.09.2020 tarih ve 298-615 sayı ile; sanıktan yazılı savunma istenmesine karar verildiği, sanığın 30.10.2020 tarihli yazılı savunmasını vermesi üzerine, HSK İkinci Dairesince 12.01.2021 tarih ve 298-10 sayı ile; sanık hakkında kovuşturma izni verilmesine, düzenlenecek iddianame ile birlikte İstanbul Anadolu Ağır Ceza Mahkemesine verilmek üzere soruşturma evrakının 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 89. maddesi uyarınca İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, disiplin dosyasında karar verilmesi için kovuşturma sonucunun beklenmesine oy birliğiyle karar verildiği,

Sanığın Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığında görev yaptığı dönemde kendisiyle aynı büroda çalışan personel listesine göre; 30.03.2018-06.06.2018 tarihleri arasında idari yaptırım, talimat ve muhabere bürosu yazı işleri müdürü tanık ...'in, talimat bürosu zabıt katibi katılan ...'nin ve aynı büroda görevli hizmetli katılan ...'in, 10.04.2018-06.06.2018 tarihleri arasında talimat bürosunda katılan ... ve tanık ...'in görev yaptıkları,

İş bölümü özetine göre; sanığın 30.03.2018-06.06.2018 tarihleri arasında idari yaptırım, talimat, muhabere büroları ile takipsizlik masasında görev yaptığı,

Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 06.06.2018 tarihli yazısına göre; sanığın talebi üzerine genel soruşturma bürosunda görevlendirildiği,

İzinli ve raporlu olduğu süreleri gösterir cetvele göre; sanığın 18.05.2018-19.05.2018 tarihleri arasında 1 gün süreyle nöbet izninde olduğu,

Kadro cetveline göre; sanığın 30.01.1986 tarihinde mesleğe; 19.07.2017 tarihinde Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığında; 01.08.2018 tarihinde ise İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığında; göreve başladığı, 30.09.1995 tarihinde birinci sınıfa ayrılıp 30.04.1998 tarihinde ise birinci sınıf olduğu,

Sanık tarafından ibraz edilen Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 10.10.2018 tarihli ve 26004-20958 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara göre; 11.03.2012 tarihinde Marmara Park AVM şantiyesinde gerçekleşen yangın sonucu işçilerin ölümü sebebiyle taksirle öldürme suçundan başlatılan soruşturma sonucunda; yabancı uyruklu şüpheliler hakkında yakalama kararı verildiği anlaşılmış ise de şüphelilerin olayda kusuru bulunmadığı anlaşıldığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,

HSK Genel Sekreterliğinin 28.11.2022 tarihli yazısına göre; müfettişlikte dinlenen şahıslara ait SEGBİS kayıtlarının tutulmadığının belirtildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan ... HSK Başmüfettişliğinde; 4,5-5 yıl önce Büyükçekmece Adliyesinde göreve başlayıp suç tarihi itibarıyla talimat bürosunda hizmetli olarak çalıştığını, hatırladığı kadarıyla 17.05.2018 tarihinde istemiş olduğu kalemi sanığa vermek için odasına gittiğinde, sanığın nasıl olduğunu sorması üzerine ilk eşinden olan çocuğunun soy ismini değiştirmek için uğraştığını söylediğini, sanığın da yardım edebileceğini ifade edip telefon numarasını verdiğini, aynı gün bu kez evrak götürmek için odasına gidip ayakta beklerken sanığın; "Çok güzelsin, gözlerinin içi gülüyor, evli misin?" diye sorduğunu, evli olduğunu sanığa söyleyince sanığın evli olduğunu bilmediğini ve oturmasını söylediğini, ardından kendisinden kolonya dökmesini istediğini, sanığa kolonya kullanmadığını söyleyince sanığın; "Gül suyu dök." dediğini, sanığı kırmamak için kendisine ve isteği üzerine sanığa gül suyu döktüğünü, ardından sanığın elini uzatması üzerine gayriihtiyari kendi elini uzatmak zorunda kaldığını, sanığın tokalaştıktan sonra kendisine doğru çekerek yanaklarından ıslak şekilde öptüğünü, ne yapacağını bilemeyip geriye doğru çekildiğini, kendisini kötü hissettiğini, bu konuşmaları kısık sesle yaptığını ve kapının kapalı olduğunu, odadan çıkıp kaleme gittiğini, kalemde katılanlar ... ve ... ile tanık ...'in bulunduğunu, yaşadıklarını dışarıya çağırdığı katılan ...'ye anlattığını, katılan ...'nin; "Acaba yanlış mı anladın? Belki kötü niyetle yapmamıştır." gibi şeyler söylediğini, sanığa böyle şeyleri konduramadıklarını, 25.05.2018 tarihinde ise katılan ...'nin sanığın yanına gidip geri döndüğünde ağlamaklı şekilde mail içeriğinde yazılı yaşadıklarını anlattığını, sanığın katılan ...'ye de iltifatlar edip öptüğünü öğrendiklerini, kalemde katılan ... ile tanık ...'in de bulunduğunu, çok kısa süre sonra tanık ...'in dışarı çıktığını, sanığın odasına artık gitmediklerini, 29.05.2018 tarihinde ise sanığın bir evrak istemesi üzerine katılan ...'un sanığın odasına gidip çok kötü bir hâlde, ağlar vaziyette ve yüzü kıpkırmızı şekilde kaleme döndüğünü, kalemde katılan ... ile tanık ...'in de bulunduğunu, katılan ...'un mailde yazan hususları kendilerine anlattığını, böylece sanığın katılan ...'a da iltifatlar ederek yanaklarından, alnından ve gözlerinden öptüğünü öğrendiklerini, sanığı şikâyet etmeye karar verip tanık ...'i kaleme çağırarak yaşadıklarını anlattıklarını, tanık ...'in bu sırada odadan çıktığını ancak katılan ...'un anlattıklarından haberi olduğunu, tanık ...'in başsavcı olan tanık ...'in yanına gitmeyi teklif ettiğini, aynı gün tanık ... ve diğer katılanlarla tanık ...'in odasına gidip yaşadıklarını anlattıklarını, tanık ...'in; "Bu kadar düştü mü? Sahilde dolaşırken ben bu olayı kendisine soracağım." dediğini, oradan çıktıktan sonra tanık ...'in tanık ...'e; "Bundan sonra savcının odasına kızlar gitmesin, sadece sen git." dediğini, prosedürü öğrenmek ve şikâyetçi olmak için müracaat savcısı ...'ın yanına giderek başlarından geçenleri anlattıklarını, savcının BİMER veya CİMER'e yazmalarını söylemesi üzerine Adalet Bakanlığına mail gönderip sanıktan şikâyetçi olduklarını, mahkemede; sanığın yanına her gittiğinde kolonya muhabbeti olduğunu, güzelliğinden ve evliliğinden bahsettiğini, son gittiğinde de; "Çok güzelsin. Evli misin?" gibi şeyler söylediğini, sanığın isteği üzerine koltuğa oturduğunu, odasına girdiğinde sanığın kolonya dökmesini istediğini, kolonya sevmediği için gül suyunu kendisine ve sanığa döktüğünü, sanığın elini uzatıp tokalaştığını, tokalaşmanın normal olmadığını, sanığın elini uzatarak kendisiyle yanak yanağa tokalaştığını, bu sırada sanığın nefesini hissettiğini, odadan çıkınca katılan ...'ye sanığın yaklaşımının farklı olduğunu anlattığını, kendisinin sadece tokalaşmayla kurtulduğunu, diğer arkadaşlarına da aynı şeyleri yaptığını öğrenince cinsel amaçla hareket ettiğini değerlendirdiğini, sanığın bu davranışının bir kere yaşandığını, psikolojik bir destek almadığını, katılan ...'nin de yanlış algılamamasını, sanığın kötü bir niyeti olmadığını söylediğini, önceki ifadelerinin geçerli olduğunu, saygısızlık yapmak istemediğinden olay sonrası hemen şikâyetçi olmadığını, o dönemde evliliğiyle ilgili sıkıntılar yaşadığı için derdest boşanma davası bulunduğunu, sanığa kendisini hukuk mahkemelerinde gördüğünü söyleyip sanıktan yardım istediğini, kendisine telefon numarasını veren sanıkla telefonda görüşmediğini, tokalaşmanın da bundan sonra gerçekleştiğini, sanığa ikinci eşinden de söz ettiğini, sanığın yanına öğleden sonra gittiğinde evli olup olmadığını sorduğunu, olaydan sonra sanığın odasına gitmediğini, sanığın her seferinde akışkan bir kalem istediğini, sonrasında diğer katılanlara da aynı şey olunca şikâyetçi olmaya karar verdiklerini, şikâyetçi olup davaya katılmak istediğini,

Katılan ... HSK Başmüfettişliğinde; 07.02.2017 tarihinde Büyükçekmece Adliyesinde zabıt katibi olarak göreve başladığını, 2017 yılı Mayıs ayında da talimat bürosunda görevlendirildiğini, diğer katılanlar ve tanık ...'le birlikte çalıştığını, 30.05.2018 tarihli maili kendisinin yazdığını ve içeriğinin doğru olduğunu, talimat bürosunda görevlendirildikten sonra sanığın yanına her gittiğinde; "Çok güzelsin, çok güzel gülüyorsun, gözlerinin içi gülüyor, sadece bana gül. Ara sıra gel sohbet edelim, gelirken eline evrak al da gel yanlış anlamasınlar." şeklindeki şeyleri kısık sesle söylediğini, başlarda kötü düşünmek istemediğini ancak bu durumdan rahatsız olduğunu, hatırladığı kadarıyla 22-23.05.2018 tarihinde katılan ...'in kalemden dışarıya çağırıp sanığın kendisini yanağından öptüğünü söylediğini, şoka girmiş bir hâli olan katılan ...'e; "Yanlış anlamışsın, olur mu öyle şey!" dediğini ve bu durumu sanığa konduramadığını, bundan 2-3 gün sonra 25.05.2018 tarihinde evrak imzalatmak için sanığın odasına gittiğinde odada tanık ...'in bulunduğunu, kendisinin evrak imzalatıp çıktıktan yarım saat sonra sanığın arayıp odasına çağırdığını, yanına gittiğinde sanığın; "Müdüre hanım buradaydı, seninle sohbet edemedik." dediğini, sanığa zaten evrak imzalatmaya geldiğini söyleyip çıkmak istediğini ancak sanığın isteği üzerine oturduğunu, sanığın; "Çok güzelsin. Gözlerin çok güzel. Benim yanıma gelirlen bir evrak al gel, kimse yanlış düşünmesin, her zaman yanıma gel sohbet edelim, konuştuklarımız aramızda kalsın, bunlardan kimseye bahsetme, kalem arkadaşlarına söyleme. Gülünce çok güzel oluyorsun, sadece bana gül." şeklinde kısık sesle sözler söylemeye başladığını, sanığın bakışlarından ve sözlerinden rahatsız olduğunu, sanığın masanın üzerindeki kolonyayı göstererek kendisine uzatmasını istediğini, kendisini yanına getirtmek için kendi bulunduğu tarafta elini açtığını, mecburen sanığın yanına giderek sanığa kolonya döktüğünü, sanığın tokalaşmak için elini uzattınca kendisinin de sanığa elini uzattığını, bu durumları garipseyip rahatsız olduğunu ancak mesleğinin başında olması, sanığın yaşlı ve amiri olması, sanığa konduramaması sebebiyle sanığın dediklerini yapmak zorunda kaldığını, tokalaştıktan hemen sonra iki eliyle şakaklarından tutup yanaklarından ve ardından da alnından öptüğünü, öperken de; "Kara gözlerinin ortasından öpeyim." dediğini, öpmelerinin normal olmadığını, ıslak şekilde öptüğünü, bu sırada kapının kapalı olduğunu, aşırı rahatsız olduğunu, kapıyı açıp bağırmak istediğini, ne yapacağını şaşırdığını, korkudan bayılacağını zannettiğini, şok içinde dışarı çıkıp kaleme giderek katılanlar ... ve ... ...'a yaşadıklarını anlattığını, katılan ...'e; "Sana yaptıklarının aynısını bana da yaptı." dediğini, o esnada hatırladığı kadarıyla tanık ...'in de anlattıklarını duyduğunu, olaydan sonra sanığın odasına bir daha gitmediğini, 29.05.2018 tarihinde sanığın odasından ağlayarak kaleme gelen katılan ...'un, sanığın; "Sürekli yanıma gel, muhabbet etmek için gel ama dikkat çekmesin, eline evrak alıp gel, çok güzel gülüyorsun, en çok bana gül, evlisin ama kız gibisin, evlenme teklifi alırsın, utanınca çok güzel oluyorsun." şeklinde sözler söyleyip yanaklarından, alnından ve gözlerinden öptüğünü, kardeşi ve eşini sorarak yardımcı olabileceği vaadiyle üzerinde baskı kurduğunu anlattığını, tanık ...'in de destek vermesiyle sanığı şikâyet etmeye karar verdiklerini, biraz sonra kaleme çağırdıkları tanık ...'e ve o gün ya da ertesi gün de başsavcı olan tanık ...'e yaşadıklarını anlattıklarını, tanık ...'in; "O kadar mı düştü, ben kendisiyle konuşurum." demesi üzerine müracaat savcısı ...'ın yanına katılan ...'la giderek ne yapmaları gerektiğini sorduklarını, müracaat savcısının yönlendirmesi üzerine şikâyetçi olduklarını, mahkemede; sanıkla çalışmaya başladıktan sonra yanına gittiğinde; "Evrak al gel, ilgi çekmesin. Gözlerin çok güzel. Çok güzelsin. Sadece bana gül." şeklinde sözler söylediğini, en son gittiğinde ise odasında tanık ...'in olduğunu, sanığın isteği üzerine oturduğunu, tanık ... gittikten sonra kolonya dökmesini istediğini, sanığa kolonya uzatırken yanına gelmesini sağlamak için ellerini açıp yana döndüğünü, sanığa kolonya döktükten sonra tokalaştıklarını, sanığın ardından tutarak kendisini öptüğünü, gözleri ve alnının ortasından da öptüğünü, o an tepki vermediği için kendisine kızdığını, sanığın bu davranışının normal olmadığını, başka türlü algıladığını, katılan ...'a da aynı eylemi yapınca susmama kararı aldıklarını, sanığın bu davranışının bir kez olduğunu, sonrasında sanığın odasına gitmeyip telefonlara da bakmadığını, tanık ...'e durumu anlatıp diğer katılanlarla birlikte tanık ...'in yanına çıktıklarını, tanık ...'in; "Bu kadar mı düştü? Ben kendisiyle konuşurum." dediğini, tanık ...'den sanığın ya da kendilerinin yerini değiştirmesini istediklerinde, tanık ...'in sanığın yanına gittiklerinde kapıyı açık bırakmalarını söylediğini, tanık ...'in hiçbir işlem yapmayacağını anladıklarında katılan ...'la Kemal isimli savcının yanına gittiklerini, adı geçen savcının BİMER'e ya da CİMER'e şikâyet etmelerini söylediğini, katılan ...'in kendisine sanığın kendisini öptüğünü, kendisiyle tokalaştığını anlatınca katılan ...'e yanlış anlamış olabileceğini söylediğini, ona inanmadığını, sanıkla iş konusunda bir sıkıntı yaşamadıklarını, sanığın kendisini uyarmadığını, tanık ...'in bir polis memurunu talimat bürosunda bir ay ya da birkaç hafta GBT sorgusu yapması için görevlendirdiğini, bu görevlendirmenin zamanını ve sanığın kaleme geldiğinde polis memurunu görüp görmediğini hatırlamadığını, psikolojik destek almadığını, şikâyetçi olup davaya katılmak istediğini,

Katılan ... HSK Başmüfettişliğinde; 2018 yılı Nisan ayından beri Büyükçekmece Adliyesinde zabıt katibi olarak görevlendirildiğini, bir hafta sonra da savcılık talimat bürosunda çalışmaya başladığını, burada sanık, katılanlar ... ve ... ile tanık ...'le birlikte çalıştığını, 30.05.2018 tarihli maili kendisinin yazdığını ve içeriğinin doğru olduğunu, katılanlar ... ve ...'nin mailde anlattıkları hususları yaşadığı olay öncesinde kendisine anlattıklarını, mailleri birlikte yazarak şikâyetçi olduklarını, göreve başladığında idari yaptırımla ilgili kısmın kendisine verildiğini, bu nedenle sanığın yanına birkaç kez gidip geldiğini, mayıs ayı içerisinde hatırlamadığı bir tarihte sanığın çağırması üzerine odasına gittiğinde kendisine idari yaptırımla ilgili kanunları gösterip işin işleyişini anlattığını, ardından; "Çok güzel gülüyorsun, sürekli yanıma gel, hep iş için gelme muhabbet etmek için gel, gelirken dikkat çekmesin, eline evrak alıp gel, utanınca çok güzel oluyorsun." şeklinde tuhaf sözler söylemeye başladığını, evli olup olmadığını sorduğunu, sanığa evli ve çocuğu olduğunu söyleyince sanığın; "Evlisin bir de çocuğun var ama kız gibisin. Evlenme teklifi bile alırsın." dediğini, bu sözlerden rahatsız olduğunu, sanığın kendisine kardeşlerini sorduğunu, kardeşinin hukuk fakültesinde olduğunu öğrenince çevresinin geniş olduğunu ve kardeşini savcı yapabileceğini söylediğini, sonrasında eşini sorduğunu, eşinin BİM'de çalıştığını öğrenince; "Onu da bu adliyeye istersen aldırırım, bazı kadınlar kocasıyla aynı yerde çalışmayı istemez, sen aynı yerde çalışmayı ister misin? Dün komisyon başkanı yanımdaydı, çok kişiyi müdür ve katip yaptım." şeklinde sözlerle üzerinde baskı oluşturmaya çalıştığını, bu sözleri de kısık sesle söylediğini, daha sonra odadan çıktığını, 29.05.2018 tarihinde idari yaptırım evraklarıyla ilgili dosyaları götürmek için sanığın yanına gittiğini, kapıyı kapattığını, dosyaları bırakıp hemen çıkacakken sanığın oturmasını söylemesi üzerine istemediği hâlde oturduğunu, sanığın; "Çok zekisin, çok çabuk öğrendin, başka katip almaya gerek yok." şeklinde iltifat etmeye başladığını, ardından; "Seni tebrik edeyim." deyip ayağa kalktığını, sanık kalkınca kendisinin de ayağa kalktığını, tokalaşacaklarını düşündüğünü ancak, sanığın yanına gelip iki eliyle başını tutarak aniden yanaklarından ve alnından öptüğünü, kendisinin şoka girip titremeye başladığını, korkup geri çekildiğini, sakin olmasını söyleyip gözlerinden öpen sanığın, dudağından da öpeceğini zannettiğini, hayatında yaşadığı en büyük korku ve sıkıntıyı o an yaşadığını, sanığın; "Seni öptüğüm için heyecanlandın." diyerek kendisini oturtup kolonya döktüğünü, o şokla ne yapacağını ve nasıl tepki vereceğini bilemediğini, sanığın yerine oturup; "Sakin ol, öptüğüm aramızda kalsın." gibi şeyler söylediğini, sanığa böyle şeylere alışkın olmadığını söyleyip izin alarak odadan çıktığını, elini yüzünü sildiğini, yaşananlardan çok iğrendiğini, doğruca talimat kalemine gittiğini, kaleme girdiğinde titreyip ağladığını, kalemde katılan ...'in bulunduğunu, bir iki saniye sonra katılan ... ile tanık ...'in de kaleme geldiğini, ne olduğunu sorduklarında ağlamaktan yaşadıklarını anlatamadığını, sakinleşince yaşadıklarını arkadaşlarına anlattığını, benzer şeylerin katılanlar ... ve ...'nin de başına gelmesinden dolayı tanık ...'in de desteklemesiyle şikâyetçi olmaya karar verdiklerini, yazı işleri müdürü tanık ...'i arayıp kaleme gelmesini rica ettiklerini, tanık ...'e yaşananları anlatmaları üzerine randevu alarak bir saat sonra tanık ... ve katılanlarla başsavcı tanık ...'in yanına gittiklerini, yaşananları öğrenen tanık ...'in davranışlarından rahatsız olduklarını sanığa anlatmalarını ifade ettiğini, sanıkla görüşmek istemediklerini söyleyince tanık ...'in sanığa durumu uygun bir dille anlatacağını beyan etmesi üzerine tanık ...'e bu konunun sanığa anlatılacak bir şey olmadığını ve sanığı şikâyet edeceklerini söylediğini, tanık ...'in tepkisiz kalması sebebiyle müracaat savcısı ....ın yanına gidip olayları anlattıklarında, bu şikâyetin kendisine yapılamayacağını söyleyen savcının yönlendirmesi üzerine Adalet Bakanlığına mail gönderdiklerini, bu olay sebebiyle çok sıkıntılar yaşadığını, şikâyetçi olduğunu, mahkemede; önceki ifadelerini tekrar ettiğini, olay gerçekleştiğinde katipliğe yeni başladığını, sanığın kendisine yaklaşımının bir babanın evladını ya da dedenin torununu öpmesi gibi olmadığını, o an çok titreyip kötü olduğunu ancak tepki veremediğini, katılanlar ... ve ...'in olay öncesinde yaşadıklarını kendisine anlattıklarını, idari yaptırım bürosuna sadece kendisi baktığı için sanığın yanına gitmek zorunda kaldığını, sanığın yanına ilk gittiğinde iş hakkında konuştuklarını, sonrasında ise sanığın yeni katip olmasına rağmen işi çok çabuk öğrendiğini, bu nedenle kendisini tebrik etmek istediğini söylediğini, ayağa kalkıp yanına geldiğini, kendisinin de mecburen ayağa kalktığını, başını avuçlarının içine alıp yanaklarından ve alnından öptüğünü, titremeye başlayınca da gözlerinden öptüğünü, sanığın nefes sesini hiçbir zaman unutamadığını, sonrasında kendisini sakinleştirmek için oturtup kolonya döktüğünü, titreyerek sanığa böyle şeylere alışık olmadığını söyleyip odadan çıktığını, henüz bir aylık katip olduğunu, kaleme ağlayarak indiğinde diğer katılanlar ile tanık ...'e yaşadıklarını anlattığını, sanığın telefonlarına bakmadıklarını, bunun üzerine sanığın kaleme geldiğini ancak hiç kimsenin ayağa kalkmadığını ve sanığa cevap vermediklerini, sanığın bir şey olduğunu anladığını, sanıkla üst geçitte karşılaştıklarında yolunu değiştirdiğini, kendilerinden aynı büroda çalışmalarını beklediklerini, şu an bile aynı durumu yaşadıklarını, bu konuyla ilgili psikolojik destek almadığını ancak psikiyatra gittiğini, raporu olmadığını, müfettişe verdikleri ifadenin doğru olduğu, şikâyet mailini kendi başına yazdığını, herkesin kendi bilgisayarından maili yazdığını ancak hatırladığı kadarıyla kendisinin yeni katip olması sebebiyle ekran şifresi olmadığını, tanık ...'in bilgisayarından ekranına giriş yaptığını, sanığın odasına üç kez gittiğini, bu olay yaşandığında yalnız gittiğini, diğerlerinde oda olarak gittiklerini, bir keresinde sanık çağırdığı için tanık ... ve kalemdeki arkadaşlarıyla gittiklerini, sanığın herkese ailesiyle ilgili şeyler sorması sebebiyle kardeşlerinden ve eşinden bahsettiğini, bir keresinde de işle ilgili konuştuklarını, sanığa eşinin katip olmasını istediğini, kardeşinin de savcı olmak istediğini anlatınca sanığın da çevresinin geniş olduğunu ve yardım edebileceğini söylediğini, şikâyetçi olup davaya katılmak istediğini,

Tanık ... HSK Başmüfettişliğinde; 2011 yılından itibaren Büyükçekmece Adliyesinde zabıt katibi olarak, 2018 yılı Nisan ayından itibaren de talimat büroda çalıştığını, 29.05.2018 tarihinde talimat bürosu kalemine girdiğinde katılan ...'un hıçkıra hıçkıra ağladığını, titrediğini, yüzünün şiştiğini gördüğünü, bu esnada kalemde katılan ...'in de bulunduğunu, katılan ...'nin ise kalemde olup olmadığını hatırlamadığını, belki daha sonra geldiğini, ne olduğunu sorduğunda sanığın zorla yanaklarından ve alnından öptüğünü, titremeye başlayıp dudağından öpeceğini zannederek kendini çektiğini, küçük göründüğünü, evli ve çocuğu olmasına rağmen kız gibi göründüğünü, eşini adliyeye katip olarak alabileceğini söylediğini, bunları söylerken kısık sesle konuştuğunu anlattığını, sonrasında katılanlar ... ve ...'nin de benzer şekilde sanığın kendilerini de öptüğünü söylediklerini, kendisine ne şekilde şikâyet edeceklerini sorduklarını, katılanlara tanık ...'e durumu anlatmaları gerektiğini söylediğini, aramaları üzerine tanık ...'in kaleme geldiğini, rahat konuşabilmeleri için dışarıya çıktığını, bir müddet sonra içeriye girdiğinde tanık ...'in kendisine bundan sonra sanık aradığında telefonları açmasını ve sanığın yanına katılanların değil kendisinin gitmesini söylediğini, ardından katılanların tanık ...'in yanına gittiklerini, tanık ...'in sanıkla konuşacağını söylediğini duyduğunu, başka bir bilgisinin olmadığını, mahkemede; katılan ...'un kalemde ağlaması üzerine olaydan haberdar olduğunu, sonrasında da diğer katılanların yaşadıklarını anlatınca onlara ilişkin olayları da öğrendiğini, katılan ...'un ağlaması sebebiyle kalemden sigara içmeye gittiğini hatırladığını, bu olaylarla ilgili herhangi bir görgüsü olmadığını, müfettişlikteki ifadesinin daha doğru olduğunu, odada çalışan bir polis olmadığını, şifresini de polise vermediğini, mail göndermelerine kendisinin katkısı olmadığını, yeni başladığı için katılan ...'un bilgisayar açılışında kendisine ait şifreyi kullandığını, şikâyet maillerinde kimin ne yazdığını; katılanların mailleri birlikte yazıp yazmadıklarını; mailleri yazarken yüksek sesle okuyup okumadıklarını; mailleri kendisinin yazıp yazmadığını; kendisine özel olarak bu konuların anlatılıp anlatılmadığını; sanığın talimat büroya gelip gelmediğini; sanığın taksirle öldürme suçuna ilişkin soruşturma yürütüp yürütmediğini, soruşturmayı, dosyayı, bu dosyayla ilgili taraf avukatların kendisini arayıp aramadığını, bu avukatları tanıyıp tanımadığını, bu dosyada katiplik yapıp yapmadığını vs. hatırlamadığını, tanık ...'in bu konuyla ilgili kendisine bir talimat vermediğini,

Tanık ... HSK Başmüfettişliğinde; talimat bürosunun kaleminin Büyükçekmece Adliyesinin asma katında, kendi odasının ise ikinci katta bulunduğunu, odasının yanında ise sanığın odası olduğunu, sanığın odasında yapılan konuşmaların kendi odasından duyulmadığını, 29.05.2018 tarihinde talimat bürosundan kendisini arayıp çağırmaları üzerine kaleme indiğinde katılanlar ile tanık ...'in orada olduğunu, kaleme girince tanık ...'in dışarıya çıktığını, katılanlar ... ve ...'in gergin, üzüntülü ve kızgın olduklarını, katılan ...'un ise çok kötü göründüğünü, sürekli bir ağlama hâlinde ve şokta olduğunu, titrediğini, ne olduğunu sorduğunda sanığın; "Çok zekisin çabuk öğrendin, başka katibe gerek yok." gibi iltifatlar ettikten sonra; "Seni tebrik edeyim." diyerek ayağa kalktığını, kendisinin de mecburen ayağa kalkması üzerine, sanığın elleriyle başını tuttuğunu ve aniden yanaklarından ve alnından öptüğünü, kendisinin bu yüzden aşırı şekilde rahatsız olduğunu, titrediğini, şoka girdiğini, korkup geri çekildiğini, bunun üzerine sanığın; "Sakin ol." diyerek bu kez de gözlerinden öptüğünü ardından da; "Sen heyecanlandın." diyerek oturtup kendine kolonya döktüğünü, o an ne yapacağını bilemediğini, sanığın; "Sakin ol, öptüğüm aramızda kalsın." dediğini, kendisinin de böyle şeylere alışık olmadığını söyleyerek dışarı çıktığını, daha önceden de; "Sürekli yanıma gel, hep iş için gelme muhabbet için gel, dikkat çekmesin eline evrak alıp gel, evlisin çocuğun var ama genç kız gibisin, yaşını göstermiyorsun." gibi şeyler söylediğini anlattığını, katılan ...'nin de sanığın mayıs ayı içerisinde hatırlamadığı tarihlerde evrak işleri için yanına gittiğinde kendisine; "Çok güzelsin, çok güzel gülüyorsun, gözlerinin içi gülüyor, sadece bana gül. Ara sıra gel sohbet edelim, yanlış anlaşılmasın gelirken yanına evrak al." dediğini, ardından 25.05.2018 tarihinde evrak imzalatmak için sanığın odasına gittiğinde kendisinin de sanığın odasında bulunduğu esnada evrak imzalatıp gittikten sonra sanığın arayarak yanına çağırdığını, odaya gittiğinde sanığın; "Müdüre hanım buradaydı seninle konuşamadık." dediğini, kendisinin de zaten evrak imzalatmaya geldiğini söyleyip çıkmak istemesi üzerine sanığın kendisini göndermeyip oturttuğunu, kendisine yine; "Çok güzelsin, gözlerin çok güzel, benim yanıma gelirken bir evrak al gel, yanlış anlaşılmasın, yanıma her zaman gel sohbet edelim, bunlar aramızda kalsın arkadaşlarına söyleme, kimseye bahsetme. Gülünce çok güzel oluyorsun sadece bana gül." dediğini ardından kendisine kolonya dökmesini istediğini ve elini kendi bulunduğu tarafta açarak kendisinin yanına gitmesini sağladığını, henüz mesleğin başında olması, tecrübesizliği, sanığın yaşlı ve amiri olması nedeniyle bu dediklerini yapmak zorunda kaldığını, daha sonra dolanarak kolonyayı döktüğünde bu kez de tokalaşmak için elini uzattığını, kendisinin de mecburen elini uzatması üzerine sanığın elini sıkıp hemen elleriyle başını tuttuğunu ve birden iki yanağından ve alnından öptüğünü, öperken de; "Kara gözlerinin ortasından öpeyim." dediğini, normal bir şekilde öpmediğini, ıslak bir şekilde öptüğünü, aşırı rahatsız olup çok kötü bir duruma düştüğünü, bayılacak gibi olduğunu, hemen dışarıya çıktığını anlattığını, katılan ...'in de sanığın 2018 yılının Mayıs ayı içerisinde kendisine de benzer şekilde hareketlerde bulunduğunu, "Çok güzelsin, gözlerinin içi gülüyor." diyerek evli olup olmadığını sorduğunu, kendisini koltuğa oturttuğunu, istemesi üzerine sanığa kolonya ya da gül suyu döktüğünü, ardından tokalaşmak için elini uzattığını, kendisinin de elini uzatmak zorunda kaldığını, elini sıkıp kendine doğru çektiğini ve yanaklarından ıslak şekilde öptüğünü, kendisinin de şaşırıp, kötü hissettiğini ve geriye çekildiğini, sanığın bunları kimseye anlatmamasını söylediğini anlattığını, katılanların sanığın bunları kısık sesle söylediğini ifade ettiklerini, sanıkla çalışmak istemediklerini, başsavcı tanık ...'e katılanlarla gidip ayrıntıya girmeden kabaca yaşanan olumsuzlukları anlattıklarını, tanığın da; "Gidin konuşun. Bir daha böyle şeyler yapmasın, bu kadar mı düştü, ben onunla konuşurum." gibi şeyler söylediğini, asıl amaçlarının sanığın ya da katılanların talimat bürosundan alınması olduğunu, tanık ...'in böyle konuşması üzerine odadan çıktıklarını, sonrasında ise katılanların şikâyette bulunduklarını, mahkemede; olaylarla ilgili görgüsü olmadığını, kaleme gittiğinde katılan ...'un ağladığını gördüğünü, diğer katılanlar ve tanık ...'in de kalemde olduğunu, katılan ...'un sanık tarafından gerçekleştirilen öpme olayından bahsettiğini, diğer katılanların da aynı olaya kendilerinin de maruz kaldıklarını anlattıklarını, polis memurunun 2-3 gün kalemde çalıştığını, kendilerine yardım ettiğini, aslında bu işin kendi işleri olduğunu, sürekli orada oturmadığını, sanığın polisin talimat bürodan çıkarılması için bir talimat vermediğini ancak, şablonların nasıl yapılacağına ilişkin talimat verdiğini, şablona uygun olmayan yazıların iadesine dair bilgisi bulunmadığını, muhabere kalemine tanışma amacıyla gelip genel işleyişe dair konuşmalar yaptığını, sanığın işler hafiflediğinde haber verilmesini istediğini ancak sanığa kalemdeki çalışanların haber vermeyi unuttuğunu, sanığa; "Onlar cahil, ben onlarla konuşurum." dediğini, kalemdekilere de bu konuşmayı aktardığını, aralarındaki konulara karışmadığını, kendisine yönelik olumsuz bir şey yaşanmadığını,

Tanık ... HSK Başmüfettişliğinde; 2017 ve 2018 yıllarında Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaptığını, sanığı tanıdığını ancak mesleki birliktelik dışında bir samimiyeti olmadığını, 2018 yılının Mayıs ayında katılanlar ve tanık ...'in odasına geldiklerini, talimat bürosu savcısı olan sanıktan rahatsız olduklarını, bir savcıya yakışmayacak nitelikte fiziki temasta bulunduğunu, bu fiziki temasların savcı katip ilişkisi dışında normal olmayacak şekilde olduğunu, katılanlardan birinin sanığın evli olup olmadığını sorduğunu anlattığını, katılanlara detayları sormadığını, katılanların şikâyetçi olacaklarını söylediklerini, bildiği kadarıyla da daha sonra şikâyette bulunduklarını, bunun üzerine hatırladığı kadarıyla sanığı talimat bürosundan alarak başka bir yere verdiğini, sanıkla ilgili başsavcılık yaptığı dönemde başkaca bir şikâyetin kendisine iletilmediğini, mahkemede; olay günü öğle vakti öncesinde yanına gelen şu anda isimlerini hatırlamadığı iki veya üç kadın memurun, sanık ile birlikte çalışmak istemediklerini kendisine ifade ettiğini, bunun sebebini sorduğunda hatırladığı kadarıyla net bir sebep izah edemediklerini, kendilerine ya sanığın ya da kendilerinin görev yerlerini değiştireceğini ve bu şekilde bir çözüm yolu bulacağına dair konuştuğunu, öğleden sonra sanığı odasına davet edip sanığa ne olduğunu sorduğunu, sanığın kalemde işleyiş ile ilgili bir takım sıkıntılar olduğunu, kalem denetimi yapamadığını, hatta bir defasında kaleme girdiğinde sigara içilmesinden dolayı kalemin duman altı olduğunu, babacan bir tavırla personelin sırtını ya da başını sıvazladığını, "Sağlığınıza yazık, kendinize yazık!" diye söylediğini anlattığını, sanığın daha önceden başka bir bölümde çalışmak ile ilgili talebinin olduğunu, talimat bölümünün daha rahat olacağından ve yaş itibarıyla da büyüğü olduğundan talimat bölümünde çalışmasını uygun gördüğünü, bu olay olduktan sonra sanık ve katılanların yıpranmaması için sanığa; "Senin başka bir bölümde çalışma talebin vardı, istersen seni o bölüme vereyim, bu katiplerle de yüz göz olma." dediğini, sanığın da kabul etmesi üzerine çalıştığı bölümü değiştirdiğini, olaya bağlı olarak sanığın çalıştığı bölümü değiştirmediğini, bölüm değişikliği için kendisine daha önce üç kez geldiğini, bu olay da olunca oradaki çalışma ortamını beğenmediğini anlayıp sanığın görev yerini değiştirdiğini, önceki ifadesinin de doğru olduğunu, sanığın kalemdeki kadın personelin sağlığını düşündüğü için sırtını sıvazlayarak; "Gençliğinize yazık, sigara içmeyin." dediğini kendisine anlattığını, ayrıca fiziki temas ile ilgili olarak gelen memurların kendisine herhangi bir açıklama yapmadığını, sanığın açıklaması ile konuyu anladığını, yanına gelen katılanlara "Orhan bey bu kadar mı düştü?" şeklinde bir şey söylemediğini, Büyükçekmece Adliyesi kadar dedikodunun çok sıklıkla döndüğü başka bir yer görmediğini, yine sanıkta bulunan taksirle öldürme suçuyla ilgili bir dosyanın Yargıtayca kusur durumu ya da usul eksikliği nedeniyle geri gönderildiğini, kimin kusurlu olduğunu belirtmediğini, sanığın yabancı uyruklu şüpheliler hakkında yakalama kararı çıkarttığını, Yargıtay tarafından daha önce kusur tespiti yapıldığı ve bu şüpheliler dışındaki kişilere kusur verilmediği yönündeki karar onandığından dolayı, kendisinin sanığa; "Bunlara yakalama çıkartmanın anlamı yok, bunlar yurt dışında bulunan kişiler, bu yakalamayı kaldırırsan iyi olur." dediğini,

Tanık ... Mahkemede; 2018 yılının beşinci ayında sanığın kendisine izne giderken yerine kimin bakacağını sorduğunu, sanığa doğum izninden dönen katılan ...'un bakacağını söyleyip izne ayrıldığını, izin dönüşü ise başka yerde görev yaptığını, olayla ilgili bir şey bilmediğini,

Beyan etmişlerdir.

Sanık aşamalarda; 19.07.2017 tarihinde Büyükçekmece Cumhuriyet savcısı olarak göreve başladığını, 30.03.2018 tarihine kadar genel soruşturma savcısı olarak çalıştığını, sonrasında talimat, muhabere, idari yaptırım ve takipsizlik bürosunda görevlendirildiğini, görevli olduğu bütün kalemlerde toplantı ve denetim yaptığını, talimat bürosuna da toplantı yapacağı için işleri bitince haber vermelerini söylediği hâlde kendisini aramadıklarını, tanık ...'e durumu söyleyince tanığın; "Efendim gençler cahil, ben kendilerini ikaz ederim." dediğini, bu konuya tanık ...'ın da vakıf olduğunu, ertesi gün katılan ...'nin laubali şekilde haber vermeyi unuttuklarını söylediğini, katılana özrünün kabahatinden büyük olduğunu ifade ettiğini, katılan daha önce denetim yapılmadığını söyleyince katılana sinirlenip kalemler arasında katip değişikliği gerektiğini söylediğini, katılanın bu sözüne bozulup gittiğini, talimat kaleminde çalışanların dışında polis memurunu görünce burada bulunma nedenini sorduğunda katılan ...'nin polis memurunun kalemde kendileriyle çalıştığını ve karakol evraklarını düzenlediğini söylediğini, polis memurunun kalemde oturmamasını emretmesi üzerine katılan ...'nin kendisine bozulduğunu, tanık ...'e polisin kalemden uzaklaştırılması talimatı verdiğini, talimat bürosu için şablonlar oluşturduğunu, bu şablona uygun olmayan evrakları iade ettiğini, sadece talimat bürosunda sıkıntı yaşadığını, talimat bürosunu denetlediğinde kalemdeki çalışanların kendisinden önceki savcıyı devreden çıkarıp ifadeleri kendilerinin aldığını, bilirkişileri seçtiklerini fark edip disiplin sağladığını, katılanların bu durumdan rahatsız olduğunu, katılan ...'nin de bu gelişinden beş gün sonra şikâyetçi olduğunu, genel soruşturma savcısı olduğu dönemde kendisinin baktığı soruşturma dosyasında talimat büroya geçtikten sonra tanık ...'in katiplik yaptığını, Marmara Park AVM'de meydana gelen yangınla ilgili altı Alman iş adamlarının avukatlarının tanık ...'i bulup kendisiyle görüşmeye çalıştıklarını, tanık ...'e avukatların yanına gelebileceklerini söylemesi üzerine avukatların gelip ifade almadan karar vermesini istediklerini, avukatlara şüphelilerin ifade vermeleri gerektiğini söylediğini, sonrasında yakalama çıkaracağını tanık ...'ten öğrenen avukatların yeniden yanına gelerek yakalama çıkarmamasını istediklerini, ona rağmen kendisinin yakalama emri çıkarttığını, bu süreçte avukatların tanık ...'le kaleme uğrayarak soruşturmadan bilgi alıp kalem personeliyle ahbap olduklarını öğrendiğini, başsavcı olan tanık ...'in de yakalamayı kaldırıp takipsizlik verebileceğini söylediğini, kendisinin ise yakalamayı kaldırmadığını, sonrasında 2018 yaz kararnamesiyle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına tayin edildiğini, kendisinden sonra yakalamanın kaldırılarak takipsizlik kararı verildiğini öğrendiğini, bu kararı da ekte sunduğunu, 2018 yılının Ramazan ayının ilk günlerinde katılan ...'in odasına gelip ilk eşinden olan çocuğunun soyadını değiştirip ikinci eşinin soyadını vermek istediğini söyleyip bu konuda kendisinden yardım talep etmesi üzerine daha boşanmadan ikinci eşin soyadını çocuğuna veremeyeceğini, ilk eşin rızasının gerektiğini ama isterse dava açabileceğini söylediğini, birkaç gün sonra katılanın yine evrak getirip aynı konuyu açacağını hissedince kendisine gidebileceğini söylediğini, bu görüşmeden 13 gün sonra katılan ...'in kendisinden şikâyetçi olduğunu, katılan ...'un tanık Yunus'un yerine idari yaptırım bürosuna baktığını, Ramazan ayı içerisinde odasına geldiğinde aşırı sigara kokusu aldığını, katılana küçük bebeği olduğunu, sigaranın bebeğe zarar vereceğini söylediğini, katılanın sigara kokması sebebiyle sehpa üzerindeki kolonyayı eline döktüğünü, kendisinin ise kullanmadığını, sonrasında kendisi sormadan katılanın eşinin markette çalıştığını, kardeşinin de hukuk fakültesinde okuduğunu veya bu fakülteden mezun olduğunu, eşinin katip, kardeşinin de savcı olmak istediğini söylediğini, katılana bu iki meslek için neler yapılması gerektiğini anlattığını, zaten kendisinin idari görevi olmadığını söylediğini, kesinlikle işe alma veya savcı yapma vaadinde bulunmadığını, bu konuşmaların katılanın ayakta olduğu sırada geçtiğini, şablon yazı konusunda diğer kalemler uyum sağladığı hâlde talimat büronun gerekli özeni göstermediklerini anlayıp UYAP üzerinden gönderilen yazıları sık sık iade etmesi sebebiyle katılanların rahatsızlık duymaları; talimat kaleminde katılan ...'nin ahbabı olan polis memurunun kalemde sürekli oturmasına müsaade etmemesi; kalemde savcının denetiminden uzak çalışmaya alışmış personeli denetlemek istemesi; vatandaş ve polisle fazla samimi olan personel üzerinde otorite kurmasından katılanların rahatsız olmaları; kalemde görevli katiplerin başka kalemdeki katiplerle değiştirilmesini başsavcıya teklif edeceğini katılan ...'ye söylediği için rahatlarının bozulacağı düşüncesiyle kendisinin o büroya bakmasını katılanların istememesi; katılan ...'in çocuğunun soyadı konusunda yardım talebinin kanuna aykırı olduğunu söyleyerek talebiyle ilgili yardımcı olmaması; katılan ...'un Ramazan günü kapıdan girdiğinde katılana küllük gibi sigara koktuğu şeklindeki verdiği tepkiye katılanın bozulması; katılan ...'un idari yaptırım bürosundan kurtulmak istemesi; katılan ...'un eşi ve kardeşiyle ilgili işe sokma isteğini olumlu karşılamaması; taksirle öldürme dosyasında yakalama çıkartması ve takipsizlik kararı vermemesi; şeklindeki nedenlerle tayin edilmesi amacıyla bu şikâyetin yapıldığını, iddiaların doğru olmadığını, odasına birçok görevlinin girip çıktığını, tanık ...'in yönlendirmesiyle ağız birliği yaparak senaryo yazıldığını, kendisine duyulan garez sebebiyle iftira atıldığını, Ramazan günü oruçluyken kızı yaşındaki katılanlara iddia edildiği gibi bir yaklaşımın söz konusu olamayacağını, kolonya dökme iddiasının doğru olmadığını, yalnızca katılan ...'un sigara koktuğu için kendi eline kolonya döktüğünü, boşanma davasına geldiğini söyleyen katılan ...'e ve doğum izninden döndüğünü bildiği katılan ...'a; "Evli misin?" diye sormasının komik ve yalan olduğunu, katılanların yaşadıklarını birbirlerine anlattıkları hâlde yalnız başlarına odasına gelip muhabbet etmelerinin normal bir durum olmadığını, ses veya görüntü kaydı almaları gerektiğini, komisyon başkanının odasına geldiğine dair bir şey söylemediğini, katılan ...'e telefon numarasını vermediğini, gelirken ellerine evrak alıp gelmelerini söylemediğini, şikâyet ederken ve müfettişe ifade verirken ağız birliği yaparak tanık uydurduklarını, katılan ...'in maille yaptığı şikâyette bir defa geldiğini yazdığı hâlde müfettiş beyanında sabah yardım meselesini konuşup öğleden sonra geldiğinde ise rahatsız etmiş gibi konuşmayı iki ayrı zamana böldüğünü, aslında konuşmanın tek bir zamanda gerçekleştiğini, mahkemede ise soyadı değişikliği konusunda yardım talebinin kendisinden geldiğini ve kendisini öpmediğini sadece tokalaşırken nefesini hissettiğini söyleyerek çelişkiye düştüğünü, katılan ...'nin ise katılan ...'in rahatsız edildiğini öğrenmiş olsaydı odasına tek gelmesinin beklenemeyeceğini, tanıklar ... ve ...'in beyanlarıyla da doğrulandığı üzere kalemde yönetimsel sıkıntı olduğunu ancak katılan ...'nin bu konuyla ilgili doğruyu söylemediğini, katılan ...'nin de eylemden hemen sonra şikâyetçi olmadığını, kendisine yönelik iddia ettiği ama aslında gerçekleşmeyen tacizi hemen fark etmeme sebebinin de 5 gün sonra şikâyetçi olmasından anlaşıldığını, katılan ...'un maille yaptığı şikâyette ikinci gelişinde iltifat ettiğini, üçüncü gelişinde ise eşi ve kardeşiyle ilgili işe sokma vaadinde bulunup öptüğünü söylediği hâlde müfettiş ifadesinde ikinci gelişinde işe aldırmayla ilgili vaatte bulunduğunu, üçüncü gelişinde ise kendisini öptüğünü iddia ederek çelişkiye düştüğünü, yine mahkemede de kardeşi ve eşi için işe girme konusunda kendisinin yardım istediğini, bu hususların yanına son gelişinde konuşulduğunu ve hem yardım isteyip hem de çok rahatsız olduğunu söyleyerek çelişkiye düştüğünü, katılan ...'un psikiyatr tedavisi gördüğüne ilişkin beyanının araştırılması gerektiğini, tayini çıkması üzerine tanık ...'i ziyaret ettiğinde şikâyet konusunu sorduğunu, tanık ...'in; "Abi yorgan gitti, kavga bitti." dediğini, tanık ...'in de kendisinin gönderilmesi için uydurulmuş bir senaryo olduğunu bildiğini, görev değişiminin kendi talebiyle olduğunu, tanık ...'in kalemde sigara içenleri uyarma şekliyle ilgili söylediklerinin doğru olmadığını, tanıkların birçok defa savunmalarını da doğruladıklarını, tanık ...'in ise müfettiş ifadesinde katılanların kendisine öpme meselesini anlattığını söylediği hâlde mahkemede bütün sorulara; "Hatırlamıyorum." şeklinde cevap verdiğini, kendisine kimsenin bir şey anlatmadığını, katılan ...'in mailleri tanık ...'in yazdığını söylemesine rağmen mailleri kendisinin yazmadığını, taksirle öldürme dosyasında katiplik yaptığını hatırlamadığını söyleyerek çelişkiye düştüğünü, müfettiş tarafından tanık ... ve ...'in beyanlarının katılanların beyanlarından okunarak ve kopyalanarak yazıldığını, tanık ...'in de bazı konularda kendisine görevi yönünden bir zarar gelmemesi için doğru beyan vermediğini, meslek hayatının 12 yılını başsavcı, 2,5 yılını başsavcı vekili olarak geçirdiğini, 03.02.2022 tarihinde yaş haddinden emekli olacağını, diğer personellerin tanık olarak dinlenmesi gerektiğini, kalem personelinin kendisine husumet beslemesi ile yürüttüğü soruşturmada takipsizlik kararı vermeyip yakalama emri çıkarttığı için taksirle öldürme dosyasındaki şüphelilerin kendisine husumet duyan kalem personeli ile birlikte hareket ederek bu iddiaların ortaya atılmasını sağladıklarını, 04.03.2021 tarihinde HSK İkinci Dairesine yeniden inceleme talebinde bulunduğunu, bu talebi kesinleşmeden hakkında dava açılmasının usulü bir eksiklik olduğunu, katılanların birlikte dinlenmesi sebebiyle birbirlerini etkilediklerini, tanık ...'in anılan soruşturmada katiplik yaptığına ilişkin belgelerin toplanmasını istediğini, müfettiş tarafından alınan beyanlarla sonraki ifadeler arasında çelişki olduğundan müfettişin aldığı beyanlara ait SEGBİS kayıtlarının istenmesinin gerektiğini, savcı tarafından sunulan mütalaada yargılama sırasındaki delillerin tartışılmadığını, suçlamaları kabul etmediğini savunmuştur.

V. GEREKÇE

Somut Olayın Değerlendirilmesi

Suç tarihleri itibarıyla talimat bürosundan sorumlu Büyükçekmece Cumhuriyet savcısı olan sanığın, 17.05.2018 tarihinde makam odasında bulunduğu sırada aynı büroda hizmetli olarak görev yapan katılan ...'e; "Çok güzelsin, gözlerinin içi gülüyor, evli misin?" şeklinde sözler söylediği, ardından elini uzatarak tokalaştığı katılanı yanaklarından öptüğü, bakışları, konuşmaları ve kurduğu temasla rahatsız ettiği, konuşmalarını kimseye anlatmaması hususunda da katılana uyarılarda bulunduğu, 25.05.2018 tarihinde, aynı büroda zabıt kâtibi olarak görev yapan katılan ...'ye; "Ne kadar güzelsin. Benim yanıma gelirken bir evrak al gel, kimse yanlış düşünmesin, her zaman gel yanıma sohbet edelim, konuştuklarımız aramızda kalsın, bunlardan kimseye bahsetme, kalem arkadaşlarına söyleme. Gülünce çok güzel oluyorsun, sen sadece bana gül." dediği, elini uzatıp tokalaştığı katılanı yanaklarından ve "Kara gözlerinin ortasından öpeyim." dedikten sonra alnından öptüğü, 29.05.2018 tarihinde aynı büroda zâbıt katibi olarak görev yapan katılan ...'a; "Çok güzel gülüyorsun, sürekli yanıma gel, hep iş için gelme, muhabbet etmek için gel, gelirken dikkat çekmesin, eline evrak alıp gel, utanınca çok güzel oluyorsun. Çok zeki ve çalışkansın. Evli misin?" şeklinde sözler söyledikten sonra tebrik etme bahanesiyle katılanın başını avuçlarının içine alarak yanaklarından ve alnından öptüğü, katılanın korkarak titremeye başlaması üzerine; "Sakin ol." deyip gözlerinden öptüğü ve "Seni öptüğüm için heyecanlandın." diyerek oturmasını sağladığı katılana kolonya döktüğü, katılanın utanması üzerine; "Utanınca çok güzel oluyorsun, evlisin, bir de çocuğun var, ama kız gibisin, evlenme teklifi bile alırsın." dediği iddialarıyla sanık hakkında katılanlara yönelik eylemleri sebebiyle (üç kez) sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçundan kamu davası açıldığı anlaşılan olayda;

Her ne kadar sanık savunmasında; talimat bürosunu denetlemesi, katılanların yazılarını iade etmesi, kalemde görevli olmayanların çalışmasına izin vermemesi, personel üzerinde otorite kurması, kendisinden özel olarak istedikleri konularda katılanlara yardımcı olmaması, verdiği tepkilere katılanların bozulması gibi hususlar sebebiyle katılanların kendisine husumet besleyerek iftira attıklarını iddia etmiş ise de; savunmada belirtilen bu hususların hiçbirinin, katılanların, birlikte çalıştıkları amirleri olan Cumhuriyet savcısına cinsel saldırı suçunu işlediğinden bahisle iftira atmalarını gerektirecek nitelikte husumet meydana getirmemesi, kendilerinin de maruz kalabilecekleri soruşturma ihtimali ile aileleri ve iş arkadaşlarınca kendilerine yönelik gerçekleşebilecek muhtemel tutumlar da dikkate alındığında, katılanların gerçekte uğramadıkları cinsel saldırıyı yaşanmış gibi ileri sürmelerinin hayatın olağan akışına, akla ve mantığa uygun olmaması, tanık ...'in kâtipliğini yaptığı bir soruşturma dosyasındaki şüphelilerin avukatlarıyla yaptığı özel görüşmeler nedeniyle hakkında başlatılan soruşturmanın seyrini değiştirmek amacıyla katılanları yönlendirerek sanık hakkında şikâyetçi olmalarını sağladığına ilişkin dosya kapsamında somut delil bulunmaması, katılanların tüm evrelerde sanık tarafından cinsel saldırıya uğradıklarını ana hatlarıyla istikrarlı ve tutarlı bir şekilde anlatmaları, katılan ...'in, kendisine yapılan öpme eyleminin şekline ilişkin anlatımlarının iki evrede farklılık gösterdiği ileri sürülmekle birlikte her iki anlatımdaki eylemlerin de cinsel saldırı suçunu oluşturmaya yeterli nitelikte bulunması, beyanlardaki farklılığın öperek tokalaşmaya verilen anlamdan kaynaklandığının anlaşılması ve her iki ihtimalde de sanığın katılan ...'e yönelik eyleminin cinsel amaçla gerçekleştirdiğinin sabit olması, ilk suçun yöneldiği katılan ...'in katılan ...'ye; ikinci suçun yöneldiği katılan ...'nin katılanlar ... ... ve katılan ...'e; üçüncü suçun yöneldiği katılan ...'un ise katılanlar ... ve ... ile tanıklar ... ve ...'e olayın hemen ardından yaşadıklarını anlatmaları, katılanların sanığın her üçüne de benzer hareketlerde bulunduğunu anlatmaları üzerine son suçun işlendiği tarihte, önce yazı işleri müdürü olan tanık ...'e, sonra başsavcı tanık ...'e ve en sonunda da müracaat savcısına yargılamaya konu eylemleri anlatmalarının ardından iddialarla ilgili işlem yapılmayacağını düşünüp müracaat savcısının yönlendirmesiyle bir gün sonra mail yoluyla şikâyetlerini Bakanlık mail adresine göndermeleri, katılanlar ile tanıkların beyanlarının birbiriyle örtüşmesi ve özellikle katılan ...'un sanığın odasından çıkıp kaleme geldikten sonra yaşananları adı geçenlere aktarırken titrediğinin ve hıçkırarak ağladığının tanıklar tarafından doğrulanması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın katılanlara yönelik sabit olan eylemlerinin, sarf edilen sözler ile kısa süreli, ani ve kesintili fiziksel temas içeren eylemlerin niteliğine göre cinsel amaç içerdiği ve sanığa atılı üç ayrı sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçunun unsurlarının oluştuğu anlaşıldığından sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Özel Dairece kurulan mahkûmiyet hükümlerinin isabetli olduğu kabul edilmelidir.

Öte yandan, ilk derece yargılamasının CMK'nın 191. maddesine aykırı şekilde başlatılmaması sebebiyle aynı Kanun'un 191/3 ve 206/1. maddelerinin, sanığın lekelenmeme hakkının ve müfettişlerin objektif soruşturma yapma yükümlülükleri ile yüz yüzelik ve şüpheden sanık yararlanır ilkelerinin ihlal edilmediği, dosya kapsamına göre esasa etkili toplanmamış bir delil bulunmadığından kovuşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerin reddedilmesinin isabetli olduğu, katılanların, sanığın kendilerine yönelik eylemleri dışında diğer katılanlara karşı gerçekleştirdiği eylemlere tanık olmadıklarından ayrı ayrı ve diğer katılanlar bulunmaksızın dinlenilmelerinin zorunlu olmadığı, tanık ...'in yargılama sırasında katılan ...'la evlenmesinin, beyanının hükme esas alınmasına engel teşkil etmeyeceği, sanık hakkındaki hükümlerin gerekçesinin, Anayasa'mızın 141 ile CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerine uygun olduğu belirlendiğinden, sanık müdafiinin bu yöndeki temyiz taleplerinin de kabule değer bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, sanık hakkında sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçundan kurulan usul ve kanuna uygun mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Mağdurların katip oldukları sanığın ise Cumhuriyet savcısı olduğu iş için çağırdığı sırada çeşitli bahanelerle sarkıntılıkta bulunduğu iddia edilmiştir.

Dosya içerisinde bulunan şikâyet dilekçelerinin her üçünün de basma kalıp cümlelerle aynı ibareler içerdikleri sanığın evli misin, evli görünmeyecek kadar gençsin vs. sözlerinde beyanda bulunduğu akabinde kolonya tutup tebrik ediyormuş gibi yapıp yanaklarından öpmek suretiyle sarkıntılık suretiyle cinsel istismarda bulunduğu iddia edilmektedir.

Bu hususun kabulünde birbirini tanımayan üç farklı mağdurun farklı zamanlarda gerçekleştiğini iddia ettikleri eylemde kendileri için müşteki olsalar da diğerleri için tanık sayılabileceği düşüncesinden hareketle subütu yönünde karar verilmiştir. Eylemlerin gerçekleşme şekline ilişkin müştekilerin beyanlarının haricinde hiçbir delil mevcut değildir. Sanık savunmaları müşteki beyanlarını çürütecek mahiyettedir. Mesela mağdurlardan ...'nin çalıştığı bölümde sivil polis memurlarının yetkisi olmadığı halde çalıştırdığı buna kızıp polis memurunu uzaklaştırması nedeniyle kendisini husumet beslendiğini iddia ettiği dinlenen tanık beyanları ile de gerçekten de sivil polis memurlarının yetkisi olmadığı halde müşteki ... tarafından çalıştırıldığı ve olaydan hemen önce Başsavcılıktan gönderildikleri teyit edilmiştir. Sanık savunmasına göre müşteki bilhare o polislerden biriyle evlilik de gerçekleştirmiştir. Ayrıca Cumhuriyet savcısının denetim yapmak istediği bu denetim için müsait zamanda haber verilmesi istenildiği müştekinin sanığa haber vermediği bunun üzerine sanığın kalem personelinde değişiklik yapılması gerektiği yönünde beyanda bulunduğu hususunda dinlenen yazı işleri müdürünün tanık beyanı da mevcuttur.

Müşteki ... ... eşinin özel sektörde çalıştığı düzenli bir işi olmadığı bu nedenle adliyeye katip olarak alınması konusunda yardım talebinde bulunduğu ancak sanığın katip alımına ilişkin prosedür anlatılarak yardım talebini reddettiği bilhare hukuk fakültesinde okuyan kardeşinin savcı olması konusunda yardım talep ettiği ancak olumsuz cevap alması üzerine böyle bir ihbarda bulunduğunun savunulduğu, müşteki ile sanık arasında geçen konuşmaların eşinin işe alınmasına yönelik olduğu da dikkate alındığından evli misiniz diye sormasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu savunulmuştur. Müşteki ile sanık arasında savunmaya uygun görüşmeler geçtiği müşteki tarafından da tevil yollu da olsa teyit edilmiştir. Soruşturmalar sürerken olayın tek tanığı gibi görülen ... ile müşteki ... evlenmişlerdir.

Diğer mağdurun ise önce üç farklı zamanda geldiğini ve her seferinde cinsel içerikli sorular sorduğunu beyan etmiş ise de müştekinin adliyede duruşma sırasında Cumhuriyet savcısıyla karşılaştıklarını eşiyle olan boşanma davası sırasında bu davayı yeni eşi ile birlikte gittiğini, eski eşinden olan çocuğunu yeni eşinin üzerine yazdırılması konusunda yardım istediği hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.

Tüm müşteki beyanları tanık beyanları ve sanık savunmaları ile birlikte değerlendirme yapıldığında sanığın atılı suçu işlediği yönünde ciddi şüphe ortaya çıkmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere; 'Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada 'suçsuzluk' ya da 'masumiyet karinesi' olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede 'in dubio pro reo' olarak ifade edilen 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.' Ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 38/4. maddesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6/2. maddesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. maddesi) anlaşılmıştır.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde sanığın atılı suçu işlediği konusunda şüphenin ötesine geçecek bir delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumuzdan aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz." görüşüyle,

Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; benzer gerekçelerle sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle,

Karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Usul ve kanuna uygun olan Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 03.07.2023 tarihli ve 53-2 sayılı sanık hakkında sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri isabetli olduğundan ONANMASINA,

2- Dosyanın, Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.