"İçtihat Metni"
TEMYİZ
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : Ceza Genel Kurulu
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 29-64
Kaan Murathan vekili
I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasının, zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 66/1-e ve 5237 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine ilişkin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 12.09.2023 tarihli ve 29-64 sayılı hükmün, katılan ve katılma istemi reddolunan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının red ve onama istemli 21.11.2023 tarihli ve 123310 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan ve katılma istemi reddolunan vekili dava zamanaşımının dolmadığı, sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.
III. İNCELEME KAPSAMI VE KONUSU
Şikâyetçinin katılma isteminin Özel Dairece reddine karar verilmesinin ve sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan düşme hükmünün isabetli olup olmadığına ilişkin temyiz incelemesi yapılmıştır.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesince 19.04.2018 tarih ve 5438 sayı ile sanık hakkında soruşturma izni verilmesinin teklif edilmesi üzerine Adalet Bakanının 23.05.2018 tarihli oluru ile soruşturma izninin; dosyanın Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesine 30.12.2021 tarihinde tevdii edilmesi üzerine Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesince de 31.03.2022 tarih ve 589 sayı ile kovuşturma izninin verildiği,
Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.01.2023 tarihli ve 44-22 sayılı son soruşturmanın açılması kararı ile; ... ile ...'ın sanık olarak yargılandıkları İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/31 Esas numaralı dosyasında gizli olarak yapılan 09.11.2010 tarihli duruşmada ...'ın, ...'ın müdafii ...'ın, ... lehine ifade vermesi için kendisine yazı gönderdiğini ve çok miktarda para vaadinde bulunduğunu ifade etmesi üzerine mahkemece bu iddialarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK'nın 250. maddesi ile görevli) suç duyurusunda bulunulduğu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK'nın 250. maddesi ile görevli) 2010/2219 soruşturma numaralı dosyasında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçundan başlatılan soruşturmada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 09.12.2010 tarihli ve 2219-584 sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/7415 soruşturma numarasına kaydedilen dosyanın 23.12.2010 tarihli kararla şikâyetçisi ... olan aynı Başsavcılığın 2010/6867 soruşturma dosyasında suç delillerini değiştirmeye teşebbüs suçundan şüpheliler ..., ... ve ... hakkında yürütülen soruşturma dosyası ile birleştirildiği ve soruşturmanın suç tarihi itibarıyla Silivri Cumhuriyet savcısı olan sanık ... tarafından yürütülmeye başlandığı, soruşturmanın devamında sanık ... ve İstanbul Cumhuriyet savcısı tarafından verilen 07.02.2011 ve 18.02.2011 tarihli karşılıklı görevsizlik kararları sonrasında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/1269 soruşturma numarasına kaydedilen dosyada sanığın bu kez şüphelilere atılı suçu silahlı terör örgütüne yardım, suç delillerini değiştirmeye teşebbüs olarak göstermek suretiyle verdiği 10.10.2011 tarihli ve 2011/332 sayılı yetkisizlik kararı ile ikinci kez İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK'nın 250. maddesi ile görevli) gönderdiği; sanığın bu şekilde Silivri Ceza İnfaz Kurumu yerleşkesinde gerçekleştiği iddia olunan suç delillerini değiştirmeye yönelik eylemler yönünden soruşturma yetkisinin Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına ait olduğunu, şüphelilere isnat olunan suçun CMK'nın 250. maddesinde sayılan suçlardan olmadığını gözetmeyerek, şüphelilerin hangi eylemleri nedeniyle ve ne suretle terör örgütüne yardım ettikleri hususunu kararda açıklamadan silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu da eklemek suretiyle suç nitelendirmesini değiştirerek soruşturma dosyasını ısrarla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK'nın 250. maddesi ile görevli) göndermek istediği ve neticede de gönderdiği, bu eylemini FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaç ve gayesi doğrultusunda fikir ve eylem birliği içerisinde hareketle, planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak ...'ın vekili olan soruşturma dosyasındaki şüpheli ... hakkındaki iddialar yönünden dosyanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yargılaması devam eden Ergenekon Davası ile irtibatlandırılmasını sağlamak maksadıyla gerçekleştirdiği, bu şekilde görevinin gereğine aykırı hareket ederek görevi kötüye kullanma suçunu işlediğinden bahisle TCK'nın 257/1. maddesi uyarınca yargılanması için son soruşturmanın açılmasına karar verildiği,
Sanık ... hakkında 04.04.2023 tarihinde yakalama emri düzenlendiği,
Özel Dairece 12.09.2023 tarihinde, ...’ın sanığa atılı suçtan doğrudan zarar görmediğinden katılma isteminin reddine, sanığa atılı suçun suç tarihinin 10.10.2011 olduğu, durma süreleri de gözetildiğinde son soruşturmanın açılması kararının verildiği 18.01.2023 tarihinden ve dosyanın Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesine tevdii edildiği 30.12.2021 tarihinden de önce sekiz yıllık asli dava zamanaşımı süresi dolduğundan sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
V. GEREKÇE
A. Şikâyetçinin katılma isteminin Özel Dairece reddine karar verilmesinin isabetli olup olmadığı:
1. İlgili Mevzuat
CMK’nın "Kamu davasına katılma" başlıklı 237. maddesinde;
"(1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
(2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır." düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı Kanun'un "Katılma usulü" başlıklı 238. maddesi ise;
"(1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
(2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir." şeklinde hükümler içermektedir.
Yukarıda belirtilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemelerinde kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar, suçtan zarar gören, mağdur veya malen sorumlu olanların, mahkemesine bir dilekçe vermek veya katılma istemini içeren sözlü başvurularının tutanağa geçirilmesi suretiyle kamu davasına katılabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Kanun yolu yargılamasında katılma isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı kural olarak benimsenmiş olmakla birlikte CMK’nın 260. maddesinde, katılma isteği reddedilmiş veya karara bağlanmamış olanların kanun yollarına başvuru hakkı bulunduğu belirtilerek böyle bir başvuru hâlinde, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi hâlinde inceleme mercisince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.
TBMM’ye sunulan tasarıda, ilk derece mahkemesince reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin istinaf yolu başvurusunda açıkça belirtilmek şartıyla karara bağlanacağı belirtilmiş ise de tasarının 249. maddesinin 2. fıkrasındaki, "Bölge Adliye Mahkemesi" ve "İstinaf" ibareleri "Kanun yolu" şeklinde değiştirilerek 237. madde bütünlüğü altında kabul edilmiş bulunduğundan, kanun yolu ibaresinin temyiz incelemesini de kapsadığı kabul edilmelidir.
2. Hukuki Nitelendirme
... ile ...'ın sanık olarak yargılandıkları İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/31 Esas numaralı dosyasında gizli olarak yapılan 09.11.2010 tarihli duruşmasında ...'ın, ...'ın müdafii ...'ın ... lehine ifade vermesi için kendisine yazı gönderdiğini ve çok miktarda para vaadinde bulunduğunu ifade etmesi üzerine mahkemece bu iddialarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK'nın 250. maddesi ile görevli) suç duyurusunda bulunulduğu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK'nın 250. maddesi ile görevli) 2010/2219 soruşturma numaralı dosyasında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçundan başlatılan soruşturmada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 09.12.2010 tarihli ve 2219-584 sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/7415 soruşturma numarasına kaydedilen dosyanın 23.12.2010 tarihli kararla şikâyetçisi ... olan aynı Başsavcılığın 2010/6867 soruşturma dosyasında suç delillerini değiştirmeye teşebbüs suçundan şüpheliler ..., ... ve ... hakkında yürütülen soruşturma dosyası ile birleştirildiği ve soruşturmanın suç tarihi itibarıyla Silivri Cumhuriyet savcısı olan sanık ... tarafından yürütülmeye başlandığı, soruşturmanın devamında sanık ve İstanbul Cumhuriyet savcısı tarafından verilen 07.02.2011 ve 18.02.2011 tarihli karşılıklı görevsizlik kararları sonrasında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/1269 soruşturma numarasına kaydedilen dosyada sanığın bu kez şüphelilere atılı suç silahlı terör örgütüne yardım, suç delillerini değiştirmeye teşebbüs olarak verildiği, 10.10.2011 tarihli ve 2011/332 sayılı yetkisizlik kararı ile ikinci kez İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK'nın 250. maddesi ile görevli) gönderdiği; sanığın bu şekilde Silivri Ceza İnfaz Kurumu yerleşkesinde gerçekleştiği iddia olunan suç delillerini değiştirmeye yönelik eylemler yönünden soruşturma yetkisinin Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına ait olduğunu, şüphelilere isnat olunan suçun CMK'nın 250. maddesinde sayılan suçlardan olmadığını gözetmeyerek, şüphelilerin hangi eylemleri nedeniyle ve ne suretle terör örgütüne yardım ettikleri hususunu kararda açıklamadan silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu da eklemek suretiyle suç nitelendirmesini değiştirerek soruşturma dosyasını ısrarla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK'nın 250. maddesi ile görevli) göndermek istediği ve neticede de gönderdiği, bu eylemini FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaç ve gayesi doğrultusunda fikir ve eylem birliği içerisinde hareketle, planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak ...'ın vekili olan soruşturma dosyasındaki şüpheli ... hakkındaki iddialar yönünden dosyanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yargılaması devam eden Ergenekon Davası ile irtibatlandırılmasını sağlamak maksadıyla gerçekleştirdiği, bu şekilde görevinin gereğine aykırı hareket ederek atılı görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia edildiği olayda; sanık hakkında TCK'nın 257/1. maddesi uyarınca görevi kötüye kullanma suçundan kamu davası açıldığı, yargılama sırasında Özel Dairece kamu davasına katılma isteminde bulunan şikâyetçi ...’ın katılma talebinin suçtan doğrudan zarar görmediği gerekçesi ile reddedildiği, yapılan yargılama sonunda sanık hakkında açılan kamu davasının dava zamanaşımı dolduğundan bahisle düşme kararı verildiği, verilen hükmün katılma istemi reddolunan şikâyetçi ... vekili ve katılan ... tarafından temyiz edildiği anlaşılmakla; söz konu olayın katılan ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilip ...'a atılı bir eylemden bahsedilmemesi, katılma talebinde bulunan şikâyetçi ...’ın iddiaya konu olayda doğrudan zarar görmemesi karşısında; davaya katılma ve kurulan hükmü temyiz etme hakkının bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla şikâyetçi ... vekilinin temyiz talebinin reddine, temyiz incelemesinin katılan ...'ın temyiz incelemesiyle sınırlı olarak yapılmasına karar verilmesi gerekmektedir.
B. Sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan düşme hükmünün isabetli olup olmadığı:
1. İlgili Mevzuat
TCK’nın 67. maddesinin birinci fıkrasında dava zamanaşımını durduran nedenler, izin veya karar alınması, bekletici sorun yahut kanun gereğince kaçak olduğu hususunda karar verilenler olarak sayılmıştır.
Bu düzenlemeye göre, suçun işlenmesi ile başlayan dava zamanaşımı süresi, izin veya karar alınması için yetkili merciye başvurulduğu ya da bir bekletici sorunun ortaya çıktığı günde yahut kanun gereğince kaçak olduğu hususunda karar verildiğinde duracak, izin veya kararın alındığı tarihte ya da bekletici sorun çözümlendiğinde yahut kaçak olduğuna karar verilenler hakkında bu kararın kaldırıldığı tarihte kaldığı yerden işlemeye devam edecektir. Bu nedenle, durma süresinden önce geçmiş olan süre, durma süresinden sonra işleyen zamanaşımı süresine eklenecektir.
Dava zamanaşımını kesen nedenler TCK'nın 67. maddesinin ikinci fıkrasında, bir suçla ilgili olarak; şüpheli veya sanıklardan birinin Cumhuriyet savcısı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi ve sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi olarak belirtilmiştir.
TCK'nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle düşeceği düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanun'un 67. maddesinin 3 ve 4. fıkraları uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Diğer taraftan CMK'nın 223/9. maddesinde, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 253/6. maddesine paralel bir şekilde; "Derhal beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemeyeceği" hüküm altına alınmıştır. Anılan maddenin gerekçesinde de, "Fiilin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen hâllerde derhal beraat kararı verilebileceği" belirtilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 23.11.2010 tarihli ve 136–229 sayılı kararı başta olmak üzere pek çok kararında; "zamanaşımının gerçekleşmesi durumunda derhal beraat kararı verilmesini gerektiren hâller hariç öncelikle beraat değil, zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi, aksi hâlde, yani derhal beraat kararı verilmesini gerektiren hâllerde ise zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmemesi gerektiği" kabul edilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
2. Hukuki Nitelendirme
Sanık ...'e atılı görevi kötüye kullanma suçunun yaptırımı TCK’nın 257/1. maddesinde 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüş olup aynı Kanun'un 66/1-e maddesi gereğince bu suça ilişkin asli dava zamanaşımı sekiz yıldır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve suç tarihinin 10.10.2011 olduğu eylemle ilgili olarak, sanık hakkında soruşturma izninin verilmesinin teklif edildiği 19.04.2018 ile soruşturma izninin verildiği 23.05.2018 tarihleri arasındaki toplam 1 ay 4 günlük durma süresi de gözetildiğinde, asli dava zamanaşımı süresi olan sekiz yılın sanık hakkında kamu davasının açıldığı 18.01.2023 tarihli son soruşturmanın açılması kararından ve dosyanın Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesine tevdii edildiği 30.12.2021 tarihinden önce 14.11.2019 tarihinde dolduğu, bu tarihten önce dava zamanaşımını kesen bir nedenin bulunmadığı kabul edilmelidir.
Diğer taraftan, eylemin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen bir hâlin, başka bir deyişle derhal beraat kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmadığı ve eylemin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimalinin olmadığı da sabittir.
Bu itibarla, Özel Dairenin sanık hakkında dava zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle açılan kamu davasının düşmesine ilişkin hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Şikâyetçi ... vekilinin, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 12.09.2023 tarihli ve 29-64 sayılı hükmüne yönelik temyiz talebinin REDDİNE,
2- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin, sanık hakkında dava zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle açılan kamu davasının düşmesine ilişkin 12.09.2023 tarihli ve 29-64 sayılı hükmünün ONANMASINA,
3- Dosyanın, Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.02.2024 tarihinde yapılan müzakerede her iki inceleme konusu yönünden de oy birliğiyle karar verildi.