"İçtihat Metni"
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 304-399
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 104/1, 43 ve 53. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.04.2014 tarihli ve 62-94 sayılı hükmün, sanık müdafii ve katılan mağdur tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 21.06.2021 tarih ve 462-4392 sayı ile; "Sanığın işlediği kabul edilen eylemin suç tarihi itibarıyla lehe sayılıp, 6545 sayılı Kanun değişikliğinden önceki 5237 sayılı TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturup, öngörülen cezanın üst sınırının iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektirmesi ve mahkemece mahkumiyet hükmü kurulmasının ardından 17.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunla yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesindeki basit yargılama usulüne dair kanuni düzenlemeden sonra 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1/c bendine yönelik olarak 19.08.2020 günlü, 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarih ve 2020/16 Esas-2020/33 sayılı Kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa 7188 sayılı Kanunun 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan 'kovuşturma evresine geçilmiş' ibaresinin, aynı bentte yer alan 'basit yargılama usulü' yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesi karşısında, anılan karara istinaden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda sanığın TCK'nın 104/1, 43 ve 53. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin verilen 26.01.2022 tarihli ve 383-28 sayılı hükmün, sanık müdafii ve katılan mağdur vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.06.2022 tarih ve 4514-6266 sayı ile; "Mahkemece bozma öncesi gerçekleştirilen yargılama sonucunda verilen ilk mahkumiyet kararının temyiz incelemesinde 17.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunla yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesindeki basit yargılama usulüne dair kanuni düzenlemenin ardından 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1/c bendine yönelik olarak 19.08.2020 günlü, 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarih ve 2020/16 Esas-2020/33 sayılı Kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa 7188 sayılı Kanunun 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan 'kovuşturma evresine geçilmiş' ibaresinin, aynı bentte yer alan 'basit yargılama usulü' yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesi karşısında, anılan karara istinaden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğundan bahisle kararın bozulması üzerine söz konusu ilama uyan mahkemece esasen ceza miktarı itibarıyla sanığın lehine olan basit yargılama usulünün tatbiki suretiyle hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 03.11.2022 tarih ve 304-399 sayı ile; "Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu, yoksa basit yargılama usulü kapsamına giren her suçta mutlaka basit yargılama usulü uygulanması gerektiğine yönelik bir karar bulunmadığı, yalnızca buna yönelik bir değerlendirme yapmakta zorunluluk bulunduğu, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 29/06/2022 tarih 2021/12910 Esas ve 2022/6828 Karar sayılı ilamı ve 07/03/2022 tarih 2021/2221 Esas ve 2022/1956 Karar sayılı ilamlarının bu yönde olduğu anlaşılmıştır. Doktrinde de bu konu ile ilgili olarak; Basit yargılama usulünün uygulanması konusunda kanun koyucu, mahkemeye bir zorunluluk yüklememektedir. Bu nedenle bu muhakeme normu bakımından ortada uygulanması zorunlu olan bir durumdan bahsetmek mümkün değildir; kanun koyucunun CMK m.251/1 hükmü ifadesinde '...uygulanmasına karar verebilir.' ifadesinden bu anlam dışında bir anlam çıkarılması mümkün değildir (Özlem ALKAN, Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda Basit Yargılama, s. 70 – 71, Ankara 2021). Bununla birlikte, her ne kadar Kanun’un gerekçesi, madde metnine dahil değilse de, Kanun koyucunun 7188 sayılı Kanunla birlikte getirilen bu kuruma ilişkin 24. madde gerekçesinde '...basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde, mahkemece ...' denilerek, madde metnindeki '-ebilir' ifadesi ile birlikte uygulama usulunun mahkemenin takdirinde bırakıldığı, bu yetkinin mahkemeye hasredildiği, uygulanması bakımından emredicilik içermediği anlamını çıkarmak mümkündür.
O halde bu usulün uygulanmasında kanunun lafzi yorumundan hareketle bu usulün şartlarının mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi bakımından bir emredicilik içerdiği söylenebilirse de, usulün uygulanması bakımından mahkemeye bir zorunluluk getirmediği ortadadır. Nitekim doktrinde bu husus 'seri muhakeme usulünün aksine, koşullarının oluşması durumunda basit yargılama usulünün uygulanması zorunlu değildir' şeklinde ifade edilmektedir (Hakan KARAKEHYA – Asuman İNCE TUNÇER, Türk Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme ve Basit Yargılama, s. 112, Ankara 2021). Başkaca eleştiriler de olmakla birlikte, pozitif hüküm yürürlüktedir; yürürlükteki hüküm karşılığında, basit yargılama usulünün mahkemece uygulanmasının zorunlu olduğundan bahsetmek imkansızdır. Doktrinde de ifadesini bulduğu şekilde, 'basit yargılama usulüne yönelik düzenlemenin bütününe dikkat edildiğinde kurumun uygulanabilmesinin dosya içeriğindeki deliller yönünden mahkemenin vicdani kanaatinin oluşmasına bağlı olduğu anlaşılacaktır.' (Alkan, s. 143. KARAKEHYA – İNCE TUNÇER, s. 126.) Kaldı ki, CMK m. 175/2 ve CMK m. 251/1 hükmü gereği olarak duruşma açılıp da yargılama başladıktan sonra basit yargılama usulüne dönülmesi de mümkün değildir.
Basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmamasında mahkemenin CMK 251/7,8. maddelerindeki istisnaları dışında 'geniş takdir yetkisiyle donatıldığı' da doktrinde ifade edilen hususlardan birisidir. Her ne kadar, mahkemenin takdirini kullanırken hangi kriterlerin uygulanacağının pozitif bir düzenlemeye kavuşturulmamış olması eleştiriliyorsa da, kanun koyucunun '-ebilir' ifadesinden, durumun tartışmasız bir biçimde mahkemenin takdirinde olduğunu söylemek dışında bir sonuca varmak mümkün değildir. (Veli Özer ÖZBEK – Koray DOĞAN – Pınar BACAKSIZ, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 883 – 884, Ankara 2021; Cumhur ŞAHİN – Neslihan GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku II, s. 210 – s. 211, Ankara 2022)." gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii ve katılan mağdure vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.12.2022 tarihli ve 158780 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 12.06.2023 tarih ve 335-4173 sayı ile direnme kararı yerinde görülmeyerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan sanık hakkında, CMK'nın 251. maddesine 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesiyle getirilen basit yargılama usulüne ilişkin düzenlemenin lehe olduğundan bahisle uygulanmasının zorunlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Ayrıntıları, yüksek CGK'nın 15.02.2023 tarih 2022/2-456, 2023/87 sayılı ilamında açıklandığı üzere;
Anayasa’nın 141. maddesinin dördüncü fıkrasında 'Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.' denilmek suretiyle davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerekliliği açıkça ifade edilmiştir. Bu nedenle devlet, yargılamaların gereksiz yere uzamasını engelleyecek etkin çareler oluşturmak zorundadır (AYM, E.2013/4, K.2013/35, 28/2/2013).
Toplumdaki uyuşmazlıkların en kısa sürede, en az masrafla, en etkili ve tarafları tatmin eder bir biçimde sonuçlandırmak için alternatif çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, adil yargılanma hakkı ihlal edilmeksizin basit ve hızlı yargılama usullerinin geliştirilmesi yönünde ihdas edilmiş bir yöntem olarak basit yargılama usulü, genel hükümlere göre yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen iddianamenin asliye ceza mahkemesi tarafından kabul edilmesinden sonra, CMK'nın 175. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma günü belirlenmesinden önce ve sanığın üzerine atılı suçun kanunda öngörülen yaptırımının adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektirmesi durumunda mahkemenin takdirine bağlı olarak uygulanan, uygulanması hâlinde mahkemece iddianamenin sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmelerinin istendiği, aynı zamanda mahkemenin bu süre içerisinde toplanması gereken belgeleri, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep ettiği, neticesinde mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, TCK’nın 61. maddesi dikkate alınmak suretiyle, CMK’nın 223. maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilen ve sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde sonuç cezadan dörtte bir oranında indirim yapılan alternatif bir çözüm yöntemidir.
Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir (CMK'nın 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile yeniden düzenlenen 251/1. maddesi). 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesi ile bir geçiş hükmü olarak yeniden düzenlenen CMK'nın geçici 5. maddesi ile de basit yargılama usulünün, diğer şartların da oluşması hâlinde hangi aşamadaki davalara uygulanacağı belirlenmiştir. Buna göre CMK'nın geçici 5/1. maddesinin (d) bendi; "1/1/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklinde iken, "kovuşturma aşamasına geçilmiş" ibaresi, Anayasa Mahkemesinin; 25.06.2020 tarihli ve 16-33 sayılı kararıyla, Resmî Gazete'de yayımlandığı 19.08.2020 tarihinden itibaren, "hükme bağlanmış" ibaresi ise 14.01.2021 tarihli ve 81-4 sayılı kararıyla Resmî Gazete'de yayımlandığı 16.03.2021 tarihinden itibaren iptal edilerek madde metninden çıkartılmış olmakla son hali itibariyle, "1/1/2020 tarihi itibarıyla kesinleşmiş dosyalarda basit yargılama usulü uygulanmaz.".
Düzenlendiği kanun ve genel olarak muhtevası itibariyle bir muhakeme normu olduğunda kuşku bulunmamakla birlikte, uygulanması durumunda Türk Ceza Kanununun 61. maddesi dikkate alınmak suretiyle, mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirileceğinden, kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilip veya hapis cezası ertelenebileceğinden, keza hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceğinden (CMK madde 251/3,4) normun, maddi ceza hukukuna dair unsurlar barındırması da birlikte değerlendirildiğinde, CMK'nın 251. maddesinin karma bir mahiyet arzettiği de söylenebilir.
CMK’nın 251. maddesinde belirtilen adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan olsa da yargılamanın asliye ceza mahkemeleri haricindeki diğer mahkemelerde yapılması durumunda basit yargılama usulü uygulanamayacaktır.
Basit yargılama usulünün uygulanmasını tercih etmek mahkemenin takdirindedir. Kanun koyucu, her somut olayda duruşma açılmasının gerekip gerekmediğini gözetemeyeceği için duruşma gerekliliğine dair tercihi isabetli olarak hâkime bırakmıştır. Bu kapsamda, mahkemece basit yargılama usulünün tercih edilmesinden sonra gerekli görülmesi hâlinde hüküm verilinceye kadar her aşamada bu usulden vazgeçilmesine ve duruşma açılarak genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilmesine de imkân tanınmıştır (İsmail Şahin, Ceza Muhakemesinde Basit Yargılama, Doktora Tezi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ankara 2022, s. 98-99).
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme:
CMK'nın 251. Maddesinde düzenlenen basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmamasına; münhasıran "Asliye ceza mahkemesince", iddianamenin kabulünden sonra nev ve miktarı aynı normla belirlenen cezaları gerektiren suçlarla sınırlı olarak, ilgili, yeterli ve özgün gerekçeler gösterilmek suretiyle karar verilebileceği (CMK madde 251/1) nazara alındığında, reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan sanık hakkında Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2022/304 esasına kayden görülen davanın, gerekçelerine de yer verilip genel muhakeme kuralları uygulanarak hükme bağlanmasında hukuka aykırılık bulunmadığından direnme gerekçesinin isabetli olduğunun kabulü gerekir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.11.2022 tarihli ve 304-399 sayılı hükmündeki basit yargılama usulünün uygulanmamasına ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, uygulamanın denetlenmesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.